Unutulmuş Düşler - Stefan Zweig Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Unutulmuş Düşler kimin eseri? Unutulmuş Düşler kitabının yazarı kimdir? Unutulmuş Düşler konusu ve anafikri nedir? Unutulmuş Düşler kitabı ne anlatıyor? Unutulmuş Düşler kitabının yazarı Stefan Zweig kimdir? İşte Unutulmuş Düşler kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Stefan Zweig
Çevirmen: Merve Doğruer
Yayın Evi: Zeplin Kitap
İSBN: 9786052060155
Sayfa Sayısı: 80
Unutulmuş Düşler Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Stefan Zweig Unutulmuş Düşler’de, o benzersiz üslübuyla, ihtiraslarının peşinden gidenleri, isimleri unutulanları, pişmanlıkları ve hatıraları kâh hikâye içinde hikâye kâhsa mektup biçiminde anlatıyor. Zweig insanlığın ikilemlerinden ve kusurlarından bahsederken, iyimserliğini asla kaybetmiyor.
Unutulmuş Düşler Alıntıları - Sözleri
- Aşk, belki de sessizlik içinde geçen güzel anlarda değil,en mükemmel haliyle ancak bu solgun, düşlerin alacakaranlığında yaşanabilirdi.
- Hafifçe esen meltem, portakal ağaçlarının renkli çiçeklerini sanki parmaklarıyla dikkatlice okşayarak güzel kokusunu etrafa yayıyordu.
- Hayallerinizi koruma olanağınız oldu mu,yoksa bazıları öldü,bazıları da elinizden uçup gitti mi?
- Benim ruhum, gelecek günlerin sisleri içinde gizlenmiş başka hayaller peşinde koşuyordu.
- Güzel kokulu, görünüşte rastlantısal olarak dağınık görünen ışıltılı bukleleri, bir sanatçının rahmetli çalışmasıyla özenle yapılmıştı...
- Hayallerinize hâlâ sahip misiniz? Hayallerinizi koruma olanağınız oldu mu, yoksa bazıları öldü, bazıları da elinizden uçup gitti mi? Hayallerinizi, göğsünüzü parçalarcasına söküp alarak çamura fırlattıktan sonra ayaklarının altında çiğnemediler mi ya da üzerinden binlerce tekerleği geçirerek ezmediler mi? Yoksa hiçbirini kaybetmediniz mi?
- Sislerin arkasında ortaya çıkacak olan geleceğin farklı dünyalarına girmeyi ve gizemlerini tanımayı istiyordum.
- Bu öyle bir rüyaydı ki, yalnızca dileyen ve talep etmeye cesaret edemeyen ve sadece söz veren ancak sözünü yerine getiremeyen bir yarım kalmışlığın güzel rüyasıydı.
- Mutsuzum derken aşırılığa kaçmıyorum.Gerçekten mutsuzum.
- Geçmişteki şeylerden, unutulmuş şiirlerden, solmuş çiçeklerden, kaybolmuş ya da yok edilmiş hediyelerden, o zamanlar bulundukları küçük kasabada kendileri için buldukları sevgi işaretlerinden bahsederek, gençliklerinde birbirlerine yaşattıklarını yâd ediyorlardı. Sonrasında yüreklerinde kaybolan, efsaneler gibi sessizliğe çekilen eski hikâyeleri; üstleri tozla kaplanmış, yorgun ve neredeyse acı verici anılara doğru ilerlemiş, çoktan ölmüş olan gençlik yıllarının, bitmiş olan gençlik aşklarının konuşmaları üzerine derin, neredeyse hüzünlü bir ciddiyet düştü.
- Gelmeyecek biliyordu, ancak buna yine de inanmak istemiyordu; çünkü inanacak olursa onun bir daha asla gelmeyeceğini biliyordu.
- Gelmeyecek biliyordu,ancak buna yine de inanmak istemiyordu;çünkü inanacak olursa onun bir daha asla gelmeyeceğini biliyordu.
- "Yaşadıklarımızdan dolayı utanç duymak zorunda değiliz."
