Sus Barbatus - Faruk Duman Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Sus Barbatus kimin eseri? Sus Barbatus kitabının yazarı kimdir? Sus Barbatus konusu ve anafikri nedir? Sus Barbatus kitabı ne anlatıyor? Sus Barbatus PDF indirme linki var mı? Sus Barbatus kitabının yazarı Faruk Duman kimdir? İşte Sus Barbatus kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Faruk Duman

Yayın Evi: Hep Kitap

İSBN: 9786051922638

Sayfa Sayısı: 568

Sus Barbatus Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

1979 kışı. Ülkenin kuzeydoğusu kara teslim olmuştur. Ç. ilçesinin

bir köyünde yaşayan Kenan ile hamile karısı Zeynep için yaşam

çok zordur. Neredeyse yiyecek lokma bile bulamayan genç

çift, her şeye rağmen direnmekte, birbirlerine duydukları sevgi sayesinde

bütün güçlükleri aşacaklarına inanmaktadırlar. Bir avcı

kahvesindeki sohbete kulak misafiri olan Kenan büyük bir domuz

avlarsa, yabancılara hizmet veren otellere, restoranlara domuzu

satıp çok para kazanacağına ikna olmuştur. Korkunç hava

koşullarına aldırmadan ormana gider ve çok iri bir domuz vurur.

“Sus Barbatus” türü bir domuzdur bu. Ancak o kar kıyamette domuzu

köye götürmesi imkânsızdır. Kenan’ı donmaktan kurtaran,

ormandaki sığınaklarda saklanan solcu gençler olur.

Bu arada köyün solcu gençlerinden Faruk, jandarmayla girdiği çatışmada

ağır yaralı olarak yakalanır. Jandarma komutanı onu konuşturabilmek

için ilçeye, tedavi olabileceği bir sağlık ocağına

göndermeye karar verir. Ancak bir atın çektiği kızakla yapılacak

olan bu yolculuk çok risklidir.

Faruk Duman dondurucu kışı, domuzuyla, kurduyla, kartalıyla

acımasız doğayı ve yaşam döngüsünü masalsı bir dille anlatıyor.

Sus Barbatus Alıntıları - Sözleri

  • Kitap hayali bir şey değildir, benim istediğim, çocukların kitaba dokunması, yani bilginin somut gerçekliği...
  • Çok ilginç değil mi? İki kitap okuyan kendini filozof zannetmeye başlıyor.
  • Bu dünyada insandan daha güçsüz bir varlık, olsa olsa bir başka insandır. Ama çoğunlukla kimse farkında değildir bunun.
  • Delirmiş bir at özgür bir attır, bir daha da kimse onun sırtına binemez.
  • Dengesini kaybetmiş bir kuş dünyanın en hüzünlü nesnesidir.
  • İnsan çok büyük beladır. Çok büyük beladır. Sevimli bir bela. Bak mesela, diye düşünüyordu zaman zaman. Topu topu kaç yıl için geliyoruz dünyaya? Yetmiş, bilemedin seksen. Yani, aslına bakarsan dünya için de, şu dünyadan gelip geçen insanlık için de, evren için de hiçbir şeyiz. Göz açıp kapayıncaya kadar gelip geçeceğiz. Ama yine de birbirimizi yiyiyoruz. Neden? Şu kadar basit bir geçersizliği kavrayamayacak insan var mıdır yeryüzünde? Bence yoktur. O zaman neden yiyiyoruz birbirimizi?
  • İnsanın insana yaptığı neyse, bu dünyada ateşin buza ve buzun ateşe yaptığı aynı şeydir.
  • Çocukluk her nesneden bir güzellik çıkarır.
  • İnsan gözleri bağlıyken hapiste değildir. Hiç bir yerde değildir. En zor yanı da budur işte. Bir yerde olmamak.
  • ... öyle acı çekmiyordu artık. İnsan acıyla bir yere kadar. Bir yerden sonra, elden de bir şey gelmiyorsa ucunu bırakıverir.
  • İnsan boşluğun sesini karanlıkta alır. Her yer karanlık olduğu zaman. Her yer karanlık olduğu zaman.
  • ... güçlü olmak için, güçlüyü yiyeceksin.
  • Dünyanın en önemli meselesi budur. Açlık belası. Açlık olmasaydı, dünyanın üzerinde kurulu bir düzen de olmazdı.
  • Korku en güçlü fiziksel acılardan beterdir.
  • Canın yanması yanlızca somut bir şey değildir. Acının düşüncesi de başlı başına rahatsızlık nedeni olabilir.

