Türk Dış Politikası Tarihi - Fahir Armaoğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Türk Dış Politikası Tarihi kimin eseri? Türk Dış Politikası Tarihi kitabının yazarı kimdir? Türk Dış Politikası Tarihi konusu ve anafikri nedir? Türk Dış Politikası Tarihi kitabı ne anlatıyor? Türk Dış Politikası Tarihi PDF indirme linki var mı? Türk Dış Politikası Tarihi kitabının yazarı Fahir Armaoğlu kimdir? İşte Türk Dış Politikası Tarihi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Fahir Armaoğlu

Yayın Evi: Kronik Kitap

İSBN: 9789752430549

Sayfa Sayısı: 352

Türk Dış Politikası Tarihi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

“Ortadoğu Türkiye’nin güneyinde çok geniş bir bölgeyi teşkil etmektedir ve bu bölgedeki kuvvet münasebetleri Türkiye’nin kaderini daima yakından ilgilendirecektir. Bin netice Türkiye’nin bölgede barışın korunmasında tanzim edici role ve saldırganlığa karşı da caydırıcılığa sahip olması ve bütün bunları yapabilecek güçte bulunması, daima Arap dünyasının menfaatine olacaktır.”

Prof. Dr. Fahir Armaoğlu

Siyasi tarih araştırmalarının duayeni, ardından bıraktığı eserlerle yeni araştırma konuları için ilham veren Prof. Dr. Fahir Armaoğlu, Türk Dış Politikası Tarihi’nde yakın tarihimizin en önemli meselelerini aydınlatıyor. Armaoğlu’nun dış politikamıza dair araştırmalarını bir araya getiren bu kitap, Cumhuriyet’ten 1980 sonrasına dek çok kritik meselelere temas ediyor, çarpıcı yorumlar sunuyor.

Atatürk’ün dış politika prensiplerinin üzerine titizlikle eğilerek başlayan kitap, Çanakkale Muharebeleri ve Milli Mücadele döneminde Rusya ile olan ilişkilerimizi analiz ediyor. Ardından II. Dünya Savaşı’ndaki denge politikamız ve dönemin en çok konuşulan ülkelerinden Hitler Almanyası ile 1933-1941 yılları arasındaki ilişkilerimizi sorguluyor.

Türkiye’nin geçmişten günümüze en yoğun ilişkilerinin olduğu Ortadoğu, Armaoğlu’nun bu eserinde büyük bir yer tutuyor. Arap Dünyası’nın geçmişi ve yakın dönemin İslâmî akımlarına kadar İran ve Suudi Arabistan gibi ülkelerle olan irtibatımıza Armaoğlu çok önemli yorumlar getiriyor.

Dünüyle, bugünüyle, yarınıyla Türkiye ve Batı Dünyası arasındaki ilişkiye dair araştırmalarla süren kitap 1982’de Türk Dış Politikası, Amerikan-Rus Dosyası ve Avrupa politikasında Polonya ile son buluyor. Türk Dış Politikası Tarihi; siyasi tarih okumaları yapmayı seven herkese hitap eden bir referans kitap…

