Toprak Ana - Cengiz Aytmatov Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Toprak Ana kimin eseri? Toprak Ana kitabının yazarı kimdir? Toprak Ana konusu ve anafikri nedir? Toprak Ana kitabı ne anlatıyor? Toprak Ana kitabının yazarı Cengiz Aytmatov kimdir? İşte Toprak Ana kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Cengiz Aytmatov
Çevirmen: Refik Özdek
Orijinal Adı: эне жер
Yayın Evi: Ötüken Neşriyat
İSBN: 9789754371543
Sayfa Sayısı: 136
Toprak Ana Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Cengiz Aytmatov, Toprak Ana romanında erkekleri askere alınan bozkırın ortasındaki bir Kırgız köyünde geride kalanların çektiği sıkıntıları anlatıyor. Eldeki yetersiz yiyeceğin muhtaç olandan başlanarak dağıtılması, dört gözle beklenen hasat zamanları, umutların hasat zamanına ertelenmesi, savaş yüzünden ürünün hemen hepsinin merkezden istenmesi, boşa çıkan umutlar, yine açlık, sefalet, bir yandan cepheden gelen ölüm haberleri, umutsuz bekleyişler, savaşın uzun sürmesi üzerine aşağı çekilen cepheye çağrılma yaşı, anaların evlatlarını bir bir askere göndermesi, ayrılıklar, gözyaşları... Yani tek kelimeyle ve bütün zulmetiyle; savaş. Cengiz Aytmatov, o her zamanki berrak ve akıcı üslûbuyla bizleri, adeta insanları öğütür gibi harcayan savaş düzeneğinin yarattığı trajedilerle sarsıyor.
Toprak Ana Alıntıları - Sözleri
- İki insan birbiriyle tam bir uyum içerisinde yaşarsa, konuşmadan yada yarım sözcüklerle bile anlarlar birbirini.
- Gerçek mutluluk, yavaş yavaş, azar azar gelir ve bu bizim hayata bakış açımızla, çevremizle, çevremizdekilere karşı davranışımızla doğrudan doğruya ilgili ve orantılıdır. Mutluluk, birbirini tamamlayan ufak tefek şeylerin birikmesinden doğuyor.
- Bu dünyadan insanlar göçüp gider ama yaptıkları iyi şeyler kalır.
- Sen kadınsın.Sen her şeyin üstündesin,daha bilgesin.Bir insansın sen! Onlara sen anlat!
- Sen kadınsın. Sen her şeyin üstündesin, daha bilgesin.
- "Bu dünyadan insanlar göçüp gider ama yaptıkları iyi şeyler kalır."
- Ah o umut! O hiç sönmeyen ama gerçekleşmeyen korkunç umut!
- İyilik yola düşen, yoldan toparlanan bir şey değildir.Tesadüfen ele geçen bir şey değildir.İnsan iyiliği ancak başka bir insandan öğrenir.
- Gerçek mutluluk, yavaş yavaş, azar azar gelir ve bu bizim hayata bakış açımızla, çevremizle, çevremizdekilere karşı davranışımızla doğrudan doğruya ilgili ve orantılıdır. Mutluluk, birbirini tamamlayan ufak tefek şeylerin birikmesinden doğuyor.
- Gördüğün gibi yalnızım, hep yalnız...
- Ah o umut! O hiç sönmeyen ama gerçekleşmeyen korkunç umut!
- İnsanın bu kadar alçalabileceğini aklım almıyordu.
