Taziye - Murathan Mungan Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Taziye kimin eseri? Taziye kitabının yazarı kimdir? Taziye konusu ve anafikri nedir? Taziye kitabı ne anlatıyor? Taziye kitabının yazarı Murathan Mungan kimdir? İşte Taziye kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Murathan Mungan
Yayın Evi: Metis Yayıncılık
İSBN: 9789753420143
Sayfa Sayısı: 98
Taziye Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
"Doğduğum günü bilmiyem. Daha sonraki günler de hatırımda değildir. Bildiklerimin hepside ölüme dair. Hatırıma düşen yalnızca ölüm korkusu. Ben daha el kadar uşakken ölümün ninnisini ezber ettim. Şimdiyse karanlıktayım. Anam kimdir? Babam kim? Kim. kimi öldürür? Kim, kimin katilidir? Hiçbir sualime ışık düşürmez ne bildiklerim, ne gördüklerim. Ne, ne zaman olmuştu? Ne, neden önce? Zaman dediğimiz nedir ki? Maksat hükmetmektir; Hükmetmekse, öldürmek gücünde."
(Kitabın İçinden
Taziye Alıntıları - Sözleri
- Sevdanın hası sese de, söze de gelmez ağalar.Sevdanın hası suskun yaşanır. Hangi dilin gücü yüreği aşikar etmeye yeter?
- Akıl ile yürek bir araya gelmez oğul. Kader de zati budur. Ya yürekten olursun, ya akıldan. Ve lakin akıl felaketin ortasında lazım olur insana.
- Fasla Kadın —Bir oğul isterem!Benliğime, özüme, kimsesizliğime sahap çıkacak bir oğul.Can bulduğu bedenime, can katacak bir oğul.Yalnızlığıma yoldaş isterem! Bedirhan'ın bedeninden bir Bedirhan daha isterem!
- Bir doğumun bir yazgıya işaret olduğu nerde görülmüş? Bir doğumun bir töreye böylesine buyurduğu?
- Sevdanın hası sese de, söze de gelmez ağalar. Sevdanın hası suskun yaşanır. Hangi dilin gücü yüreği aşikâr etmeye yeter?
- Hangi dilin gücü yüreği aşikâr etmeye yeter?
- Bedirhan Ağa —Bir oğul isterem! Ak yazgılı bir oğul.Cümle köylerime, tekmil toprağıma ve canlarıma sahap çıkacak bir oğul!
- ... BAŞAĞITÇI- Hani bir ırmağa düşen insan sureti nasıl bulanıksa öyle bulanıktı yüzlerimiz; gözlerimiz birer siyah tesbih tanesi gibi sabırla çekiyordu günleri...
- ...Kim, kimi öldürür? Kim, kimin katilidir? Hiçbir sualime ışık düşürmez ne bildiklerim, ne gördüklerim. Ne, ne zaman olmuştu? Ne, neden önce? Zaman dediğimiz nedir ki? Maksat hükmetmektir; Hükmetmekse, öldürmek gücünde.
- Bedirhan Ağa—Sev beni.Sahip çık bana.Yüreğimin cümle mülkünü sana bağışlarım dilersen.
- Bileklerin bir güvercin kanadı gibiydi.Sanki bileğinde atıyordu yüreğin.
- Heja— hakkını helal et aney, sana memleket bağışlamak isterdim. Bahtıma ölüm düştü.Evlatlık borcumu böyle ödiyrem.
- Sevdanın hası sese de, söze de gelmez ağalar. Sevdanın hası suskun yaşanır. Hangi dilin gücü yüreği aşikâr etmeye yeter?
- Fasla Kadın— İnsan demek, töre demektir Heja.Töre demekse ölmektir, öldürmektir.Ha usul usul, ha bir göz kırpımında...
- Kendim baktım yıldızların, suların falına. Aşikâr olsun diye yazgımızın menzili; göztaşları bıraktım körlüğün kuyusuna.
