akademi
Turkcella

Üç Romantik Hikaye - E. T. A. Hoffmann Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Üç Romantik Hikaye kimin eseri? Üç Romantik Hikaye kitabının yazarı kimdir? Üç Romantik Hikaye konusu ve anafikri nedir? Üç Romantik Hikaye kitabı ne anlatıyor? Üç Romantik Hikaye PDF indirme linki var mı? Üç Romantik Hikaye kitabının yazarı E. T. A. Hoffmann kimdir? İşte Üç Romantik Hikaye kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 27.06.2022 20:00
Üç Romantik Hikaye - E. T. A. Hoffmann Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Heinrich Von Kleist

Yazar: E. T. A. Hoffmann

Yazar: Adelbert Von Chamisso

Çevirmen: Sabahattin Ali

Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları

İSBN: 9789750836909

Sayfa Sayısı: 156

Üç Romantik Hikaye Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Sabahattin Ali, Üç Romantik Hikâye'de çağlarını aşarak, günümüze ulaşan üç yazardan seçtiği birer hikâyeyi bir araya getiriyor: Heinrich von Kleist'tan "San Domingo'da Nişanlanma", Adelbert von Chamisso'dan "Peter Schlemihl'in Acayip Sergüzeşti" ve E. T. A. Hoffman'dan "Duka ile Karısı".

Tercüme Bürosu'nda Batı klasiklerini Türkçeye kazandırma amacıyla başlatılan çeviri seferberliğinin önemli bir parçası olan Alman klasiklerinin editörlüğünü de üstelenen Sabahattin Ali'nin Almancadan çevirdiği Üç Romantik Hikâye, ilk kez 1943'te Ankara Maarif Vekilliği tarafından yayımlanmıştır.

"Romantik cereyan, dünya edebiyatına verdiği eserlerden ziyade, Almanya'nın, hatta Avrupa'nın sanat ve fikir hayatına yaptığı tesirle anılır. Yalnız birkaç kişi, çığırlarının sınırlarını aşarak bütün insanlığın malı olacak eserler meydana getirmişler ve bu güne kadar canlılıklarını muhafaza etmişlerdir ki, biz bu kitapta bunlardan birer örnek vereceğiz."

- Sabahattin Ali-

Üç Romantik Hikaye Alıntıları - Sözleri

  • Demir zincirlerle sımsıkı bağlanmış olan bir kimseye kanat fayda eder mi?
  • Bu dünyada herkes kendi menfaatini düşünür...
  • Felaketten cesaretleri kırılanlar başka zaman hiç hissetmeyecekleri darbelerden iki misli acı duyarlar.
  • Fakat sen, dostum, insanlar arasında yaşamak istiyorsan, her şeyden evvel gölgeye, sonra paraya hürmet etmesini öğren. Eğer yalnız kendin için ve içindeki iyi tarafın için yaşamak istiyorsan, o zaman nasihate ihtiyacın yok.
  • Bu dünyada herkes kendi menfaatini düşünür...
  • Demir zincirlerle sımsıkı bağlanmış olan bir kimseye kanat fayda eder mi?
  • Demir zincirlerle sımsıkı bağlanmış olan bir kimseye kanat fayda eder mi?
  • – Ah, beni, kalbinin en sadık yerini sana ayıran insanı ne kadar ağır yaraladığını bilmiyorsun!..Ah, bilmiyorsun!..
  • İnsan alnına yazılmış olandan kaçamaz!
  • –İkimizi de alacak kadar geniş olduğunu ümit ettiğim bu dünyada artık yolumu kesmeyiniz.
  • – İz bırakmadan kaybolan şeyin izi olur mu?
  • – Karşınızda insanların en bedbahtını görüyorsunuz! Fakat nankör ve fena birini değil!
  • – Ah sevgi olmayınca, Denizde dolaşmakla Gönlümü avutamıyorum.
  • – Bu böyle gelmiş böyle gider, bir kere aşkın saadetini tadan, artık günlerce, haftalarca, aylarca, altın bir ışıkla sarılmış bir halde, cennet rüyaları görür..
  • – Bırak da, şu dünyada adet olduğu üzere, karşılıklı menfaatlerimiz bizi bir an için birleştirsin, ayrılmak için her zaman vaktimiz var.

