Televizyon Öldüren Eğlence - Neil Postman Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Televizyon Öldüren Eğlence kimin eseri? Televizyon Öldüren Eğlence kitabının yazarı kimdir? Televizyon Öldüren Eğlence konusu ve anafikri nedir? Televizyon Öldüren Eğlence kitabı ne anlatıyor? Televizyon Öldüren Eğlence PDF indirme linki var mı? Televizyon Öldüren Eğlence kitabının yazarı Neil Postman kimdir? İşte Televizyon Öldüren Eğlence kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Neil Postman
Çevirmen: Osman Akınhay
Orijinal Adı: Amusing Ourselves to Death Public Discourse in the Age of Show Business
Yayın Evi: Ayrıntı Yayınları
İSBN: 9789755390581
Sayfa Sayısı: 224
Televizyon Öldüren Eğlence Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Televizyon bir cazibe merkezi olarak hayatımızın baş köşesine oturdu. Yirmi dört saat yayın yapan kanallarla tam bir görüntü sarhoşluğu yaşıyoruz. Alışkanlıklarımız, konuşma biçimimiz, ilişkilerimiz televizyona endekslendi sanki. “Eğlenceli”, “renkli” bir hayat yaşamaya başladık. Resmi ideolojinin yasaklıları, toplum kıyısında yaşayanlar bütün “giz”leriyle evlerimizde artık. Kameralar pervasızca mahremiyetimizin en ücra köşelerine giriyorlar. Şiddetin bütün türleriyle tanıştık. “Reality show”larla kan ve acının da bir satış değeri olduğunu, reklam alabileceklerini öğrendik. Kapitalizmin en temel özelliği olan rekabetin insanları nasıl vahşileştirdiğini, iğrençleştirdiğini gördük. Duygularımız, tepkilerimiz, duyarlılıklarımız törpülendi...Tek sesli devlet televizyonunun ardından gelen bu denli çok seçenek karşısında nihayet “demokratikleştiğimize” inandık; uzaktan kumanda aletini “özgürce” kullanma hazzıyla kendi “gücümüzün” farkına vardık. Peki, hayatımızı böylesine değiştiren televizyon nedir? İletişim kuramcısı Neil Postman on beş bin radyo ve televizyon kanalına sahip televizyon çılgını ABD'den hareket ederek söz ve yazı merkezli dönemlerle görüntü merkezli dönem arasındaki kültürel farklılıkları “hakikat” ve “kamu söylemi” açısından ele alıyor. Ona göre, kitabın nitelikli bir kamusal söylem için etkin bir rol oynadığı, düşünmeyi derinleştirdiği, ciddilik, tutarlılık, süreklilik ve bütünlük gibi kavramların yaşama imkânları bulduğu Yorum Çağı daha hakiki.Gösteri Çağı ise ideolojinin yerine kozmetiğin geçtiği, hakikatin imaja yenik düştüğü, her şeyin “eğlenceli” bir biçimde sunularak içeriksizleştirildiği, müthiş bir enformasyon bombardımanının insanları parçalara ayırarak tepkisizleştirdiği, hafızanın kaybolduğu, algılamanın ve muhakeme yeteneğinin azaldığı bir dönem. Hayatımız hakkında karar verilen yer olduğu için çok ciddiye alınması gereken politika artık fikre değil görüntüye dayandırılıyor (ABD eski başkanlarından Richard Nixon seçimi makyajcısının sabotajı yüzünden kaybettiğini söylemiş); halkın zihnine kazınacak görüntüleri tasarlayan imaj yöneticisinin cilaladığı “şovmen politikacı” tipi, partinin yerine geçiyor... Postman bizi, duygularımızı ehlileştiren renklerin ötesine, eğlendiğimiz şeyin ne olduğunu düşünmeye çağırıyor. Düşünmeye! O kadar! Yeter çünkü!
Televizyon Öldüren Eğlence Alıntıları - Sözleri
- Televizyon okuma-yazma kültürünü genişletmez ve pekiştirmez. Tersine, okuma-yazma kültürüne saldırır.
- Orwell kitapları yasaklayacak olanlardan korkuyordu. Huxley'in korkusu ise kitapları yasaklamaya gerek duyulmayacağı, çünkü artık kitap okumak isteyecek kimsenin kalmayacağı şeklindeydi.
