Uhuvvet Risalesi - Bediüzzaman Said Nursî Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Uhuvvet Risalesi kimin eseri? Uhuvvet Risalesi kitabının yazarı kimdir? Uhuvvet Risalesi konusu ve anafikri nedir? Uhuvvet Risalesi kitabı ne anlatıyor? Uhuvvet Risalesi kitabının yazarı Bediüzzaman Said Nursî kimdir? İşte Uhuvvet Risalesi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Bediüzzaman Said Nursî

Yayın Evi: Söz Basım Yayın

İSBN: 9799756438427

Sayfa Sayısı: 168

Uhuvvet Risalesi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Sakın, sakın! Dünya cereyanları, hususan siyaset cereyanları ve bilhassa harice bakan cereyanlar sizi tefrikaya atmasın. Karşınızda ittihad etmiş dalalet fırkalarına karşı perişan etmesin! El hubbu fillah, Vel bu zu fillah düstur-u Rahmani yerine, el iyazü billah, El hubbu fissiyaseti, Vel bu zu lissiyaseti düstur-u şeytani hükmedip, melek gibi bir hakikat kardeşine adavet ve elhannas gibi bir siyaset arkadaşına muhabbet ve taraftarlıkla zulmüne rıza gösterip cinayetine manen şerik eylemesin.

 

Uhuvvet Risalesi Alıntıları - Sözleri

  • Eğer hasmını mağlup etmek istersen fenalığına karşı iyilikle mukabele et.
  • Her dediğin doğru olmalı. Fakat her doğruyu demek doğru değildir.
  • Bir göz hatırı için çok gözler sevilir.
  • Muhabbete en lâyık şey muhabbettir ve husumete en lâyık sıfat husumettir.
  • Müslüman kardeşini sever ve sevmeli.
  • Rahmete itiraz eden, rahmetten mahrum kalır.
  • iman ne kadar büyük bir nimet.
  • İnsân hatâdan hâlî olamaz fakat tövbe kapısı açıktır.
  • "Her söylediğin hak olsun. Fakat, her hakkı söylemeye senin hakkın yoktur. Her dediğin doğru olmalı. Fakat, her doğruyu demek doğru değildir."
  • Çünkü gıybet, zayıf ve zelil ve aşağıların silâhıdır.
  • Hased evvela hasidi ezer, mahveder, yandırır.
  • Hırs, sebeb-i haybettir.

