Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var - Ataol Behramoğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var kimin eseri? Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var kitabının yazarı kimdir? Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var konusu ve anafikri nedir? Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var kitabı ne anlatıyor? Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var kitabının yazarı Ataol Behramoğlu kimdir? İşte Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Ataol Behramoğlu
Yayın Evi: Epsilon Yayınevi
İSBN: 9789753318642
Sayfa Sayısı: 200
Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Çünkü ömür dediğimiz şey hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat sunulmuş bir armağandır insana
"Ataol Behramoğlu'nun yapıtlarının yirminci yüzyıl Türk şiirinin en verimli damarlarından birinin içinde, tam da Nazım Hikmet'in şiirlerinde görkemli bir biçimde gerçekleşen şiir damarlarından birinin içinde bulunduğunu sanıyorum. (...) Ataol Behramoğlu'nun şiirlerinde duyduğumuz, insandan insana geçici, cömertçe söylenmiş, yapmacıksız sözlerdir. (...) Bu ozandan duyduğumuz sesler, biçimlerinde oldukları kadar duygusal gerçekliklerinde de titizlikle söylenmiş sözlerdir."
Jean Baptiste Para,
G.Pompidou Kültür Merkezi'nde okunan konuşmadan, Paris, 5 Mayıs 1983
"Türkiye gibi büyük, köklü bir geleneği olan bir ülkede, şiir kitaplarının az trajlarda basılıp satılması, şairler için övünç nedeni olmamalıdır. Şiir, okurunun şiirde, felsefi anlamda bir bilgiden, ses ve söz oyunlarından çok daha fazla, yalın, içten sözlere greksinimi olduğunu kavramalıyız. Burada şairin insan olarak kişiliği de önem taşıyor. Bir insan ve yurttaş olarak, çağın, toplumun bütün duygularını derinliğine tanımak ve yaşamak. Her anlamda yaşanan dönemin bir parçası olabilmek. Ancak böylece onun tanığı ve sözcüsü olunabilir diye düşünüyorum."
Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var Alıntıları - Sözleri
- Düşündüm sonra Belki dedim, insanca gereksinimlerimizi hiçbir zaman insanca doyumuyla yaşayamadık. Hep bir şeyler burktu, çelmeledi. Ama çırpındık yine de insanca bir şeyler için. Ömrümüzün tarihi böyle.. Öyleyse yitirilmiş zamanımız yok... Acıların, kederlerin bulandırdığı zamanlarla dolu da olsa ömrümüzün tanımı yitirilmiş diye yapmamalıyız... Böyle bir düşünceler yumağı işte.
- Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi... ___ Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışacaksın.
- Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle Çünkü acılar da, sevinçler gibi, olgunlaştırır insanı
- "Tek yükü kendi yorgun yüreğidir."
- Çok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de Ve hep seveceğim beynim ve tenim var oldukça bu dünyada Pırıl pırıl olanı, her zaman bir güz diriliğinde Değişmez ve değişken olanı sonsuzca...
- Çocukluğum bu kadar bir şey aslında Biraz sevinç, biraz keder Biraz yalnızlık ve büyü.
- Aşk da bir yuva duygusu mu, yoksa bir yalnızlık mıdır? Alıp başını gitmek midir uçurumdan uçuruma?
- Umutsuz olmak istemiyorum. Umutsuzluğun bir çıkar yol olmadığını biliyorum.
- Gece vakti kimdir kapıyı çalıp gelen İçimde bağıran acılar mı Serseri, başıboş bir rüzgâr mı
- Kendi dilimin yabancısıyım.
- Hayatın anlamı, hayatın kendisidir.
- Kendi dilimin yabancısıyım. Aylar ki duyguya dönük sözcüklerim saklımda duruyor sabırsızlanarak çıkmak için dudağıma.. Ama iyi ki de çıkmıyorlar... Çünkü sonu daha derin bir yalnızlık Daha derin bir yabancılaşma….
- Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
- ...-yaşayın çocuklar- ama bizim gibi değil.
- Aramızda söylenmemiş sözlerin uzaklığı Aramızda yaşanmamış şeylerin uzaklığı Yakın ayrılıkların sezgisi tenimizde
Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var: Ataol Behramoğlu'nun, adını en sevdiğim şiirinden aldığı şiir kitabı. Elbette içinden başka güzel şiirler de bulunuyor fakat "Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var" adlı şiirin bendeki yeri her zaman farklı olacak. Bu şairler de olmasa dünyayı anlamak asla mümkün olmayacakmış. (Semanur Güveli)
Okurken toplumcu şiir sevmediğimi fark ettim. Bir şiiri okurken "Ben de yazabilirim buna benzer bir şey." hissi geliyorsa huzursuz oluyorum. Şiir bence bir şeyleri anlatamamaktır. Kitapta her şeyi anlatmış. Anlatılabilecek şeyler seçilmiş. Bana çok basit geldi. Daha zor olması gerekirdi. (Ali)
Senin yüreğin yere göğe sığamayacak kadar hüzünlü, bundan şiirlerin hep böyle mahzun ; Annem yok artık. Beni düşünen kalbi yok. Bitti. Umutsuz olmak istemiyorum. Umutsuzluğun bir çıkar yol olmadığını biliyorum. Annem yok artık, yeryüzü çok gördü onu, kalabalığın arasında kuş gibi çırpınan varlığını çok gördü. Annem yok artık. Bu kesin. Gelinecek bir yere gitmedi. İşte geldim çocuklar demeyecek, nasılsın yavrum demeyecek, sobanın yanında oturup uzatmayacak yorgun ayaklarını. Annem. (nurcan)
Kitabın Yazarı Ataol Behramoğlu Kimdir?
Ataol Behramoğlu (d. 13 Nisan1942, İstanbul), şair, yazar, çevirmen, edebiyatçı.
Edebiyat ve kültür üzerine yazdıkları, antoloji ve diğer çalışmalarıyla kuşağının önde gelen yazarları arasında yer alan bir edebiyatçıdır.
1942'de babasının askerlik görevini yaptığı Çatalca'da dünyaya geldi. Azerbaycan kökenli olan ailesinin soyadı 'Gürus' idi. Aile, soyadını daha sonra Behramoğlu olarak değiştirmiştir. Babası yüksek ziraat mühendisi Haydar Behramoğlu, annesi İsmet Hanım'dır. 'Nihat Behram' olarak tanınan gazeteci ve şair Mustafa Nihat Behramoğlu'nun ve avukat Namık Kemal Behramoğlu'nun ağabeyidir.
İlkokul üçüncü sınıfa kadar Kars'ta öğrenim gördükten ilk, orta ve lise öğrenimini babasının Ziraat Müdürü olarak görev yaptığı Çankırı'da tamamladı. İlk şiirleri "Ataol Gürus" adıyla Yeni Çankırı, Yeşil Ilgaz, Çağrı gibi yerel gazete ve dergilerde yayınlandı.
1960 yılında lise öğrenimini tamamlayan Ataol Behramoğlu, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden 1966 yılında mezun oldu. 1962'de üyesi olduğu Türkiye İşçi Partisi'nin (TiP) örgütlenme çalışmalarına katıldı. Yükseköğrenimi sırasında Yapraklar, Dost, Evrim, Ataç gibi dergilerde çıkan şiirleriyle dikkat çekti. Bu dönemin şiirlerini biraraya getiren ilk şiir kitabı "Bir Ermeni General", 1965'te Ankara'da Toplum Yayınevi'nce basıldı. Gençlik dönemi şiirlerinde Orhan Veli, Attilâ İlhan ve İkinci Yeni şiirinin ortak özellikleri etkindir.