Toprak Ana İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Okuduğum üçüncü Aytmatov eseri... Ben daha Beyaz Gemi'nin boğazımda düğümlediği yumruyu oradan çıkartmaya uğraşırken, nereden bilebilirdim ki asıl öldürücü darbenin bu kitap ile geleceğini?.. Evet kabul ediyorum, baya bir hazırlıksız yakalandım, ağır nakavt oldum bu sefer. Hakemin saymasına da gerek yok, direkt havluyu atabilirsiniz ringe... Her Aytmatov eseri yeni mucizeleri de beraberinde getiriyor. Haritada yeri bile olmayan bir köyün dibine evrenler arası seyahat edilebilen uzay üssünü diken, dünyanın en sıradan adamının, bir arkadaşının tabutunu yaşadığı köyden mezarlığa taşımasını anlatırken dünya edebiyatının en önemli başyapıtlarından birini çıkartan, sadece 5-6 karakter, 1-2 kaya parçası ve bir çift geyik ile neredeyse bütün insanlığın temel sorunlarını tokat gibi yüzümüze çarpan bir yazardan bahsediyoruz neticede... Onun kaleminden çıkan başka bir kitabın, içinde yeni mucizeler saklıyor olmasına şaşırmak, saflıktan öteye gitmez bence... Daha önceki Aytmatov incelemelerimde de altını özellikle çizmiştim; masasına oturduğunda, uçsuz bucaksız bir derya varken önünde, inatla kendine zor hedefler seçip, tüm imkanlarını kendi iradesiyle kısıtlayan, başka bir ifadeyle kendine meydan okuyan başka bir yazar tanımadım ben henüz... Şimdi soruyorum size; İçinde tek bir savaş veya çatışma sahnesinin olmadığı, tankın, topun, tüfeğin esamesinin okunmadığı bir savaş kitabı nasıl yazılır? Tabu oyunu oynuyormuş gibi düşünün kendinizi... Anlatılacak kelime: Savaş Yasaklı kelimeler: Tank, top, tüfek, süngü, miğfer, çatışma, komutan, cephe... ..................... İşte böyle bir savaş kitabı Toprak Ana... Savaşmanın kitabı aslında... Peki neyle, kimle savaşıyorsunuz? Düşmanla mı? Orasına geleceğiz... Ve aynı zamanda acının kitabı Toprak Ana... Ancak bu acı da öyle aşk acısı falan değil... Bu acı, neredeyse ete kemiğe bürünmüş, karşınıza geçip oturmuş bir acı... Aytmatov acıyı alıp kitabın fonuna bir güzel yerleştirmiş. Ressamların resme başlamadan önce tuvale attıkları ilk gölge gibi... Ve sonra kapıları öyle bir kapatmış ki, kesinlikle çıkamıyorsunuz dışarıya... Siz kitabı okurken acının nefesi her daim ensenizde. Başka türlüsüne izin vermiyor Aytmatov. Çünkü acı hep vardı, hala var ve bundan sonra da hep var olacak. Acıyla bir arada yaşamayı öğrenmek, onun varlığını kabullenmek zorundayız. İşte bu yüzden, hiç ajitasyon yapmadan, duyguları kemirmeden, sapından çöpünden ayrılmış o saf acıyı kucağımıza bırakıyor... Ve sonra iki karakter koyuyor önümüze: Tolgonay ve Aliman... Katılmayabilirsiniz ama kanaatim odur ki, bu kitap, bu iki kadın karakterin temsil ettiği iki farklı değeri sorgulamakta ve bizden de tarafımızı seçmemizi istemektedir; Acıyla savaşan tarafta mısınız yoksa acıya teslim olan tarafta mı? Çünkü benim şu ana kadar