Ulysses - James Joyce Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Ulysses kimin eseri? Ulysses kitabının yazarı kimdir? Ulysses konusu ve anafikri nedir? Ulysses kitabı ne anlatıyor? Ulysses PDF indirme linki var mı? Ulysses kitabının yazarı James Joyce kimdir? İşte Ulysses kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 21.05.2022 20:00
Ulysses - James Joyce Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: James Joyce

Çevirmen: Armağan Ekici

Yayın Evi: Norgunk Yayıncılık

İSBN: 9789758686681

Sayfa Sayısı: 750

Ulysses Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Bundan 90 yıl önce, İngilizce konuşan ülkelerde sansür nedeniyle basılamadığı için Paris'te basılan, ancak 1934'ten itibaren serbest kalan Ulysses, o günden bugüne 20. yüzyıl edebiyatının en etkili kitaplarından biri olarak yerini sağlamlaştırdı.

Ulysses hayatın tüm gerçeğini anlatan, gündelik hayatımızı en çıplak haliyle, kahramanların zihninin içinden gösteren bir kitap. En sıradan, tekil ayrıntıları tam olarak tasvir ederek, tek bir şehir, tek bir gün ve üç kişinin hikâyesinden tüm insanlık haline bir ayna tutuyor. Anlatım sanatına getirdiği yeniliklerle, kitap boyunca üsluptan üsluba geçmesiyle, içeriğindeki sayısız çapraz referansla, dünya hallerine bıyıkaltından gülerek, hiçbirşeyi çok ciddiye almadan, ama hiçbir zaman sempatiyi de elden bırakmayan bakışı sayesinde, Joyce'un tahmin ettiği gibi profesörleri meşgul edegeldiği gibi, kitabın güzelliğini gören pek çok edebiyatseveri de kendine bağladı, Ulysses'i izleyen pek çok romanı etkiledi.

Armağan Ekici'nin çevirisi, Joyce'un mizahının, kalenderliğinin, dilindeki müziğin hakkını vermeyi; kitaptaki sayısız deyim ve gündelik konuşma özelliğini, Ulysses hakkındaki devasa bilgi birikiminden yararlanarak mümkün olduğunca doğru aktarmayı; Joyce'un standart İngilizce ile mesafesini Türkçede de korumayı hedefleyen bir çeviri. Ulysses'in zor, okunaksız, soğuk bir kitap olduğu yönündeki büyük ölçüde haksız ününü yıpratmayı amaçlıyor.

Ulysses Alıntıları - Sözleri

  • Hayat, kötü bir kitabı okumayacak kadar kısadır.
  • Hamileyim ben. Beynimde doğmamış bir çocuk var.
  • Bazı yaralar ancak sevgi merhemiyle iyileşebilirdi.
  • Yolsuzluk, canım efendim. Ee, tabiatiyle, bir yere para yağıyorsa toplayacak birileri çıkacaktır her zaman.
  • Aptalın cebinde durmaz ki parası.
  • Mor ve kırmızı, yani al, yan yana gelince moral kelimesini verir. Ya!
  • Ülkeyi değiştirmek olasız. Gel konuyu değiştirelim.
  • Öyle günlerde yaşıyoruz ki ben bir iş yapabildim diyebilmek için: hep alnının ortasında duyacaksın ölümü.
  • Gülümsüyor. Ben de gülümsüyorum ona. Bir tebessümde nice anlamlar gizlidir.
  • Azizim bi kez düştün mü kalkmak için beklemiyeceksin.
  • Sev beni. Sevme beni. Sev beni.
  • Dünyayı günahla bir kadın tanıştırdı.
  • Önlenemeyen cehalet. Kendi anlayışlarına göre hareket ettiler.
  • Unutulan o güzel günler öldü artık. O güzel aşk şarkıları.
  • Aşk, güçsüzlüğün başka bir adı zaten.

