akademi
Turkcella

Totem ve Tabu - Sigmund Freud Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Totem ve Tabu kimin eseri? Totem ve Tabu kitabının yazarı kimdir? Totem ve Tabu konusu ve anafikri nedir? Totem ve Tabu kitabı ne anlatıyor? Totem ve Tabu PDF indirme linki var mı? Totem ve Tabu kitabının yazarı Sigmund Freud kimdir? İşte Totem ve Tabu kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 02.04.2022 04:00
Totem ve Tabu - Sigmund Freud Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Sigmund Freud

Çevirmen: Kamuran Şipal

Orijinal Adı: Totem Und Tabu

Yayın Evi: Say Yayınları

İSBN: 9786050201086

Sayfa Sayısı: 240

Totem ve Tabu Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Freud’a göre ilkel insan bizim çağdaşımız sayılır. Tarihöncesi çağlardaki insanların geçirdiği evreler, gündelik yaşamlar, sanatları, oluşturdukları söylenceler ve mitlerde gelişim sürecimizin önceki basamakları hakkında ciddi izlere rastlar, onlarda kendimize benzerlikler buluruz. Bugün bazı topluluklarda izlerine rastlansa da Freud’un deyimiyle dinsel-sosyal bir kurum olan totemizmin etkilerinin azalmasına karşılık, tabu konusu farklı biçimlere bürünerek de olsa azımsanmayacak derecede yakınımızda durur. Freud’un eserini kaleme alırken belirttiği gibi Totem ve Tabu, bu alanda ele alınan ilk ciddi çalışma olmasının yanıı sıra, psikanalizin bakışı? açısıı ve bulgulamalarıyla toplum psikolojisinin kemikleşmiş? sorunlarına yönelik bir çözümleme denemesi; etnologlar, filologlar, folklorcular ve psikanalistler için kendi ilgi alanlarıyla bağlantıı kurabilecekleri bir köprü inşaasıdır.

Totem ve Tabu Alıntıları - Sözleri

  • Belli bir kişiye duyulan yoğun sevgi ve şefkatin yanında hemen her zaman bilinçdışı düzeyde saklanan bir düşmanlık vardır.
  • Bilinçdışında olup bitenler yok edilemez ve düzeltilemezler.
  • Vicdan, içimizde yaşayan belli isteklerin uygunsuzluğuna ilişkin iç algıdır.
  • Şunu biliyoruz ki, ölüler güçlü birer hükümdardır.
  • Yiyeceğin tanrıyla paylaşılması aynı özden geldiklerini ifade etmenin bir yoludur. Bu nedenle yabancı olarak görülen biriyle yemek paylaşılmaz.
  • Java'nın bazı bölgelerinde ekilen pirinçlerin çiçeklenme dönemi yaklaştı mı, karı koca köylüler geceleyin kalkıp yolu tutar, tarlaları önünde sergiledikleri cinsel birleşmeyle pirinç ekinini şevke getirip, bereketli olmaya isteklendirirler.
  • Ebeveynleri genç tutanın çocuklar olduğu söylenir. Gerçekten de bu anne ve babaların çocuklarından sağladıkları en değerli ruhsal faydalardan biridir.
  • Psikanalizden öğrendiğimize göre, oğlan çocuklarının ilk seçtikleri seksüel obje yasaksevisel nitelik taşır, anne ve kız kardeş gibi yasak kişilere yöneliktir.
  • En güçlü bir baskılama bile asıl duyguların yerini çarpıtılmış yerdeş duyguların almasını ve bunlardan kaynaklanacak tepkileri önleyemeyecektir.
  • Baba tanrıların oluşturulmasıyla babasız toplum giderek ataerkil topluma dönüşmüştü.
  • Totemin geçerli olduğu hemen hemen her yerde, aynı toteme mensup kişilerin birbirleriyle cinsel ilişkiye girmeyeceği, dolayısıyla evlenemeyeceği yasası da geçerlidir. Toteme bağlı egzogamidir bu.
  • Genelde, eti yenebilen zararsız ya da tehlikeli, korkulan bir hayvan, nadiren de bir bitki ya da doğa gücüdür (yağmur, su) ve totem ile tüm kabile arasında çok özel bir ilişki vardır. Totem her şeyden önce kabilenin atası, ayrıca kehanetler gönderen koruyucu ruhu ve yardımcısıdır; başkaları için tehlikeli olsa bile kendi evlatlarını tanır ve sakınır.

