diorex
sampiyon

Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet - Murat Gülsoy Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet kimin eseri? Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet kitabının yazarı kimdir? Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet konusu ve anafikri nedir? Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet kitabı ne anlatıyor? Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet PDF indirme linki var mı? Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet kitabının yazarı Murat Gülsoy kimdir? İşte Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 25.05.2022 16:00
Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet - Murat Gülsoy Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Murat Gülsoy

Yayın Evi: Can Yayınları

İSBN: 9789750729980

Sayfa Sayısı: 208

Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Bakın, siz bedenen ölmüş birini zihninizin içine aldınız, onu konuk ediyorsunuz. Ev sahibisiniz. Bu ilişkide tüm denetim sizin elinizde olmalı. Yani zihninizin içinde ona ne kadar yer açacağınız, onunla ne kadar özelinizi paylaşacağınız hep size ait kararlar. Şimdilik zihninizde yaşamasına izin verdiniz. Dilerseniz ona gözlerinizle bakmayı öğretebilirsiniz. Bedensel deneyimlerinize ortak edebilirsiniz.”“Nasıl? Çok zor değil. Sözcüklerle...”“Konuşarak mı?”“Sözcüklerin gücünü küçümsemeyin. Zihnimizdeki tüm duygulanımların sözcüklerle doğrudan bir bağı var.”“Garip.”“Değil aslında. Neyse... Zihninizin içinde ikinci bir insan var artık Mirat Bey. Bundan sonra kendinizi asla yalnız hissetmeyeceksiniz.” Yaşamın yazıyla, yalnızlığın ölümle iç içe geçtiği bir dünyadayız. Murat Gülsoy bu tehlikeli yakınlığı fantastiğe, bilimkurguya cesurca göz kırpan bir anlatımla birleştirerek okurun zihninde canlandırıyor. Birbirinden bağımsızmış gibi görünen bölümler, ekler, kara sayfalar deliliğin eşiğinde, yalnızlığın derinliklerinde ve ölümün karanlığında birleşiyorlar. Delirmekten ve yalnızlıktan kurtulmanın yolunu ölüme yaklaşmakta bulan karakterler, ölümle kol kola girdikçe deliliğin kaçınılmazlığını deneyimliyorlar. Tanpınar’a, Atay’a, Atılgan’a selam veren; ama en çok Borges’le, Nerval’le konuşan, onların metinlerinin ve karakterlerinin arasında ustalıkla gezinen roman, sanki yalnızlıktan kurtulmak için edebiyat âleminin büyük ruhlarını içine alıyor. Parçaları birleştirmeyi seven, ipuçlarının peşinden gitmekten haz duyan meraklı okur kadar fantastik bir kurgunun büyüsüne kapılmak isteyen maceracı okur da Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet’ten yararlanmak isteyecek...

Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet Alıntıları - Sözleri

  • "Şehrin en güzel yanı da bu değil miydi zaten? İçinde kaybolabilmek. Tanınmamak, bilinmemek, yok olmak."
  • "Bazen öyle olmaz mı?Orada yaşayan insanlar vardır,gülen,eğlenen,aşık olan,sevişen,hata yapan,hüzünlenen,acı çeken,kavga eden,çabalayan,bir amacı olan... ve siz onlardan biri olmadığınızı fark edersiniz. ... ko ca man bir boş luk... Çevrenizi saran kocaman bir boşluk vardır. Sizinle birlikte hareket eden,sizi diğerlerinden ayıran bir fanusun içinde yaşadığınızı hissedersiniz."
  • "... bir insanın içinde ne kadar büyük uçurumlar olduğunu bilsen şaşarsın."
  • "Ne zaman ona göre yanlış bir şey yapsam bu benim kendi düşüncem olamaz. İlle de aklıma biri girmiştir."
  • “Ölülerin suretleri her yerde. Siyah bir maddeyle stensil grafiti olarak labirentin duvarlarına nakşedilmekte. Kırgın, güleç, umutlu, şaşkın, öfkeli bakıyorlar. Yarım kalmış sözleri. Bu ülke kanlı bir labirent artık, nerede başladığı nerede bittiği bilinmiyor...”
  • Sözcükleri ne kadar parlatırsak o kadar net görecek karşımızdaki kendini.
  • "Günlerdir sadece garsonlarla, kasiyerlerle, bakkalla, kapıcıyla konuşmuş olduğunu acıyla fark etti."
  • "Her şey yarım kalıyor.İnsana koyan şey,tüm o yarım kalan işlerin yarım kalmasının hiç de öneminin olmadığını anlaması.Yaşarken,günler boyunca yaptıklarının bir anda puf diye uçup gitmesi... O halde neden her sabah kalkıp işe gittim?Neden kredi kartlarımın borçlarını ödemeye çalıştım?Neden gelecek için kaygılandım?Neden seviştim?Neden aldattım?Neden kendimi bir bok sandım? ... Yok.Bütün bunların bir cevabı yok.İşte görüyorsun geriye kalanları... Belleğimde kalanlar bunlar.Yıkık,dökük bir hayat,anlamsız nesneler... bir çöp yığını.Daha kötüsü ne biliyor musun Mirat Hocam?Yaşarken bunların üzerine düşünmezdim,düşünmenin gereksiz bir saçmalık olduğuna inanırdım.Yaşamalı insan,doya doya yaşamalı derdim.Ama yaşamak dediğim şeyden geriye kalanlar bunlar işte.Bak..."
  • "Malzemesi ölümdür kitapların. Ölü ağaçlardan elde edilen kâğıt, ölü hayvanların derilerinden yapılan ciltler, ölü yazarların sözleri. Orada öylece dururlar. Çok ayrıntılı bir mezarlıktır kütüphane. Üstelik insanlar tüm bu ölüm artıklarının zaman ötesine ulaşma gibi bir özelliğe sahip olduğunu düşünürler. Ne garip bir yanılsama. Oysa bir mumyadan fazlası değildir kitap. Düşüncenin mumyası."
  • "Zaman akıyor. Akıyor zaman. Duruyor zaman. Zaman duruyor. Yok zaman. Siyah."
  • Biliyor musun, annem gibi konuşuyorsun. O da böyledir. Ne zaman ona göre yanlış bir şey yapsam bu benim düşüncem olamaz. İlle de aklıma biri girmiştir.
  • "...Ölüm her zaman yarıda bırakandır..."
  • "Boş ver, sonu başından belli bir hikâye bu."
  • Malzemesi ölümdür kitapların. Ölü ağaçlardan elde edilen kağıt, ölü hayvanların derilerinden yapılan ciltler, ölü yazarların sözleri. Çok ayrıntılı bir mezarlıktır kütüphane. Oysa bir mumyadan fazlası değildir kitap. Düşüncenin mumyası.
  • "Her şey benim istediğim gibi olsun dedikçe hiçbir şey olmuyor."

Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet İncelemesi - Şahsi Yorumlar

İnsan neyi arar? Kendini? Ölümsüzlüğü? Hakikati? Ardı arkasına gelebilecek bir sürü soru var. Düşünen insan bilmek ister. Ve öğrendiği ilk gerçek ölümdür. Ölümlü olduğunu bilen insan bunu kendine yakıştıramaz çünkü o düşünen ve bilendir, farklıdır. Bilen ölmez. Fakat ölüm sarsılmaz bir gerçektir. Bu gerçeği anlayan insan ölümsüzlüğü hayal etmiştir. Bunu öte dünya inancıyla bağdaştırmıştır, dnasını aktararak kendini çocuğuna yaşatmak istemiştir… Ve bir şey daha var, yazarak kendini ölümsüz kılacağını öğrenmiştir. Gılgamış ölümsüzlüğü ararken ölümü kabul etmiş ve sonrasında hayatını yazdırarak istediği ölümsüzlüğe kavuşmuştur. Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet ölümsüzlüğü isteyen bireyin (Mirat=Murat) kendini yazı yoluyla ifade ederken kendini bulan, kendini bulurken ölümsüzlüğe nasıl ereceğini anlayan yazarın Üstkurmacasıdır. Borgese hitapla yazılan mektupla başlar kitap. Ölmüş bir yazara mektup yazacak kadar yalnız olan kişi Tanpınar’a kadar uzanır. Borges ve Tanpınar arasındaki ortak nokta zamandır. Zaman insanın asla verimli kullanamadığı ve kavrayamadığın şeydir. Ve insan kendinden önce geçmiş tüm zamanın bilincini taşır. Birey kolektif bilincin yarattığıdır. Biz de okuduğumuz metinde yazarımız Murat Gülsoy‘un kolektif bilincini oluşturan şeyleri okuyoruz. Karakterimiz Mirat üzerinden bize aktaran yazar, bir çok yazardan ve kitaplardan bahsederken, JANUS üzerinden bilincin yansımasını kaleme alır. JANUS Roma mitolojisinde, tek bedende çift başlı, biri yaşlı biri genç tanrıdır. Genç olan yüz geçmişe bakarken, yaşlı olan yüz geleceğe bakar. Genç yüz geçmişin tüm bilgisini kendine katarken yaşamın bir noktasında kırılma yaşar ve aydınlanır, kişi tüm bu öğrendiği bilgiyi yaşlanan gözleriyle geleceğe bakarak hayatı yaşamaya başlar. Emekli olduktan sonra yeni bir hayata başlayan Mirat tam olarak bunu yaşar. Yaşadığı kırılmayla, değişimi ve geçmişi üzerindeki ceketle anlamlandıran Mirat, ceketi yenisiyle değiştirip çöpe atar ve yeni hayatına başlar. Bilincini aktarıp yaşamaya devam etmek isteyen kişilerin olduğu JANUS şirketine gidip yalnızlığından kurtulmak isteyen Mİrat zihnine önce Esra’yı ardından Tuncay‘ı alır. Hayatı Esra, Tuncay ve kendi gözünden yaşayan Mirat zihnindeki kaosla mücadele verir. En sonunda yaşamı anlayan, kendini bulan ve zihnindeki sesleri susturan Mirat yazdığı kitapla ölümsüzlüğe kavuşur. Çünkü zaten kitap Üstkurmacadır ve biz yazarımız Murat Gülsoy‘un yazdığı kitabı elimizde tutuyoruzdur. Kısa bir insanlık tarihine denk düşen bu kitap aynı zamanda id ego ve süperegonunda kurgularda nasıl işlediğini çok iyi özetler bize. İnce ince işlenmiş bu güzel metin hem çok güzel akıyor hem de alıp çok uzaklara götürüyor sizi. Zamanda yolculuk yapmaya hazır mısınız? (EntelektüelHarlot)

