Sözün Doğrusu 1 - Yavuz Bülent Bakiler Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Sözün Doğrusu 1 kimin eseri? Sözün Doğrusu 1 kitabının yazarı kimdir? Sözün Doğrusu 1 konusu ve anafikri nedir? Sözün Doğrusu 1 kitabı ne anlatıyor? Sözün Doğrusu 1 kitabının yazarı Yavuz Bülent Bakiler kimdir? İşte Sözün Doğrusu 1 kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Yavuz Bülent Bakiler

Yayın Evi: Yakın Plan Yayınları

İSBN: 9786055535346

Sayfa Sayısı: 256

Sözün Doğrusu 1 Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Sözün Doğrusu, önce televizyonda bir yıl boyunca yayınlandı. Sonra o sohbetler iki cilt haline getirildi. Sözün Doğrusu dolayısıyla aşağıdaki 17 kuruluş tarafından Yavuz Bülent Bâkiler'e çeşitli ödüller verildi:

Azerbaycan Asya Üniversitesi: Fahri Edebiyat Doktoru; 

Azerbaycan Gence Üniversitesi: Fahri Edebiyat Doktoru; 

Azerbaycan Ziyalılar Cemiyeti: Şeref Üyeliği; 

Azerbaycan Halk Cephesi: Dünya Türklüğüne Hizmet Ödülü; 

Kırgızistan Ahmet Yesevî Üniversitesi: 

Dünya Türklüğüne Hizmet Ödülü

T.C. Başbakanlık TİKA: Dünya Türklüğüne Hizmet Ödülü; 

Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı: 

Dünya Türklüğüne Hizmet Ödülü

Türk 2000'ler Vakfı: Dünya Türklüğüne Hizmet Ödülü; 

Azerbaycan Dünya Genç Türk Yazarları: 

Dünya Türklüğüne Hizmet Ödülü

Dil Gazetesi: Dünya Türklüğüne Hizmet Ödülü; 

Karaman Valiliği: Türk Diline Hizmet Ödülü; 

Kombassan Holding: Türk Diline Hizmet Ödülü; 

Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi: Türk Diline Hizmet Ödülü; 

Türkiye Yazarlar Birliği: Türk Diline Hizmet Ödülü; 

Fırat Havzası Gazeteciler Cemiyeti: Türk Diline Hizmet Ödülü; 

Radyo-TV Gazeteciler Derneği: 1999 RTGD TV Oskarı;

Sivaslılar Eğitim Kültür ve Yardımlaşma Vakfı: 

Yılın Edebiyatçısı Ödülü.

Sözün Doğrusu; Türkçe düşünen, Türkçe konuşan, Türkçe yazan herkes için önemli bir kültür hizmeti.

(Tanıtım Bülteninden)

