Türk Mitolojisi 1.Cilt - Bahaeddin Ögel Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Türk Mitolojisi 1.Cilt kimin eseri? Türk Mitolojisi 1.Cilt kitabının yazarı kimdir? Türk Mitolojisi 1.Cilt konusu ve anafikri nedir? Türk Mitolojisi 1.Cilt kitabı ne anlatıyor? Türk Mitolojisi 1.Cilt PDF indirme linki var mı? Türk Mitolojisi 1.Cilt kitabının yazarı Bahaeddin Ögel kimdir? İşte Türk Mitolojisi 1.Cilt kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Bahaeddin Ögel
Yayın Evi: Türk Tarih Kurumu Yayınları
İSBN: 9751628497
Sayfa Sayısı: 745
Türk Mitolojisi 1.Cilt Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Efsanelerin kednilerine Mythus veya Mythe denir. Mitoloji (Mythologie) ise, bu efsaneleri inceleyen ilim koludur.
Eserimizin I. Cildini Efsanelere ayırdık, çünkü efsaneler (Mythes), bir milletin mitolojisinin canlı ve yaşayan varlıkları gibidirler. Türk efsaneleri için, başlıca iki türlü kaynağımız vardır:
- Tarihlerde geçen ve özel olarak eskiden yazılmış Türk efsanleri.
- Halk ağzından derlenmiş efsaneler. Hun, Göktürk ve Uygurlarla ilgili efsaneleri toplama ve inceleme, Çin kaynaklarını yakından tanıyan biri olmamız sebebiyle zor bir mesele teşkil etmedi. Böyle bir eser, ilim adamlarımız için olduğu kadar; Türk aydınları için de faydalı olmalı idi.
İçindekiler:
- Büyük hun devleti ve Türk mitolojisi
- Türklerin kurttan türeyişi
- Ergenekon efsanesi
- Uygurların türeyiş efsanesi
- Oğuz destanı
- Türkmenlerin şeceresi
- Oğuz destanları hakkında bazı notlar
- Han-nâme:
- Yaratılış destanları
- Manas destanı
- Türkler ve moğol mitolojisi
- Türk mitolojisinde "geyik"
- Türk mitolojisinde "kartal"
(Tanıtım Bülteninden)
Türk Mitolojisi 1.Cilt Alıntıları - Sözleri
- Sibirya’da Ongon sayılan hayvanların derileri yüzülüp doldurulurdu. Halbuki Altay dağlarında Hun çağına ait kurganlarda bulunmuş olan kurt figürlerinde, kurtların derileri soyulmuş; fakat içleri doldurulmamıştır. Öyle anlaşılıyor ki Kurt, M.Ö. II. asırda bile iptidaî totem mahiyetini çoktan kaybetmişti. Kurt artık, Hun ve Türk halklarının kutsal bir tılsım veya arması haline gelmiştir.
- güney sibirya türk destanları daima karanlık, mistik ve anlaşılmaları da çok güçtür. esasen tam manası ile mitolojik sayılabilecek olan metinler de bunlar olsa gerektir.
- Doğu da Juan-Juan ve batıda Ak-Hun devletleri arasında kalan Orta Asya daki Türk kabilesine Çinliler Kao-çı (Töles) derlerdi. Çince de Kao-çı demek, “Yüksek tekerlekli arabalara sahip olan” kavimler demekti, öyle anlaşılıyor ki bu kavimler, Çinlilere ve hatta Çinlilerin çok iyi tanıdıkları, Moğollara ve Juan-juan’lara nazaran, daha değişik tipte, tekerlekleri çok yüksek olan arabalar kullanıyorlardı... Daha sonra bu topluluktan M.S. 552 senesinde, Göktürk devleti meydana gelecektir.
