Tutunamayanlar - Oğuz Atay Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Tutunamayanlar kimin eseri? Tutunamayanlar kitabının yazarı kimdir? Tutunamayanlar konusu ve anafikri nedir? Tutunamayanlar kitabı ne anlatıyor? Tutunamayanlar kitabının yazarı Oğuz Atay kimdir? İşte Tutunamayanlar kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Oğuz Atay
Tasarımcı: Ümit Kıvanç
Yayın Evi: İletişim Yayınları
İSBN: 9789754700114
Sayfa Sayısı: 724
Tutunamayanlar Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biri olan Tutunamayanlar'ı Berna Moran, " hem söyledikleri hem de söyleyiş biçimiyle bir başkaldırı" olarak niteler. Moran'a göre "Oğuz Atay'ın mizah gücü, duyarlılığı ve kullandığı teknik incelikler, Tutunamayanlar'ı büyük bir yeteneğin ürünü yapmış, yapıttaki bu yetkinlik Türk romanını çağdaş roman anlayışıyla aynı hizaya getirmiş ve ona çok şey kazandırmıştır." Küçük burjuva dünyasını zekice alaya alan Atay "saldırısını, tutunanların anlamayacağı, red edeceği türden bir romanla yapar." Tutunamayanlar, 1970 TRT Roman Ödülü'nü kazanmıştı.
Tutunamayanlar Alıntıları - Sözleri
- Ölmeden ölmek zormuş.
- “Beni bir gün unutacaksan, bir gün bırakıp gideceksen, boşuna yorma derdi; boş yere mağaramdan çıkarma beni. Alışkanlıklarımı özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna”
- Beni bir gün unutacaksan bir gün bırakıp gideceksen boşuna yorma derdi boş yere mağaramdan çıkarma beni alışkanlıklarımı özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna.
- Beni ya şımartın ya da kapı dışarı edin! Yarı içtenliğe dayanmam zor benim.
- Bu hayattan istifa ederek başka bir hayatı başka türlü yaşamak istiyorum.
Tutunamayanlar İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Kitaplarla Hayata Tutunun :): "Ben iç dünyama dönüyorum. Orada hayal kırıklığına yer yok." demiş Oğuz Atay. Biliyoruz ki zaten insanlar hayal dünyasında hayal kırıklıklarına yer vermezler. Selim ve Turgut hayallerinde olmayan şeyleri yaşadılar. Ölmeden birkaç defa öldüler. Bu yüzden incelememe alıntılardan başladım çünkü bazı kitaplar insan hayatlarından birer alıntı, alıntıların da birer yaşam tecrübesinden doğan duygular olduğuna inanıyorum. Oğuz Atay'ın en özel ve bilindik eserlerinden biri olan Tutunamayanlar hayata tutunamayan Selim karakterinin hayatından kalan anılarını ve yaşama olan bağlılığını ama var olan, yok edemediği mutsuzluk, bekleyiş, umut havuzunu kaleme almıştır. Selim'in hayatı çatlak bardakdaki su gibiydi. Yaşasa da yaşamasa da hayatı tükendi çünkü tutunamadı hayata. Aşk, sadakat, ölüm, saygı, güven, yalnızlık, iş hayatı, hayat koşulları kısaca sanki doğumdan ölüme kadar sık elenip ince dokunan bir eser olmuş. Her karakterin, kitabı okuyan okuyucuda bir etkisi bırakılmak istercesine duygular yoğunlaştırılmış. Karakterler yazarın dediği gibi ölmeden öldürülmüş fakat hala yaşayan insanlar. Dost kelimesinin sözlükteki anlamı olabilen Turgut', Selim karakterinin hayatında önemli yeri vardı çünkü şimdilerde de eskilerde de dost kavramı bulunamayacak kadar değerli. Turgut, hayata tutunamayan