Totem ve Tabu İncelemesi - Şahsi Yorumlar

BÜTÜN ERKEKLER BİRAZ OİDİPUS'TUR BE GÜZELİM!: TOTEMLERİMİZ İncelemeye başlarken isterseniz Freud'un ''Totem ve Tabu'' hakkında fikirlerini ve bu kavramların kökeni hakkında bilimsel verileri esas alarak değerlendirdiklerini masaya yatırmak yerine,evvela kelimelerin halk nazarında değerleri,ritüelleri ve yaygın olarak yanlış tanımları hakkında bilgi sahibi olalım,ardından konuyu Freud ve bilim nazarında enikonu değerlendirelim! *Totem Ne Demek Bu sözcüğün kökeni nerden gelmektedir, aslında gerçek anlamı ile totem ne demek gibi sorular aklınıza gelmiş olabilir. Bu nedenle bu kavram ile ilgili merak edilen her şeyi sizler için detaylı olarak anlattık. Bu kavram asıl anlamı ile Avustralya ve Kuzey Amerika’da yaygın olan bir inanç biçimidir. Ülkemizde bir çok kişi tarafından sapkınlık olarak nitelendirilen bu inanışta insanlar, hayvanları, ağaçları, taşları ya da herhangi bir nesneyi kutsal olarak benimsemektedir. Totem inancına inanan kişiler kutsal saydıkları nesnelerden bir takım isteklerde bulunurlar ve isteklerinin gerçek olması için onlara taparlar. Aslında bu inanışı benimseyen kişiler için bir tür putlara tapma eylemi gerçekleştirdikleri yönünde nitelendirme yapabiliriz. Totem inanışın da bu dine mensup insanlar gerçekleşen dileklerini taptıkları nesne’nin gerçekleştirdiğine inanmaktadırlar. Batıl bir inanç olan bu kavram, ülkemizde ise bir inanış olarak düşünülmemektedir. Hatta totem yapan insanların bir çoğu totemin gerçekte bir inanç biçimi olduğunu bile bilmemektedir. Halk arasında bu tür eylemler tamamen takıntı olarak yapılan ya da şans ve uğur getirmesi amacı ile yapılan davranışlardır. *Totem Nasıl Yapılır Aslında herkesin kendisine özgü belirlediği bir takım totem çeşitleri vardır. Kimisi herhangi bir eşyayı uğurlu ya da şans getirici olarak görüp onu yanında taşıyarak isteklerine kavuşacağını düşünürse totem yapmış olur. Totemin bir başka yapılma türü ise gerçekleşmesini istediğiniz olay gerçek olana kadar belirlediğiniz bir davranışı yapmaktan kaçınmanız ya da özellikle belirli bir davranışı yapmanız gerektiğidir. Mesela tuttuğunuz takımın maçını izlemediğiniz de kazandığını düşünüyorsanız ve takımınızın kazanması için maçları seyretmiyorsanız bu da bir çeşit totemdir. Uğurlu bir kalem belirleyerek her sınava onla girmek ve bu kalemin başarılı olmanız da etkisi olduğuna inanmanız da toteme örnek gösterilebilir. *Totem Çeşitleri Nelerdir Sözlü Yapılanlar: Uğurlu geldiğine inanılan bir kelimenin defalarca söylenmesi şeklinde yapılan toteme sözlü totemler denilmektedir. Mesela karşılaşmak istediğiniz bir kişinin adını bütün gün içinizden ya da sesli olarak tekrarladığınız da o kişiyi göreceğinize inanmak. -Eylemlerle Yapılanlar: Bu çeşit totemlerin iki türü vardır. İlk olarak herhangi bir eylemin yapıldığında uğur getirdiğine ve isteğin gerçekleştiğine inanılan totemdir. Sigara yakıldığında otobüsün daha erken geldiğini düşünmek bu çeşit totemlere bir örnektir. Diğeri ise herhangi bir eylemi yapmayarak istedğin gerçek olacağına inanmaktır. Sınav sonucunu kendisinin yerine arkadaşının bakmasını istemek de bu toteme örnek gösterilebilir. -Düşünce ile Yapılanlar: Bu eylemler sadece düşünerek yapılmaktadır. Örneğin sevdiği kişiye kavuşmak için sürekli onu düşünmek. -Birleşik Yapılanlar: Diğer totemlerin iki ya da daha fazlasının birlikte yapılmasına da birleşik totemler denilmektedir. *Totem İnancına Göre Tapınma Nasıl Olur Totem inancına inanan insanlar ülkemizdeki anlamı ile eylem yapmamaktadır. Hatta Totemizm’e inanlar, yani totemi bir din olarak benimseyenler yaptıkları eylemi totem yapmak olarak nitelendirmek yerine bir tür ibadet olarak görmektedirler. Onlar için totemin anlamı kutsallaştırdıkları objeye verilen isimdir. Toteme inananlar kutsal sayılan nesne sayesinde, yani belirledikleri totem sayesinde var olduklarına inanmaktadırlar. Totemlerinin onları kötülüklerden koruduklarını ve dileklerinin ancak onların isteği doğrultusunda kabul olacağına inanırlar. Başlarına gelen kötü olayları ise totemlerinin kendilerini cezalandırdığı yönünde yorumlamaktadırlar. Totemizm’e göre çeşitli ayinler düzenlenir. Bu ayinler ile totem inancı benimseyen kişiler, totemlerinden kendilerine yardım etmesini istemek için totemin etrafında şarkılar ve müzik eşliğinde dönerek dua ederler. *En Çok Yapılan Totemler Farkında olmadan aslında bir çoğumuz günlük yaşantımızda bir çok totem yapmaktayız. Kötü bir şey duyulduğunda kulağı çekmek ve tahtaya vurmak bile bir tür totemdir. Çünkü eski batıl inançlara göre tahta kutsal sayılmaktaydı ve bu şekilde tahtanın kendilerini koruduğuna inanılmaktaydı. Ayrıca kara kedi görüldüğünde uğursuluk getirdiğini düşünerek saçı tutmak da totem çeşitleri arasında bulunmaktadır. Burada kutsallaştırılan nesne ise saçtır. Merdiven altından geçmemek, ceviz ağacı altında oturmamak, 13 rakamını uğursuz saymak gibi anlamadan yapılan bir çok yaygın eylem toteme örnek olarak gösterilebilir. Bilinçli olarak yapılan yaygın totemler ise sınavlara uğurlu kalem ile girmek, maç izlerken uğurlu kazak giymek, bir iş görüşmesine giderken uğurlu bir kolye ya da saati takmak gibi yapılan davranışlardır. KAYNAK:https://www.biobilgi.com/totem-ne-demek-totem-nedir/ TABULARIMIZ Tabu nedir? Polinezya dilinde bir kelimedir. Genel olarak ilkel yerlilerin kutsal saydığı eşya veya şahıs, ya da hareketlerdir. Bu yerlilerin inanışına göre tabu özelliği başkasına da geçer, mesela bir kimse, tabu sayılan bir puta dokunursa kendisi de tabu olur ve kutsallık kazanır. Etnologlar tarafından Polinezya dillerinden alınıp kullanılmaya başlanmıştır. "Kutsal" nesnelerde olduğu gibi çelişkili bir yapısı vardır, iki karşıt anlamı da taşır. Hem "kutsal" hem "kirlenmiş" şeyler tabu olabilirler. Örneğin "kirlenen" kişiler, nesneler "kutsal" olandan ayrı tutulmalıdır. "Tabu" karşılığında birçok dilde kullanılan sözcükler de iki zıt anlamı birden taşırlar. Hastaları ve ölüleri toplumun geri kalanından ayırmak en eski zamandan beri bir gelenektir. Bazı tabular ise kadınlara, cinselliğe, doğuma veya belli olaylara yöneliktir. Dövüşte ölmüş bir horozu yemek, reisi silah altında olan bir evin erkek hayvanını öldürmek vb. Bazı tabular geçici, belli dönemler içinken bazıları süreklidir. Bazı kozmik ya da kutsal sayılan bölgeler, kimsenin yaklaşmaya cesaret edemediği yerler, bazı mezarlar gibi. Bugün farkında olmadan uygulanan bazı gelenekler de tabulardan kaynaklanmıştır. Bazı bölgelerde hükümdar toprağa dokunmamalıydı, çünkü güçleriyle toprağın ölmesine neden olabilirdi; bu nedenle taşınmalı ya da halı üzerinde yürümeliydi. Evrensel bir tabu yoktur ancak tabu mekanizması her zaman aynıdır. Bazı nesneler, kişiler ya da bölgeler tamamen farklı bir ontolojik sisteme dahil olurlar ve bunlara dokunmak ontolojik düzlemde ölümcül sonuçlar doğuracak bir kırılmaya neden olur. Bazı tabu örnekleri kaygı ve uzaklaşma yaratan, tuhaf, uğursuz, gizemli vb. olanların normal olanlardan ayrılarak tabu haline getirildiğini gösteriyor. Bu nesne, kişi ya da davranışlar aşağılanmaz, tersine bir değer atfedilir. Kızılderililerde, birçok Afrika kabilesinde, Şamanlarda kutsal güçlere sahip olan kişilerin itici görünüşe sahip, nöropat, sinirsel açıdan dengesiz ya da çirkin kişilerden seçilmesi gibi. Son olarak Sigmund Freud'dan bahsetmek gerekir. Freud tabuların bilimsel bir analizini yapmış