Yaşadığımız Günler - Rasim Özdenören Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Yaşadığımız Günler kimin eseri? Yaşadığımız Günler kitabının yazarı kimdir? Yaşadığımız Günler konusu ve anafikri nedir? Yaşadığımız Günler kitabı ne anlatıyor? Yaşadığımız Günler PDF indirme linki var mı? Yaşadığımız Günler kitabının yazarı Rasim Özdenören kimdir? İşte Yaşadığımız Günler kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Rasim Özdenören
Yayın Evi: İz Yayıncılık
İSBN: 9789753552004
Sayfa Sayısı: 240
Yaşadığımız Günler Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Yaşadığımız günler, yaşayamadıklarımızın da yer aldığı bir modern çağ tasviridir. Nedir modern çağ? Bir genelleme mi? Bir denetleyen sayısız kurum, yönlendiren sayısız kavram, abluka altına alan sayısız kuram arasında bize ait olan nedir? Batı uygarlığının damgasını vurduğu bu modern çağda her şeyin yolunda olduğu söyleniyor. Peki gidiş nereye? İnsanı ve her kademeden çevresini tehdit eden bu gidiş gerçekten yolunda mı? Rasim Özdenören, oldukça geniş bir perspektif içinde, yaşadığımız günlerin eleştirisinden yola çıkarak bütün bir modern çağı sorguya çekiyor bu kitabında. Olgulara müslümanca bakmanın getirdiği hakikat kaygısı, kitap boyunca ortaya atılan soru ve cevapları da yine hakikat doğrultusunda belirliyor.
Yaşadığımız Günler Alıntıları - Sözleri
- Günümüz insanı kadar şaşkınlaştırılmış bir başka insan neslinin gezegenimizde yaşadığına inanmak güç. Kendi payıma, ben bu kadar çelişkiyi, karmaşayı bir arada yaşamış bir başka neslin geçmiş olabileceğine ihtimal veremiyorum..
- Günümüz insanı kadar şaşkınlaştırılmış bir başka insan neslinin gezegenimizde yaşadığına inanmak güç. Kendi payıma, ben bu kadar çelişkiyi, karmaşayı bir arada yaşamış bir başka neslin geçmiş olabileceğine ihtimal veremiyorum.
- ... Günümüze özgü hayat tarzına ilişkin her tür eleştiri, aslında havanda su dövmekten ibarettir. Eğer günümüze özgü hayat tarzı belli koşulların bir araya gelmesinin bir ürünüyse ve ben bu koşullardan bağımsız yaşama imkanından yoksunsam, fakat buna rağmen mevcut hayat tarzını bir yerlerinden ötürü beğenmiyorsam, bu yüzden eleştirmeye kalkışıyorsam, bu durumum havanda su dövmek değil de nedir?
- Ve aslında dananın kuyruğu tam da burada kopmuyor mu: Kim kime hizmet edecek noktasında. Kim kimin için var olacak? Dinî düzlemde bu konunun izahı basittir: İnsanın iradesinin üstünde bir ilahî iradenin varbulunduğu kabulünden hareket edilir. Seküler düzlemde böyle bir mülahazaya yer açmak söz konusu olamaz.
- Dünyanın her yerindeki insanlar artık egemen kültürün istediği yaşama tarzına göre biçimlenmekte, o kültürün isterleri doğrultusunda günlük hayatlarını değiştirmekte, yeni davranışlar, yeni harcama alışkanlıkları kazanmaktadırlar.
- Konformizm, Müslüman insana aykırı bir konum oluşturur. Çünkü konfor, nefsin aradığı bir ortamdır. Ölmemeyi isteyen nefsim değil mi? Ruhumun ne alış verişi olabilir ölmeme düşüncesiyle?
- ... ilkin kabullenilmiş (sahip çıkılmış) önyargıları sorgulamalıyız.
- Halihazırda problem diye gösterilen husus nüfus çokluğundan değil ,fakat mevcut gelirin dengesiz ve adaletsiz dağılımından kaynaklanmaktadır .