Unutulmuş Düşler İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Stefan Zweig Unutulmuş Düşler’de, o benzersiz üslübuyla, ihtiraslarının peşinden gidenleri, isimleri unutulanları, pişmanlıkları ve hatıraları kâh hikâye içinde hikâye kâhsa mektup biçiminde anlatıyor. Zweig insanlığın ikilemlerinden ve kusurlarından bahsederken, iyimserliğini asla kaybetmiyor. (Gizemli Okuyan)
Zweig'den çok kısa ve oldukça ibret verici ,duygusal bir öykü. Ben, Zweig'in her öyküsü gibi bunu da beğenerek okudum. Kitaba ismini veren öykü olan ''Unutulan Hayaller'' isimli öyküde Zweig, uzun süre ayrı kalan iki sevgilinin yıllar sonra karşılaşmalarındaki yaşananları bize anlatıyor. Bu çok kısa bir öykü. Kitaptaki ikinci öykü ise oldukça uzun olan ve bu kitapta ''Alacakaranlık'' ismiyle karşımıza çıkartılmış, ama farklı kitaplarda ''Bir Çöküşün Hikayesi '' veya başka isimlerle de basılan, Fransa'da kralın gözünden düşerek sürgün yaşamına gönderilen soylu bir kadının hikayesinin anlatıldığı öyküdür. Bu öyküyle ilgili ''Bir Çöküşün Hikayesi'' isimli kitabı okuduktan sonra daha önce inceleme yazmıştım. O yüzden burada tekrar yazmaya gerek olduğunu sanmıyorum. Türkiye'deki yayın sistemi ile ilgili eleştireceğim bir durum var. Neden ülkemizde kitaplar bu derece denetimsiz olarak basılıyor ? Bunun bir kanunu , bir yasası yok mu ? Yayınevleri sanki okuyucuları tuzağa düşürmek için birbirleriyle adeta yarışıyorlar. İçerik bakımından aynı öyküler, aynı romanlar, aynı hikayeler ve aynı kitaplar farklı isimler halinde farklı yayınevleri tarafından basılarak okuyucunun farklı bir kitaptır düşüncesiyle alım yapması sağlanıyor. Sonuçta boşa giden para ve hayal kırıklığı. ! Peki bunu durdurmanın bir yolu yok mu ? Mutlaka olmalı. Bazı yazarların kitaplarında bu durum artık sabır düzeyini aşmış durumda. Zweig'te bunlardan biri. Hep aynı öyküler farklı isimlerde veya farklı isimlerdeki kitaplar olarak basılıyor. Ben en son olarak ,özellikle ilk sayfalarına internetten bakarak farklı gördüğüm ve farklı isimde karşılaştığım beş kitabını birden istemiştim. Fakat kitaplar geldiğinde, başlangıçtaki öykü hariç diğerlerinin daha önce okuduğum öykülerden oluşmuş olduğunu gördüm. Üzüldüm tabii ki. Sizlere tavsiyem özellikle Zweig kitaplarını alırken iyi inceleyerek almanız. Aksi takdirde benim durumuma düşebilirsiniz. (mehmet temiz)
" Kendi benliğini bulan kişi,şu dünyada hiçbir şeyi yitirmez. Kendi içindeki insanı tanımış olan , bütün insanları da tanır." (Sayfa 207) Ben de diyorum ki, bu kitaptaki hikayeleri okuyan, Zweig Usta'nın karakterleriyle tanışan herkes, çevresindeki insanları daha iyi tanımaya çalışır, onları yargılamaktan çok, anlamaya çalışmaktan zevk alır. Bu kitapta yer alan en sevdiğim hikayeler ise, "Yakıcı Sır " ve "Bir Yankesici İle Tanışmam." (Kitap her yerde okunur)
Kitabın Yazarı Stefan Zweig Kimdir?
Babası varlıklı bir sanayici olan Stefan Zweig, küçük yaşlardan itibaren kültür ve edebiyat alanında eğitim görmeye başladı. İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Latince ve Yunanca öğrendi. Viyana ve Berlin üniversitelerinde felsefe öğrenimi gördü. İlk şiirlerini lisedeyken, Hugo von Hofmannsthal'ın ve Rainer Maria Rilke'nin eserlerinin etkisiyle yazdı. 1901'den sonra Fransızca yazan Paul Verlaine ve Baudelaire'in şiirlerini Almanca'ya çevirdi. 1907-1909 yılları arasında Seylan, Gwaliar, Kalküta, Benores, Rangun ve Kuzey Hindistan'ı gezdi, bunu, 1911'deki New York, Kanada, Panama, Küba ve Porto Riko'yu kapsayan Amerika yolculuğu izledi. 1914 yılında Belçika'ya Émile Verhaeren'in yanına gitti.