arkadaşı Selim'in hayatından kopup gitmesi ile psikolojik sorunlar yaşamış hatta bir süre arkadaşının ölümüne inanmamıştır. Sevgi ne kadar büyükse bıraktığı hasar da o kadar büyük olabiliyor. Hayat doğumdan ölüme bir kitap gibidir, anılara gelince; o da o kitabı ölmeden göz önünde izlemek gibi... Turgut'un hayatından bahsedecek olursam; ilk okulda sınıfın zeki öğrencisi, itileni, kakılanı ve duygusal olanı. Kendini kitaplara veren, okumayı seven belki de hayatını bir kitapta arayan insandı. Hayatının orta yaşlı dönemlerinde dostunun acısı ile ne yapacağını bilemedi. İnanamadığı ölüm delillerle karşısında durur gibiydi. insanların sevdiği birini kaybetmesinde bıraktığı en büyük etki öldüğüne inanamaması olduğunu biliyoruz. Hayattan her duygu kitabın sayfalarını, satırlarını süslemiş. Arkadaşından kalan yazılar, mektuplar tutunamamış hayatın son izleri. Turgut, o kelimelerde kendini boğdu ve arkadaşının ölümüne inandı. Bir hayata değer veriyordu o hayatta değere inanmıyordu. Oğuz Atay'ın bir sözü var; Gel seninle bir kez daha ağlayalım. Yaşanmışlara, yaşanmamışlara, bir de hiç yaşanmayacaklara... İşte insan bütün hayatı boyunca bu cümleyi yaşar. O yüzden ağlamak bile bir yere kadar çünkü ağlamayı yaşıyoruz. Eser o kadar derinden işlenmiş ki, karakterler ölümü bekler gibi yaşıyor ama ölmekten korkuyor. İnsanı çatlak bardakdaki su yerine koyarsak eksildikçe eksiliyor. Selim hayata tutunamadıkça eksildi. Turgut, tutundukça. Hayata nasıl tutunamadığı hakkında yorum yapmayacağım çünkü kitabın asıl konusu. İnceleme hakkında söyleyeceklerim bu kadar. Kitabı yaklaşık bir ayda zor okudum, ilk defa aklımı bu kadar zorlayan ve beni düşündüren bir eserle karşılaştım. Şunu söyleyebilirim ki; kısa kısaya özetlenecek bir eser değil. Her kelimesinde bir yaşam izi, her satırında bir duygu fark ettim. Çok alıntı paylaştım. Bir başka incelememde; okuduğunuz kitapta paylaşacağınız alıntı, altını çizebileceğiniz yorum yoksa boşuna zaman ayırmayın demiştim ve şuan bu esere iyi ki bir ayımı ayırdım diyorum. Yazar hakkında yorum yapmak istiyorum; en sevdiğim yazarlardan biri ancak yazım hatasını sık yapan bir yazar ya da teknik hata bilmiyorum. Bazı eserlerinde dört beş kelime birleşik yazılmış ama genel anlamda çok derinden düşünen ve yazabilen yazar gibi yazar dediğim biri. Okunmaya, inceleme yazmaya ve alıntı paylaşmaya, üzerine düşünmeye değen bir eser. Okumanızı tavsiye eder, huzurlu günler dilerim. (C.Oğuz)
Selam arkadaşlar, gelirleriyle ve giderleriyle tüm insanlığa faydamın dokunduğu youtube linkini aşağı bırak... yok yok öyle bir derdim, merak etmeyin. Bu yalnızca kamusal bir incelemedir, dileyen okur, dileyen okumaz. Sizi birer araç olarak görmüyorum, birbirimize katacağımız çok şey var. Hepimizin içinde bir nebze de olsa kendini bulabildiği ''meşhur'' Tutunamayanlar'ı okuyalı baya oldu. O vakitten beri hakkında birçok inceleme, araştırma yazısı gördüm ancak değinilenler değinilmeyenlere hakaret ediyor adeta. Oğuz Atay bu kitabı bir yarışma için derlemiş olabilir evet fakat yazarımızın dillere destan bir