tanıdığım Aytmatov, 'Arkadaşlar bakın savaş çok kötü bir şeydir. Savaş yüzünden insanlar ölüyor, açlık, kıtlık baş gösteriyor. Hepimiz barış içinde yaşamalıyız' mesajı ile yetinecek bir yazar değil. Çünkü az önce de dedim ya, savaş olmasa dahi hayatımızda, acı hep olacak. O yüzden asıl vurgunun, acıya karşı vereceğimiz tepkinin ne olacağı konusuna odaklandığını düşünüyorum. .......................... Kitabın bir başka özelliği ve önemi ise, bugüne kadar bildiğimiz, duyduğumuz, okuduğumuz, seyrettiğimiz 2. Dünya Savaşı külliyatına kimsenin girmeyi çok da lüzumlu görmediği bir pencereden, yani Sovyet penceresinden bakabilmiş olması... Kitabı okurken aynen şu tepkiyi verdim; 'Evet ya, 2. Dünya Savaşı'nda Almanya kendi kendine savaşmadı değil mi? 2. Dünya Savaşı sadece 'Yahudi Soykırımı'ndan ibaret değildi değil mi? Bir de bu adamlarla savaşan Ruslar vardı öyle ya... Kurşun asker değil bu insanlar neticede... Orada da ölüm var, savaşın kanlı eli o topraklara da uzanıp tırmaladı o insanları, yok etti tek tek. Dul kadınlar, öksüz çocuklar bıraktı arkasında... İşte Aytmatov, bir de bu gerçeği hatırlatmış bize bu ölümsüz eserinde... İşte böyle buyurdu Toprak Ana kitabı, benim zihnime... Sen toprağa tohum atarsan başak verir, buğday verir, ekmek verir, yaşam verir. Sen toprağa top güllesi atarsan da ölüm verir, acı verir, kan verir ve daha önce verdiği ne varsa onları senden bir bir geri alır... Şakası yoktur Toprak Ana'nın... O halde bastığımız yeri toprak diye geçmeyeceğiz, düşüneceğiz altında yatanları... Ve en başta o insanların anısını yaşatacağız. Sonra savaştığımız şeyin sadece düşman olmadığını; asıl savaşın hayatın ta kendisiyle olduğunu bilip koşullar ne olursa olsun sahip çıkacağız toprağımıza ve bize hediye edilen o güzel hayata... Herkese keyifli okumalar... (Necip G.)
Bir Kahraman Türk Kadınının Dramı: yazar/Cengiz-Aytmatov un okuduğum 3.kitabı.Diğerleri kitap/beyaz-gemi--820 ve kitap/gun-olur-asra-bedel--1577 idi. 3 kitabı da harika. Türk Roman tarihinin sanırım yazar/sabahattin-ali , yazar/yasar-kemal , yazar/ahmet-hamdi-tanpinar , yazar/resat-nuri-guntekin gibi çok büyük kalemlerinin üstüne adını yazabileceğim tek isim olur bence Aytmatov.Bildiğiniz gibi kendisi Kırgız Türkü. yazar/Cengiz-Aytmatov, kitap/toprak-ana--866 isimli bu kitabı 1963 te neşretmiştir.Lenin Ödülü de almıştır bu kitap.Kitap, 2.Dünya Savaşında bir köyü anlatır.Yazarın ilk romanıdır ayrıca kitap ve kendi hayat hikayesinden de izler barındırmaktadır. Konu, Tolgonay isimli bir köy kadının, annesinin etrafında döner.Romanın başkişisi bu kişidir.Sürekli derdini Toprak Anayla paylaşır, bazen ileriye dönük, bazen de geriye dönük zaman tünelinde hareket metodu ile yazar, bize bu kadının etrafında dönen hikayeyi sunar. Kolhoz terimini kitapta çok sık görürsünüz.Bu teknik aslında devletin 99 yıl gibi sembolik bir biçimde halka tarım yapması için kendi arsalarını kiralama metodudur.