ve bu tür yasaklara karşı güçlü bilinçaltı güdülerle hareket edildiğini ortaya çıkarmıştır. Yasaklamada, toplumsal bir kurallar ve yaptırımlar alanıyla, bu kural ve yaptırımların daha çok “mistik" ya da "büyüsel-dinsel" bir nitelik taşıdıkları bir başka alan arasında bir ayrım yapmak genellikle çok güçtü. Örneğin yakınıyla yatma konusundaki evrensel yasakta (eskiden tabu deniliyordu) durum, böyleydi. Yakınıyla yatma yasağının Lövi -Strauss, her türlü değiş tokuşun, dolayısıyla her türlü toplumun kurucusu olma özelliği taşıdığını ortaya koymuştu. Ancak Françoise Heritier, bütün toplumlar için yakınıyla yatma yasağının, yerel kişi (kan, ruhlar vb.) ve toplumsal ve “mistik” kalıtım kuramlarıyla sıkı bağlılaşımını da orrtaya koydu. Nitekim Taboo (1956) adlı yapıtında etnolog Franz Steiner, tabu kavramıyla son derece benzeşmez nesnelerin adlandırıldığını ileri sürdü ve bunları şöyle sıraladı: 1. bir ayin anlamı taşıyan bütün saygı gösterme mekanizmaları; 2. tehlikeli durumlarda gösterilmesi istenen özgül ve kısıtlayıcı davranışlar; 3. bu tehlikedeki bireylerin korunması; 4. bu tehlikedeki, dolayısıyla tehlikeli (antropolog Mary Douglas’ ın gösterdiği gibi, kirlenme durumunda) bireyler toplumunun korunması. Sözlükte "tabu" ne demek? 1. Kutsal sayılan kimi insanlara, hayvanlara, nesnelere dokunulmasını, kullanılmasını yasaklayan, aksi yapıldığında zararı dokunacağı düşünülen dinsel inanç. 2. Yasaklanarak korunan (nesne, sözcük, davranış). 3. Tekinsiz. Tabu kelimesinin ingilizcesi adj. forbidden to use, forbidden to say, prohibited, banned (also taboo) n. prohibition, ban (also taboo) v. forbid, prohibit, ban (also taboo) Köken: Fransızca Tabu ne demek? (Ekonomi) (Taboo) Kelimenin aslı Polinezya diline dayanır. Türkçe’ye Fransızca’dan geçmiştir. Kutsal sayılan kişi veya varlıklara dokunulmasını, bunların kullanılmasını yasaklayan, aksini yapanların büyük felaketlere uğrayacağı düşüncesine dayanan dini inanç. KAYNAK:https://www.nedir.com/tabu Evet,halk nazarında genel inanışlara ve tanımlamalara göre ''Totem'' ve ''Tabu'' kavramlarının bizdeki karşılığı bu! Peki Freud bu iki kavramı nasıl ele almış,onu inceleyelim. Kitabı incelemeye başlayabiliriz. Freud,kavramları ele alırken epey geriye,ilkel toplumlara rotayı çevirmiş.İlkel toplumların sahip olduğu inanışlar üzerine tarih bilimcilerin de fikirlerini ve gözlemlerini kaynakça belirterek,psikanalizden aldığı yardımla kitabı inşa etmiş. Kitabın bana göre bilhassa iki temel konuyu esas aldığını düşünüyorum. 1-Oidipus kompleksi(Ne olduğunu anlatacağım!) 2)İlkel kabileler arasında benimsenen totem ve tabuların;o zamandan bu zamana değin dinlerin,ahlakların,sanat anlayışlarının ve toplum bilincinin ortaya çıkmasında başat unsur olması.Biraz daha sadeleştirerek anlatayım: Şu an hayatımızı şekillendiren üst kimlik ve üst güç diyerek kabul ettiğimiz ne varsa o günlerden yadigar,ilkel insanlardan emanet... Kitaba dair totem ve tabu nedir? ''Bununla birlikte “tabu” dendiği zaman bundan, bu gizemli kendine özgülüğün taşıyıcısı ya da kaynağı olan bütün kimseler, yerler, şeyler ya da geçici durumlar anlaşılır. Bu kendine özgülükten doğan yasak da tabudur. Sonuç olarak sözcük anlamıyla, tabu dendiği zaman bir de olağanüstü kutsal, aynı zamanda da tehlikeli, kirli ve gizemli olan her şey anlaşılır. Wundt’a göre, tabu düşüncesinde “bazı şeylerden korkmayı anlatan âdetler ve bu âdetlere karşılık olan tapınma düşünceleri ya da davranışları vardır.” Başka bir yerde der ki: “Sözcüğün genel anlamına göre, tabu deyişiyle âdetlerin, göreneğin ya da yasaların koyduğu yasakları, bir şeye dokunmamayı, bir şeyi kullanmak amacıyla almamayı ya da bazı sözcükleri ağza almamayı anlıyoruz…” Yasakçı tabuları bulunmayan hiçbir budun ya da hiçbir uygarlık aşaması görülemez.'' Kitapta yer verilen tabu örneklerinden biri: ''Karısını yitirmiş olan bir adam, karısının yerine başka bir kadını koyma isteğinden korunmak zorundadır; dul kadın da isteğe karşı koymalıdır. Kocasız kaldığı için başka bir erkeğe karşı istek duyabilir. Oysa yerine geçirme yoluyla isteklerin doyurulması, yas tutmada gözetilen ereğe uymaz ve ölünün ruhunun öfkelenmesine yol açar.'' Kitabın yer verdiği totem tanımı nedir? ''Totemizmin Avustralya, Amerika ve Afrika’nın bazı ilkel insanları arasında dinin yerini alan ve toplumsal örgütlenmenin temelini oluşturan bir sistem olduğunu öğrenmiştik. Totemle birey arasındaki bu bağlılığın iki yana da karşılıklı yararı vardır; totem insanı korur, insan da eğer bu totem hayvansa öldürmeme, bitkiyse kesmeme ya da toplamama yoluyla çeşitli biçimlerde ona saygı gösterir. Bir totem boyunun üyeleri kardeş ve kız kardeşlerdir, birbirlerine yardım etmek ve birbirlerini korumak zorundadırlar; klanın bir üyesi bir yabancı tarafından öldürülürse, öldürenin boyunun tüm üyeleri bu cinayetin hesabını vermek zorundadır ve ölenin boyu tam bir dayanışmayla akıtılan kanın temizlenmesini ister. Totem bağları bizim bugünkü aile bağları üzerine düşüncelerimizden daha güçlüdür; ilkeller aile bağlarıyla bağlı değildiler; çünkü totem kural olarak anadan kalıtım olarak geçer, başlangıçta baba kalıtımının hemen hemen hiç önemi yoktu.'' Toteme dair bir örnek:''Totem hayvan, ata hayvan sayılır. Öyleyse totem hem bir topluluk adı, hem de bir soy adıdır ve soy adı olmak açısından bu adın aynı zamanda mitolojik bir anlamı da vardır. Totemizmin kökeni sorunu şu biçimde de anlatılabilir: İlkel insanlar, kendileri ve boyları için hayvan, bitki ve cansız eşya adlarını seçmişlerdir. KAYNAK:https://sirazduvari.com/totem-ve-tabu-sigmund-freud/ Şimdi Oidipus kompleksi nedir onu anlayalım ve yapbozun parçaları birleşsin.Sonra Freud'a göre tanrı dediğimiz kavramın,üst gücün nasıl ortaya çıktığını fark etmiş olacağız! ''Oidipus kompleksi ya da Oedipus karmaşası, Sigmund Freud'un kurucusu olduğu psikanalitik teoriye göre karşı cinsteki ebeveyni sahiplenme ve kendi cinsinden ebeveyni safdışı etme konusunda çocuğun beslediği duygu, düşünce, dürtü ve fantezilerin toplamı. Freud'a göre her çocuğun ilk aşkı karşı cinsteki ebeveynidir. Erkek bebeğin sürekli annesine şımarması, babasının annesiyle ilgilenmesinden rahatsız olup ağlaması veya araya girmesi örnek olarak verilir. Erkek çocuk genellikle evde güçlü bir otoritesi olan güçlü rakibi babadan çekindiğinden her iki ebeveynden de uzaklaşmak zorunda olduğunu hissederken, annesinden çekinen kız çocuk hayran olduğu güçlü babasına daha çok yaklaşır.'' KAYNAK:https://tr.wikipedia.org/wiki/Oidipus_kompleksi Yani bu mantığa göre bu kompleksi yaşayan bütün çocuklar yetişkinlikleriyle beraber anne ya da baba olduklarında,anne ve babayı kutsallaştırır ve bu düşünceyle baba tanrı olur, anne tabiat ana! Tanrı düşüncesiyle beraber dinler,dinlerle beraber de ahlak! Kitapta da bahsedilen budur! İncelemenin sonuna gelirken,Freud'un ortaya attığı düşüncelerinde mühim olanın kesinkes bu fikirlere inanılması yahut inanılmaması değil,üzerine kafa yorulması gereken çok değerli bilimsel tezler olduğunu düşünüyorum. Kitap,Freud'un okuduğunuz ilk kitabıysa ağır gelebilir.Ciddi zihin işçiliği ve not alışkanlığı isteyen bir kitap,bunu göze alarak okumanızı tavsiye ederim.Aksi taktirde okumak için okuyacaksanız sıkılırsınız,önceden araştırma yapmadan okumayı da göze almayın derim,anlayacaklarınız ve yorumlayacaklarınız epey kısıtlı kalır. Herkese şimdiden keyifli okumalar (Furkan Güreci)