Uhuvvet Risalesi İncelemesi - Şahsi Yorumlar

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ Bismillahirrahmanirrahîm... "Rahmete i'tiraz eden, rahmetten mahrum kalır." Uhuvvet: kardeşlik, dostluk, bağlılık, din kardeşliği, samimi dostluk. Uhuvvetli olmak için düşmanlığı, kini, gıybeti bırakın. Düşmanlık hakkında şu güzel hadis geçer bu değerli eserde: Bir vakit, İmam-ı Ali radıyallahu 'anh, bir kafiri yere atmış. Kılıcını çekip keseceği zaman, o kafir ona tükürmüş. O kafiri bırakmış, kesmemiş. O kafir, ona demiş ki:"Neden beni kesmedin?" Dedi: "Seni Allah için kesecektim. Fakat bana tükürdün, hiddete geldim. Nefsimin hissesi karıştığı için ihlasım zedelendi. Onun için seni kesmedim." O kafir ona dedi: "Beni çabuk kesmen için seni hiddete getirmekti. Madem dininiz bu derece safi ve halistir, o din haktır." dedi. Allah için keseceği adam kendisine tükürdüğü için öfkelendi ve o an öfkeyle beraber nefrette belirir, Hz. Ali bu öfkeyle kesseydi adamı, Allah için değil öfke duyduğu için kesmiş olacaktı çünkü o anlık öfke yalnızca onu kesmeye itecekti. Said Nursi kitabında düşmanlık konusuna çokça değenir, bunu nedeni ise kardeşliği bozan en kötü unsur düşmanlıktır. Kişi düşmanlık duyduğu kimseden nefret eder ve kin tutar. Dinimizde kin ise en kötü şeydir. Mesela Kevser Suresi, 3. ayet: "Doğrusu, asıl ebter (soyu kesik) olan sana kin duyandır." İnsanları birbirine düşman eden diğer bir unsur ise gıybettir. İster iyi şey olsun ister kötü şey olsun kimsenin hakkında konuşmayın. Hani günümüzde deriz ya 'size ne başkalarından, herkes kendine baksın' falan hah işte bunu diyen de illa gıybet eder. Peki yapılan gıybetle kim fayda görmüş? Ne gibi faydası oldu? Buna rağmen neden gıybet ediliyor? Çünkü nefis tatmin oluyor, iyi bir şey yapılıyormuş gibi hissediyor. Oysa kendisi hakkında konuşulduğu zaman ne kadar hiddetleniyor insan. gonderi/108438309 Said Nursi geçmişte siyasetle ilgilenmiş ancak bundan ders çıkarmış ve bir daha siyasetle uğraşmamış. Siyasetten neden uzaklaştığını eserlerinde yer yer söyler. Gel gör ki insanlar onu kötülemekten hiç bıkmadı. Yıllar geçti hâlâ kötüleyen var. Ben onun, buna rağmen kötülenmesine çok üzülüyorum.. Biz insanlar birinin hatasını gördüğümüzde onu sonuna kadar kötülemekten vazgeçmiyeceğiz sanırım. Kimse hatasız değil; hepimizin hataları, günahları, yanlışları vardır. Yusuf Suresi, 53. ayet: "(Yine de) Ben nefsimi temize çıkaramam. Çünkü gerçekten nefis, -Rabbimin kendisini esirgediği dışında- var gücüyle kötülüğü emredendir. Şüphesiz, benim Rabbim, bağışlayandır, esirgeyendir." Bu eserinde kardeşliği bozan şeyleri çok güzel bir şekilde ele almış yazar. Küçük bir kitapçık olan bu eser Risale-i Nur Külliyatındandır. Risale: kitapçık. Said Nursi her şeye rağmen Risalelerini bizler için yazmış ve bu eserlerini yazarken bir takım zorluklar çekmiş ve baskılar altında kalmıştır. Hatta son dönemde yayınlamamış olan eser ilk defa 20 ocak 2014'de Diyanet İşleri Başkanlığı Kur'an'ı Kerim'in tefsirinin ilk cildi olarak yazılan 'İşaratü'l-İ' caz' ı orijinali ile birlikte neşretmiş. (Said Nursi Kur'an tesfiri yazmayı çok arzular ancak sadece bu eseri yazabilmiş) 2014 yılında Kasım ayının sonlarına kadar uzun bir süre bazı hukuki gerekçelerle bu eserlere bandrol verilememesi sebebiyle eserler yayınlanamaz hale gelmiş, 26.11.2014 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile devlet bu eserleri koruma altına almıştır. Daha sonra eserler orijinalleriyle yayınlanır, bu da Bakanlar Kurulu'nun 2014/7007 kararı ile olur. Daha sonra Diyanet kontrolüde olmadan eseri uygun şekilde yayınlayacak yayın evlerine izin verilmiştir. Böylelikle eseri aslına uygun olacak şekilde yayınlamak isteyen tüm yayınevlerine yayın izni verilmiştir. Çok beğenerek okuduğu yazarın tüm eserlerini gönül rahatlığıyla tavsiye ederim. İnşallah yazarın tek istediği olan eserin okunması ve anlaşılması sağlanır. Karşımda Said Nursi olsa konuşsa ben dinlesem arada sual-cevap yapsak ne güzel olur. :)) Mekanın cennet olsun güzel insan... Keyifli okumalar. Allah’a emanet olun, selam ve dua ile.. :) (Duhâ)