Gerçek şiir kimliği 1965-1971 arasında Papirüs, Şiir Sanatı, Yeni Gerçek, Yeni Dergi ve Halkın Dostları'nda çıkan şiirleriyle oluştu. Bu şiirlerde toplumcu, etkin bir edebiyat anlayışının örnekleri yer aldı. 1965'te yayımlanan 'Bir Gün Mutlaka' adlı kitabı 60'lı yıllar toplumcu kuşağının manifestosu niteliğindeki şiirlerden oluşmaktaydı[2]. Kitaplaşan ilk çevirisi 'İvanov' (Anton Çehov) 1967'de basıldı. Mihail Yuryeviç Lermontov'dan ilk şiir çevirilerini de bu dönemde yaptı.
1970 yılında siyasi nedenlerle yurtdışında çıkan Behramoğlu, 1972'ye kadar Londra ve Paris'te yaşadı. Paris'te Louis Aragon ve Pablo Neruda ile tanıştı. Aragon'un yönetimindeki "Les Lettres Françaises"de, Abidin Dino çevirisiyle, "Bir Gün Mutlaka" dan bir bölüm yayımlandı. 1971'de Paris'te Théatre de Liberté'nin kuruluş çalışmalarına katıldı. İlk oyun "Légendes à Avénir / Geleceğe Masallar" için bölümler yazdı.
Sovyet Yazarlar Birliği'nin davetlisi olarak 1972'de gittiği Moskova'da yaklaşık iki yıl kaldı. Bu dönemde Moskova Devlet Üniversitesi'nde stajyer olarak Rus Edebiyatı üzerine çalıştı. Daha önceki dönemin ürünü çevirileri (Puşkin, Bütün Hikâye ve Romanları, 1972) ve yurtdışı dönemin ürünü şiirlerden oluşan üçüncü şiir kitabı "Yolculuk, Özlem, Cesaret ve Kavga Şiirleri" 1974'te Türkiye'de yayımlandı.
1974'te af yasasından yararlanarak ülkeye dönen Behramoğlu, Muhsin Ertuğrul yönetimindeki İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları'nda dramaturg olarak çalışmaya başladı. 1975'te kardeşi Nihat Behram ile çıkardıkları edebiyat-kültür dergisi 'Militan' büyük ilgi gördü. Bu dönemde Ataol Behramoğlu'nun "Ne Yağmur Ne Şiirler'(1976)", 'Kuşatmada (1978)', 'Mustafa Suphi Destanı" (1979), "Dörtlükler" (1980) adlı kitapları yayımlandı.
1979'da Türkiye Yazarlar Sendikası genel sekreteri oldu. Rus asıllı Ludmila Denisenko ile evliliğinden kızı Barış o yıl dünyaya geldi.
1980 darbesi sonrasında dramaturgluk görevinden ayrılmak zorunda kaldı. "Ne Yağmur'Ne Şiirler'"'in yeni basımının mahkemece 'toplatılması ve imhası'na karar verilen Ataol Behramoğlu bir hafta göz hapsinde tutuldu; kitap daha sonra beraat etti. 1981'de "İyi Bir Yurttaş Aranıyor" başlığı altında topladığı şiirler Türkiye'de 'siyasal kabare' türünün ilk örneklerinden biri olarak birçok kez izleyiciye sunuldu. Aynı yıl Yunanistan'da şiirlerinden seçmeler "Türkiye, Üzgün Yurdum, Güzel Yurdum" adıyla yayımlandı. Dünya şairlerinden Rusça, İngilizce, Fransızcadan yaptığı çevirileri "Kardeş Türküler" adlı bir kitapta topladı (1981). "Son Yüzyıl Büyük Türk Şiiri Antolojisi"nin ilk çalışmalarına başladı.