Taziye İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Okundu, yaşandı ve bitti her Murathan Mungan kitabı gibi. Aynı lezzet ve yine dimağımızı alt üst eden diyaloglar.Murathan Mungan şiirsel anlatımı, ve yine harika bir oyunla karşımızda.Hissetmek garanti hülyalara dalmak bedava. Törelerle bezenmiş yine bir doğu kültürüyle karşımızda. İki husumetli aşiret, iki kan düşmanı, iki toprak ağası. Şerho Ağa ve Rüso Ağa. Belli ki son hamleyi Şerho Ağa yapmış sıra Kevsa Kadının doğurduğu, Rüso Ağadan olma Bedirhan Ağadadır. Ahmet Arif'in de dediği gibi "Uyyy Havar, uy uy!" Doğu'da nefestir, ibadettir, ilahtır töre.Ne sevda dinler, ne can ne de canan. Bir tarafın sevda ateşiyle kavrulurken bir tarafın ana-ata diye sayiklarken töredir ferman.Önünde hiçbir şey duramaz.Daha doğmadan bellidir töreyle döllenen bebenin kaderi. 10 evladından biridir Fasla Kadın Şerho Ağanın 9 yiğit bir kız evlat.Kelime anlamı mekan olsada hiçbir yere sığamayan Fasla... Fakat törede herkesin yazgısı aynıdır kızı da erkeği de bir gün mutlak giyer kanlı kefenini sırtına kimi vurularak kimi davulla zurnayla amma kan yerine verilerek... Düğün günü kaçırılır Fasla kadın adeta kaderin kucağında ordan oraya savrularak, hasmı olan ismiyle müsemma dolunay gibi güzel adam Bedirhan Ağa tarafından.O vakit düşman olur iki tarafa da Fasla Kadın ailesinin gözünde şereflerini iki paralık eden 9 oğuldan 6'sına kıyan aileye gelin zorla da olsa gelin giderek ve yine o saat yüz çevrilir kan yerine geldiği aşiretten.Tek kefen giyen hasımlılar değil elbet birde tek günahı düşman sahibi aşiretten kız alan yine düğün günü al damatlığa bulanan, gelinin zevce adayıdır. Ölümle, namusun kirlenmesi eş değerdir Kasr'da hatta ölmek daha yeğdir Diyarbakır surlarında. Bedirhan sırf namusunu lekelemek için kaçırmıştır Fasla Kadını. ÇGH'deki (Çok Güzel Hareketler Bunlar) bir skeçte de denildiği gibi : Doğu'da en çabuk kadınlar kirlenir, çünkü kadınlar hemen kirlenir)(Recai 2 skeci bakınız.) Ama unuttuğu bir şey vardır Bedirhan Ağa'nın öfkeden intikamdan daha keskin.Aşk da töreye dahildir sevda da.Tam 15 yıl deli gibi sevdalanirlar birbirlerine. Ve aralarında 15 yıl sonra şu konuşmalar geçecektir: Bedirhan Ağa— Göz göze geldik seninle.Gözlerin ırmak rengiydi.Gözlerin ırmak çağıltısında, tenin buğday parlaklığındaydı.Sırtımda çifte namlu, dimdikti göğüslerin. Fasla Kadın— Gözümü alıyordu esmerliğin. Bedirhan Ağa—Sev beni.Sahip çık bana.Yüreğimin cümle mülkünü sana bağışlarım dilersen. İşte böyle sevmişlerdir birbirlerini içeride yangın yeri dışarıda kelimeler yetmez anlatmaya iki hasmın birbirine sevdasını. Her gün kâbus görür Bedirhan Ağa bilir ki bedel ödemek adettendir törede. Kıymetli, değerli anlamlarına gelen bal topu gibi bir oğlan verir ona Fasla kadın.Bilmez ki yine o yazacak fermanını en kıymetlisi, aşiretin soyunu sürdürecek Heja–degerli, kıymetli, hasım dölü Heja... Bedirhan Ağanın vurulmasiyla tez