- Teknoloji, yani Batı teknolojisi konformist bir insan tipi meydana koymuştur bugün. Bir başarı sayarsınız bunu, büyük başarısı buradadır. Konformist, Müslüman insana aykırı bir konum oluşturur. Çünkü konfor, nefsin aradığı ortamdır.
- Oscar kazanan film yıldızlarının gazete sütunlarında ballandırılarak anlatılması, aynı zamanda gizli bir ideolojik mesajı da içermektedir. Böylece karşımıza yeni bir hayat anlayışı, yeni davranış kalıpları gelmekte, başka bir hayat standardına karşı ilgimiz ve giderek özlemimiz yöneltilmektedir.
- Değişen, sadece biçimlerdir, bizim dağınık bakışımız üstelik bu değişen görüntüleri çoğaltmaktadır, değişik şeyler gördüğümüzün yanılgısı içindeyiz.
- Bugünün profan teknolojisi , insana metafizik düşünce , metafizik bir algılama telkin etmiyor. Ölümü üretiyor, ölümü hazırlıyor, kolaylaştırıyor, ama üzerine düşündürtmüyor. Cenaze törenleri bile mekanikleşmiştir. Şimdi cenaze arabalarımız var. Ölüm düşüncesi ile haşır neşir olmamıza bir perdedir o da. Ölüm karşısında huşu, haşyet duymamıza, ölümü hatırlamamıza, bir kez daha onu hayatın gündemimize almamıza engel.
- Teknolojinin belki de en olumsuz sonuçlarından biri insanı ölüm düşüncesinden uzak kılmasıdır. Teknoloji, insanla zaman arasına adeta bir perde germektedir. Onun ötesini görmeyi, onun ötesinde bir " aşkınlık" aramayı imkansız kılmaktadır.
- İslâm uygarlığına doğrudan doğruya ait olmayan bugünkü teknoloji bu yüzden insana ölüm fikrini telkin etmiyor, sadece somut ölümler üretiyor. Bu teknoloji, insanın et yanıyla, insanın nefsanî yanıyla ilgilidir. Nefsanîliğin en belirgin özelliğiyse onun rahata, konfora düşkünlüğü... Teknoloji, yani Batı teknolojisi konformist bir insan tipi meydana koymuştur bugün. Bir başarı sayarsanız bunu, büyük başarısı buradadır. Konformizm, Müslüman insana aykırı bir konum oluşturur. Çünkü konfor, nefsin aradığı bir ortamdır. Ölmemeyi isteyen nefsim değil mi? Ruhumun ne alış verişi olabilir ölmeme düşüncesiyle?
- Gerçekten insanları TV ile böylesine içli dışlı kılan , onları , vazgeçemeyeceklerini sandıkları bir alışkanlığa müptela eden , onların hangi özelliğidir ? Bunu herkes biliyor : yabancılaşma ve yalnızlaşma duygusu , Ne ki , iletişim araçlarının az önce değindiğimiz bir özelliği , yalnızlığı gidermek için TV’ye sığınan insanı daha yalnız bırakmıyor ve onu daha yoğunlaşan bir yabancılaşma ortamına itmiyor mu ?