Üç Romantik Hikaye İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Sabahattin Ali'nin "Üç Romantik Hikaye" Çevirisi: Sabahattin Ali çevirilerinden oluşan “Üç Hikâye” adlı eseri, kitapçıdaki çalışanın tavsiyesi ile aldım. Öyle içten tavsiye etti ki, gözlerinin içi parıldıyordu. Zaten Sabahattin Ali, çok sevdiğim bir yazardır. Aldım kitabı, iyi ki almışım. Eser; Sabahattin Ali’nin Heinrich von Kleist’ten yaptığı “San Damingo’da Bir Nişanlanma”, Adelbert von Chamisso’dan yaptığı “Peter Schlemihl’in Acayip Sergüzeşti”ve E.T.A. Hoffman’dan yaptığı “Duka ile Karısı” adlı üç hikayenin çevirisinden oluşuyor. Ali, önsözde 18. Yüzyıl Almanya’sındaki “romantik çığır” hakkında kısa bir bilgi veriyor. Ardından her hikâyenin başında, hikâyenin yazarı ile ilgili kısa bir biyografi verip her biri egzotik bir yerde veya çok eski tarihlerde geçen olaylar hakkında bizi aydınlatıyor. Tam da bu aydınlatmalar esnasında, Sabahattin Ali’nin biyograficiliği beni gülümsetti. Mesela E.T.A. Hoffman’ı anlattığı kısımdan iki örnek: “Anası ve babası onu ukala bir amcanın terbiyesine bırakmışlardı. Fakat daha çok kendi haline terk edilmiş gibiydi. Çocukluğunda bir harika, erkenden kendini gösteren bir deha diye pohpohlanmış, şımartılmıştı. “ “Fakat hayatı yine karışıktı, kendisi gibi serseri ruhlu şair, muharrir ve aktör arkadaşlarıyla meyhanelerde sabahlıyor, zekâsını ve kabiliyetini çürütüyordu.” gibi örnekler :) Son derece samimi, öznel, sanki yazarın bizzat yanındaymış gibi anlatılan bu kısımlar beni gülümsetti ama sevgiyle. :) “San Domingo’da Bir Nişanlanma” şimdiki Haiti Adası’ndaki bir acayip nişanlanmayı anlatıyor ama aslında anlatılan adanın yerlileri ile ordaki Avrupalılar arasındaki mücadele. Klasik romantik bir hikâyaydi aslında. 18. Yy.da Haiti Adası’ndaki bazı tarihi meselelere de temas ettiği için ilginçti. “Duka ve Karısı” bir sergide görülen tablonun 1200'lere dayanan Venedik’te geçen hikayesini anlatıyordu. Oldukça sürükleyiciydi ve romantizmin temel meselesi olan “büyük tesadüfler”e dayanıyordu. Ama yine bambaşka bir ülke, çok eski bir zaman, dukalar, kayıklar, Venedik, kahin kadınlar, kan ve gül derken neticede hoş bir hikayeydi :) Ben esas olarak “Peter Schlemihl’in Acayip Sergüzeşti”nden bahsetmek istiyorum. Bu hikaye; fantastik, yer yer gotik, kimi zaman da komik, masalsı bir hikayeydi. Hikayenin nasıl ortaya çıktığını anlatırken Adelbert von Chamisso bizzat kendisi de La Fontaine’in bir masalında, cebinden istenilen her şeyi çıkarabilen bir adamı okuyup etkilendiğini ve oradan esinlendiğini anlatmış. Bizim hikayemizde de ne idüğü belirsiz biri, bir gül bahçesindeki dost meclisinde o an ihtiyaç duyulan her şeyi cebinden çıkarıyor: dürbün, kocaman bir şemsiye ve bir Türk halısı… Hikayenin anlatıcısı ve aynı zamanda kahramanı, bu gördükleri karşısında şaşkınlığa düşüyor. Neticede bu esrarengiz adam, kârlı bir pazarlık neticesinde anlatıcımızdan “gölge”sini satın alıp ona, içindeki altın hiç bitmeyen bir kese veriyor ve olaylar gelişiyor. Bu hikayenin (aslında masal bence) bu kadar ilgimi çekmesinin sebebi, bu hikayelerden hemen önce Haruki Murakami’nin “Haşlanmış Harikalar Diyarı ve Dünyanın Sonu“ romanını okumuş olmam. Her ikisinde de esas mesele “gölgesizlik”ti. Gölgesi elinden alınan bir insan ne yapar ya da neleri yapamaz, nasıl zor durumlarda kalır? İki metinde gölgenin temsil ettiği şey birbirinden farklı da olsa benzerlikleri çok büyüktü. Kim bilir, belki Murakami de Chamisso’nun bu öyküsünü okumuştur. :) Peter Schlemihl’in gölgesizlik serüveni beni Murakami’nin gölgesizlik serüveni romanından çok daha fazla etkiledi aslında. Üslup , dil ve anlatım bakımından elbette. Sabahattin Ali’nin pek beğendiğim o nahif üslubunun da bunda etkisi büyüktür. Ama peş peşe gelen bu tesadüfi gölge metaforu okumaları bana “Edebiyat nedir, ne değildir?”i düşündürdü. Madem masalsı birtakım acayiplikler okuyacağım, o zaman harika bir üslup, bir estetik haz isterim de isterim :) (Günseli Günseli)