Sözün Doğrusu 1 Alıntıları - Sözleri

  • İslâm inceliktir, güzelliktir, aydınlıktır, dayanışmadır.
  • Türkçe ağzımızda anamızın sütü gibi helâl ve güzel olmalı.
  • Ne sen bir kimseden ah al, ne âh-u zardan incin Ne sen bir kimseden incin, ne senden kimse incinsin.
  • Bir ülkede okumaya karşı istek artmadıkça, gaflet ve gafletten doğacak felâket azalmaz.
  • Kütüphanesiz ev olur mu? Kur'an-ı Kerim, "Oku!" emriyle başlıyor. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) "İlim kadın ve erkek her Müslümana farz kılınmıştır" buyuruluyor. Hâlbuki biz kitap okumada dünya milletlerinin en gerilerinde bulunuyoruz.
  • Kamusumuza uzanan el, namusumuza uzanmış demektir.
  • Bir milleti ortadan kaldırmak, dağıtmak, yok etmek için o milleti savaş meydanlarına çekmeye, üzerine bombalar yağdırmaya gerek yok. O milletin dilini bozmak, dini inancını sarsmak, tarih şuurunu yok etmek, geleneklerini ve göreneklerini unutturmak kâfi!
  • Kültürlerini kaybeden milletlerin, artık vatanları da yoktur, bayrakları da, istiklâlleri de.
  • Bahtiyar Vahapzâde, akıl sahibi, idrak sahibi her Türk'e şu soruyu soruyor. Diyor ki: "Ömrüm boyu düşünmüşümdür. Acaba biz, niçin bizden başka herkese benzemek istiyoruz? Ve biz niçin, özümüzü, kökümüzü kötülemeyi ilericilik olarak değerlendiriyoruz?"
  • Ruh için, ölmez derler. Ölmez mi? Allah'la biliş tutmamış her ruh zaten ölüdür. Hak'tan ırak olan ruh yaşar mı ki ölsün?
  • Bilmemek mazur görülebilir, ama yanlış bilmek! Toplum ve düşünce hayatımızdaki bütün sapıklıklar, bilgisizliğin değil, yanlış bilginin sonuçlarıdır... Abdülhak Hamid ne doğru söylemiş: "Yanlışsa bildiğim, bana hiç bilmemek yeter."
  • Sen koru Görklü Tanrım Ad koyduğum Türkçemi Sen koru Görklü Tanrım Türkçe yazan kalemi
  • Türkçe ağzımızda anamızın sütü gibi helâl ve güzel olmalı.
  • Dilde tasfiyeciler, sâdece kendilerini değil, milletimizi de felâkete doğru sürükleyen gafillerdir. Çünkü dil varlık sebebimizdir. Türkçe'nin kısırlaştırılması, bozulması, bir kişinin değil, bir milletin özünden, kökünden kopmaya, kurumaya başlaması demektir. Dilde tasfiyecilere dikkat etmeliyiz ve katiyen, dili kısırlaştıranlardan, kurutanlardan olmamalıyız.
  • Bazı kimseler, İngilizce-Fransızca-İtalyanca kelimelerle konuşup yazdıkları takdirde çağdaş olacaklarını sanıyorlar. Yanlış. Böyle kafalar; gelişmemiş, geri kalmış kafalardır. Çağdaşlaşmak ilimle olur, fikirle olur, teknikle olur, sanatla olur.

Sözün Doğrusu 1 İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Bakiler'in kendisinden deli gibi korkuyoruz ya hani. Aman yanlış bir şey demeyeyim, aman kızmasın diye. Kitap için durum değişmiyor açıkcası. Okurken oturuşumu falan düzeltiyorum :) Yine Bakiler'ce harika üsluplu ve harika açıklamalı bir eser. Dilin her kuralına hakim, Türklük bilincinde bir insan, kendisine hayranım. Ayrıca memleketlim de üstad. Ama itiraf etmeliyim kitapta dahi birilerini yerin dibine gömdüğünde gülmeme engel olamıyorum. Sözün Doğrusu'nu elbet Bakiler bilir. Var olsun :) (Sezgi)

Özellikle son zamanlarda çok çok daha artan ve dilimizi yaralayan yabancı dillerden alınmış tabela isimleri, yer, sokak vb.isimler dilimizi yozlaştırmakta. Son yıllardaki mülteci sorunundan kaynaklanan yoğun yabancı dile maruz kalma da dilimiz açısından çok büyük önem arz eden bir sorun halini almıştır. Bu kitap tam da bunlardan bahsetmekte ve sözün doğrusundan kasıt Türkçe isimlerin önerilmesi, kullanılmasıdır. Şiddetle tavsiye ederim (GMG)

Asımın Nesli ile kasım ayında harika bir kitap ile tanıştık. Yavuz Bülent hocayı edebiyat ve dil sohbetlerinden tanıyordum ama kitabını hiç okumamıştım. Muazzam bir üslubu ve dili var. Kitapta genel hatlarıyla türklerin birlik olamadığına, dilin (dilimizin) önemine, dil devriminin getirdiklerine, yanlış kullanılan kelimelere ve daha bir çok konulara değinilmiştir. Çoğu denemede kendinizi sorgulayıp ‘hakkaten bunu bende böyle kullanıyorum demek ki yanlışmış’ derken kendimi buldum. Velhasıl dilini geliştirmek isteyenler veya dilin yakın tarihteki tahrişine ve tarihine tanık olmak isteyenler kitabı gönül rahatlığı ile okuyabilirler. (Hatice)

Kitabın Yazarı Yavuz Bülent Bakiler Kimdir?

Aslen Azerbaycan göçmeni bir ailenin çocuğu olan Yavuz Bülent Bakiler, 23 Nisan 1936 günü Sivas’ta dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini Sivas, Malatya ve Gaziantep’te tamamladı.

İlk şiirlerini 1953 yılında Türk Sanatı dergisinde yayınladı. Hisar Dergisi Şairleri arasında yeraldı. 1960 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi.Kısa bir süre Yeni İstanbul Gazetesinde çalıştı.TRT Ankara Radyosu Merkez Program Dairesinde Raportör olarak çalışırken çeşitli kültür programları sundu.