elden verilir hükmü Fasla Kadin'in.Huzura çağırılır ve dinlenir: Fasla Kadın—Bilirem azrailin kılıcı üstümüzde eğleşir ağalar; lakin gönlümden de kervanlar geçer... Bilesiniz ki benim suçum yoktur, tek şahidim sevdamdir der ama ben zaten yıllardır beklerem ölümü kesin fermanımı kavusturun esmerliği yüreğimi yakan Bedirhan'ıma der.Ferman verilir bu seferde oğlunun huzuruna çıkar Fasla Kadın. Katli vacip Fasla Kadınla oğlu Heja arasında şu konuşma geçer: Fasla Kadın— İnsan demek, töre demektir Heja.Töre demekse ölmektir, öldürmektir.Ha usul usul, ha bir göz kırpımında... Heja— hakkını helal et aney, sana memleket bağışlamak isterdim. Bahtıma ölüm düştü.Evlatlık borcumu böyle ödiyrem... Murathan Mungan'ın Mezopotamya üçlemesi dediği bu seriyi 1.si Mahmud ile Yezida olan ve yine çok severek okuduğum 2.si Taziye ve şuan yorumlamış olduğum 3.sünü ise Geyikler Lanetler kitabı oluşturuyor ki onu da mutlaka okuyacağım. Her töre gibi bu hikayenin sonuda böyle bitti. İnsanların kaderinin bir kaç kötü adamın iki dudağının arasından çıkmayacağı, insanı, insanlığı, aşkı, sevgiyi, merhameti merkeze alacağı, öldürmekten yana değil sevmekten yana olan gelenek ve görenekleri inşa edeceğimiz güzel günlerin yakın olması dileğiyle sevmek pusulamız olsun sevgili okur. (momo)
Mezopotamya üçlemesının ikincisi Taziye 'yi okuduk Bu üç kitabın ortak noktası Mezopotamya geçmesi ve törenlerefazlaca değiniyor olup, dıkkat çekmektir.. Mahmud ile yezida töre ve gelenek kıskacında kalmış bir aşk vardı. Burada da töreler gereği ölüme sürüklenecek bir kadını konu edinmiş Murathan Mungan. • Töreler gereği kabul edilemeyecek bir şekilde evlenen Fasla Kadın ve Bedirhan Ağa her nefes ölüm-kalım sınavı vereceklerdir artık. • Bedirhan Ağa’nın yıllar sonra gelen şüpheli ölümü Fasla Kadın’ı zor duruma düşürüp kendisini de ölüme sürükleyecektir. • Ama kim yapacak bunu ve nasıl? Buyurun. (Hande gunkut)
Mungan’ın Mezopotamya Üçlemesi adı altında yayımladığı eserlerin ikincisi elinizde. • İlk kitabı olan kitap/mahmud-ile-yezida--1773 için de belirtmiş olduğum gibi üçlemenin ortak noktası olayların Mezopotamya topraklarında geçmesi ve törelere fazlaca değiniyor olması. • kitap/mahmud-ile-yezida--1773’da töre ve gelenek kıskacında kalmış bir aşk vardı. Burada da töreler gereği ölüme sürüklenecek bir kadını konu edinmiş Murathan Mungan. • Töreler gereği kabul edilemeyecek bir şekilde evlenen Fasla Kadın ve Bedirhan Ağa her nefes ölüm-kalım sınavı vereceklerdir artık. • Bedirhan Ağa’nın yıllar sonra gelen şüpheli ölümü Fasla Kadın’ı zor duruma düşürüp kendisini de ölüme sürükleyecektir. • Ama kim yapacak bunu ve nasıl? Buyurun. (Adem Kara)
Kitabın Yazarı Murathan Mungan Kimdir?
Murathan Mungan, 21 Nisan 1955'te İstanbul'da doğdu.
Çocukluğu ve ilk gençlik yılları, memleketi olan Mardin'de geçti. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü'nü bitirdi. Aynı bölümde master'ını tamamladı.
