Toprağımızın Kokusu - Kenize Mourad Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Toprağımızın Kokusu kimin eseri? Toprağımızın Kokusu kitabının yazarı kimdir? Toprağımızın Kokusu konusu ve anafikri nedir? Toprağımızın Kokusu kitabı ne anlatıyor? Toprağımızın Kokusu PDF indirme linki var mı? Toprağımızın Kokusu kitabının yazarı Kenize Mourad kimdir? İşte Toprağımızın Kokusu kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Kenize Mourad
Çevirmen: Nedim Demirtaş
Orijinal Adı: Le Parfum de Notre Terre
Yayın Evi: Everest Yayınları
İSBN: 9789752891487
Sayfa Sayısı: 362
Toprağımızın Kokusu Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Kenize Mourad, Filistin-İsraîl ateşi arasında kalan kurbanların ölüm ve mülteci kamplarındaki zor hayatlarını, korkularını, ihtiyaçlarını bütün insanlığın adalet duygusuna ve vicdanin sunuyor.
Kenize Mourad, annesi Selma Sultan'ın hayatını yazdığı Saraydan Sürgüne romanı ile bütün dünyada tanınmıştı. Ortadoğu'da 15 yıl boyunca gazeteci olarak çalışan Kenize Mourad, romancı duyarlılığını gazetecilik deneyimiyle birleştirip ortaya çıkardığı Toprağımızın Kokusu'nda, altmış yılı aşkındır yaşanan Filistin-israil çatışmasını bu kez örnek bir kitapla sergiliyor: Akademilerin, devletlerin, resmi söylemlerin uzağında, halkın dilinden. Toprağımızın Kokusu, Filistin-israil dramını, barışı güçleştiren bütün nedenlerle birlikte ortaya koyarken, çatışmanın gerçek kurbanlarının sesleriyle ilk kez bu kadar gerçek ve çıplak olarak su yüzüne çıkarıyor. Siyasi analizleri ve genel önyargıları bir tarafa bırakan bu kitap, sözü her iki tarafın da anne-babalarına, erkek ve kadınlara, çocuklara veriyor.
Kenize Mourad bu kitabı hazırlarken, Kudüs'ten Cenin'e, Gazze'ye, sömürge yerleşimlerine kadar bölgede ayak basmadık yer, dinlemedik insan bırakmamış. Bize onların hikâyesini anlatıyor. Kuşaklar boyu süren bu trajediyi bütün boyutları ve gerçekleriyle göstermek için istisnasız, ayrım yapmadan herkesle görüşmüş: Filistinliler, israilli Araplar, Yahudiler...
(Arka Kapak)
Toprağımızın Kokusu Alıntıları - Sözleri
- "Kardeşinizin öcünü almayı hiç düşünmediniz mi?" "Kesinlikle hayır! Ben kardeşimin öcünü almak için kimseyi öldürmek niyetinde değilim! Sorun öç almak değil, FİLİSTİN'İ KURTARMAK."
- Ahlak! Ahlak siyah-beyaz değildir, o bembeyazdır. Ahlak nasıl düşünceden azade acelecilik içinde olmayacaksa, intikam duyguları içinde de olamaz. Ahlak, tetiğe basamakta acele edecek insanların ellerine bırakılamaz...
- Filistinliler okumak için, evlerinden çıkmak için, kısacası yaşamak için her gün kendilerini tehlikeye atıyorlar zaten. Sürdürdüğümüz yaşama bakıyorum da bazen, 'buna nasıl dayanılır?' diye kendi kendime soruyorum. Ama yine de yaşamanın yolunu buluyoruz. Elli yılı aşkın bir süredir, halkımız hayatta kalma konusunda uzman olduğunu kanıtladı. Başımıza ne gelirse gelsin, direnmeye devam ediyoruz." "Direnmek, Filistinlilerin Sumud dediği şey bu mu?" "Kesinlikle. Sumud asla vazgeçmemek, her şeye karşı direnmek demek; hiçbir şey yapılamıyorsa, pasif bir direniş demek... Sumud sabır demek, güçsüzseniz ve düşman baskısı altındaysanız, kıpırdamadan durmak demek."
- Doğu'da, insanlar yoksullaştıkça, paylaşmak ister, bu onların sahip olabildiği tek lükstür.
- Bir duvarın üstünde kırmızı harflerle yazılmış "Araplara ölüm!" yazısı dikkatimi çekiyor. "Yerleşimciler," diyor Jeremy omuz silkerek. "Filistinliler neden bunları silmiyor?" "Usandılar silmekten! Artık boş verdiler. Uğraşacak daha ciddi işleri var."
