Tek Kanatlı Bir Kuş - Yaşar Kemal Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Tek Kanatlı Bir Kuş kimin eseri? Tek Kanatlı Bir Kuş kitabının yazarı kimdir? Tek Kanatlı Bir Kuş konusu ve anafikri nedir? Tek Kanatlı Bir Kuş kitabı ne anlatıyor? Tek Kanatlı Bir Kuş kitabının yazarı Yaşar Kemal kimdir? İşte Tek Kanatlı Bir Kuş kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Yaşar Kemal
Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları
İSBN: 9789750826184
Sayfa Sayısı: 76
Tek Kanatlı Bir Kuş Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Edebiyatımızın çınarı, büyük usta Yaşar Kemal'in Tek Kanatlı Bir Kuş kitabı, toplumda bulaşıcı bir hastalık gibi yayılan korkunun destansı bir romanı.
Halkının neden terk ettiği bilinmeyen, gizemli karanlık bir kasaba, bu kasabaya atandığı halde gidemeyen bir posta müdürü, yalnızlığın timsali bir istasyon şefi, "Alamancı" bir genç kadın...Ve bütün fantastikliğine karşın son derece gerçekçi gelen bir dünya... Metafor mu? Alegori mi yoksa?
Şaşırtıcı ve çok katmanlı olay akışı, kişilerinin zenginliği ve derinliği, zaman zaman bir röportaj keskinliği kazanan masalsı diliyle tam bir Yaşar Kemal romanı.
Tek Kanatlı Bir Kuş'da toplumda bulaşıcı bir hastalık gibi yayılan korkuyu anlatan Yaşar Kemal, kitabın ana teması korku ile ilgili "Ben hep korkudan korktum. Korkudan çok korktum. Roman yazdığım zaman içimde bir korku istemezdim. O yüzden bu kitapta da korkuyu anlattım. Kayseri'de askerlik yaptığım kasabanın üzerinde büyük bir taş vardı ve bütün kasaba bu taşın üzerlerine düşeceğinden korkuyor, taşı üzerilerine düşmesin diye demir zincirlerle bağlıyorlardı. Madem korkuyorsunuz o zaman çekin gidin derdim. Seneler senesi bu korkuyu yazmak istedim" diyor.
Romanının başkahramanları olan Posta Müdürü Remzi Bey ve karısı Melek Hanım'ın çileli yolculuğundan ve o dönem için şartları çok daha ağır olan postacılık mesleğinden bahseden Yaşar Kemal, "O dönemde Anadolu'da postacıdan daha önemli bir kişi yoktu. Özellikle benim için postacı çok önemliydi. O zaman bana mektuplar geliyordu. Bu mektupları benden önce jandarmalar okuyordu. Bazen makale yazar gazeteye göndermek isterdim. Bu makaleler bazen gider, bazen de gitmezdi" diye ekliyor.
Yaşar Kemal'in 1960'ların sonunda yazdığı ve şimdi yayımlamaya karar verdiği Tek Kanatlı Bir Kuş romanı, okuru 1960'lı yılların Anadolusu'na götüren tarihi bir belge olmanın yanı sıra büyük ustanın edebiyatında önemli bir dönemi de gözler önüne seriyor.
Tek Kanatlı Bir Kuş Alıntıları - Sözleri
- Herkes anasını özler.
- Kaçak çaylar, harman etmiş. Dünyanın bir ucundan gelmiş çaylardır.
- Kim bilir, bi insanın iyilik mi kötülük mü, dostluk mu düşmanlık mı düşündüğünü şöyle yüzüne bakınca, kim bilir?
- Tanışmadan görüşmeden bir insan bir ıssız ada gibidir. Tehlikelerle doludur.
- Tanışmadan görüşmeden bir insan bir ıssız ada gibidir.
- Ne gelen var,ne de giden..
- Yüzü bir hüzündü. Bu yüz hep böyle hüzünlü kalacak bir daha hiç gülmeyecekmiş gibiydi.
- Tanışmadan görüşmeden bir insan bir ıssız ada gibidir.
- Tanışmadan görüşmeden bir insan bir ıssız ada gibidir..
- Yüzü bir hüzündü. Bu yüz hep böyle hüzünlü kalacak bir daha hiç gülmeyecekmiş gibiydi.
- Bu yüz hep böyle hüzünlü kalacak bir daha hiç gülmeyecekmiş gibiydi.
- Alamanyada işçi buradaki kaymakamdan iyidir. Validen de.