Ulysses İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Ulysses Hakkında Bir Çok Şey: Demek Ulysses’i okumak istiyorsun sorusuna verilen cevap genelde kolay gelsin oluyor. Zor bir kitap Ulysses edebiyatla hafiften haşır neşir olan herkesin bildiği gibi. Eleştirmenler, okuyucular ya da bloglarında kitabı inceleyenler demiyor sadece bunu. Joyce’un kendisi profesörlerin yüzyıllarca ne demek istediğini tartışacaklarını iddia ediyor olanca ukalalığıyla. Evet, adam çalışmış, yazmış, birçok şey denemiş, bir çok farklı yola girmiş, insanları kızdırmış. Hipster’larla karşılaştıranlar bile var. Evet, akademisyenler hala tartışıyor tıpkı tahmin ettiği gibi. Ve evet, Ulysses, üzerinde binlerce kitap, makale, araştırma vb. yazılan bu kitap, modernizmin bir (belki de en önemli) klasiği olmuş ve birçok otorite tarafından yazılmış en önemli romanlar arasında tanımlanıyor. Zor bir kitap ve 1996’da Nevzat Erkmen’in yaptığı çevirinin de okumayı kolaylaştırmadığı bir gerçek. Bu yüzden ilk önce kitaba başlamadan önce birkaç ipucu paylaşayım dedim. Daha önce yazdığım ve kitap hakkında bir ön bilgi içeren yazıya ( https://sacmaninbagladiklari.wordpress.com/2020/01/12/sacma-sapan-yazilar-nedir-ulysses/ ) adresinden ulaşabilirsiniz. İlk önce Ulysses’i neden okumak istediğimizi kendimize sorabiliriz belki. Gerçekten gerekli mi, ya da bir katkısı olacak mı bana Ulysses’i okumanın? Bu soruyu, kitap neden okumalı, ya da klasiklerin bana ne faydası var gibi sorularla karşılaştırabilir ve benzer cevaplar verebiliriz elbette. Ulysses’i okumak isteyen kalabalık da genelde kitabı aşılması gereken bir zirve olarak görür ve bitirdiği gün o tamamlamış/tamamlanmış olma hissini, o tatmini arar. Ne yazık ki o duyguya ulaşamayacaksınız Ulysses bitince. Çünkü yazarımız, o kötü adam James Joyce, kitabın içerisine bağımlılık yapıcı bir madde bırakmış, bitirdikten sonra bölümleri tekrar tekrar okumak istiyor insan. Adeta beşinci bölümdeki “Nilüfer Yiyiciler”in ülkesi gibi ayrılamıyorsunuz bir türlü her şeye vakıf olmak için. Sonra da kitaptan etkilenen diğer eserleri arıyorsunuz doğal olarak. 1900’lerin tamamını etkisine aldığını düşünürsek oldukça kolay bu. Bize en yakın örnek tabii ki kitap/tutunamayanlar--130 . Okudukça okuyorsunuz, kitap/korlesme--13520 , kitap/aylak-adam--189488 , kitap/2666--7955 …Ve yavaş yavaş değişiyor okuma zevkimiz, aldığımız keyif, ya da kitapla ilgili bildiğimiz hemen her şey.Yani Ulysses’i okumamak belki de hiçbir şey kaybettirmiyor aslında. Ama okuyunca kazandığımız şeylere gerçekten değiyor. İkna edebildiysem okumaya sıra ikinci soruya geldi Ulysses nasıl okunmalı? Öncelikle faydalı olan birkaç ön okuma sayabiliriz belki; (Bunlar kesinlikle mecburi değil, sadece alınan zevki biraz daha artırmaya yönelik kitaplar) - Kitapta geçen karakterlerin bir çoğunu içinde barındıran ve James Joyce’un hikayelerini içeren kitap/dublinliler--15969 - Stephen Dedalus’un kitap öncesi yaşamını anlatan ve Joyce’un anlatım diline aşinalık kazandıracak kitap/sanatcinin-bir-genc-adam-olarak-portresi--6156 - Kitabın ismini aldığı ve tamamen paralel olarak işlendiği kitap/odysseia--184071 , - Shakepeare ile ilgili bir çok gönderme var ama en fazla olan yine de kitap/hamlet--211498 , Aristo’nun, Shakespeare’in daha bir çok Büyük Britanyalı yazarın kitabı var okuyabileceğiniz, ya da İrlanda tarihi ile haşır neşir olabilirsiniz bolca kitaba başlamadan önce. Ama söylediğim gibi hiçbir şey okumadan da başlayabilirsiniz Ulysses’e ve keyif alacağınız, ilginizi çeken bir şeyler çıkar karşınıza her durumda. Bir diğer soru da hangi çeviri? İmkân varsa tabii ki orijinal metin, kitabın içine tam olarak girebilmek için. Aşağıdaki linklerde paylaşacağım zaten. Ama ileri düzey İngilizce gerektiren bu cevap bir çok okuyucuya hitap etmeyecek haliyle. Ben bölümleri yazarken üç çevirmenin de tarzına bir parça aşina oldum, o kapsamda düşüncelerimi yazayım, siz değerlendirirsiniz. Öncelikle Yapı Kredi Yayınlarından çıkan Nevzat Erkmen çevirisi ben dahil bir çok insanı kitaptan soğutmasıyla meşhur. Kitaptan çok bulmaca gibi yanaşmış Ulysses'e Erkmen. Ve