Bazen öyle cümlelerle karşılaşırsınız ki, ömrünüzde çok çok önemli birtakım hususlara cevaben Allah tarafından yazdırılmıştır. Elhamdülillah. O kadar güzel, o kadar yüreği ferahlatıp aydınlatıcı ki.. Allah Bediüzzaman Said Nursi'den razı olsun, bu güzel risaleyi neşrettiği için. Hem (tabii öncelikle) nefsimize hem de hayatta husumetine uğradığımız kimselere bir seslenişle uhuvveti öğütlüyor. Müslüman birinin kalbinde, başka bir müslümana karşı kin ve adavet olmasının, yahut bir tek hatasına bakaraktan iman ve ibadet gibi birçok hasenatını bütün bütün görmezden gelerek, ufak bir seyyieyi, dağ gibi hasenata tercih etmesinin, onun imanını zedeleyeceğini söylüyor. Ve böyle bir insanı, bir sinek vızıltısını bahane ederek ağlayan bir çocuğa benzetiyor. Bilir misiniz bilmem.. "Affede affede, affa lâyık olmak" diye tertib-i kelam vardır.. Yeri gelmişken, ilgili hadis-i şerifi de hatırlamakta fayda var: "Allah, merhametli olanlara rahmetle muamele eder. Öyleyse, sizler yeryüzündekilere karşı merhametli olun ki, semâda bulunanlar da size rahmet etsinler. Rahim (akrabalık bağı) Rahmân'dan bir bağdır. Kim bunu korursa Allah onunla (rahmet bağı) kurar, kim de koparırsa, Allah da ondan (rahmet bağını) koparır." (Ebû Dâvûd, Edeb 58; Tirmizî, Birr 16) Biz biliyoruz ve ömrümüzde görüyoruz ki, hayatımızda kime adavet etsek, kimi hatasından dolayı affetmesek, kalbimizde ona karşı giderek büyüyen bir kin gütsek, o adavet ve husumet bizim Allah'a giden yolda ayaklarımızı yavaşlatıyor hatta ve hatta çok olursa da bu sefer bizi tökezletiyor.. düşürüyor.. Affetmediğimiz nen varsa, omuzlarımıza hep bir yük oluyor.. Ve hatta yeri geliyor ki kime husumet besleyip adavet ettiysek, bir Adalet-i İlahî, başka bir kul vasıtasıyla bize o geçmiş husumeti hatırlatırcasına karşımıza çıkıyor. Ve biz de görüyoruz ki, bize adalet olunursa eğer, halimiz yamandır. Ve fakat merhamet ve mağfirete nâil olursak, işte asıl o zaman kurtulmuşuz demektir. Öyleyse Allah'ın bize merhamet etmesini istiyorsak (ki nefsimizin bu kadar seyyiesiyle), ufak bir seyyie yüzünden husumet beslediğimiz kim varsa onları da Rabbimizden bir merhamet ve mağfiret umarak ve yine Allah'ın rızasına nâil olmak için affedelim.. Yoksa o husumetin yükü, adavet edilene değil, adavet edene yüktür hatta belki bir zincirdir, Rabbimize giden yolda ayaklarımızı tökezletir, yavaşlatır.. Ne alacağımız hak varsa, haram etsek belki o kuldan bir hasenat alacağız, fakat helal etsek, affetsek, o merhametin ecrini bizzat ve bizzat Allah'ın kendisinden alacağımız için bu çok çok daha büyük bir ecirdir, kuldan alacağımız hasenattan daha yüce ve efdaldir. Öyleyse bol merhametli günler, merhametiniz ve hasenatınız bol olsun İnşallah. (: Vesselam.. (Derdâ)

