Türkiye'de Din Ve Siyaset - Şerif Mardin Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Türkiye'de Din Ve Siyaset kimin eseri? Türkiye'de Din Ve Siyaset kitabının yazarı kimdir? Türkiye'de Din Ve Siyaset konusu ve anafikri nedir? Türkiye'de Din Ve Siyaset kitabı ne anlatıyor? Türkiye'de Din Ve Siyaset PDF indirme linki var mı? Türkiye'de Din Ve Siyaset kitabının yazarı Şerif Mardin kimdir? İşte Türkiye'de Din Ve Siyaset kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Şerif Mardin

Yayın Evi: İletişim Yayıncılık

İSBN: 9789754701098

Sayfa Sayısı: 325

Türkiye'de Din Ve Siyaset Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Toplumbilimci olarak Şerif Mardin'in özgün yanlarından biri, dinin Türkiye'deki toplumsal-kültürel varlığını, tarihi ve güncel siyasi arka planıyla birlikte kapsamlı biçimde tahlil eden çalışmalarıdır. Kemalist aydınlarca dışlanmasına yolaçan bu tutumu İslamcı çevrelerde referans alınmasını sağlamış ama dine soğukkanlı yaklaşımı nedeniyle bu çevreler de onu tam benimseyememişlerdir.

Türkiye'de düşünce tarihi, din ve siyaset sosyolojisine yaptığı önemli katkılar nedeniyle düşünce hayatımızın öndegelen isimlerinden biri olan Şerif Mardin, toplumumuzda yüzyılı aşkın bir süredir gündemde kalan din, modernleşme, Batılılaşma gibi olguları resmi yorumun da yerleşik muhalif söylemlerin de dışında kalarak, toplumsal zemin ve arka planlarıyla birlikte inceler. Mardin'in pozitivist Batı düşüncesinin Türkiye'de egemen görüşle birleşerek biçimlendirdiği "kabul edimliş" eğitim ve yönteme kapılmayışı, toplumsal değişim dinamiklerini genelgeçer kalıplara sokmayışı, resmi ideoloji ve Kemalist söylemin etkilerinden uzak kalışı, onu "Cumhuriyet aydınları"nın önemli bir kesiminden kalın çizgilerle ayırır ve bütün eserlerini toplumbilim dünyamızda ayrıcalıklı bir yere koymayı gerektirir.