Sus Barbatus İncelemesi - Şahsi Yorumlar

GERÇEKLİĞİN SOĞUK ROMANI: SUS BARBATUS!: Sakallı yaban domuzu, yani Sus Barbatus. Ne kadar da başarılı bir benzetme. Sakallı domuz insanlar misali. Domuzu kötülediğimden demiyorum ama deyim yerindeyse, domuzluk yapmak da insanlara atfedilmiş bir şeydir. Sus Barbatus tek kelime ile harika bir roman. İnanıyorum ki zamanla yirmi birinci yüzyıl klasiklerinden biri de olacaktır. Çünkü romanın kendine ait bir atmosferi, kendine ait bir dili, mekanı, karakterleri ve tüm bu öğelerle bütün bir yaşamı oluşturuyor. Faruk Duman’dan okuduğum ilk kitap Sus Barbatus. Daha kitabın başında yazarın diline ve anlatımına hayran kaldım. Kendisine ait bir atmosfer oluşturduğunu, noktalama işaretlerini romanın atmosferine göre kullandığını, özellikle diyaloglarda bunu sıkça yaptığını gördüm. Hoşuma gitti. Betimlemelerin güçlü oluşu, anlattığı atmosferi okurken adeta yaşıyoruz. Hatta bir çok okur, “kitabı okurken üşüdüm” demesi de bundan. Sahiden de üşütüyor insanı. Doğunun çetin kışını bilenler bilir. Bilmeyenlerde Sus Barbatus romanıyla biraz da olsa yaşar, anlar, hatta yazarın bazı yerlerde abartıya kaçtığını düşünür. “böyle kar, kış mı olur?” diyebilir. Ama sahiden de oluyor. Bunu yaşamış biri olarak kitapta anlatılanlar beni daha fazla etkiledi. Ç. Köyünde yaşayan insanların kar ve soğukla olan mücadelesini yaşadım. Romanın ilk bölümünde bu bir köy romanı, köyün soğukluğunu ve insanların kar ve tipi altında yaşadıkları zorlukları anlatacak sanırsınız. Hatta romanın sadece Sus Barbatus’u anlatacak sanırsınız. Bir domuzu anlatan bir roman diye düşünecek okurlar da olmuştur mutlaka. Fakat Faruk Duman’da aslında başta bunu tasarlamıştır. Ama Kenan’ın hikayesinin çevresinde gelişen olaylara 12 Eylül olaylarını katınca romanın atmosferi tamamen değişir. Aniden kendimizi kışın bu çilesiyle uğraşan insanların, darbe dolayısıyla askerlerle de uğraştıklarını okuruz. Anlıyoruz ki Sus Barbatus aynı zamanda hukukun olmadığı bir dönemi anlatıyor. Türkiye’nin belki de en sancılı dönemlerinden olan seksenler sonrası. Okumanın ve yazmanın dahi suç olduğu iğrenç bir dönem. Ve bu dönem de yaşananları çok başarılı bir şekilde anlatabilmiş Faruk Duman. Romanı okurken bir ara Deniz’in ismi geçti, içim tuhaf oldu, bambaşka bir duygu yayıldı bedenime. Üzüldüm. Yaşananlara üzüldüm. İnsanın insana yaptıklarına ve insanın insana yapabileceklerini düşününce üzüldüm. Neler yaşanmış oysa, bir yerlerde bazı insanlar ne çok acı çekiyorlar. Yaşamak, yaşamaya çalışmak, hayatta kalmaya çalışmak ne kadar zormuş meğer bazı yerlerde. Faruk Duman romanın da geçen birçok olayın gerçek olduğunu söylüyor. Bu hikayelerin, bu acıların unutulmaması için yazdığını