Tevhid - İsmail Raci Faruki Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Tevhid kimin eseri? Tevhid kitabının yazarı kimdir? Tevhid konusu ve anafikri nedir? Tevhid kitabı ne anlatıyor? Tevhid PDF indirme linki var mı? Tevhid kitabının yazarı İsmail Raci Faruki kimdir? İşte Tevhid kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: İsmail Raci Faruki
Çevirmen: Latif Boyacı
Çevirmen: Dilaver Yardım
Orijinal Adı: Tawhid İts İmplications İn Life And Thought
Yayın Evi: İnsan Yayınları
İSBN: 9789755740010
Sayfa Sayısı: 224
Tevhid Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Merhum Faruki'nin, tevhid akidesinin bir dini tecrübe ve bir dünya görüşü olarak düşünce ve hayata yansımasını incelediği bu eser, bir "ıslah" ve bir "yeniden inşa" ihtiyacını dile getiriyor. Toplumsal düzenden ekonomiye, dünya barışından estetiği dek birçok alanda, tevhidin nasıl bir düzenleyici ilke olarak anlaşılması gerektiğini ortaya koyan Faruki'ye göre "Müslüman'ın yeniden inşası Prometeci Batıdaki gibi meydan okuma ve fetih hareketi değil sadıkane bir teslim olma hareketidir. Böylece, Müslüman üçlü bir engellemeyle karşı karşıyadır: Doğadan faydalanırken kendi iktidarına karşı; başarırsa gücüyle gururlanmasına karşı; ve başarısızlığa uğrarsa, çaresizlik ve yeis trajedisine karşı."
Tevhid Alıntıları - Sözleri
- O her dileğin nihaî hedefidir.
- İslâm mutluluk için "yerden bitki gibi büyümek" anlamındaki kökten gelen "felâh" terimini kullanır. ilâhî yükümlülüğü yerine getirmekten ibarettir. Bir insan Allah'ın merhametini ve bağışlamasını umabilir; ama tembellikten ya da açıkça meydan okumadan dolayı ilâhî emirleri yerine getirmezse onun merhametine güvenemez. Kaderi ve akibeti tamamen kendisinin bu emirleri ne şekilde yaptığına bağlıdır.Allah’ın idaresi lehte ya da aleyhte değil, âdildir. Adaletinin ölçüsü mutlak surette en hassas ve kusursuz dengeye sahiptir. Onun bu dünyaya ve öteki dünyaya ait mükafât ve cezalar sistemi herkese, ilahî emirlere uyması ya da uymaması durumuna göre hak ettiği şekilde uygulanır.
- İslam' ın başarısı hayat verici bir berraklaştırma idi.
- Erdem ve doğruluk; bilgi yada beceriyi kendi içinde bir hedef olarak görmeyen bir din olan İslamda eğitimin nihaî amacıdır.
- Ahlaklı olmak failin özgürlüğünü gerektirdiğinden, ahlaki faillerin iş birliği olan ÜMMET de özgür ve açık olmalıdır.
- İslâm "fitrî günahtan" masumiyeti; “kurtuluş"tan ziyade saadeti öne sürer. Kendi amellerinin kesin bir konusu olarak insanın saadeti yada şekaveti tamamen kendi eseridir. Böyle bir saadet herhangi bir kişinin şefaatine ya da aracılığına bağımlı olmadığı gibi; bir sacrament’in ya da Kilise gibi mistik bir kuruma varlıksal bir katılımın sonucu da değildir. İslâm’da her ikisine de yer yoktur.
- İnsanın niyeti, hemen hemen sürekli değişen makam derecelerine ulaşma arzusuyla bulandırılır. En soylu niyet, Kant'ın öğrettiği gibi, en saf olanı, yani "keyfi hareket"in tüm hedeflerinden arındırılmış olanıdır. Ve niyetlerin en safı, bütün keyfî amaçlar kaldırıldıktan ve uzaklaştırıldıktan sonra ulaşılan İslâm’dır.
- Tevhid'in ikinci anlamı insanın kendisini kurtaracağı hiç bir günahla yüklü bulunmadığıdır. İnsanın yolunu engellerle dolu olduğu, ya da tembellik içinde kolay olan hazcılık ve keyif yolunu tutabileceği gerçektir. Ama bunlar zıtlarından daha gerçek değildir.