Freud’un, “yazdıklarım arasında en iyisi” diyerek nitelediği Totem ve Tabu, ilkel çağlarda yaşamış insanların ilişkilerini, inançlarını psikanalitik yöntemle analiz eder. Kitapta hiç alışkın olmadığımız kadar bilim insanlarının ismi geçmektedir. Bu bilim insanları sosyolog, biyolog, etnolog ve antropolog ağırlıklıdır. Freud’un bu kadar çeşitli meslek gruplarından insanların araştırmalarını, bulgularını ve yorumlarını kitaba alıp, bunlara psikanalitik bir anlam yükleme çabası takdir edilmelidir. Freud, bir şey yasaklanıyorsa, onu arzulayan birileri vardır mantığından hareket ederek; babayı ortadan kaldırma ve yasaksevi (ensest) olaylarına karşı konulan katı kuralları değerlendirir. Demek ki bu iki durum, toplumsal (ya da kabilesel) açıdan ciddi boyutlara ulaştı ki, kanunlarla korunmak durumunda kaldı. Peki neden? der Freud. Neden bu iki durum her çağda insanlara yasaklandı? Normal bir insanı öldürünce de ceza alırız ancak neden özellikle baba? Mesela neden enişteyi öldürmek, ayrı bir ceza tanımı içerisinde yer almıyor da yalnızca baba yer alıyor? Herkesin bu sorulara vereceği cevap farklı olabilir ancak Freud bu sorulara cevap olarak tek bir şeyden bahsediyor; Oidipus Kompleksi!!! Bu kompleksin her bireyde yeniden doğduğunu düşünmüyor Freud. Köklerimize kadar geri gidip atalarımızdan kalan izleri takip edersek, bu izlerin Oidipus Kompleksine etki ettiğini göreceğimizi söylüyor. Babaya karşı duyulan bu öfkenin, çocuklara yaptırdığı yamyamsı eylemin sadece bireyselliği değil, aynı zamanda toplumsallığı da etkilediğini düşünerek, ahlak kuralları hatta din kurallarının da buradan hareket ettiğini söylüyor. Sahi, İslam Dini’ne göre dünyada yaşam ne zaman başlamıştı? Bütün bunları yazdıktan sonra kehanette bulunuyor Freud “bu kitap, insanların uykusunu kaçıracak” Şimdi kitabı bölüm bölüm ele almak istiyorum; 1-İlkellerin Ensest Korkusu Bu bölümde ilkel olarak nitelenen insanların psikolojisi ile psikanalizin ortaya koyduğu nevrotiklerin psikolojisinin benzerliklerini ele alıyor. Bunu ne ile yapıyor? TOTEM! Avustralya yerlilerinin hayvanlar aracılığıyla yaptıkları totemi ele alarak, nevrotiklere ulaşıyor. Nevrotiklerin ruhsal yaşamındaki çocuksu izleri takip eden Freud, totemizmle bağlantısını ortaya çıkarıyor. Zaten libidonun, bilinçdışında ensest ketlenmeleri de nevrozlara neden olmuyor muydu? 2-Tabu ve Duyguların Çiftedeğerliliği Tabunun tanımından ziyade, özelliğini ifade etmek gerekirse; hem tedirginlik hem de saygı uyandırması diyebiliriz. Şeytani güçlerin korkusundan doğup şeytanlaşmışlardır. İşte bunlara bakarak psikanalitik anlam verirsek, bu şartlara en uygun kişileri tek bir başlık altında toplayabiliriz; Obsesif Nevrozlular. Burada vicdanı da tanımlayan Freud, Obsesif Nevrozluların, zalim vicdanları yüzünden yasakları ihlal ettikleri takdirde kötü bir olayın gerçekleşeceğine inanmalarına rağmen yasakları ihlal etmelerinin gerekçesini bildirir; HAZ! Çiftedeğerlilik konusunda ise, yıllar önce yayımladığı bir vakayı, daha önce hiç tanışmadığı hukukçu Schreber’in vakasındaki hezeyanları dile getirerek, bunların karşılığının ilkellerde krallar, rahipler, regl dönemindeki kadınlara duyulan saygı ve tedirginliği ifade eder. (İlkeller, regl dönemindeki kadınlara saygı duyuyorlarmış...) O ana dek vicdan ve suçluluk duygusu kavramlarını netleştiremeyen Freud, tabuları keşfettikçe bu kavramları da netleştirir ve açıklar. Nevrotiklerdeki vicdanın, içsel kınama olduğunu söyleyerek, ilkellerin tabularındaki vicdanın buyruğuyla benzeştirir. Peki nevrotiklerle ilkellerin farkı nedir? İlkellerdeki tabu toplumsal oluşum iken nevrotiklerdeki tamamen nevrozdan kaynaklanmasıdır. (Yaklaşık 10 yıl sonra, 1923 yılında Superego kavramıyla bu durum daha da netleşecektir.) 3-Animizm, Sihir ve Düşüncelerin Mutlak Gücü Bu bölümde tarih boyunca insalığa hakim olan üç dünya görüşünü açıklar; -Animizm (Mitoloji) -Din -Bilim Animizmi ilkel psikoloji olarak ele alıp, sihir olayını ise bu psikolojinin bir tekniği olarak yorumlar. Bir de büyü vardır ki, ruhları etkilemektedir. Cinsel dürtülerin nesne halini alması ama bu nesnenin kendi benliği olması duruma narsisizm dersek, ilkellerdeki durumunu da entelektüel narsisizm olarak, nevrotiklerde ise gerileme ya da takılma olarak yorumlamamız gerekmektedir. Bu konuyu daha anlaşılır kılmak için Fare Adam vakasını örnekleyen Freud, animizmde dünyayı dolduran ruhların ve şeytanların, bireyin duygularını yansıtmalarından başka bir şey olmadığını dile getirir. Bu da bizi tekrar Schreber’e, yani iç ruhsal süreçleri, kendisi dışında sanmaya götürür. 4-Totemizmin Çocukluktaki Tekrarlanmaları Bu bölümde ise başka bir vakayı kullanır; Küçük Hans’ın at korkusu. Çünkü totemlerde kullanılan varlık da hayvanlardır. Bunları nasıl ilişkilendirir? Darwin’in kökensel bir ilk sürünün varlığı düşüncesini kabul ederek... Bu noktada yaptığı yorumu aynen aktarmak istiyorum; “totemizmin iki temel buyruğu, yani totemi öldürme ve aynı totemden bir kadınla evlenme yasağı, babasını öldürüp annesiyle evlenen Oidipus’un işlediği iki suçla ve çocuğun kökensel iki arzusuyla içerik olarak kesişmektedir. Bu arzuların bastırılmaması ya da yeniden uyanması belki de tüm nevrozların çekirdeğidir. Din hakkında da ispatlara girişen Freud, babaya karşı çiftedeğerliliğin en uç noktasının din olduğunu söyler. Baba ortadan kaldırıldıktan sonra yüceltilir ve kabilece kutsallaştırılır. Buradan hareketle, babaya karşı duyulan bu suçluluk duygusunun, kuşaklarca miras olarak aktarıldığını savunur. Faust’tan da alıntı yapan Freud, kitabı bitirmeden önce nevrotiklerle ilkeller arasındaki ayrımı açıklığa kavuşturur; “nevrotiklerde eylemin ketlenmiş ve onun yerine düşünce geçmiştir. İlkellerde ise tam tersi, eylem düşüncenin yerini almıştır.” Kitabın son cümlesi ise motto niteliğinde; “başlangıçta eylem vardı.” (yy)