söylüyor. Romanın mekanı da tabi ona en çok sorulan sorulardan bir tanesi ve kendisi yazarken hep Artvin’i düşündüğünü söylüyor. Yine de tam olarak bir köy ya da şehir ismi vermek yerine harf kullanarak veriyor bunları. Olaylar da Ç. Köyünde geçer. Ve bu köyün karakolu ve köyün dağlarında saklanan devrimci çocuklar ve köylülerin kendi çocuklarına bile sahip çıkamayışı ve işkence. Ah işkence. “İnsanın insana yaptığı neyse, bu dünyada ateşin buza ve buzun ateşe yaptığı aynı şeydir” Kitapta gerçek anlamda trajik komik sahneler de var. Özellikle çavuşun Gülşen’den SOSYAL BİLİMLER ANSİKLOPEDİSİ’ni her gün karakola getirerek inceleme isteyişi, kocasının bu ansiklopedilerde neler sakladığını öğrenmek isteyişi ve yirmi ciltlik ansiklopediyi o kar da kışta azar azar getirmesini istemsi büyük bir acımasızlık ve aptallık örneğiydi. Dedim, bu ülke ne çok kan kusmuş böyle be. Dedim doğuda yaşayanlar ne çok acı kusmuş be. Kusmuş kanla dolu acılar kusmuşlar. Durmadan kusmuşlar. Ve insandan nefret ederek insanı da kusmuşlar. Acılar acıları, insanlar insanları ve coğrafya kader olup bambaşka acı dolu insanları doğurur. Hukuksuzluk acıyı doğurur. Kitapta yazar çok iyi noktalara da değiniyor. “Dünyanın en önemli meselesi budur. Açlık belası. Açlık olmasaydı, dünyanın üzerinde kurulu bir düzen de olmazdı.” İnsanın aç olduğu için tüm bunları yaptığını söylüyor. Belki de insanların açlık diye bir sorunu olmasaydı, bu kadar acı da olmazdı diyor. Ama durum tam da bu olmuyor. Kendi tezini kendisi çürütüyor çünkü insan vebalıdır. İnsan öyle bir vebadır ki ne olursa olsun kendi türünü yok etmek, ona acı çektirmek, işkence etmek için ille bir şey bulurdu. Nihayetin de cennetten bile kovulmuştu. Ancak tek sorunu açlık olan bir insanın, açlıkla ilgili bu şekilde düşünmesi çok normal geliyor. “İnsan çok büyük beladır. Çok büyük beladır. Sevimli bir bela. Bak mesela, diye düşünüyordu zaman zaman. Topu topu kaç yıl için geliyoruz dünyaya? Yetmiş, bilemedin seksen. Yani, aslına bakarsan dünya için de, şu dünyadan gelip geçen insanlık için de, evren için de hiçbir şeyiz. Göz açıp kapayıncaya kadar gelip geçeceğiz. Ama yine de birbirimizi yiyoruz. Neden? Şu kadar basit bir geçersizliği kavrayamayacak insan var mıdır yeryüzünde? Bence yoktur. O zaman neden yiyoruz birbirimizi?” Romanı halk hikayeleri ve gerçeküstü öğelerle de güçlendiren Faruk Duman Sus Barbatus’u üst düzey bir romana çıkartıyor. Romanın ikinci ve üçüncü cildi için de sabırsızım. Olaylar nasıl ilerleyecek, Ç. Köyünde olaylar nasıl ilerleyecek, hikayeleri devam eden roman kahramanlarının hikayeleri nasıl ilerleyecek diye ciddi anlamda çok merak ediyorum. Sus Barbatus türk ve dünya edebiyatına büyük bir armağan. (GökHan)