1969-75 yıllarında Sivas’ta avukatlık yaptı. 1975-76 yıllarında Başbakanlık Toprak ve Tarım Reformu Müsteşarlığında Hukuk Müşavirliği yaptı. 1976-79 yıllarında Ankara Televizyonunda çalıştı. 1979-1980 yıllarında Kültür ve Turizm Bakanlığında Müsteşar yardımcılığı yaptı.

12 Eylül sonrası müşavir kadrosuna atandı. 1992 yılına dek bakanlıktaki bu hizmetini sürdürdü. İki yılda Başbakanlık Müşaviri görevini yaptıktan sonra 1994 yılında kendi isteğiyle emekliye ayrıldı.

Şiir kitapları

Yalnızlık, (1962)

Duvak, (1971)

Seninle, (1986)

Harman, (2000)

Bir Gün Baksam Ki Gelmişsin

Sen Sen Sen

Gezi notları

Üsküp'ten Kosova'ya

Türkistan Türkistan

İncelemeleri:

Şiirimizde Ana

Sivas'a Şiir

Âşık Veysel

Elçibey

Mehmet Akif'te Çağdaş Türkiye İdeali

Sözün Doğrusu 1-2

Sevgi Mektupları

Gidenlerin Ardından

Arif Nihat Asya İhtişamı

Yavuz Bülent Bakiler Kitapları - Eserleri

  • Azerbaycan Yüreğimde Bir Şahdamardır
  • Sözün Doğrusu 1
  • Sözün Doğrusu 2
  • Şiirimizde Ana
  • Yalnızlık
  • Üsküp'ten Kosova'ya

  • Gönlümdekiler ve Ötekiler
  • Unutamadıklarım
  • Harman
  • Türkistan Türkistan
  • Tabuları Yıkmak
  • Gidenlerin Ardından
  • Arif Nihat Asya İhtişamı

  • Muhsin Başkan
  • Aşık Veysel
  • Leyleğin Kanadında
  • Kılıçlar ve Kalemler
  • Elçibey
  • Sorgular Savunmalar
  • Seninle

  • Avrupa’da Türk İzleri
  • Duvak
  • Serdengeçti Geldi Geçti
  • Sivas'a Şiir
  • Mehmet Akif'in Çağdaş Türkiye İdeali
  • Harman
  • Harman

  • HARMAN
  • Vay Başıma Gelenler
  • Dilimizdeki Dikenler

Yavuz Bülent Bakiler Alıntıları - Sözleri

  • Ama bu yalnızlığım beni hep kahredecek (Yalnızlık)
  • Aziz devletimiz, sadece Atatürk'ün Nutuk isimli eserini basıp yayıyor. Nutuk, bugüne kadar, belki 40 defa basıldı. 140 defa daha basılsın. Ama bizim devletimiz, Millî Mücadele devrimizin başka kahramanlarına da, onların eserlerine de sahip çıkmalı. Bırakın paşalarımızı, Millî Mücadele yıllarında, askerliğini er olarak yapan bir Mehmetçiğimizin yazılı hatıratı varsa, devletimiz o kitaba da kol-kanat germelidir. Ama hayır! Resmî makamlara göre, varsa-yoksa Atatürk! Bu görüş çok geri, çok zararlı bir zihniyetin zakkumudur. Karabekir Paşa'nın tamamen vesikalara dayanarak yazdığı 1165 sayfalık çok, ama çok önemli bir eseri var: İstiklâl Harbimiz. Paşa bu hatıratını 1933 yılında yazmaya başladı. Kitap İstanbul'da Sinan Matbaasında basılırken, Atatürk'ün çok yakın arkadaşlarından Kılıç Ali'nin hışmına uğradı. Kılıç Ali, İstanbul Polis müdürünü de yanına alarak, bir gece yarısı Sinan Matbaasını bastı. İstiklâl Harbimiz'in 3000 adedini kamyonlara doldurarak surların dışında yaktırdı. Kılıç Ali, bu kadarla da kalmadı. O gecenin sabahında, Karabekir Paşa'nın evini bastırdı. Tam 4 çuval tarihî belgeleri de aldırıp yok ettirdi. Olur mu? Olur mu? Olur mu? Bu vahşet, Cumhuriyet devrine yakışır mı? İstiklal Harbimiz isimli eserin yakılması, yok edilmesi dola- yisıyla en namuslu yazılardan birini Akis dergisinde Metin Toker yazdı. Dedi ki: "Karabekir Paşa'nın yazdıkları yanlış ise, siz, belgelere dayanarak doğrularını ortaya koyun. Yazdıkları doğru ise, o kitabı yakarak, yasaklayarak doğruları gizleyemezsiniz! Nitekim doğruları gizleyemediler. Uzun ve çileli bir mücadeler den sonra İstiklâl Harbimiz beraat etti ve yeniden basıldıl. Oku madınızsa gerçekten kayıptasınızdır. #YavuzBülentBâkiler, Tabuları Yıkmak Yakın Plan Yayınları, 5.Baskı: 2011, syf: 106 (Tabuları Yıkmak)
  • Savcı beğenmese de, bütün dünya hoşlanmasa da ben böyleyim işte.... (Sorgular Savunmalar)
  • O, çağımızın alpereniydi. O, büyük bir mücadele adamıydı. O, bu örnek hayata yakışır bir şekilde yumuşak döşeklerde değil, karlı dağ başlarında, yalçın kayalıklara dolanan şanlı bir bayrak gibi dalgalanarak hayata gözlerini yuman bir dava adamıydı. (Muhsin Başkan)
  • “Devlet arşivlerimiz, batmanı üç kuruş on paradan vagonlar dolusu Bulgaristan’a satıldı.” (Serdengeçti Geldi Geçti)
  • Ve alıp verdiğim soğuk nefes gibi, İçimde yer etti yalnızlık... (Harman)