- onların oğulları ise, bu kutsal altın yayla atılan gümüş oklar idiler. bu suretle oklar, yayın verdiği hizmeti yerine getiriyorlardı. amacı belirten ve onları göreve gönderen yay, yani boz-ok’lar idiler. bunun içindir ki, ebülgazi bahadır han : “ok elçi demektir, üç-ok boyları da, hükümdarın birer elçileri idiler”, diye bir açıklamada bulunmaktadır. eski Türk devletlerinde, okla haber gönderilirdi. aynı zamanda tâbi devletlere, onlann tâbiiyetlerini tanımanın bir alâmeti olarak okların gönderildiğini de biliyoruz. *
- Mete'nin babasını öldürmesi, Oğuz destanında da görülen Türk mitolojisinin tanınmış bir motifidir. Sigmond Freud, efsanelerdeki bu motife Ödip-Kompleksi demişti. Ödip, Türk mitolojisinde olduğu gibi büyük bir cihangir ve imparator değildi. Babasını da tesadüfen ve gençliğinde gördüğü rüya icabı öldürmüştü. Mete ile Oğuz-Han ise, babalarını töreye ve örfe uymadıkları için öldürmüşlerdi. Freud’a göre çocuk doğup da, annesinin memesini alır almaz, cinsi hayata başlardı. Bu sebeple erkek çocuklarının annelerine karşı olan sevgilerinin altında, cinsî hisler de yatardı. Çocuk büyüdükçe babasını karşısında rakip olarak görür ve babasına karşı şuur altında bir kin duyardı. Çünkü annesi, babasına aitti. Bu hisleri açığa vuramıyan erkek çocuklar, hislerini şuur altında saklar ve bazan da bu hal çocukda hastalık bile yapardı. Freud’a göre şuur altına atılan bu hisler tesirlerini gerçek hayatta değil; masal ve efsanelerde göstermiş ve bu efsaneler de zamanımıza kadar gelmiştir.
- Cengiz-Han’ın atalarından Bodonçar'ın günün birinde yiyeceği bitmiş ve kurtlar tarafından kovalanarak kayaların arasına sıkıştırılmıştı. Av avladıkça, kurtlar da ona yanaşmış ve yiyeceklerini paylaşarak hep beraber yemişlerdi. Bazen kurtlar o kadar obur olmuşlardı ki, Bodonçar’ın nesi var, nesi yoksa hepsini yiyip bitirmişler ve Bodonçar da onların artıklarını toplamaya mecbur olmuştu. Buna rağmen kurtlar ona dokunup da yememişlerdi. Bodonçar, bu suretle bir senesini kurtların arasında geçirmişti.
- yalnız şunu söyliyelim ki, günlük hayatta daha çok mavi rengi gösteren “gök” deyimi, türk mitolojisinde de aynı rengi göstermiyordu. mavi rengin bir çok tonları vardır. türkler yeşile bile gök derlerdi. bu rengin kutsal düşüncede anlamı, daha da değişirdi. “gök yeleli kurt” demek, masmavi yeleli bir kurt demek değildir. bu daha çok, saçların aklığını ifade ederdi. yine daha çok, saçlara düşen aklıkla edinilen tecrübeyi gösterirdi.
- demirci aynı zamanda, insanlara kötülük getiren albastı ruhunun da en büyük bir düşmanı idi. prof. abdulkadir inan’ın anlattığına göre kazaklar, loğusa kadınları kötü ruhlardan korumak için, bir demir parçası veya bir çekiç ellerine alarak: “demirci geldi! demirci geldi!” diye bağırırlarmış. albastı, demirciden korktuğu için, loğusanın yanına yanaşamazmış.
- Görenler göz, işitenler de kulak sahibi olmalıdırlar.
- Oğuz İli'nin göçüp, çekip, yürümediği yol var mı? Evini dikip, oturmadığı yer var mı?
Türk Mitolojisi 1.Cilt İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Uzun zamandır hiç bir kitabı bu kadar uzun sürede okumamıştım. Bana göre; aslında, son derece ilgi çekici, akıcı ve değerli kitap. Hatta 2 ciltten oluşması nedeniyle kitaplar... Hepimizin bildiği üzere dünya üzerinde bazı eski ve köklü milletlerin kendi mitolojileri ve mitolojik kahramanları var. Bunlar içerisinde en yaygını Yunan ve Hint mitolojileri, ancak Türk mitolojisi de Yunan ve Hint mitolojisi kadar köklü fakat yaygın değil. Türk mitolojisini diğerlerinden ayıran bir diğer unsur ise büyük oranda gerçekliklere dayanmasıdır. Oysaki “Mitoloji “ kelimesinin