Yaralısın - Erdal Öz Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Yaralısın kimin eseri? Yaralısın kitabının yazarı kimdir? Yaralısın konusu ve anafikri nedir? Yaralısın kitabı ne anlatıyor? Yaralısın kitabının yazarı Erdal Öz kimdir? İşte Yaralısın kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Erdal Öz

Yayın Evi: Can Yayınları

İSBN: 9789755100876

Sayfa Sayısı: 248

Yaralısın Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

“İyi romanın yaşamdan daha gerçek olabileceğini, Erdal Öz’ün romanını okuduktan sonra bir daha anladım. Roman, sanat, yaşamdan daha güçlüdür. Son günlerde işkenceye uğramışlar, inanılmayacak işkenceleri bir bir anlattılar. Bu işkenceler, çağımızda, yurdumuzda yapılıyordu. Hepimiz, bütün ulus, bütün insanlık suçluydu. Hepimiz bu aşağılanmaların batağındaydık. İşkence görenlerin anlattıkları şiddetti. Bir küçülmenin, aşağılanmanın, alçaklığın şiddetiydi. İnsan, o işkencecilerle birlikte, işkence görmediğinden utanıyordu. Erdal Öz’ün romanındaki işkenceler yaşamdan, yaşamın bize anlattıklarından da şiddetli, etkili.”

YAŞAR KEMAL

“Kendi kendinle yüz yüze gelebilmelisin, bakabilmelisin kendi yüzüne. Başkalarının yüzüne de. Ama kendi yüzüne bakamayan biri, ne yüzle çıkar başkalarının karşısına? En korkuncu bu işte; kendi yüzüne bile bakamaz olmak. Bu yıldırıyor seni. İçinde aşağılanmış, ezilmiş, pörtlemiş, vıcık vıcık iğrenç bir böcek yaşatarak insanların arasında dolaşmaktan, dolaşır olmaktan korkuyorsun. Daha hiçbir şey yapmadılar, hiçbir şey sormadılar. Oturttular bir iskemleye, dönüp dolaşıyorlar odada. Yine de su gibisin. İçinden boyuna geçiriyorsun: ‘Bilmiyorum bilmiyorum bilmiyorum bilmiyorum bilmiyorum bilmiyorum...’ Bütün gece buna hazırladın kendini. Bilmiyorsun. Senin üzerinde işleyip senden bir suçlu mu yaratacaklar? İşleri bu mu? Bildiğin ne varsa silmeye çalışıyorsun kafandan. Siliyorsun. Bomboş kafan. Yeni yağmış kar gibi.”

