diorex
sampiyon

Tanrıların Doğuşu - Ludwig Feuerbach Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Tanrıların Doğuşu kimin eseri? Tanrıların Doğuşu kitabının yazarı kimdir? Tanrıların Doğuşu konusu ve anafikri nedir? Tanrıların Doğuşu kitabı ne anlatıyor? Tanrıların Doğuşu PDF indirme linki var mı? Tanrıların Doğuşu kitabının yazarı Ludwig Feuerbach kimdir? İşte Tanrıların Doğuşu kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 28.06.2023 12:00
Tanrıların Doğuşu - Ludwig Feuerbach Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Ludwig Feuerbach

Çevirmen: Oğuz Özügül

Yayın Evi: Say Yayınları

İSBN: 9786050201154

Sayfa Sayısı: 352

Tanrıların Doğuşu Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Tanrı, menşe ve öz itibariyle bir 'akıl nesnesi' değildir, onu bu hale, daha sonraki kuşakların akılsızlığı ya da aklı getirmiştir. O, spekülasyonun, felsefenin nesnesi ya da ürünü de değildir, çünkü ortada henüz filozoflar yokken tanrılar vardı ve evrenin nedenleri, ateşten ya da sudan ya da hatta hiçlikten meydana gelişi konusunda saçmalamak kimsenin aklına gelmediği zaman da onlar vardı. Tanrı, aslında bir talebin, dileğin nesnesidir; o, talep edildiği, içten arzu edildiği, istendiği için, tasarlanmış, düşünülmüş, inanılmış bir varlıktır. Gözün özüne denk düşen bir varlık olarak, ışığın sadece göz için gerekli bir nesne olması gibi, tanrı da sadece genel olarak bir talebin nesnesidir, çünkü tanrıların doğası insani dileklerin doğasına denk düşer." -Ludwig Feuerbach- Daha önce Hıristiyanlığın Özü ve Geleceğin Felsefesi adlı kitaplarını yayımladığımız L. Feuerbach'a göre teolojinin hakiki anlamı antropolojidir ve din, insan ruhunun rüyasıdır. Ama biz rüyada da olsak hiçlikte ya da gökyüzünde değil, yeryüzünde yani gerçeklik diyarında bulunuruz. Hıristiyanlığın Özü'nde bu düşüncenin temellerini atan Feuerbach, Tanrıların Doğuşu'nda ise klasik, İbrani ve Hıristiyan antikçağ metinlerine yoğun referanslar yaparak bu düşüncesini çözümleme yoluna gidiyor. (Tanıtım Bülteninden)

Tanrıların Doğuşu Alıntıları - Sözleri

  • Ne var ki insan sadece sahip olmak istediği şeye saygı gösterebilir ve değer verebilir, onu övebilir ve methedebilir.
  • Hem Tanrıların hem de insanların, varoluşlarını sadece "duyumculuğun ve materyalizmin" hakikatine borçlu olması, çok acınacak, ama ne yazık ki yadsınamayacak bir gerçekliktir.
  • " Tanrılar, çelişki dolu varlıklardır. "
  • “Uykudan başka hiçbir şey ölüme benzemez; ama insan ruhu özellikle burada en tanrısal biçimi ile ortaya çıkar ve geleceği önceden görür [yani düşte], zira o, görünüşe göre, en çok burada özgür olur.”
  • İnsanlar, her şey tanrılara bağlıymış gibi, doğa yokmuş, insan yokmuş gibi tanrılarla konuşur ve onlara yakarır, ama her şey doğal ve beşeri güçlere, araçlara bağlıymış, tanrılar yokmuş gibi davranır; kısacası insanlar inançlarında, yakarışlarında, sözlerinde teisttir, ama eylemlerinde ateist.
  • "Tanrılar asla vermez insana bütün güzel şeyleri, ne boy pos ne söz ustalığı ne de bilgeliği."
  • Talihsizlik, zaruret, kısacası felaket olmasaydı, tanrılar da mevcut olmazdı.
  • Tanrı diledi: Işık olsun ve ışık oldu. Bu yüzden tanrının esas özü, istemeyle yapabilmenin birliğidir; tanrı, dilediği ya da istediği şeyi yapabilen [yapan, gerçekleştiren] bir varlıktır.
  • Tanrı, menşei ve öz itibariyle bir "akıl nesnesi" değildir, onu bu hale, daha sonraki kuşakların akılsızlığı ya da aklı getirmiştir, o, spekülasyonun, felsefenin nesnesi ya da ürünü de değildir, çünkü ortada henüz filozoflar yokken tanrılar vardı, ve evrenin nedenleri, ateşten ya da sudan ya da hatta hiçlikten meydana gelişi konusunda saçmalamak kimsenin aklına gelmediği zaman da onlar vardı. Tanrı, aslında bir talebin, dileğin nesnesidir; o, talep edildiği, içten arzu edildiği, istendiği için, tasarlanmış, düşünülmüş, inanılmış bir varlıktır.
  • Plutarchos şöyle der: Bir fırtınanın yaklaştığını gören kaptan kurtulmak için tanrılara yakarır, ama yakarırken de dümeni kendine çeker, yelken direklerini indirtir ve böylece fırtınadan kurtulur.