- Yüreğimin yarısını aldı da gitti. Yüreğimi paraladı da gitti.
- Tanışmadan, konuşup görüşmeden bir insan korkuludur, başka bir şeydir. Yani herhangi bir şeydir. Konuşup görüşüncedir ki işte o zaman insan insan olur.
Tek Kanatlı Bir Kuş İncelemesi - Şahsi Yorumlar
"Geçen de birisi anlatıyordu. Bir şey olmuş işte": Kitabı okumaya başlamadan önce kıtabın isminin "Tek Kanatlı Kuş" olması sebebiyle kitap ile ilgili bir sürü tahminlerde bulundum. İlk tahminim; şayet benzetme yapmıyorsa gerçekten hikaye yaralı bulunan bir kuşun çevresinde geçen olay örgüsü, İkinci tahminim; şayet mecazi ise tek kanatlı kuşların hiç bir zaman uçamayacagi için insan üzerinden kişileştirme yaptığını varsayarak yaralı bir insanın dramından bahsediyor. Bunun gibi birden çok tahminim tutmadı. Romanı okuyunca anladım ki ismi Tek Kanatlı Bir Kuş olmasının sebebi romanda anlatılmaya çalışılan belirsizlik ve yoksunluklar için kullanılmış bir metafor. Yani "Ülkemizde yaşanan pek çok olayın anlamsızlığına, belirsizliğine ve çözümsüzlüğüne ayna tutmuş kitapta Yaşar Kemal" Olaylar bir trende başlıyor Anadolu’nun Yokuşlu kasabasına tayini çıkan posta müdürü Remzi Bey ve bir gözü sarı bir gözü mavi kedisini peşi sıra her yere sürükleyen eşi Melek Hanım günler süren çileli bir tren yolculuğunun sonunda gidecekleri yerin yakınlarında bir yerde inerler. Lakin karşılarına çıkan herkesin suratı beş karıştır, vakit varken geri dönmelerini söyler hepsi. Halkı Yokuşlu’yu çoktan terk etmiştir ve sebebini bilen yoktur. Bildikleri, daha doğrusu bildiklerini iddia ettikleri tek şey evleri, binaları, çarşısı artık bomboş olan bu kasabanın tekinsiz, uğursuz bir yer olduğudur. Neden? Belli değil. Şimdiye kadar 50' den fazla inceleme yaptım ve incelemelerimi okuyan arkadaşlar farkedecekler ki, kitabı okurken anlatılan olaylar değil de, olaylarin ışığında bize bahşedilen konuyu biraz araştırarak anlatmaya çalıştım. Yine bu şekilde ilerleyeceğim. Romani okurken farkettigim anahtar kelimeler var; Korku, Kaygı, Belirsizlik ve Bilinmezlik. Yaşar Kemal' den ilk kez okuduğum ve yazarın da son eseri olan bu kısa romanın konusunu teşkil eden bu anahtar kelimeler ile ilgili yazarımızın bir kaç diyeceği vardı elbette; “Ben hep korkudan korktum. Korkudan çok korktum. Roman yazdığım zaman içimde bir korku istemezdim. O yüzden bu kitapta da korkuyu anlattım. Kayseri’de askerlik yaptığım kasabanın üzerinde büyük bir taş vardı ve bütün kasaba bu taşın üzerlerine düşeceğinden korkuyor, taşı üzerilerine düşmesin diye demir zincirlerle bağlıyorlardı. Madem korkuyorsunuz o zaman çekin gidin derdim. Seneler senesi bu korkuyu yazmak istedim” Yazar peki korkuyu nasıl işlemiş romanda geçen bir kaç konuşmadan anlamaya çalışalım; önce bir kadının şu konuşması bile kitap hakkında bir kaç ip ucu veriyor; ...''gözümü bir perde örttü. uzun bir ecinni(cin) geldi karşıdan, kasabanın alanının ortasına oturdu. oturdu ki ne oturuş. ben oraya kaçtım, baktım yolunu çevirmiş. bir kuyuya düştüm, boğuluyordum, Allah bilir nasıl çıktım, hiç insan yok. kuyudan çıktım bir ormana düştüm, bu kasabada benim bildiğim hiç ağaç yok, orman nerden gelmiş. ormandan çıktım kulaklarım uğulduyor. bir baktım, kanat