.. Her insan aynı değil, olamaz da. İnsanlar birbirinden farklı olduğu gibi, görüşleri, fikirleri, düşünceleri de farklı farklıdır. Kimseye zorla bir fikri kabul ettiremezsin. Fikirlerin senin için var. Başka insanları, senin fikirlerine katılmıyor diye dışlayamazsın. Senin fikirlerin veya yaptığın mesleğin daha güzel olabilir ama, en güzel benim fikrimdir, benim mesleğimdir.. benim.. ben.. ben.. diyemezsin.    Haklı olabilirsin ama, haklı olmak, her zaman kurtarmıyor insanı. Senin haklı olman, karşındaki insanın haksız olduğu anlamına gelmiyor. Onunla alay etmene, onu dışlamaya olanak sağlamıyor. Herkes kendince haklıdır zâten.    Ne var ki, herkesin kendine âit fikirleri, kendine has düşünme tarzı, kişiliğine has görüşleri, aklına uygun bakış açıları var. İster katılırsın, ister katılmazsın, istersen de redd edersin.. ama küçümseyerek, dışlayarak, alay ederek yaklaşamazsın kimseye. Birinde kusur arayacaksan, önce kendine bakmalısın.. kusursuz musun? Değilsin.. kimse kusursuz değildir. Birilerine bir şeyler söyleyeceksen, söylemeden önce, kendini onun yerine koy, bin kere düşün, ona göre davran, ona göre söyle....    Yukarıda yazılanların muhâtâbı kendi nefsimdir. Kimse üzerine alınmasın, "Acabâ bana mı diyor" diye :)    İsminden de görüldüğü üzere mu'minler arasındaki uhuvvetten, kardeşlikten bahseden bu muhteşem kitap; Bediuzzaman hazretlerinin "Mektubat" eserinden alıntı olup, Yirmiikinci Mektubun Birinci ve İkinci Mebhas'larının broşür hâlinde neşrolunmuş versiyonudur.    "Hak yalnız bizim tuttuğumuz yoldur, diğer yolların hepsi yanlıştır" gibi kalbe gelen şeytâni düşüncelerden sakınmak için bu kitabı okumanızı, okutmanızı cân-ı gönülden tavsiye ederim..    Üstad, Uhuvvet Risalesiyle ufkumuza yeni yeni pencereler açıyor; mu'minler arasındaki birliğin, uhuvvetin, kardeşliğin, saygının, sevginin, ihlâsın ne olduğunu, nasıl yaşandığını öyle güzel bir üslûb kullanarak dile getiriyor ki; okudukça, ne kadar noksan kaldığımı görmemek için, "Hayır ben öyle değilim, bana demiyor, başkaları için söylüyor" gibi düşüncelere kapılsamda, nihâyetinde noksanlığımın parlak bir şekilde gün yüzüne çıkarılıp,  gözüme gözüme sokulmasından kendimi kurtaramamış ve iknâ olmaya mecbur kalmıştım desem yeridir..   Ek olarak kitapta, "Hırs" ve "Gıybet" hakkında da çok geniş açıklamalar yer almıştır..   Üstad, Hırsın sebeb-i mahrûmiyet olduğunu, yâni insanın bir şeyi hırs ile talep etmesinin, o şeyden mahrum kalmasına sebep olduğunu; küçük, lâkin küçük olmasıyla berâber, içinde çok büyük hakikatleri barındıran, herkesin kolaylıkla anlayabileceği misâllerle öylesine güzel izâhlar vererek isbât ediyor ki, okurken zerre kadar da olsa insanı incitmiyor, kırmıyor, dökmüyor, âsi olan nefis bile bu hakikatler karşısında teslîm-i silâh etmeğe mecbur kalıyor.   Gıybete âit küçük bir yer var kitapta. O küçük yerde, gıybet hakkında merâk edilen her şeyden bahsediliyor. Meselâ, bu alıntıdaki gibi:   "Gıybet odur ki: Gıybet edilen adam hazır olsa idi ve işitse idi, kerâhet edip darılacaktı. Eğer doğru dese, zâten gıybettir. Eğer yalan dese; hem gıybet, hem iftirâdır. İki katlı çirkin bir günahtır."    Her ehl-i îmanın okuması, okutması gereken kitaplardandır "Uhuvvet Risalesi" .......    Son olarak Bediuzzaman Said Nursî hazretlerinin, kendisine kardeş olarak görüp de, ehl-i îman'a hitâben söylediği, kitabın son kısmında yer alan küçük fakat kalbinin ne kadar geniş olduğunu gösteren sözlerini, sizlerle paylaşarak, incelemeyi hitâma erdirmek istiyorum..   "Kardeşlerimden rica ederim ki:    "Sıkıntı veya ruh darlığından veya titizlikten veya nefis ve şeytanın desiselerine kapılmaktan veya şuursuzluktan, arkadaşlardan sudûr eden fenâ ve çirkin sözleriyle birbirine küsmesinler ve "Haysiyetime dokundu" demesinler. Ben o fenâ sözleri kendime alıyorum. Damarınıza dokunmasın. Bin haysiyetim olsa, kardeşlerimin mâbeynindeki muhabbete ve samimiyete fedâ ederim."   (Resul)

Kitabın Yazarı Bediüzzaman Said Nursî Kimdir?