1982'de Barış Derneği kurucu ve yöneticisi olarak tutuklandı, on ay tutuklu kaldı. Cezaevinde bulunduğu sırada, Asya-Afrika Yazarlar Birliği 1981 Lotus Ödülü'nü kazandı.1983'te 8 yıl hapse mahkum edildi. 1984'te ülkeden gizlice ayrılarak Fransa'ya gitti. Bir süre sonra pasaport verilmeyen ailesini de gizlice yurtdışına çıkardı.
Hayatının 1989 yılında kadar süren bu döneminde Paris Sorbonne Üniversitesi'nde Rus edebiyatı ve karşılaştırmalı edebiyat konularında lisans üstü bir çalışma yaptı. 1986'da Paris'te ressam Yüksel Aslan ile birlikte Fransızca Türk edebiyatı dergisi 'Anka'yı kurdu ve yönetti. Birçok ülkede katıldığı toplantılarda konuşmalar yaptı, şiirlerini okudu.
Almanya'da "Kızıma Mektuplar (1985)", "Türkiye, Üzgün Yurdum, Güzel Yurdum" (1985) adlı şiir kitapları ve "Mustafa Suphi Destanı"nın yeni bir basımı yayımlandı. Şiirlerinden Macarcaya yapılan bir seçmeler 1988de Budapeşte'de 'Europa' yayınevince yayımlandı Antoloji çalışmalarına da devam eden Behramoğlu bu dönemde "Son Yüzyıl Büyük Türk Şiiri Antolojisi"; "Dünya Şiiri Antolojisi" (Özdemir İnce ile birlikte); "Çağdaş Rus Şiiri Antolojisi"'ni yayımladı. Ayrıca 'Çehov-Bütün Oyunları (1. Cilt)', şiir üstüne yazılarını biraraya getiren 'Yaşayan Bir Şiir' (1986) ile 'Eski Nisan', 'Bebeklerin Ulusu Yok' adlı şiir kitapları yayımlandı. Hakkındaki davaların beraatla sonuçlanması üzerine Haziran 1989'da Türkiye'ye döndü.
Türkiye'ye dönüşünden sonra Pendik Belediyesi'nde kültür danışmanlığı, ardından Simavi Yayınları'nda editörlük yaptı. 90'lı yıllarda 'Sevgilimsin' (1993) adlı şiir kitabını ve çeşitli yazılarını biraraya getiren, "İki Ateş Arasında" (1989), "Nâzım'a Bir Güz Çelengi" (1989), "Mekanik Gözyaşları" (1990), "Şiirin Dili-Ana Dil" (1997) yayımlandı. Aziz Nesin ile ilgili anılarını "Aziz Nesin'li Fotoğraflar" (1995); yurt dışı gezi yazılarını "Başka Gökler Altında" (1996) adlı kitaplarda topladı. Vera Tulyakova'nın anılarından ve Nâzım Hikmet'in şiirlerinden oluşturduğu "Mutlu ol Nâzım" adlı bir oyunu; belgesel bir oyun çalışması olan 'Lozan' adlı eseri vardır.
1995'te Türkiye Yazarlar Sendikası Genel Başkanı seçilen şair; bu görevi 1999'a kadar iki dönem sürdürdü. 2002'de Türkiye P.E.N. Yazarlar Derneği "Dünya Şiir Günü Büyük Ödülü"'nü aldı. 2008 yılında şiirlerinden geniş bir seçmeler Amerika Birleşik Devletlerinde yayınlandı. Aynı yıl kendisine Rusya Federasyonunca uluslararası Puşkin Nişanı verildi.
1992'de İstanbul Üniversitesi'nde başladığı Rus Dili ve Edebiyatı öğretim üyeliğini 2003'te aynı üniversitede doçent, 2009'da Beykent Üniversitesi'nde profesör olarak sürdürdü. Şimdi İstanbul Aydın Üniversitesi öğretim kadrosundadır. Cumhuriyet Gazetesi'nde köşe yazarlığı yapmaktadır.