Türkiye'de Din Ve Siyaset Alıntıları - Sözleri

  • "TANRI'DAN ROL ÇALAN İNSAN!.." - … Modern Türkiye'de İslâm'ın dirilişi, bir yönü şahsî düzeyde oluşturulmuş, bir parçası İslâm'ın tüm görkemini geri getirme teşebbüsü ile ilgili ve diğer cephesi de siyasî olan oldukça karmaşık bir oluşumdur. Ne yazık ki, Kemalizmin inceden inceye işlenmesinde böyle önemli bir rol oynayan pozitivizm, Türkçe versiyonunda, Auguste Comte'un şu uyarısını aklına getirmeyi yeğlememiştir: "L'Hümanitê se substitute dêfinitivement a Dieu, sans oublier jamais ses services provisoires" (İnsanlık, geçici hizmetlerini asla unutmaksızın nihaî olarak Tanrı'nın yerine geçiyor)
  • "Tanzimat'tan beri Batı’dan alınan bazı kurumlardan ar- tık geriye gitmek mümkün olmadığının anlaşılması, İslamcılar arasında Batı’nın tekniğini almak, Müslüman kültürü saklamak amacını güden bir grubun belirmesine neden olmuştur. "
  • Kuran’da geçen “her işte ümmetinle meşveret et”( onlara danış) kuralı, parlamenter sistem için de bir çeşit İslami dayanak sağlamaktadır.
  • - … Kemalizm'de derin, bugünün toplum artışmalarına yönelmiş bir felsefe ve sosyal kuramı arayanların bunu bulamamış olmalarıdır. Sözü edilen toplum itişlerinin bir dinî ve ideolojik çerçeveye girdiklerinde daha az baskıcı olacaklarını hiç sanmam fakat bu durumda günümüzün anlamsız şiddetinin azalmış olacağı çok muhtemeldir. Dinî arayışların günümüzde siyaset düzeyinde bile görünmelerine gelince bu gelişmeleri yukarıda sayılan toplumsal fonksiyon boşlukları açısından olağan saymak gerekir. Çünkü "Tabiat, boşluktan nefret eder!"
  • İslamiyet,halife-sultan çevresinde bütün müslümanları toplamayı başaramadı.İslamiyet hiçbir zaman kuvvetli bir bütünleştirici olamamıştır.
  • Aynı yazar, adamlarına dinleri hakkında sorular sormaya başladığında, aldığı cevapları şöyle anlatıyor: "Dinimiz nedir?" "Mensubu bulunduğumuz din nedir?" sorusunu sorduğum zaman, alacağım cevabın "Allah'a hamd olsun, Müslümanız" olacağını düşünüyordum. Fakat aldığım cevaplar bu değildi. Kimisi "İmam-ı A'zam'ın dinindeniz" dedi. Kimisi "Peygamber Ali'nin taraftarlarıyız" dedi. Bazısı, bu sorunun cevabını veremedi. Bir kısmı da gerçekten "Müslümanız" dedi; fakat "Peygamberimiz kimdir?" diye sorulduğunda daha da çok karıştırdılar. Kat'iyyen kimsenin aklına gelmeyecek peygamber isimleri zikredildi. Birisi "Peygamberimiz Enver Paşa'dır" dedi. Yine, Peygamber'in kim olduğunu bilen çok azına "Peygamberimiz hayatta mı, yoksa vefat mı etti?" diye sorulduğunda, konu daha da çözülmez bir hale geldi. Bazıları hayatta olduğunu, bazıları vefat etmiş olduğunu söylediler...
  • Bundan sonraki devirde tasavvufun "bâtıl" inançlara açık olduğu için sakınılması gereken bir yaklaşım olduğu, İslâmî reform hareketlerinde devamlı olarak görülecektir.

Türkiye'de Din Ve Siyaset İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Türkiye'de Din ve Siyaset: Bu kitabı özellikle; tarih, siyaset bilim ya da sosyoloji gibi alanlarda okuyanlara tavsiye ederim. Din konusunu etraflı bir şekilde ele alıyor Şerif Mardin ve kitap çok sayıda makaleden oluşuyor. Toplumda ve siyasette Türkiye'de dinin hangi dönemde ne gibi etkileri olmuş diye merak ediyorsanız ve bu konuda sağlam/objektif analizler yapan bir yazar ve kitap arıyorsanız bu kitap sizin için ideal. Selamlar. (Aykut Türkyılmaz)

Mardin in kitaplarını uzun zamandır okumak istiyordum ki çoğu arkadaşımda tavsiyelerde bulunurdu okumam için fakat o kadar kitap okumayı sevmeme rağmen bir türlü anlayamıyordum tekrar tekrar anlamaya çalıştım kitaptan bahsetmek gerekirse öncelikle başlığı gibi türkiye de ki din ve laiklikle yaşanan olayları aşamalı olarak anlatıyor aydınların rolü üzerinde durulmuştur. Arkadaşlarımla fikir ayrılığına düştüğümüz asıl konu bedüizzaman said nursi oldu kitapta cumhuriyet kurucularını bilgisizlikle suçlayan biri olarak anlatılıyor ancak çoğu kişi bunun doğru olmadığı kanısındaydı. Laiklik sadece bir vicdan meselesi mi? Cumhuriyetin kurucuları nerede eksik kaldı? islamcılık düşüncesinin arkasında ne vardı? din iptidailiği gibi.. bir sürü sorunun cevabını bulabilirsiniz siyaset konusunda bilgi edinmek isteyenlere öneririm sadece başta da belirttiğim gibi biraz dili ağır geldi ama bu benim görüşüm yine de okumaya değer eminim ki farklı bir görüş açısı yaratır. iyi okumalar (Çiçek eren)