Bediüzzaman Said Nursî (Mart 1878, Bitlis - 23 Mart 1960, Şanlıurfa), İslam alimi, düşünürü.

1892'de Bitlis'te Şeyh Emin Efendi ve diğer İslam alimlerinin de bulunduğu ilim meclisinde yapılan imtihan ve münazara sonunda Molla Fethullah tarafından Bediüzzaman unvanı verilmiş; diğer alimler tarafından da kabul görmüş ve bu isimle anılmaya başlanmıştır.

I. Dünya Savaşı'nda gönüllü alay komutanı olarak Kafkas Cephesi'nde mücadele etti. Savaş sırasında birçok öğrencisi ölmüş, kendisi ise gazi olmuştur. Başarılarından dolayı kendisine Harp madalyası verildi. Ordu-yu Hümâyun'un tavsiyesi ile Dar'ül-Hikmet'ül İslamiye azası olarak atandı. 1922'ye kadar görevini yerine getirdi.

1923 yılında TBMM'nin daveti üzerine Ankara'ya gelen Nursî, Ankara'da aradığı atmosferi bulamaz. Van'a dönerek inzivaya çekilir ve daha sonraları bu dönüşünü Yeni Said'in başlangıcı olarak nitelendirir. Bu dönemde sosyal ve siyasi meselelerden uzaklaşır. En önemli vazifenin imanı kuvvetlendirmek olduğunu söyler. Şiddetle karşı çıktığı ama silah çekmediği Cumhuriyet idaresi tarafından bu dönem zarfında uzun yıllar sürgün, gözetim ve yer yer hapis hayatı yaşatılacak ve zorunlu ikamete tabi tutulacaktır. Büyük çoğunluğunun Isparta Barla'da yazıldığı Risale-i Nur külliyatının yazımı ve Nur Cemaati'nin oluşumu bu dönemde yaşanmıştır.

23 Mart 1960'ta Şanlıurfa’da vefat etti.

Detaylı bilgi: https://tr.wikipedia.org/wiki/Said_Nursî

Bediüzzaman Said Nursî Kitapları - Eserleri

  • Sözler
  • Gençlik Rehberi
  • Lem'alar
  • Namaz Risalesi
  • Hanımlar Rehberi
  • Asa-yı Musa (Büyük Boy)

  • İman ve Küfür Muvazeneleri
  • Hizmet Rehberi
  • Mektubat
  • Şualar
  • Barla Lahikası
  • Kastamonu Lahikası
  • Emirdağ Lahikası

  • İşaratü'l-İ'caz
  • Mesnevi-i Nuriye
  • Sikke-i Tasdik-i Gaybi
  • Zülfikar
  • Tılsımlar Mecmuası
  • Tarihçe-i Hayat (Büyük Boy-Ciltli)
  • Muhakemat

  • Münazarat
  • Hutbe-i Şamiye
  • Divan-ı Harb-i Örfî
  • Sünnet-i Seniyye Risalesi
  • Mu'cizât-i Ahmediye Risalesi
  • Tabiat Risalesi
  • Münacat

  • Namaz ve Hikmetleri Risalesi
  • Miftahü'l İman
  • El-hüccetüz Zehra
  • Tiryak
  • Beyanat ve Tenvirler
  • Nur'un İlk Kapısı
  • Nur Aleminin Bir Anahtarı

  • Latif Nükteler
  • Ayet'ül Kübra
  • Otuz Üç Pencere
  • İman Hakikatleri
  • Haşir Risalesi
  • Ramazan, İktisat, Şükür Risaleleri
  • İhtiyarlar Risalesi

  • Meyve Risalesi
  • Sünuhat
  • Hastalar Risalesi
  • İhlâs Risaleleri
  • Uhuvvet Risalesi
  • Küçük Sözler
  • Vesvese Risalesi