Ataol Behramoğlu Kitapları - Eserleri
- Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var
- Sevgilimsin
- Rus Edebiyatında Puşkin Gerçekçiliği
- Benim Prens Adalarım
- Aşk İki Kişiliktir
- Üşür Bir Deniz Kabuğu Belki
- Bir Gün Mutlaka
- Sivil Darbe
- Beyaz, İpek Gibi Yağdı Kar
- Yalancının Ampulü
- Kendin Olmak Ya da Olmamak
- Yarım Yüzyıldan Şiirler
- Uçur Diye Ey Aşk
- Aziz Nesin'li Anılar
- Şiir Hayatın Neresinde?
- Hayata Uzun Veda
- İki Ağıt
- Rus Edebiyatı Yazıları
- Dünya Halk Masalları
- Rus Edebiyatının Öğrettiği
- Okyanusla İlk Karşılaşma
- Sali Antik Kentlerde
- Mustafa Suphi Destanı
- Kardeş Türküler
- Nazım Hikmet Tabu ve Efsane
- Kimliğim: İnsan
- Yiğitler Yiğiti ve Uçan At Masalı
- Çağdaş Rus Şiiri Antolojisi
- Seçme Şiirler
- Kızıma Mektuplar
- Yurdu Teninde Duymak
- Yeniden Yaratılmanın Coşkusuyla
- Yeni Ortaçağın Saldırısı
- Yeni Aşka Gazel
- Yaşayan Bir Şiir
- Toplu Oyunları 1
- Özlem ve Yaz
- Mekanik Gözyaşları
- Gerçeklik Duygusunun Kaybolması
- Düşler Kuruyorum
- Biriciktir Aşk
- Bir Çocuğa Layık Olmak
- Başka Bir Açı
- Ne Çok Hain
- Şiirin Dili Anadil
- Ne Yağmur... Ne Şiirler...
- Ataol Behramoğlu Şiirler 1959-1982
- Utanıyorum
- Yolculuk, Özlem, Cesaret ve Kavga Şiirleri
- Başka Gökler Altında
- Eski Nisan
- Bebeklerin Ulusu Yok
- Dörtlükler
- Şiirin Kanadında Mektuplar
- Ali Suavi
- İyi Bir Yurttaş Aranıyor
- İki Ateş Arasında
- Çağdaş Bulgar Şiiri Antolojisi
- Kuşatmada
- Çocuklar İçin 1920 Dersleri
- Nazım'a Bir Güz Çelengi
- Türkiye Üzgün Yurdum Güzel Yurdum
- Köprülere Şiirler
Ataol Behramoğlu Alıntıları - Sözleri
- Puşkin "Çingeneler'de, (toplumsal bağımlılıktan tam ve sınırsız bir özgürlüğe sıçramayı kendilerinin organik ödevi olarak gören romantiklerin tersine), hiç kimsenin, toplumsal önbelirlenmişliğinden hiçbir yere sıçramayacağını gösteriyor..." (Rus Edebiyatında Puşkin Gerçekçiliği)
- ''Yetenek ne kadar büyük ve kendine özgüyse, o ölçüde bilinmez kalacaktır.'' (Rus Edebiyatında Puşkin Gerçekçiliği)
- Dünya daha güzel olacak İnanıyorum buna. (Yolculuk, Özlem, Cesaret ve Kavga Şiirleri)
- Dünya daha güzel olacak İnanıyorum buna. Bir insan kalbinin güzelliğine Çocukluğuna Sonsuz cesaretine, olanaklılığına İnandığım kadar. (Seçme Şiirler)
- Cellat uyandı yatağında bir gece "Tanrım" dedi "Bu ne zor bilmece : Öldürdükçe çoğalıyor adamlar Ben tükenmekteyim öldürdükçe..." 1974 (Dörtlükler)