Ankara'da Devlet Tiyatroları'nda ve Istanbul'da Şehir Tiyatroları'nda 'Dramaturg' olarak çalıştı. 1987'de günlük gazete olarak yayımlanan Söz gazetesinde,'Kültür-Sanat Sayfası' editörlüğü yaptı.
1988'ten beri serbest yazar olarak çalışmakta ve halen Istanbul'da yaşamaktadır.
1991'de Remzi Kitabevi'ne 'Çilek' amblemli kırk kitaplık özel bir koleksiyon dizisi hazırlayarak bu diziyi yönetti.
Mungan, çeşitli dergi ve gazetelerde şiirler, öyküler, metinler, deneme, eleştiri ve incelemeler yayımlayarak adını duyurdu.
İlk kitabı 1980'de yayımlandı. Aynı zamanda ilk oyunuydu bu:Mahmud ile Yezida.
Şehir Tiyatroları'nda çalışırken, 'Gençlik Günleri' adını verdiği daha sonra her yıl tekrarlanacak olan kapsamlı bir şenliğin yöneticiliğini yaptı; programlar sundu, yönetti.
Murathan Mungan'ın sahnelenen ilk oyunu, Orhan Veli'nin şiirlerinden kurgulayarak oyunlaştırdığı Bir Garip Orhan Veli'dir. İlk kez 1981'de sahnelenen bu oyun, yirmi küsur yıl boyunca sahnelendi ve 1993'te kitap olarak basıldı.
Yazarın Mezopotamya Üçlemesi adını verdiği ve üç oyundan oluşan üçlemesinin ilk oyunu Mahmud ile Yezida yurtiçinde ve yurtdışında birçok topluluk tarafından sahnelendikten sonra, profesyonel olarak ilk kez 1993'te Ankara Devlet Tiyatroları tarafından oynandı. Üçlemenin ikinci halkası olan Taziye ise, ilk olarak 1984'te Ankara Sanat Tiyatrosu tarafından sahnelenmiştir. 1992'de, halkanın üçüncü oyunu olan Geyikler Lanetler' in tamamlanmasıyla birlikte, Metis Yayınları, üçlemeyi oluşturan bu oyunları, üç ayrı kitap olarak aynı anda yayımlamıştır. 1994'te bu üç oyun bir yıl boyunca Devlet Tiyatroları tarihinde ilk kez olmak üzere arka arkaya Antalya Devlet Tiyatroları tarafından sahnelenmiş, gene aynı yıl Istanbul Uluslararası Tiyatro Festivali'nde, üç oyun ardı ardına tam 'on bir saat süren bir gösteri' olarak iki kez tekrarlanmıştır. 1999 yılında Ankara Devlet Tiyatroları yapımı Geyikler Lanetler, aynı yıl Berlin'de, uluslararası bir tiyatro şenliği olan 'Theater der Welt'e çağrılmış ve Schaubühne'de gösterilmiştir. Aynı oyun 2003 yılında Yunanistan'da Selanik Devlet Tiyatrosu'nda sahnelenmiştir.
Geyikler Lanetler oyununa kaynaklık eden yazarın Cenk Hikayelerikitabındaki 'Kasım ile Nasır' adlı öyküsü, 1994'te İtalya'da 'La Mamma Umbria'da sahnelenmiştir. Aynı öykü 2004'te farklı bir yorumla Diyarbakır Sanat Merkezi tarafından sahnelenmiştir. Gene aynı kitapta yer alan 'Şahmeran'ın Bacakları' adlı uzun hikayesi, çeşitli topluluklar tarafından sahneye uyarlanmıştır.
Yazarın Lal Masallar adlı öykü kitabındaki 'Muradhan ile Selvihan ya da Bir Billur Köşk Masalı' adlı öyküsü, 1987'de, ilkin Fransa'da, Lulu Menase yönetiminde Théater Des Arts de Cergy-Pontoıse'da, ardından Nurhan Karadağ yönetiminde Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü Sahnesi'nde sahnelenmiştir. Aynı öykü, Amerika'da Penguen Books'un 'Dünya Hikayeleri Antolojisi'ne seçilmiştir. Bosna-Hersek'te yayımlanan Türk öykücülerini içeren bir seçkideyse bu öykünün Boşnakça çevirisi yer almıştır.