kökü olan “Mit “ kelimesi bile Yunanca da “Masal” anlamına gelir. Yani tamamiyle hayal ürünü olan, gerçeklik dışıdır. Oysaki Türk Mitolojisi gerçek olaylar içerisinde yer alan doğa üstü olayları içermektedir. Bu kitapta hepimizin az yada çok kulak aşinası olduğu Türk destan ve efsanelerini İslamiyeti kabul eden ve etmeyen Türk devletleri açısından ayrı ayrı ele almış ve yorumlamış, gerçeklikleri değerlendirilmiştir. Ayrıca Türkçede yer alan bazı kelimelerin, burçların ve bazı inanışlarımızın nedenlerini anlamlarını detaylı bir şekilde açıklamıştır. (n)
Türk mitolojisini gayet yalın bir dille anlatırken bir çok ritüelden de bahsediyor.Günümüze kadar gelmiş olan bazı atasözü veya deyimleri mitlere dayandırarak keyifli bir okuma süreci oluşturuyor. (Gökçe Acar)
Öncelikle belirteyim ki; elimdeki kitap 71 basımı olması hasebiyle yeni basıma nazaran genişlemesine ele alınmış değildi Türk mitolojisi. Bu sebeple ilerleyen zaman da kitabın yeni basımını da temin edip okuyacağım. Kitabı İlk aldığımda, Türk Mit'indeki tanrıları geniş bir yelpazede okuyacağımı ummuştum. Gelelim kitaba... Daha çok Türk tarihindeki destanlar, efsaneler anlatılar incelenmiş. Altay, Uygur destanlarında ki Oğuz Kağan destanının incelemesi ve Türklerin İslamiyeti seçtikten sonra da Oğuzlar arasında devam eden eski Türk destan ve efsanelerinin İslami figürler ile bezenerek günümüze aktarılması husuna dikkat çekmiş Bahaeddin ÖGEL. Örnek verecek olursak, İslamiyet öncesi Uygur destanlarında Oğuz Kağan gök ve yerin kızlarını hatun olarak alır.Bu kızların Oğuz Kağan ile karşılaşmaları doğa üstü öğeler ile anlatıla gelir. Fakat İslamiyetle birlikte ise bu karşılama günümüz normal evlilik akti gibi sunulmuştur. (Mehmet Cuma ÖZTÜRK)
Türk Mitolojisi 1.Cilt PDF indirme linki var mı?
Bahaeddin Ögel - Türk Mitolojisi 1.Cilt kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Türk Mitolojisi 1.Cilt PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Bahaeddin Ögel Kimdir?
Mehmet Bahaeddin ÖGEL (d. 21 Nisan 1923, Elazığ - ö. 7 Mart 1989), Türk Tarih Profesörüdür.
21 Nisan 1923 yılında, Elazığ’ın Çarşı mahallesinde doğmuştur. İlk ve orta eğitimini Elazığ ve Malatya'da tamamlamış, 1940-41 yılları arasında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü'ne kaydolmuştur.
Şemsettin Günaltay ve Afet İnan’ın okuttukları Orta Asya Türk Tarihini esas alarak bölümüne devam etmiş; Arkeoloji, Sinoloji ve Rusça derslerini de yardımcı branş alarak, 1944-45 yılında fakülteden mezun olmuştur. Mezuniyetinden sonra MEB’e başvurmuş, 30.06.1945’te Erzurum Lisesi Tarih-Coğrafya öğretmenliğine tayin edilmiş ve 31.10.1947 yılına kadar bu görevi sürdürmüştür. 1947 yılında çıkan bir kanundan faydalanarak Prof.Dr. Wolfram Eberhard’ın yanında doktora çalışmasına başlamış; “Uygur Devletinin Kuruluşu” isimli tezini hazırlayarak 1948 yılında doktor ünvanı almış, 1949 yılında G.T.T. kürsüsüne asistan olarak atanmıştır.
Bahaeddin Ögel, çıkan bir yasa sonucu bilgi ve görgüsünü arttırmak üzere dört aylığına İran’a gönderilmiş, aynı yıl Alman Hükümeti’nin bursundan faydalanarak Almanya’ya gönderilmiştir. Almanya ve Türkiye’deki çalışmaları sonucu “Liao Devrinden Önceki Kitanlar” isimli doçentlik tezini hazırlamış ve 1957 yılında Eylemli Doçentliğe atanmıştır. “Alexandre Von Humbold Vakfı” bursundan faydalanarak 1959 yılında tekrar Almanya’ya gitmiştir. 1961 yılında Taiwan Hükümeti'nden Taipei’de ki “National Cheng-chi Üniversitesi”nde misafir öğretim üyeliği daveti almış, 1962-64 yılları arasında Taiwan'da görev yapmıştır. Sino-Turcica adlı eserini tez olarak sunmuş ve 1964 yılında Profesör ünvanı almıştır.