Yaşadığımız Günler İncelemesi - Şahsi Yorumlar
GÜNDELİK HAYATIMIZIN MASKELERİ Günümüz insanı kadar şaşkınlaştırılmış bir başka insan neslinin gezegenimizde yaşadığına inanmak güç. Kendi payıma,ben bu kadar çelişkiyi, karmaşayı bir arada yaşamış bir başka neslin geçmiş olabileceğine ihtimal veremiyorum. Günümüz insanı her şeyden önce hazza, konfora alışmıştır. Dünyanın bütün kolaylıkları emrine hazırdır. Bir düğmeye basmakla odasını aydınlatabilmektedir. Elini sürmeden evini, işyerini ısıtabilmektedir. Bulunduğu yerden uçup bir kaç saat içinde dünyanın öbür ucuna gitmesi işten değildir. Eskiden yıllarca uğraşarak altından kalkamayacağı hesapları şimdi bilgisayar aracılığı ile birkaç dakikada sonuçlandırabilmektedir (insan gerçi eskiden bu tür hesapların altından kalkmak zorunda değildi, o da başka). Kan basınçları, kalb atışları, ciğerlerinin, kemiklerinin röntgeni basit işlemlerle anında ortaya çıkartılabihnekte; yatak odasında, istifini bozmadan dünyanın öbür ucundaki bir spor gösterisini anında izleyebilmektedir. Teleksler, radyolar, röntgen aygıtları, uçaklar, televizyonlar, kalorifer kazanları, motorlar, tezgahlar, silah fabrikaları, buğday siloları, ilaç iınalathaneleri, seralar, müzikholler, projeksiyonlar, kuluçka makineleri, füzeler, uydular, haralar, denizler, karalar, havalar, her şey onun rahatı ve konforu için toptan yirmidört saat çalışmakta,çalışmakta, çalışmaktadır. Görünüşe göre onun herhangi bir sıkıntısı olmamak gerek. Bütün kolaylıklar elinin altındadır. Çamaşırını elini sürmeden yıkayabilmekte, deterjanlar, durulama makineleri, sentetik sıvılar onun için hazırlanmaktadır. Ne ki, bütün bunlar onun rahatlamasına yetmiyor. Yıllarca reklamı işitilen bir deterjanın günün birinde şimdiye değin bilinmeyen bir hastalığa yol açtığım öğreniyor. Elektrikten tasarruf edeyim diye bürosunda kullandığı floresan lamba üzerine okuduğu bir haber, bu lambayı birden, cildinin baş düşmanı ilân ediyor. Teknik araçlar bir yandan kolaylık sağlarken bir yandan da sağlığı tehdit eden canavar haline gelebiliyor. Kiminin rızkına, kazancına vesile teşkil eden kurumlar, başka bir düzlemde başka birinin hayatım tehlikeye sokan tuzak halinde dönüşebiliyor. Günümüz insanı bu karmaşık yapı içinde öylesine şaşırtılmıştır ki, artık neyin kendisine yararlı, neyin sakıncah ya da zararh olduğunu kestirebilmesi güçleşmiştir. Her yeni buluş, yeni bir icat ona yararlı diye benimsetilirken, çok geçmeden onun hayatımız için bir tehlike teşkil ettiği haberini alıyoruz. Böylece şok üstüne şok geçiren insan, her şeyden ürker, çekinir olmuştur. Hastalık hastası haline gelmiştir. Herkes kendini dinliyor. Acaba kalp atışlarının ritmi mi bozuldu? Yoksa aspirin bende kanser mi yapar? Gerçi aspirin alanlar kalp enfarktüsü olmazmış, ama mide kanaması için doktorlar güvence veremiyor. Şimdi ne yapmalıyım? Bir yolculuğa mı çıksam? Fakat ya tansiyonum? Uçmak hayatımı tehlikeye sokmayacak mı? Üstelik sağlığıma iyi gelecek iklimde savaş oluyor. Silah fabrikalarında binlerce işçi savaş alanına cephane yetiştirmek üzere gece-gündüz demeden çalışıyor. Tanımadığı birilerinin eline silah verip tanımadığı birilerini öldürmesi için.. Yaptığı bu işin karşılığı olarak da karnını doyuruyor. Buna