Ödüller: Orhan Kemal Roman Armağanı, 1975

Yaralısın Alıntıları - Sözleri

  • Herkes kendi derdinde. Ne balkonlar, ne düşen, acı çeken, yaralanan, vurulan, ölen çocuklar, hiçbiri, hiçbiri önemli değil onlar için.
  • "Ne güzeldi toprakla gök arasında insanın soluk alması.."
  • Acılar nice büyük olsa da uzun sürmez diyorsun, uzun sürmez , biter bir yerde.
  • Hazırsındır insanları sevmeye. Hep birilerine güvenmek, birilerine yakınlaşmak, bir şeyler vermek isteğiyle dolusundur. Güzel bir görüntüyü, güzel bir ezgiyi, güzel bir şiiri, bütün güzellikleri bölüşecek, paylaşacak birileri olsun istemişsindir. Senin yapında vardır bu sevecenlik. Yakınlaşmalarının çoğu yıkımlarla bitmiş olsa da böylesindir.
  • Kendi yüzüne bakamayan biri , ne yüzle çıkar başkalarının karşısına ? En korkuncu bu işte ; kendi yüzüne bakamaz olmak. İçinde aşağılanmış , ezilmiş , vıcık vıcık iğrenç bir böcek yaşatarak insanların arasında dolaşmaktan korkuyorsun.
  • Hazırsındır insanları sevmeye. Hep birilerine güvenmek, birilerine yakınlaşmak, bir şeyler verme isteğiyle dolusundur. Güzel bir görüntüyü, güzel bir ezgiyi, güzel bir şiiri, bütün güzellikleri bölüşecek, paylaşacak birileri olsun istemişsindir. Senin yapında vardır bu sevecenlik. Yakınlaşmalarının çoğu yıkımlarla bitmiş olsa da böylesindir.
  • “Anlamıyorum,” dedi, “ ne diye sanki bu zararlı kitapları okursunuz. Zehirliyorlar sizi.”
  • Ama kendi yüzüne bakamayan biri, ne yüzle çıkar başkalarının karşısına?
  • Yorgunsun...Yaralısın da...
  • Kendi kendinle yüz yüze gelebilmelisin, bakabilmelisin kendi yüzüne.
  • “Vurulan olmak, vuruyor olmaktan daha güzel, çok daha güzel.”
  • Güzel, vazgeçilmez bir günün bitiminde bırakmıştım dünyayı..
  • Ağlayamıyorsun bile..
  • Aslında birçok şeyi bilmiyorlar. Hep biliyorlar havasındalar..
  • Basılmış, ezilmiş de olsan, bir papatya gibi yaşamak kararındasın, ezilmiş, yaralı bir papatya.

Yaralısın İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Yalın Duru bir dille yazılmış, Hesaplaşma, utanc, ezilme, sorgu, darbe, direniş, acı gerçekler, baskının yer aldığı hayatın acı ama yasanan olayların bıze aktarılması diyebiliriz üzülerek ve merakla okunası bir kitap.. Suçunu bilmeyen Nuri'nin hapishanedeki gününü ve öncesinde yaşadığı işkenceyi anlatıyor.Siyasi suçlu damgası vuruluyor Nuri' ye. Suçunu her sorana da siyasiyim,diyor. Yazar Nuri üzerinden 70'li ve 80'li yıllarda yaşanılan siyasi baskıyı anlatmaya çalışmış. O dönemin karanlık yüzü karşımızda . Nuri hapishaneye gitmeden önce iki ay boyunca neresi olduğunu bilmediği yerlerde işkenceye uğruyor. Çaresiz ve yalnız. Ama Nuri yaşadığı tüm işkencelere rağmen konuşmuyor. O da bilmiyor ki suçunun ne olduğunu. Hapishanede hayatın her anının önemli olduğunu ,ağaçların, sokakta gördüklerinin kıymetini anlıyor. Özgürlüğe daha da hasret duyuyor.Hapishanedeki arkadaşlarının adlarıda Nuri. Yazar tek bir isim olarak Nuri üzerinden acıyı içselleştirmiş ya da yaşanılan acıları paylaştırmış.Yaşanılanları betimlemelerle her bir detaya değinerek anlatmış.. Okuyun bence.. (Hande gunkut)

Kitaptaki kahramanlarımız Nuri ve Nuriler. Suçunu bilmeyen Nuri'nin hapishanedeki gününü ve öncesinde yaşadığı işkenceyi anlatıyor.Siyasi suçlu damgası vuruluyor Nuri' ye. Suçunu her sorana da siyasiyim,diyor. Yazar Nuri üzerinden 70'li ve 80'li yıllarda yaşanılan siyasi baskıyı anlatmaya çalışmış. O dönemin karanlık yüzü karşımızda . Nuri hapishaneye gitmeden önce iki ay boyunca neresi olduğunu bilmediği yerlerde işkenceye uğruyor. Çaresiz ve yalnız. Ama Nuri yaşadığı tüm işkencelere rağmen konuşmuyor. O da bilmiyor ki suçunun ne olduğunu. Hapishanede hayatın her anının önemli olduğunu ,ağaçların, sokakta gördüklerinin kıymetini anlıyor. Özgürlüğe daha da hasret duyuyor.Hapishanedeki arkadaşlarının adlarıda Nuri. Yazar tek bir isim olarak Nuri üzerinden acıyı içselleştirmiş ya da yaşanılan acıları paylaştırmış.Yaşanılanları betimlemelerle her bir detaya değinerek anlatmış. Yaşanılanlar tüm çıplaklığıyla gözlerinin önünde canlanıyor. (SATI ARSLAN)