- İslam, bir prensip olarak, hiçbir insanın ya da varlığın Allah'a bir diğerinden zerre kadar daha yakın olamayacağını kabul etmiştir.
Tevhid İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Klasik ve en sade ifadesiyle tevhid, “Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur.” ifadesine sağlam bir şekilde inanmak ve tanıklık etmektir. Olumsuz gibi görünen ve bir fikri kısaca özlü bir şekilde söylemenin zirvesini teşkil eden bu ifade, İslam’ın bütünü içinde en büyük ve en zengin manaları ihtiva eder. Bazen bir kültür, bir medeniyet veya bütün bir tarih bir cümleyle ifade edilir. İşte, şehadet kelimesinde ifadesini bulan tam anlamıyla budur. İslâm’ın bütün çeşitliliği, zenginliği ve tarihi, kültürü ve öğretisi, hikmeti ve medeniyeti, cümlelerin en kısasında yoğunlaştırılıp özetlenmiştir : Lâ ilahe illallah. (Ahmet Akçil)
Bir on küsur yıl sonra yeniden okumak istediğim kitaplardan biri daha. İlk okuyuşum da tam olarak anlayamamıştım. Bu sefer okuduğumda ise pek sevemedim. Benim için fazla basit geldi. Dini konularda yatay okumalar yapmak artık bana sıkıcı geliyor. Buna rağmen kitabın giriş kısmı genelinden daha farklıydı, heyecan vericiydi, sanki tam aradığım kitapmış gibi hissettim fakat devamında aradığım tadı bulamadım. İçeriğe gelecek olursam: Tevhidi on bir farklı ilke kapsamında, işin içine farklı dinlerin perspektiflerini de katarak anlatmış. Mesela ahlaki ilke, ekonomik düzen ilkesi gibi. Bazı bölümler daha dolu bazı bölümlerse fazla boşa yazılmış hissi verdi. Genel olarak bakarsak meraklısı sevecektir. (Büşra Özdemir)
İslâm'ın Özü: İslâm’ın Özü İnsanın karşılaştığı her türlü etki ve durumu anlamlandırma yeteneğine sahiptir. Şuurun güçlenmesi için anlamlandırdığı kavramları her zaman değişim/dönüşüm halinde tutar. Kabiliyetlerini keşfeder ve geliştirir. Tüm bu süreci kapsayan inanın merkezi haline gelen iyi/kötü değerler vardır. İslâm’ı benimseyen bir birey içinde “Tevhid” kavramı vardır. İslâm'ın en önemli değeridir. Tevhid, “Allah'tan başka ilah yoktur” ifadesine inanmak ve tanıklık etmektir. Tevhid, genel bir geçerlilik, hakikat, dünya, zaman ve mekân, insan tarihi ve kader görüşüdür. Yafa'lı İsmail Râci el-Farukî, “Tevhid" kitabında Müslüman ile Allah arasındaki bağın şehadet ile İslâm inancın ikrarıyla temellendirir. Müslümana ait her yerde, bütün hareket ve düşüncelerinde Allah’ın merkezi konumu olmalıdır. Benimseme ve kabul etme bir bütün halde bir ömrü tamamlamalıdır. Dini tecrübenin özünde Allah vardır, yaşayışta Tevhid olmalıdır. Farukî, İslam’ın Allah’ın birliği fikrini ve mutlak aşkınlığı üzerinde üç ilahi dinin karşılaştırması yapar. İslâm'ın Allah ile baba, aracı, kurtarıcı, oğul gibi kelimeleri asla kullanmadıklarını belirtir. Başka bir deyişle; insanların yaşamı için zorunlu ve yol gösterici olan tek Allah vardır. Bilgi İlkesi Farukî, bilginin kaynağını ilkesini sorgular. Tevhid boyutunda bilginin ilkesi, Allah'ın gerçek (El-Hakk) ve Tek olduğu şüphe götüremez olmasıdır. Her türlü tartışmanın ve şüphenin O'na havale edildiğini; hiçbir iddianın, sınama ve kesin yargılamanın dışında olmadığını gösterir. Bu görüşün farklı bir