karşılık şöyle bir düşünce ileri sürülebilir: günümüze özgü hayat tarzına ilişkin her tür eleştiri, aslında havanda su dövmekten ibarettir. Eğer günümüze özgü hayat tarzı belli koşulların bir araya gelmesinin bir ürünüyse ve ben bu koşullardan bağımsız yaşama imkânından yoksunsam, fakat buna rağmen mevcut hayat tarzını bir yerlerinden ötürü beğenmiyorsam, bu yüzden onu eleştirmeye kalkışıyorsam, bu durumum havanda su dövmek değil de nedir? Çağımıza herkes kendi ilgi alanına göre bir ad veriyor. Kimine göre çağımız elektronik çağıdır, kimine göre kitle iletişim çağıdır, kimine göre hurafeler çağı (Martin Lings), kimine göre bir şok çağındayız; kimine göre uzay çağını yaşıyoruz; kimileri çevre kirlenmesi, kimileri tabiatın tahribi, kimileri akıl ve bilim çağı adım veriyor yaşadığımız günlere. Yaşadığımız günlerden hoşnut olanlar olduğu gibi, onu yerden yere çalmak için fırsat kaçırmayanlar da var: bir yanda iyimserler, bir yanda kötümserler. Bugünün manzarasından esinlenip geleceğe güvenle bakanlar olduğu gibi, aynı manzaraya kuşkuyla bakıp gelecekten tümüyle umudunu kesmiş olanlar da var: Bunlar, insanoğlunun geleceğini uzay boşluğundaki yoğun karanlıklar halinde tanımlıyor. İster o yanda yer almış olsun, ister bu yanda, hepsinin ortak paydası, içinde yaşadığımız günler. Içinde yaşadığımız günlerden hoşnut olan da, ona kaygıyla bakan da gelecekle ilgili hesaplar yapmaktan kendini alamıyor. Gerçi hepsinin ayağı günümüz zeminine basıyor, ama hesapları belki de hiç birinin yaşamayacağı kadar uzakta bulunan bir gelecekle ilgili. Mevhum bir geleceğe yüzünü döndürerek yaşadığı günden hesap soruyor ve ilerde yaşanacak günlerin hesabını istiyor. Durum ”müdebbir” insan için makul karşılanabilir. Çelişki şurada: O, kendi zamanı için yerine getirmediği sorumluluğun hesabını talep ediyor ve geleceğin hesabını çıkartmak istiyor. Tutumunun temelinde irrasyonel, hastalıklı bir kaygı yer alıyor. Yukarda, günümüzün hayat tarzını eleştirmenin havanda su dövmeye benzediğini söylemiştim. Sebebi şu: Bu tür eleştirmeciler gelecek günlerin getireceği muhayyel hayat şartlarına ilişkin ürkütücü tablolar tasarlarken o günlerin hazırlayıcısı olan bugünün şartlarına müdahale etmeye teşebbüs etmiyor, çünkü onu vazgeçilmesi imkânsız bir veri olarak kabulleniyor. Değiştirilsin dedikleri ya da değiştirilebilir diye gördükleri şey ise mevhum bir gelecek halinde, ilerde duruyor. Günümüz hayatım oluşturan ve bir anlamda ona maske olan şartlar temelde bazı telâkki tarzlarıyla, insanın mahiyetini, onun düşünsel yapısını ve düşünsel iınkânını algılama biçimiyle (felsefî görüş) ilgilidir. Bu günün dünyası, insanın, insanı ve evreni algılama biçimin ürünüdür. Bu algılama biçimini değiştirebilmenin imkânı bizim elimizdedir. Kendi düşüncemizin yaratısıru put olarak kabul etmiyorsak elbet… (VesoD)
Yaşadığımız Günler: 1985 yılında yazılıp çeşitli tarihlerde güncellemesi yapılan eser bugünün sosyal yaşantısını gözler önüne seren bir ışık niteliğindedir . Yazarın düşünceleri sanki daha dün kaleme alınmışçasına dinamikliğini korumaktadır . Bundan dolayı gerek müslümanlar gerek Türkler gerekse tüm insanlık üzerinde kurgulanan oyunların birer birer somut olarak gözler önüne serildiği bu eseri herkesin okumasını şiddetle tavsiye ediyorum . İyi okumalar ... (Uğur güzeldal)