  • Risale-i Nur'dan Dualar
  • Kader Risalesi
  • Yirmiüçüncü Söz
  • Risale-i Nura Giriş
  • Bediüzzaman Cevap Veriyor
  • Müdafaalar
  • İçtimai Dersler

  • Fihrist Risalesi
  • Asar-ı Bediiyye
  • Said Nursi'nin Kendi Dilinden Nesebi
  • Dersên Civakî
  • Telvihat-ı Tis’a
  • Mucizat-ı Kur`âniye Risalesi
  • İsm-i Âzam Risalesi

  • Mirac Ve Şakk-ı Kamer Risaleleri
  • Hakikat Nurları
  • Rahmet Ve Şefkat İlâçları
  • İçtihad Risalesi
  • Ene Ve Zerre Risalesi
  • Risale-i Nur Hakkında verilen Bir Konferans
  • Zühretünnur

  • Açıklamalı Cevşenü'l Kebir
  • Siracü'n-Nur
  • Hakkı Müdafaa Cephesi
  • Hutuvat-ı Sitte
  • Sevgi Risalesi
  • Hizmet Düsturları
  • Beş Risale

  • Mektubat Mecmuası-1 (Osmanlıca)
  • Mektubat Mecmuası 2 (Osmanlıca)
  • Eski Said Dönemi Eserleri
  • Mirkat-üs Sünnet
  • Mektubat (Osmanlıca - Orta Boy)
  • Ezkar-ı Nuriye
  • Hizbul Kur'âni Ekber ve Virdül Kur'âni Elazım

  • Bediüzzaman Said Nursi'nin İlk Dönem Eserleri
  • Tefekkürname
  • Mektubat Mecmuası 1. Kısım
  • Mektubat Mecmuası 2. Kısım
  • Şualar Mecmuası 2. Kısım
  • Tasavvuf Risalesi
  • Otuzuncu Lem'a Esma-i Sitte

  • Hikmetü'l-İstiaze Risalesi
  • Yirmi Dördüncü Söz
  • İçtihad Sahabe ve Cennet Risalesi
  • Münacat ve Hasbiye Risaleleri
  • Mi'rac Risalesi
  • Otuzikinci Söz
  • Nurlardan Seçmeler - 2

  • Beka-yı Ruh Melaike ve Haşr Risalesi
  • İkinci Şua - Tevhide Dair
  • Peyven Biçuk Peyva Bistu Seyemin Mektubata Bistemin
  • Medrese-i Yusufiye Risalesi
  • Sünuhat - Tuluat - İşarat
  • Emirdağ Lahikası Mecmuası Cilt -1
  • Nur Çeşmesi

  • Emirdağ Lahikası 2.cilt
  • Risale Günlüğüm
  • Keşfü'l-Envar Külliyatından Arabi İşaratü'l-İcaz Meal ve Şerhi 4
  • Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinden Hulusi Ağabey'e Gönderilen ve Neşredilmeyen Mektuplardan 
  • Usko ja Ihminen
  • Viisaita Sanoja
  • Totuus Luonnosta

  • Yirmi Dördüncü Mektup
  • Risalei Nur Külliyatından Namaz
  • Fatiha Tefsiri
  • Mu'cizat-ı Ahmediye Risalesi - Ondokuzuncu Mektup
  • Risale-i Nur
  • İhlas ve Kardeşlik
  • On Birinci Söz'ün Şerhi

  • Ene Risalesi'nin Şerhi
  • Tesettür Risalesi
  • Hüve Nüktesi
  • Dua Risalesi
  •  Vesvese ve Hikmetü'l İstiâze Risâleleri
  • Sabır Risalesi
  • Risale-i Nur Külliyatından Misbahu'l-İman

  • Ehl-i Beyt Risalesi
  • Hastalar Risalesi ve Çocuk Taziyenamesi Risale-i Nur Külliyatından (Cep Boy)
  • Emirdağ Lahikası Mecmuası-3
  • Hukuk-u Valideyn (mini boy)
  • Makalât-ı Hulûsiyye - 2
  • İkinci Şua
  • Rîsaleya Lem'eyan