- Pedagojik safsataların en büyüğü, herhalde bir insanın ancak ders dinlerken öğrendiği düşüncesidir.
- Bir ayna yalnızca bugün giydiklerimizi yansıtır, dün giydiklerimiz konusunda sessizdir. Televizyonla da aynı şekilde kafamızı süreksiz bir şimdiki zamana gömeriz.
- Televizyon okuma-yazma kültürünü genişletmez ve pekiştirmez. Tersine, okuma-yazma kültürüne saldırır.
- Bir kültürün yanlış enformasyona ve sahte düşüncelere rağmen ayakta kaldığı defalarca kanıtlanmıştır.
- Zarar, özellikle dünyaya nasıl tepki göstereceklerinin ipuçlarını çoğunlukla televizyondan alan genç izleyiciler açısından büyüktür.
- Bir televizyon reklamını sevmek ya da sevmemek mümkündür. Ama çürütmek mümkün değildir.
- Bir kültür sözlü iletişimden yazıya, basılı yayınlardan televizyon yayınlarına kaydıkça, hakikatle ilgili fikirleri de değişir, Nietzsche'nin dediği gibi, her felsefe yaşamın bir evresinin felsefesidir.
- "Orwell bizi nefret ettiğimiz şeylerin mahvetmesinden korkarken, Huxley bizi sevdiğimiz şeylerin mahvedeceğinden korkuyordu.''
- Cehalet daima düzeltilebilir bir durumdur. Ancak cehaleti bilgi olarak kabul ettiğimiz zaman ne yapabiliriz?
- iyi bir televizyon programının daimi amacı da buydu: Yani, düşünmeyi sağlamak değil, alkış almak.
- Bizim kültürümüz işlerin, bilhassa önemli işlerin yürütülmesinde yeni bir yol izlemeye başlamıştır. Her geçen gün gösteri olan şeyler ile olmayan şeyleri birbirinden ayırmak zorlaştıkça kültürümüzün söyleminin niteliği de değişmektedir. Rahiplerimiz, başkanlarımız, cerrahlarımız, avukatlarımız, eğitimcilerimiz ve televizyon habercilerimiz, kendi disiplin alanlarının gerekliliklerini karşılamaktan ziyade iyi bir şovmenliğin gerektirdiği davranışlara kafa yormaktadırlar.
- Estetiğe takılmadan anlamlara ulaşmayı öğrenmişseniz, belli bir mesafe koymayı ve nesnel olmayı gerektiren bir tavır alabilmişsinizdir.
- Bir kültürün ruhunun tükenmesinin iki yolu vardır. Brincisinde (Orwellcı yol) kültür bir hapishaneye dönüşürken, ikincisinde (Huxleyci yol) kültür bir hicive dönüşür.
Televizyon Öldüren Eğlence İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Kitap temel olarak Amerika'dan yola çıkarak televizyonu eleştiriyor. Televizyonun bizleri nasıl aptallaştırdığını, programların amacının aslında ne olduğunu anlatıyor. Bana göre tek sıkıntısı teorilerini Amerika üzerinden örneklediğinden bunların havada kalmasıydı. Kitapta bahsedilen “show”ları ve şahısları ara sıra araştırmak zorunda kaldım. Kitap bu açıdan beni tamamıyla tatmin etmedi. Ayrıca Aldous Huxley ve George Orwell okuduysanız yazar ilk olarak bu ikisini karşılaştırıp şimdiki dünyamız ile ilişkilerini inceliyor. Bu kısımları okumak çok zevkli. Kitap şimdilerde yazılsaydı, yazar sosyal medya için ne düşünürdü diye merak ediyorum. Son olarak okunması çok kolay bir kitap değil, dili biraz ağır ama gerçekten odaklanarak okunduğunda zorlanılmaz diye düşünüyorum. (e v r e n)
Yazar keşke günümüz internet kullanımınıda görebilseydi. Özellikle sürekli kaydırdığımız sosyal medya kullanımını. Sanırım "Televizyonda neymiş" derdi. (Enes İ. Mercan)
Amerikan toplumu üzerinden televizyonun işlevlerini ele alıyor Postman. Fakat okuyunca, yazılanların kendi milletinize de, oldukça bağnaz bir şekilde hem de, uyarlanabileceğini görüyorsunuz. Televizyon nedir, bizi mi yoksa düşünce gücümüzü mü öldürüyor? Neden seyrediyoruz ya da neden seyretme gereği duyuyoruz? gibi ve televizyonun etkileri üzerine soracağınız soruların birçoğunu bulabileceğiniz bir kitap. medya üzerine yazılan çalışmaların en eleştirellerinden biri. sosyal bilimcilerin okuması gereken bir kitap. (elif)
Televizyon Öldüren Eğlence PDF indirme linki var mı?