kendisi için çözmüş bu bulmacayı, okur oldukça uzakta kalıyor metne. Metnin İngilizcesi ile beraber okuyunca yapmak istediklerini anlayabiliyorsunuz ama. Açıkçası en eksiksiz çeviri kendisinin, ama en zor çeviri de onun. Norgunk Yayınlarından çıkan Armağan Ekici çevirisi Erkmen'inkine göre oldukça sade, yine bunaltan yerler var ama o kadar çok değil. Joyce'un vermek istediklerini büyük bir oranda vermiş Ekici. Bazı kelime seçimleri - Mr./Bay Allah/tanrı vb. kullanımı- az da olsa bazı yerlerde metinden uzaklaşması ve Nevzat Erkmen gibi yabancı dildeki ibareleri çevirmemesi bana göre zayıf yanları. Ama kitabın orijinaline en çok yaklaşan metin bu bence. Bence bu Ulysses için - Joyce'un ne yapmak istediğini, kelime oyunlarını vb. tam olarak anlatabilmesi açısından- önemli. Fuat Sevimay çevirisi günümüz okuruna en çok hitap edebilecek çeviri. Ben de birçok yeri ordan okudum. Diğerleri gibi büyük oranda başarılı. Sevimay Joyce'un kelime oyunlarını Nevzat Erkmen'e benzer bir şekilde dilimiz karşılıkları ile değiştirmiş. Dil kullanımı onunki kadar ağır değil üstelik. Bazı yerler oldukça güzel. Ama bazı yerler orijinal metinde verilmek istenenden oldukça uzaklaşıyor. Bazı kısımlarda Joyce farklı bir şey kastetmişken Fuat Sevimay günümüze uydurmak için apayrı bir deyim de kullanabiliyor. Bu da Joyce'un yapmak istediğinden farklı olarak çevirmenin yapmak istediğine götürüyor bizi. Bazı kitaplarda böylesi uygun olabilir ama dil oyunlarıyla bezeli bu kitap içinde hatalı yerler çıkıyor ara sıra. Çok az da olsa bazı eksiklikler ve kitaba göre bile ağır argo kullanımı, bazı isimlerin gereksizce çevrilmesi ve kendi kıllanmalarım (zahir:) bu çevirinin bana göre diğer olumsuz yanları. Diğerlerinin aksine Fuat Sevimay dip notlarla desteklemiş bu kitabı, ama çoğunlukla yabancı dilde yazılan cümleler var ve sözlük kadar kapsamlı değil. Bir de Ulysses Sözlüğü var tabii Nevzat Erkmen tarafından yazılan. Detaylı bir incelemesini burada ( gonderi/70530837 ) yapmıştım. Ulysses’in bir kaynak kitap ile okunması alınan zevki kat ve kat arttıracaktır kanımca. İngilizce bolca var ve paylaşacağım bildiklerimi aşağıda. Ama Türkçe için şu an bir tek Ulysses sözlüğü var (Bir de fazla detaylı olmasa da benim yazdıklarım) Kitabı okurken bölümleri ayrı ayrı okumakta fayda var. Her bölümü bir gün ile bir hafta içinde okuyabilirsiniz. Aslında bölümü okumadan önce de bölümle ilgili benim yazdığım incelemeleri ya da internette geçen açıklamaları okumak (En azından şemalara bakıp, Odysseia karşılıklarını incelemek) yararlı olabilir bence. Yine de ben bir şeyden etkilenmeden saf bir okuma istiyorum diyenler de çıkabilir elbette. Anlamadığınız ya da kafanıza takılan yerleri not alıp daha sonra Sözlüğe ya da İngilizce kaynaklara bakabilirsiniz her zaman. Ama en azından kitabın ikinci yarısında bölümlerden önce açıklayıcı bir metine bakmanız kuvvetle tavsiye edilir. Evet, Ulysses neden, nasıl, neyle (ne zaman?) okunur gibi bazı soruları yanıtlamaya çalıştım. Şimdi de kitabı tanıtayım biraz. 3 ana bölüm ile 18 kısımdan (episodes) oluşuyor Ulysses. Kısımların isimleri kitapta yazmıyor anca Joyce’un daha sonra bölümlere ilişkin çıkardığı şemalarda her bölüme Odysseia‘da geçen bir olay/karakterin adı verildiği anlaşılıyor. Daha önce söylediğim gibi paralel bir yapıda işleniyor kitap Odysseia‘ya. Joyce kitabı 1914 ile 1921 arasında yazıyor ama kitapta sadece 16 Haziran 1904 günü olan olaylar yazılı. O gün kitabın üç ana karakteri olan Stephen Dedalus, Leopold Bloom ve Molly Bloom’un başından geçenler kitabın üç bölümüne karşılık geliyor. Çoğunluğun bildiğinin aksine kitabın en önemli özelliği bu 18 bölümün hepsinin ayrı bir yazım tekniğiyle yazılması ve farklı bir teme işlenmesi. Bölümün içinde geçenleri Joyce daha önce bahsettiğim şemalardaki teknik, organ, renk ve sanat çerçevesinde şekillendiriyor ve bu kitap boyunca birçok farklı şeyle karşılaşmamızı sağlıyor. O kitabın alamet-i farikası olmuş bilinç akışı tekniği bu tekniklerin sadece bazılarında geçiyor. Evet, Joyce bilinç akışını ilk kullanan yazarlardan birisi, 1800’lerin sonunda ortaya atılan bu teori