Sabahattin Ali'nin hem seçimini hem de çevirisini yaptığı, üç farklı yazardan, üç ayrı hikayenin yer aldığı bu kitap okuduğum sürece bana büyük keyif verdi. Kapağını açmanızla ilk hikayede kendinizi San Domingo'da (bugünkü Haiti adasının tamamı) buluyorsunuz. 1777-1811 yılları arasında yaşamış olan Alman yazar Henrich Von Kleist'a ait "San Domingo'da Bir Nişanlanma" isimli hikaye, siyahlarla beyazlar arasında geçen bir takım olayları ve imkansiz bir aşkı sürükleyici bir dille anlatmaktadır. İkincisi ise 1781- 1837 yılları arasında yaşamış olan Adelbert Von Chamisso'ya ait "Peter Schlemihl'in Acayip Sergüzeşti" isimli hikaye. Hamburg'ta geçtiği tahmin edilen bu hikayede ise gölgesini kaybeden bir adamın ona ulaşmaya çalışırken yaşadığı serüven, başından geçenler anlatılıyor. Çok benzer olmasa da, bana Balzac'ın "Tılsımlı Deri" isimli eserini hatırlattı. Çok zevkli çok hoş bir hikayeydi. Son kısımda, 1776-1822 arasında yaşamış olan E.T.A Hoffmann'ın yazdığı "Duka ve Karısı" isimli hikaye var ki, yazar Berlin'de bir resim sergisinde gördüğü tablodan yola çıkarak yazmış bu hikayeyi ve Venedik'te geçen hoş bir kesit sunuyor okurlara. Bu üç yazarın ortak noktası ise, yaşadıkları yıllarda, Alman romantik akımın üç önemli temsilcisi olmalarıdır. Kitabın isminde buradan esinlenerek "Üç Romantik Hikaye" olmuş besbelli. (Bu bilgi kitabın önsözünde bulunmakta) Sabahattin Ali her hikaye öncesi yazarlar hakkında kısa ve kronolojik bilgiler veriyor, hikayelerin yazılma süreci konusunda da bilgilendiriyor okurunu. Ben Kleist eserlerini okumaya karar verdiğim zaman almıstım bu kitabı. Bir başlangıç olsun istedim ve iyiki de okumuşum dedim. Adelbert Von Chamisso'un dilimize çevrilmiş eseri yok sanırım. Keşke olsaydı çünkü onun kaleme aldığı hikayeyi çok beğendim. E.T.A Hoffmann kitapları mevcut ve zamanı gelince okurum sanırım. Son söz olarak bu güzel kitabı okumanızı tavsiye ederim. #sabahattinali #üçromantikhikaye #yapıkrediyayınları #kleist #hoffman #chamisso #kitapyorumu #kitapönerisi #okumaönerisi (Seda Ediz)