yaralıya yaralıya biten kitap...: İyi romanın yaşamdan daha gerçek olabileceğini, Erdal Öz'ün romanını okuduktan sonra bir daha anladım. ( Yaşar Kemal) En başından Yaşar Kemal'in 6 sayfa boyunca bu kitabı övmesinden anlaşılmalı kitabın kalitesi... Çok uzun zamandır kalbimi bu denli acıtan kitap okumadım. Zaten okumak değildi bu yaşamak gibiydi. Öyle bir dili var ki kitabın, içeriye adım atar atmaz Nuri'lerden biri oluyorsunuz. İşgenceleri, aşşağlamaları, suyun soğukluğunu, koğuşun kokusunu bir de bir yer var ki 20 tane kitabı yaktığı... Her şeyi ama her şeyi hissediyorsunuz. Artı olarak, tüm insanlardan, insanlıktan, kayıtsızlıktan, değişmeyen mahkemelerden tiksinmekten yoruluyorsunuz.. Bu kitabı mutlaka okuyun. Ama gece okumayın. (Merve)

Kitabın Yazarı Erdal Öz Kimdir?

Erdal Öz, 26 Mart 1935'te Sivas, Yıldızeli'nde doğdu. Devlet memuru olan babasıyla birlikte Türkiye'nin değişik yerlerini dolaştı. Tokat Lisesi'ni bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi'nde başladığı Hukuk eğitimini, Ankara Hukuk Fakültesi'nde tamamladı. Türk Dil Kurumu Yayın Kolu'nda, Türk Sinematek Derneği Ankara Şubesi'nde çalıştı. Sergi Kitabevi'ni kurdu. 12 Mart 1971 müdahalesiyle başlayan ara rejim döneminde siyasal görüşlerinden dolayı üç kez tutuklandı ama yargılanma sonucunda aklandı. İstanbul'da üniversite çevresindeki arkadaşlarıyla a dergisini çıkardı. İlk öykü kitabı Yorgunlar'a (1960) dergisi yayınları arasında çıktı. İlk romanı Odalarda, aynı yıl Varlık Yayınları'nca yayımlandı. 1975-1981 yılları arasında Cem Yayınevi'nin Arkadaş Kitaplar adlı çocuk edebiyatı dizisini yönetti. 1981'de Can Yayınları'nı kurdu. Çok sayıda yazarı Türk edebiyatına kazandırmanın yanı sıra dünya edebiyatını saygın yazarlarının kitaplarını yayımladı.

Edebiyat yaşamına şiirle başlayan Erdal Öz'ün Rasgele başlıklı şiiri, Kaynak dergisinde çıktı (1952). Yağmurlu Hikâye adlı öyküsü, Seçilmiş Hikâyeler dergisinde yayımlandı (1954). Varlık, Yenilik, Yeditepe, Pazar Postası, a, Değişim, Emek, Cumhuriyet gibi dergi ve gazetelerde çeşitli öykü ve eleştirileri çıktı.