Murat Gülsoy ile tanışma kitabım.Son zamanlarda okuduğum en farklı kurguya sahip kitaplardan biri oldu. Dizi tadında ilerliyor resmen. Akşamları otururken beni yormasın, sıkmasın akıp gitsin diyeceğiniz bir metin. Sevdim. (Zuhal)

Yaşamın yazıyla, yalnızlığın ölümle iç içe geçtiği bir dünyada Murat Gülsoy bu yakınlığı bilim ve fantastik kurguyla bize çok güzel anlatıyor. Rutin akan hayatından bir anda çıkmak zorunda kalan Mirat, bir anda kendini kocaman bir yalnızlığın içinde bulur. Yolda yürürken eline tutuşturulan bir broşürüm peşinden gidip JANUS firmasıyla tanışıyor. JANUS tarafından zihnine ölü birinin zihni de yerleştiriliyor ve tüm olay burda başlıyor. Bilim kurgu ve fantastik ögeler içermesine rağmen romanın gerçekçi bir duruşu olduğu da kesin. Kadın-erkek ilişkileri, sosyal hayat, ölüm ve yaşam gibi konular da önemli bir yer tutuyor romanda. Kurgusu oldukça değişik olan romanda açıkçası daha farklı bir son beklemiştim. Sonu beni çok tatmin etmese de yine de acayip akıcı, heyecan veren,bir çırpıda okunacak roman. (Büşra Bulat)

Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet PDF indirme linki var mı?

Murat Gülsoy - Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Murat Gülsoy Kimdir?

1967'de İstanbul'da doğdu. Kabataş Erkek Lisesi'ni bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde Elektrik-Elektronik Mühendisliğini bitirdikten sonra yüksek lisans çalışmasını aynı üniversitenin Psikoloji Bölümü'nde tamamladı. İnsan yüzlerine ilişkin uyarılmış beyin potansiyelleri üzerine yaptığı deneysel tez çalışmasından sonra İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Biyomedikal Mühendisliği Programında doktora yaptı. Beyin cerrahisinde kullanılacak bir cerrahi lazer sistemi üzerinde temel bilimsel çalışmalar yaptı. 2000 Yılından beri Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde öğretim üyesi olarak çalışmakta Biyofotonik konusunda dersler vermekte, araştırmalar yapmaktadır. Lazer-doku etkileşimi, lazerle doku kaynağı, cerrahi lazer sistemi tasarımı konularında çok sayıda makalesi bulunmaktadır.