DONACAKSINIZ...!: Kitap aynen şu şekilde başladı: "Evet, Tamam işte. Klasik bir Halk öyküsüdilinde, domuz avı falan...tüh gene kötü kitaba denk geldim." Kitabın ilk bölümü bitti: "Yok yahu, evet halk öyküsü ama bu bambaşka bir yere gitti...haha, hiçte kötü değil üstelik..." Zaten yerli yazarlara karşı (nedense) bu garip mesafeli duruşum nedeniyle bir türlü aradığımı bulamıyordum. yazar/murat-mentes dışında demek lazım. Ardından şöyle iç sesleri vaziyeti takip etti: "Yav bu Faruk Duman'da hiç fena değilmiş aslında..." Ardından -bence-kitap başladı ve hikayenin ortalarını çoktan geçtik. "Oh be. Bu dilde, bu kurgu ile böyle bir kitap, böyle bir hikaye, görülmüş şey değil..." sesleri ile gürül gürül bir hikaye akmaktaydı. Ve bu esnada içim buz tutmuştu, buz. Sonuna doğru ise...hem dondum hem de kelimenin tam anlamıyla kanım dondu... İşte ayakta alkışlanacak bir ustalık eseri. Normalde, soluk almaksızın hemen ikinciye başlamam lazım. O bana bakıyor ve ben ona bakıyorum...ama biraz ara vereceğim ve başka bir kitapla devam edeceğim. İyice içime sinsin. Ve elimdeki biter bitmez SUS BARBATUS 2 diye bir heveslenivereyim hele. Öyle ya, bu eserler öyle hemen yenilip yutulup yutulsa da sindirilecek eserlerden değil. Bir de, şimdi pek anlamıyoruz ama, on beş yirmi sene sonra, bu eser, temel kült eserlerin arasında yerini alacağını düşünüyorum, o denli kıymetli. (Arda)

Sus Barbatus! 1 Faruk Duman’dan okuduğum ilk kitap… Faruk Duman, bildiğim bir yazardı ancak kitap düzeyinde okumamıştım. Sus Barbatus! serisinin ilk kitabıyla başladım. Sus Barbatus!1; 4 ana bölüm, bu bölümlerde yer alan 206 bölüm ve toplamda 500 sayfadan oluşuyor. Duman, çok rahat bir yazar. Kendinden emin bir biçimde yazıyor. O, okuru düşünmeden “anlatmam gereken bir şeyler var, ilgini çekse de çekmese de anlatacağım” der gibi hareket ediyor. Bu dik duruşunun ilerleyen sayfalarda yazarın hem dil kullanımı hem de kurgudaki başarısından kaynaklandığını görmek mümkün… Faruk Duman için ilk kitabından hareketle Yaşar Kemal düzeyinde bir yazar demek kesinlikle yanlış olmaz. Sus Barbatus! 1’de her biri birer tip olabilecek Kenan, Zeynep, Mustafa Öğretmen, Kadir Ağa gibi birçok karakter var. Doğa karşısında insanın çaresizliği temele alınarak bu kişilerarasındaki siyasi ve sosyal ilişkiler bağlamında iktidar/güç kavgası işlenmiş. Kitap, okuru o soğuğun içine çekmeyi başarıyor. Kitaptan bazı alıntılar: “Zira merak insan içindir ve merak etmeyenin elinde hiçbir zaferden nasır kalmamıştır” (25). “İnsanın insana yaptığı neyse bu dünyada ateşin buza ve de buzun ateşe yaptığı aynı şeydi” (28). “Şüphesiz ki Allah bütün dünyayı bize bir işaret, bir gizli söz olarak sunmuştur” (64). “Bu dünya boş boş oturmak için yeterince doludur” (106). “En büyük hasar bu değil midir? Düşmanın değil de dostun ihaneti” (126). “Delirmiş bir at özgür bir attır, bir daha da kimse onun sırtına binemez” (130 “Yaşamı uzaktan izlemenin olanağı yoktur. Hem bilinçli iken insan çoğunlukla bunu reddeder. İnsan çok büyük beladır” (151). “Roman insana güç verir, hiç merak etmeyin, en zor anınızda yanınızda olur ve de aklınıza gelir” (172). “Bu dünyada insandan daha güçsüz bir varlık, olsa olsa bir başka insandır” (186). “Suyun gücüne direnmek kolay değildir. Su, güçlü bir balıktır. Nehir, güçlü ve büyük bir balıktır” (203). “Dengesini kaybetmiş bir kuş dünyanın en hüzünlü nesnesidir” (241). “Çok ilginç, değil mi? İki kitap okuyan kendini filozof zannetmeye başlıyor” (312). Mutlaka okumalısınız. (Mahir)

Sus Barbatus PDF indirme linki var mı?

