diorex
sampiyon

Yalıda Sabah - Haldun Taner Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Yalıda Sabah kimin eseri? Yalıda Sabah kitabının yazarı kimdir? Yalıda Sabah konusu ve anafikri nedir? Yalıda Sabah kitabı ne anlatıyor? Yalıda Sabah kitabının yazarı Haldun Taner kimdir? İşte Yalıda Sabah kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 27.02.2022 16:00
Yalıda Sabah - Haldun Taner Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Haldun Taner

Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları

İSBN: 9789750832444

Sayfa Sayısı: 104

Yalıda Sabah Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Yalıda Sabah, Küçük Harfli Mutluluklar, Karşılıklı, Şeytan Tüyü, Sonsuza Kalmak, Neden Sonra, Yaprak Ne Canlı Yeşil adlı öykülerden oluşan Haldun Taner'in son öykü kitabı Yalıda Sabah 1983'te Sedat Simavi Edebiyat Ödülü'ne değer görüldü. Taner'in öyküleri MEB 100 Temel Eser kapsamında genç okurlarla buluşuyor.

"1945'ten bu yana bütün yaşadıklarımızı, yanlışıyla, doğrusuyla, bütün davranışlarımızın ince alaylı bir dille hikâyesini okumak isteyenlere verilecek tek ad Haldun Taner'dir."

-Doğan Hızlan-

"Derinlik, incelik ve kurgu işçiliği kadar, gözlem ve ayrıntı çeşitliliği yönünden de zengindir Taner öyküsü. Dili ve biçimi klasik sayılabilir, dünyaya bakışı ve yorumları hep çağcıldır."

-Füsun Akatlı-

(Tanıtım Bülteninden)

Yalıda Sabah Alıntıları - Sözleri

  • Şunu itiraf etmeli ki, insanoğlu başkasının başına gelen felaketten gizlice zevk alan aşağılık bir yaratıktır.
  • Yalnız kalan insan ne yapar: Düşünür, dalar, bir şey okur, hayal kurar.
  • Sebepsiz mutluluktur, asıl mutluluk.
  • Şunu itiraf etmeli ki, insanoğlu başkasının başına gelen felaketten gizlice zevk alan aşağılık bir yaratıktır.
  • İnsanoğlu, başkasının başına gelen felakete sözde acıyan ama o felaket kendini bulmadı diye de için için sevinen bir rezildir.
  • Sev seni seveni hak ile yeksan ise Sevme seni sevmeyeni Mısır'a sultan ise
  • Sebepsiz mutluluktur, asıl mutluluk.
  • İki taraf da karşısındakine kendi hayalindeki özellikleri giydirir, işine geldiği gibi…
  • Gökyüzü, bulutlar, engin deniz, ancak ermişlere vergi bir huzur dünyası, bir nirvana âlemi olabilir. Sıradan fanilere göre değil.
  • Şunu itiraf etmeli ki, insanoğlu başkasının başına gelen felaketten gizlice zevk alan aşağılık bir yaratıktır.
  • "Sebepsiz mutluluktur, asıl mutluluk. Hiç gerekçe aramayacaksın. İçinden gelecek o. Sıcak bir güç olarak. Denizin deniz, fesleğenin fesleğen, sardunyaların sardunya kokması, enginde bir vapur düdüğü, dalgacıkların sahili okşaması, uzakta havlayan kalın sesli bir köpek, hatta sıtma mücadelecilerinin asit feniği ile karışık hela kokusu, E-5'te motorunu gazlayan bir sürat delisi. Hayatın nabzı bunlarda."
  • Cevap vermiyorum. Ne diyeyim ki! Bazı laflar cevap gerektirmez.
  • Ön yargı ile bir yere varılamaz.
  • İnsanlar insanı dinlemez ki... Yarım kulak dinler. Seni dinlerken kendi konuşacağını düşünür.

Yalıda Sabah İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Haldun Taner’in son öykü kitabı. Ferhan Şensoy’un aktardığına göre Haldun Taner her sabah gün doğarken uyanır, Moda’daki evinin balkonuna çıkar, 20 sayfa yazı yazarmış. Bu yazılar, deniz kuşları, vapurlar, okul servisleri, işlerine giden insanlara ilişkin izlenimlerden oluşurmuş. İşte bu yazılar, kitaba da ismini veren ‘Yalıda Sabah’ hikayesini oluşturmuş. Yazarın bütün yazdıkları gibi bu kitaptaki hikayeler de samimi, içten ve dürüst yazılmış. ‘Karşılıklı’ hikayesinde yazdığı üzere, inandırıcı olmaktansa samimi olmayı, gülünç olmak pahasına açık olmaktan, mertçe yazmaktan vazgeçmeyen bu büyük yazarın, kendini en çok açık ettiği eseri bence bu kitap. Hele ‘Yeşil Ne Kadar Parlak’ hikayesinde, o hep üzerinde durduğu insanın kendisi olabilmesi, cakadan, süsten arınıp içinden geldiği gibi yaşaması meselesini çok güzel anlatıyor. Neden bunu bu kadar dert ettiğini, rol yapanları neden sürekli yerdiğini çok iyi anlıyorsunuz. Bu güzel kitabı herkese öneririm. (Yusuf Atay)

Yedi güzel öykünün beden bulmuş hali olan “Yalıda Sabah” Haldun Taner’in son öykü kitabıdır. 1980 yıllarının insan manzaralarıyla göz göze geliyoruz eserde. Bencilliğin, hazıra konmanın, cahilliğin, üşengeçliğin farklı farklı boyutlarını görebiliyoruz hikayelerde. Kitaptaki hikayelerin isimleri şöyle: Yalıda Sabah, Küçük Harfli Mutluluklar, Karşılıklı, Şeytan Tüyü, Sonsuza Kalmak, Neden Sonra, Yaprak Ne Canlı Yeşil. Jules Verne’nin Zacharıus Usta adlı eserinin daha romantik bir o kadar da daha gerçekçi halini Haldun Taner’in “Karşılıklı” hikayesinde buldum. Esinlenmiş mi yoksa tesadüf mü bilmiyorum ama Haldun Taner’in ifadelerinin daha edebi olduğunu düşünüyorum. “Yaprak Ne Canlı Yeşil” hikayesinde erotik diyebileceğimiz ifadeler olsa da hikayenin temel amacı bu ifadelerin dozunda olmasını sağlıyor. “Şeytan Tüyü” okumaktan keyif aldığım bir Anadolu ağzıyla yazılmış, bol eleştirinin olduğu bir hikaye. “ Sonsuza Kalmak” hikayesi ülkemizin tarihi eserleri nasıl “koruduğunu” aktaran bol hicivli bir anlatı. Haldun Taner her anın küçük mutluluklar taşıyabileceğini, doğallığın vazgeçilmez olması gerektiğini, hayat akıp giderken kalbimizde kalanların asıl olduğunu vurguluyor bu eserde. Haldun Taner’ in eserlerinden sizler de okudunuz mu ? Eserleri hakkında düşünceleriniz neler? Keyifli okumalar. (Filiz Buğa)

Merhaba... Yalıda Sabah içinde yedi öykü bulunan okuduğum beşinci Haldun Taner kitabı. Aynı zamanda rahmetli Haldun Taner'in son öykü kitabı.(1983) Öykülerden kısaca bahsedecek olursam, kitaba adını da veren "Yalıda Sabah" öyküsünde, sabahın ilk ışıklarında kalkan kahramanımızın kendisi gibi erken kalkan insanları ve uyanan doğayı gözlemlemesini aktarır bizi. "Küçük Harfli Mutluluklar" da öykünün adından da anlaşıldığı gibi küçük mutluluklardan zevk almasını bilen ordudan emekli olmasına rağmen yetmiş küsür yaşında ki işkolik emekli albay Nizamettin Bolayır'ın öyküsünü anlatır bize Haldun Taner. "Karşılıklı" öyküsünde Haldun Taner'in Tiflis'ten aldığı bir kol saatinin yaşamındaki yerine tanık oluyoruz. Bir nesne ile bütünleşmek ve sonun da hayal kırıklığı. Gelelim "Şeytan Tüyü"ne. Bu öykü, kitabın en çok sevdiğim öyküsü olmuştur. Haldun Taner bu öyküyü bir yıl yaşadığı Berlin'de yazmıştır. Öykü, Almanya'da ayı postu giyerek hayata tutunmaya çalışan Ökkeş Topalmusagil'in amcasının oğluna yazdığı tek taraflı mektuptan oluşuyor. Gurbetçilerin yabancı bir ülkede ve kültürde yaşadıkları sorunları tüm çıplaklığıyla bize sunuyor Haldun Taner. Bu öykü Almanya'da büyük yankı uyandırmış. Almanya'nın en ünlü, yüksek tirajlı, nadiren yabancı yazarlara yer veren "Die Zeit" dergisinde yayınlanmış. Haldun Taner "Şeytan Tüyü" için, "Bu, Berlin'de yazdığım tek hikaye oldu. Ama ömrümde hiç bu kadar yararlı ve işlevsel bir hikaye yazdı­ğımı hatırlamıyorum." demiştir. Varın gerisini siz düşünün... "Sonsuza Kalmak" öyküsünde bir inşaat kazısında bulunan tarihi eserlerin inşaatın kanalizasyonunda kullanılması ile sanatın toplumdaki değerinin olmayışını sorgulatır bizlere. "Neden Sonra" adlı öyküde iki sevgilinin toplumsal değerler karşısında duruşları irdelenmiş olup kitabın en kısa öyküsüdür. "Yaprak Ne Canlı Yeşil" de ise doğallığı ile bir yazarı etkileyen zengin evinde bakıcılık yapan Zuhal görünümlü Hamide'nin öyküsüne götürür bizi Taner. Haldun Taner'in kısa fakat dolu dolu öykülerden oluşan, oldukça akıcı bir dile sahip olan bu güzelim öykü kitabını okur arkadaşlarıma tavsiye ederim. Keyifli okumalar dilerim... (GBB)

Kitabın Yazarı Haldun Taner Kimdir?

Haldun Taner (d. 16 Mart 1915, İstanbul - ö. 7 Mayıs 1986 İstanbul), öykü, tiyatro ve kabare yazarı, öğretim üyesi ve gazeteci.

Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının önde gelen yazarlarından birisidir. Türkiye'de epik tiyatro türü ve kabare tiyatrosunun öncüsüdür.

1915 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Babası Ahmet Selahaddin, Son Osmanlı Meclis-i Mebusanı üyesi ve mütareke yıllarında yazıları, dersleri ve nutuklarıyla ülkenin bağımsızlığını savunmuş bir aydındır. Beş yaşında iken babasını kaybetti. Annesiyle birlikte büyükbabasının konağında yaşadı[1].

Vatana hizmeti geçenlerin ve şehit olanların çocuklarına tanınan haktan yararlanarak parasız yatılı olarak girdiği[1] Galatasaray Sultanisi'ndeki orta öğrenimini 1935 yılında tamamladı. Mezuniyetinden sonra devlet tarafından Heidelberg Üniversitesi'nde öğrenim görmek üzere Almanya’ya gönderildi. Siyasal Bilgiler alanındaki öğrenimini geçirdiği ağır tüberküloz nedeniyle 1938’de yarıda bıraktı ve yurda döndü. 1938-1942 yılları arasında Erenköy Sanatoryumunda tedavi gördü.

Yüksek öğrenimini 1950’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Filolojisi Bölümü’nde tamamladı. 1950-54 yıllarında üniversitenin sanat tarihi kürsüsünde asistanlık yaptı.

Edebiyat yaşamına gençlik yıllarında yazdığı skeçlerle başladı. "Töhmet" adlı ilk öyküsü Yedigün dergisinde "Haldun Yağcıoğlu" takma ismiyle 1946'da yayınlandı. New York Herald Tribune Gazetesi'nin 1953'te İstanbul'da düzenlediği öykü yarışmasında "Şişhaneye Yağmur Yağıyordu" öyküsüyle birinci oldu. 1956'da Varlık Dergisi’nin araştırmasında yılın en beğenilen öykücüsü seçildi.

Asistanlığı sırasında yazdığı “Günün Adamı” oyunu, İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda sahnelenmeden yasaklandı[2]. Asistanlığı bırakıp Viyana’ya tiyatro bilimi eğitimi için gitti. 1955-1957’de Max Reinhardt Tiyatro Akademisi’nde öğrenim gördü. Viyana’daki bazı tiyatrolarda reji asistanı olarak çalıştı. 1957'de tekrar Türkiye’ye döndü. İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü'nde edebiyat ve sanat tarihi, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi ile İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde tiyatro tarihi okuttu Bir yandan da Tercüman Gazetesi’nde (1952-1960) köşe yazıları yazmayı ve oyun yazarlığını sürdürdü.

1950’ler de oyun yazmaya başlayan ve tiyatrodaki ilk eserlerinde dramatik türün başarılı örneklerini veren Haldun Taner, ardından epik tiyatro denemelerine girişmişti. Türk Tiyatrosu’nda ki ilk epik tiyatro örneği olan "Keşanlı Ali Destanı" adlı oyunu ile dünya çapında tanındı. Bu oyun yurt dışında Almanya, İngiltere, Çekoslovakya, eski Yugoslavya'nın çeşitli kentlerinde oynandı. Atıf Yılmaz tarafından sinemaya aktarıldı (1964). Daha sonraki dönemlerde konularını güncel olaylardan alan siyasal-sosyal taşlamaların ağır bastığı oyunlar yazdı. Epik tiyatro ve kabarenin alanında verdiği yapıtlar çağdaş Türk tiyatrosunun klasikleri oldu. Eşsiz bir arı Türkçe kullanan Haldun Taner, Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının ve tiyatrosunun önde gelen yazarları arasına girdi.

Devekuşu Kabare'yi (1967), Bizim Tiyatro'yu, Tef Kabare Tiyatrosu'nu kurdu. Küçük Dergi'yi çıkardı. Fıkra yazarlığını 1973’ten itibaren Milliyet’te sürdürdü. Öyküleri ve yazıları Yedigün, Ülkü, Yücel, Varlık, Küçük Dergi, Yeni İnsan dergilerinde de yayınlandı.

Filme de alınan "Kaçak" (1955) ile "Dağlar Delisi Ferhat" (Lütfi Akad ve Orhan Kemal'le birlikte, 1957) adlı senaryoları sırasıyla Türk Film Dostları Derneği'nin senaryo ödülünü ve Basın-Yayın Senaryo Armağanı'nı kazandı. “Sancho'nun Sabah Yürüyüşü” (1969) ile Bordighera Uluslararası Mizah Festivali Öykü Ödülü'nü, tiyatro dalında da “Sersem Kocanın Kurnaz Karısı” (1971) oyunuyla 1972 Türk Dil Kurumu Tiyatro Ödülü'nü kazandı. Sedat Simavi Vakfı 1983 Edebiyat Ödülü'nü Pertev Naili Boratav'la paylaştı.

Milliyet Gazetesinde "Deve Kuşuna Mektuplar" başlığı altında haftalık köşe yazıları yazan Taner, güncel olayları değerlendirdiği bu yazılarda yaşadığı dönemin bir çeşit edebi belgeselini sundu.

Yazarlığının yanı sıra İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsünde ve Edebiyat Fakültesinde, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde edebiyat, sanat tarihi ve tiyatro dersleri veren Haldun Taner, Milliyet Gazetesi yazarlığı yaparken 7 Mayıs 1986’da İstanbul’da hayatını yitirdi.

Adı, İstanbul Şehir Tiyatroları’nın Kadıköy’deki sahnesine verilmiştir. Bilgi Yayınevi, bütün eserlerini dizi halinde basmıştır. Milliyet gazetesi Haldun Taner anısına 1987’den beri her yıl Haldun Taner Öykü ödüllerini düzenlemektedir.

Haldun Taner Kitapları - Eserleri

  • Keşanlı Ali Destanı
  • Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu
  • On İkiye Bir Var
  • Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım
  • Ayışığında Çalışkur
  • Yalıda Sabah

  • Küçük Harfli Mutluluklar
  • Sersem Kocanın Kurnaz Karısı
  • Ayışığında Şamata
  • Fazilet Eczanesi
  • Vatan Kurtaran Şaban
  • Sancho'nun Sabah Yürüyüşü
  • Onikiye Bir Var - Sancho'nun Sabah Yürüyüşü - Gülerek Ölmek

  • Yaşasın Demokrasi
  • Çok Güzelsin Gitme Dur
  • Ölürse Ten Ölür Canlar Ölesi Değil
  • Eşeğin Gölgesi
  • Tuş
  • Günün Adamı - Dışardakiler
  • Şişhane’ye Yağmur Yağıyordu - Ayışığında "Çalışkur"

  • Kızıl Saçlı Amazon - Tuş
  • Ve Değirmen Dönerdi Lütfen Dokunmayın
  • Hak Dostum Diye Başlayalım Söze
  • Konçinalar 50 Yaşında
  • Çocuklar İçin Mitoloji
  • Önce İnsan
  • Koyma Akıl Oyma Akıl

  • Berlin Mektupları
  • Huzur Çıkmazı
  • Yaz Boz Tahtası
  • Düşsem Yollara Yollara
  • Kızıl Saçlı Amazon - Yaşasın Demokrasi - Tuş
  • Bütün Hikayeleri 3
  • Yaz Boz Tahtası

  • Keşanlı Ali Destanı - Sersem Kocanın Kurnaz Karısı
  • Devekuşu'na Mektuplar
  • Hikayeler - Yaşasın Demokrasi - Tuş - Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu
  • Hikayeler 2
  • Günün Adamı

Haldun Taner Alıntıları - Sözleri

  • Sanatçı milleti, yazar milleti, bu onur unutkanlıklarına ve yutturmacılarına karşı insanlığın en büyük panzehiridir. Geçmişte ya da bugün, yapılan, yapılagelmekte olan kaypaklıkları hatırlatarak, yansıtarak, vurgulayarak toplumsal işlevini yerine getirir. Sanatçılar toplumun acımasız, ödün vermeyen belleği olmalıdırlar. (Yaz Boz Tahtası)
  • Eşeğin gölgesi diyorsun ya. Aslında eşek nedir o da bir zan, bir tasavvur, bir gölge değil mi? Esasen şu dünyadaki bütün varlıklar birer gölge değil mi? Bütün eserler de birer yankı değil mi? (Eşeğin Gölgesi)
  • BALTACI — Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, birine bir iyilik etsen, aceb bunda ne fayda me'mul eyledi ki diye teemmül eder. Bunu da şimdi herkes tıynetince tefsir edecek, kimi gaflet delalet diyecek, belki satıldı, rüşvet aldı diyenler çıkacak. Belki senin burada sabaha kadar kalışına başka niyetler yoranlar bile bulunacak. Aldırma Katerina. İcabı insaniyet elbette ki yaptığı her filin alkışını beklemek değildir. Sen demedin mi önce, asıl insanlık ne kaleler alıp bayrak donatmak, ne de aman isteyen düşmana bir tekme daha atmaktır. Asıl mertlik en olmayacak şartlar içinde bile, hiç anlaşılmayacağını, yanlış anlaşılacağını bile bile insanlık icabını yapmak, sonra da bunun encamına katlanmaktır. (Ve Değirmen Dönerdi Lütfen Dokunmayın)
  • Hayat pahalılaştı mı dostluklar ucuzlar. (Koyma Akıl Oyma Akıl)
  • Ha denmez, efendim denir. (Keşanlı Ali Destanı)
  • Türkiye, batının endüstri uygarlığına benzemeyen acayip bir ülkedir. Türkiye'de ekmeğini kazanmak, başındaki sekiz nüfusu insan altı bir seviyede de olsa besleyebilmek için, gece gündüz, yaz kış demeden, çalışan bir yoksul kitle vardır. Bunların çoğu fiziksel bitkinlik ve maddi olanaksızlık bakımından hafta sonu tatilinden yararlanacak durumda zaten değildir. Sömürü düzeninin kolpları ile büyük firmalar kurmuş , büyük vurgunlar vurmuş açıkgözler ise, filmlerde gördüğümüze benzeyen -kendi deyimleri ile- «Week-End» leri, kararnamenin lütfu olmadan da, haftanın her istedikleri günü istedikleri uzunlukta zaten alabilen mutlu bir azınlıktır. (Hak Dostum Diye Başlayalım Söze)

  • "İş yapan eller kirli olmaz evladım. En temiz eller onlardır." (Ölürse Ten Ölür Canlar Ölesi Değil)
  • Gerçek kim, biz kim? Ben gerçeği neye benzetirim bilir misin? Güneşe... İkisi de bakanın gözünü yaşartır da onun için... (Huzur Çıkmazı)
  • İnsan değil miyiz, kudretliyi çekemez, düşmüş olanı bize benzediği için severiz. (Konçinalar 50 Yaşında)
  • Hâsılı ne söyledikse kâr etmedi. Şuna inandım ki, dünyanın en güç işi, laf anlamayana laf anlatmaya çalışmakmış. (Şişhane’ye Yağmur Yağıyordu - Ayışığında "Çalışkur")
  • "Peki" dedim, "ya Andon?" Arsız arsız güldü: "Andon'un yüzüğünü dün sabah yolladım" dedi. "Onu zaten sevmezdim. Sadece acırdım." "Asıl şimdi acınacak halde. Kendine bir fenalık yapabilir." "Ne yapalım bey'im" dedi. "L'amour est plus fort que la mort*." —Haspanın Fransızcası da vardır.— *: Aşk, ölümden daha güçlüdür. (Yaşasın Demokrasi)
  • Hayatınız hakkında büyük bir karar almak, geri dönülmeyecek önemli bir adım atmak üzere misiniz? Yolculuğa çıkınız. (Düşsem Yollara Yollara)
  • kadın kısmı teselli etmesini daha iyi bilirdi. (Tuş)

  • Kimi emir olmuş sarayda Kimi şeyh geçinir tekkede Kiminin eli işde gözü oynaşta (Eşeğin Gölgesi)
  • Kahramanları hep o üst tabaka insanlardı. Ve de aylaktılar. Bir ödevin peşinde koşmayan, dünyada bir işi üstlenmemiş olan insanlardı. Almanların “Musse” dediği başıboşluk, kopukluk, aylaklık elbet bazı düşünce ve duyguları enine boyuna geliştirmeye elverişli bir zaman lüksüdür. Ama bunu bulmak kaç fâniye nasip olur! (Ölürse Ten Ölür Canlar Ölesi Değil)
  • Pek muhterem Kadı Efendi Hazretleri, karşınızdaki adam bir gölge karaborsacısıdır. Bir muhtekirdir. Muhakemeniz kendisine bu görüşünde hak verecek olursa yarın bir gölge stokçusu bile olabilir. Bedavaya ucuza kapattığı gölgeleri talep yükselince dışarıya sürebilir. (Eşeğin Gölgesi)
  • Seyirci ne kadar ağlarsa filmcinin yüzü o kadar güler. (Ayışığında Çalışkur)
  • ... Evet böyle yazmışım. Çünkü her yaşadığımız dakika önce yaşadıklarımızın birikimini, sonra yaşayacaklarımızında tohumlarını içerir. Her geçen dakika biriciktir. Geri gelmez. İyi ve yoğun yaşanan bir dakikada sonsuzluktan bir renk vardır. Yaşamı, kuru taşlar serpili çamurlu bir yol olarak görenler, ancak taştan taşa sıçrayabilmek kaygısı ile, seke seke, yarım ve ham bir hayat yaşarlar. İnsanların çoğunluğu, anları, haftaları, ayları, yılları bir yerlere varmak için köprü olarak kullanıyor. Oysa her an başlı başına bir amaçtır. (Yaz Boz Tahtası)
  • Bizde ne asil sınıfı, ne de burjuvazi vardır. Tarihimiz hep halktan yetişmiş vezirler, sadrazamlar, kumandanlar, ulema ve şuara ile doludur. (Alçak sesle) Hatta padişahlarımızın asaleti bile çok su götürür. Ana tarafından köklerini kazısan ya Kafkasyalı bir esircinin ya da Makedonyalı bir at hırsızının kızı çıkar. (Sersem Kocanın Kurnaz Karısı)
  • "Çiçek kokulu bir rüzgâr alay eder gibi kravatımı uçuruyor. Benim nasibim böyle zaten... Ben ne vakit bir şeye el atsam, ne zaman hoşuma giden bir şarkı dinlemeye kalksam, çat... Hemen düğmeyi kapayan bir el çıkmıştır muhakkak." (Kızıl Saçlı Amazon - Yaşasın Demokrasi - Tuş)

Yorum Yaz