I. Dünya Savaşı'nda (1914-1917) gönüllü olarak Viyana'da savaş karargâhında "Savaş Arşivi"nde memur olarak çalıştı. Savaştan sonra Avusturya'ya dönerek Salzburg'a yerleşti. 1920 yılında, Frederike Von Winternit ile evlendi. Stefan Zweig Salzburg'da yaklaşık 20 yıl yaşadı. Kapuzinerberg'in yamacındaki villasında geçirdiği yıllar, Zweig'ın en verimli yıllarıdır. Kapuziner yokuşu, 5 numaradaki villayı, Friderike ile evli olduğu yıllarda satın aldı. Salzburg'da geçirdiği yıllar Zweig'ı edebiyatta doruğa tırmandırdı, en güzel eserlerini, kente ve Salzach’a yukardan bakan iki katlı, ağaçlar arasına gizlenmiş villada yazdı. Kısa sürede ünlü insanlarla dostluk kurdu, onları sık sık Salzburg'da konuk etti. Romain Rolland, Thomas Mann, H.G. Wells, Hugo von Hofmannstahl, James Joyce, Franz Werfel, Paul Valery, Arthur Schnitzler, Ravel, Toscanini ve Richard Strauss, Zweig'in konuğu oldu. Salzburg'da geçen yıllarında Zweig, Avrupa'nın düşünsel birliği için ağırlığını koydu; makaleleriyle ve konferanslarıyla aşırılıklara karşı uyarılarda bulundu; diplomatik çevrelere, akıl ve sabır çağrısı yaptı. 1927'de Almanya'nın Münih şehrinde "Duygu Karmaşası", "Yıldızın Parladığı Anlar" ve "Tarihsel Baş Minyatür" adlı kitapları yayımlandı, yine 1927'nin 20 Şubat tarihinde "Rilke'ye Veda" başlıklı konuşmasını yaptı. 1928'de Leo Tolstoy'un 100. Doğum Yıldönümü Kutlamaları'na katılmak üzere, Sovyetler Birliği'ne gitti. 1933'de, Nazilerin yakmaya başladıkları kitaplar arasında Yahudi kökenli Zweig'ın eserleri de yer alıyordu. 1934'te Gestapo'nun villasını basıp, silah araması üzerine Zweig ülkesini terk etmek zorunda kaldı ve İngiltere'ye, Londra'ya yerleşti. Ancak, kendini burada da rahat hissedemedi ve taşındı.
Zweig, 1937'de ilk karısı Frederike'den ayrıldı ve bir yıl sonra Portekiz'e yanında Lotte Altman adında bir kadınla gitti. O sıralarda Avusturya, Alman Reich'ına katılmıştı ve Zweig da İngiliz vatandaşlığına geçmek için müracaat etti. 1939'da "Kalbin Sabırsızlığı" adlı romanı yayımlandı ve Zweig da, Portekiz seyahatine birlikte çıktığı Lotte Altman ile evlendi. 1940'ta İngiliz tabiiyetine girdi, II. Dünya Savaşı sırasında New York'a, Arjantin'e, Paraguay'a ve Brezilya'ya gitti. Zweig konferanslar için gittiği Brezilya'ya yerleşmeye karar verdi. Orada ünlü "Bir Satranç Öyküsü"nü kaleme aldı. Stefan Zweig, 1941'de Montaigne üzerine çalışmaya başladı ve "Dünün Dünyası - Avrupa Anıları" adlı otobiyografisini kaleme aldı. "Dünün Dünyası" kitabı, 1900’lerin başında gençliğini yaşamış bir yazarın yaşadığı dünyanın asla eskisi gibi olmayacağını farkettiğinde eski günlere düzdüğü bir övgüdür.
Avrupa’nın içine düştüğü durumdan duyduğu üzüntü ve yaşamındaki düş kırıklıkları nedeniyle 22 Şubat 1942'de Rio de Janeiro'da, karısı Lotte ile birlikte intihar etti. Buna Hitler’in dünya düzenini kalıcı sanmasının verdiği karamsarlığın yanı sıra, kendi dünyasının asla bir daha varolmayacağı düşüncesi neden oldu.