Faruk Duman - Sus Barbatus kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Sus Barbatus PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Faruk Duman Kimdir?

Ankara Dil ve Coğrafya Fakültesi Kütüphanecilik Bölümünden mezun oldu. Öyküleri, 1991 yılından beri Yazıt, Damar, Papirüs ve Adam Öykü gibi dergilerde yayınlandı. 1996 yılında Çankaya Belediyesi'nin Öykü-Şiir Yarışması'nda Çocuk Öyküleri dalında ikincilik aldı. Bu öyküleri daha sonra Mızıkçı Mızıka adıyla yayınlandı. İlk öykü kitabı Seslerde Başka Sesler 1997 yılında yayınlandı. 1998'de Orhan Kemal ödülleri öykü dalında ikincilik ödülü kazandı. 2000'de Sait Faik Hikâye Armağanı, 2004'de Haldun Taner Öykü Ödülü, 2010'da Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazandı.

 

Öykü

Kedi'çin Masallar, Notos Kitap (2010) 

Sencer ile Yusufçuk, Can Yayınları (2009) 

Keder Atlısı, Can Yayınları (2004) 

Pîrî, Can Yayınları (2003) 

Nar Kitabı, Can Yayınları (2001)

Av Dönüşleri, Can Yayınları (1999) 

Seslerde Başka Sesler, Can Yayınları (1997)

Roman

Köpekler İçin Gece Müziği, Can Yayınları (2014) 

Ve Bir Pars, Hüzünle Kaybolur, Can Yayınları (2012) 

İncir Tarihi, Can Yayınları, (2010) 

Kırk, Can Yayınları, (2006) 

Deneme

Adasız Deniz, Can Yayınları (2010) 

Çocuk Kitabı

Cüce Prens, Can Çocuk Yayınları (2011)

Jüpiter'in Eteği, Can Çocuk Yayınları (2009)

Gagalar, Patiler ve Başka Güzel Şeyler, Can Çocuk Yayınları (2009) 

Faruk Duman Kitapları - Eserleri

  • Sus Barbatus
  • Ve Bir Pars, Hüzünle Kaybolur
  • Köpekler İçin Gece Müziği
  • Yazmalı Defter
  • Sus Barbatus! 2
  • İncir Tarihi
  • Keder Atlısı
  • Baykuş Virane Sever
  • Tom Sawyer'in Kitap Okuduğu Kulübe
  • Seslerde Başka Sesler
  • Nar Kitabı
  • Pîrî
  • Kırk
  • Beydeba'dan Kelile ve Dimne
  • Zeytin Taneleri Birbirine Çarpıyor
  • Sus Barbatus! - 3
  • Adasız Deniz
  • Cüce Prens
  • Av Dönüşleri
  • Kaptan Kanca’nın Bir Macerası ve Öbür Yeni Öyküler
  • Sencer ile Yusufçuk
  • Doğa Betiği
  • Kedi'çin Masallar
  • Jüpiterin Eteği
  • Piri Reis Yedi Deniz
  • Gagalar, Patiler ve Başka Güzel Şeyler