sesleri doldurdu göğü, şapır şapır, aman teyzem, aman teyzem bir anda sağım solum, yanım yörem bir kuş, bir kuş, duvar gibi... tıpkı duvar gibi karanlık, karanlık kuş duvarına geldim dayandım. kulağımın dibinde binlerce çığlık, kanat şapırtısı, gaga tıkırtısı... kulaklarım vınlıyor. bir adım yürüyemiyorum kuşlardan, bir adım. üstümde kuşların ağırlığı, kanatları bir hoş, bir deli. bir korkuyorlar deli deli. bir öylesine yanıma yönüme doldular ki soluk alamıyorum. soluksuz kaldım. birden aklıma tıp etti. aklıma tıp edince aklım başıma geldi, her şeyi anladım, hiç insan yok. bu kasabanın insanları bu kuşlar. hiç insan yok. bağırıyorum, bağırıyorum sesim çıkmıyor. hüsamın sesini duydum kuşlardan. kuşlar bağırıyor hüsam gibi, hüsam kasabanın ucunda; biliyorum, kuşları yaramıyorum ki... sonra teyzeme söyleyim kendimi yitirmişim. kuşlar ne oldu? hep kuşlar uçuşuyordu.'' Biri gelse ve size bir yöre hakkında bu şekilde bilgi verse ne yapardınız ? Deli der geçerdiniz ya da " Aklını yitirmiş zavallı yoksa bu şekilde konuşmaz anlattılari ne kadar mantık dışı" vb. Peki o civarı bilen herkes bu şekilde konuşsa ve kulaktan duyma bilgilerle size anlatsa :)) Nasıl mı şöyle; Karı koca, ikisi iki yerden: “Ne olmuş, ne olmuş?” “Fazla bir şey bilmiyorum ama Yokuşluya bir şey olmuş. Dağ çökmüş altında mı kalmış, bir şey mi olmuş, geçende birisi anlatıyordu. Bir şey olmuş işte. (…)“ Anahtar cümleler "Yokuşlu" ve "Geçen de birisi anlatıyordu. Bir şey olmuş işte" Emin olun korku filminde merak eder gibi siz de merak ediyorsunuz. Eee nolmus peki ?? -- Korku :)) korku nedir azizim ? Korku, iç veya dış dünyadan kaynaklanan bir tehlike olasılığı ya da birey tarafından tehlike olarak algılanıp yorumlanan herhangi bir durum. Korku sonucu ne başlar ? -- Kaygı Gelin topluma endeksleyelim biraz sonra konumuzu işlemeye devam edelim. Öyle korkular var ki toplumda nedenini bilmeyiz ama hala korkarız. Bir sebepten bir şey olmuştur ve o şey zamanla unutulmuştur, geriye o şeyin korkusu kalmıştır. Korku kulaktan kulağa yayılırsa artık inanılmış aksi iddaa edilmeyecek bir gerçeğe dönüşür. Çünkü yalanda olsa ne kadar tekrar edersen o kadar inandırıcı olur. Korkan ve korkularının üzerine gidemeyen insanları güzel işlemiş Yaşar kemal. İyi okumalar diliyorum (GöKhAn✓)
Kitabı anlayıp anlamadığımdan emin değilim. Yaşar Kemal söz konusu olduğu için acaba yeterince odaklanıp okumadım mı diye kendimi sorguladım. Bir şey olmuş bir köy var, kimsenin giremediği. Belki hiçbir şey olmamış belki çok şey olmuş bilinmez. Bilinmezin korkusunda insanlar. Korkunun insanları nasıl esir alabileceği, yoktan var olup salgın gibi yayılabileceğini anlatıyor kitap. (Hüseyin Yurtal)
Birkaç saatte biten roman :)) Tek Kanatlı Bir Kuş..Halkının neden terk ettiği bilinmeyen kasaba,bu kasabaya atandığı halde gidemeyen posta müdürü Remzi Bey, yalnızlık timsali istasyon şefi, Alamancılar, işçiler yine Yaşar Kemal'in anlatımıyla.. Tanışmadan, konuşup görüşmeden bir insan korkuludur, başka bir şeydir. Yani herhangi bir şeydir. Konuşup görüşüncedir ki işte o zaman insan insan olur.. #tekkanatlıbirkuş #yaşarkemal #yapıkrediyayınları (Evrim Olmak)
Kitabın Yazarı Yaşar Kemal Kimdir?