Deneme türünde bir kitap olan Yaşadığımız Günler çeşitli bölümlerden oluşarak birçok konuyu içinde barındırıyor. Ağırlık olarak kapitalizmden bahsediyor. Kadın üzerinde duruluyor. Çocuk anneler, feminizm, intihar gibi konulara değinmiş. Yazarın katıldığım yönleri olduğu gibi katılmadığım düşünceleride vardı. Günümüz dünyasının insanlarından, ruh hallerinden, nasıl bir tüketim toplumu içinde olduğumuzdan, kadın bedeninin günümüz dünyasında bir nesne olarak kullanıldığını anlatmış. Çocuk annelerden, dünyanın bu konuda iyi durumda olmadığına değinmiş ki günümüz haberlerinden de durumun ne kadar vahim olduğu anlaşılabilir. İntihardan bahsetmiş. Albert Camus'un fikirlerine yer vermiş. Ona katılmadığıda görülüyor. Camus'a göre intihar olayları bireysel, yazara göre toplumsal oluyor. İntihara yönelten durumlardan bahsetmiş. Örtülü Putlar başlığı ile başlayan bölümde ilk olarak günümüz putlarından bahsediyor. Yazar fanatiği olduğumuz her şeyin bir put olduğu, ona tapındığımız görüşünde. Bu bir futbol takımı, bir şarkıcı, bir film yıldızı olabilir diyor. Teknolojinin ruhumuza verdiği etkiyi de bir başlık altında anlatıyor. Sonra tarihte insanın hız ve değişiminden bahsediyor. İnsan ve çevresi başlığı ile başlayan bölümde çevre kirliliğine değinmiş. Havanın, suyun, toprağın kirletilmesine sebep olan nedenlere değinmiş. Tabiattan uzak düşen insandan bahsetmiş. Bronz ten tarihte anlamının nasıl değiştini söylemiş. Eskiden fakirlere has özellik görülürken şimdi zenginlik alameti sayılmaktadır diyor. Tarzan ve salon beyefendisi karakterlerinden, ne kadar doğal olmadıklarından bahsediyor Rakamlarla yaşayan insan başlığı ile başlayan bölümde insanın her şeyi rakamlara dökmesinden, olasılıklardan tahminlerden dakik olmaktan bahsediyor. İnsanın basit meseleleri bile ne kadar karmaşıklaştırdığını buğday ile ne yapılır sorusu üzerinden anlatıyor. Tüketim Baskısı başlığı ile başlayan bölümde kapitalist sistem ve israf konusuna değiniyor. İletişim araçlarından, insanın yalnızlaşması ve yabancılaşmasından bahsediyor.Tüm konuların içine islam ve Müslümanlığıda katmış Elimde uzun süre sürünen bir kitap oldu. Deneme türü olduğu için akıcı bulduğumu söyleyemem. (Münzevi Okur)
Yaşadığımız Günler PDF indirme linki var mı?
Rasim Özdenören - Yaşadığımız Günler kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Yaşadığımız Günler PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Rasim Özdenören Kimdir?
Rasim Özdenören (d. 1940, Maraş), Türk öykü ve deneme yazarı. İlk ve orta öğrenimini Maraş, Malatya, Tunceli gibi Güney ve Doğu şehirlerinde tamamladı. İ.Ü. Hukuk Fakültesini ve İ.Ü.Gazetecilik Enstitüsü'nü bitirdi. Devlet Planlama Teşkilatı'nda uzman olarak çalıştı. Bir ara araştırma amacıyla ABD'nin çeşitli eyaletlerinde, 1970-1971'de iki yıl kadar kaldı. 1975 yılında Kültür Bakanlığı Bakanlık Müşavirliği görevine geldi. Aynı bakanlıkta bir yıl da müfettişlik yaptı. 1978'de istifa ederek ayrıldığı devlet memurluğuna bir süre sonra tekrar döndü. Çok Sesli Bir Ölüm ve Çözülme adlı hikayeleri ayrıca TV filmi yapılmış, bunlardan ilki, Uluslararası Prag TV Filmleri Yarışmasında jüri özel ödülünü almıştır.