Freud'un dinin kökenine karşı hep bir merakı vardı . 1911 yılında , dinin etnolojik kökenini özellikle Frazer ve Wundt'un çalışmalarından yardım alarak araştırmaya başladı. Bu merakının ve bilgilenmenin ardından totem ve Tabu kitabını yazdı. Kitabın teması psikanalitik bakış açısıyla yazılmıştır kitapta ahlakın ,dinin ,kültürün vs varoluşunun psikanalitik anlayışla anlatıldığını görüyoruz . Ancak psikanaliz alanının dışındaki bilim adamları bu eseri hiç iyi karşılamamışlardır .Mesela D.Freedman Freud'un babasıyla olan kişisel ilişkisini evrenselleştirdiğini söylemiştir . Çoğu etnolog ,Freud'un olayları yanlış yorumladığı ve bu teorilerin evrensel olmadığı aynı zamanda kurgu olduğu konusunda argümanlar yaymaya başlamıştır .O etnologlardan birisi de Malinowski'dir , Freud'un cinsellik kökenli teorilerinin gerçek olup olmadığını anlamak için dünyada tek bilinen anasoy kabileyi inceledi ve Freudyen teoriyi bir nevi somut verilerle yanlışladı : Freud modern toplumun sosyolojik yapısını gözardı etmişti ,Oedipus kompleksinin ve teorisindeki daha birçok cinsellik temelli fikirlerinin ataerkil toplumun sonucu olduğunu bilmiyordu .Çünkü o sadece modern ataerkil toplumu inceleyerek evrensel bir teori geliştirmişti . Ancak Freud , hiçbir zaman teorisini savunmaktan vazgeçmedi ve eleştirilere kulak asmadı . Şimdi o tepki toplayan teorileri biraz inceleyelim: ●İlkellerde ve nevrotiklerde aşırı derecede ensest korkusu Psikanalitik teori bağlamında erkek çocuğun cinsel enerjiyi yönelttiği ilk nesne(anne) ensest bir karaktere sahip dolayısıyla bu ensest arzu ağır bir cezayla sonuçlanacaktır : çocuk eğer ensest arzusundan vazgeçmezse babası onun pipisini kesecektir(kastrasyon) . Çocuğun en "değerli "organı olan pipinin kesilme ihtimali tam anlamıyla bir kaygı sebebidir .Sağlıklı bir çocuk bu ensest arzudan cinsel enerjisini toplum tarafından kabul edilen bir nesneye yönlendirir, böylece Oedipus kompleksi çözülmüş olur yani bilinçaltına itilmiştir, çocuk kaygıdan kurtulur ve sağlıklı bir birey yetişir. Ancak Freud patolojik nevrotiklerin her birinde bu kompleksin çözülmediğini ifade eder , yani bir insanın ruhsal sağlığı yerinde değilse mutlaka Oedipus kompleksini aşamamıştır . Nevrotik insanin psişik dünyasında güçlü bir çatışma vardır : bir yandan aşılmayan ensest arzular yani babayı öldürme isteği diğer yandan bu arzularla savaşan benlik bunun sonucu birey kendini yoğun bir kaygının içinde bulur . Nevrotik insan aynı İlkel insan gibi ensest arzuların karşılaşma ihtimaline karşı yoğun bir kaygı duyar , çünkü ikisi de aslında enseste karşı bir arzu besliyordur . ●Tabu kavramı Tabu ;dini bir sisteme ait bir yasak değildir, bireyseldir yani bir bütünün parçası değildir . Hem tehlikelidir hem de kutsaldır. Obsesyonel Nevrotik insan tabuları çiğnemekten kaygı duyar çünkü içten içe babayı öldürmek ve ensest cinsel nesnesine kavuşmak istiyordur .Bilinçaltında babaya karşı nefret duygusu yatarken bilinci ,bilinçaltında beslediği bu duygulara karşı pişmanlık ve kaygı duyar ama kendisi bu kaygının sebebinin tam olarak farkında değildir .İlkellerde de aynı şekilde Baba tabusuna olan duygular çift yönlüdür: babayı temsil eden hayvan öldürülür çünkü ona karşı bir nefret besleniyordur ama öldürüldükten sonra da yas tutulur . ● İlkellerde ve Nevrotiklerde düşüncenin önemi ilkellerdeki "Animizm" düşünceye değer vermekle açıklanıyor. İlkel insan düşüncesiyle istediği şeyi elde edebileceğini düşünür , düşünce kendini düşmanlardan , şeytanlardan vs korur . Nevrotik birey de düşünceleriyle varolur , düşündüğü şey topluma aykırı olduğu için kaygı duyar . Sadece düşüncesine odaklanmıştır , düşüncelerini eyleme geçirmez ama o şeyi düşünmek dahi onun için kaygı nedenidir . İlkel insan da Nevrotik insan da düşünceye fazlasıyla önem verir ,ikisi de Narsistir. Ancak ilkel insan düşüncesini bir şekilde eyleme geçirir ritüellerle vb ● Kültürün ortaya çıkışı Freud kültürün bir grup oğlanın babasının etrafındaki kadınları kıskandığı için babasını öldürdüğünü ve bu şekilde ortaya çıktığını söyler . Babayı öldürdükten sonra ağir bir vicdan azabı duyarlar ve ahlak denen şey ortaya çıkar. Babasının etrafındaki kadınlar anneleridir ve onlara karşı duydukları ensest arzular nedeniyle tehdit oluşturan babayı öldürmüşlerdir,Oedipus kompleksi işte böyle ortaya çıkmıştır. Freud bu sürecin artık genetik olduğunu söyler bir jenerasyondan diğer jenarasyona biyolojik yollarla geçer . Freud'un sürekli İlkel İnsan Vs Nevrotik insan arasındaki benzerliklerden bahsettiğini görüyoruz. Nevrotik insan dediğimiz kişi aslında gelişme evresini başarıyla tamamlayamamıştır , ve belirli libidinal bir süreçte takılı kalmıştır. Eserin en büyük sorunu aşırı derecede kurguya kaçılmasıdır, somut verilerin yokluğu,Freud'un kendi teorisini kabul ettirmek için kurgulara girişmesi . Herşeyi geçtim "genetik " vb diyerek Oedipus kompleksi tarzı olayların sosyolojik ve tarihsel sürecinin yadsınmasıdır . Üstelik , kendisi İlkel kabileleri inceleyerek bu tespitleri yapmıştır ancak ilkel kabile İlkçağ'da varolan insanları yani ilk insanları temsil etmez sadece modern dünya ile bağı kalmayan bir grup insanı temsil eder . İlkel kabilelerdeki bu insanlar ne olursa olsun uzun bir gelişme evresinden geçmişlerdir , atalarından kalma araçları geliştirmişlerdir bununla bağlantılı olarak bilinçleri de şekillenmiştir ayrıca ilk insanla şimdiki zamanda yaşayan İlkel insan aynı iklim şartlarına çevresel faktörlere vs mağruz kalmaz. iki insanın da gelişme şekli birbirinden farklıdır dolayısıyla İlkel kabilede yaşayan bir insan ilkçağ'da varolmuş bir insanı temsil etmez . (Adia)