Yazarın gene Cenk Hikayeleri kitabında yer alan'Binali ile Temir' adlı bir diğer öyküsü, 1991'de Ankara Deneme Sahnesi tarafından, 1999'da ise Adana Tiyatro Atölyesi tarafından sahnelenmiştir.
2000'de yazarın bir öyküsü daha sahneye aktarılmış, bu kez de Beşinci Sokak Tiyatrosu, 'Dumrul ile Azrail'i, İstanbul Festivali'nden sonra, dünyanın önemli tiyatro festivallerinde, Avusturya, Almanya ve Tunus'un yanı sıra Hollanda'nın çeşitli kentlerinde sahnelemiştir.
2003 yılında Kopenhag'daki 'Bette Nansen Theater'da, yazarın 'Sayfadaki Gibi'adlı kısa oyunu, bazı Doğulu yazarları bir araya getiren ortak bir proje olan 'Bin Bir Gece' içinde yer almış, aynı oyun 2005 yılında İngiltere'de '1001 Nights now' adıyla Nottingham Playhouse'da sahnelemiştir.
Murathan Mungan 1989'da, İngiliz yazar Nell Dunn'ın 'Steamin' adlı oyununu 'Kadınlar Hamamı' sahneye koymuştur.
Mungan'ın döneminde Ankara İl Radyosu'nca seslendirilen iki tane de radyo oyunu vardır: Dört Kişilik Bahçe ve Öümburnu.
Mungan bir tanesi filme alınan üç tane de film senaryosu yazmıştır. 1984'te Atıf Yılmaz tarafından filme alınan Dağınık Yatak'ın yanı sıra Dört Kişilik Bahçe ve Başkasının Hayatı adlı iki senaryosu daha vardır. Bu üç senaryo 1997'de üç ayrı kitap olarak aynı anda yayımlanmıştır.
Gazete ve dergilerde İlk yazıları 1975'de yayımlanan Mungan, yirmi yıllık yazı serüveninin çeşitli ürünlerinden yaptığı bir derlemeyi kırkıncı yaşı nedeniyle Murathan'95 adlı bir kitapta toplamıştır.
Bu kitapla birlikte başlayan özel toplama kitapları, şiirlerinden kendinin yaptığı özel bir seçmeyi içeren numaralanmış tek baskı olarak yayımlanmış Doğduğum Yüzyıla Veda ile sürmüş, bunu,13+1'de şiirlerini, 7 mühür'de kimi öykülerini bir kutu içinde bir araya getirdiği toplamlar ve Türk şiirinde şimdiden bir 'kült kitap' olmuş olan Yaz Geçer'in onuncu yılı nedeniyle yapılan büyük boy özel baskı izlemiştir. Ellinci yaşı için hazırladığı ve yalnızca 2005'te yayımlanıp baskısı bir kez daha tekrarlanmayacak Elli Parça kitabı da bu özel kitaplardandır.
Beş bölümden oluşan ve her bölümü ayrı bir yazar tarafından kaleme alınan bir Bülent Erkmen projesi olarak 2004'te yayımlanan 5 peşe romanında da yer almıştır.
Murathan Mungan, bu arada yabancı yazarların öykülerinden ve yazılarından oluşan çeşitli seçkiler yayımlamayı sürdürmektedir. İlk öykü seçkisi Ressamın Sözleşmesi'ni, daha sonra Çocuklar ve Büyükleri, Yazıhane, Yabancı Hayvanlar, Erkeklerin Hikayeleri ve Kadınlığın 21 Hikayesi adlı öykü ve yazı seçkileri izlemiştir.
Bütünüyle özyaşamöyküsel bir malzemeden yola çıkan ilk anlatı kitabı Paranın Cinleri'ni 1997'de yayımlamıştır.