Türk Dış Politikası Tarihi Alıntıları - Sözleri

  • Atatürk, bağımsızlığı bir milletin, daha doğrusu Türk milletinin şeref ve haysiyeti ile yakından ilgili görmüştür.Nutuk'un başında, yeni ve bağımsız bir Türk devleti kurmaya karar verdiğini söyledikten sonra şöyle diyordu: "Esas, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır.Bu esas ancak tam bağımsızlığa sahip olmakla temin olunabilir."
  • Osmanlı İmparatorluğu'nun tarih sahnesinden çekilmesi, iki bölgede büyük bir boşluk, bir "power vacuum" meydana getirmiştir ve bu boşluğu doldurma mücadelesi, bu iki bölgede devamlı istikrarsızlıklara sebep olmuştur. Bunlardan biri Balkanlar, diğeri de Ortadoğu'dur
  • Bugün artık bütün dünyada kabul edilmektedir ki, Ortadoğu'da bir süre sonra "su" petrolden daha hayati bir nitelik ve önem kazanacaktır ve muhtemeldir ki, Ortadoğu politikaları üzerinde petrolden çok daha etkili bir rol oynayacaktır.
  • Türk dış politikasının temel prensibi, Türk devletinin millî menfaatlerini her şeyin üstünde tutmaktır. Atatürk bu hususta şöyle demektedir. "Milletlerin siyasetinde ancak menfaatleri vardır. Kimsenin kimseye dost olamayacağını bilelim."
  • Atatürk'ün Batı'ya olan bağlılığı ve batılılaşmaya verdiği ehemmiyet, Batı'ya hususi bir alâka ve sempati duyduğu için değil, Batı'nın çağın en ileri medeniyetini temsil etmesindendir. Yani Atatürk için batılılaşma, medenileşme ile aynı manadadır.
  • Arap ülkeleri, Hristiyanları - birkaç istisna dışında- Müslüman Türklere karşı desteklemiştir.
  • Atatürk dış politika hakkında şöyle demektedir: dünyanın filan yerinde bir rahatsızlık varsa bana ne? Dememeliyiz. Böyle bir rahatsızlık varsa tıpkı kendi aramızda olmuş gibi onunla alakadar olmalıyız. Hadise ne kadar uzak olursa olsun bu esastan şaşmamak lazımdır.
  • Atatürk Türk milliyetçiliği için şöyle denmektedir: Bize milliyetçi derler fakat biz öyle milliyetçileriz ki bizimle işbirliği eden bütün milletlere hürmet ve riayet ederiz. Onların bütün milliyetlerinin gereklerini tanırız. Bizim milliyetçiliğimiz herhalde bencil ve gururlu bir milliyetçilik değildir.

Türk Dış Politikası Tarihi İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Eserde Atatürk dönemi dış politikasından başlayıp kronolojik bir ilerleme sonucunda 1982 Polonya kısmı ile biten bir içerik bulunmakta. Sadece Türk dış politikası işlenmemiş olmakla birlikte Amerika-Rusya ilişkileri, Orta Doğu dengeleri ve genel 1. ve 2. Dünya Savaşları ve daha birçok konuyla ilgili okuma yapmanın mümkün olduğu bir eser. Kitabın eksi yanı olarak da 1980’lerde yazılmış olması geliyor. Yani kitaba göre Sovyetler Birliği hala dağılmamış, bu da güncel olma açısından son kısımda bir eksiklik oluşturmuş. Dünyaca ünlü Brzezinski’den de alıntılar yapan bu kitaptan ben birçok şey öğrendim, okurken notlar alıp araştırmalar yaptım, iyi okumalar. (Cem)

Türk Dış Politikası: Türk Dış Politikası *** Siyasi Tarih Profesörü unvanına sahip Fahir Armaoğlu, “Türk Dış Politikası Tarihi” eseri, son yüzyılı Batı Ülkeleri ile Ortadoğu coğrafyasında ki siyasi olaylar karşısında Türkiye’nin durumunu anlatıyor. Devletlerin doğup öldüğü Doğu Avrupa ile Ortadoğu da siyasi sancılar varlığını halen sürdürmekte. Askeri müdahaleler bu gün yerini ekonomik müdahalelere bırakması ülkesin dış politikalarını daha da zor bir duruma bırakmıştır. Türkiye’nin merkezi bir konuma sahip olması, tüm olaylardan etkilenmesine neden olmuştur. Armaoğlu, Türkiye’nin dış kriterlerini diğer ülkeler karşısında nasıl şekillendiğini örnekleriyle anlatıyor. Armaoğlu, “Türk Dış Politikası Tarihi” ‘ni Atatürk’ün dış politikasının prensiplerini anlatarak kitabın giriş kısmını oluşturuyor. İki ayrı safhada oluşan dış politika; birincisi Milli Mücadele dış politikası, ikincisi Türkiye Cumhuriyetinin dış politikasıdır. Birincisi dış politikanın kuruluşunu tamamlarken, ikincisi dış politikada yeni bir yolun oluşumunu çizdi. Armaoğlu, iki başlıkla Atatürk'ün dış politikaya dair prensiplerini anlatarak kitabın giriş kısmını oluşturur. Bundan sonraki başlığı ise Çanakkale Muharebesinde ve Milli Mücadele döneminde yanaşa bildiğimiz tek Avrupa ülkesi olan Rusya’yla giriştiğimiz dış politikayı anlatır. Batı Avrupa’ya karşı ilk defa Doğu Avrupa yani Rusya’yla diplomatik ilişkilere giriyoruz. Milli mücadelede kendimizi kanıtlayarak Rusya’nın desteğini almayı başararak Milli Mücadele dış politikası dönemini tamamlıyoruz. Bu dönem bitince dış politika konusunda Rusya ile Amerika arasında denge politikasına yönelerek Türkiye’nin çıkarlarını koruyoruz. Armaoğlu kitabında “Denge Oyunu” başlığı ile II. Dünya Harbinde Türkiye’nin dış politikasından bahseder. Dördüncü ile beşinci başlıklar ise Ortadoğu ile Batı Avrupa ile Türkiye’nin bulunduğu dış politikaları ile kitabı tamamlar. Fahir Armaoğlu, Türk Dış Politikası Tarihi, Kronik Kitap. Yunus Özdemir. (Yunus Özdemir)