- İşgalci bizim irademizi kırmak, umudumuzu yok etmek istiyor ve bunun için elinden geleni yapıyor. AMA BİZ DİRENMENİN YOLUNU BULUYORUZ.
- Bir yanda nedensiz yere öldürülen siviller, diğer yanda Filistinlilerin Kudüs'te yaşamak, çalışmak ve oradaki ailelerini ziyaret etmek için yararlandığı inanılmaz güvenlik açıkları... Burada gerçekten kural yok. Ya evinde kalırsın, ki bu da güvenliğinin garantisi değildir, ya da ölmek pahasına da olsa, çıkar şansını denersin. Ve çoğu zaman Filistinlilerin yaşamsal, ama bazen de en basit ihtiyaçlarını karşılamak için bu riski almaya hazır olduğunu görüyoruz, çünkü onlar bütün bu kısıtlamalara artık dayanamıyor, çünkü onların dışarı çıkmaya, nefes almaya ihtiyacı var!
- Sabra ve Şatila katliamları sırasında on yaşındaydım. Kurbanlar kamplardaki insanlardı, bizim gibi yoksul ve silahsız insanlar. Öğretmenlerime ve Babama durmadan sorular soruyordum; Babam o zaman israil'de işçi olarak çalışıyordu. Sizi yerinizden yurdunuzdan eden adamlar için çalışmak zordur... Ama o çocuklarını doyurmak zorundaydı, seçme şansı yoktu ve ben onun için çok üzülüyordum.
- Bu sabah Ramallah'ta sokağa çıkma yasağı sırasında bir çocuk öldürüldü. İki yıldır her gün çocuklar öldürülüyor. İşin en acı tarafı da, bunun artık neredeyse sıradan bir hal alması.
- 《Masumları öldürmeyi hiçbir ahlâk anlayışı kabul etmez.》
- Anlamıyorsunuz; onlar barış istemiyor, onların tek amacı BİZİ tümüyle yok etmek.
- Doğu'da insanlar yoksullaştıkça, paylaşmak ister, bu onların sahip olabildiği tek lükstür!
- Ben her gün direnerek, yaşamaya devam ederek, hiçbir şey karşısında umudumu yitirmeyerek mücadele ediyorum. Kendine, zaaflarına hakim olmak, İslâm Dininde buna Büyük Cihat derler, Savaş ise Küçük Cihat’tır.
- Evlerin yıkılması, Filistinlileri Batı Şeria, Gazze ve Kudüs'ün doğusundaki küçük yerleşim adalarına hapsetmekten ibaret olan bir politikanın parçası, diye açıklıyor. "Olabildiğince fazla insansız toprağa sahip olmak için... 1967'den beri, sağcı ya da solcu, bütün İsrail hükümetleri, yerleşimler kurmaktan asla vazgeçmeden, bu politikayı uyguluyor."
- En yoksul çocuklar ya da çok tehlikeli bir bölgede yaşayan çocuklar arasından seçtiğimiz bin iki yüz çocuk üzerinde bir araştırma yaptık. Onlara, 'Şimdi evine dönebilsen, istediğin her şeyi yapabilecek ve istediğin her şeye sahip olabilecek olsan, ne isterdin?' diye sorduk. Çoğu 'Meyve yemek isterdim' ya da 'Askerlerin evimize gelmemesini isterdim,' diye yanıtladı. Yani artık bir hayalleri yok, sadece yakın geleceği görebiliyorlar. Bu durum o kadar uzun süredir devam ediyor ki artık umutlarını kaybetmişler. Ne oyuncak, ne şekerleme, ne televizyon, artık hiçbir şey istemiyorlar, boyun eğmişler, sanki şimdiden ölmüşler.