dileği vardı hepimizden: ANLAŞILMAK... Birçok yazarda vardır bu. Bestseller olmak, çok okunmak, dillere düşmek hem ekonomik hem de ego açısından önemli. Her kesimde olmasa çoğunun öz amacı anlaşılmak. Kutsal kitapların bile amacı budur, değil mi? :) Tutunamayanlar barındırdığı teknikler, başvurulan edebi akımlar, kitaplar, yazarlar olarak bütünsel olarak ele alınamaz. Bu hem yazara hem de 724 sayfaya ihanettir! Bir yerden başlamak gerekirse bu kitap bir deneydir. Hızlıca postmodern kalıbına sığdırmadan ne demek istediğimi izah edeyim: Türk edebiyatında bir çığır gerçekleştirmiştir! Bilinç akışı tekniği mi yalnızca bu çığırın hammaddesi, elbette hayır. Yusuf Atılgan Oğuz Atay'dan önce bunun başarılı bir örneğini zaten vücuda getirmişti. O halde; nedir bu eserin Türk edebiyatı için ilk ya da özel kılan? 70 sayfalık bir noktalama işareti olmayan bir kısım var. Bunun örneğini James Joyce'un Ulysses'inde görmüştük, o zamanlara gidince Ulysses'in okunma oranına bir bakarsak okuyucu için çıkılmamış bir yolculuk değeri taşıyor. Evet yanlış duymadınız Ulysses'in Türk okuyucusu arasındaki ''tanınırlığının evveliyatı'' öyle çok da öncelere dayanmaz. Bu açıdan bakınca o 70 sayfalık bölüm 70'li yıllarda bu eseri okuyan için tam bir sürprizdir. Atay, ''taklitler aslını yaşatır''cıdan çok bilinen bir eserin ışığında yürüyen biridir. Derdi kopya değil esindir. Neredeyse tüm yazar ve şairler Mitoloji'den beslenmiştir ve beslenmektedir. O halde Oğuz Atay için ''ithal edip kendi harmanında yoğuran yazar'' dersek kesin bir yargı oluşturmuş oluruz. O kadar çok yazarın soluğu hissedilir ki bu eserde, okur için bir şanstır ayrıca. Eco, Schopenhauer gibi dünyaca bilinen araştırmacı - yazarlar da kendi fikirlerini kabul görmüş yazarların (düşünürlerin) ocağından çıkarıp tartışır, ele alır. Bununla alakalı şimdiye dek hiçbir eleştiri okuduğumu hatırlamıyorum. Kimse sonsuz bir tecrübe ve yaşam olanağına sahip değildir. Hindistan'ı gidip Hindistan'da göremezsiniz ama orada yaşamış yazarlardan okuyarak fikir sahibi olabilirsiniz. Oğuz Atay için Eco ve Schopen örnekleri biraz uç örnekler aslında. Çünkü Oğuz Atay her ne kadar tekniklerine ve yazım şekillerine göre yazarlardan faydalanmışsa da bunu açık açık dile getirmez. Shakespeare dile gelir örneğin ancak Osric - Olric benzerliğinden bahsetmez efendimiz. 70 sayfalık noktalamasız (tali yol) için de James Joyce'u dilegetirmekteolangillerdenolmaz. Turgut, Selim'in ölümünü araştırırken Selim'in birçok arkadaşı ile karşılaşır ve hepsi Atay'ın hayal dünyasındaki konuştuğu yazar ve şairlerdir. (bana kalırsa) Turgut'un her girdiği yol okuyucu için de yeni bir yoldur. Hayal dünyasının sınırsızlığı içinde tam kitabın içindeki dile ısınırken meşakkatli bir yolla karşılaşır, boşluk içindeki boşluk büyür doğal bir sonuç ile Türk Edebiyatı'nın en çok yarım bırakılan kitabı sıfatını alır. Sorun yok. Atay yaşasa ve bunları görse bunları hiç sorun etmezdi. Birini kolayca anlıyorsanız ya size içini açmıyordur ya da derinliği yok demektir. Dostoyevski'nin meşhur İnsancıklar'ı, Franz