Yaşar Kemal (d. Kemal Sadık Gökçeli,] 1923; Gökçedam, Osmaniye), Kürt asıllı Türk romancı, senaryo ve öykü yazarı. Türk edebiyatının en önde gelen kalemlerinden biridir. İlk öykü kitabı Sarı Sıcak'ta da yer alan Bebek öyküsü ile ilk romanı İnce Memed, Cumhuriyet'te tefrika edildi. İnce Memed, yaklaşık kırk dile çevrilerek yayımlandı ve kitaplarının yurtdışındaki baskısı yüz kırktan fazladır.
Yaşar Kemal pek çok yapıtında Anadolu'nun efsane ve masallarından yararlanmıştır. PEN Yazarlar Derneği üyesidir. Nobel Edebiyat Ödülü'ne aday gösterilen ilk Türk yazardır.
Çocukluğu
Yaşar Kemal, Nigâr Hanım ile çiftçi Sadık Efendi'nin oğlu olarak aslen Van-Erciş yolu üzerinde ve Van Gölü'ne yakın Muradiye ilçesine bağlı Ernis (bugün Ünseli) köyünden olan bir aileden dünyaya geldi. Kendi anlatımına göre bir Türkmen köyünde tek Kürt ailenin çocuğu olarak doğup büyüyen Yaşar Kemal, evde sadece Kürtçe köyde ise Türkçe konuşurdu. Ailesi, Birinci Dünya Savaşı'ndan dolayı Adana'nın Osmaniye ilçesine bağlı Hemite (bugün Gökçedam) köyüne yerleşti. Beş yaşındayken, babasının camide öldürülüşüne tanık oldu. Orta okul döneminde çeşitli işlerde çalıştı. Kuzucuoğlu Pamuk Üretme Çiftliği'nde ırgat kâtipliği (1941), Adana Halkevi Ramazanoğlu kitaplığında memurluk (1942), Zirai Mücadele'de ırgatbaşlığı, daha sonra Kadirli'nin Bahçe köyünde öğretmen vekilliği (1941-42), pamuk tarlalarında, batozlarda ırgatlık, traktör sürücülüğü, çeltik tarlalarında kontrolörlük yaptı.
Sanat hayatı
1978 yılındaki yaptığı bir söyleşide sanat çalışmalarına ilkokula başlamadan önce şiirle işe koyulduğunu ve okula başladığında "yaşlı halk şairleriyle çakıştığını" anımsadığını belirtti. İlkokulun son sınıfındayken arkadaşı Aşık Mecit, çok iyi saz çalarken kendisi annesinden ötürü sazı "berbat" çalmaktaydı. Bunun nedenini şu sözlerle dile getirdi:
"Benim saz çalamamamın sebebi var, anam aşık olacağım da diyar diyar dolaşacağım diye saza, aşıklığa düşman olmuştu. Onun tek çocuğuydum ve gözünden ayırmıyordu beni. Okulda, düğünlerde bayramlarda beni hep Aşık Mecitle çakıştırırlardı. Aşık Mecitle Kadirlide bir kahvede bir gece sabaha kadar çakıştığımı şimdi iyice anımsıyorum."
Ortaokuldan ayrıldıktan sonra folklor derlemelerine başladı ve 1940-1941 yılları arasında Çukurovadan ile Toroslardan derlediği ağıtları içeren ilk kitabı olan Ağıtlar, Adana Halkevi tarafından 1943 yılında yayınladı. 1944 yılında ilk hikâyesi Pis Hikâye'yi yayınladı. Bunu, Kayseri'de askerlik yaparken yazmıştı. Bebek, Dükkâncı, Memet ile Memet öyküleri 1950'lerde yayımlandı.
Kemal Sadık Göğceli adı ile çeşitli yayımlarda yazarken Yaşar Kemal adını Cumhuriyet gazetesine girince kullanmaya başladı. 1952 yılında yayımlanan ilk öykü kitabı olan Sarı Sıcak'ta da yer alan Bebek öyküsü burada tefrika edildi.
1947'de İnce Memed'i yazdı fakat yarım bıraktı ve 1953-54’te bitirdi. Romanı yazma nedeni eşkiya olan ve dağda vurulan amcasının oğlunun vurulması olduğunu 1987 yılındaki bir söyleşisinde belirtti. Ayrıca aynı söyleşide, çocukluğunun eşkiyalığın içinde geçtiğini, dayısının "en büyük" eşkiyalardan biri olduğunu, o çevrede 1936'lara kadar beş yüze yakın eşkiya bulunduğunu ve bunlardan birinin de Kurtuluş Savaşı'nda Kadirli'yi ilk örgütleyenlerden olan Karamüftüoğlu ailesinden ünlü Remzi Bey olduğunu söyledi. Remzi Bey'in kendisine, ilk İnce Memed hikayesinde "Çakırdikeni" diye yer alan diken hikâyesini anlattı ve Yaşar Kemal'le "eşkıyalığın felsefesini" yaptı.