Toprağımızın Kokusu İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Bitti. @ztkor hocamın tavsiyesi ile okudum. Okudukça hayret ettim. Filistin israil toplumunu içinden şahitlerle resmeden bir kitap. Acı ki hem nasıl koyu. Çaresizlik okurken bile buram buram. Filistinliler için mücadele eden Israilliler hatta hahamlar... Tüm bunlar bekledigim şeyler değildi. Bizim söylemlerimizin aslında onlara ne kadar uzak ve hiç tanımadan savunduğumuz sloganlar olduğunu gördüm. Rabbim bu millete barış ve sekinet nasip etsin. Kudüsümüz özgür olsun (Mavitulbent)
Kitap bildiğimiz ama görmekten kaçındığımız gerçekleri anlatmakla birlikte yerleşimcilerin ve siyonist düşüncerin temelini nereden geldiğini açıklayan röportajlarla daha geniş bir bakış açısı oluşturduğunu söyleyebilirim. Bununla birlikte yazarın öne sürdüğü çözümün, yeni basımında ek olarak ilave ettiği bölümde bu çözüme olan inancın bittiğini dile getiriyorse de, İsrail taraftarlarının olduğunu çokça belirtirken ancak bunun geniş kitlesi olmadığını pek az yerde açıklanmış. Biraz objektif olarak bakmaya çalışılmış yorumlar olsa da bazı röportajlarda aşırı ırkçılık sergilenenlerde yazar gerçekleri ve yanlışlığını söylemeden geçememiş. Filistin olaylarının birebir oradaki kişiler ağzından anlatan kitap daha fazla bilgi sahibi olmayı isteyeceğiniz bir iştah oluşturuyor. (Seyma)
Filistinliler, Gazzeliler, Nasıralılar, Ceninliler... Bu insanlar neden bu zulmün içindeler, hem de yıllarca?! Kendilerine ait olan bu topraklardan Filistin halkı neden zorla gönderiliyor? İngiltere 1917-18 yıllarında Osmanlı Devleti'ne ait bu toprakları işgal ediyor ama Araplara (Filistinlilere) kendilerini yönetim hakkı sözü veriyor. Maalesef sözünü tutmuyor ve o dönemde zaten dünya üzerinde büyük sorun olan Yahudileri(İsraillileri) getirip yavaş yavaş bu bölgeye yerleştiriyor. Düşünsenize biri gelip evinizin bir odasını kiralıyor, sonra bir diğerini, daha sonra bir diğerini ve en sonunda sizi evden zorla çıkarmaya çalışıyor. İsrail de bu taktiği uyguluyor. Yavaş yavaş bütün Yahudileri bu topraklarda toplamaya başlıyor. Yahudilerin seçilmiş bir din olduğunu savunan SİYONİZM görüşü, kendilerini dünya üzerinde haklı göstermek için öne sürülen bir sav. Şu o kadar bariz ki; Birleşmiş Milletler bu savı kabul etmiş durumda. Amerika zaten her anlamda İsrail'i destekliyor, silahlarıyla, fuzeleriyle, askerleriyle... İsrail nüfusu 5 milyon, bunun 1 milyona yakını Filistinli Müslümanlar. Azınlık gibi görünüyorlar ve her yeni gün farklı zulümlere maruz kalarak bölgeden gönderilmeye çalışılıyorlar. İsrail, kendi yönetimlerine dahi almak istemiyor Filistinlileri. Haklı! bir nedenleri var: siyonizm. Tek toprak tek millet olma yolunda her zorbalığı deniyor.Zorunlu göçe, mülteci olmaya karşı direniş göstermeye çalışan Filistinlilerin çektiği acıları öyle bir kaç cümleye sığdıramam. Yıllar süren sokağa çıkma yasağı, küçücük bir kampta (yaklaşık 280km) istiflenmis 1 milyona yakin Filistinli, keyfi öldürülen kadınlar, çocuklar, işkencelere maruz kalıp sakat kalan babalar, ağabeyler, açlıktan ölen bebekler, yaşlılar... Kudüs'te, Mescidi Aksa'da camilere özellikle cuma namazı esnasında yapılan silahlı saldırılar aslında sadece Filistinli Müslümanlarin değil tüm dünya üzerindeki müslümanlarin, hatta insanlığın sorunu. Ancak bu topraklar kaderine bırakılmış. Filistinlilerin ise tek silahı, tepelerinde dönen F-16 lara rağmen İsrailli askere attıkları taşlar ve ne yazık ki bu topraklarda çok fazla Filistinli canlı bomba var. Kurtuluşun, umudun çaresizliğin ne yazık ki haksız, acılı yoluyla karşı karşıya kalmışlar. TOPRAGİMİZİN KOKUSU'nda, aynı zamanda gazeteci olan Kenize Mourad, sıcak bölgelerde tam da bu kuşatmalar esnasında hem Filistinlilerle hem de İsraillilerle röportaj yapmış ve bunları kaleme almış. (İlknur)
Toprağımızın Kokusu PDF indirme linki var mı?
Kenize Mourad - Toprağımızın Kokusu kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Toprağımızın Kokusu PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Kenize Mourad Kimdir?