Totem ve Tabu PDF indirme linki var mı?

Sigmund Freud - Totem ve Tabu kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Totem ve Tabu PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Sigmund Freud Kimdir?

Sigmund Freud ( nüfus kaydında Sigismund Scholomo Freud) (d. 6 Mayıs 1856, Příbor, Moravya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu (bugün Çek Cumhuriyeti) - ö. 23 Eylül 1939, Londra, Birleşik Krallık), psikanaliz öğretisini geliştirmiş olan Yahudi kökenli Avusturyalı nörolog. Kişiliğin 5 farklı dönemden geçerek geliştiğini öne süren Psikoanalitik Kuram'ın kurucusudur...

Orta seviye bir Yahudi yün tüccarının, kırk yaşındayken, kendisinden yirmi yaş küçük bir kadınla yaptığı ikinci evliliğinden dünyaya geldi. Ekonomik bunalımdan dolayı ailesi Viyana'ya yerleşmek zorunda kaldıklarında, Freud henüz 4 yaşındaydı. 1938 yılına kadar burada yaşadı.

Lisede Latince, Fransızca ve İngilizce öğrenirken kendi çabalarıyla da İbranice, İspanyolca ve İtalyanca öğrendi. Başarılı bir öğrenciydi. Başlangıçta istemediği halde Goethe'nın yapıtlarından etkilenerek tıp okumaya karar verdi.

Üniversite yıllarında Yahudi düşmanlığıyla karşılaştı, okuldaki arkadaş çevresinden dışlandı. 1876 yılında fizyolojist Brücke'nin laboratuvarına girdi, burada anatomopatoloji ve insan sinir sistemi üzerine araştırmalar yaptı. 1881'de tıp öğrenimini bitirdi. 1883'te dönemin ünlü beyin anatomisi ve nöropatoloji uzmanı Dr. Theodor Meynert'in yönetiminde psikaytri kliniğinde asistan olarak çalışmaya başladı. 1884'de kokain üzerine bir inceleme yapmakla görevlendirildi. 1884'te kokainin analjezik özelliklerini keşfetti, anestezik niteliklerini ise sezinledi. (Yaşamım ve Psikanalız adlı yapıtında kokainin anestezik niteliklerini aslında bildiğini, yalnız tıp çalışmalarını bıraktığından dolayı bunların başkaları tarafından ortaya çıkarıldığını ileri sürer.)

Aldığı bir bursla 1885'te Paris'e gitti, Salpêtriê Hastanesi'nde, Jean Martin Charcot'nun yanında staja başladı. Burada histerinin belirtilerini, hipnotizma ve telkinin etkilerini gözlemledi. Charcot'dan çok etkilendi. (Yaşamım ve Psikanaliz 'de Charcot'ya ne kadar düşkün olduğu görülür) Charcot'nun konferanslarını Almancaya çevirdi ve 1886'da yayımladı.

1886'da Paris'ten ayrılarak Berlin'e gitti. Burada çocuk nöropatolojisiyle ilgilendi. Viyana'ya dönerek özel hekimliğe başladı. 1886 ekim ayında 4 yıldır nişanlı olduğu Martha Bernays ile evlendi. Sinir hastalıkları ve histeri şikayetiyle kendisine başvuranlar üzerinde dönemin ünlü tedavi yöntemlerini, elektroterapi ve hipnotizmayı uyguladı. 1887'de Dr. Bernheim'in Telkin ve Telkinin Tedavideki Uygulamaları Üstüne adlı kitabını çevirdi.

Elizabet von R. adındaki bir kadın hasta kendisini serbest çağrışım yöntemine zorlayınca hipnozdan vazgeçti. 1892 - 1895 yılları arasında Charcot'nun Salı Günü Dersleri adlı kitabının çevirisini, savunma psikonevrozları üzerine bir makaleyi ve saplantılar ve fobiler üzerine başka bir makaleyi Breuer ile ortaklaşa hazırladı. Ancak tıp çevrelerince Histeri Üzerine İncelemeler hoş karşılanmadı. Bu yapıtta psikanalizin temel ilkelerine rastlanır.

1896 yılında babasının ölümü üzerine derin bir bunalıma girdi ve sistematik olarak kendini çözümlemeye başladı. Yine aynı yıl Breuer'le nevrozların cinsel açıdan açıklanması konusunda ters düşerek yollarını ayırdı. Histerinin cinsel etiyolojisi üzerine verdiği bir konferans skandala yol açtı. Bu dönemde W. Fliess'le yazışmaları, özçözümleme süreci, hayatı üzerinde önemli etkiler yarattı. (Bu yazışmaları Freud'un ölümünden sonra eşi ve kızı tarafından kamuoyuna duyurulmuştur. Freud psikanalize özel hayatını karıştırmak istemediğinden, kişisel kayıtlar bırakmamış, birçok yazışma ve mektubunu ölümünden önce yakmıştır.) Hayatının 10 yıl süren bu döneminde, Freud hem yandaş, hem öğrenci bakımından yalnız kaldı. Kendini hastaların tedavisine ve psikanalizin yaratılmasına yoğunlaştırdı. Bu sürecin sonucu olarak 1897'de Oedipus Kompleksi, 1900'de Düşlerin Yorumu (iki cilt) adlı eserler ortaya çıktı.