Kafka'nın bitmeyen (yayınlanmasına razı olmadığı halde özel hayatına cumburlok daldığımız özel hayatı) mektupları, Pessoa'nın hayal kırıklığının başkentine oturan Ophelia'ya mektupları... Bir sürü örneği vardır mektupların edebiyatta. İş bu eserimizde de uzun uzun yollar kat ettikten sonra Selim'in Güntülü'ye olan mektubuyla karşılaşırız. Yazarın onca deneyi arasında ''denek'' sıfatının yazı değil biz olduğunu da anlamış oluruz. :) Bir okur ne kadar sabırlıdır ve yeni olan bir türe karşı ne kadar dayanıklıdır. Okudum bitti deyip cengaverler gibi kitabı kitaplığımıza yerleştirip kapıyı açıp başka bir dünyaya rahatça adapte oluyorsak biten sadece sayfalardır Efendimiz. Sen o sayfaları yalnızca görev bilinciyle çevirdin ve sona ulaştın. Yazık! Sana kitaptan ne anladın diye sorduklarında Turgut Özben, Selim Işık ve Güntülü'nün çevrelediği olay örgüsünü dile getiriyorsan bir sorun var demektir. Çünkü bu karakterler birer simgedir, anlatılan izlenimlerin, çağrışımların, taşlamaların, ayrıntıların, ruhsal çözümlemelerin, boşlukların, anlamların birer taşıyıcılarıdır. Atay, bu karakterler üzerinden kendini açar bize. Olaylara nasıl yaklaştığını anlam içinde anlamsızlıkların büyüdüğünü, varoluşsal krizlerin aslında kahkahalarımızdan bile türeyeceğini, mutlu bir insanın bir anda başına silah dayayıp bir saniyede kendi hükmünü kendisi verebileceğini, cümlelerin içinde saçmalarca kelimeler yükleyip yine de çağrışımlar şeklinde seni yakalayabildiğini, bir anlam edinebildiğini... Neler neler. Yaşarken anlamak zorunda olduğunuz insanlar var hayatınızda. Bunun bilincini elbette taşıyoruz, her insanın aklının mola verdiği, ruhunun pes ettiği noktalar var. Şöyle bakıyorum da ''hissiz insan kalabalığından'' öteye gidemediğimizi görüyorum. Soruyorum: Ölmedik ama yaşıyor muyuz? https://www.youtube.com/watch?v=FyBPkblzZNw&ab_channel=PikaptaRaks (Homeless)
Türkiye'nin En Çok Yarım Bırakılan Kitabı!: YouTube kitap kanalımda Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar kitabını yarım bırakmamak için neler yapabileceğinizi anlattım: https://youtu.be/Q9SFqgGWSX4 Demek bir hevesle o herkesin konuştuğu Oğuz Atay'a Tutunamayanlar kitabıyla başladın ve seni hiç sarmadı? Hatta Tutunamayanlar kitabı sana çok ağır geldiği ve akıcı gelmediği için bir köşeye atıp bir daha kapağını bile açmak istemiyorsun? O zaman şu an doğru incelemeyi okuyorsun demektir. Türkiye'nin en çok yarım bırakılan kitabını yarım bırakmamanız amacıyla kaleme alınmış bu yazıda kendi Tutunamayanlar ve Oğuz Atay deneyimlerimden yola çıkarak sizin için bir "yapılacaklar listesi" oluşturdum. Böylece bu harika kitabı yarım bırakmamanız için çabalayacağım. Çünkü 700 küsür sayfalık bir kitaba harcayacağınız günlerinizin boşa gitmiş gibi hissettirmemesini ve bu kitaptan tam bir verim almanızı istiyorum. Tutunamayanlar'ı yarım bırakmamak için yapılacaklar listesi: 1- Oğuz Atay serüveninize Tutunamayanlar kitabıyla başlamayın, bunun yerine Korkuyu Beklerken kitabıyla başlayın. Çünkü Oğuz Atay'ın dert edindiği bütün konuların hepsi neredeyse Korkuyu Beklerken öykülerinde var zaten. Yani aydın eleştirileri, ironiler, iç hesaplaşma, monolog, korku ve oyun gibi Oğuz Atay kitaplarının karakteristik özelliklerinin hepsini görmek açısından Korkuyu Beklerken kitabından başlamalısınız diye düşünüyorum. 