Yaşar Kemal'in dünyada ilk kez yayımlanan seri, Bebek öyküsüdür ve önce Fransızcaya, sonra İngilizceye, İtalyancaya, Rusçaya, Romenceye ve diğer dillere çevrildi.
Siyaset
17 yaşından bu yana sosyalist politikanın içindedir. 1961 Anayasası'ndan sonra kurulan Türkiye İşçi Partisi'ne 1962'de katıldı. Emekçi sınıfının tamamen yönetime gelmesini isteyen Kemal, TİP'te sekiz yıl çalıştı ve yöneticilerden biriydi. 1987'deki bir söyleşisinde Türkiye'de bir Marksist partiye ihtiyaç olduğunu belirtmiştir. Aynı söyleşideki "Nasıl bir sol modelden yanasınız?" sorusuna, şu cevabı vermiştir:
"Her ülke sosyalist modelini kendisi kurar. Sovyetlerin 70 yıldır yaşama geçmiş modelini kabul edemeyiz. Yüzde yüz bağımsızlıktır sosyalizm. Kişi bağımsızlığı, ülke bağımsızlığı, politik bağımsızlık, ekonomik bağımsızlık, özellikle de kültürel bağımsızlık... Sosyalizmin başka bir anlamı yok benim için. Bu çağa gelinceye kadar kültürler birbirlerini beslemişlerdir, yok etmemişlerdir. Oysa çağımızda, kültürler kültürleri yok etmek için, bilinçli olarak kullanılmışlardır, emperyalistler tarafından. Benim için dünya bin çiçekli bir kültür bahçesidir; bir çiçeğin bile yok olmasını, dünya için büyük bir kayıp sayarım."
TİP'ten ayrılan yazar, nedenini partinin niteliğini yitirmesine, bürokratların eline geçmesine ve emekçilerden kopmasına bağladı. Sovyetler Birliği çökmesinin, sosyalizmin de çökmesi değil, tam tersine dünya sosyalizminin zaferi olduğunu 1993'teki bir söyleşisinde dile getirmiştir.
Temalar
« Halka kim zulmediyorsa, etmişse, halkı kim eziyor, ezmişse, onu kim sömürmüş, sömürüyorsa, feodalite mi, burjuvazi mi... Halkın mutluluğunun önüne kim geçiyorsa ben sanatımla ve bütün hayatımla onun karşısındayım. [...] Ben etle kemik nasıl biribirinden ayrılmazsa, sanatımın halktan ayrılmamasını isterim. Bu çağda halktan kopmuş bir sanata inanmıyorum. »
Yaşar Kemal'im edebi çalışmalarında halka dönük bir düşünce hakim oldu ve bunu, bir yerde politik düşünce ile birleştirerek yürüttü. Yapıtlarıda halk şiirinde, epopelerde olduğu gibi insan değerlerinden kopmamaya çalıştı. Yaşar Kemal, siyasi görüşü ile sanatının paralel olduğunu, "halk ve doğa"ya inandığını, sanatının proletaryanın çıkarlarının emrinde olduğunu dile getirmiştir.
