ergul
diorex

Su - Buket Uzuner Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Su kimin eseri? Su kitabının yazarı kimdir? Su konusu ve anafikri nedir? Su kitabı ne anlatıyor? Su kitabının yazarı Buket Uzuner kimdir? İşte Su kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 01.03.2022 16:00
Su - Buket Uzuner Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Buket Uzuner

Yayın Evi: Everest Yayınları

İSBN: 9786051410036

Sayfa Sayısı: 344

Su Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Buket Uzunerin, bugün Anadoluda yaşayan her kültürü derinden etkilemiş kadim Kamanlık (Şamanizm) geleneğinin dört unsuru olan SU, TOPRAK, HAVA, ATEŞten ilham alarak yazdığı yeni romanı UYUMSUZ DEFNE KAMANIN MACERALARI dörtlemesinin ilk kitabı SU çıktı!.. Gazeteci Defne Kaman bir yaz akşamı bindiği vapurda arkasında hiçbir iz bırakmadan kaybolur. Onu aramakla görevli Komiser Ali Ümit ile arkadaşı Sahaf Semahat kendilerini aniden tuhaf olaylar ve esrarengiz semboller arasında bulurlar. Bir yandan kendi hayatlarını sakatlayan yasak ve tabulara rağmen ayakta kalmaya çalışırken, kayıp gazeteci Defne Kamanın peşinde nefes nefese bir maceraya sürüklenirler. Buket Uzuner, SU romanında bütün canlı varlıkları eşit değerde kabul ederek doğayı ve yaşamı kutsayan kadim Türk geleneği Kamanlıka (Şamanlık) selam ederken, okurları hem eko-feminist bir okumaya, hem de 1000 yıl önce Uygur harfleriyle ön-Türkçe yazılmış olduğu düşünülen (Mutluluk Bilgisi) KUTADGU BİLİG ŞİFRESİ ile zihin oyunlarına davet ediyor. (Arka Kapaktan) GENEL BİLGİ Kutadgu Bilig yazarı Yusuf Has Hacibin Aklın süsü dil, dilin süsü sözdür. Kişinin süsü yüz, yüzün süsü gözdür. beyitiyle açılan romanın bir Kutadgu Bilig şifresi kitabı olarak da okumak olasıdır. Yazar, SU romanı yazarken yakından inceleme şansı bulduğu Kutadgu Biligin bilinen üç orijinal nüshasından ilkini Uygur harfleriyle Türkçe yazdığı düşünülen Yusuf Has Hacib ile bu önemli eseri 1947de günümüz Türkçesine çeviren Prof. Reşit Rahmeti Aratı şükranla anıyor ve bugüne kadar Türkiyede ve dünyada hak ettiği önemi ve sevgiyi göremeyen bu güzel eserin, romanda bir şifreler kitabıymış gibi kullanılmasıyla özellikle gençler arasında ilgi göreceğini umuyor. UYUMSUZ DEFNE KAMANIN MACERALARI, SU romanından sonra TOPRAK, HAVA ve ATEŞ ile devam edecektir.

Su Alıntıları - Sözleri

  • "Yaşam, demişti biri, düşünenler için bir komedi, hissedenler için bir tragedyadır.
  • Gerçek, çoğu zaman insanı delirtecek kadar yıpratıcı ve serttir. ”
  • Bir kadının kendine ait mesleği,parası ve hayatı olabileceği,hayatını sevdiği bir mesleğe,felsefeye,matematiğe ya da şiire adayabileceği düşüncesi,Türkiye'de Kaf Dağı'nın gerçekte var olmasından çok daha ütopikti.
  • İnsanın mutluluğunu sahiden paylaşacak birini bulması dünyanın en zor işidir!”
  • Kitap ve hayvan sevmeyen insana güvenmem."
  • "Babasız büyümek de bir çeşit şiddettir"
  • Ah, hangimizin içinde gri bulutlar gezinmiyor ki
  • "Zekâ,sanılanın aksine güzellikten daha fazla kıskançlık yaratır."
  • Aşk,insana kalbinin yerini öğretiyor."
  • Zekâ,sanılanın aksine güzellikten daha fazla kıskançlık yaratır."
  • ... insan en çok kendisinden soğuduğunda yalnız kalıyordu.
  • Ben yazarken, taşları kaldırıyorum ve altlarında ne olduğunu gösteriyorum. Zaman zaman taşların altından canavar çıkıyorsa, benim suçum değil." Jose Saramago
  • Gülümsemesine hüzün bulaşmıştı.
  • Kaçarak sorunları çözemezsin. Bir de hayattan ümidini kesmeyeceksin. Ne olursa olsun başına ne gelirse gelsin ümidi asla kaybetmeyeceksin.
  • "Son ağaç öldüğünde, son ırmak zehirlendiğinde ve son balık tutulduğunda parayı yiyemeyeceğimizi anlayacağız"