Tanrıların Doğuşu İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Teoloji ve Feuerbach: Alman ahlakçı Feuerbach din, inanç ve düşünce üzerine yazdığı incelikli eserlerinden biri olan "Theogonia" yani "Tanrıların Doğuşu" aklımıza ilk olarak antik Yunanda yazılan Hesiodos'un kadim eserini getirmelidir. Hesiodos beyitlerinde bazı tanrıların nasıl doğduğunu şiirsel bir dil ile yazmıştı. Diğer yandan Homeros eserleri de akla hemen gelmeli nitekim bir çok tanrısal olay da "İlyada" ve Odysseia" yapıtlarında geçer. Alman ahlakçı dinin kökenini araştırırken yahut insan zihininde tanrı olgusuna şerh koyarken bu eserlerden yola çıkıyor haliyle. Feuerbach tarafından oldukça incelikli incelenmiş antik eserlerdeki insan-tanrı iletişimi tarihsel bir bakışla, kronolojik olarak irdelenmiş. Feuerbach, temel olarak büyük dinleri özellikle Hristiyanlığa ve Museviliğe inananlar nezdinde bakışı, imgeleyi ve muhayyileyi incelemiştir. Genel kanısı ise inaçların, kavramsal değil imgesel ağırlıkta olduğu, düşüncenin konusu yerine inancın bir alanı olduğudur. Tanrılar her zaman varoldu, hiçbir şey yokken dahi varlar idi. Çünkü bilim ve felsefeden önce umut, ihtiyaç, aciziyet dolayısıyla talep vardır. Talepleri ancak karşılayacak irade tanrıda mevcut olabilir. İyi ve kötüden ya da her şeyden önce gelen tüm bu 'insani' zavallıklar ancak bir tanrısala hizmet edebilir. Binlerce yıllık tanrılara baktığımızda her zaman tanrı ve insan arasında bir nesneye rastlarız zira insanın özü arzudur Feuerbach'a göre. Çevirisinin de oldukça başarılı olduğunu belirterek, Feuerbach'ın Alman ahlak felsefesinde neden bu kadar büyük bir iz bırakıp arkasından gelenlere yol açtığını anlayabiliyorum. Muazzam derinlikli bir eser olamasından dolayı kadim Yunan destanlarına bu kitabı okumadan incelenmesini tavsiye edebilirim. (Furkan)

Kutsal'ın Evrimi: Homeros'un İlyada'sı, Musa'nın Tevrat'ı ve İsa'nın İncil'inin açıklaması yani tefsiri yapılmış. Yazar açıklama yaparken zaman zaman konuyla ilgili felsefi metinlerde ilave etmiş. Bu metinleri alıntı olarak paylaştım. Eski Mısır ve Sümer Tanrıları ve Firavun'un tüm sembolleri birleşip soyutlaştırıldı ve tekleştirildi, Musevilik çıktı. Bunun üzerine antik yunan ve Roma eklendi Hıristiyanlık çıktı, bunun üzerine Mekke'deki tüm putlar da tekleştirilip eklendi İslam ortaya çıktı. Bu evrimde peygamberler sadece birer semboldür, onlar olmasa da bu iş zaten olacaktı. Tanrının tekleşip, soyutlanması, kutsalın evrimidir. (caner akcan)

Tanrıların Doğuşu PDF indirme linki var mı?

Ludwig Feuerbach - Tanrıların Doğuşu kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Tanrıların Doğuşu PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Ludwig Feuerbach Kimdir?

Ludwig Andreas Feuerbach, (d. 27 Temmuz 1804 - ö. 13 Eylül 1872) Alman filozof ve ahlakçı. Marx üzerindeki etkisi ve hümanist ilahiyat görüşleri ile ünlenmiştir.