Erdal Öz, yapıtlarında toplum yaşamının bireyin iç dünyasındaki etkilerini duygusal bir üslupla dile getirdi. 1970 sonrasında toplumsal gerçekçi çizgiye yöneldi. 1970'lerde ve 80'lerde yayımladığı yapıtlarında 12 Mart döneminin hukuk dışı uygulamaları ve baskılarıyla karşılaşan tutukluların yaşantılarından kesitler verdi. Bireyin baskı, korku ve acı karşısındaki yalnızlığını, ezikliğini, direncini, umudunu etkin bir duyarlılık çerçevesinde işledi. Bunun başarılı bir örneği olan Yaralısın (1974) adlı romanıyla Orhan Kemal Roman Armağanı'nı kazandı. Kanayan (1973) adlı öykü kitabında; Deniz Gezmiş Anlatıyor (1976) ve Gülünün Solduğu Akşam (1986) adlı anı-romanlarında Deniz Gezmiş ile arkadaşlarının idam kararı öncesi ve sonrasını, kendi izlenimlerini de katarak anlattı. Gülünün Solduğu Akşam'a girmeyen notlar ve izlenimlerini 2003'te Defterimde Kuş Sesleri kitabında topladı. SSCB gezisini içeren Allı Turnam (1977), 1998'de Bir Gün Yine Allı Turnam adıyla yeniden yayımlandı. Dedem Korkut Öyküleri (1979), Beyaz Yele (1981), Alçacıktan Kar Yağar (1982) ve Babam Resim Yaptı (2003) adlı çocuk kitaplarını çıkardı. Havada Kar Sesi Var adlı öykü kitabı, 1987'de basıldı. Sular Ne Güzelse adlı kitabıyla 1998 Sait Faik Hikâye Armağanı'nı, Cam Kırıkları adlı yapıtıyla 2001 Sedat Simavi Öykü Ödülü'nü aldı.

Erdal Öz'ü 6 Mayıs 2006'da yitirdik.

Erdal Öz Kitapları - Eserleri

  • Gülünün Solduğu Akşam
  • Yaralısın
  • Deniz Gezmiş Anlatıyor
  • Kanayan
  • Defterimde Kuş Sesleri
  • Cam Kırıkları

  • Odalarda
  • Havada Kar Sesi Var
  • Sular Ne Güzelse
  • Yaşamayı Nasıl Özledim Bilsen!
  • Yarın, Nasıl Bir Gün Olacaksın?
  • Yorgunlar
  • Kırmızı Balon

  • Bir Gün Yine Allı Turnam
  • Allı Turnam
  • Babam Resim Yaptı
  • Dedem Korkut Öyküleri
  • Düşünüyorum da, Müthiş Bir Şey!
  • Alçacıktan Kar Yağar
  • İki Deniz Öyküsü

  • Gülünün Solduğu Akşam
  • Sığırcıklar

Erdal Öz Alıntıları - Sözleri

  • Bu dört duvar arasında en büyük düşmanının duygu olduğunu çok iyi biliyordu artık; ama onsuz, duygusuz kalmayı başaramamıştı hâlâ. (Kanayan)
  • Aydınlıkçılar birer birer getiriliyorlar. Oral Çalışlar geldi, Gün Zileli geldi. Daha sonra da Doğu Perinçek. (Defterimde Kuş Sesleri)
  • Küçük insanların umutlanışı büyük oluyor. (Yarın, Nasıl Bir Gün Olacaksın?)
  • "Bir insan olarak, karşındaki insanın insanlıktan bunca uzaklaşmasını şaşkınlıkla izliyorsun. Duygu muygu hiç yok." (Gülünün Solduğu Akşam)
  • Denizleri hep sevdim ben, suları hep sevdim; seni denizler, sular gibi sevdim; sular ne güzelse seni öyle sevdim. (Sular Ne Güzelse)
  • imam falan gelirse dua mua etmek için, siktir edeceğim. (Deniz Gezmiş Anlatıyor)