yüzyılın başlarında 2-3 yazar tarafından kullanılmışsa da bunu kitlelere ulaştırıp modernizmin araçlarından biri haline getiren Joyce. Ulysses gerçekten de sadece dilin sınırlarını zorlamakla kalmıyor, açtığı ufuklarla bir çok yazara ilham veriyor. Ama biz Ulysses’i sadece bunların ilk uygulaması olduğu için değil, şu an bile Joyce’un eserine yaklaşabilen çok az kitap olduğu için okuyoruz bu baş yapıtı. Kitabı okumak isteyenlere yardımcı olmak için bölümlerin detaylı açıklamalarını yaptım, aşağıda da linklerini vereceğim Ama kısaca bu 16 Haziran günü (Dublin’de halen Bloomsday olarak kutlanıyor) neler olmuş anlatayım. (İsteyen SPOILER olarak algılayabilir bu paragrafı) Stephen Dedalus odakli ilk üç kısmı sabah uyanma, arkadaşlarla kahvaltı, öğrencilere tarih anlatma, müdürle konuşma ve kumsalda beyin fırtınası olarak özetleyebiliriz. Daha sonra Leopold Bloom’a geçiyoruz 12 kısım boyunca. O da sabah kalkıyor, kasaptan sakatat aldıktan sonra eşine kahvaltı çıkarıyor, Daha sonra uzun bir yürüyüş ve gizli mektup arkadaşı, bir tanıdığın cenazesi, gazetede reklam işleri, yemek, kütüphane (ve Stephen Dedalus odaklı bir Shakespeare tartışması), resmi geçit töreni esnasında Dublin halkının davranışları, Bir barda atıştırma ve müzik ziyafeti, Pub’da beklerken İrlanda milliyetçiliği dersi, akşam sahilde genç kızları izleme, doğum hastanesini ziyaret, gece bir iki bira ve Stephen’ın arkasından geneleve giriş. Son bölüm “Eve Dönüş”te ise Leopold ve Stephen’ın bir arabacı barınağında ve evde konuşmaları ile ayrılışları var. Son kısım ise diğer kahramanımız Molly Bloom’un bilincindeyiz noktalama işaretleri olmadan. 700 sayfalık kitabın özeti bu kadar. Ama bölümlerin incelemesinde de göreceğiniz gibi kitap kesinlikle bu kadar değil. Kitabın anlatım şekli ile de bir iki şey söyledikten sonra yararlı linklere geçeyim. En başta bilinç akışı var tabii. Bu iki şekilde gösteriyor kendini. İç monolog ve gösterme. İç monolog bildiğiniz bilinçli olarak beyinde kurulan cümleler, göstermelerde ise bu bilinçli bir cümle şeklinde olmayabiliyor, bazen çevrede oluşan bir olayın etkisiyle bir anda farklı bir şeye geçebiliyor bilinç, biz de bağlamaya çalışıyoruz birbirine kelimeleri. Özellikle Bloom’un ürettiği birleşik kelimelerde epeyce karışabiliyor kafamız. Bazı yerlerde de anlatıcı sadece düşüncelerini veriyor ana karakterin iki üç kelimeyle. Metinde anlatıcı ile bilinç akışı genelde iç içe oluyor. Birisinin bitip diğerinin başladığı yeri bulmakta da zorlanabiliyor bazen insan. Diğer anlatım şekli üçüncü tekil şahıs, yukarıdaki anlatıcı kelimesinden anlayacağınız gibi. Ama bu üçüncü tekil şahıs tam olarak bir tanrı anlatıcı değil. Yani yalnız bir anlatan değil aynı zamanda kitabı düzenleyen kişi. Daha ilk sayfadan kitabın tamamına hakim, girdileriyle bunu da gösteriyor. Herhangi bir zamanda olacak bir olayın ipuçlarını daha önceden verebiliyor bize klasik metin anlayışından farklı olarak. O zaman fark edemesek de olay olunca bir şeyleri seziyoruz. Sadece bu değil, bir karakter gibi metne de müdahale ediyor bazen, oyun oynuyor adeta. Günümüzde bile aykırı bulunan bazı şeyleri yüz yıl önce denemiş Joyce. Anlatıcının bir diğer özelliği ise anlattığı kişinin durumuna göre değişmesi, hayır bilinç akışı değil, 3. tekil şahıs. Anlatıcımız da bir çocuğu anlatırken o hale girebiliyor ilginç bir şekilde. Bu özellikle kitabın ikinci yarısından sonra bolca tekrarlanıyor. Zaten kitap ikinci yarısından sonra coşuyor aslında. Bunun dışında bölümlerde bolca farklı anlatım usulleri mevcut. Ben en genel olanlarını açıklamaya çalıştım sadece. Daha önce paylaştığım için bölümlerle ilgili sayfaları buraya tekrar kopyalamıyorum. Onları ve faydalandığım web sayfalarının linklerini bu yazının blogdaki halinden ( https://sacmaninbagladiklari.wordpress.com/2020/05/14/demek-ulyssesi-okumak-istiyorsun/ ) ulaşabilirsiniz. Unuttuğum bir şey kaldı mı bilmiyorum, güncellerim artık varsa. Ayrıca isteyenlere takıldığı yerlerde ben de yardımcı olabilirim elimden geldiği kadar. Teşekkürler buraya kadar okuduğunuz için. Umarım Ulysses’i de keyifle okursunuz. (Erhan)