2- Oğuz Atay'ın okuduğu yazarları okumuş olmak size büyük bir avantaj kazandırır. Dostoyevski ve Kafka külliyatındaki Yeraltından Notlar, Suç ve Ceza, Dönüşüm ve Dava gibi en önemli kitapları ve özellikle de Gonçarov'un Oblomov kitabını okumuş olmak Tutunamayanlar'daki karakterlerin hayat biçimlerini, düşüncelerini ve neden tutunamadıklarını anlamak açısından büyük önem taşıyor. 3- Yıldız Ecevit'in Ben Buradayım: Oğuz Atay'ın Biyografik ve Kurmaca Dünyası rehber kitabı yanınızda bir dost olarak bulunmalı. Böylece Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar kitabındaki karakterlerle, yazım biçimiyle, toplumcu gerçekçi edebiyata bireyci edebiyat ile karşı çıkışıyla neyi amaçladığını daha iyi anlarsınız ve böylece Tutunamayanlar kitabının neden tutunamayanları anlattığını daha iyi kavramış olursunuz. 4- Tutunamayanlık kavramı üzerine düşünmek oldukça önemli. Bu yüzden Türkiye'nin 60lı yıllarındaki Demokrat Parti döneminin özelliklerini bilmek, iktidar, toplum ve birey arasındaki etkileşimler perspektifinden düşünmek, dünya savaşlarından sonra dünyanın kaydığı bireyci çizgi hakkında bilinçlenmek gibi siyasi zihniyet perspektifleri sizi Tutunamayanlar kitabına karşı ısındıracak yönler olacaktır. 5- Tutunamayanlar kitabını okuduğunuz sırada Selim, Turgut, Günseli gibi karakterleri gerek toplumcu gerçekçi köy romanlarındaki karakterlerle gerekse de dünya edebiyatındaki edebiyat ürünleriyle karşılaştırmanızı tavsiye ederim. Bu size karşılaştırmalı bir edebiyat incelemesi yapma fırsatı da tanıyacaktır. Peki "seni tanımadan önce ağaçların çiçek açtığı ve yaprak döktüğü mevsimleri hep kaçırırdım" ile başlayan ve 76 sayfa noktalamasız bir şekilde soluksuz süren bölümü nasıl okuyacağız? diye de soruyor ve bir Rap parçası gibi okunabilen bu kısmı merak ediyor olabilirsiniz: https://www.instagram.com/p/CNvHizDJ1Xm/ 6- James Joyce, William Faulkner, Yusuf Atılgan gibi bilinçdışı ile bilinci sıklıkla kullanan ve kitaplarında bilinç akışı bölümlerine sıklıkla yer veren yazarları okumuş olmanız size yine büyük bir avantaj kazandıracaktır. Ama bu yazarları okumamış olarak da Oğuz Atay okuyabilirsiniz. Sadece bilincin dışavurulduğunu, en saf haliyle göründüğünü ve anlatıcı değişiminin Atay tarafından nasıl ustalıkla işlendiğini bu bölüm için aklınızda tutmanız gereken yönler olarak tavsiye ederim. 7- Tutunamayanlar kitabını Freudyen ve libido temelli bir psikanaliz yorumuyla değil de daha çok Jungiyen yani gölge ve persona benliklerin çarpıştığı bir psikanaliz yöntemiyle yorumlamanızı tavsiye ederim. Yıldız Ecevit de bunu öneriyor. 8- Oğuz Atay'ın kitaplarını "Sonunda ne olacak?" acaba düşüncesiyle okumayın. Çünkü Tutunamayanlar'ın 447. sayfasında Oğuz Atay bu kaygınızı kendi cevaplamıştır: "Hayatımın, başı ve sonu belliydi; hiç olmazsa ortasını kaçırmamalıydım." Oğuz Atay kitaplarının ve Tutunamayanlar'ın da başı ve sonu bellidir, hiç olmazsa ortasını kaçırmayın. 