19. yüzyıl Alman materyalizminin ilk düşünürü olan Feuerbach'ın temel eseri Hıristiyanlığın Özü'dür. Felsefesi ya da karşı felsefesi, bir hümanizm ve doğalcılık şeklinde gelişen, dine ilişkin eleştirisi, insanlıkla ilgili doğruların bilinçsizce yansıtılmasını ifade eden Feuerbach, felsefeye önce Hegel'in nesnel idealizmini benimseyerek başlamış, fakat daha sonra tinselcilik-maddecilik karşıtlığında, maddeciliğin tarafında olmuştur.

Hayatı ve Düşüncesi

27 Temmuz 1804’te Landshut, Bavyera’da doğdu. 13 Eylül 1872’de, Rechenberg’de öldü.

Hukukçu Paul von Feuerbach’ın dördüncü oğlu olan Ludwig Feuerbach’ın Berlin’deki 2 yıl süreyle Hegel’in yanında felsefe öğrenimi yapabilmek için ilahiyat çalışmalarını bıraktı. 1828’de Doğa bilimi öğrenimi yapabilmek için Erlangen’e gitti. 2 yıl sonra da "Gedanken über Tod und Unsterblichkeit" adlı ilk kitabını Hegel'in ölümünden bir yıl önce imzasız olarak yayınladı.

1839'da "Hıristiyanlık Özü"nü yayınladı. O sıralar Alman düşünürleri Hegel'i tartışıyordu. Ruhçular onu ruhçuluk alanına, maddeciler de maddecilik alanına çekiştiriyorlardı. O Kant'ın yasağını çiğnemiş mutlağın alanına girmişti. Düşüncenin doğadan önceliğini savunmuştu.

Maddeciler de mutlağın yani insan düşüncesinin uğraştığı ilk ve son gerçeğin, doğanın üstünde değil, doğanın içinde olduğunu söylemesine ilgi duydular. Herakleitos gibi diyalektikciydi. Bu uzlaşmalar, yeni karşıtlıklar ve yeni uzlaşmalarla, gitgide varlığın bilincine erişecekti. Bu erişmeyse, gerçek özgürlüğü doğuracak olan bir sonuçtu. Mutlak varlığın kendi bilincine erişmesiyle aydınlanacaktı.

Bütün sorunları çözdüklerini sanan felsefe sistemleri dağılıyordı. Kant'ın sınırladığı rasyon tekrar özgürleşiyordu. Küçümsenen us etkilediğinden etkilenmek yoluyla diyalektik metotla gerçeğe doğru yaklaşmaktaydı.

Feuerbach "Gelecek Felsefesinin İlkeleri" Hegel’den 13 yıl sonra yayınlandı."Temel doğadır. Doğanın dışında hiçbir şey yoktur. Her şey gibi, düşünce de, doğanın ürünüdür. Düşünce, maddî bir organ olan beyinden çıkmaktadır. Bence maddecilik insanın varlık ve bilgi yapısının temelidir. Ama bir fizyolojistin, bir naturalistin anladığı gibi, varlık yapısının kendisi değildir. Maddecilikle geride beraberim ama, ilerde beraber değilim."

O yıktığı dinlerin yerine aşk dini koymak ister. O temeli maddeye dayanan bir idealisttir. Aşkı, maddi bir çekim olarak değil, bir insanlık ideali olarak ele alır. Hegel gibi diyalektiği maddede değil düşüncede bulur. "İnsanlar sevişiniz, gerçek din sizin bu sevgilerinizdedir. Varlığınız, aşkınızla biçimlenecektir."

Ona göre dinin gerçeği aşktadır. Önceleri insanlar, kendi niteliklerininin fantastik yansımaları olan tanrılar yaratmışlardı; ama tanrılar, insanlık düzenini kurmaya yetmediler. Oysa Feuerbach'a göre, bu düzeni kuracak olan, insanın başka insanlara karşı duyduğu bağlılıktır. Bu bağlılık, en yetkin biçimine aşkta ulaşır. Hele cinsel aşk, bu duygusal insan bağlılığının en yoğunlaşmış biçimidir. Dostluk, acıma, vaz geçme, coşkunluk gibi çeşitli eğilimler, yetkinliğini cinsel aşkta beliren aşkın çeşitli görünüşleridir. İnsanlar arasındaki bütün sorunlar aşkın gücüyle çözülecektir. Aşkı kutsallaştırmak gerekir. İnsanlar, böylelikle, bütün acılarından kurtulacaklardır. Din, Latince bağlamak anlamındaki (Religare) sözcüğünden gelir. Şu halde, din sözcüğünün ilk anlamı bağdır. Bundan ötürü insanlar arasındaki her bağ, bir dindir. Din sözcüğünün etimolojik anlamı gerçeği ortaya koymaktadır. Ama bu din, ruhçu bir temele değil, maddeci bir temele oturmaktadır. Temel doğadır. Her şey gibi, din de, doğanın ürünüdür. Varlık yapısının temeli maddedir ama, kendisi düşüncedir. Varlık maddeden çıkıyor ama ruhla gelişiyor, varlıklaşıyor. Maddelerin oyunu bitmiştir artık.