Rasim Özdenören'in, Türk edebiyatında adını duyurmaya başladığı yıllar, köy romancılığının etkisinin artık azalmaya başladığı, varoluşçu yazarların etkisinin daha fazla hissedildiği yıllardır. O yıllarda roman ve öykü yazarları genel olarak Batı kaynaklı bir anlayışla, sanki dışarıdan bakan bir gözle eserlerini yazmışlardır. Özdenören ise daha çocukluğunda Anadolu'nun birçok ilini gezerek, orada yaşayarak, köyünü, kasabasını, şehrini tanıyarak, kendisine ';ayrıntı avcısı' dedirtecek bir özellik ve güçlü bir tasvir yeteneğiyle, insanın evrensel yanlarını öne çıkararak yazmıştır öykülerini. Yazar, gençliğinin ilk yıllarından itibaren kendine edebiyatı ciddi bir meşale olarak seçen insanlardan oluşan bir arkadaş grubuna dahil olmakla, sonraki yıllarda şekillenecek edebi şahsiyeti için çok önemli bir zemin bulmuştur. Bu arkadaş grubu Özdenören'in anlaşılmasında kilit konumdadır. Çünkü Özdenören'in okumaları, edebi ilgileri büyük oranda bu arkadaş grubunda şekillenmeye başlamış; sonraki yıllarda tanıştığı Sezai Karakoç'un etkisiyle bir bütünlük kazanmıştır. Özdenören'in Amerika'ya gidip orada iki yıla yakın bir süre kalması vesilesiyle çağdaş dünyanın en önemli merkezini tanımasının da eserlerine olumlu yansımaları olmuştur. O, yerli olmak nedir, bu nasıl gerçekleştirilir, sorularının cevabını öyküleriyle vermiş bir yazardır. Hikayelerinin kahramanları, çevremizde rahatlıkla görebileceğimiz, dokunabileceğimiz kişilerdir.
Rasim Özdenören, gerek denemelerinde gerekse öykülerinde, meselenin anlatmak olduğunu ilk öykülerinden başlayarak kavramış bir yazardır. O, İslami kimliğiyle tanınan bir öykücü olmasına rağmen öykülerinde hiçbir zaman, dönemindeki birçok yazarda görüldüğü gibi, inandığı şeyleri okuyucusuna dayatmamış, vermek istediği mesajı öyküyü örselemeden, akışı ve yapıyı bozmadan anlatmayı bilmiştir. Anlatırken de dili ustaca kullanmış, yer yer de adeta şiir yazmıştır.
Rasim Özdenören Kitapları - Eserleri
- Gül Yetiştiren Adam
- Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler
- Müslümanca Yaşamak
- Kafa Karıştıran Kelimeler
- Çok Sesli Bir Ölüm
- Yeniden İnanmak
- Kuyu
- Ansızın Yola Çıkmak
- Çözülme
- Aşkın Diyalektiği
- Denize Açılan Kapı
- Yumurtayı Hangi Ucundan Kırmalı
- İpin Ucu
- Eşikte Duran İnsan
- Uyumsuzlar
- Ben ve Hayat ve Ölüm
- Hastalar ve Işıklar
- Acemi Yolcu
- Yeni Dünya Düzeninin Sefaleti
- Hışırtı
- Toz
- Yaşadığımız Günler
- Köpekçe Düşünceler
- Yüzler
- Çarpılmışlar
- İmkansız Öyküler
- Ruhun Malzemeleri
- Düşünsel Duruş
- Red Yazıları
- Çapraz İlişkiler
- Edebiyat ve Hayat
- Açık Mektuplar
- Kent İlişkileri
- İki Dünya
- Hadislerin Işığında Hz. Muhammed
- Yazı, İmge ve Gerçeklik
- Siyasal İstiareler
- İmkânsız Öyküler
- Elli Yılın Öyküsü
- Çözülme
Rasim Özdenören Alıntıları - Sözleri
- Çünkü bir sevgi daima, inanılmaz bir durum, ama, daima tahammül edilemez bir şeydir, insanca bir şey.. uzaklıklar, unutmalar.. bunlarla diri kılınabilirdi sevgi.. (Hışırtı)