9- Oğuz Atay'ın kitaplarını akıcı ve sürükleyici olması klişelerinizle okumayın. Oğuz Atay zaten edebiyatımızda klişeleri en çok yıkmış yazarlarımızdan biridir. Belki de en değerlisidir. Artık akmayan, sizi zorlayacak ve bunun sonucunda da sizin okuma çıtanızı yükseltecek kitapların arayışında olmalısınız, o yüzden Tutunamayanlar kitabındaki viskoziteyi bir de böyle düşünmenizi tavsiye ederim. 10- Sadece bu kitabı değil, başladığınız hiçbir işi bir tutunamayan olmamak adına yarım bırakmayın. Nikos Kazancakis'in Zorba adlı kitabında 261. sayfada yazan o harika cümleleri hatırlayın: "Dünyayı bugünkü durumuna getiren nedir, bilir misin? Yarım işler, yarım konuşmalar, yarım günahlar, yarım iyiliklerdir. Sonuna kadar git be insan, avara et ve korkma!" İsterseniz bütün bu yazdıklarımı ve Oğuz Atay hakkındaki diğer detayları bir video olarak da izleyebilirsiniz: https://youtu.be/INZw0WFskak Daha çok okurun bu Tutunamayanlar rehberinden faydalanabilmesi için bu incelemeyi paylaşabilirsiniz. Keyifli ve Oğuz Atay'ın tutunamadığı şeyler arasındaki tehlikeli oyunlarınızın ihtimallerini daha çok keşfetmeye yakınlaşabileceğiniz, oyunlarla yaşadığınız ve korkularınızı beklerken bu arada kendinizi de unutmadığınız meraklı okumalar dilerim. (Oğuz Aktürk)
Kitabın Yazarı Oğuz Atay Kimdir?
Oğuz Atay (1934; İnebolu, Kastamonu - 13 Aralık 1977, İstanbul), Türk yazar
Babası, VI., VII dönem Sinop, VIII. Dönem Kastamonu Milletvekilliği yapan Cemil Atay'dır. 1951'de bugünkü adı TED Ankara Koleji olan Ankara Maarif Koleji'ni, 1957'de de İTÜ İnşaat Fakültesi'ni bitirdi. Üç yıl sonra İDMMA İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi (şimdiki Yıldız Teknik Üniversitesi) İnşaat Bölümü'nde öğretim üyesi oldu. 1975'te doçent olan Atay, Topografya adlı bir de mesleki kitap yazdı. Çeşitli dergi ve gazetelerde makale ve söyleşileri yayınlandı. Oğuz Atay, Tutunamayanlar'ın 1971-72'de yayınlanmasından sonra, önemli bir tartışmanın odak noktası oldu. Bu romanıyla 1970 TRT Roman Ödülü'nü kazandı.
Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biri olan Tutunamayanlar, eleştirmen Berna Moran tarafından, "hem söyledikleri hem de söyleyiş biçimiyle bir başkaldırı" olarak nitelendirilmiştir. Moran'a göre Tutunamayanlar'daki edebi yetkinlik, Türk romanını çağdaş roman anlayışıyla aynı hizaya getirmiş ve ona çok şey kazandırmıştır.
Atay'ın büyük etki yaratan eseri Tutunamayanlar'ı 1973'te yayınladığı Tehlikeli Oyunlar adlı ikinci romanı izlemiştir. Hikâyelerini Korkuyu Beklerken başlığı altında toplayan Atay, 1911-1967 yılları arasında yaşamış Prof. Mustafa İnan'ın hayatı konu eden Bir Bilim Adamının Romanı'nı 1975 yılında yayımlamıştır. 1973 yılında yayımlanan Oyunlarla Yaşayanlar adlı oyunu Devlet Tiyatrosu'nda sahnelenmiştir. Atay, beyninde çıkan bir tümör nedeniyle büyük projesi "Türkiye'nin Ruhu"nu yazamadan 13 Aralık 1977'de, İstanbul'da hayatını kaybetmiştir. Edirnekapı Sakızağacı Mezarlığı'na defnedildi.