“Hayat, kötü bir kitabı okumayacak kadar kısadır.” /Ulysses-James Joyce 16 Haziran 1904, günlerden Perşembe. Sıradan bir adamın, sıradan bir gününü anlatan modernizmin başyapıtı. Tüm zamanların en çok yarım bırakılan eseri. Edebiyat namına bir şeyler yapmaya çalışan birçok kişinin, özellikle Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar kitabının 14. Bölümünde Joyce’dan ne kadar etkilendiğini görebiliyoruz. Kitap başlı başına bir bulmaca. Bunu okur olarak ben değil James Joyce kendisi belirtiyor: “Profesörleri yüzlerce yıl meşgul edeceğim.” Aslında 841 sayfalık kitabın özeti şu: Ana karakterlerden Bloom kahvaltısını yapar, bir cenaze törenine katılır, sonrasında sokaklarda avare avare dolanır, gün sonu evine döner. Peki sıradan bir günü anlatan bu eser nasıl oluyor da edebiyatın en zor okunan eseri oluyor? Mamafih, biz nasıl ve neden bu karmaşık eseri okumalıyız? -İlk olarak edebiyat aşkına okumalıyız. Büyük bir dil ustasının marifetlerini, kullandığı teknikleri, kelimelerle oyununu görmek için okumalıyız. -Anlatımın sınırsızlığını görebilmek için okumalıyız. Ulysses 18 bölümden oluşmakta ve bu bölümlerin her biri farklı bir tarzda yazılmış. Başka bir romanda lafı bile geçmeyecek şeyler tam da bu eserde ayrıntılı bir biçimde konu edilmiş. -Modernizmi deneyimlemek için okumalıyız. Romanın düşünce sürecini gözler önüne sermesi eseri modernist kılar. Bu bilinç akışı tekniği bir yana, birçok tarzın beraber kullanılması, klasik edebiyatta bahsedilmeyen müstehcen detaylar, kimi zaman kabaca olayların anlatılması ve detaycılığı onu modernist nitelendiren diğer etkenler. -Madem zor ve karmaşık, o zaman neden okuyorsun bu romanı diyenlere meydan okumak için okumalıyız. Herkesin imkansız dediği şeyi siz yaparsanız zafer de sizindir. Kitabın dili farklı gelebilir. Kurgu karmaşıktır. Belki gerçekten fazlaca sıkılırsınız. Ama bu gibi sebepler muhteşem edebiyat tekniklerini görmeye engel değil. Ulysses, Joyce’un bir nevi aldatıcı eseri, çoğu kez “Ne okuyorum ben”, “Neyden bahsediyor bu cümle” veya “Dalga mı geçiyor benimle?” gibi sorular sordurtuyor okura. Kitap edebiyata, İrlanda tarihine, arkeolojiye vs. birçok atıfta bulunuyor. Yapılan alayları, göndermeleri hatta karakterlerin neyi tartıştıklarını, atıfları anlamak için sadece Odysseia’yı, Shakespeare’ın Hamlet’i, İlahi Komedya’yı bilmek yetmiyor; dönemin sosyokültürel ve politik durumuna, İrlanda’nın tarihine ve Dublin’e hâkim olmak, Sanatçının Genç Bir Adam Olarak Portresi’nin başkahramanı Stephen Dedalus’u da tanımak gerekli. Fakat o kadar çok kişiye ve o kadar çok konuya atıf var ki insan ömrünün bu konulara tam anlamıyla hakim olması belki de mümkün olmayabilir. Bu yüzden “Ne anlatıyor”dan çok “Nasıl anlatıyor?” kısmına yönelmek daha iyi bir fikir olabilir ilk etapta. Nasıl okumalıyız kısmına gelecek olursak; kitabı çevirmeye cesaret eden üç çevirmen bulunmakta: YKY yayınlarından Nevzat Erkmen, Kafka yayınlarından Fuat Sevimay ve son olarak Norgunk yayınlarından Armağan Ekici. Zorlu kitabı daha da zorlaştıran çeviri kesinlikle Nevzat Erkmendir. Her ne kadar Joyce’un diline sadık kalıp yakın bir çeviri yapmış olsa da okumayı zorlaştırdığı bir gerçek. Nevzat Erkmen çevirisi okuyacaklar Ulysses sözlüğü ile beraber okumalı. Ulysses okumaya cesaret edeceklere Fuat Sevimay çevirisi tavsiye edebilirim. Dili daha kolay ve kitabın alt kısmında dipnotlar olması kitabı biraz daha kolaylaştırabilir. Kitabı hızlı bir şekilde okuyup bitirmek tam bir hata olur. Her bölümü bir-iki hafta içinde okuyabilirsiniz. Bu süre içerisinde Dublin’e biraz daha hakim olmak adına yine Joyce’un Dublinliler ve Shakespeare’ın bazı kitaplarıyla beraber çapraz okumayla da kitap desteklenebilir. Sırada okunması gereken, bir o kadar zorlu James Joyce kitabı var: Finnegans Wake. “Okurlarımdan tek isteğim, yaşamlarını kitaplarımı anlamaya adamalarıdır,” diyor James Joyce. Joyce için oku. (Tuba Yazlık)