Üretken bir yazar olan Zweig, birçok konuda denemeler yaptı. Lirik şiirler yazdı, trajedi ve dram türünde sahne eserleri denedi, özellikle biyografi alanında önemli eserler ortaya koydu. Freud ve psikolojiye olan ilgisi onu bu alana yöneltti. Biyografi alanındaki çalışmaları, dönemin birçok ünlü kişisinin hayatlarını gözler önüne serdi. Üç Büyük Usta: Balzac, Dickens, Dostoyevski; Kendi İçindeki Şeytanla Savaşanlar: Hölderlin, Kleist, Nietzsche; Romain Rolland; Marie Antoinette; Magellan, Stendhal, Erasmus, Fouche eserleri bu biyografilerden birkaçıdır.
Stefan Zweig Kitapları - Eserleri
- Satranç
- Amok Koşucusu
- İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar
- Sabırsız Yürek
- Dünün Dünyası
- Değişim Rüzgarı
- Geleceğe Güven
- Yolculuklar
- Unutulmuş Düşler
- Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
- Balzac
- Montaigne
- Clarissa
- Macellan
- Rotterdamlı Erasmus
- Amerigo
- Günlükler
- Joseph Fouche
- Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat
- Kendileriyle Savaşanlar: Hölderlin, Kleist, Nietzsche
- Marie Antoinette
- Vicdan Zorbalığa Karşı ya da Castello Calvin'e
- Üç Büyük Usta: Balzac, Dickens, Dostoyevski
- Ay Işığı Sokağı
- Avrupa'nın Vicdanı
- Amok - Usta İşi
- Ruh Yoluyla Tedavi
- Korku
- Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar: Casanova, Stendhal, Tolstoy
- Yarının Tarihi
- Yakıcı Sır
- Mektuplaşmalar
- Sahaf Mendel - Bir Kadının Yirmi Dört Saati
- Olağanüstü Bir Gece
- Gömülü Şamdan
- Dostlarla Mektuplaşmalar
- Freud - Cinselliğin Yeryüzü
- Mürebbiye
- Mary Stuart
- Korku Ruhu Kemirir
- Buluşmalar
- Karmaşık Duygular
- Alacakaranlıkta Bir Öykü
- Kurşun Mühürlü Tren
- Mecburiyet
- Bir Çöküşün Öyküsü
- Seçilmiş Öyküler
- Hikayeler
- Geçmişe Yolculuk
- Freud - Mutluluğun Mimarı
- Kuş Kapanı ve Dönüşüm
- Kaçak ve Sahaf Mendel
- Dadı ve Leporella
- Stefan Zweig - Seçme Eserleri
- Geç Ödenen Bedel
- Sanatta Yaratıcılığın Sırrı
- Virata ya da Ölümsüz Bir Kardeşin Gözleri
- Rilke'ye Veda
- Görünmez Koleksiyon - Unutulmuş Düşler - Karda
- Cenevre Gölü'ndeki Olay
- Kadın ve Manzara
- Nietzsche
- Kızıl
- O muydu?
- Bir Kalbin Çöküşü
- Bizans'ın Fethi
- Gölge Kadınlar
- Zalimce Bir Oyun
- Dürüst Aptal Efsanesi Verlaine
- Satranç
- Lyon'da Düğün
- Satranç Ustası - Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
- Rahel Tanrı’yla Hesaplaşıyor
- Stefan Zweig'ın Mektupları
- Erika Ewald'ın Aşkı
- Efsaneler
- Dostoyevski: Yalnızlığın Keşfi
- Toplu Öyküler 1
- Toplu Öyküler 3
- Toplu Öyküler 2
- Unutulmaz Bir İnsan
- İki Yalnız
- Stefan Zweig - Seçme Eserleri 2
- Ormanın Üzerindeki Yıldız
- Leporella
- Aylak
- Emile Verhaeren
- Hayatın Mucizeleri
- Brezilya
- Kitapçı Mendel
- Birbirine Benze(me)yen Kız Kardeşler
- Stefan Zweig Kutulu Set
- Bir Zanaatla Beklenmedik Karşılaşma
- Leman Gölü Kıyısındaki Olay
- Benimle Dostluk Zordur
- Stefan Zweig - Seçme Eserleri
- Seçme Eserler
- Hikayeler 2
- Bir Hayat
- Öz Nəğməsini Oxuyanlar
- Novellalar
- Seçilmiş Əsərləri
- Tolstoy - Û ronahî di tarîye de dibirike
- Oradan Uzakta
- Twenty-Four Hours in the Life of a Woman and The Royal Game
- Wondrak. Der Zwang. Zwei Erzählungen gegen den Krieg
- Stefan Zweig Seti
Stefan Zweig Alıntıları - Sözleri
- Verdiği kararın uygulanmasını engelleyecek her şeyi önlemek istiyordu... (Stefan Zweig - Seçme Eserleri)
- Ancak herkes de bilir ki, yardım çağrısında bulunmayan bir insana yardım etmekten daha zor bir şey yoktur, çünkü yardım dilenmiyorsa mutlaka son bir şey daha vardır: Israr edip incitmememiz gereken gururudur bu. (Bir Zanaatla Beklenmedik Karşılaşma)
- Karakteri gereği kendini hiçbir şeyden yoksun bırakmaz, insan arasına karışmaktan hoşlanan biri olarak her yerde aranırdı. Arkadaşları, onun yalnızlığa hiç alışık olmadığını bilirdi. (Stefan Zweig - Seçme Eserleri 2)
- Sana yardım edemem Boris. İnsanlar artık birbirine yardım etmiyor. (Kaçak ve Sahaf Mendel)
- Unutuldu ve öyle de kaldı. (O muydu?)