Kenize Murad (d.15 Haziran 1940 Paris), annesi, Sultan V. Murad'ın torunu Selma Rauf Hanımsultan (d. Ortaköy, 15 Ağustos 1914 - ö. Paris, 13 Ocak 1941) ile babası Damat Raca Seyyid Sacid Hüseyin Ali (1910-1991)'nin kızıdır. Babası Sacid Hüseyin Ali, 1991 yılına kadar Kotwara mihracesi ve 1936 ile 1952 yılları arasında, Hindistan'da Kotwara Yasama Meclisi üyesidir. Kotwara, Hindistan'da Uttar Pradeş eyaletinde, Avadh (Oudh) bölgesinde Lakhimpur Kheri ilçesinde bulunan yaşayan en eski uygarlıktır. Avadh bugün, bir zamanlarki Babür İmparatorluğu'nun bir bölgesini yöneten idareci (Nevvab)'lerin kültürel kimlik barındıran bir bölgesidir.
"Rajkumari Kenize de Kotwara" olan asıl adını, Fransa'da ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçtiğinde nüfusa kayıt olurken "Kenize Murad" olarak değiştirmiştir.
Kenize Murad, 20 yaşında iken, köken arayışı onu İslama götürmüş, büyük tasavvufların metinlerini incelemiştir. Kenize Murad, Mart 1971 tarihinden itibaren belgeler servisine bağlı makaleler yayınlamaya başlar. Sorumluluk alanını kapsayan Bangladeş ve Pakistan gibi ülkelerde bir süre yaşamış, Bangladeş, Etiyopya ve 1982 yılında Beyrut kuşatması sırasında üç ay boyunca Lübnan'da kalmış, bir yıldan fazla bir süre de İran devrimini kapsayan savaş muhabirliği yapmıştır. Kendisi Türkçe konuşamamaktadır.
1987 yılında Fransa'da yayınlanan, De la part de la princesse morte (Saraydan Sürgüne) adlı ilk romanında sürgünde ölen annesinin hayatını anlatmıştır. Bu romanı dünyada en çok satan kitaplar listesine girmiş, otuzdan fazla dilde ve 42 ülkede yayınlanmıştır. Bu roman, Türkiye'de ilk kez Osmanlı İmparatorluğu'nun imparatorluk ailesinin bir üyesi gözüyle görülmüş, belirli bir başarı kazanmıştır. 1998 yılında ilk romanından sonra, Le Jardin de Badalpur (Badalpur Bahçesi) adlı ikinci romanını, 2003 yılında da Le parfum de notre terre, voix de Palestine et d'israel (Toprağımızın Kokusu - Filistin ve İsrail'in Sesleri) adlı, iki halkın acıklı olaylarını anlamaya çalıştığı, araştırma yazıları ile Filistinli ve İsrailli erkek, kadın ve çocukların yazılı betimlemelerini içeren bir kitap yayınlamıştır.
Kendisi 10 Temmuz 2010 tarihinde Tarihin Arka Odası programına katılmış, anılarının yanı sıra görüşlerini aktarmış ve önemli açıklamalarda bulunmuştur. Yine aynı programa 5 Şubat 2011 tarihinde de katılmıştır.
Kenize Mourad Kitapları - Eserleri
- Saraydan Sürgüne
- Toprağımızın Kokusu
- Begüm
- Pak İnsanlar Ülkesinde
Kenize Mourad Alıntıları - Sözleri
- Bizi iyi Müslüman yapan şey, başımızın üstündeki bir parça kumaş değil, davranışlarımızdır. (Pak İnsanlar Ülkesinde)
- Dünyada değişim ancak kadınlardan başlayabilir. (Pak İnsanlar Ülkesinde)
- Doğu ülkelerinde yirmi beşini geçmesine rağmen bekar olarak kalan bir kadına kötü gözle bakıldığını öğreneli uzun zaman oldu. İnsanlarda hemen, evliliği imkansız kılan bir kusurunuz bulunduğu ya da evlilik bağını reddeden hafifmeşrep bir kadın, yani kolay av olduğunuz şüphesi uyanır. (Pak İnsanlar Ülkesinde)
- Insanın kötü bir şeyi, sevdiklerine kondurmasının uğursuzluk getireceğine inanılır. Bu yüzden "Hasta mısınız?" yerine, "Düşmanlarınız hasta mı?" diye sorulur. (Saraydan Sürgüne)
- Onlar birbirlerini seçmemişler, karşı koyamayacakları kader onları birleştirmişti. (Saraydan Sürgüne)
- Ama bunun başlıca kurbanları biz Müslümanlarız, çekiçle örsün arasına, bizi fazla Müslüman olmakla suçlayan Batı'yla yeterince Müslüman olmamakla suçlayan İslamcıların arasına sıkışmış durumdayız. (Pak İnsanlar Ülkesinde)