Türkiye'de Din ve Siyaset Makaleler-3: Şerif MARDİN Türkiye’de Din ve Siyaset Makaleler-3: İlk Baskı İletişim Yayıncılık A.Ş. 1991 İstanbul, 18. Baskı İletişim Yayıncılık A.Ş. 2013 İstanbul, Derleyenler Mümtaz’er TÜRKÖNE, Tuncay ÖNDER. 1927 İstanbul doğumlu Şerif MARDİN’in makaleler derlemesi olan Türkiye’de Din ve Siyaset Makaleler-3 ilk olarak 1991 yılında İletişim Yayıncılık A.Ş. tarafından İstanbul’da basılmıştır. Türkiye’de Din ve Siyaset’in 1991 ile 2012 arası 17 baskısı bulunmaktadır. 18. Baskı 2013 tarihinde yine İletişim Yayıncılık A.Ş. tarafından İstanbul’da basılmıştır. Kitabın ilgi çekici yönü yazar Prof. Dr. Şerif MARDİN’in toplum bilimci olarak Din’in özgün yanlarından biri, Din’in Türkiye’deki toplumsal-kültürel varlığını, tarihi ve güncel siyasi arka planıyla birlikte tarafsız ve kapsamlı biçimde tahlil eden çalışma tutumudur. Böyle bir tutumla hazırlanan kitap, Tanzimat Döneminden 2000’li yıllara kadar gelen dönemde, Türkiye’de toplumun kültürel ve siyasi yapısını oluşmasında önemli role sahip olan Dinin ve 1920’de başlayan, toplumun dinini kültürünü etkileyen siyasetin toplum üzerindeki evrimini tarafsız bir pencereden yorumlayarak, toplum din ve siyaset kavramlarıyla günümüze kadar gelen çatışmaları aktarmaktadır. Kitap, toplumun din ve siyaset kavramlarıyla kronolojik olarak anlatılan sürecin evrensel deliller ve anlaşılabilir bir dille anlatılmasının rolü büyüktür. Kitap üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm “Osmanlı Modernleşmesinden Kemalizme Din” adını taşıyor. Kitabın birinci bölümünde İslamcılığı Tanzimat ve Cumhuriyet şeklinde iki dönemde incelemektedir. Tanzimat Döneminde, İslamcılığın fikir akımı olarak beslendiği kökten bahsedilmesinden ziyade İslamcılığın Osmanlı yönetimindeki rolünden, 19. Yüzyılın başlarındaki modernleşme çalışmalarındaki İslamcığın etkilerinden, Jön Türklerin batılılaşma alanında reformcu İslamcılık ve ideolojik işlevindeki hareketlilikler yer almaktadır. Cumhuriyet Dönenimde ise İslamcılığa yönetimdeki rolünden daha çok tarikatlar ve İslamcılığa felsefi bakış açısı ön plandadır. Cumhuriyet Döneminde İslamcılığın gelişmişliğin evrensel kaidelerin gerisinde kaldığı ve muasır medeniyetler zirvesine ulaşmadaki engellerinden ve bu engellerin giderilmesi için gerçekleştirilen kültürel çalışmaların olumlu olumsuz yönlerinden bahsedilmektedir. Birinci bölümün bir diğer başlığı Türkiye’de Din ve Laiklik, burada kaleme alınan konu devlet ile İslamcılık ilişkileri arasında yapılan yasalar ve diğer çalışmalardan ve bunların sonuçlarından bahsedilmektedir. İkinci Bölüm Ulus-Devlet: Din ve Siyaset adını taşımaktadır. İkinci bölümde dinin modern Türkiye üzerindeki ve modern Türkiye’nin din üzerindeki müdahaleleri anlatılmaktadır. İkinci bölüm, kapitalizmin İslam’la alakasından ve kapitalizmin İslamcı Osmanlıyla karşı karşıya gelmesinden, İslamiyet’in