Bu kitabın bendeki yeri çok çok farklı sevdiğim, hayat arkadaşım olan eşim ile bu kitap sayesinde tanışmasak da bu kitap sayesinde konuşa konuşa birbirimizi daha yakından tanıma fırsatı bulduk ve önce sevgili sonra da hayat arkadaşı olduk. Hatta Bu incelemeyi çocuğumuz kucağımdayken yazıyorum. Kitap hakkındaki görüşlerim; Aklım almıyor; bütün bir neslin neredeyse tamamına yakını “Yakın” tarihimizi bilmiyoruz ve dünya tarihi konusunda ucundan köşesinden üstün körü bir kaç bilgi kırıntısı veriliyor eğitim sistemimizde. Bunun üniversitede okuduğumuz bölümle veya yaptığımız işle hiç bir alakası yok. Fahir Armaoğlu, Fuat Sezgin, Halil İnalcık veya artık kimi seviyorsak onu okumamız lazım. Fahir Armaoğlu’nun kitapları bana en beğendiğim romanlardan bile daha akıcı daha ilgi çekici geliyor. Elimden bırakasım gelmiyor ve her seferinde ne kadar az şey biliyormuşum bu kadar hayati meselelerde diyorum. Nasıl ve neden gerilemişiz, nelerle yükselişe geçmişiz bunları görmezsek geleceği nasıl şekillendireceğiz gençler olarak bilmiyorum. Tavrımız duruşumuz karakterimiz olmadan nasıl medeniyetimizi daha gelişmiş hale getireceğiz ve daha da vahimi nasıl yok olmaktan kurtaracağız... Neyse çok fazla söylendim. İki insanın birbirini tanımasının en iyi yolu kitaplar diyerek bu yazıya son veriyorum. (Sözer ŞEKEROĞLU)

Türk Dış Politikası Tarihi PDF indirme linki var mı?

Fahir Armaoğlu - Türk Dış Politikası Tarihi kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Türk Dış Politikası Tarihi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Fahir Armaoğlu Kimdir?

Ülkemizin siyasi tarih alanında en tanınmış isimlerinden biri olan Prof. Dr. Fahir Armaoğlu 1924’te Gelibolu’da doğdu. İlk ve orta öğretimini Balıkesir’de yaptıktan sonra, 1943’te o zamanki adıyla Siyasal Bilgiler Okulu’na girdi ve 1947’de bu okulun Siyasi Şubesi’nden mezun oldu. 1953’te “Seçim Sistemleri” adlı doktora tezi ile Ankara Hukuk Fakültesi’nden Hukuk Doktoru unvanını aldı.

1953–1954 tarihlerinde ABD’nin Minnesota Üniversitesi’nde Kamu Yönetimi öğrenimi gördü. 1959–1960’da Harvard Üniversitesi’nin Russian Research Center’ında ve 1960–1961’de de Stanford Üniversitesi’nin Hoover Institution on War, Peace and Revolutions’ında Sovyet Rusya üzerine inceleme ve araştırmalar yaptı. Prof. Armaoğlu, 1963’te Siyasi Tarih Profesörü oldu.