L.Feuerbach'a göre tanrı, insan zihninin bir yansıtmasıdır. O'na göre, duyu verilerine konu olan ve böylece dışımızda (bizden bağımsız bir şekilde) var olan nesnelerden farklı olarak dini inancın nesnesi olan Tanrı insanın içindedir.

Ona göre mutluluk eğilimi insan yapısının doğal bir eğilimidir. İnsan doğarken mutluluk eğilimini insan yapısının doğal bir eğilimidir. İnsan, doğarken mutluluk eğilimiyle birlikte doğar. Mutluluk eğiliminin ahlakiliği bu yüzdendir. Yine bu yüzdendir ki her ahlakın temeli mutluluk eğilimi olmalıdır. Ama mutluluk eğilimi başı boş bırakılamaz elbet. Onu düzenleyen iki doğal kısıtlayıcı vardır:

Eylemlerimizin kendimizdeki sonuçları: Mutluluk eğilimimizi başı boş bırakıp, örneğin içkiyi fazla kaçırırsak hastalanırız. Böylelikle de kendi eğilimimizi, kendimizden dolayı, kendimiz kısıtlarırız.

Eylemlerimizin toplumdaki sonuçları: Mutluluk eğilimimizi başı boş bırakırsak başkalarını mutluluk eğilimlerinin sınırına gireriz. Bu halde başkaları, kendi mutluluk eğilimlerimizi savunarak bizim mutluluk eğilimimizi bozarlar. Böylelikle de kendi eğilimimizi, yine kendimizden dolayı, kendimiz kısıtlarız.

Hem kendimiz, hem de başkaları, elbirliğiyle mutluluk eğilimimizi düzenlerler, aşırılıklara engel olurlar. Bu iki sürümün dışında mutluluk eğilimimizin hiçbir engeli yoktur, keyfince yol alabilir. Anlaşıldığına göre, mutluluğumuzu, yine kendi mutluluğumuz düzenlemektedir. Kendi mutluluğumuzu bozmadıktan sonra mutluluk eğilimimizin yöneldiği yer yol ahlakıdır. Toplumsal sonuçlar, kendi mutluluğumuzun tadını kaçırdıklarından dolayı kısıtlayıcıdırlar.

İnsanın tanrıya tapmasını yasaklayan maddeci Feuerbach'ın karşısına dikilen, insanın insana tapmasını emreden ruhçu Feuerbach.

Hristiyanlığın özündeki görüşlerinin ürünü olarak tanrı insanın içedönük doğasının dışadönük bir izdüşümü haline geliyordu. Kitabının Marx’ı önemli ölçüde etkileyen ilk bölümünde Feuerbach dinin gerçek ya da antropolojik özünü çözümledi. Tanrıya yüklenen çeşitli nitelikleri tartışarak bunların insan doğasının farklı gereksinmelerinin karşılığı olduğunu ileri sürdü. 2.Bölümde dinin sahte ya da ilahiyata ilişkin özünü ele alarak tanrının insandan bağımsız bir varlığı olduğu görüşünün, vahiy ve kutsal nesnelere inanmaya yol açtığını, bunların da istenmeyen bir dinsel maddeciliğin parçaları olduğunu ileri sürdü.

Feuerbach ateist olmadığını söylemekle birlikte, Hristyanlıktaki tanrının bir yanılsama olduğunu iddia etti. Din görüşlerini felsefi ve diğer disiplinlerle birlikte ele alması Hegel’in ilkelerini yarı-dinsel olarak görmesine ve Marx’ın daha sonra 1845’te "Thesen über Feuerbach"da eleştireceği bir tür materyalizmi benimsemesine yol açtı. 1848-1849 devrim, karşıdevrim yıllarında dini tutuculuğa saldırıları yüzünden birçok devrimci tarafından kahraman olarak görüldü.