sosyal adalet üzerindeki düzenleyici unsur oluşundan ve Türkiye Cumhuriyetinin sosyal adalete ilişkin çalışmaların dinden bağımsızlaştırılmasından, Türk Devriminin ideolojik olarak din açısından ele alınması ve Fransız Devrimi ile Türk Devrimi arasındaki farklılıklardan, Türk Devriminin tarihsel gelişiminden, Devrimin yöneticisi Atatürk’ün önderliğindeki radikal fraksiyondan söz edilmektedir. İkinci Bölüm Bediüzzaman Said Nursi’nin hayatı, karakteri ve dini faaliyetlerde 2. Abdülhamit ve Jön Türklerle olan işbirliğini ve Cumhuriyet dönemi Said Nursi siyasi perspektifini ele almıştır. Yine ikinci bölümde dini sembollerin değişim sürecini, 2000’lere gelindikçe dinin kültür üzerindeki etkileşim farklılıklarını yorumlayarak son bulmaktadır. Kitabın üçüncü bölümü ise Aydınlar adını taşımaktadır. Kitap üçüncü bölümünde okuyucusuna Türkiye’nin toplumbilimi konularında tespit ve çözüm ekseriyetindeki şahısların “aydınların” gerek kavram kökü gerek tercümesi gerekse tarihçesinden ve aydın grupların niteliklerinden ve esinledikleri odak noktalardan, aydınların atılımlarından bahsederken, Osmanlı Tanzimat Dönemi aydınların esinlendikleri batı tarzı çalışmalarını, fikirlerini paylaştıkları iletişim araçlarından ve fikirlerinin esinlenme nedenlerinden bahsetmektedir. Yine bu bölümde Tanzimat Döneminde aydınların giriştikleri eğitim, eğitimin yan girişimciliği şeklindeki bilimsel çalışmalarından söz edilmektedir. Bu bölümde Şinasi’nin Tasvir-i Efkâr’da başlattığı “kritik söylem” tutumunun Namık KEMAL’in devam ettirdiği ve Namık KEMAL’in Heyecan tutumuyla Osmanlı Devleti’nin aydınlar faaliyeti politikaları ele alınmıştır. Bu bölümde demokrasi kavramından, demokrasi modelleri Almanya ve İngiliz aydınlarının demokrasi üzerindeki etkilerinden ve demokrasinin gafletten doğan vehim sonuçlarından ve bu sonuçlara rağmen hiçbir sistemin imkân sağlamadığı gelişmeler üzerinde aydınların faaliyetlerinden ve mesuliyetlerinden, demokrasinin müdafaasının, aydınlarımızın temel inanç değerlerinden, prensiplerinden caymadan mümkün olacağından, iki farklı geniş kümeye ayrılan aydınlarımızın (batı düşünce alemine yaklaşma ve batıyı, batının yaşama tarzı olarak anlamış olanlar) farklılarından ve bu iki küme arasında küprü kurulmasından ve son olarak Fransız aydın kültürünü, perspektifini ve yaşayış biçimini okuyucusuyla paylaşmıştır. Son cümlelerimi yazarken hala hayatta olan hakkında sağlık ve sıhhat dileklerinde bulunduğum Türkiye’nin en önde gelen Sosyolog ve Toplumbilimcisi Prof. Dr. Şerif MARDİN’e biz okuyucularına, böylesi önem arz eden Türkiye’de Din ve Siyaset konusunu olaylara güncel, siyasi ve kültürel varlığa kapsamlı ayrıca tarafsız tutumuyla bizlerle paylaştığı için şahsına müteşekkirim. Abdullah Emin KOÇ, Eskişehir Anadolu Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Kamu Yönetimi. (Abdullah Emin KOÇ)