Şiir ve öykü arası bir dil ve kıvam tutturduğu yazınsal metinlerini bir araya topladığı Metinler Kitabı ise, 1998'de yayımlanmıştır.
Mungan'ın kimi şiirlerinin Kürtçeye çevirisinden yapılan bir toplam Li Rojhilate Dile Min (Kalbimin Doğusunda) adıyla 1996'da yayımlanmıştır.
Mungan, bugüne değin çoğu 'Yeni Türkü' topluluğu tarafından seslendirilmiş olan şarkı sözleri yazmıştır. Yazdığı şarkıların Türkiye'nin önemli şarkıcıları, toplulukları tarafından yeniden seslendirilmesiyle oluşan ve 'tribute' sayılabilecek Söz vermiş şarkılar adlı 'cover' albümü 2004'te yayınlanmıştır.
2006'da bugüne dek yazdığı tüm şarkı sözlerini gene aynı ad altında bir araya getirerek kitaplaştırmıştır.
Yazıları, şiirleri ve kimi kitapları bugüne değin İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İsveççe, Norveççe, Yunanca, Fince, Boşnakça, Bulgarca, Farsça, Kürtçe ve Hollanda diline çevrilerek çeşitli dergi, gazete ve antolojilerde yayımlanmıştır.
Murathan Mungan, 1985'ten bu yana İstanbul'da yaşamaktadır.
İlk kitapları farklı yayınevleri tarafından yayımlandıktan sonra, 1986'da Remzi Kitabevi'ne, 1992'de de Metis Yayınları'na geçmiştir. Halen aynı yayınevindedir.
Murathan Mungan Kitapları - Eserleri
- Aşkın Cep Defteri
- 227 Sayfa
- Bazı Yazlar Uzaktan Geçer
- Başkasının Hayatı
- Yüksek Topuklar
- Üç Aynalı Kırk Oda
- Paranın Cinleri
- Kaf Dağının Önü
- Kadından Kentler
- Yaz Geçer
- Şairin Romanı
- Mahmud ile Yezida
- Lal Masallar
- Kırk Oda
- Bir Garip Orhan Veli
- Tuğla
- Meskalin 60 Draje
- Kibrit Çöpleri
- Erkekler İçin Divan
- Elli Parça
- Çador
- Eldivenler, Hikâyeler
- Mırıldandıklarım
- Geyikler Lanetler
- Cenk Hikayeleri
- Eski 45'likler
- 189 Sayfa
- Mutfak
- Doğu Sarayı
- Doğduğum Yüzyıla Veda
- Yedi Kapılı Kırk Oda
- İskambil Destesi
- Kullanılmış Biletler
- Başkalarının Gecesi
- Dağ
- Stüdyo Kayıtları
- Dağınık Yatak
- Dört Kişilik Bahçe
- Metal
- Oda, Poster ve Şeylerin Kederi
- Son İstanbul
- Timsah Sokak Şiirleri
- Mezopotamya Üçlemesi
- Kum Saati
- Omayra
- Yazıhane
- Eteğimdeki Taşlar
- Soğuk Büfe
- Güne Söylediklerim
- Gelecek
- Harita Metod Defteri
- Metinler Kitabı
- Söz Vermiş Şarkılar
- Yaz Sinemaları
- Balgifa Mar - Yılan Yastığı
- Mürekkep Balığı
- Solak Defterler
- Bir Kutu Daha
- Hayat Atölyesi
- İkinci Hayvan
- Oyunlar, İntiharlar, Şarkılar
- Küre
- Sahtiyan
- Taziye
- Kağıt Taş Kumaş
- Aşk İçin Ne Yazdıysam
- Dokuz Anahtarlı Kırk Oda
- Li Rojhilatê Dilê Min - Kalbimin Doğusunda
- 7 Mühür
- Şahmeran'ın Bacakları
- Ulak ile Sadrazam
- Makas
- Kağıttan Kaplanlar Masalı
- Aynalı Pastane
- Kapan Metin
- Dumrul ile Azrail
- Osmanlı'ya Dair Hikayat
- Murathan'95
- Çağ Geçitleri
- Hamamname