- Doğanın cömert davranarak engin topraklar, sonsuz zenginlikler bahşettiği, güzellikle ve akla hayale gelebilecek her türlü potansiyel güçle kutsanmış bu ülkenin kuruluşundan beri görevi hep aynıdır: Kalabalık bölgelerden aldığı insanlara geniş topraklarında kök saldırmak, eskiyle yeniyi birleştirerek yeni bir medeniyet kurmak. (Brezilya)
- Ancak gerçeklik tüm düşlerden daha güçlü ve daha sağlamdır. (Aylak)
- "...bu adam konuşmak istiyordu, konuşmalıydı. Ve biliyordum ki ona ancak sessiz kalarak yardım edebilirdim." (Toplu Öyküler 3)
- ... eski acısını iki kat daha fazla duyuyordu. (Hayatın Mucizeleri)
- "...darbeyi yiyen ancak bilir onun ne olduğunu, darbeyi vuran değil ve acı çekmeyi sadece acı çekenler bilir." (Virata ya da Ölümsüz Bir Kardeşin Gözleri)
- Ruhlarının kapısını kapattıkları için kimse onlara ulaşamıyordu ve bu belki de yıllarca sürecekti. Herkesle savaş halindeydiler. Bir günde, kısacık bir günde büyümüşlerdi! (Dadı ve Leporella)
- Buralardan çekip gittiğimizde tozun üzerindeki ayak izlerimizi bir rüzgar süpürüp götürecekse yaşamanın ne anlamı var ki? (Kaçak ve Sahaf Mendel)
- Yoksun kalınan şey öylesine kaybedilmiştir ki, artık sadece bir ağrı gibi hissedilir ve acı verir. (Alacakaranlıkta Bir Öykü)
- Bir Rus için tek bir şey vardır: ya hep, ya hiç! Rus insanı varoluşun o kozmik gücünü hissetmek ister. (Dostoyevski: Yalnızlığın Keşfi)
- "İyilikle gülümseyebilen insanlar vardı hâlâ.." . (Satranç)
- Ne de olsa, güzellik kadınlardan kaçıp gittiğinde ondan boşalan yere bilgelik yerleşirmiş. (Birbirine Benze(me)yen Kız Kardeşler)
- Derimin altında akışını hissettiğim kan gibi bu karanlık yaşamın etrafımı yavaş yavaş kapladığını hissediyordum. Sanki hiçbir şey bana göre değildi, ama hepsi benim içindi. (Zalimce Bir Oyun)
- Sevgili bay Zweig, Okumam için ödünç vermis olduğunuz kitaplari geri yollamadigim icin affiniza rica ediyorum... R.M. Rilke (Dostlarla Mektuplaşmalar)
- Yalnız yaşayan biri yalnızca kendine ders verebilir. (Efsaneler)
- İki hafta boyunca kitap okumak , yürüyüşe çıkmak , hayal kurmak , rahatsız edilmeden uzun uzun okumak , iki hafta boyunca telefonsuz ve radyosuz yaşamak, konuşmak zorunda olmamak , bir anlamda rahatsız edilmeden kendim olmak istiyordum ... (O muydu?)