- Aleksandr Sergeyeviç Puşkin 26 Mayıs (6 Haziran) 1 799'da, köklü, aydın bir soylu ailesinin çocuğu olarak Moskova'da doğdu. Anne tarafından büyük dedesi, çocukluğunda Osmanlılarca tutsak edildikten sonra Rus sarayına armağan edilerek, Büyük Petro'nun sevgisini kazanarak generalliğe kadar yükselen, Petro devrimlerinin savunucularından ve çarın en yakın yardımcılarından Habeşistanlı prens Hannibal'dir. (Aleksandr Puşkin'in farklı, özellikli kişilik yapısında, birinci derecede olmasa bile, bu "genetik" özgünlüğün de bir etkisi olduğu düşünülebilir.) (Rus Edebiyatında Puşkin Gerçekçiliği)
- Bırakın, beyaz İpek gibi yağan karın altında Hayallerimiz olsun. (Yolculuk, Özlem, Cesaret ve Kavga Şiirleri)
- Taşa biçim veren sanatçı gibi Görünmez bir elle yontuyorum Kendi ses tonumun biçimini (Okyanusla İlk Karşılaşma)
- Bir bakıma her şey boş ve aptalca belki Ama her şey korkunç anlamlı ve korkunç güzel bir bakıma... (Dörtlükler)
- Sevgilimsin, arasına bir kağıt koyup erteliyoruz aşkı Otobüslerde ve trenlerde kaçamak yaşanan Ve bedenlerimiz kana kana kanayamadan yan yana (Yarım Yüzyıldan Şiirler)
- Düşündüm sonra Belki dedim, insanca gereksinimlerimizi hiçbir zaman insanca doyumuyla yaşayamadık. Hep bir şeyler burktu, çelmeledi. Ama çırpındık yine de insanca bir şeyler için. Ömrümüzün tarihi böyle.. Öyleyse yitirilmiş zamanımız yok... Acıların, kederlerin bulandırdığı zamanlarla dolu da olsa ömrümüzün tanımı yitirilmiş diye yapmamalıyız... Böyle bir düşünceler yumağı işte. (Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var)
- Zaman, yeni koşullar, yaraları az çok onaracak, fakat sızlayan bir şey hep kalacaktır. (Biriciktir Aşk)
- Ve ben - - aptal gibi-- hala
<
> diye düşünüyorum.. (Türkiye Üzgün Yurdum Güzel Yurdum)
- Dilimin altında özlem var Ve karışık bir dua Boğulmuş anılar Seni getiremez bana (Yarım Yüzyıldan Şiirler)
- Ve eğer Tek bir hayatın Önemi yoksa Bütün bir evrenin Bütün bir geçmişin Ve geleceğin Önemli olduğunu Bana kim kanıtlanabilir? (Bir Gün Mutlaka)
- Adı Kars Çayı Köprüsü müydü Çocukluğumdaki o köprünün? Biliyorum hâla yerli yerinde Belki biraz daha yoksul ve üzgün (Köprülere Şiirler)
- Hayatım benim, kırk yıllık hayatım Seni başarabildiğimce dürüst yaşadım İçim burada da pırıl pırıl şimdi Geçer, güzelim, bu günler de geçer Sökülüp atılır dikenli teller Koparır halk bir gün zincirlerini (Üşür Bir Deniz Kabuğu Belki)
- Şili artık tanıyordum seni Koklamış olmasam da bir çiçeğini yağmurunda ıslanmasam da (İki Ağıt)
- Ruhi Su, bütün kır çiçeklerini, bitkileri, yaban otlarını tek tek tanıdığını, adlarını bildiğini söylemişti bir gün. Bu bilgiye sahip olan kişiyle olmayanın doğadan aynı hazzı alabileceği söylenebilir mi? (Kimliğim: İnsan)
- Bazen yıkık dökük olmaya hakkım yok mu Kırık, yıkık dökük olmaya Hayatım baştanbaşa hatalarla yüklü Ve onları düzeltme çabasıyla (Hayata Uzun Veda)