Su İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Buket Uzuner’in Tabiat Dörtlemesi serisinin ilk kitabı Su. Gerçekten de su gibi akan, duru bir üslup, gizemli olaylar ve okuru kendine bağlayan karakterlerle, hak ettiği değeri buluyor. Konu hakkında bilgi vermeyeceğim, diğer incelemelerde ya da kitabın arka kapak yazısında bulabilirsiniz bunu. Ben yazarın satır aralarında verdiği mesajlardan söz etmek istiyorum. Kitabın kadın elinden çıktığı o kadar belli ki, gurur duydum. Doğa sevgisi, hayvan hakları, kadın cinayetleri, töre ve toplum baskısı ile karanlığın her tonunun nasıl da apaydınlık yaşamlara kabus gibi çöktüğünü ve umutları tükettiğini çok hoş bir üslupla anlatmış yazarımız. Kitapta polisiye ve mitolojiyi iç içe bulacaksınız. Aklınıza hemen Yunan mitolojisi gelmesin. Bu bizden, Anadolu’nun bağrından çıkan Şamanizm’i konu ediniyor. Biraz araştırınca günümüzde farkına varmadan yaptığımız ne çok hareketin veya alışkanlığın Şamanizm kökenli olduğunun tebessümle ayırdına vardım. Siz de araştırın lütfen, pişman olmazsınız. Okurken beni merakta bırakan çok şey oldu. Hatta kitaptaki atıflardan etkilenip, henüz okumadığım Kutadgu Bilig’i de sipariş verdim :) Kısaca, bu kitap bana bir şeyler kattı, size de katacaktır. Yeter ki merakla, hevesle ve sorgulayarak okuyun. Sevgiler. (Tuğçe)