Birinci hikaye Küba'da yaşanılan bir zenci - beyaz çatışmasını anlatıyor. Bir zenci ve bir beyazın aşk hikayesi konu edilmiş. Verilmek istenen mesaj : Irkçılık, yanlıştır. Bütün insanlar eşittir ve barış içinde yaşamalıdır. İnsanların farklılığı onların birbirlerini sevmesine,aşık olmasına engel değildir. Konusunu güzel buldum fakat anlatımı fazla sıkıcı buldum ve gereğinden uzun olduğunu düşünüyorum. Okurken tek zannımca yersiz uzunluğu için sıkıldım. Bu yüzden puanım: 7/10 İkinci hikaye hayatın şaşalığı ve zenginlikleri içinde kaybolan insan ilişkilerini konu alıyor. İnsanın kibrini, kendini üstün görmesini anlatıyor. Para ve meta için insanların birbirini nasıl harcadığını güzel cümlelerle anlatmış. Kitabın içinde insanın kendi nefsiyle olan mücadelesinin kelimelerle tasvirini okuyacaksınız. Menfaat ve çıkar ilişkileri konu edilmiş. Verilmek istenen mesaj : İnsanlar arasındaki itibarımızı parayla değil insanlıkla, güzel davranışlarla kazanmalıyız. Paraya değil insanlığa önem vermeliyiz. Kibir şeytani bir duygudur. Böbürlenmekten ve insanlardan kendimizi üstün görme duygusundan uzak durmalıyız. Çıkarcılık huyundan uzak durmalıyız. Güzel cümleleri beni çok sardı, derin güzel hisler duydum cümlelerinde. Bu yüzden puanım: 10/10 Üçüncü hikayede bir ihtilal sahnesi işlenmiş. Baskıcı ve orduyu arkasına almış bir hükümete karşı halkın hareketlenmesi ile birlikte  gelişen olaylar var. Yer İtalya. Veba salgını var. İhtilal esnasında yaşanan bir aşk hikayesi de yan olaylar arasında.  Ana karakter sürekli bir iç hesaplaşma yapıyor  ve hayatı sorguluyor. Babası bir subay savaş çıktığı için ülkesini terk etmek zorunda kalmış.  Faşizm işlenen konular içinde. Alman bir subay yan karakterlerden. İşlenen fakirlik duygusu beni etkiledi. Verilmek istenen mesaj:Savaş, baskıcılık insan ruhunu köreltir. Diktatörlük, isyanı tetikler. Adam ayırmak, adam kayırmak haksız ve çirkin bir iştir. Adaletten ayrılmamalıyız. Sınıf çatışmaları ancak adalet ve eşitlikle önlenir. Zaman kurgusunu biraz karışık buldum çok karakterler var hepsi birbirine girdi o yüzden puanım: 7/10 ... 7 + 10 + 7 = 24 24 : 3 = 8 Genel puanım : 8/10 (Radikalizmin Mistik Önderi)

Üç Romantik Hikaye PDF indirme linki var mı?

E. T. A. Hoffmann - Üç Romantik Hikaye kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Üç Romantik Hikaye PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı E. T. A. Hoffmann Kimdir?

Romantizm Döneminde, Alman Fantezi ve Korku Hikâyeleri Yazarı, Jüri Üyesi, Besteci, Müzik Eleştirmeni, Çizer ve Karikatürist olarak tanınır.

Prusya'nın Königsberg (günümüzde Kaliningrad, Rusya) şehrinde doğan Hoffmann'ın hikâyeleri 19'uncu yüzyılda oldukça ilgi bulmuş ve romantizm akımının önemli yazarlarından biri olmuştur. Berlin'de 1882'de ölene kadar da hikâyeler yazmıştır.

Hukuk öğrenimi gördükten sonra 1800’de devlet memurluğuna atandı ve Prusya’nın işgali altında bulunan Polonya’da çalışmaya başladı. 1806’da Prusya’nın Napoléon güçleri tarafından yenilgiye uğratılmasına kadar bu görevinde kaldı. Hoffmann, 1814’e kadar müzik eleştirmenliği ve tiyatrolarda müzik yönetmenliği yaptı. 1811’de Arlequin adlı bir bale besteledi. Alman Romantizminin ilk yazarlarından olan dostu Friedrich de la Motte Fouqué’nin Undine adlı masalını operalaştırması da bu döneme rastlar. Hoffmann, 1814’ten itibaren edebiyata yöneldi. 1814-1815 tarihli Phantasiestücke in Callots Manier adlı öykü kitabı, yazar olarak ün kazanmasını sağladı. 1816’da yeniden devlet hizmetine girerek Berlin Temyiz Mahkemesi’nde yargıçlık yapmaya başladı.

Ernst Theodor Amadeus Hoffmann, Alman Romantik Dönem’in ekollerinden birisidir. Hoffmann, eserlerinde gerçekliğin sınırlarını aşar ve fantastik bir dünyaya yelken açar. 1763-1825 yılları arasında yaşamış olan Alman yazar Jean Paul Friedrich

Richter’in 1776 yılında kaleme aldığı eseri Siebenkäs’de ilk kez kullanılan Eş ruh motifi, ikinci kez Ernst Theodor Amadeus Hoffmann tarafından kullanılmıştır.

Şeytanın İksirleri (1815-1816) ve Kedi Murr’un Hayat Görüşleri (1820-1822) adlı romanları, Gece Tabloları (1816-1818) ve Die Serapionsbrüder (1819-1821) adlı öykü derlemeleri büyük ilgi gördü. Hoffmann’ın peri masallarından doğaüstü felaket öykülerine kadar eşsiz hayal gücünü sergilediği eserleri, Çaykovski’nin bale süiti Fındıkkıran da dahil olmak üzere pek çok opera bestesine esin kaynağı oldu. Eserleriyle Honoré de Balzac, George Sand ve Théophile Gautier gibi isimlerin saygısını kazandı; Victor Hugo, Charles Baudelaire, Guy de Maupassant, Aleksandr Puşkin, Fyodor Dostoyevski ve Edgar Allan Poe’yu etkiledi. E.T.A. Hoffmann, 1822’de Berlin’de öldü.