- Aile Albümü
- Ressamın Sözleşmesi
- Kum Saati
- Devam Ağacı
- Erkekler Yalnızlıklar
Murathan Mungan Alıntıları - Sözleri
- ben çoktan geldim, o varmış mıdır? (Bazı Yazlar Uzaktan Geçer)
- İnsan dediğin kainatın her söylediğinin pek azını duyar, birazını sezer, sezdiğininse çoğunu anlamaz. Alıp da o sözü dünyadaki yerine koyamaz. (Hamamname)
- ve son bir uyarı sana: Ait olmadığın her iki dünyadan da Bir sentez yapmaya kalkma makas değiştirmez son trenler (Metal)
- Kalbi katildir bazılarının Kimseyi öldürmeseler de... (Solak Defterler)
- Güzellik, başlı başına bir faşizmdi; Dünyanın en adaletsiz dağıtılan şeylerinden biriydi. (Murathan'95)
- Durup Baktığında Azalmış zaman demlenmiş kıymet Günde kimi gördün, elde neyi sevdin Ne kaldı sende, neye geçit verdin (Çağ Geçitleri)
- "Kentlerde,kasabalarda,her yerde,yazarlar yalnız kişilerdir.Her yerde ve her zaman,öyle olmuşlardır." (Yazıhane)
- “Yitirerek kazanırsın. Kazanmanın başka yolu yoktur.” (Makas)
- Dünya bir kaybetme yeridir. Her birinin zamanı diğerinin elinde tükenmiştir. (Dokuz Anahtarlı Kırk Oda)
- Sanki yaşamım durmuş, ancak anımsadıklarımla yaşamamı sürdürebiliyordum. Parçalanmış bir dünya karşısında yüreğimin duyduğu korkuları hiçbir yere sığdıramıyordum. Hiç kimseye anlatamıyordum. Nesnelerin büyütülmüş dünyasında yaşıyordum. (Kırk Oda)
- ben ne zaman yalnız kaldım, bilmiyorum her zaman yalnızdım, bunu biliyorum (Timsah Sokak Şiirleri)
- kimsenin kimsesi yok ki herkesin elmasında kendi diş izleri... (Oda, Poster ve Şeylerin Kederi)
- "İnsan bilmediği şeye el uzatmamalı, el uzatıyorsa bilmeyi göze almalı, bilmeyi göze almak zordur İlyas." (Şahmeran'ın Bacakları)
- Konuşamıyordum, hiç kimseyle konuşmamıştım. Hiçbir şeyimi, hiç kimseyle... (Son İstanbul)
- yaşarken ve yazarken yarım kalmış şiirler yarım kaldılar (Mırıldandıklarım)
- "Ben,mimarlığın gündelik hayatın içinde bir güzellik değeri olarak, bizi ağlatacak kadar hayatımıza sızmasını istiyorum. Sonuçta, hepimiz evlerden çocukluğumuzu geri isteriz." (Soğuk Büfe)
- "Hafızayı diri tutan adalettir. " (Hayat Atölyesi)
- "Gelecek", ümidimiz, sanımız olabilir, ama gerçeğimiz olamaz. (Küre)
- her ülkenin anaları vardır. bunlar ki esirgeyendir, koruyandır. dağlardır. mardin kal'asının alnına düşen leke, -dağlardan izinsiz, nurdan murakıp- güneşten hükümsüz dört kanadını salıp dört yöne ve arsız dönüp duran dev bir çelik aygıt bakıp utancından ışımayan geceye kini usul bir mayın gibi bırakıp çekilirse, yanlıştır hüzün. yanlıştır yas. (Balgifa Mar - Yılan Yastığı)
- Hayat, bazılarına mutsuz olmakla, duygusuz olmak arasında bir tercih hakkı tanır, daha fazlasını değil. (Yüksek Topuklar)
Editör: Nasrettin Güneş