Sonuna kadar okuyanların yorumlarını bekliyorum: Kitap hakkında kendi yorumuma geçmeden önce konusu hakkında ufak bir bilgi vermek istiyorum. Kitapta Gazeteci Defne Kaman'ın bir yaz akşamı bindiği vapurda arkasında hiçbir iz bırakmadan kaybolması anlatılıyor. Ninesi Umay, onu ancak Komiser Ümit'in bulabileceğini söyleyerek onunla konuşuyor. Ümit ise Defne'yi hiç tanımıyor bile. Ümit Kaman, Defne'yi Kutadgu Bilig'in şifrelerini çözerek bulmak zorunda kalıyor. Kaybolan hem bir gazeteci, hem bir kadın üstüne üstlük birde kadın cinayetleri gibi konular üzerine haber yapan biri olunca bütün ümitler tuzla buz oluyor. Fakat ninesi onun yaşadığını fakat saklandığını düşünüyor. Ümit Komiser ve arkadaşı Sahaf Semahat kendilerini aniden tuhaf olaylar ve esrarengiz semboller arasında buluyorlar. Bir yandan kendi hayatlarını sakatlayan yasak ve tabulara rağmen ayakta kalmaya çalışırken, diğer yandan kayıp gazeteci Defne Kamanın peşinde nefes nefese bir maceraya sürükleniyorlar. Buket Uzuner, SU romanında bütün canlı varlıkları eşit değerde kabul ederek doğayı ve yaşamı kutsayan kadim Türk geleneği Kamanlıka (Şamanlık) hakkında bilgiler verirken, okurları hem eko-feminist bir okumaya, hem de 1000 yıl önce Uygur harfleriyle ön-Türkçe yazılmış olduğu düşünülen (Mutluluk Bilgisi) KUTADGU BİLİG ŞİFRESİ ile zihin oyunlarına davet ediyor. Şimdi anlatacağım kısım spoiler içermektedir. Kitabı okurken defne Kaman'ın bir yunusa dönüşerek denizde saklandığı kısma geldiğimde içimden "Ya Buket, bu kadar gerçekçi bir roman yazmışsın, üstüne bu kadar önemli konulara değinmişsin. Şimdi bu kısım nerden çıktı yani öykünün bütün gerçekçiliği yerle bir oldu. Bir insanın yunusa dönüşmesi ne kadar mümkün? Bütün gerçekçilik bitti" diye düşündüm. Tam o anda şu sayfaya denk geldim ve durdum. "Hepsine inandılar ve mantıklı buldular da ne bir yunusun bir insanı koruyacağına, ne de bir insanın ölümden kurtulmak için yunusa dönüşebileceğine inandılar. Kendilerinden boşanmak isteyen karılarını günde beşer beşer bıçaklayıp doğrayan kocalara, ölmemek için devlete yalvardığı halde korunamayan, göz göre göre ölen kadınların olabilirliğine inandılar. Erkeklere, kendilerini dünyanın hakimi zannetmelerine yol açan resmi eğitime ve kültüre, onların işsiz ve yoksul kalınca kendilerini iktidarsız hissederek, biraz da mecburen karı ve kızlarına işkence ettiklerine daha ilginci, bunun tabiat konunu olduğuna bile ikna oldular ama bir yunusun insana iyilik yapacağına hayatta inanmadılar. Bu dünyada her şey insan içindi; kocalar ve babalar hem döver hem de severdi ama bir balık bir insanı kurtaramazdı çünkü bir insanın hayvana dönüşmesi, bir hayvanın insan hayatı kurtarması mantıksız, gerçeküstü, masalsı, çocuksu hatta hayalperestçeydi ve yalnızca efsanelerde, mitolojik anlatılarda olurdu. Bu yüzden daha karakoldaki ilk sorgusunda, karısı Sakine Neşeli'ye yıllardır sistematik olarak işkence yaptığını, onun da bu yüzden kendisinden boşanmak istediğini ancak bunu namusuna yediremediği için onu canlı canlı doğrayıp bahçeye gömdüğünü, sonra bu olayı bilen o kadın gazeteciyi takip ettiğini, onu da öldürmek isteyip ancak vapurda kaybettiğini anlatan Savaş Neşeli'ye herkes inandı. Gazete ve TV haberlerinde yayınlanan açıklamaların buraya kadarını normal, gerçek, doğal hatta olağan kabul eden milyonlarca insan..." diye devam ediyor Bu sayfadan sonra durdum düşündüm. Gerçekten bir insanın bir insanı canlı canlı doğraması ne kadar normal olabilirdi ki bana normal gelmişti? Bu da en az bir insanın bir balığa dönüşmesi kadar absürt değil miydi? Şimdi şöyle düşünün; bugün biri balığa dönüşse ve bu haber olsa kimse inanmaz. Yarın biri daha, sonraki gün biri daha... derken artık ne kadar imkansız da olsa inanmaya ve hatta normalleştirmeye başlarız. Başka birgün bir arkadaşımız balığa dönüşünce şaşırmayız. Bu da aynen böyle bir şeydi. Bu tarz haberleri artık o kadar çok gördük ki normalleştirdik. Artık bunlara şaşırmıyoruz bile. Oysaki bir insanın bir insanı diri diri parçalaması, yakması gibi şeyler de duyduğumuz zaman "hayır öyle şey mi olur, saçmalama" dememiz gereken şeyler. Bir insanın bir balığa dönüşmesinden daha normal değil hiçbiri.. Anlatacak çok şey varken daha fazla uzatmamak adına kısa kesiyorum. Bu sayfayı yazarak beni durup düşündüren Buket Uzuner'e saygılarımla (K)