Feuerbach en çok Hristyanlığa karşı olan yazarları etkiledi. "Das Leben Jesu kritisch bearbeitet" adlı şüpheci eseri David Friedrich Strauss ve Feuerbach gibi doğalcılık adına Hegelcilik’ten vazgeçen Bruno Bauer bunların başlıcalarıydı. Bazı görüşleri de daha sonraları Almanya’da kilise ile devlet arasındaki mücadelede aşırı ucun temsilcileri ve kapitalizme karşı mücadelenin önderleri tarafından benimsendi. Daha sonraları ise Marx tarafından belirtildiği gibi (8. ve 11. tezler) toplumsal gelişim içindeki "özne"yi edilgen hale getirmesinden dolayı eleştirilmiştir.

Ludwig Feuerbach Kitapları - Eserleri

  • Geleceğin Felsefesinin İlkeleri
  • Tanrıların Doğuşu
  • Hıristiyanlığın Özü

Ludwig Feuerbach Alıntıları - Sözleri

  • "Tanrılar asla vermez insana bütün güzel şeyleri, ne boy pos ne söz ustalığı ne de bilgeliği." (Tanrıların Doğuşu)
  • "İnsandan onu insan yapan şeyleri kaldırırsan, o zaman onun insan olmadığını hiç güçlük çekmeden kanıtlayabilirsin." (Geleceğin Felsefesinin İlkeleri)
  • "Sevgi nedeniyle çekilen acı, tasarımda olan bir şeyin gerçeklikte olmamasıdır." (Geleceğin Felsefesinin İlkeleri)
  • Talihsizlik, zaruret, kısacası felaket olmasaydı, tanrılar da mevcut olmazdı. (Tanrıların Doğuşu)
  • İsrail halkından başka hiçbir şey ile ilgilenmeyen yehova ( tanrı ) İsraillilen bencilliğinin göstergesidir. (Hıristiyanlığın Özü)
  • Sevgi emretmez, rica eder. (Hıristiyanlığın Özü)
  • "Hiçlik, mutlak şekilde düşünce ve akıl yoksunluğudur." (Geleceğin Felsefesinin İlkeleri)
  • "Mekan ve zamandaki sınırlama erdemlerin ilkidir;yer farkı, çocuklara ve görgüsüz insanlara öğrettiğimiz, yerli ile yersiz arasındaki ilk farktır. Görgüsüz insan için yerin önemi yoktur,her şeyi hiç fark gözetmeden her yerde yapar, tıpkı bir soytarı gibi." (Geleceğin Felsefesinin İlkeleri)
  • "İnsana en yakın şeyler en uzaktakilerdir;çünkü onları bir sır saymamaktadır, oysa bu yüzden bir sırdır onlar;çünkü insan için hem inceleme konusudur,hem de değildir." (Geleceğin Felsefesinin İlkeleri)
  • "Bedeni ve ruhuyla ölmüş olan bir şey, hayalet olarak bile geri dönemez." (Geleceğin Felsefesinin İlkeleri)
  • İnsanlar, her şey tanrılara bağlıymış gibi, doğa yokmuş, insan yokmuş gibi tanrılarla konuşur ve onlara yakarır, ama her şey doğal ve beşeri güçlere, araçlara bağlıymış, tanrılar yokmuş gibi davranır; kısacası insanlar inançlarında, yakarışlarında, sözlerinde teisttir, ama eylemlerinde ateist. (Tanrıların Doğuşu)
  • Netlik insanın en büyük gücüdür. (Hıristiyanlığın Özü)
  • "İnsanın realitesi sadece nesnesinin realitesine bağlıdır. Bir şeye sahip değilsen,o zaman bir hiçsin." (Geleceğin Felsefesinin İlkeleri)
  • Ne var ki insan sadece sahip olmak istediği şeye saygı gösterebilir ve değer verebilir, onu övebilir ve methedebilir. (Tanrıların Doğuşu)
  • Ancak kendi bilincini aşamayan adam, ayrılığa dayanamaz. (Hıristiyanlığın Özü)
  • "Devlet başkanı fark gözetmeden tüm katmanları temsil etmelidir;onun nazarında herkes aynı derecede gerekli, aynı derecede haklıdır." (Geleceğin Felsefesinin İlkeleri)
  • Tanrı, tanrı olmayanlar sayesinde tanrıdır. (Hıristiyanlığın Özü)
  • " Tanrılar, çelişki dolu varlıklardır. " (Tanrıların Doğuşu)
  • Tanrı diledi: Işık olsun ve ışık oldu. Bu yüzden tanrının esas özü, istemeyle yapabilmenin birliğidir; tanrı, dilediği ya da istediği şeyi yapabilen [yapan, gerçekleştiren] bir varlıktır. (Tanrıların Doğuşu)
  • Çalışmak ibadettir. (Hıristiyanlığın Özü)

Yorum Yaz