  • Biliyorum seni türküler yaktı, Türkülü gözlerin ıslak ıslaktı. Şimdi beni sokak sokak her akşam vakti. Dolaştıran sen misin? (Yalnızlık)
  • “Nereye koştumsa yalnızlık” (Harman)
  • Duymasa da hiç kimse şair gönlümün Sende karar kıldığını Ve içimin şerha şerha yarıldığını Sen bilsen yeter. (Seninle)
  • Sevginin en kutsalı ''Anam'' diyen sestedir ''Çocuğum'' dünyadaki en sevimli bestedirç (Şiirimizde Ana)
  • "Türkçenin çekilmediği yerler vatandır." (Yahya Kemal) (Sözün Doğrusu 2)
  • Türkiye dışında yaşayan soydaşlarımızı , millet olarak bilmedikten ve onları en soylu duygularla sevmedikten , kültür kaynaklarını araştırıp incelemedikten sonra, hep aslını yitiren haramzadeler gibi biraz köksüz , biraz yarım kalacağız. (Türkistan Türkistan)
  • Bir millet , kültür ordusuna malik olmadıkça,muharebe meydanlarında,ne kadar parlak zaferler elde ederlerse etsin,o zaferlerin sürekli neticeler vermesi,ancak kültür ordusunun varlığına bağlıdır. Bu ikinci ordu olmadan,birinci ordunun verimli çalışmaları kaybolur." (Gönlümdekiler ve Ötekiler)