Neil Postman - Televizyon Öldüren Eğlence kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Televizyon Öldüren Eğlence PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Neil Postman Kimdir?
Neil Postman Kitapları - Eserleri
- Televizyon Öldüren Eğlence
- Teknopoli
- Çocukluğun Yokoluşu
- Amusing Ourselves to Death
- Technopoly
Neil Postman Alıntıları - Sözleri
- "Tüm diğerlerinin arasında saygı ve ayıp, bir kez tatmin edildiğinde, zihin için en güçlü dürtüler olur. Çocukların kafasına güven duygusunu, ayıp ve utanma değerlerini sokabilirseniz, onlara doğru ilkeyi kazandırmış olursunuz." #Locke (Çocukluğun Yokoluşu)
- " Madonna'nın müziğin zirvesine ulaştığına inanan bir genç, insanlığın yükselişini ve düşüşünü birbirinden ayırabilme duyarlılığından yoksundur. " (Teknopoli)
- Bir kültürün ruhunun tükenmesinin iki yolu vardır. Brincisinde (Orwellcı yol) kültür bir hapishaneye dönüşürken, ikincisinde (Huxleyci yol) kültür bir hicive dönüşür. (Televizyon Öldüren Eğlence)
- Bir kültür sözlü iletişimden yazıya, basılı yayınlardan televizyon yayınlarına kaydıkça, hakikatle ilgili fikirleri de değişir, Nietzsche'nin dediği gibi, her felsefe yaşamın bir evresinin felsefesidir. (Televizyon Öldüren Eğlence)
- Bir ayna yalnızca bugün giydiklerimizi yansıtır, dün giydiklerimiz konusunda sessizdir. Televizyonla da aynı şekilde kafamızı süreksiz bir şimdiki zamana gömeriz. (Televizyon Öldüren Eğlence)
- Aynı anda hem sigara içmenin hem de dua etmenin dinen uygun olup olmadığı hususunda tereddüde düşen iki papaz kesin bir cevaba ulaşmak için Papa'ya mektup yazarlar. Papazlardan biri soruyu şu şekilde sorar: "Dua ederken sigara içmek hoş görülebilir mi?" ve hayır yanıtını alır zira dua eden kişi tüm dikkatini duaya vermelidir. Diğer papaz ise sigara içerken dua etmenin hoş görülüp görülemeyeceğini sorar ve evet yanıtını alır zira her zaman dua edilebilir. Bir sorunun şekli bizi problemin çözümünü bulmaktan da alıkoyabilir. (Teknopoli)
- Kepler New Astronomy adlı eserinde: "Azizlerin tabiatın bu tarz meseleleri hakkındaki görüşlerine gelince tek bir cümleyle cevap vereceğim; dinde geçerli olan otoritedir, felsefede geçerli olan ise sadece akıldır." demektedir. Birçok azizin ne dediğini gözden geçirdikten sonra Kepler sözlerini şöyle sürdürür: "Bence bunların hepsinden daha kutsal olanı Hakikat'tir." (Teknopoli)
- Televizyon okuma-yazma kültürünü genişletmez ve pekiştirmez. Tersine, okuma-yazma kültürüne saldırır. (Televizyon Öldüren Eğlence)
- In 1936, the great English mathematician Alan Turing showed that it was possible to build a machine that would, for many practical purposes, behave like a problem-solving human being. //1936'da büyük İngiliz matematikçi Alan Turing, birçok pratik amaç için kullanılabilecek ve problem çözen bir insan gibi davranacak bir makine yapmanın mümkün olduğunu gösterdi. (Technopoly)
- Erasmus, ilahi çağrışımlarından soyunduğu zaman bile ayıbın uygarlaşma sürecinde gerekli bir öğe olduğunu biliyordu. (Çocukluğun Yokoluşu)
- Çocukluğun ihtiyaç duyduğu şey, sadece, uygarlığın hastalıklı taşkınlıkları tarafından boğulmamasıdır. (Çocukluğun Yokoluşu)