boyutu da “İman” ile kavramak, Farukî’ye göre şöyledir: bilginin ilkesine ihtimal, tahmin ve belirsizlik şüphesinden mutlak şekilde bağımsız olarak “inanmaktır”. İman bir davranış, bir karar, doğruluğu bilinmeyen bir şeyi kabul etme veya ona güvenme önergesi; yani doğruluğu bilinmeyen, talihini şu veya bu sepete bağlayacağı bir bahis değildir. İman; hakikat ya da bir nesnenin gerçekliği, yüzüne vurduğunda ve kendisini kesin bir biçimde ikna ettiğinde insanın kalbine gelen bir şeydir. İslam’daki iman, Hıristiyanların inancından farklı olarak, insanın safiyetine değil de, aklına verilen hakikattir. Eleştirel, akla uygun şeyler İslam’daki iman doğruları ve önermelerini kapsar. Farukî, son olarak imanı İlmî bir kategoriye sığdırmaya çalışır. Şöyle: bilme ve idrak etmekle; bilgi ve önermenin doğruluğuyla bütünleştirir. Şöyle bir işlevle: teklifinin içeriğinin yapısı mantığın ve bilginin, metafiziğin, ahlâkın ve estetiğin ilkesi olduğu için insanın içinde her şeyi aydınlatan bir lamba gibi faaliyet gösterir. Gazalî'nin de tanımladığı gibi iman bütün diğer verileri ve gerçekleri doğru bir şekilde anlaşılmalarına uygun ve bunun için gerekli bir çerçeveye yerleştiren bir görüştür, der. Farukî, Gazâli ile desteklediği bu fikrini, iman evrenin akılcı bir şekilde yorumlanmasının temelini teşkil ettiğini vurgular. Gerçekte o aklîliğin ilk ilkesidir. Farukî, dinler arası diyalog uzmanı olması gereği, Dinler Tarihi ve İslâm Tarihi anlatırken belli konularında tarihsel süreç, manevi durum ve karşılaştırmalı analizlerde bulunur. Tevhid, iki özle anlaşılması için bu kitapta bahsedilir. Dini tecrübenin özünde ki Tevhid, tüm dini inançların konuları dahilinde açıklamalarda bulunulur. Farukî, burada farklı inançlarda ki tevhidin anlam ve bakış açısını anlatır. İkincisinde İslam’ın özünde Tevhid nedir, sorusuna ve önemine değinirken, İslâm’ın dünya kültürüne özel katkısı olan tevhidi bu bağlamda da bilgi verir. Sırasıyla tarih, bilgi, metafizik ve ahlâk ilkeleri konu ve bağlamlarında Tevhid anlayışını bu başlıklarla anlatır. Bu teorik kısmından sonra pratik kısmı olan; toplumsal düzen, ümmet, aile, siyasal ve ekonomik kısımlara değinir. Okuyucu insan ve toplumu ilgilendiren tüm bu konularda bilgi sahibi olurken, Farukî’nin Tevhid kaidesi ile ilişkilendirerek konuyu anlamlandırır. Tüm bu konuların sonunda “Dünya Düzeni İlkesi” başlığıyla evrensel kardeşlik düşüncesinin nasıl ortaya çıkacağını anlatır. İsmail Râci el-Farukî, Tevhid, çev., Dilaver Yardım-Lâtif Boyacı, İnsan Yay., 4. Baskı, 2006, İst. Yunus Özdemir. (Yunus Özdemir)
Tevhid PDF indirme linki var mı?
İsmail Raci Faruki - Tevhid kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Tevhid PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı İsmail Raci Faruki Kimdir?
Dr. İsmail Faruki, 21 Ocak 1921’de Filistin’in Yafa şehrinde doğdu. Babası Abdulhüda el-Faruki, İslami ilimlerde çok bilgili bir din âlimi ve İslam hukukçusuydu. Faruki, ilk zamanlarda İslami eğitimini evde babasından ve yerel camilerdeki hocalardan almıştı. İlk ve orta öğrenimini Fransızlara ait Des Frères (St. Joseph) Koleji’nde 1936 yılında tamamladı.