ULYSSES: U LAYLAYLOM SES: Bir gün işi gücü bırakırsın. Ne uyumak istersin ne de uyanmak istersin kapıdan dışarıya. Kapının sana baktığını, yok yok onun sana kapıyı kapattığını düşün. Arada bir pencereden dışarıya bakar, dağınık yatağın ortasına başını koyar, dizlerinden aşağısını yatağın dışına taşırırsın. Gözlerini tavana diker, beton ve boya dengesinin bozulduğu girinti çıkıntılardan şekiller çizersin. Başın ağrır, kalkar birkaç adımda dar koridordan sağa dönerek daha dar bir kapıdan, daracık mutfağa girersin. Küçücük tezgahın üzerinde yer kalmamıştır. Bir çaydanlığın dibinde günler öncesinden kalma demi boşaltırsın son haddine gelmiş çöplerin üzerine. Tezgahtaki kargaşanın altında bir küçük tava bulursun. Tavanın dibindeki yağlı artıkları bir kaşık ile iyice kazıdıktan sonra suya tutar, tıkanmış gider taşmasın diye bir gün önce deterjan bulaşmış bir bez ile hızlıca yıkarsın. Dibinde hala yağ damlacıkları kalmış tavayı ateşe koyup kurular sterilite kazandırırsın metal karartıya. Dışında yerle bir edilmiş ülkelerin haritalarından kalma belirsiz sınırlar kalmış yumurtayı, tezgahın ateşe en yakın boşluğunda kırarsın. Protein değeri en yüksek olan mukuslu akından akar mermer zemine; 5 saniyede, 3 cm karelik alan ovalbumin ile beslenmiş olur. Sol elinin yardıma gelmesi ile oval yumurtanın girintili çıkıntılı kabuğu nihayet birbirinden ayrılarak 3 dakika öncesinden tavanın zeminini kaplamış olan yağa kavuşur, kızarmaya başlar. İlkin yanmış tava kokusu ile karışmış kokular yükselir daracık mutfağa. Kokuya alışınca burun, gözünü tavadaki sarı ile beyazın yağda donmaya benzer yeni şekillere dönüşümüne dikersin. Sarının üzerindeki beyaz baloncuklar arada bir kızarmış yağdan kurşunlar sıkar. Yağ damlacıklarının potansiyel enerjisi ile kinetik enerjisi arasındaki ilişkiyi inceleyen bilim adamları, yağ damlacıklarının düştüğü zemindeki yayılma ve saçılma alanlarının, yağ damlacığının hacmi ve düştüğü zemine düştüğü andaki damlacığın sıcaklığı ile ilişkili olarak değişkenlik gösterebileceğini saptamamışlarsa bile, düşünsel olarak bu şekilde bir çıkarsamaya varabilirler. Donma damak tadının belirlediği tava ulaşınca, tavanın kararmış yarı sıcak kolundan tutup masaya bırakırsın. Masanın üzerindeki bir kısmı kurumuş, bir kısmı ıslak kalmış ekmek parçalarını yumurtaya bandırarak kahvaltını yaparsın. Üçüncü lokmada, duvara dayalı masanın duvar ile birleşik levhadaki yağdan ve isten kara gri desenler ile kaplanmış görünümüne kayar gözlerin. Yağmurlu bir sabah gökyüzünde kara bulutların göçüp kaynaştığını, sonra damlaya damlaya, gökyüzünden denizin dolmaya başladığını görürsün. Islanırsın, saçlarından yüzüne, kumlara damla damla sular akar denize. Dalgalar ayaklarından kumları alıp götürür. Ayakların yatak odasına geri döner, içeriye gölgesi düşmüştür yarı açık pencerenin önünü kapatan, bol pileli kalın kirli perdenin. Yarısı seni beklemektedir yatağın. Uzanırsın, uzatılmış bacaklarının sıgmadığı yarısına yatağın. Bacaklarını karnına çekersin, kırışıklıkları sıkılaşır 1 ay önce ütulenmis kırışık pijamanın. Bacak aranda bir sıkışıklık, arkada belden anal bölgeye ve perineye, oradan da öne, suprapubik alana doğru bir ağrılı yay çizilir. Ulysses bu ağrılı yaydan başlar konuşmaya. Yaklaşık 1000 sayfa boyunca, en az bu sıkıcılıkta bol küfürlü, darmadağınık bir zihnin boğucu konuşmalarını okursunuz. Hiç bir kural yoktur, ne yazımda ne de akışta. Zihin akışı imiş; zihnin akamama haline sıkça sebep olan bir zihin akışı tekniği. Ulysses.. Okumayın. "Hayat, kötü bir kitabı okumayacak kadar kısadır.". James Joyce. (Kazım Soylemez)