- When Galileo said that the language of nature is written in mathematics, he did not mean to include human feeling or accomplishment or insight. // Galileo, doğanın dilinin matematikte yazıldığını söylediğinde buna insan duygularının, başarılarının veya içgörülerinin de bu dahil olduğunu kastetmemişti. (Technopoly)
- Bizim kültürümüz işlerin, bilhassa önemli işlerin yürütülmesinde yeni bir yol izlemeye başlamıştır. Her geçen gün gösteri olan şeyler ile olmayan şeyleri birbirinden ayırmak zorlaştıkça kültürümüzün söyleminin niteliği de değişmektedir. Rahiplerimiz, başkanlarımız, cerrahlarımız, avukatlarımız, eğitimcilerimiz ve televizyon habercilerimiz, kendi disiplin alanlarının gerekliliklerini karşılamaktan ziyade iyi bir şovmenliğin gerektirdiği davranışlara kafa yormaktadırlar. (Televizyon Öldüren Eğlence)
- Cehalet daima düzeltilebilir bir durumdur. Ancak cehaleti bilgi olarak kabul ettiğimiz zaman ne yapabiliriz? (Televizyon Öldüren Eğlence)
- Matbaa bize, bedenden ayrılmış zihni verdi fakat bu da bizi, bizden geriye kalanın nasıl denetleneceği sorunuyla karşı karşıya bıraktı. Ayıp, bu tür denetimin düzenlenebileceği bir mekanizmaydı. (Çocukluğun Yokoluşu)
- ..çocuklar, yüzyıllarca kendilerini “iyi” yapmak ya da doğal enerjilerini baskı altına almak için tasarımlanan bir eğitime maruz kaldılar. (Çocukluğun Yokoluşu)
- “Çocuklara yönelik giyim endüstrisi, son on yılda çok büyük değişimlere uğradı ve böylece çocuk giyim tarzı giderek ortadan kalkmaya başladı. Artık on iki yaşındaki çocuklar, doğum günü partilerinde takım elbise ya da tayyörler, altmış yaşındaki erkekler ise aynı partilerde kot pantolonlar giymektedirler. On bir yaşındaki kızlar yüksek ökçeli ayakkabılar giymekteler” (Çocukluğun Yokoluşu)
- " Bilgisayarları kullanmaksızın nelerin yapılabileceğini hatırımızda tutmamız önemlidir ve ayrıca bilgisayarların kullanımıyla neleri yitirdiğimizi de hatırımızdan çıkamamamız gerekmektedir. " (Teknopoli)
- Stated in the most dramatic terms, the accusation can be made that the uncontrolled growth of technology destroys the vital sources of our humanity. It creates a culture without a moral foundation. It undermines certain mental processes and social relations that make human life worth living. Technology, in sum, is both friend and enemy. //En dramatik ifadelerle ifade edildiğinde, teknolojinin kontrolsüz büyümesinin insanlığımızın hayati kaynaklarını yok ettiği suçlaması yapılabilir. O, ahlaki temeli olmayan bir kültür yaratır. O, insan hayatını yaşamaya değer kılan belirli zihinsel süreçleri ve sosyal ilişkileri zayıflatır. Özetle, teknoloji hem dost hem de düşmandır. (Technopoly)
- " Kendi kökenlerinizi bilmek sadece dedelerinizin nereden geldiğini ve başından neler geçtiğini bilmek değildir. Ayrıca düşüncelerinizin nereden geldiğini ve neden bu düşüncelere inandığınızı bilmektir; ahlaki ve estetik duyarlılıklarınızın nereden geldiğini bilmektir. Yalnızca ailenizin değil aynı zamanda sizin dünyanızın nereden geldiğini bilmektir. " (Teknopoli)