İşte Tolgonay ve eşi, hatta köy halkı bu metot sayesinde geçimini sağlayan köy halkıdır.Eşinin adı Suvankul dur Tolgonay ın.Kasım, Maysalbek ve Caynak adında 3 tane oğulları olur.Kasım ın eşi Aliman, Tolgonay ın öz kızı gibi gördüğü bir kişidir.Kitabın bana göre asıl başkişisi Aliman dır.Dram yüklü sahnelerin altından hep onun adı çıkar.İlerleyen bölümlerde, savaş patlak verir ve ne yazık ki Tolgonay hem oğullarını hemde eşini savaşa göndermek zorunda kalır.Kitap çok kısa spoiler girmek istemiyorum.Aliman ın hayatı sizi parçalayacak.Savaşa bir kez daha lanet okuyacaksınız.Zaten Cengiz Aytmatov un da amacı lanet okumamızdır.Çünkü biliyorsunuz kendisi de babasından dolayı bir savaş mağdurudur.Tolgonay, bir dik duruşlu, kahraman Türk kadının simgesidir.Tüm tarım işleri ona kalır ve üstesinden rahatça gelir. Kitabı beğenmemek ne mümkün.Kısacık sadece 135 sayfa ama anlatılanlar o kadar yoğun ki.Aytmatov a hayran kalmamak çok zor.Mesajları kurşun atar gibi saplıyor insanın yüreğine.Çok büyük bir yazar.Tüm kitapları mevcut bende.Sizde alın okuyun.Kitaba puanım tabiki 10. (Emre Bulut)
Hayat niçin bu kadar acımasız, bu kadar kör?: Cengiz Aytmatov'dan okuduğum ikinci kitaptı, Gün Olur Asra Bedel kitabını çok beğenmiştim ama Toprak Ana'yı okumadığım içinmiş... Öncelikle Toprak Ana için acının kitabı diyebiliriz ve acılar ancak bu kadar sarsıcı ve gerçekçi anlatılabilirdi. Tolgonay ve Aliman... İki güçlü kadın... Yazacağım ama ne yazacağım... Sadece bir kitap mı okudum yoksa Aytmatov aslında içinde olduğumuz ama bazen yeterince önemini kavrayamadığımız gerçekleri salt acının dünyasından mı gösterdi? Eser İkinci Dünya Savaşı yıllarında savaşın karanlık ve yıkıcı etkilerinin savaşa gidenler kadar kalanlar üzerindeki etkisini de, hatta esas yıkımın aslında geride kalanlarda olduğunu anlatan bir kurguda geçiyor. Toprak ve insan ilişkilerini, halkın kültürünü, yaşayış biçimlerini, umudu, çaresizlik içinde geçen umutsuz bekleyişleri, kayıpları, gözyaşlarını harmanlayıp okuyucuya çarpıcı bir dille aktarıyor. Açıkçası etkisinden kolayca çıkılamayacak, bittiğinde bile o hüznün fazlasıyla hissedilebileceği bir eser. Keyifli okumalar... (Seymaa)
Kitabın Yazarı Cengiz Aytmatov Kimdir?
Cengiz Aytmatov, (Kırgızca: Чыңгыз Айтматов (Çıňğız Aytmatov), Rusça: Чингиз Торекулович Айтматов) (d. 12 Aralık 1928, Kırgızistan - ö. 10 Haziran 2008, Almanya).
Ünlü Kırgız Türkü edebiyatçı, gazeteci, çevirmen ve siyasetçi. 12 Aralık 1928 tarihinde Kuzeybatı Kırgızistan'daki Talas eyaletinin Şeker köyünde doğdu. Babası Torekul Aytmatov, Sovyet Kırgızistanı'nda seçkin devlet adamı idi, ancak 1937'de tutuklandı ve 1938'de kurşuna dizildi. Tatar kızı olan annesi Nagima Hamziyevna Abdulvaliyeva tiyatro aktrisiydi. Adı, Cengiz Han'dan esinlenerek konulmuştur.