Arkadaşlarıyla birlikte 1992-2002 yılları arasında çıkardığı Hayalet Gemi dergisi ile edebiyat alanında adını duyurmaya başladı. Bu dergide öykü ve deneme türünde yazılarını yayımlayan Gülsoy ilk kitabını 1999 yılında Can Yayınları'ndan çıkardı. 2001 yılı Sait Faik Hikâye Armağanı, "Bu Kitabı Çalın" adlı kitabına, 2004 yılı Yunus Nadi Roman Ödülü, "Bu Filmin Kötü Adamı Benim" adlı romanına, 2013 yılı Notre Dame de Sion Edebiyat Ödülü "Baba, Oğul ve Kutsal Roman" adlı romanına verildi. Kitapları çeşitli dillere (İngilizce, Almanca, Çince, Makedonca, Rumence, Bulgarca, Arapça, Arnavutça) çevrilmektedir. Yapıtlarında akıcı bir üslup kullanan yazarın gerçekliğin ve zihinsel deneyimlerin aldatıcılığı, rüyalar, ölüm ve aklın sınırları gibi konuları ele aldığı söylenebilir. Öykü ve romanlarında türler arasında gidip gelmekten çekinmeyen Gülsoy edebiyat üzerine de inceleme ve denemeler yazmaktadır. Borges, Kafka, Orwell, John Fowles, Coetzee, Tanpınar, Yusuf Atılgan, Oğuz Atay ve Orhan Pamuk sıklıkla andığı yazarlar arasında sayılabilir. Boğaziçi Üniversitesi'nde vermekte olduğu yaratıcı yazarlık derslerini Büyübozumu: Yaratıcı Yazarlık adlı kitabında, Modernizm/Postmodernizm üzerine görüşlerini 602.Gece adlı inceleme kitabında yayımlamıştır.

Açık Radyo'da 1995-2002 yılları arasında Hayalet Gemi, Simgeler Sözlüğü, Ubor Metenga gibi programlarda yer almış olan Gülsoy 2010 yılından bu yana TRTTURK kanalında Açık Şehir programında Sinemada Edebiyat Uyarlamaları hakkında yorumlar yapıyor. Murat Gülsoy aynı zamanda 2004 Yılından beri Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi'nin Genel Yayın Yönetmenliği görevini sürdürüyor.

Murat Gülsoy Kitapları - Eserleri

  • Bu Kitabı Çalın
  • Büyübozumu: Yaratıcı Yazarlık
  • Ve Ateş Bizi Tüketiyor
  • Öyle Güzel Bir Yer ki
  • Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet
  • Gölgeler ve Hayaller Şehrinde
  • Baba Oğul ve Kutsal Roman
  • Nisyan
  • Bu Filmin Kötü Adamı Benim
  • Belirsiz Bir Ânın Kıyısında
  • İstanbul'da Bir Merhamet Haftası
  • Tanrı Beni Görüyor mu?
  • Oysa Herkes Kendisiyle Meşgul
  • Sevgilinin Geciken Ölümü
  • Binbir Gece Mektupları
  • Karanlığın Aynasında
  • 602. Gece
  • Türkiye Hikayelerini Anlatıyor
  • Alemlerin Sürekliliği ve Diğer Hikâyeler
  • Bu An'ı Daha Önce Yaşamıştım
  • Sindirella’nın Bilmecesi
  • Belki de Gerçekten İstiyorsun
  • Şiir Dünyadan İbaret

Murat Gülsoy Alıntıları - Sözleri

  • Sıradan insanlar ancak hedeflerden söz edildiğinde rahatlarlar. Oysa çoğu zaman, gerçekte hedefin ne olduğunu asla bilmeden doğup ölürler. (Tanrı Beni Görüyor mu?)
  • Öyle... Zihin dağılmaya başladı mı toparlaması çok zordur." (Ve Ateş Bizi Tüketiyor)
  • sanki aklının içindeki bir düş dünyasında yaşıyordu (Tanrı Beni Görüyor mu?)
  • Okunan kitapların sayısı değil onların okunma yoğunlukları önemlidir. (Büyübozumu: Yaratıcı Yazarlık)
  • Onun sesini zihninde canlandırmak için çabalıyordu. O yüzden onun cümleleriyle düşünüyordu. (Sevgilinin Geciken Ölümü)
  • Madem kendisi bir yazar olarak ciddiye alınmıyor, o da gizlice yetiştireceği yazarlarla var olacaktı. Adı kimse tarafından bilinmese de olurdu. Tek istediği geleceğe bir yolla katılmaktı. (Oysa Herkes Kendisiyle Meşgul)
  • “İnsanlar... Asla yapmam dedikleri ne varsa, inan bana, şartlar müsait olduğunda herkesten önce yapıyorlar. Üstelik bunun en doğru hareket şekli olduğunda ısrar edip seni aptal yerine koyuyorlar. O yüzden en iyisi, kimseden bir şey beklememek. Böylece sukutuhayale de uğramazsın.” (Gölgeler ve Hayaller Şehrinde)
  • Kalp bir para gibi renklerini kaybediyor, gerçekler aleminden palavralar alemine doğru hızla yuvarlanıyor. (Bu Kitabı Çalın)
  • Koşuyordum; düşüncelerin, düşlerin, şakaların, oyunların, madrabazlıkların içinden geçiyor, sonra başladığım yere geliyordum nefes nefese. (İstanbul'da Bir Merhamet Haftası)
  • Modernizm ilerlemeyle barbarlıktan kurtulunacağını vaat ediyordu. Oysa tam tersi olmuştu, barbarlık steril ve organize bir hal almıştı. İşte modernliğin ürünleri olan Nazizm ve dünya savaşları ortadaydı. Insanlar şu sorunun yanıtını bulamıyorlardı: Böylesine gelişkin bir uygarlık, böylesine incelmiş bir kültür nasıl olur da böylesine büyük bir barbarlık üretebilmişti? Üstelik bilimcilerin bu süreçteki rolü hiç de azımsanmayacak kadar önemliydi. Bir çoğu gönüllü olarak bu süreçte rol almış, savaş endüstrisinin kilit noktalarında görev yapmış, insanlar üzerinde yapılan korkunç deneyleri tasarlayıp gerçekleştirmişti. (602. Gece)
  • "... Ve sonuçta yeni sanat sinemadan yararlanma deneylerini oyuncu ve tiyatro yönetmeni Nikolai Vladimroviç Ekk ile birlikte kurduğu tiyatro Metla'da dener. (Ekk 1931-41 yılları arasında Hayat Yolu, Grunya Kornakova, Bülbül. Sorochinsk Fuarı, Mayıs Gecesi adlı filmler çekecektir.)" (Şiir Dünyadan İbaret)
  • İki insanın aşkı gibi değildi bizim yakınlaşmamız, acı çeken bir insanın aynada kendini öpmesi gibi yalnızlık doluydu. (Karanlığın Aynasında)
  • İlahî adaletin tecelli ederek kendisini cezalandırdığını düşünerek kendine dur demişti. (Oysa Herkes Kendisiyle Meşgul)
  • Orta sınıfın sınırsız sorumsuz mutluluğuna küfretti Önder. Mutluydular. Ahmakçasına. Kendilerinden memnundular. Kafalarında kendilerine ve geleceklerini ilişkin net planlar vardı. Kendilerine, bahçe içindeki evlerine, birbirlerine güveniyorlardı. Yastıklı plastik sandalyelerini yaslanarak başkalarını çekiştiriyorlardı. Her evde bu küçük mahkemelerden binlercesi kuruluyordu akşamları. (Bu Filmin Kötü Adamı Benim)
  • Biliyor musun, annem gibi konuşuyorsun. O da böyledir. Ne zaman ona göre yanlış bir şey yapsam bu benim düşüncem olamaz. İlle de aklıma biri girmiştir. (Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet)
  • İnsan her zaman aldatır, her zaman kötüdür. (Öyle Güzel Bir Yer ki)
  • Toplanmak için dağılmak gerekir. (Türkiye Hikayelerini Anlatıyor)
  • İnsanlara bakmıştım. Milyonlarca Hayat vardı dışarıda. Uzaktan birbirlerine benziyorlardı ama yeterince dikkat edince her birinin diğerinden farklı olduğu anlaşılıyordu. Her biri ayrı renkte bir kapıydı. Açması zordu belki ama hepsi de açılmayı bekliyorlardı. Benim gibi... (Bu Filmin Kötü Adamı Benim)
  • Nazım’ı önce tiyatroya, sonra da sinema dünyasına çekecek daveti Muhsin Ertuğrul yapar. Nazım 1924 yılındaki ilk dönüşünde, Süreya Paşa sinemasının müdürlüğünü yapan babası Hikmet Bey’in Osmanlıca-Fransızca Sinema Postası (Le Courrier du Cinéma) dergisine yardım eder. Ancak edebiyat eylemcisi Nazım, Şeyh Said isyanını öne sürerek çıkarılan Takrir-i Sükûn Yasasını ’nın verdiği baskılar sonucu, sadece yedi ay kalabildiği ülkesinden Sovyetler Birliği’ne kaçmak zorunda kalır. Ankara’da İstiklal Mahkemesi’nde açılan davada gıyaben on beş yıl hapse mahkûm olmuştur. (Şiir Dünyadan İbaret)
  • Gerginliği oluşturan nedenlerin başında da sosyal başarısızlık ve dışlanma korkusu gelir. (Bu Kitabı Çalın)

Yorum Yaz