1976 Ekim’inde Ankara Üniversitesi’nden ayrılan Prof. Armaoğlu, Türk Tarih Kurumu Üyeliği ve Atatürk Yüksek Kurumu Üyeliği görevlerinde bulundu. Prof. Armaoğlu İngilizce ve Fransızcanın yanında Rusça da biliyordu. 10 Haziran 1998’de vefat etti.

Fahir Armaoğlu Kitapları - Eserleri

  • 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
  • Türk Siyasi Tarihi
  • 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi - 1789-1914
  • Türk Dış Politikası Tarihi
  • Türk-Amerikan İlişkileri 1919-1997
  • Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları

Fahir Armaoğlu Alıntıları - Sözleri

  • Nasıl bir insan, insan olması dolayısıyla birtakım temel hak ve hürriyetlere sahip bulunuyorsa, bir millet de, bir bütün olarak, hürriyetine, yani bağımsızlığına sahip olma hakkına sahiptir. (20. Yüzyıl Siyasi Tarihi)
  • Atatürk'ün Batı'ya olan bağlılığı ve batılılaşmaya verdiği ehemmiyet, Batı'ya hususi bir alâka ve sempati duyduğu için değil, Batı'nın çağın en ileri medeniyetini temsil etmesindendir. Yani Atatürk için batılılaşma, medenileşme ile aynı manadadır. (Türk Dış Politikası Tarihi)
  • 1954-1959 arasındaki Orta Doğu buhranlarının en mühim neticelerinden biri, hiç şüphesiz, Sovyet Rusyayı Orta Doğu politikasının aktif bir unsuru haline getirmiş olmasıdır. (20. Yüzyıl Siyasi Tarihi)
  • Necip, İngiltere'nin 1926 antlaşması ile Mısır'a modern bir ordu sağlamayı vaat ettiği halde, sağladığı silah kuvvetlerin, ancak cenaze merasimlerinde kullanılabilecek bir kuvvetten ibaret olduğunu ifade etmiştir. (Türk-Amerikan İlişkileri 1919-1997)
  • 1922 yılının, Amerika'nın Türkiye politikası bakımından önemli bir olayı da Büyük Taarruz ve Büyük Zafer üzerine Anadolu'dan kaçarak Izmir'e yığılan Rum halk ile Yunan askerlerinin tahliyesin de Ingiltere'nin, Amerika'ya başvurup, Amerikan savaş gemilerinin de bu tahliyeye yardım istemesi üzerine Amerika'nın gösterdiği tepkidir. İngiltere'nin israrları üzerine nihayet tepesi atan Amerikan Dışişleri Bakanı Hughes, Ingiliz Büyükelçisi'ne şunları söylemiştir: "Birleşik Amerika, Anadolu'nun nüfuz bölgelerine parsellenmesinden hisse istememiştir. İstanbul'da girişilen entrikaların da hiçbirine bulaşmamıştır. Yunan ordularının son bir buçuk yılda (Anadolu'da) uğradığı felaketlerden de sorumlu değildir. Asıl sorumlu olan son bir buçuk yıllık Avrupa diplomasisidir. Şunu da belirtmek isterim ki, Ingiltere'nin Imparatorluk ihtirasları ve karşılaştığı güçlükler ne olursa olsun, Amerikan Hükümeti'nin bu ihtiraslar ve güçlüklerle bir ilgisi yoktur." (Türk-Amerikan İlişkileri 1919-1997)
  • Arap ülkeleri, Hristiyanları - birkaç istisna dışında- Müslüman Türklere karşı desteklemiştir. (Türk Dış Politikası Tarihi)
  • .... Bitlis ve Muş'un "Ermeni" şehirleri olduğunu söylüyor, fakat bu iddiasını rakamlara ve belgelere dayandırmaktan kaçmıştır. Tarih hocalığı yapan ve 1890'da Princeton Üniversitesi'nden Profesör unvanını alan, yani güya bilim adamı olan bu zat, Ermeni propagandası ağzı ile, Bitlis ve Muş'un "Ermeni" şehirleri olduğunu söyleyip işin içinden sıyrılıveriyor. Herhalde, " milliyetler ilkesi"nin ciddi ve bilimsel uygulaması bu değildir. (Türk-Amerikan İlişkileri 1919-1997)