  • Rumuzat-ı Semaniye
  • Namaz Tesbihatı
  • Nurlardan Seçmeler -1
  • Hakikat Çekirdekleri
  • Türkçe Açıklamalı Kaside-i Celcelutiye ve Hizbü’l-Ekberi’n-Nuri
  • Namaz Risalesi
  • Mu'cizât-ı Ahmediye (asm) Risalesi

  • Sırr-ı İnna A'tayna Risalesi
  • Hastalar Risalesi
  • Hutuvat-ı Sitte Risalesi
  • Risale-i Nur Külliyatından Aile Risalesi
  • Çekirdekler Çiçekleri
  • Müsbet Hareket
  • Risale-i Nur Külliyatı

  • Vesvese Bahsi

Bediüzzaman Said Nursî Alıntıları - Sözleri

  • Kelâmullah olan Kur'an o kadar hayatdar ve kıymetdardır ki, onu dinleyen, işiten kulakların adedini ve o kulaklara giren o kudsî kelimelerin sayısını, bütün denizler mürekkep ve melaikeler kâtib ve zerreler, nutfeler ve nebatlar ve kıllar kalemler olsa bitiremezler. (Latif Nükteler)
  • Mahlukatın en zalimi insandır. (Mesnevi-i Nuriye)
  • Hakkı tanıyan, hakkın hatırını hiçbir hatıra feda etmez. (Hizmet Rehberi)
  • Ey kendini insan bilen insan! Kendini oku... Yoksa hayvan ve taş-toprak hükmünde cansız bir insan olma ihtimalin var! (Otuz Üç Pencere)
  • Bununla beraber, meşâgil-i dünyeviye dediğin, çoğu sana ait olmayan ve fuzulî bir surette karıştığın ve karıştırdığın malâyani meşgalelerdir. En elzemini bırakıp, güya binler sene ömrün var gibi en lüzumsuz ve malûmat ile vakit geçiriyorsun. (Namaz ve Hikmetleri Risalesi)
  • Evet, Kur'an der ki: "Eğer yerdeki ağaçlar kalem olup denizler mürekkep olsa Cenab-ı Hakk'ın kelimatını yazsalar, bitiremezler." (Zülfikar)

  • Bedevîlikte beşer üç dört şeye muhtaç oluyordu. O üç dört hâcâtını tedarik etmeyen, on adette ancak ikisiydi. Şimdiki garp medeniyet-i zâlime-i hâzırası, su-i istimâlât ve israfat ve hevesatı tehyiç ve havâic-i gayr-ı zaruriyeyi, zarurî hâcatlar hükmüne getirip görenek ve tiryakilik cihetiyle, şimdiki o medenî insanın tam muhtaç olduğu dört hâcâtı yerine, yirmi şeye bu zamanda muhtaç oluyor. O yirmi hâcâtı tam helâl bir tarzda tedarik edecek, yirmiden ancak ikisi olabilir; on sekizi muhtaç hükmünde kalır. Demek, bu medeniyet-i hâzıra insanı çok fakir ediyor. O ihtiyaç cihetinde beşeri zulme, başka haram kazanmaya sevk etmiş. (Hizmet Düsturları)
  • Kardeşlerimden rica ederim ki: Sıkıntı veya ruh darlığından veya titizlikten veya nefis ve şeytanın desiselerine kapılmaktan veya şuursuzluktan arkadaşlardan sudûr eden fena ve çirkin sözleriyle birbirine küsmesinler ve "Haysiyetime dokundu" demesinler. Ben, o fena sözleri kendime alıyorum. Damarınıza dokunmasın. Bin haysiyetim olsa, kardeşlerimin mabeynindeki muhabbete ve samimiyete feda ederim. (Medrese-i Yusufiye Risalesi)
  • Her gün yirmi dört saat sermaye-i hayatı Hâlık'ımız bize ihsan ediyor; tâ ki, iki hayatımıza lâzım şeyler o sermaye ile alınsın. Biz kısacık hayat-ı dünyeviyeye yirmi üç saatı sarfedip, beş farz namaza kâfi gelen bir saati, pek çok uzun olan hayat-ı uhreviyemize sarfetmezsek; ne kadar hilâf-ı akıl bir hata ve o hatanın cezası olarak hem kalbî, hem ruhî sıkıntıları çekmek ve o sıkıntılar yüzünden ahlâkını bozmak ve meyûsane hayatını geçirmek sebebiyle, değil terbiye almak, belki terbiyenin aksine gitmekle ne derece hasâret ederiz, kıyâs edilsin. (Meyve Risalesi)
  • . Ey göz, güzel bak! (Küçük Sözler)
  • Bir sinek, elime kondu. Emanetullah olan gözünü, yüzünü, kanatlarını güzelce temizlemeye başladı. Bir neferin mîrî silâhını, elbisesini güzelce temizlediği gibi, sinek de temizliyordu. Nefsime dedim: "Bak!" Baktı, tam ders aldı. O sinek ise, mağrur ve tenbel nefsime hoca ve muallim oldu. (Latif Nükteler)
  • ...mahlûkatın sıkıntılı gürültüsünden sıyrılıp huzûr-u Rahmân'a gitmek; bin can ile arzu edilir bir seyahattir, belki bir saadettir. (Tiryak)
  • حَسْبُنَا اللَّهُ وَ نِعْمَ الْوَ كِيلُ Onun bekası bize yeter" dedim. (Şualar)