Yaşar Kemal Kitapları - Eserleri
- Teneke
- Çakırcalı Efe
- İnce Memed 1
- İnce Memed 2
- İnce Memed 3
- İnce Memed 4
- Ağacın Çürüğü
- Ağıtlar
- Ağrıdağı Efsanesi
- Al Gözüm Seyreyle Salih
- Yılanı Öldürseler
- Çıplak Deniz Çıplak Ada
- Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana
- Karıncanın Su İçtiği
- Tanyeri Horozları
- Demirciler Çarşısı Cinayeti
- Yusufçuk Yusuf
- Allahın Askerleri
- Hüyükteki Nar Ağacı
- Zulmün Artsın
- Üç Anadolu Efsanesi
- Binboğalar Efsanesi
- Ortadirek
- Denizler Kurudu
- Kuşlar da Gitti
- Deniz Küstü
- Tek Kanatlı Bir Kuş
- Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca
- Yağmurcuk Kuşu
- Kale Kapısı
- Kanın Sesi
- Ölmez Otu
- Yer Demir Gök Bakır
- Gökyüzü Mavi Kaldı
- Sarı Sıcak
- Yanan Ormanlarda Elli Gün
- Nuhun Gemisi
- Peri Bacaları
- Bir Bulut Kaynıyor
- Neredesin Arkadaşım
- Sevmek, Sevinmek, İyi Şeyler Üstüne
- Baldaki Tuz
- Bugünlerde Bahar İndi
- Yolda
- Yağmurla Gelen
- Binbir Çiçekli Bahçe
- Pis Hikaye
- Kalemler
- Ustadır Arı
- Bu Bir Çağrıdır
- Yüzler
- Yaşar Kemal Kendini Anlatıyor
- Dağın Öte Yüzü
- Beyaz Pantolon
- Sarı Defterdekiler
- Don Quijote ve Roman Sanatı
- Bu Diyar Baştan Başa
- Röportaj Yazarlığında 60 Yıl
- Yeşil Kertenkele
- İnce Memed
- Taş Çatlasa
- Çukurova Yana Yana
- Teneke, Sarı Sıcak, Pis Hikaye ve Ötekiler
- Bütün Hikayeler
- Memed, mein Falke
- Van
Yaşar Kemal Alıntıları - Sözleri
- " Keşke zelzelede ölseydik de bu hallere düşmeseydik." (Nuhun Gemisi)
- İçinden her şeyi bırakıp kaçmak geldi. Yapamadı. (Beyaz Pantolon)
- Kaçamıyordu kimseden, kendini yitirip gitmişti. (Yılanı Öldürseler)
- Cehennem yerinde hiç ateş yoktur, herkes ateşini buradan götürür... (Kuşlar da Gitti)
- Ve sonra Sait Faik… Yeşil, çocuksu gözleri vardı. Onulmaz öfkesi vardı. Hikayeleri kadar da, kendi kişiliğinin tadı vardı. Küfürleri vardı. Ve İstanbul Sait Faiksiz edemezdi. (Peri Bacaları)
- "Oğlum, diyordu.Sen sen ol görünüşe aldanma. İnsanlar iki yüzlüdür..." (Teneke)
- Şu insanoğluna akıl ermez. (Ağrıdağı Efsanesi)
- Yeni yüzler, yeni dünyalar görmek onu kendine çekiyordu. Yeni yeni insanlara, yeni yeni şeyler söylemek. (Üç Anadolu Efsanesi)
- İnsana ne olursa olsun, başına ne gelirse gelsin, insan umudunu kesmemeli. Yalnız kalmış, umudunu yitirmiş insan yarı ölü bir insandır. Bana kalırsa insan yaratım gücünü hiçbir yerde yitirmemelidir. (Çıplak Deniz Çıplak Ada)
- Korku, insanın yerleşmiş, büyük duygularından bir tanesi… Bana göre, insanlar korkuyu inkar ettikçe korkuyorlar. (Ağacın Çürüğü)
- İnsan doğar, büyür ve ölür. Sınıf da doğar, büyür ve ölür. Ama büyük insanlık ölmez. Doğada da böyle bir oluşum var. Doğanın parçaları da doğar, büyür, ölürler. (Binbir Çiçekli Bahçe)
- Çöplükler, şehirlerin tıpa tıp aynasıdır. (Yolda)
- insanın katlandığına dağlar katlanmaz. (Bu Bir Çağrıdır)
- "Benim Ustam," dedi, "benim ustamda böyle yapardı.Emek varsa yemek vardır" (Yağmurla Gelen)
- “Bir insan ne kadar yürekliyse, o kadar korkaktır. Ya da bir insan ne kadar korkaksa o kadar yüreklidir. Bunun böyle olduğunu bir insan ancak seksenine gelince anlar.” (İnce Memed 2)
- "Bugünlerde öğretmenlik, doğru dürüst vicdanlı öğretmenlik bir kahramanlık değil mi, bu kadar kıyımdan, sürgünden, zulümden sonra… Ve aldıkları para ayın on beşine kadar yetmezken… Baskı, baskı, baskı… Bugünlerde öğretmenlik yapılır mı?" (Baldaki Tuz)
- Tanışmadan görüşmeden bir insan bir ıssız ada gibidir.. (Tek Kanatlı Bir Kuş)
- "Susmak sövmektir." (İnce Memed 4)
- Çok özlem çeken insanlardır çocuklar (Neredesin Arkadaşım)
- Umutsuzluk,kötülüğe karşı savasma gücünü yokeden, kıran en büyük silahtır. (Taş Çatlasa)