Faruk Duman Alıntıları - Sözleri

  • O zaman bezgin vapurlar geçerdi, izlerdik. Biz köprüde salkım salkım izlerdik, onlar suda eriyip giderlerdi. (Zeytin Taneleri Birbirine Çarpıyor)
  • Her ölüm ardında ya bir hikâye bırakır, ya da, ölenin bir hikâyesi bu taraftaki yaşamda (somut yaşamında) oluşmamışsa bile, orada, öbür tarafta pekâlâ oluşabilir. (...) Ve ölümle birlikte söz yeniden gündeme gelir. (Tom Sawyer'in Kitap Okuduğu Kulübe)
  • Yoluna kavuşmamış bir at, her zaman, hep, sabırsızdır. (Sencer ile Yusufçuk)
  • ...bu düzen bizi birbirimize düşman ediyor. Sebepsiz yere düşman ediyor. İki kardeşi alıyor, birini asker, birini anarşist ilan ediyor, neden, kendi çıkarları bozulmasın, kendi düzenleri yolunda gitsin diye... (Sus Barbatus! - 3)
  • Zamanın durduğu evlerde büyüdüm ben, asılı tozun içinde. (Keder Atlısı)
  • Bütün bunlardan şu sonuç çıkıyor: bir başucu yazarı, gerçek bir büyücüdür aslında. Düşlerinize girer ve siz yokken evi karıştırır. (Adasız Deniz)
  • Bulutlar kararıp kararıp dağılıyor, yağmur sanırsın bir evsiz; yağacak yer arıyordu. İnsan nasıl da bağımlıdır böyle şeylere. Ruh halimiz, bana kalırsa, kapanan havanın, huzursuz yaprağın peşinde yürür. (Ve Bir Pars, Hüzünle Kaybolur)
  • İyilik, korkutucu oluvermişti. Kaçınılması gereken bir şey. Bu olmuştu sonunda. (Nar Kitabı)
  • "... hayat nedir ki başka. Sözlerin sarf edilmesinden, durup dururken. Sonra bu sözlerin anlamlandırılmaya çalışılmasından. Ama acıda, insanın insafıyla örülü bir şeyler var. Gölgede, belirsiz, ta eskilerden hız almış, her insanın yüzünde." (Kedi'çin Masallar)
  • İnsan zamanın birinde yüzünü serinletip geçen bir rüzgârı bile unutamaz. Sanki o rüzgâr hep o yerde durur ve bizimle yaşamımızı paylaşır. Ama sonra o da ölür, biz de. O da geçmiş olur, biz de. Bir bakıma, orada o rüzgâr estiği için biz biz olmuşuzdur. Zira o olmasaydı, bizim de o anımız olmayacaktı. (Tom Sawyer'in Kitap Okuduğu Kulübe)
  • Oysa insanoğlu genelde birbirini sevmez. Sevgi belki de insanoğlunun en büyük hatasıdır. (Sus Barbatus! 2)
  • İnsan sevdiğinin ölüsüne dokunmakta zorlanıyor. (İncir Tarihi)
  • Âşık olmuştu. Böyle bir durum insanın başına binde bir gelebilir ve. Geldikten sonra da onun hakkını vermeli. Hak önemli. Haksızlık olmaz. (Sus Barbatus! - 3)
  • Ağaçları da ölümleri nasıl büyüttüysek, öyle büyütmek gerek. (Zeytin Taneleri Birbirine Çarpıyor)
  • "...kitap okumak da bir yalnızlık biçimidir." (Tom Sawyer'in Kitap Okuduğu Kulübe)
  • Annemle babam birbirlerine o kdar güzel, uzun uzun bakıyorlardı ki, ben o zaman her şeyin yolunda olduğunu düşündüm. (Kaptan Kanca’nın Bir Macerası ve Öbür Yeni Öyküler)
  • Gece yine her zaman gecedir. Uyusan da, uyumasan da, fark etmez. (Köpekler İçin Gece Müziği)
  • Hayat çok büyük bir hayal kırıklığıdır. (Ve Bir Pars, Hüzünle Kaybolur)
  • Bahaneler böyledir, her şeyden önce, yazılması gerektiği için yazılmışlardır… (İncir Tarihi)
  • Güç. Güç insanı böyle yapar. İnsanı mutlu eder. Ama buradaki güç elbette, kişinin kendinde hissettiği güçtür. Yoksa başka türlü bir şey değil. Diyelim devletin elinde ki kaba güç gibi bir şey değil. (Sus Barbatus! - 3)