  • "İhtiyarın cüz'î ise; kendi mâlikinin irâde-i külliyesine işini bırak. İktidarın küçük ise, Kadîr-i Mutlak'ın kudretine itimad et. Hayatın az ise, hayât-ı bâkiyeyi düşün. Ömrün kısa ise; ebedî bir ömrün var, merak etme. Fikrin sönük ise; Kur'ân'ın güneşi altına gir, îmanın nuruyla bak ki; yıldız böceği olan fikrin yerine herbir âyet-i Kur'ân, birer yıldız misillû sana ışık verir. Hem hadsiz emellerin, elemlerin varsa, nihayetsiz bir sevap ve hadsiz bir rahmet seni bekliyor. Hem hadsiz arzuların, makasıdın varsa, onları düşünüp muztarip olma. Onlar bu dünyaya sığışmaz. Onların yerleri başka diyardır ve onları veren de başkadır." (Ayet'ül Kübra)
  • Ey rahmet ve keremi, sonsuzluğa uzanan bütün ümitlere tükenmez bir hazine olan ve her ne halde olunursa olunsun Kendisinden asla ümit kesilmeyen yüce Recâ (Açıklamalı Cevşenü'l Kebir)
  • Tevafuk birkaç cihette bir şeyi gösterse, delalet derecesinde bir işarettir. Bazan bir tek tevafuk, bazı karainle delalet hükmüne geçer. (Latif Nükteler)
  • İşte enva-ı dalalet derecatına göre az çok kâinatın yaratılmasındaki hikmet-i Rabbaniyeye ve dünyanın bekasındaki makasıd-ı Sübhaniyeye zarar verdiği için ehl-i isyana ve ehl-i dalalete karşı kâinat hiddete geliyor, mevcudat kızıyor, mahlukat öfkeleniyor. (İman Hakikatleri)
  • Hem kat'iyyen biliniz ki; bu hayat-ı dünyeviyede hakikî lezzet, iman dairesindedir ve imandadır. (Hanımlar Rehberi)
  • Artık bütün insanları kardeş yaparak yemyeşil cennetlerin nurlu ufuklarından esen refah ve saadet, huzur ve asayiş rüzgârıyla dalgalanan âlemşümul bir bayrak altında toplayacak olan yegâne kuvvet, İslâmdır. Zira beşeriyetin bugünkü hali, tıpkı İslâmdan evvelki insan cem'iyetlerinin acıklı halidir. Bunun için insanlığı o günkü ebedî felâketten kurtaran İslâm, bugün de kurtarabilir... (Nur Aleminin Bir Anahtarı)
  • Zira bir müslimin herbir sıfatı İslâmiyetten neş'et etmek lâzım gelmez. (Muhakemat)