  • Laiklik , insan aklının hür çalışmasını sınırlayan dinsel bağnazlığa karşı, akılcılığın hürriyetini savunmaktır. (Türk Siyasi Tarihi)
  • Zaferin yüz tane babası vardır fakat hezimet yetimdir. (20. Yüzyıl Siyasi Tarihi)
  • Oniki Ada'yı Yunanistan'a verdirmek için her türlü çabayı harcayan Amerika ve İngiltere'nin tutumlarında kendilerine destek yaptıkları en mühim nokta, Oniki Ada'nın halkının çoğunluğunun Türk değil, Rum olmasıdır. Hatta Bevin, sırf bu sebepten Oniki Ada'yı İtalya'nın bir sömürgesi saymamakta yani Yunanistan'ın tabii toprağı telakki etmektedir. Bu bizim için hazin bir durumdur. Çünkü 400 yıl egemenliğimiz altında tuttuğumuz adalarda bir Türk çoğunluğu kuramamışız. Diğer Ege adaları için de aynı şey söz konusudur. Bugün Bulgaristan'ın bir milyondan fazla soydaşımızı ''eritmek'' için giriştiği caniyane teşebbüslere bakınca, Osmanlı Devleti'nin ''uygar'' sömürgeciliğinin isabetli olup olmadığı konusunda insan ciddi tereddüte düşüyor. (Türk Siyasi Tarihi)
  • Gibbons'a göre, Osmanlıların hoşgörüsü ister siyaset ister halis insaniyet, isterse lâkaydi neticesi meydana gelmiş olsun, şu gerçeği itiraz edilemez ki, Osmanlılar yeni çağda milliyetlerini tesis ederken, dinî hürriyet ilkesini temel taşı olarak vazetmiş ilk millettir. (Türk Siyasi Tarihi)
  • Amerikan diplomasisinin, Türkiye ile ilgili projesi, en yüksek noktasına, Türkiye'nin 1952'de NATO'ya katılması ile ulaşmıştır. 1949 ile 1952 arasındaki süre, Türkiye ile Amerika arasında bir çıkar anlaşmazlığının ifadesi değil, İngiltere'nin egoist ve emperyalist tasalarının Türkiye'yi ve hatta Amerika'yı kösteklemesinin hikâyesidir. (Türk-Amerikan İlişkileri 1919-1997)
  • Ali Paşa'nın Avrupa hükümdarları ve devlet adamları nezdinde büyük ünü ve prestiji vardı. III. Napolyon, "Ali Paşa gibi bir Hariciye Nazırı bulabilsem" demiştir. Kont Cavour ise, "Paris Kongresi'nde Ali Paşa çapında başka bir diplomat yoktu" demiştir. III. Napolyon'un Sedan'da esir düşmesi üzerine Bordeaux'da kurulan geçici hükümetin başı Thiers, Bismarck'in barış şartlarını kabul ettiğinde, Fransız Milli Meclisi'nde eleştirilere uğradığı zaman, kendisini savunmak icin, "Bu hususta dost devletlerin ve hatta Ali Paşa'nın dahi fikrini aldım" cevabını vermiştir. Rivayet olunur ki, Ali Paşa'nın ölümünden sonra, Heyet-i Vükela'da (Bakanlar Kurulu), önemli bir konuda yabancı devletlere bir nota yazılacağı zaman, Ali Paşa'nın Hazine-i Evrak'da bulunan nota müsveddeleri incelenip ona göre nota yazdırılmış. (19. Yüzyıl Siyasî Tarihi - 1789-1914)
  • Atatürk Türk milliyetçiliği için şöyle denmektedir: Bize milliyetçi derler fakat biz öyle milliyetçileriz ki bizimle işbirliği eden bütün milletlere hürmet ve riayet ederiz. Onların bütün milliyetlerinin gereklerini tanırız. Bizim milliyetçiliğimiz herhalde bencil ve gururlu bir milliyetçilik değildir. (Türk Dış Politikası Tarihi)
  • Mısır Hidivi Mehmet Ali Paşa, Süveyş Kanalı'nın açılması fikri kendisine iletilince "Boğazlar, Osmanlı Devleti'nin felaket sebebi oldu. Ben de Mısır'da bir Boğazlar Meselesi yaratmak istemem" demişti. (19. Yüzyıl Siyasî Tarihi - 1789-1914)