1908'te Viyana Psikanaliz Derneği kuruldu. Bu olay, Freud için bir dönüm noktasıydı, Yaşamım ve Psikanaliz kitabında buna büyük yer verdi. Ancak bu tarihten önce bile Freud'un çevresinde çözümlemenin giderek kurumlaştığı görülür. 1902'den sonra "Çarşamba Günleri Psikoloji Derneği", adı altında başta P. Federn, O. Rank, W. Stekel ve Alfred Adler olmak üzere, Freud'un ilk yandaşları bir araya toplandılar. 1904'de E. Bleuer'le yazışmaya başladı. 1907'de Bleuer'in asistanı Carl Gustav Jung tarafından ziyaret edilir. Jung aynı yıl Zürih'te Freud Derneği'ni kurdu. Bu Freud için büyük bir başarıydı, zira psikanaliz artık ülke sınırlarının dışına çıkmıştı. Takip eden yıllarda Jung, 1. Psikanaliz Kongresi'ne katıldı ve psikanaliz üzerine konferanslar vermek üzere Freud ile birlikte ABD'ye yolculuk etti. Freud, 1910 - 1920 yıllarında Psikanaliz Üzerine, Bir Paranoya Vakası Özyaşam Öyküsü Üzerine Psikoanalitik Gözlemler: Başkan Screber, Totem ve Tabu, Narsizmin İncelenmesine Giriş, Yas ve Melankoli adlı eserleri yayımladı.

1923'de kendisine üstçene ve damak kanseri tanısı kondu. İzleyen yıllarda 33 kez ameliyat oldu. Sürekli protez takması gerektiğinden dolayı uzun yıllar konuşma ve yemek yeme sıkıntısı çekti. 1938'de Naziler'in Viyana'ya girmesiyle birlikte en küçük çocuğu Anna ile birlikte Avusturya'yı terk etmek zorunda kalarak Londra'ya yerleşti. Ölümüne dek tedavi ve çalışmalarına burada devam etti.

Freud, prensipleri gereği kişisel hiçbir özel belge, anı defteri, mektup bırakmamış, hepsini yakmıştır. Bu nedenle, Freud'a dair ilk ve en kapsamlı bilgiler ilk olarak yakın dostu İngiliz psikaytr Ernest Jones'un 1953'te yayımlanan üç ciltlik Sigmund Freud'un Yaşamı ve Yapıtları adlı kitabıyla ortaya çıkarıldı.

Eserleri [değiştir]

Zur Psychopat­hologie des Alltagslebens (Günlük Yaşa­mın Psikopatolojisi)

Die Traumdeutung (Düşlerin Yorumu)

Über Psychoanaly­se (Psikanaliz Üzerine Beş Ders)

Totem und Tabu (Totem ve Tabu)

Zur Einführung des Narzissmus (Narsisizmin İncelenmesine Giriş)

Unbehagen in der Kultur (Uygarlı­ğın Huzursuzluğu)

Jenseits des Lustprinzips Das Ich und das Es (Haz İlkesinin Ötesinde Ben ve İd)

Der Mann Moses und die monotheistische Religion (Musa ve Tektanrıcılık)

Cinsellik Kuramı Üzerine Üç Deneme, 1905

Der Witz und seine Beziehung zum Unbewussten, Nükte ve Bilinçdışı'yla İlişkisi, 1905

Psikanalizin Tarihçesi, 1914

Psikanalize Giriş Dersleri, 1917

Yaşamım ve Psikanaliz, 1925

Tutukluk, Semtom ve Korku, 1926

Bir Yanılsamanın Geleceği, 1927

Kültür İçindeki Huzursuzluk, 1930

Psikanaliz ve Uygulama,

Psikanaliz Üzerine,

Olgu öyküleri

Histeri ile Mücadele

Sigmund Freud Kitapları - Eserleri

  • Kitle Psikolojisi
  • Psikanaliz Üzerine Beş Konferans ve Psikanalize Toplu Bakış
  • Uygarlık Toplum ve Din
  • Amatör Psikanalizi
  • Sevgi ve Cinsellik Üzerine
  • Olgu Öyküleri 1
  • Olgu Öyküleri 2
  • Totem ve Tabu
  • Psikanaliz Üzerine
  • Nevrozlar - Psikanalize Giriş 2
  • Cinsellik Üzerine
  • Rüyaların Yorumu
  • Kokain
  • Bir Yanılsamanın Geleceği, Neden Savaş
  • Grup Psikolojisi ve Ego Analizi
  • Haz İlkesinin Ötesinde
  • Psikoloji Kanalize Ederek Psikanaliz Kuramı
  • Arzu Dürtü ve Çatışmaları Açığa Çıkarma
  • Bilinçaltı
  • Ruh Çözümlemesine Giriş Konferansları
  • Günlük Yaşamın Psikopatolojisi
  • Uygarlığın Huzursuzluğu
  • Cinsiyet ve Psikanaliz
  • Kültürdeki Huzursuzluk
  • Niçin Savaş?
  • Yaşamım ve Psikanaliz
  • Seçme Yazılar
  • Terapi
  • Endişe
  • Rüya Yorumları 1
  • Rüya Yorumları 2
  • Psikanaliz ve Uygulama
  • Psikanalize Giriş Dersleri
  • Ket Vurma
  • Musa ve Tektanrıcılık
  • Psikopatoloji Üzerine
  • Kendi Kendine Psikanaliz
  • Narsizm Üzerine ve Schreber Vakası
  • Mutluluk Dediğimiz Şey
  • Davranış Bozuklukları ve Tedavisi
  • Çocukta Fobinin Analizi
  • Yanılgılar ve Düşler Üzerine
  • Bir Çocukluk Nevrozu Hikayesi
  • Bir Genç Kızın Günlüğü
  • Freud - Jung Mektuplaşmaları
  • Psikanalize Giriş
  • Espriler ve Bilinçdışı ile İlişkileri
  • Dinin Kökenleri
  • İsteri Üzerine Araştırmalar
  • Psikanalitik Hastalık Öğretisi Hakkında Yazılar
  • Metapsikoloji 1
  • Metapsikoloji 2
  • Metapsikoloji 3
  • Metapsikoloji 4
  • Psikanalize Giriş
  • Psikanalize Giriş
  • Cinsel Yasaklar Ve Normaldışı Davranışlar
  • Sanat ve Sanatçılar Üzerine Notlar
  • Bir Histeri Vakası Analizi
  • Psikanalize Yeni Giriş Dersleri
  • Psikanaliz Açısından Edebiyat
  • Kültürel Cinsel Ahlak ve Modern Sinirlilik
  • Sanat ve Edebiyat
  • Aşkın Psikolojisi
  • Histeri Üzerine Çalışmalar
  • Metapsikoloji Haz İlkesinin Ötesinde Ego ve İd ve Diğer Çalışmaları
  • Ruh Çözümlemesine Yeni Giriş Konferansları
  • Ruh Çözümlemesinin Tarihi
  • Freud'un Mektupları
  • Psikanaliz Üzerine
  • Bakirelik Tabusu
  • Otobiyografi
  • Psikanaliz Üzerine Vakalar
  • Bilinçsizlik ve Psikanaliz
  • Siz Deli Misiniz?
  • Einstein’a Mektup
  • Psikanaliz
  • Eşeysellik Kuramı Üzerine Üç Deneme
  • Savaş ve Ölüm Üzerine
  • Bir Yanılsamanın Geleceği
  • Yas ve Melankoli
  • Rüya Psikolojisi
  • Leonardo da Vinci
  • Bastırma ve Bastırılanın Geri Dönüşü
  • İçgüdüler ve Baskılama
  • Espri Sanatı
  • Din
  • Takıntı Üzerine
  • Bilinçsiz-Olan
  • Anksiyete Üzerine
  • Psikanalizin Ana Hatlari
  • Totem ve Tabu - 2.Cilt
  • Kadın Cinselliği Üzerine
  • Ego ve Id
  • Bilinç Dışı
  • Bilinçaltını Keşfetmek
  • Sevgi Məktubları
  • Her İnsan Gördüğü Rüyanın Tabiridir
  • Aforizmalar
  • Sanrı ve Düş
  • Tutukluk Semptom ve Kaygı
  • Ruhsal Kimlik
  • Doğuştan Gelen Sapkın Eğilimler
  • Dora
  • Kendini Koruma İçgüdüsü
  • Psikanalitik İlerlemenin Önündeki Engeller
  • Psikanaliz ve Telepati
  • Cinsel İstismar - Psikoloji Serisi
  • Ensest
  • Yasaklar ve Normal Dışı İstekler
  • Gizemli
  • Düşüncelerin Sınırsız Gücü
  • Kadın Eşcinselliği
  • Totem ve Tabu Barbarlar ile Nevrotik Kişiliklerin Zihinsel Yaşantılarındaki Benzerlikler (Cep Boy)
  • Arzular ve Çatışmalar
  • Sexualleben
  • Введение в психоанализ
  • Sanat ve Psikanaliz
  • Erkeklerin Cinsel İçgüdüsü
  • Ketlenmeler, Belirtiler ve Anksiyete
  • Ego ve Kimlik
  • Libido ve Narsisizm
  • Cinsiyetler Ayrımı
  • Mədəniyyətin sancıları
  • Totem ve Tabu
  • Aşkın Psikolojisi