  • İşte açıkça söylüyorum: Ülkemin bugün içinde bulunduğu durumdan utanç duyuyorum. (Düşünüyorum da, Müthiş Bir Şey!)
  • Ancak şunu belirtmekte yarar var: Sovyetler Birliği’nde bütün kitaplar kapışılıyor. Kitap yetişmiyor. Yayımlanacak kitaplar bir, birbuçuk yıl öncesinden duyuruluyor. Okurlar, kitabevlerine gidip adlarını yazdırıyorlar, kitabı almak için sıraya giriyorlar. Böyle önceden sıraya girmedikçe, yeni çıkan bir kitabı edinmek oldukça güç oluyor. Kitaplar öylesine ucuz ki. Herkes, okumaya öylesine düşkün ki. (Allı Turnam)
  • Burada ölen yalnızca benim bedenimdir, ki zaten ölümlüydü, ölecekti.. (Gülünün Solduğu Akşam)
  • Hiç sevmemiştim hukuku. Bu ülkede hukukun yürümediğini, yaşadığım sıkıntılı dönemlerde, hukukun üstünlüğünün değil, hukukun nasıl alçakça kullanıldığının yakın tanığı olmuştum. (Cam Kırıkları)
  • Bu kere gülüyordun. Ama niçin bu kadar güzel gülüyordun? Sen kocaman bir yasaksın.. (Yorgunlar)
  • Nedir sanatçı? Bir büyük sancıyı içinde duyan insandır. (Yaşamayı Nasıl Özledim Bilsen!)
  • Benim o yaralı, ulu ozanımı barındıran bu ülkede, şimdi de bu salonda, bir başka büyük Türk yazarı için düzenlenmiş bir yaşgünü törenine tanık oluyorum. Çok heyecanlıyım. Bağışlayın. Çünkü ilk kez Nâzım Hikmet’in bu kadar yakınında oldum. İlk kez Aziz Nesin için konuşuyorum. Ve bunları, devrim yapmış bir büyük ülkenin başkentinde yapıyorum. Nâzım Hikmet, Aziz Nesin ve devrim. Bu üç adın, bu üç büyük kavramın bir araya gelmiş olması, bir raslantı değildir.» (Allı Turnam)

  • "Suratında, kitapları kavrayan elinde, elini cebine sokuşunda, duruşunda, kendine güvenen ama hiç de rahat olmayan kıvançsız bir diklik, öyle bakıyor gözlük camlarındaki koyu yeşil akşama." (Düşünüyorum da, Müthiş Bir Şey!)
  • Yazmak korkutuyor beni. Çünkü herkesin olabiliyor sözcükler. (Yıl 1959. "Sözcük" diyor Adnan. Demek "kelime" karşılığı olarak gelip oturmuş yazı diline "sözcük") Yalnız benim olabilmeleri için ne yapmalıyım, bilemiyorum. Elbette herkes gibi ben de onları yığının içinden avuçlayacağım. Bu avuçlamaya kadar her şey yolunda gider her zaman. Bütün iş, avucunun içindekileri ortaya döküp sıraya koymaya, eğitmeye başladığında olup bitiyor. Bu öyle bir sıraya koyuş, öylesine bir eğitim olmalı ki, o bir avuç, bir daha eski, ortadaki yığına dönememeli. (Düşünüyorum da, Müthiş Bir Şey!)
  • Yorgunsun...Yaralısın da... (Yaralısın)
  • Bütün bu insanların içlerinde, eksilen, yok olan, yiten bir şey vardı. Balonlarla birlikte uçup giden bir şey. (Kırmızı Balon)
  • Altı aşçı dükkânı Üstü horhor çeşmesi (Alçacıktan Kar Yağar)
  • Parasını aldı mı doğruca sinemanın üstündeki kitapçıya gider, borcunu öderdi. Tek düşkün olduğu şey kitaptı. Eve gelir gelmez odasına kapanır, okurdu. (Kanayan)
  • Demokrasiyi yakalamış ve gelişmiş ülkelerin karşısında, ezik, boynu bükük, ilkel bir topluluğun üyeleri olmaktan sıkıldık. Dünyanın karşısına, başı dik, ülkesiyle, devletiyle övünen insanlar olarak çıkmak istiyoruz artık. Bu ülkeyi, çocuklarımıza, bir bütün olarak, güzelliklerle, insan haklarıyla, özgürlüklerle donatılmış, demokrat, uygar, örnek bir ülke olarak bırakmak istiyoruz. (Düşünüyorum da, Müthiş Bir Şey!)