Türkiye'de Din Ve Siyaset PDF indirme linki var mı?

Şerif Mardin - Türkiye'de Din Ve Siyaset kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Türkiye'de Din Ve Siyaset PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Şerif Mardin Kimdir?

1927 yılında İstanbul'da doğdu. Galatasaray Lisesi’nde başladığı orta öğrenimini ABD’de tamamladı. Kökleri Hz. Muhammed (S.A.V)’in torunu Hz. Hüseyin’e kadar gittiği iddia edilen Mardinizade ailesine mensuptur ve baba tarafından Betül Mardin ve Arif Mardin'in kuzenidir.

Stanford Üniversitesi Siyasal Bilimler Bölümü mezuniyetinin ardından lisansüstü eğitimini Johns Hopkins Üniversitesi’nde yaptı. Doktorasını Stanford Üniversitesi'nde Hoover Institute'de “The young Ottoman movement: a study in the evolution of Turkish political thought in the nineteenth century” başlıklı tezle savundu. Aynı tezin genişletilmiş halini 1962 yılında Princeton University Press'ten "The Genesis of The Young Ottoman Thought" adıyla bastırdı. Bu konu üzerindeki çalışmalarını 1964 yılında çıkan diğer eseri "Jön Türklerin Siyasi Fikirleri: 1895-1908" (Türkiye İş Bankası Yayınları) ile taçlandırdı. Bu iki çalışma sonraki çalışma alanını tayin etti ve Türk Modernleşmesi problematiğini genişletecek ayrıntılı makale çalışmaları ile devam etti. 1954-1966 yılları arasında dönemin önemli dergisi olan Forum'da yazarlık yaptı.

Ankara Üniversitesi'nde 13 yıl hocalık yaptıktan sonra Boğaziçi Üniversitesi'nde İktisadi İdari Bilimler Fakültesi'nin kurucu Dekanlığını ve Sosyoloji Bölümü Başkanlığı yaptı (1973). Daha sonra yaklaşık 13 sene Washington'daki American University'de İslam Araştırmaları Merkezi Başkanlığını yürüttü. Sonra Türkiye'ye Sabancı Üniversitesi'ne Tanzimat Dönemi Türk Düşüncesi hakkındaki çalışmalarını geliştirecek bir programın başına döndü. 2011 yılında Emeritus statüsü verilmiş, hâlen aynı fakültede çalışmaktadır. İnsan, tarih, sosyoloji, popüler kültür konularında her Pazar yayınlanan Gerçek Orada Bir Yerde adlı sohbet programında, Oğuz Haksever’in yönetiminde Gündüz Vassaf ve Murat Belge ile birlikte yer aldı.

Şerif Mardin Kitapları - Eserleri

  • Din ve İdeoloji
  • Türk Modernleşmesi
  • İdeoloji
  • Türkiye'de Toplum ve Siyaset
  • Jön Türklerin Siyasi Fikirleri
  • Türkiye'de Din Ve Siyaset
  • Bediüzzaman Said Nursi Olayı
  • Türkiye, İslam ve Sekülarizm
  • Yeni Osmanlı Düşüncesinin Doğuşu
  • Siyasal ve Sosyal Bilimler
  • Avrupa'da Etik, Din ve Laiklik