Su gibi bir kitap, okurken çok keyif aldım. Köklerimiz olan Orta Asya Türk boylarının Şaman, Kaman, Gök Tanrı inanışları hakkında verdiği detaylı bilgileri masalsı bir üslupla anlatmış. Daha sonra Anadolu'ya yerleşen Türk boylarının da bu inanış ve geleneklerin bir kısmının hala günümüzde de korunmasına büyük ölçüde değinmiş. Bütün bunları bu şekilde yazınca sanki sıkıcı bilgiler anlatmış gibi göründü ama öyle değil. Kitabın işleyişini öyle güzel olaylar örüntüsüyle harmanlanmış ki ben zevkle okudum. Tavsiye ederim. (Queen B.)

Kitabın Yazarı Buket Uzuner Kimdir?

Biyoloji ve Çevre Bilimi eğitimi alan Uzuner, Türkiye' de Hacettepe Üniversitesi ve ODTÜ' de, ayrıca Norveç, ABD ve Finlandiya'daki üniversitelerde çalışmalarda bulundu. Kitapları 1992'den bu yana Türkiye'de Ulusal En İyi Satış listelerinde yer almaktadır ve dört ayrı dilde yayımlanmıştır. Remzi Kitabevi için yabancı edebi yayımlar konusunda editörlük yaptı ve şu anda Alfa-Everest Yayınları için yabancı edebi yayımlar konusunda edebi danışmanlık yapmaktadır.

Balık İzlerinin Sesi romanı ile 1993 yılında Yunus Nadi Roman Ödülü' ne layık görülen Uzuner, Kumral Ada Mavi Tuna romanı ile 1998 yılında İstanbul Üniversitesi Yılın Romanı ödülünü aldı. Son dönemde Kumral Ada Mavi Tuna adlı romanı, Mediterranean Waltz adı ile İtalya, Yunanistan ve İsrail'de yayımlandı. Ayrıca İngiltere'de kısa öykülerden oluşan A Cup of Turkish Coffee adlı kitabı yayımlandı.

1996 yılında University of Iowa tarafından onursal akademisyen yazar seçildi.

Kuzey Afrika, Kuzey Amerika ve Avrupa'da uzun yıllar geçiren Buket Uzuner, şimdi İstanbul'da yaşamaktadır.

Buket Uzuner Kitapları - Eserleri

  • Kumral Ada Mavi Tuna
  • Uzun Beyaz Bulut Gelibolu
  • İki Yeşil Susamuru
  • Su
  • Toprak
  • Hava

  • İstanbullular
  • Balık İzlerinin Sesi
  • Ayın En Çıplak Günü
  • Yolda
  • Güneş Yiyen Çingene
  • Benim Adım Mayıs
  • Karayel Hüznü

  • Şiirin Kızkardeşi Öykü
  • Bir Siyah Saçlı Kadının Gezi Notları
  • Yazın Öyküleri
  • Şairler Şehri
  • Ah Bir Kedi Olsam!
  • Şehir Romantiğinin Günlüğü
  • Selin ve Cem'le Yolculuklar

  • Gümüş Yaz, Gümüş Kız
  • New York Seyir Defteri
  • Bir Yılbaşı Hikayesi
  • İstanbullular
  • Benim Adım İstanbul
  • Buket Uzuner Gezi Kitaplığı (3 Kitap)
  • I Am Istanbul