Gençliği sıkıntılı bir döneme denk gelmişti. O dönemde zaten yeni yerleşmeye başlayan siyasî sistemle, bir de savaşla mücadele etmek zorundaydı. Çok genç yaşta çalışmaya başladı; çünkü II. Dünya Savaşının SSCB üzerindeki etkileri gençleri de etkiliyordu, yetişkinler savaşta olduklarından, gençlere büyük iş düşüyordu. On dört yaşında köyündeki sekreterliğe girdi. Burada tarım makinelerinin sayımı, vergi tahsildarlığı gibi işlerde çalıştı. Köyünden, Kazakistan'a giderek Cambul Veterinerlik Teknik Okulu'nda okudu. Daha sonra şimdiki Kırgızistan'ın başkenti olan Bişkek'e giderek burada Frunze Tarım Enstitüsü'nde öğrenimine devam etti. Ardından Maksim Gorki Edebiyat Enstitüsü'ne geçti ve 1956 ile 1958 yılları arasında Moskova'da okudu. Yazmaya bu yıllarda Pravda gazetesinde başladı. Yazdığı eserleriyle üne kavuştu ve 1957 yılında Sovyet Yazarlar Birliği'ne üye kabul edildi. 1963'te Lenin Ödülü'nü aldı. Eserleri yüz elliyi aşkın dile tercüme edildi. 1990-1994 yıllarında Sovyetler Birliği'ni ve Rusya Federasyonu'nu, sonra ise 2008 yılına kadar Kırgızistan Cumhuriyeti'ni büyükelçi olarak temsil etti.
Aytmatov, Gün Olur Asra Bedel romanının film çekimleri için gittiği Rusya'nın Tataristan Cumhuriyeti'nin başkenti Kazan'da 16 Mayıs 2008'de rahatsızlandı ve böbrek yetmezliği teşhisiyle tedavi için Almanya'ya getirildi. Almanya'nın Nürnberg kentindeki Klinikum Nord'da tedavi gören Cengiz Aytmatov, komaya girdi.10 Haziran 2008 tarihinde Nürnberg'de hayatını yitirdi.
Cengiz Aytmatov Kitapları - Eserleri
- Beyaz Gemi
- Toprak Ana
- Gün Olur Asra Bedel
- Cemile
- İlk Öğretmenim
- Cemile - Sultanmurat
- Elveda Gülsarı
- Yıldırım Sesli Manasçı - Yüzyüze - Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek
- Dişi Kurdun Rüyaları
- Çocukluğum
- Ebedi Gelin
- Kızıl Elma - Oğulla Buluşma - Beyaz Yağmur - Asker Çocuğu - Deve Gözü
- Cengiz Han'a Küsen Bulut
- Sultanmurat
- Selvi Boylum Al Yazmalım
- Kassandra Damgası
- Elveda Gülsarı / Yüzyüze / Cemile / Oğulla Görüşme / Askerin Oğlu
- Şafak Sancısı
- Sokrat'ı Anma Gecesi
- Al Yazmalım, Selvi Boylum - Erken Gelen Turnalar - Fuji Yama - Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek
- Beyaz Gemi - Toprak Ana - Deve Gözü - İlk Öğretmenim
- Kızıl Elma - Oğulla Buluşma - Beyaz Yağmur - Asker Çocuğu
- Yüz Yüze / Oğulla Görüşme / Deve Gözü / Askerin Oğlu
- Fuji-Yama
- Yıldırım Sesli Manasçı - Kızıl Elma - Beyaz Yağmur - Baydamtal Irmağı’nda
- İlk Turnalar - Fuji Yama
- Kader Ağı (Kıyamat)
- Cemile - Deve Gözü - Selvi Boylum
- Deve Gözü
- Yüzyüze
- Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek
- Kızıl Elma - Oğulla Buluşma
- Yıldırım Sesli Manasçı - Asker Çocuğu - Beyaz Yağmur
- Cemile - Öğretmen Duyşen
- Hekayələr
- Kuz Başındaki Avcının Çığlığı
- Bütün Eserleri: 2
- Cengiz Aytmatov Uluslararası Bilgi Şöleni Bildirileri
- Time to Speak
- Seçilmiş Əsərləri
- Yüz Yüze - Oğulla Görüşme
- Gülsarı / Yüz Yüze
Cengiz Aytmatov Alıntıları - Sözleri