Şerif Mardin Alıntıları - Sözleri

  • İslâmiyet, esas itibariyle mevcut olan bir şehirsel yapının üzerine kurulmuş bir yapıdır, fakat bu şehirsel yapı gelişmemiş olduğundan dinin birleştirici rolü burada her zamankinden kuvvetli olmuştur. (Din ve İdeoloji)
  • Bize ârız olan bu kepazelik nedir, bizi bu iktidarsızlığa sevk eden nedir, bu uyuşukluk nedir, bu kadınsı hal nedir? Bizler vergilerimizi öder ve sonra da aptal aptal bakmaktan başka birşey yapmazken, yaratılış bakımından bizden daha zeki olmayan Frenklerin, devlet harcamaları konusunda hükümetlerini hesaba çekmeyi gerekli görmeleri nedendir? (Yeni Osmanlı Düşüncesinin Doğuşu)
  • “Biz düşünmüyoruz... gerçekten düşünmüyoruz, düşündüğümüzü sanıyoruz, düşündüğümüzü düşünüyoruz...” (Jön Türklerin Siyasi Fikirleri)
  • Komünizm Rusya'nın teşkilatlandırdığı bir hareket haline geldikten sonra, komünizmin bir bütün olarak "insanlığa" eskiden beri "insanlık" mefhumuna karşı duyulan husumetin yeni bir şekil almasını mümkün kıldı. Bu andan itibaren "insanlık" tan bahsedenlere "solcu" ve "vatan haini" demek imkanı belirdi. Türkiye'de bir aydınının kabul edilebilmesi için yukarıda saydığımız iki ana fikirden, laiklikten veya "insanlığa yönelmişlik" ten hiç olmasa bir tanesini kesin bir şekilde reddetmesi gerekir. (Siyasal ve Sosyal Bilimler)
  • Türklerin ataları esas itibariyle "pek az bir şey"le sağlanan "çoban hayatı" yaşamışlardı. Bundan dolayı da "müstakar siyasi varlıklar" kuramamışlardı. Bu gibi bir sosyal yapının bir diğer sonucu "mülkiyet" fikrinin oluşmamış olmasıydı. (Jön Türklerin Siyasi Fikirleri)
  • Freud’un şahsiyet evrimi teorisi, bilindiği gibi üç şahsiyet katının teşekkülünü öngörür. Bunlardan birincisi “id”, şekillenmemiş arzular katı, şahsiyetin alt katında yatar, teme­lini teşkil eder. Şahsiyetin ikinci katı kişinin bir kişi olduğu­nun farkına varmasıdır. Buna ego katı diyoruz. Nihayet, ki­şinin çevresinden aldığı telkinlerle toplum normlarını kabul eder hale gelmesi, “vicdan”ın belirmesi, süper-ego’nun te­şekkülü olarak tanımlanır. (Din ve İdeoloji)
  • Türkiye'deki en önemli sorun, karşılıklı etkileşimin reddi üzerine kuruludur, çünkü çoğulculuk cephe halinde yaşanabilir, ama önemli olan burada birleştirici bir ilke olabilecek midir, sorusuna geliyorum. Karşılıklı etkileşim başlayabilecek midir, kastvari bölünmenin üstesinden gelinebilecek midir? (Avrupa'da Etik, Din ve Laiklik)
  • Ey adalet isteyenler! Eğer sümüklü böcekler gibi başınızı sallamaya devam ederseniz, müstebitler sesinizi yükseltmenize asla izin vermeyeceklerdir. Siz kölelersiniz... (Yeni Osmanlı Düşüncesinin Doğuşu)
  • Osmanlı İmparatorluğu'nda ezilen ahali arasında yalnız Hristiyan ahaliye önem vermek büyük devletlerin temel hatasıydı. Öte yandan Padişah da Arap vatandaşları darıltmamak için onlara özel ayrıcalıklar veriyordu. Bu politika da doğru değildi. (Jön Türklerin Siyasi Fikirleri)
  • 1890'ların genç reformcular kuşağı tabiatın ve toplumun genel yasaları karşısında insanı ikinci konuma koyan bir toplum ilişkiler anlayışını benimsedi. (Bediüzzaman Said Nursi Olayı)
  • Sadece bize benzeyen ve aynı zamanda bizden farklı olan ve benzerliğin yakını ve ötekiliğin uzağında bizimle var olabilen biri, gerçek ötekiliğin var olduğunu temellendirebilir. (Türkiye, İslam ve Sekülarizm)
  • ..birisi mevcut düzeni beğenmemeye başlarsa o zaman o kısır döngünün içinden çıkmak imkanı belirmiş olur. (İdeoloji)
  • Bilindiği gibi, İmam Gazzali'nin ünlü "Filozofların Tutarsızlığı" (Tehâfutu'l-Felâsife) isimli eseriyle İslam dünyasında felsefi düşünceyi yıktığı ve bu nedenle hem İslam düşüncesinin hem de buna bağlı olarak İslam dünyasının gerilediği görüşü yaygındır. Gerçekte ise İmam Gazzali, İslam dünyasında Ortaçağ düşüncesinin yani Aristoteles felsefesinin ve buna bağlı olarak bilimin bütün disiplinlerini değil, sadece Metafizik disiplinini reddetmeye çalışmış ve bunda da başarılı olmuştur. Buna karşılık Gazzali, bu düĢüncenin öteki disiplinlerini Müslümanlıkla ve özellikle de Sünni düşünce ile bağdaştırmakla kalmamış, "mantık bilmeyenin ilmine itibar yoktur," diyerek Aristoteles mantığını, bütün bilimlerin ve aynı zamanda dini bilimlerin de temeli haline getirmiştir. Böylece Aristoteles düşüncesinin -ki bu, Ortaçağ'da dünyanın her tarafında egemen olan bilim ve felsefe demekti. Metafizik dışında kalan disiplinleri aynı zamanda dini düşüncenin tartışılmaz dayanakları haline gelmişti. (Avrupa'da Etik, Din ve Laiklik)
  • Erich Fromm' a göre modern diktatörlüklerin çıkmasında en mühim amillerden biri , eskiden beri otorite mefhumu üzerinde kurulmuş bir cemiyetten sıyrılan modern insanın mesuliyet yükünün artığı ve bu külfeti üstüne almayı reddettiğidir. (Siyasal ve Sosyal Bilimler)
  • Bütün insanlar insanlıkta ve insan olmakta eşittirler, hiç kimse başkaları üzerinde üstünlüğe veya değere sahip değildir ve herkes kendi hayatını ve hayat koşullarını düzenleme hakkına sahiptir. (Yeni Osmanlı Düşüncesinin Doğuşu)
  • Cahil insanlar devletin ve yurtseverliğin ne olduğunu da bilmezler. (Türkiye, İslam ve Sekülarizm)
  • Gerçekten de Kemalist devrim, birçok tarzda gerçekleştirilebilirdi. Yani bu devrim, eşrafın karşısına etkin bir biçimde çıkan bir devrimsel örgütlenimle; ve/ya da alt sınıflara gerçek hizmetler götürerek; ve/ya da çevresel kitleler üzerinde odaklaşan bir ideolojiyle gerçekleştirilebilirdi. Oysa gerçekte, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranlar, devletin güçlendirilmesini ilk amaç olarak benimsediler ve eşrafa bağımlı kalmayı gerektirse bile bundan vazgeçmediler. (Türkiye'de Toplum ve Siyaset)
  • Dinin toplumsal hayatta oynadığı rol, dini kurumların Cumhuriyet döneminin modernleşme perspektifiyle yaşadığı gerilimli ilişki, toplum bilimleri açısından çeşitli tartışmalara yol açmıştır. Şerif Mardin bu kitapta, 19.yüzyıldaki siyasal tartışmalardan AKP 'ye uzanan gerilim hatlarının siyasal düşüncede ve siyaset sahnesinde nasıl bir rol oynadığını inceliyor. (Türkiye, İslam ve Sekülarizm)
  • - … Kemalizm'de derin, bugünün toplum artışmalarına yönelmiş bir felsefe ve sosyal kuramı arayanların bunu bulamamış olmalarıdır. Sözü edilen toplum itişlerinin bir dinî ve ideolojik çerçeveye girdiklerinde daha az baskıcı olacaklarını hiç sanmam fakat bu durumda günümüzün anlamsız şiddetinin azalmış olacağı çok muhtemeldir. Dinî arayışların günümüzde siyaset düzeyinde bile görünmelerine gelince bu gelişmeleri yukarıda sayılan toplumsal fonksiyon boşlukları açısından olağan saymak gerekir. Çünkü "Tabiat, boşluktan nefret eder!" (Türkiye'de Din Ve Siyaset)
  • Bir kişi kendi çıkarlarını savunmak için fikirlerini hep "kendi tarafına yontarak" ortaya atabilir. Bu ilkel anlamda "ideolojik" bir düşüncedir. Diğer taraftan, bir kimse belirli bir grubun veya kültürün içinden dünya olaylarına baktığı için bu grubun veya kültürün duvarlarını aşamıyorsa -varsayımlarının ötesine geçemiyorsa- bu "sistematik" bir ideolojidir. (İdeoloji)