İlk görevine İngilizlerin mandası olan Kudüs’te kooperatif dernekleri idaresinde kayıt memuru olarak başladı.(1942) Ardından 1945 yılında Celile valiliğine atandı. (Celile İsrail topraklarının üçte birine tekabül eder) Görevi boyunca Filistinlilerin haklarının ısrarlı bir savunucu oldu. 1948 yılında İsrail Yahudi devletini İngilizlerin desteğiyle bölgede kurduktan sonra Faruki ilk önce Beyrut’a göç etti. Beyrut’ta Amerikan Üniversitesi’ne kayıt olduktan sonraki yıl Beyrut’ta Müslümanlar arasındaki tefrikalaşma ve iç bölünme ile hayal kırıklığına uğradığı için A.B.D’ye göç etti. Burada İndiana Üniversitesi’nde Modern Ahlak alanında eğitim aldı. İlk mastırını aynı üniversitede felsefe alanında yaptı.(1949) Harvard Üniversitesi felsefe bölümünde “İyinin Hakkı: Değerin Epistemolojisi ve Metafiziği” adlı teziyle ikinci mastırını yaptı.(Mart 1951) Ardından tekrar İndiana Üniversitesi’ne döndü ve doktora çalışmasını burada tamamladı. (1952) Klasik felsefe alanında ve batı geleneği düşünce alanlarında derin ve köklü bir birikime sahip olan Faruki, eşi ile birlikte 1953 yılında Suriye’ye, ardından Mısır’a gitti.Amerika'da yaşadığı zaman zarfında geçimini Amerikan Kültür derneğiyle birlikte çeşitli çeviriler yaparak kazandı. Faruki aynı zamanda iyi bir müteahhit olarak çalıştı. Onun güzellik anlayışı, sanatı ve doğu tarzı dekorasyonu birçok Amerikalı müşterinin dikkatini çekti. Faruki bu alanda çok para kazanabilirdi. Fakat o bu işi sürdürmedi ve âlim olmayı tercih etti ve Mısır’da kaldığı süre içinde el-Ezher Üniversitesi’nde (1954-1958) “İslam” alanında bir doktora çalışmasını yaptı.
1958 yılında Kanada McGill Üniversitesi’ne misafir akademisyen olarak davet edilen Faruki burada ilahiyat fakültesinde de Hıristiyanlık ve Yahudilik alanlarında eğitim aldı ve burada ünlü Pakistanlı âlim Fazlur Rahman’la tanıştı. Faruki ile ilgili anılarını anlatan Fazlur Rahman her ne kadar Faruki ile aynı düşünce sistemlerine sahip olmasalar bile Faruki’yi genç Arap kuşak içerisinde en iyi kafalardan birine sahip biri ve en soyut felsefi konulara gayet iyi yaklaşabilen biri olarak niteledikten sonra onun çağdaş batıyı kapkara bir leke olarak görmesini ve klasik İslami malzemeyi ise tertemiz olarak görmesini “ne yazık ki” diyerek ifade etmiştir. Faruki ile 3 yıl McGill üniversitesinde çalışan Fazlur Rahman onu son derece cana yakın, tebessümlü biri olarak tasvir etmekte ve beraber oldukları bu üç yıl içerisinde de onu hiç kimseyle münakaşa ederken görmediğini söylemektedir. Fazlur Rahman, Faruki’nin kendisini çeken yönünün isyankâr ruha sahip olması ve İslam’a dair yapılan Batılı araştırmacıların saçmalıklarını tenkit edebilecek kadar zeki ve kavrayışlı olmasını gösterir. Onun çok iyi bir arkadaş olduğunu ve sürekliliğini devam ettiren entelektüel canlılığa sahip olduğunu, İslam düşüncesinin klasik alanları olan fıkıh, kelam ve tasavvufa ise ciddi olarak asla yönelmediğini söyler.
27 Mayıs 1986 tarihinde İsmail Raci el-Faruki ve eşi Lamia Faruki evlerinde uğradıkları bıçaklı saldırı sonucunda öldürüldüler.
İsmail Raci Faruki Kitapları - Eserleri
- Bilginin İslamileştirilmesi
- Tevhid
- İslam Kültür Atlası
- Niçin islam?
- İslam
- İslam Aydınlatıyor
- İslam ve Diğer İnançlar
- Hıristiyan Ahlakı
- Asya Dinleri
İsmail Raci Faruki Alıntıları - Sözleri
- Dinler "ne" konusunda aynıdır, ancak "nasıl" konusunda farklılaşmıştır. "Ne" konusu dinin özü ve temelidir, evrensel ve bakidir. "Nasıl" konusu ise geçicidir, tarihi koşullara ve dinin muhatabı insanlara göre değişebilir. (Niçin islam?)