Sigmund Freud Alıntıları - Sözleri

  • Devletlerin, bireyleri kötülükten alıkoymasının, kötülük yapmayı ortadan kaldırmak amacından değil, onu tıpkı tuz ve tütün gibi tekeline almak amacından doğduğu düşüncesine kesin bir biçimde inanılabilir. (Cinsiyet ve Psikanaliz)
  • Kadınlar, özellikle de güzelseler, nesne seçimlerinde kendilerine dayatılan toplumsal kısıtlamaların bedeli olan belli bir kendiyle yetinme geliştirirler. Kesin konuşmak gerekirse bu türden kadınların erkeklerin kendilerine yönelik sevgileriyle kıyaslanabilecek yoğunlukta sevdikleri tek şey yalnızca kendileridir. Gereksinimleri de sevme değil ama sevilme doğrultusundadır ve bu koşulu yerine getiren erkek onların onayını kazanan kişi olur. (Metapsikoloji Haz İlkesinin Ötesinde Ego ve İd ve Diğer Çalışmaları)
  • Bastırma bireysel çalışır; bastırılmış olanın her bir türevi kendine özgü bir yazgıya sahip olabilir; biçim değişikliğinin fazlası yada azı başarının sonucunu tamamıyla değiştirebilir (Bastırma ve Bastırılanın Geri Dönüşü)
  • Biz ölümün yaşamın tek amacı olduğunu iddia etmiyoruz; ölüm kadar yaşamın da olduğu gerçeğini gözardı etmiyoruz. (Ruh Çözümlemesine Yeni Giriş Konferansları)
  • Bilinçaltında "hayır" sözcüğü olmadığını, zıtlıkların bir araya geldiğini biliyoruz. Reddetme ancak bastırma sürecinde ortaya çıkıyor. (Bir Çocukluk Nevrozu Hikayesi)
  • Psikanaliz bize baba kompleksi ile Tanrı inancı arasında yakın bir ilişkinin bulunduğunu ;bize kişisel bir Tanrı'nın psikolojik yönden yüceltilmiş bir babadan başka bir şey olmadığını göstermiştir ve her geçen gün genç bireylerin babalarının otoritelerinden kurtulduklarında dinsel inançlarını nasıl kaybettiklerine dair yeni kanıtlar sunmaktadır. (...) (Leonardo da Vinci)
  • Mutlu kişiler düş kurmaz, bunu ancak yeterince doyuma ulaşmamış kişiler yapar. Doyuma kavuşturulmamış, düşlemlemenin itici güçleridir ve her düş belli bir isteğe doyum sağlama çabası ve böyle bir doyumu ondan esirgeyen gerçek'i değiştirme girişimidir. (Sanat ve Sanatçılar Üzerine Notlar)
  • Olgunluk hazzı erteleyebilme kabiliyetidir. (Aforizmalar)
  • fakat bekâret bir tabunun, dinsel olarak tarif edilebilecek bir yasağın konusu haline gelmiştir. (Bakirelik Tabusu)
  • Temelde kırıcı olan bir düşünce belli bir yoğunluk seviyesine ulaşır ulaşmaz çekişme aktifleşir ve bu kesinlikle bastırmaya yol açar. (Bilinç Dışı)
  • Çocukluk çağında hiçbir gereksinimin bir babanın korumasına karşı duyulan gereksinimin kadar güçlü olabileceğini sanmıyorum (Kültürdeki Huzursuzluk)
  • Birbirleriyle uzlaşması zor çelişkilere düşüyorsunuz.. (Bir Yanılsamanın Geleceği, Neden Savaş)
  • "Efsaneye göre insan denilen varlık, kadın ve erkek olarak iki parçaya bölünmüştür; o zamandan beri aşk yoluyla birleşmeye çalışmaktadır" (Cinsellik Üzerine)
  • "Tam da hastalanacak zamanı bulmuştur büyük anne. Hastamız, sevdiğini, böylesine özlemişken..." (Psikanaliz ve Uygulama)
  • Ve her zaman öylesine güçsüz kalırdım ki, içimi yakıp kavuran tutkuları dışa vuramazdım. Dolayısıyla hep baskıladım kendimi, sanırım bu da halimden belli oluyor. (Yaşamım ve Psikanaliz)
  • İd'de içgüdüye düşen rolü ego da algı oynamaktadır. Ego tutkuları ihtiva eden id'in tersine, mantık ve sağduyu olarak adlandırılabilecek olan şeyi temsil etmektedir. (Ego ve Id)
  • herkes kendi hayatı üstünde hak sahibidir...' (Mutluluk Dediğimiz Şey)
  • Ama sorarım size, insanlar ellerine geçirdikleri bir şeyi ne zaman karmakarışık, ne zaman eciş bücüş bir duruma sokmamıştır? (Kendi Kendine Psikanaliz)
  • Sanki bilinçli olanın direnci, kökensel bastırılmış olandan uzaklaştırılmalarını sağlayan bir işlev görür. (Bastırma ve Bastırılanın Geri Dönüşü)
  • "Doğa, göründüğü kadarıyla bizi soğukkanlılıkla, zalimce, amansızca ve olasıdır ki tam da bizim doyum sağlamamıza yol açmış şeyler aracılığıyla yok eder." (Bir Yanılsamanın Geleceği)

Yorum Yaz