  • Istanbul Blues
  • Earth

Buket Uzuner Alıntıları - Sözleri

  • "kopan bir ipe, sımsıkı bir düğüm atarsanız, ipin en sağlam yeri artık bu düğümdür. ama ipe her dokunuşunuzda, canınızı acıtan tek nokta, yine o düğümdür." (Şiirin Kızkardeşi Öykü)
  • Bilirsiniz işte, insan kendinden bile sıkılır bir gün. Aslında insan en çok kendinden sıkılır. (Şiirin Kızkardeşi Öykü)
  • Ruhumu baharla beraber saran çılgınca bir aylaklık etme tutkusu ve buna şehvetle teslim olma arzusuna karşı koymaya çalışmamdaki çelişki. (Selin ve Cem'le Yolculuklar)
  • ''İnsanoğlunun bencilliği ve şiddet tutkusu,bu küçük kasabada da peşimi bırakmamış,her yerde olduğu gibi yine canımı sıkmıştı.Bence dünyanın bütün çocukları birbirlerinin bayramını kutlamalı,eğlenmeli,gülmeli ve kardeş olmalıydı. '' (Bir Yılbaşı Hikayesi)
  • Roman yazmak ne öykü, ne deneme, ne de şiire benziyor. Roman yazmak bir doktora tezi yazmaya benzetilebilir ancak. O denli disiplinli, derli-toplu ve sistematik bir çalışma bekler roman kurgusu yazardan. Romanın başı sonu kurgu tekniği, karakter soyağacı ve kronolojisi ta başından belli olmak zorundadır. Yazar bu yol taşlarını bilmezse yolda kendisine gerekecek acil yardım malzemelerine hazırlık yapamaz. (Selin ve Cem'le Yolculuklar)
  • Böyledir ama İstanbul, özletir kendini bir aşk gibi yani… (İstanbullular)

  • Dünyada sabah uykusundan tatlı ne olabilirdi ki! (Ah Bir Kedi Olsam!)
  • "Ama unutma ! Sen yalnızca iyi bir evlilik yapmak üzere yetiştirilmiş bir kız değilsin." (İstanbullular)
  • Gülümsemesine hüzün bulaşmıştı. (Su)
  • Ah aşk, ne güzel ve ne soylusun! (Bir Siyah Saçlı Kadının Gezi Notları)
  • Kitapların hayatı değiştirdiği doğrudur. (Şiirin Kızkardeşi Öykü)
  • Vaktinde verilmeyen sevgi bayatlar! (Bir Siyah Saçlı Kadının Gezi Notları)
  • İnsan belli deneyimlerden sonra hayal kırıklıklarına karşı bağışıklık sağlayamamışsa eğer, yıllar içinde yaralı ruhuna iyi gelen bazı ilaçlar keşfetmeye başlıyor. (Gümüş Yaz, Gümüş Kız)

  • Gençken okulda veya mahallede ya da ailede ve kitaplarda iyi bir yöndeşe rastlamak, hayattaki tek mucizedir. (Toprak)
  • Bazen durmak, güç toplamak için geri çekilmek ve beklemek gerekir. (Hava)
  • Vatan nedir, vatan neresidir? Anıların mı, akraba ve arkadaşların yaşadığı yer mi? Neresidir vatan? (İstanbullular)
  • ...hiçbir şey olmasa, hayata bir kez geldiğinize inanıyor ve içinizde ki ve/veya çevrenizde ki 'habaset'in sizi boğmasına artık izin vermek istemiyorsanız,yaşadığınız kenti,ülkeyi ve dünyayı keyif alınacak hale getirmenin yollarını arayın.Arayın.Tekrar arayın. (Şehir Romantiğinin Günlüğü)
  • Zannımca çok meşakatli durumlarda birbirlerine katlanabilen ve destek olan insanlar gelecekte de hakiki dost olurlar. (Uzun Beyaz Bulut Gelibolu)
  • İnsanın en korkunç sırları kendisinden sakladıklarıdır. (Yazın Öyküleri)
  • Onu ilk gördüğümde yaşantımda çok önemli bir yer tutacağını sezmiştim.Bu tıpkı, bir filmin daha ilk karesinden bütününü kavramak , sonunu tahmin etmek gibi bir duyguydu. (Kumral Ada Mavi Tuna)

Yorum Yaz