E. T. A. Hoffmann Kitapları - Eserleri

  • Kum Adam
  • Üç Romantik Hikaye
  • Matmazel De Scudery
  • Altın Çanak
  • Şeytanın İksirleri
  • Üstat Pire
  • Kedi Murr'un Hayat Görüşleri
  • Küçük Zaches Namıdiğer Zinnober
  • Uğursuz Miras
  • Duka ile Karısı
  • Gece Tabloları
  • Kum Adam Seçme Hikayeler
  • Fındıkkıran
  • Prenses Brambilla
  • Sıradan Şeylerin Fısıltısı
  • Taş Kalp
  • The King’s Bride

E. T. A. Hoffmann Alıntıları - Sözleri

  • Ruhunun derinliklerine bakıyorum ve görüyorum ki, sen özgür olmak istiyorsun. (Şeytanın İksirleri)
  • Dediğini yapabilirsin, kendini öldürebilirsin (Uğursuz Miras)
  • Darağacında ölmek istemiyorum! Gökyüzündeki Tanrı yargısını verir. (Uğursuz Miras)
  • İnanç ve sevgi sonsuzdur, bilgi de öyle! (Kum Adam Seçme Hikayeler)
  • Ona inandığın sürece orada ve etkin olacak, onun gücü sadece senin inancından ileri geliyor. (Kum Adam)
  • Felaketten cesaretleri kırılanlar başka zaman hiç hissetmeyecekleri darbelerden iki misli acı duyarlar. (Üç Romantik Hikaye)
  • Aşk yıllansa da pas tutmaz! (Üstat Pire)
  • – Bu böyle gelmiş böyle gider, bir kere aşkın saadetini tadan, artık günlerce, haftalarca, aylarca, altın bir ışıkla sarılmış bir halde, cennet rüyaları görür.. (Üç Romantik Hikaye)
  • .... dolunaylı gecelerde çoğu zaman korkunç acı haykırışları taş yığınları arasından duyulurmuş. (Uğursuz Miras)
  • Ümidin altın çiçeği âşıklara açmaz da kime açar? (Duka ile Karısı)
  • Kapıyı açın , Kutsal Mesih uslu çocuklara armağanlarını gönderiyor (Üstat Pire)
  • – İz bırakmadan kaybolan şeyin izi olur mu? (Üç Romantik Hikaye)
  • "Umutsuz bir âşık gibi hüzünlü gözlerle dolaşıp durmuşsundur, insanların hayatın karmaşası içinde sürdürdüğünü gördüğün çeşitli uğraşları sende ne acı ne de sevinç uyandırmıştır, sanki sen artık bu dünyaya ait değilsindir." (Altın Çanak)
  • Ay ışığında dönüp dolananların yüreğindeki dönekliğin ölçüsünü kim bilebilir? (Kedi Murr'un Hayat Görüşleri)
  • İnsan alnına yazılmış olandan kaçamaz! (Üç Romantik Hikaye)
  • Kimin hayatında bir kerecik olsun, yüreğinin en derin köşesinde, gizli bir aşkın o harikulade esrarı uyanmamıştır ki? (Şeytanın İksirleri)
  • “Le vrai peut quelquefois n’être pas vraisemblable.” “Gerçek bazen mümkün görünmeyebilir.” - [Nicolas Boileau-Despréaux’dan alıntı. (1636-1711), Kanto III, I.48. (e.n.)] (Matmazel De Scudery)
  • "İz bırakmadan kaybolan şeyin izi olur mu?" (Duka ile Karısı)
  • Tanrı uykuyu keşfeden o zeki adamı ödüllendirmeli; oysa aslında rüyayı bulan kişi daha da büyük ödüllere layıktır. Ama uykunun yumuşak yorganı altında yatarken ruhumuzda. Yükselen rüyaları kastetmiyorum-hayır!- ben ömür boyu bizi büyüleye , çoğu zaman dünyevi sıkıntıları yükünü kanatlarının üzerine alıp hafifleten , acı veren üzüntüleri ve boşa çıkan umutların tesellisiz feryatlarını dindiren , kendi bağrımızdan fışkıran bir ilahi ışık olarak için için yanan sonsuz özlemimizin sona ereceğini vaat eden rüyalardan söz ediyorum. (Prenses Brambilla)
  • "…yürekli bir özgüven, saygın bir devlet adamının içinde barındırması gereken gücün kanıtıdır!" (Küçük Zaches Namıdiğer Zinnober)

Yorum Yaz