Öldükten sonra 1987'de Günlük, 1998'de ise Eylembilim adlı kitapları yayımlanmıştır. Sağlığında hiçbir kitabı ikinci baskı bile yapamayan Atay'ın kitapları ölümünden sonra büyük ilgi gördü ve defalarca basıldı. Yıldız Ecevit'in hazırladığı Oğuz Atay biyografisi Ben Buradayım... 2005 yılında yayınlandı. Türk edebiyatında yazdığı Tutunamayanlar ile post-modern tarzda eser veren ilk yazar Oğuz Atay'dır.
Oğuz Atay, özellikle Tutunamayanlar romanında, modern şehir yaşamı içinde bireyin yaşadığı yalnızlığı, toplumdan kopuşları ve toplumsal ahlaka,kalıplaşmış düşüncelere yabancılaşan, tutunamayan bireylerin iç dünyasını anlatır. Yapıtları eleştiri, mizah ve ironi barındırır.
Oğuz Atay Kitapları - Eserleri
- Tutunamayanlar
- Bir Bilim Adamının Romanı: Mustafa İnan
- Eylembilim
- Günlük
- Korkuyu Beklerken
- Oyunlarla Yaşayanlar
- Tehlikeli Oyunlar
Oğuz Atay Alıntıları - Sözleri
- Kaderimizi kötü bir oyun gibi yaşıyoruz artık. (Günlük)
- Hayır, sizi de sevmemeliyim. Çünkü her zaman olduğu gibi hayal kırıklığı bekliyor beni. (Oyunlarla Yaşayanlar)
- Kaçıp gitmek istiyoruz.. (Günlük)
- "Ben yalnızlığı istemekle suçlanıp yalnızlığa mahkum edildim. Bu karara bütün gücüm ile muhalefet ediyorum. Ben yalnızlığa dayanamıyorum," (Korkuyu Beklerken)
- Beni ya şımartın ya da kapı dışarı edin! Yarı içtenliğe dayanmam zor benim. (Tutunamayanlar)
- Oyunlarda bile hür olmak mümkün mü? (Günlük)
- "Fakat mesele bu değildi; mesele, bir şeyleri, sıcak bir çorbanın kokusunu duyar gibi hissedebilmekti." (Korkuyu Beklerken)
- İçimin yorulduğunu hissediyordum. (Korkuyu Beklerken)
- "Hayır, gerçekten ölmedi; çünkü ben yaşayamazdım ölseydi." (Korkuyu Beklerken)
- Oysa bu ülke Hindistan'a benziyordu: Kastlardan geçilmiyordu. (Bir Bilim Adamının Romanı: Mustafa İnan)
- Artık benim sesimi de dinlemeli insanlar! İster keman sesi olsun, ister oyun sesi; yeni bir ses getirmeliyim bu dünyaya! (Oyunlarla Yaşayanlar)
- Biliyor musunuz, ne düşünüyorum? (Oyunlarla Yaşayanlar)
- Ölsem artık demiştim ya geçen gün. Siz insanlara inanmayın. Şimdi hiç ölmek istemiyorum. (Günlük)
- Sevgi propagandası yapan nefret dolu insanlar... (Günlük)
- "Anlamıyorlar, nazlanıyorum sanıyorlar. Oysa hiçbir şey istemiyor içim." (Bir Bilim Adamının Romanı: Mustafa İnan)
- Zaten zaman nedir ki? Belki birçok kişi, benim gibi, yaşadığı olayların sırasını değiştirmek için kim bilir neler vermezdi! (Eylembilim)
- Oysa, elimin tersiyle seni yıkabilirdim. Bıraktım ki, sen kendi sonunu hazırla... (Tehlikeli Oyunlar)
- - Biliyor musunuz Albayım ne olmalı? Yeni bir gençlik yetişmeli... (Tehlikeli Oyunlar)
- "Sessiz faziletlerin heykeli dikilmiyor." (Günlük)
- Olayların heyecanına kapılıp sürüklenmekle hiçbir şey çözümlenemez. (Eylembilim)
Editör: Nasrettin Güneş