  • Bizim için Musul bir vatan meselesi, sizin için ise bir petrol meselesidir. (Türk Siyasi Tarihi)
  • Arap ülkeleri savaş karşısında Mısır'ı desteklediler. Fakat bu destekleme diplomatik olmaktan öteye gitmedi. Mesela, İsrail'in komşuları Suriye ve Ürdün İsrail'e saldırmaya cesaret edemediler. Bunlar seferberlik ilan etmekle beraber, Suriye ve Suudi Arabistan İngiltere ve Fransa ile, Irak ve Ürdün ise sadece Fransa ile diplomatik münasebetlerini kestiler. (Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları)
  • Osmanlı İmparatorluğu'nun tarih sahnesinden çekilmesi, iki bölgede büyük bir boşluk, bir "power vacuum" meydana getirmiştir ve bu boşluğu doldurma mücadelesi, bu iki bölgede devamlı istikrarsızlıklara sebep olmuştur. Bunlardan biri Balkanlar, diğeri de Ortadoğu'dur (Türk Dış Politikası Tarihi)
  • Azınlik Alt-Komisyonu'nun 6 Ocak 1923 günü yaptığı oturumda, azınlıklarla ilgili maddelerin görüşülmesinin bitmesi üzerine, Başkan Montagna Ermeni meselesi ile ilgili bir bildiri okuyarak ve devlet içinde devlet yaratma arzusunda olmadığını da belirterek, Anadolu'da bir Ermeni yurdu kurulması istedi. Arkasından söz alan Ingiliz delegesi Rumbold da Montagna'yı destekleyince, Türk delegesi Dr. Rıza Nur Bey de söz istedi Bundan sonrasını Dr. Rıza Nur Bey'den dinleyelim: 6 Kanunusani 1923 celseleri sonlarında Montanya Ermeni yurdu meselesine geçti. Dedim ki: "Itilaf Devletleri Ermenilere kendilerine siyasi âlet yapmışlar, ateşe salmışlardır. Kendi devletleri aleyhine isyan ettirmişlerdir. Bunun neticesi, onların te' dibi olmuştur. Te' dip ile, sarî hastalık, açlık ve hicret ile kırılmışlardır. Bunun bütün mesuliyeti bize değil, Itilaf devletlerine aittir. Ermenilere mükâfat lazımsa siz verin! El malı ile dost kazanılmaz. Ermeniler mazlum imiş, onlara yurt, istikbal verilmeliymiş! Biz bunlara kaniiz. Ancak dünyada mazlum millet bir tane değildir. Mısır hürriyeti için bir kaç defadır ve daha dün kan içinde çalkandı. Hindistan, Tunus, Cezayir, Fas, hürriyetini, yurdunu istiyor. Hatta Irlandalılar yurtları, istiklalleri için kaç asırdır, ne kadar kan döktüler. Siz bunlara istiklállerini, yurtlarını verin, biz de Ermenilere derhal verelim. Bütün bu okuduklarınız keenlemyekúndur. Bu dahilinde burada duramayız. Celseyi terk ediyorum" dedim. Ayağa kalktım. Zabıtnameye sözlerimin bu son kısmını da geçmemişler. Zaten zabıtnameler ile istedikleri gibi oynuyor, tağsiş yapıyorlardı... Montanya pürtelaş celseyi terk edemezsin!" diye bar bar bağırmaya başladı. Yırtınıyor... Yürüdük. Montanya hâlâ bağırıyor: "celseyi terk edemezsiniz" diyor, tepiniyor... Biz de çıktık gittik". (Türk-Amerikan İlişkileri 1919-1997)
  • İşgalci devletler kendi tasarladıkları barış anlaşmasının karşısında en büyük engel olarak Atatürk ve Milli Mücadele ‘yi görmekteydiler. Ne var ki, bu işgale cevap olarak 23 Nisan 1920’de Ankara’da TBMM’nin açılması ile milli mücadele çok daha güçlenerek ve yeni bir devletin ilk büyük temeli atılacaktır. (Türk Siyasi Tarihi)