  • Gittim, yiğitçe döğüştüm gazâ meydanlarında Ne tak-ı zaferler istedim, ne taç… Savaşta çiğnetmedim hilâli düşmanlara Barışta düştü üstüme gölge gölge haç… (Harman)
  • “Türkçe Metinler” adını kalkan edinmiş bir kitaya milletin mekteplerinde milliyete kastetmedim, millete, ihanet yapmadım! Hakk’ı dinledim, yanlışlarımdan dönmesini bildim, ağzımdan çıktı diye mânâsız inat yapmadım! Millete hizmeti şeref bildim... Şahsa kölelik yapmadım. Sadakat namı altında hıyanet de, cinayet de yapmışlığım yoktur! Bol keseden, bol vaitlerde bulunduktan sonra mızıkçılık ve döneklik yapmadım. Belki düzeltilmesine imkân kalmamış hatalarım da oldu... Fakat dünya ve memleket çapında gaflar yapmadım! Elimden geldigi kadar sanat, elimden geldigi kadar muhalefet yaptım! Bir sayılı gün, beni de ortaya atılmış gördüler... Hamdolsun ki sabıkalılarla işbirliği yapmadım! Gündelik sanatla uğraşacak adam değildim... lâkin sanatın da cemiyete ve halka borcu olduğunu düşündüm. Yazdım, konuştum... Belki ileri gittiğim de oldu. Fakat memleketin en yüksek kürsülerinden memleketime hakaret Ve arkadaşlarıma küfretmedim... Ve dil yalancılığı da, kalem yalancılığı da yapmadım! Yumruğa fikirle karşı çıktım. Fikir hürriyetinin ırzına geçmedim; söz hürriyetine sarkıntılık yapmadım!. Belki dalgınlıklarım, ihtiyatsızlıklarım oldu. Çok şükür ki madrabazlık, kurnazlık, düzenbazlık yapmadım! Şerefli bir milletin çocuklarını yetiştirmekte zevk buldum... Lâkin koca bebeklere, büyük şımarıklara güllâbı'cilik yapmadım! “Şunu yapmadın, bunu yapmadın, o hâlde ne yaptın?” diye sorarsanız cezasını, kazasını, ezasını da düŞünerek muhalefet yaptım!” (Arif Nihat Asya İhtişamı)
  • Yıldız baskını Darbe çetesi, tahta Beşinci Murad'ı çıkardı. Murad, delinin tekiydi. Çılgınlığı daha çok arttı. Bu defa darbeciler Beşinci Murad'ı tahttan indirip 'Meşrutiyeti ilan etmesi şartıyla' İkinci Abdülhamid'i tahta oturttular. Devletin ve ordunun en üst kademelerine çıkanlar, devletin çivisini yerinden koparmışlardı. Kimse kimseye itimat edemiyordu. Namık Kemal'in ifadesiyle 'Namussuz, şerefsiz, alçak adamın biri olan, İngiliz asıllı bir kadınla evlenen ve İngilizler'le çok içli dışlı yaşayan Ali Süavi, Saray'ı bastı. O da, yanındaki serserilerle birlikte İkinci Abdülhamid'i tahtından indirmeyi, yerine Mason fikriyatlı -ama deli- Beşinci Murad'ı çıkarmayı istiyordu. Ali Süavi baskınında Yıldız Sarayı'nda 23 kişi öldü, 15 kişi yaralandi. İngiltere Haber Alma Teşkilatı'nın adamları İstanbul'da adeta cirit atıyorlardı. Ermeni militanlar Padişah'a korkunç bir suikast düzenlemişlerdi. Dünya Siyonist Teşkilatı, Filistin'den toprak koparmak için çırpınıyordu. Böyle bir durumda kim vehimli olmaz ki? Midhat Paşa israrla Meşrutiyet idaresi istiyordu. İkinci Abdülhamid Han, meşrutiyetin bizim bünyemize katiyyen uymayacağı inancındaydı. Nitekim İngiltere, Rusya, Almanya gibi devletlerde bile yabancı unsurlara seçilme hakkı tanınmamıştı. Midhat Paşa'nın akıl hocası Ermeni asıllı Odyan Efendi'ydi. Meşrutiyet ilan edilip ilk Osmanlı Meclisi açılınca görüldü ki 240 milletvekili içinde ana dilleri Türkçe olanlar yüzde 50 civarinda bile değildir. Rum milletvekilleri bizim meclisimizde Girit Adası'nın ve Teselya'nın Yunanistan'a verilmesini isteyecek kadar ileri gittiler. #YavuzBülentBâkiler, Tabuları Yıkmak Yakın Plan Yayınları, 5.Baskı: 2011, syf: 23-24 (Tabuları Yıkmak)
  • "Hadi baay" veya "babaay" diyorlar. Dünyanın en güzel veda kelimeleri Türkçemizdedir: Güle güle, hoşça kal, sağlıcakla kal, saadetle, devletle, şerefle, yolun açık olsun vs. gibi. Bu güzellikleri "babaay" züppeliğiyle çiğneyenlere davul zurna çalmak bile az gelir. (Sözün Doğrusu 2)
  • Ağlamak istiyorum doyana kadar Bir uzak köşede hıçkırıklarla. (Şiirimizde Ana)
  • Politikacılar, parti programlarıyla ülkenin meselelerini halledeceğine inanırlar, dava adamları ise insanı değiştirmeden hiçbir şeyin çözümlenemeyeceğinin farkındadırlar... Yazıcıoğlu politikacı değil, dava adamı idi. (Muhsin Başkan)
  • Sen misin yan yana gezemediğim?  İnce sitemini sezemediğim  Sırrını bir türlü çözemediğim  İçimdeki çetin sual sen misin? (Yalnızlık)