- İslam, bir prensip olarak, hiçbir insanın ya da varlığın Allah'a bir diğerinden zerre kadar daha yakın olamayacağını kabul etmiştir. (Tevhid)
- Bir değeri anlamak demek, o değerle hareket etmek ve gereklerini yerine getirmek demektir. (İslam Kültür Atlası)
- "İnsanları Allah'a çağıran, salih amel işleyen ve 'ben Müslümanlardanım' diyenden daha güzel sözlü kim olabilir?" 41:33 (İslam Kültür Atlası)
- "Ve onlar derler ki: Ey Rabbimiz! Bize gözlerimizin sevinci olacak eşler ve çocuklar ver ve bizi muttakilere önder eyle!" (Furkan Suresi 25/74) (İslam Kültür Atlası)
- Yeryüzünde yaşayan yaratıklar arasında sadece insanoğlu hem ilerlemeye hem de gerilemeye elverişli bir fıtratta yaratılmıştır. (İslam)
- Islâm tarihinin hiçbir döneminde savaş nidası olan "Allahu Ekber"e fikri sahada olan ihtiyaç bugünkü kadar hissedilmemiştir. (Bilginin İslamileştirilmesi)
- Adalet, şüphesiz İslâm' ın ilk kesin sosyal hedefidir. (İslam Kültür Atlası)
- Müslüman hükümetler, başkentlerinde iki yanı batı tarzı gökdelenlerle çevrili yeni bir ana cadde açılınca gururlandılar, ama kentlerinin öteki mahallerinin ve köylerinin sefaleti, viraneliğinden pek utanmadılar. (Bilginin İslamileştirilmesi)
- Para, seks, kuvvet ve iktidar, hevâ ve heveslerini ilah ittihaz etme (edinme) yoluyla Allâh'a eş koşan insanlar, en çok acınacak bedbaht kimselerdir. (İslam)
- İslam'da fazilet ve dürüstlük ölçeği sınırsızdır, gösterdiği çabaya göre her insanın bu mizandaki konumu farklıdır. (Niçin islam?)
- Dengeli, kalıcı, kendini yenileyen bir medeniyetin oluşmasını sağlayan bir dünya görüşünün teminatı ahlâktır. (İslam Kültür Atlası)
- Erdem ve doğruluk; bilgi yada beceriyi kendi içinde bir hedef olarak görmeyen bir din olan İslamda eğitimin nihaî amacıdır. (Tevhid)
- Yalnızca Müslümanların değil, tüm insanlığın refahı sorumluluğunu üstlenmek İslâmi görüşün esaslarındandır. Allah'ın emaneti bütün evreni kapsayıcıdır; insanın sorumluluğu da aynı kapsamda olmak zorundadır. (Bilginin İslamileştirilmesi)
- Yaratılmış olan hiçbir şey kutsal değildir. (Niçin islam?)
- O her dileğin nihaî hedefidir. (Tevhid)
- Hicretin on beşinci yüzyılında müslümanların karşı karşıya bulunduğu en ciddi görev, eğitim sorununu çözmektir. Eğitim sistemi tersyüz edilip hatalar düzeltilmedikçe, İslâm âleminin gerçekten düzelmesi için umutlanılmamalıdır. Yapılması gereken, sistemin yeni baştan biçimlendirilmesidir. Müslümanların eğitim sistemindeki mevcut ikiliğe, İslâmî ve Batılı olarak iki değişik tarzda düzenlenmesine kesinlikle bir son verilmelidir. İki tarz birleştirilip kaynaştırılmalıdır; ortaya çıkan yeni sistemde İslâmî anlayış egemen olmalı ve o ideolojik programının ayrılmaz bir parçası olarak çalışmalıdır. Ne batının körü körüne taklidi olarak kalmasına izin verilmeli ne de kendi başına bırakılmalıdır. (Bilginin İslamileştirilmesi)
- "Bugün müslüman gençler, müslüman üniversitesilerinde, müslüman hocalarca batılılaştırılmaktadırlar." (Bilginin İslamileştirilmesi)
- "İslam, Allah emrettiği için tutulan orucu çileci bir kendinden feragat eylemi olarak görmez." (Niçin islam?)
- "İnsanın Allah karşısında yaratılan konumunda olması, onu diğer insanlarla birleştiren nihai temeldir ve bu her şeyden daha önemlidir." (Niçin islam?)