42 yıllık akademik hayatını Ankara Üniversitesi'nde geçirmiş, bölüm başkanlığı yapmış; MEB, MGK, TRT, DPT, TİB, TTK gibi pek çok kuruluşta danışman, raportör, üye veya idareci olarak görev almış; pek çok araştırma enstitüsünde çeşitli ünvanlarla faaliyet göstermiştir. Bahaeddin Ögel, Orta Asya Türk Tarihi ile ilgili Çin arşivlerine inerek araştırmalar yapan sayılı tarihçilerdendir. Özellikle Türk Kültür Tarihi alanında önemli çalışmalar hazırlamıştır. Alman ekol ve metotlarını Türk araştırmacılara tanıtmış ve Türk metotları ile kaynaştırarak özgün bir metot geliştirmiştir. Türk tarihinin bütünlüğü, Türklerin göçebeliği, Türk-Moğol meselesi gibi pek çok tarihsel mesele hakkında tezler ortaya atmıştır. Alanıyla ilgili 20 cilt kitap ve 120'den fazla makale yazmıştır. Almanya, İngiltere, İtalya, Danimarka, Macaristan, Avusturya, İran, Milliyetçi Çin (Taiwan), Moğolistan, SSCB (Türkmenistan, Tacikistan ve Azerbaycan) gibi ülkelerde ilmi çalışmalar yürütmüştür. Almanca, İngilizce, Çince, Farsça, Rusça, Moğolca bilmektedir ve Çağdaş Türk Lehçeleri'ne vâkıftır.
Ankara Üniversitesi’ndeki görevinin yanı sıra Ondokuz Mayıs Gençlik ve Spor Akademisi, Kara Harp Okulu ve Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü’nde, Gazi, Selçuk ve Fırat üniversitelerinde Türk kültür tarihi ve siyasî tarih konularında dersler verdi. 22 Ekim 1984’te tayin edildiği Tarih Bölümü başkanlığından 7 Mayıs 1986’da istifa etti. Türk Tarih Kurumu’nun aslî üyesi olan Bahaeddin Ögel 7 Mart 1989’da Ankara’da vefat etti. Cenazesi 9 Mart’ta Kocatepe Camii’nde kılınan namazdan sonra Karşıyaka Mezarlığı’na defnedildi.
Bahaeddin Ögel Kitapları - Eserleri
- Türk Mitolojisi 1.Cilt
- Türk Mitolojisi 2. Cilt
- Büyük Hun İmparatorluğu Tarihi
- İslamiyetten Önce Türk Kültür Tarihi
- Türklerde Devlet Anlayışı
- Türk Kültürünün Gelişme Çağları
- Türk Kültür Tarihine Giriş (9 Cilt Takım)
- Türk Mitolojisi
- Türklerde Devlet Anlayışı
- Çingiz Han'ın Türk Müşavirleri
- Türk Kültür Tarihine Giriş 1
- Türklerde Devlet Anlayışı
Bahaeddin Ögel Alıntıları - Sözleri
- Saka kavim adı, Herodot'un da gayet kesin olarak dediği gibi, Saca, Greklerin İskit sözü gibi deyimdir. (Büyük Hun İmparatorluğu Tarihi)
- Kırgızların ceza sistemi çok sertti. Memleket meseleleri üzerinde münakaşa yapanlar ve haydutluk edenlerin başları kesilirmiş. Hırsız çocukların kesilen başları, babasının boynuna takılır ve baba kuru kafayı ömrünün sonuna kadar çıkaramazmış. (İslamiyetten Önce Türk Kültür Tarihi)
- Türklerde şahıs köleliğinden ziyade kabile köleliğine rastlamaktayız. (İslamiyetten Önce Türk Kültür Tarihi)
- yalnız şunu söyliyelim ki, günlük hayatta daha çok mavi rengi gösteren “gök” deyimi, türk mitolojisinde de aynı rengi göstermiyordu. mavi rengin bir çok tonları vardır. türkler yeşile bile gök derlerdi. bu rengin kutsal düşüncede anlamı, daha da değişirdi. “gök yeleli kurt” demek, masmavi yeleli bir kurt demek değildir. bu daha çok, saçların aklığını ifade ederdi. yine daha çok, saçlara düşen aklıkla edinilen tecrübeyi gösterirdi. (Türk Mitolojisi 1.Cilt)
- Çin kaynaklarına göre Göktürkler, öldürdükleri insanlar kadar mezarları üzerine taş dikmekte idiler. (İslamiyetten Önce Türk Kültür Tarihi)