Ulysses PDF indirme linki var mı?

James Joyce - Ulysses kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Ulysses PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı James Joyce Kimdir?

James Augustine Aloysius Joyce (1882 - 1941) İrlandalı yazar.

Katolik bir ailedendi. Dublin Üniversitesinde çağdaş dilleri öğrendi (1902). Özellikle karşılaştırmalı dil bilgisiyle ilgilenerek sağlam bir kültüre sahip oldu. Tıp öğrenimi için Paris'e gitti, bir yıl sonra Dublin'e döndü. Bir müddet ders verdi. 1904'te tekrar Avrupa'ya geçti. Bir süre Paris'te kaldıktan sonra İtalya'nın Trieste şehrine yerleşti (1906). Trieste'de İngilizce dersleri vererek geçimini sağladı. 1907'de şiirleri yayınlandı: Chamber Music (Oda müziği). 1914'da hikayelerini topladığı Dublinliler'i Londra'da çıkardı. Asıl ününü romanlarıyla sağladı. Şair Ezra Paund'un yardımıyla ilk romanı Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi, The Egoist dergisinde tefrika edildi, 1916'da da kitaplaştırıldı. Ulysses'i de tefrika edilmeye başladıktan sonra 1922'de tamamladı. Joyce'un bu eseri dizgi yanlışlarıyla doluydu. Aslına uygun yeni baskısı ancak 1984'te yapıldı.

Hemen bütün eserlerinde doğup büyüdüğü Dublin'i merkez alır. Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi'inde kendi hayatını konu edinen yazar, altmış kadar dilden aldığı unsurları birleştirerek yazdığı son romanı Finnegan Akşamları'nda (1939) aile fertlerinin bir gecede gördükleri rüyaları anlatır. Joyce, zor anlaşılan bir yazar olarak bilinir.