- Bir erkek, bir adam ol oğlum.Nerede olursan ol, erkek ol, mert bir erkek olarak kal! (Kızıl Elma - Oğulla Buluşma - Beyaz Yağmur - Asker Çocuğu)
- İnsana korku veren bazı sözler vardır. "Artık hiçbir zaman!" gibi. Böyle sözlerden sonra söyleyecek bir şey kalmaz. (Elveda Gülsarı / Yüzyüze / Cemile / Oğulla Görüşme / Askerin Oğlu)
- Biraz daha; birkaç dakika daha yaşatmak istiyordu onu gönlünde. (Kızıl Elma - Oğulla Buluşma)
- Gün gelir, ağacın kendisi değil, gövdesi bile işe yarar. (Yüz Yüze / Oğulla Görüşme / Deve Gözü / Askerin Oğlu)
- Gözünün bütün yaşlarını dökerek ağlamak istiyordu, ağlayamıyordu. (Yıldırım Sesli Manasçı - Yüzyüze - Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek)
- “Yalnız çalışmak için mi yaşar insan?” (İlk Turnalar - Fuji Yama)
- 20. yüzyıl insanlığın iki büyük dünya savaşına ve türlü kan döküşlere, nükleer felaket ve depremlere, uzayı ele geçirme ve bilimsel teknik uçuşlara tanıklık etmekle kalmadı. Bununla birlikte nice bin yılların, nesillerinin eleğinden geçip seçilmiş manevi zenginliğin, en önemlisi inanç değerlerinin düşmesine; hayatı çürümekten, bozulmaktan koruyangelen yüce sevgi duygusunun basitleşmesine, yok edici edep dışı davranışların mizahı haline gelip zayıf düşmesine yol açtı. Bence bu, insanlık için nükleer savaştan sonra en tehlikeli beladır. (Kuz Başındaki Avcının Çığlığı)
- "Seviyordu ama özlemiyordu , yanındayım diyordu ama uzaktaydı ; sadece sözler vardı , kendisi yoktu." (Selvi Boylum Al Yazmalım)
- Talih vardır güldürür, talih vardır öldürür. (Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek)
- Hayatım boyunca hep seni özledim, seni düşündüm ben. Bu kadar çok beklettiğim için özür dilerim. (Kızıl Elma - Oğulla Buluşma)
- Demek ki, düşünmemek unutmak demek değilmiş. (Elveda Gülsarı)
- İnsanoğlu ömründe bir kerecik olsun vicdanıyla baş başa kalmak, yaşamın hay-huyundan uzak durmak istiyor, … (Al Yazmalım, Selvi Boylum - Erken Gelen Turnalar - Fuji Yama - Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek)
- "Uzun zamandan beri seviyorum seni.. Bilmediğim zamanlardan beri seni sevmiş, seni beklemişim ben. Ve işte geldin, seni beklediğimi biliyormuş gibi geldin! (Cemile)
- İnsan kalbi böyledir: Onu kolayca dondurabilirsiniz ama çok zor eritir, çok zor ısıtırsınız. (Kızıl Elma - Oğulla Buluşma)
- Sanki sevginden utanç duyuyor gibisin! (Kızıl Elma - Oğulla Buluşma)
- İnsanın kahpeliği sınır tanımaz. (Ebedi Gelin)
- Aşk, yaratılışın hediyesi, sonsuzluğun gizli enerjisidir. (Ebedi Gelin)
- İnsanlar ne diye böyle yaparlar, bilmem ki! İyiliğe karşılık hep kötülük, hep kötülük. Sonra yaptıklarından utansalar, pişman olsalar bari! O da yok.... (Beyaz Gemi - Toprak Ana - Deve Gözü - İlk Öğretmenim)
- İnsanın sağlığı yerindeyse, eli kolu tutuyorsa çalışmaktan daha iyi ne var yeryüzünde? (Beyaz Gemi - Toprak Ana - Deve Gözü - İlk Öğretmenim)
- “Öyle bir bakıyordu ki sanki hem acı çekiyor hem de hayranlık duyuyordu Cemile’ye ve mutlulukla acıyı aynı anda yaşıyordu bakışlarında.” (Cemile - Öğretmen Duyşen)