- Umumiyetle Göktürkler mezar üzerine bir ev yaparlar ve evin duvarlarına ölünün resimlerini çizerlerdi. (İslamiyetten Önce Türk Kültür Tarihi)
- Öyle anlaşılıyor ki Mete'nin esas adı da eski Türkçe'deki "Bogatur" ve orta Türkçe'deki "Bahadır"dan başka bir şey değildi. (Türk Mitolojisi)
- "At yetiştirme" ve "at kurbanı" geleneklerinin de, Hunlara ait bir âdet olduğu, birçok kimseler tarafından kabul edilmiştir. Bu gibi inanışları biz, en eski Kore'de de görebiliyoruz. (Büyük Hun İmparatorluğu Tarihi)
- "Bir kına iki kılıç sığmaz." (Türk Mitolojisi)
- ''Devlet güçlü oldukça, Türk olmayanlar da, devlet için hizmet vermişlerdi. Onlar da onurlanmış ve devlet içinde saygı bulmuşlardı.'' (Türklerde Devlet Anlayışı)
- Mete, M.Ö. 176 yılında Çin imparatoruna yazdığı mektubunda, söze şöyle başlıyordu: "Gök tarafından tahta çıkarılmış Hunların Büyük Hakanı..." (Türklerde Devlet Anlayışı)
- “Hunlar ancak Osmanlı Türkleri ile mukayese edilebilir.” Otto Franke (İslamiyetten Önce Türk Kültür Tarihi)
- ''Katolik kilisesi, mitolojiden kurtulmuştu. Fakat Hristiyanlık abasına bürünmüştü '' (Türklerde Devlet Anlayışı)
- ''Eski Yunanlılara göre, kendi dil alanlarının dışında kalan bütün kavimler, barbar idiler. Bunlar, hiçbir manevi önem ve değeri olmayan, insanlardı. '' (Türklerde Devlet Anlayışı)
- "altın bir yay gün doğusundan, gün batısına doğru uzanıyormuş. üç gümüş ok ise kuzeye doğru gidiyormuş!"* (Türk Mitolojisi 2. Cilt)
- ''Selçuklular çağında Süryani Mikail, kendi vekayinâmesinde Türklerin Yüce Tanrılarına, Kan Tengri dediklerini yazıyordu.'' (Türklerde Devlet Anlayışı)
- Türklerde kapı, çoğu zaman güneye açılır. Radlof Kumalak falı dolayısıyle verdiği, evin yönleri hakkındaki bilgileri, sunmadan geçemeyeceğiz. Bu falda ev, dokuz bölüme ayrılmıştır. Kapı, (bosaga) yanına, -ev bir ata benzetilerek-, "kuskun yanı" denmiştir. Arkasına "alın" (Mangalai), denmektedir. Sırtımızı kapıya çevirdiğimiz zaman sağ yanımıza gelen taraf, "öz yan" (öz cak), yani kendimizin yanıdır. Sol taraf ise, "Düşman yanı", (duspan cak) idi. Evin tam ortası ise "kalb, yürek", idi. Ocak yeri de burada idi. Bu anlayış Türklerde, ver yer değişmektedir (Türk Mitolojisi 2. Cilt)
- Baba ölünce, oğulun üvey anneleri ile evlenmelerine, levirat denir. Ayrıca bunun yanında bir kardeşin, ölen küçük veya büyük bir kardeşin kanları ile evlendikleri görülür. Bu iki gelenek de, vesikalarımızda görüldüğü gibi, Hunlar arasında yaygındı. (Büyük Hun İmparatorluğu Tarihi)
- "Baş-Hatun", resmî törenlerde de, hakanın yanında bulunurdu... Uygur Hakanlarının, Çin İmparatorunun öz kızı olan, "Çinli Hatunları" da vardı. Eski Türkler bu gibi Çinli Hatunlar için, yine Çince'den gelen "Kon-çuy" deyimini kullanırlardı... (Türk Kültürünün Gelişme Çağları)
- O. Franke, eski Çin'deki silah ve elbise reformlarını, kısa; fakat Çin düşüncesinin gelişme ve değişmesi içinde araştırmıştır. Çin'de eski görüşler, giyinme ve yaşama geleneklerinin değişmesine, şiddetle karşı idiler. Çünkü Konfüçyanizm'de, giyim, müzik ve törenler büyük bir yer tutuyordu. Fakat bu katı töreler de, yavaş yavaş değişmeye başlamıştı. Daha doğrusu yeni düşünce akımları, bu katı törelere karşı gelmişlerdi. (Büyük Hun İmparatorluğu Tarihi)