James Joyce Kitapları - Eserleri

  • Ulysses
  • Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi
  • Ölüler
  • Kedi ile Şeytan
  • Eleştiri ve Deneme Yazıları
  • Oda Müziği
  • Dublinliler
  • Gözünü Kapat ve Gör
  • Sanatçının Mektupları
  • Bırak Seni Seveyim
  • Giacomo Joyce
  • Finnegan Uyanması
  • Sürgünler
  • Kahraman Stephen
  • Bir Küçük Bulut
  • Nora'ya Mektuplar
  • Finneganın Vahı 1
  • Finneganın Vahı 2
  • Epiphanies / Anıklıklar
  • Kardeşler
  • Araby
  • Clay

James Joyce Alıntıları - Sözleri

  • Melankolinin mizacı içindeki en baskın nota olduğunu düşündü ama bu melankoli, inanç, vazgeçiş ve basit zevkin nüksetmesiyle şekillenen bir melankoliydi. (Dublinliler)
  • Gözlerim çok zaman yaşla doluyor (neden bilmiyordum) ve zaman zaman yüreğimden bir sel göğsüme taşıyordu. Gelecek üstüne pek düşünmüyordum. Onunla konuşup konuşmayacağımı, konuşursam da, bu karmakarışık hayranlığımı ona nasıl anlatacağımı bilmiyordum. Ama bedenim bir arp ve onun sözleri ve jestleri teller arasında gezinen parmaklar gibiydi. (Araby)
  • "Bütün çabam kimseye muhtaç olmadan yaşamak" (Eleştiri ve Deneme Yazıları)
  • Gözleri düşüncelerimi içti... seller gibi taşırdı.. (Giacomo Joyce)
  • Kaçtığını düşünürken kendinle karşılaştın. eve giden en kısa yol, en uzun olandır. (Gözünü Kapat ve Gör)
  • Aşk, güçsüzlüğün başka bir adı zaten. (Ulysses)
  • “Kör olabilirim. Uzun bir süre kızıl-kahverengi bir saça baktım ve onun sen olmadığına karar verdim. Eve oldukça mahzun gittim. Bir randevu vermek isterdim ama sana uygun olmayabilir. Umarım sen bana randevu verebilecek kadar iyi olursun, eğer beni unutmadıysan.” (Sanatçının Mektupları)
  • Öğlenin çarptığı günün korkusu, her gecenin gelincisinin gizliçiziği. Ama, bozuk cennetlisanı ile söylenecek olursa, öyle mi o? Kim o? Kimin o? Neden o? Nekadar o? Hangisi o? Ne zaman o? Nerede o? Nasıl o? Ve de ne şeytantüyüdür ondaki öyle, ... rahat dur, telaşını yatıştır! Yaklaş, önümüze düşüp yol göster! (Finneganın Vahı 2)
  • Senden gelen tek bir övgü sözü beni neşeye boğuyor, gül narinliğinde bir neşeye. (Nora'ya Mektuplar)
  • Bu yürekli yaralı ve üzgün. Sevda ile çıkmazda mı ? Sarkık, şehvetle sırıtan dudaklar: morumsu yumuşakçalar. (Giacomo Joyce)
  • Rahmine sokulabilirim, senin canından kanından doğan bir çocuk gibi, kanınla beslenip bedeninin, sıcak gizli kasvetinde uyuyabilirim. (Nora'ya Mektuplar)
  • Çünkü cocuğun yaradılışında fazlasıyla var ana sevgisi. (Sürgünler)
  • Edebiyatın hayal mahsulü olması ve hayallerle ilgilenmesi, gerçeklere dayanmaması ve fikirleri de kesin bir şekilde ele almaması nedeniyle hor görülmesi gerektiği yönünde bir beyan, düpedüz deli saçmasıdır. (Eleştiri ve Deneme Yazıları)
  • Kitapsız, şarkısız duruyor kibiri. Orada bitiyor gözünün akında kırmızı şeytan yok artık. Sığların sakini düşüp çarpıyor! (Finneganın Vahı 2)
  • "...Benden uzun mektup yazmamı istedin ama yazmaktan nefret ediyorum gerçekten,bir şey söylemenin öyle tatminsiz bir yolu ki yazmak!.." (Nora'ya Mektuplar)
  • Ulysses edebiyatın "denklembilgisiyse", Finneganın Vahı da onun kısmi diferansiyel denklemidir. (Finneganın Vahı 1)
  • Bu düşmangeberten ingiliss, bu bir ekose grisi, bu bir galli devyisi, eğilen. (Finneganın Vahı 1)
  • My body was like a harp and her words and gestures were like fingers running upon the wires. (Araby)
  • Sen yanımdayken kibirli, şüpheci yanımı bir yana bırakıyorum. Şimdi başını omzumda hissetmek isterdim. (Bırak Seni Seveyim)
  • Onu bunu bırak sen, en güzel kadında bile en çekici şey nedir? (Sürgünler)

Yorum Yaz