- En yoksul çocuklar ya da çok tehlikeli bir bölgede yaşayan çocuklar arasından seçtiğimiz bin iki yüz çocuk üzerinde bir araştırma yaptık. Onlara, 'Şimdi evine dönebilsen, istediğin her şeyi yapabilecek ve istediğin her şeye sahip olabilecek olsan, ne isterdin?' diye sorduk. Çoğu 'Meyve yemek isterdim' ya da 'Askerlerin evimize gelmemesini isterdim,' diye yanıtladı. Yani artık bir hayalleri yok, sadece yakın geleceği görebiliyorlar. Bu durum o kadar uzun süredir devam ediyor ki artık umutlarını kaybetmişler. Ne oyuncak, ne şekerleme, ne televizyon, artık hiçbir şey istemiyorlar, boyun eğmişler, sanki şimdiden ölmüşler. (Toprağımızın Kokusu)
- Alaycı gülüşler yükseliyor: Neyse ki gülünçlük öldürmüyor. (Pak İnsanlar Ülkesinde)
- "Çok geç kalındı, düşük olayı yirmi dört saat önce yaşanmış.... Maalesef çoğunlukla böyle: Kocanın sersem onuru karısının hayatından önce geliyor!" (Pak İnsanlar Ülkesinde)
- "Bana sorarsanız, bir ülkenin gücü her şeyden önce ahlak gücüne bağlı." (Begüm)
- "... dünya çabuk unutur, yeni bir olay eskisini kovar, iktidarda olanın dayattığı tarih görüşü birkaç yılda tartışılmaz gerçek oluverir." (Begüm)
- "Daha güçlü oldukları sürece, düzeni ve uygarlığın değerlerini korumak bahanesiyle ezip öldürmeyi sürdürecekler... Hangi uygarlık? En ulu değeri altın olan, tüller altına gizlenmiş bir tüccar uygarlığı..." (Begüm)
- Evlerin yıkılması, Filistinlileri Batı Şeria, Gazze ve Kudüs'ün doğusundaki küçük yerleşim adalarına hapsetmekten ibaret olan bir politikanın parçası, diye açıklıyor. "Olabildiğince fazla insansız toprağa sahip olmak için... 1967'den beri, sağcı ya da solcu, bütün İsrail hükümetleri, yerleşimler kurmaktan asla vazgeçmeden, bu politikayı uyguluyor." (Toprağımızın Kokusu)
- En çok kızdıkları, bir kaç ay önce, Enver Paşa'nın Kayzer II. Guillaume'u karşılaması için, hünkârı istasyona gitmeye zorlamasıydı. Onları yaralayan, padişahın yorulması değil, kendi nazırı tarafından utanç içinde bırakılmasıydı. Imparatorluğun kuruluşundan bu yana, Osmanlı hanedanından hiçbir padişah, ister kral olsun ister imparator, kimseyi karşılamaya gitmemişti! (Saraydan Sürgüne)
- "Tam tersi, sultancığım, hayatı çekilmez duruma getiren zenginlik değil yoksulluktur" demişti. Selma inanmamıştı. Eğer öyle idiyse, yoksul çocukların gözleri neden zenginlerinkinden daha anlamlıydı? (Saraydan Sürgüne)
- "Britanyalıların çifte ölçütleri beni de en az sizin kadar isyan ettiriyor, Han Sahip, ama düşmanlarımızın barbarca davranıyor olması, onları taklit etmemizi gerektirmez (...) Onlarla ikiyüzlülükleri ve vahşetleri yüzünden savaşıyoruz, aynı yöntemleri kullanacak kadar alçalacak mıyız? " (Begüm)
- Ben her gün direnerek, yaşamaya devam ederek, hiçbir şey karşısında umudumu yitirmeyerek mücadele ediyorum. Kendine, zaaflarına hakim olmak, İslâm Dininde buna Büyük Cihat derler, Savaş ise Küçük Cihat’tır. (Toprağımızın Kokusu)
- "Herkes tarafından beğenilmek istersen, hiçbir şey başaramazsın!" (Begüm)
- Anlamıyorsunuz; onlar barış istemiyor, onların tek amacı BİZİ tümüyle yok etmek. (Toprağımızın Kokusu)
- Charles Dickens bile işi, " Hindistan ' da başkomutan olmak isterdim, " demeye kadar vardırıyor. " Bu doğu ırkını dehşetle vurup, Tanrı'nın emriyle, bunca vahşet yapabilecek soylarını dünya yüzünden kaldırmak için elimden geleni yapacağımı ilan ederdim." (Begüm)