- Kısır niyetler, kısır sonuçlar doğurur.Niyete bir aşkınlık yükleyerek, daha doğrusu aşkın niyetlerle yola çıkarak bereket ülkesine ulaşmak mümkünken, kendi nefsanîliğinin dar sınırları içinde kalmak onu eşya ile kendi nefsi arasındaki çorak bir alanda bırakır. (Yeniden İnanmak)
- "Senden uzak kalan tesellisini hasret yaşlarında bulur; düşünelim, ya seni bulan ne olur?" (İmkansız Öyküler)
- “Sevginin içinde o alevi söndürecek Tükenmekte olan fitil gibi bir şey vardır.” Shakespeare (İmkânsız Öyküler)
- "Kalplerimizi dinin üzerine sabit kıl" (İmkansız Öyküler)
- kentin bu derin uğultusu, bu sürgünlük ve krallık bir gün silinip gidecektir. ne tuhaftır ki, ebedîlik iştiyakı da bu sürgün hayatının ve bu fena olma halinin içinden sökün ediyor. (Kent İlişkileri)
- Ne zaman elimi ona doğru uzatsam elim boşlukta kalıyor. (Uyumsuzlar)
- Hakkın hiçbir zuhuratı yoktur ki, mümin için iman tazelemesine yol açmasın. (Müslümanca Yaşamak)
- Ve şimdi, öyle düşünüyorum ki, tecrübe denilen şey, insanın hayatında yer etmiş olan hayal kırıklıklarının toplamıdır. (İpin Ucu)
- O sıralarda ben kendim miyim, değil miyim, sorusunu tartışıyordu kafasında. Diyordu ki, ben kendimsem, benim benden ayrılmam, benim benden kaçmam mümkün olmamalı: ama ben kendim değilsem, ben kendimden kaçıp kurtulabilirim. (Elli Yılın Öyküsü)
- İnsanın, sevgisi ne türden olursa olsun, onun dışına çıkması diye bir şey söz konusu olmaz ki, onu denesin. Ve zaten böyle bir şey denenebilecek bir şey olsa, o deney o sevginin bitirilmiş olduğu yerde başlar. (Aşkın Diyalektiği)
- Hayatı elde tutmak ölümü ele geçirmekle, mümkün oluyor ve ölümün ele geçirilişi, onu ele geçirenin kendi ölümünü sonuçluyor. (Eşikte Duran İnsan)
- Durmak her zaman beklemek anlamına gelmez. (Toz)
- Onun görmesinden nereye kaçacaksın diye fısıldadı kadın... (Çarpılmışlar)
- Günümüzde kendisine Müslümanım diyenlerin çoğu "çağın gözüyle İslam'a bakma" yaklaşımını benimsemiş durumdadır.. Oysa Müslüman, çağın gözüyle İslam'a bakmaz, İslam'ın gözüyle çağa bakar.. (Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler)
- Dünya kendi dışında cebinde duran herhangi önemsiz yabancı bir nesne gibiydi. (Çarpılmışlar)
- İnsan, yeryüzünü kendisi için kötü bir döşek haline getirmiştir. (Red Yazıları)
- Özgürlüğümü yitirdiğim yalan. (Ansızın Yola Çıkmak)
- zaman zaman, dön dolaş aynı noktaya gelip takıldığımı, belki daha isabetli bir ifadeyle hiçbir yere kıpırdamamış olduğumu hissediyor; yalnız bunu hissetmekle de kalmıyor, bu hissi de daha önce yaşamış olduğum hissine yakalanıyorum. (Kent İlişkileri)
- "İslâm diyalektiğinin dışında kalan birine her çeşit izahın yetersiz ve kısır kalacağı aşikârdır. Böyle bir hükmün sırrını ancak bir mümin kavrayabilir." (Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler)