Vukuat Var (Hanımın Çiftliği 1) - Orhan Kemal Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Vukuat Var (Hanımın Çiftliği 1) kimin eseri? Vukuat Var (Hanımın Çiftliği 1) kitabının yazarı kimdir? Vukuat Var (Hanımın Çiftliği 1) konusu ve anafikri nedir? Vukuat Var (Hanımın Çiftliği 1) kitabı ne anlatıyor? Vukuat Var (Hanımın Çiftliği 1) kitabının yazarı Orhan Kemal kimdir? İşte Vukuat Var (Hanımın Çiftliği 1) kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Orhan Kemal
Yayın Evi: Everest Yayınları
İSBN: 9789752896123
Sayfa Sayısı: 410
Vukuat Var (Hanımın Çiftliği 1) Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Çukurova’nın zorlu insan ilişkilerini ele alan Hanımın Çiftliği üçlemesinin ilk kitabı olan Vukuat Var değişen sosyal ilişkilerin insanların yaşamlarını ve bilinçlerini nasıl yönlendirip değiştirdiğini ele alan bir roman. Vukuat Var, toprağını kaybedip yoksullaşan köylülerle gittikçe güçlenen toprak ağaları arasında gerilen ilişkileri ele alırken kadın işçilerin de bu ilişki içinde kimliklerini yeniden oluşturmasına tanıklık ediyor.
Orhan Kemal'in kitapları bir okum hayatta rastlayabileceği o çok nadir hazineler arasında yer ir. Çok az yazar okurunun dünyasında onun kadar iz biralar, okurunu onun kadar biçimlendirir. Orhan Kemal umudu ve iyimserliği yeniden kazanmamız için yol gösterir bize. Edebiyatımızın en değerli ustalarından biri olan Orhan Kemal’in kitaplarım yayımlamaktan
onur duyuyoruz.
Vukuat Var (Hanımın Çiftliği 1) Alıntıları - Sözleri
- “Dünya bir penceredir her gelen baktı geçti…”
- -Hiç bitmeyecek mi senin bu okuman? +Bitmeyecek. -Hiç mi? +Hiç. -Niyetin katip olmak mı yani? +Hayır. -Ya? +İnsan olmak.
- -Hiç bitmeyecek mi senin bu okuman? +Bitmeyecek. -Hiç mi? +Hiç. -Niyetin katip olmak mı yani? +Hayır. -Ya? +İnsan olmak.
- -Hiç bitmeyecek mi senin bu okuman? +Bitmeyecek. -Hiç mi? +Hiç. -Niyetin katip olmak mı yani? +Hayır. -Ya? +İnsan olmak.
- -Öyle mi? Hiç bitmiyecek mi senin bu okuman? -Bitmiyecek... Hiç bitmeyecek! -Niyetin kâtip olmak mı yani? -Hayır. -Ya? -İnsan olmak...
- İnsan bir sefer ölür.
- Hiç bitmeyecek mi senin bu okuman? Muhsin usta gözlüğünü çıkardı, Camlarına hohladı, sildi, gözüne takarken: — Bitmeyecek, dedi. — Hiç mi? — Hiç. — Niyetin katip olmak mı yani? — Hayır. — Ya? — İnsan olmak!
- Dünya bir penceredir, her gelen baktı geçti.
- Yığınla çocuk yapıp sokağa salıvermek hüner değildi.
- “Benim namusum ondan sorulurmuş. Onun namusu kimden sorulur ya? Erkek olmak ne iyi değil mi? Başkalarının namusu onlardan sorulur. Kimse karışmaz.”
- İnsan kafayı buldu mu daha cesur oluyor.
- Bu dünya bir rüya, bir düş.
- Hiç kimse kimseye karışmamalı, herkes istediğince yaşamalıydı.
Vukuat Var (Hanımın Çiftliği 1) İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Oldum olası Adana hatta Çukurova kitaplarını sevmişimdir. Orada ki insanların sıcaklığı, temizliği bambaşka. Bu kitapta yine bana o yörenin havasını tattırdı. Ama hüzünle ama dönem dönem sevinçle. Kitapta kader kavramı bize gizliden gizliye işleniyor. Yazım dili yormuyor. Kitapla kalın.... (Volkan Ş.)
Orhan Kemal’den okuduğum ilk kitap Vukuat Var. Diline daha ilk sayfalardan itibaren rahatlıkla alıştım ve sevdim. En beğendiğim yanı olayları size bir portre çizerek güzel ve ince detaylarla da süslemesi. Kitap kadın haklarının yok sayılması, para hırsı, dinin kullanılması gibi -maalesef hala günümüzde de yaşanan- sorunları ele alıyor. Şunu söyleyebilirim ki her karakter bu üç olaydan illaki birine vurgu niteliğinde. Karakterler hakkında söyleyeceklerime gelecek olursak bazılarına sinir olsam bile hepsini yazarın güzel kalemi sayesinde kolaylıkla benimsedim. Tabii hepsinin düşüncesiyle uyuşamadım ama onları rahatlıkla anladım. Bazıları beni bazen üzüp sevindirse de bazılarının bana yaşattığı tek duygu öfkeydi. Buna verebileceğim en iyi örnek Cemşir… Yazarımız bize zaten daha en başından Cemşir’in iyi bir baba olmadığını anlatsa da bir babanın çocuklarını sadece para gelecek kapı gibi görmesini hatta ve hatta kız çocuklarını satılacak bir mal olarak saymasını kolay sindiremedim. Tabii Cemşir’in bu tavırlarının üstüne Güllü’nün hakkını savunuşu içime su serpti. Hatta kitapta beni rahatlatan tek nokta Güllü’nün kendi savunuşları diyebilirim. Çünkü kitapta kadınların haklarının çiğnenmesinin tek suçlusu erkekler değil. Bunu söylemek beni çok üzüyor ki maalesef kadınlar da bunun çok büyük bir sebebi. Kocamdır diyerek bir kadının her şeyi kabul etmesi kendini değersizleştirmek değildir de nedir? Güllü bana küçükte olsa her zaman bir direniş olduğunu hatırlattı. Bu, kitabın bana düşündürdüğü en güzel şeydi. Cemşir dışında değinmek istediğim bir karakter daha var ki o da İmam Efendi. Dini dinlikten çıkarıp dindarmışçasına gezmek, bundan nasiplenmek ne acı bir olaydır. Kitabın değindiği olayı aslında her karakterin görüşüyle okumak gayet keyifliydi. Düşündürdükleri, gösterdikleri özellikle kitabı daha da okunmaya değer kıldı benim gözümde. Yazarla geç tanışmış olsam da kolay kolay bırakacağımı düşünmüyorum. Tavsiyemdir. Keyifli okumalar dilerim… (Naz Başok)
Güllü: Adana şivesi yerinde kullanılmış. Hırsın insanı nasıl hapsettiği, paran kadar yerin var değerin var algısı işlenmiş. Güllü karakteri oldukça güzel fakat kaderinin kurbandır. Fakir olmaktansa mutsuz fakat güçlü bir zengin olmayı seçer. Aşk ihanet acı bir çok duygu var. Bir çırpıda okudum diyemem fakat okunabilir sade bir dil. (Seyda Tamer)
Kitabın Yazarı Orhan Kemal Kimdir?
15 Eylül 1914’te Adana’nın Ceyhan ilçesinde doğdu. 2 Haziran 1970'te yaşamını yitirdi. Toplumsal gerçekçi romanın usta kalemi, öykü ve roman yazarı. Asıl ismi Mehmet Raşit Öğütçü. İlk Büyük Millet Meclisi’nde Kastamonu Mebusu olan ve seçildiği Adalet Bakanlığı’ndan 3 gün sonra istifa ettirilip neredeyse tüm İstiklal Mahkemeleri’nde yargılanan Abdülkadir Kemali Bey’in oğlu. Babasının, 1930’da Ahrar Fırkasını kurmak ve gazete çıkarmak yüzünden öldürülme korkusuyla Suriye’ye geçmesi üzerine, ortaokul son sınıfta öğrenimini yarıda bırakmak zorunda kaldı. Bir süre Suriye ve Lübnan’da yaşadı. 1932’de Adana’ya döndü. İşçilik, dokumacılık, ambar memurluğu, katiplik yaptı. 1939'da ilk şiirlerini de yazdığı askerliği esnasında, komünizm propagandası yapmak suçlamasıyla 5 yıl hapse mahkum oldu. Kayseri, Adana ve Bursa cezaevlerinde yattı. Bursa Cezaevi'nde Nâzım Hikmetle tanışması yaşamının ve yazarlığının dönüm noktası oldu. 1943'te salıverildikten sonra Adana'ya döndü. Amelelik, sebze nakliyeciliği, Adana Verem Savaş Derneği’nde katiplik yaptı. 1950’de İstanbul’a yerleşti, hayatını yazılarıyla kazandı. 1966'da bir lokantadaki konuşmasında komünizm propagandası yaptığı suçlamasıyla yargılandı, beraat etti. Yaşamının son döneminde Bulgaristan ve Romanya Yazarlar Birliği’nin davetlisi olarak, daha çok da tedavi amacıyla Sofya'ya gitti. 2 Haziran 1970’te Sofya'da tedavi edildiği hastanede beyin kanamasından öldü. İstanbul’da Zincirlikuyu Mezarlığında toprağa verildi.
Hece ölçüsüyle Kayseri Cezaevi'nden yazıp gönderdiği ilk şiiri "Duvarlar" 1939'da Yedigün dergisinde "Reşad Kemal" imzasıyla yayınlandı. "Raşid Kemali" takma adıyla yazdığı şiirler Yedigün ve Yeni Mecmua'da çıktı. İlk romanı "Babaevi"nin bir bölümünü oluşturan "Balık" öyküsü, Yeni Edebiyat dergisinde 1940'ta yayınlandı. Bundan sonra çalışmalarını öyküde yoğunlaştırdı. "Orhan Kemal" adını ilk kez 1942'de "Yürüyüş" dergisinde yayınlanan şiir ve öykülerinde kullandı. Öyküleri, Varlık, Seçilmiş Hikayeler, Yeditepe başta olmak üzere dönemin tüm dergilerinde yer aldı. Gazetelere tefrika romanlar ve film senaryoları yazdı. Geçimini sağlamak, para kazanmak amacıyla durmadan yazdı. "72. Koğuş, Murtaza, Eskici ve Oğulları, Kardeş Payı" adlı eserleri tiyatroya uyarlandı. Doğrudan oyun olarak 1964'te yazdığı tek eseri "İspinozlar", "Yalova Kaymakamı" adıyla sahnelendi. Öykü ve romanlarında günlük yaşamın değişik yönlerini işledi. Kahramanlarını çoğunlukla sömürülen, yoksul insanlardan seçti. Bu insanların yaşamlarını, sorunlarını, iç dünyalarını yansıtırken kinsiz, sevecen, umutlu bir yaklaşım benimsedi. "Babaevi"nde çocukluk yıllarını, "Avare Yıllar"da gençliğini anlattı. Eserlerinin hemen hepsinde toplumsal yapıdaki çelişkileri ustaca vurguladı. Güçlü gözlem gücüyle, özgün ve yalın anlatımıyla hâlâ çok okunan ve sevilen eserler yarattı. Eserlerinde hızlı bir olay akışı ve devingenliğin yanısıra "diyaloglara" ağırlık verdiği dikkat çeker. Sanatının olgun döneminde daha çok Adana yöresindeki toprak ve fabrika işçilerini konu aldı. Çukurova'nın toplumsal ekonomik yapısındaki değişimin yöre halkı üzerindeki etkilerini inceledi. Ailesi 1971'den itibaren adına "Orhan Kemal Roman Armağanı" vermeye başladı.
Orhan Kemal Kitapları - Eserleri
- Eskici ve Oğulları
- Bereketli Topraklar Üzerinde
- 72. Koğuş
- Cemile
- Murtaza
- Ekmek Kavgası
- Baba Evi
- Hanımın Çiftliği
- Avare Yıllar
- Önce Ekmek
- El Kızı
- Tersine Dünya
- Gurbet Kuşları
- Baba Evi - Avare Yıllar
- Evlerden Biri
- Vukuat Var (Hanımın Çiftliği 1)
- Nazım Hikmet'le 3,5 Yıl
- Çamaşırcının Kızı - Küçücük
- Kötü Yol
- Devlet Kuşu
- Kardeş Payı
- Arkadaş Islıkları
- Kaçak (Hanımın Çiftliği 3)
- Bir Filiz Vardı
- Kanlı Topraklar
- Dünya Evi
- Müfettişler Müfettişi
- Üçkâğıtçı (Müfettişler Müfettişi 2)
- Suçlu
- Sokaklardan Bir Kız
- Grev
- Sarhoşlar
- Yalancı Dünya
- Küçücük
- Sokakların Çocuğu
- İnci'nin Maceraları
- Oyuncu Kadın - Gavurun Kızı
- Yüz Karası
- Serseri Milyoner - İki Damla Gözyaşı
- İstanbul'dan Çizgiler
- Yağmur Yüklü Bulutlar - Dünyada Harp Vardı
- Elli Kuruş Çikolata
- Kırmızı Küpeler / Babil Kulesi
- Serseri Milyoner
- Yazmak Doludizgin
- Kenarın Dilberi
- Elli Kuruş
- Önemli Not!
- Hanımın Çiftliği
- Yağmur Yüklü Bulutlar
- Senaryo Tekniği ve Senaryolar
- Müfettişler Müfettişi - Üçkâğıtçı
- Eskici Dükkanı
- Bütün Oyunlar 1
- Arslan Tomson
- Bütün Oyunlar 2
- Farecik - Uyku
- Küçükler ve Büyükler
- Arka Sokak
- Aslan Tomson - Köpek Yavrusu
- Kaybolan Romanlar
- Hanımın Çiftliği
- Vukuat Var (Hanımın Çiftliği 1)
- Boyacı
- Önemli Not! - Orhan Kemal Soruyor
- İstanbul İstanbul
Orhan Kemal Alıntıları - Sözleri
- Sabaha karşı arabayı garaja çekip eve geldi, soyundu, vurdu kafayı. Vurdu ama uyku tutmak ne mümkün? Aşk bu muydu? Aşk buysa çok üzücü, insanı harap edici bir şeydi. Ama içerdeki bir yerlerin tatlı tatlı acıyışı, hayır sızlayışı da çok hoştu. (Kötü Yol)
- Genç kadın gene çekmedi. (Müfettişler Müfettişi - Üçkâğıtçı)
- Hiç bitmeyecek mi senin bu okuman? Muhsin usta gözlüğünü çıkardı, Camlarına hohladı, sildi, gözüne takarken: — Bitmeyecek, dedi. — Hiç mi? — Hiç. — Niyetin katip olmak mı yani? — Hayır. — Ya? — İnsan olmak! (Vukuat Var (Hanımın Çiftliği 1))
- Bütün namuslu insanlar, hırslı insanlar, kursağında haram yutmıyan insanlar böyle efendi... (Eskici Dükkanı)
- Gökteki ay kirli bulutların gerisinde yüzüyordu sanki. Şehir uykudaydı. Çok uzaklardan berrak gecenin derinliklerinden çalgı sesleri yüzerek geliyordu. Duymuyordu. (Oyuncu Kadın - Gavurun Kızı)
- Seni neden sevmiyor, istemiyorlar? (Senaryo Tekniği ve Senaryolar)
- “Bir insan sevildiği yeri bilmeli.” (Bereketli Topraklar Üzerinde)
- Uzun uzun dikilmişti oracıkta. Evlerinin oluklu çinko duvarlarına dayalı sırtı, göğün derinliklerine kaçıp giden ayın ışıltısı, babasızlığın acısıyla yanan ufak yüreği. (Kaçak (Hanımın Çiftliği 3))
- Dostunu öldüren erkeğe rastlamak olağandı da, kadın bir parça aykırı geliyordu. (Sokaklardan Bir Kız)
- "Ne anlayacak? Gezdiği Antep, yediği pekmez!" (72. Koğuş)
- Yeni bir sigara yaktı. (Kaybolan Romanlar)
- Yanımda sen olduktan sonra ben de yatabilirim mezarlıkta. (Sokakların Çocuğu)
- ' Hapishane nasıl yer? ' ' Bırak. İnsanları insanlıktan çıkarmak, vahşi, canavar hale getirmek istersen at oraya. İşsiz, güçsüz, yarı aç bir alay insan. Dört duvar arasında can sıkıntısından birbirlerini yiyorlar. Güçlüysen ne ala, değilsen yandın. (Sokaklardan Bir Kız)
- Bu dünyadan, bu dünyanın patlamaya hazır mayınlar gibi yaşayan, başıboş insanlarından korkuyorum... (...) İçimin derinliklerinde bir yerleri kemiren dert bu derttir... (Serseri Milyoner)
- Çıldıracaktım, iş neredeydi? Kime gitsem de iş istesem, aldığım karşılık değişmiyordu: "Yok!" (Arkadaş Islıkları)
- "Allah bizi fakir yaratmış ! Benim ne kırmızı, ne de mavi mantom var!. Senin annen zengin, alır. Senin annen benim annemden güzel, sen de güzelsin. Benim annem de çirkin Bende çirkinim, daha bir diyeceğin var mı ?" (Çamaşırcının Kızı - Küçücük)
- Hem konuşmaya ne gerek vardı? İnsan her seyi anlatamaz, zaten kelimeler de her şeyi anlat maya yetmez. (Cemile)
- Doğanlar hiç ölmese...İnsanlar birbirlerini mi yerlerdi? Sanki yemiyorlar mı? (Çamaşırcının Kızı - Küçücük)
- Haysiyet, şeref, namus... Evet ama yenir miydi bunlar, içilir mi? (Küçücük)
- Ne diye geleceklerdi? Kirli yüzleri alelade beyaz kağıtlarla gizlenmeye çalışılmış kerpiç duvarlarını, çatlak aynasını, şeker sandıklarının birleştirilmesinden meydana gelmiş karyolasını görmeye mi geleceklerdi? Yoksa, sakat bacağı tahta parçasıyla kabaca yamanmak istenmiş külüstür masasını mı? Allah göstermesindi! Onlar gelmek istese bile önler, yüz karası zannettiği fakirliğini onlara, o zengin kızlarına asla göstermek istemezdi. (Kenarın Dilberi)
Editör: Nasrettin Güneş