diorex
sampiyon

Son Yüzler - Cezmi Ersöz Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Son Yüzler kimin eseri? Son Yüzler kitabının yazarı kimdir? Son Yüzler konusu ve anafikri nedir? Son Yüzler kitabı ne anlatıyor? Son Yüzler kitabının yazarı Cezmi Ersöz kimdir? İşte Son Yüzler kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 08.03.2022 22:00
Son Yüzler - Cezmi Ersöz Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Cezmi Ersöz

Yayın Evi: Gendaş Kültür Sanat Yayıncılık

İSBN: 9789753081306

Sayfa Sayısı: 232

Son Yüzler Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Cezmi Ersöz'ün röportajlarında, yapmak isteyip de yapamadığımız eylemleri yapan, korumak isteyip de koruyamadığımız değerleri koruyan, gerçekleştirmek tutkusuyla yaşayıp da gerçekleştiremediğimiz düşleri gerçekleştiren insanlara ve bu insanların hayat tarzıyla karşı karşıya geliriz. Yalnızlık, meslek, tutku ve değerlere dayallı hayat tarzı gibi dilekleri derinlemesine içselleştiren hayat tarzlarıdır bunlar. İşte, Cezmi Ersöz'ün, röportajların ayırıcı özelliği, söz konusu izleklerin anlamsal niteliğinden kaynaklanmaktadır. O halde, nedir bu izlediklerin anlamsal nitelikleri' Son Yüzler'i oluşturan kişiler mutlak bir yalnızlıkla aralanan bir toplumsal yaşantı içindedirler. Buradaki yalnızlık nitelemesi, bu kişilerin tercihli bir yanlızlığa mahkum olmalarından bir düzen oluşturmalşarına kadar geniş bir anlam alanını içermektedir. Ortega Y Fasset'in, "Hayat tümden yanlızlıktır" sözünün somutlaştığı bir içeriğe denk düşmektedir bu durum. Yani, kişinin belli bir durum ve zamanlarda yaşadığı yalnızlıktan çok, bütün bir hayatın yanlızlığıdır, burada söz konusu olan. Son Yüzleréin yalnızlığı, bu kişilerin, toplumun ve hayatın kötülük makinesinin dışında yer almalarından kaynaklanan bir yalnızlıktır... Yücel Kayıran

Son Yüzler Alıntıları - Sözleri

  • Peki, "Ölüm!" diyorum Polat Tezel'e, "kendisi mi kötü, yoksa şuuru mu?" "Hazırlıklıyım," diyor. "Ama en güzeli, kalpten ölüm!" diyor. Susuyoruz. Ölümü düşünmek için daha erken. Henüz öğlen bile olmadı, akşama yıllar var daha.
  • Boğaziçi Üniversitesi, Psikoloji Bölümü'nü kazanmıştır. Yepyeni, coşku dolu bir çevreye girer. Lukacs'ı, Gramsci'yi, Marks'ı, arkadaşları kasete okur, o da zevkle dinler. Ya kabartma yazılı kitaplar? Türkiye bu konuda öylesine yoksul bir ülkedir ki. Körler Federasyonu'nun bu sorunları çözecek ufku, gücü ve isteği yoktur. Oysa 100 milyon liraya mal olacak bir matbaa makinesiyle kabartma kitap sorunu çözülür.
  • Memurluk yaptığı sırada, "ağır düşünme" hastalığı yüzünden tedavi görmüş. "Ben her şeyi düşünürdüm; yasaları, toplumu, kuralları, insan ilişkilerini, insanların neden bu şekilde davrandıklarını, partileri, kulisleri, hizipleri, hepsini, hepsini ama içinden çıkamazdım hiçbirinin," diyor Hüseyin Eyici... Herhalde, "ağır düşünen memur" işimize yaramaz diye düşünmüş olacaklar ki emekliye ayırmışlar onu.
  • 'Ben bu kadar sevmemiştim ömrümce siyahı / Görmem gözünün nuruna daldıkça sabahı' adlı şarkıyı istedi. "Bu şarkı bende yok, dedim. 'Yalan söylüyorsun, bu şarkıyı çalmak istemiyorsun!' dedi. 'İnanın, yok!' dedim. 'Peki, öyleyse,' deyip ayağa kalktı. 'Eğer bu keman bu şarkıyı çalamıyorsa, telleri kopsun,' dedi. Kopardı tellerini."

Son Yüzler İncelemesi - Şahsi Yorumlar

İlk röportaj içerikli kitabım... Cezmi Ersöz'ün yaptığı röportajlarından oluşan kitabıdır. Gündelik yaşantımızda dikkat etmediğimiz insanların; arkasında bıraktıkları, geçmişlerine sığdırdıkları koskoca yaşamları önümüze seriyor. Artık ne ayakkabı boyacısı sadece ayakkabı boyacısı, ne de bakkal sadece bakkal olarak kalıyor gözünüzde... Yapılan röportajlar öyle uzun uzadıya değil okurken dikkati kaybetmiyorsunuz, az ve öz içerikli olduğu için sizi kitabın içerisine çekiyor. Birde her hikayede röportajda ki kişinin fotoğrafını da eklemişler, okurken karşınızda sanki anlatıcı... O kadar içten ki röportaj yapan insanlar, keşke bende tanısaydım diye geçirdim içimden. Onlar için üzüldüm, onlar gibi sevindim ve onlar gibi hayatın böyle olduğunu bir kez daha kabullendim. Ve her insanın ne kadar değerli olduğunu, hayatı nasıl değerli yaşayıp, yaşama nasıl hikaye bırakmış olduğunu daha iyi anlıyorum... (Rümeysa T)

Bize ülkemizin hep karanlık yüzünü gösterdiler. 44'te olanlar, 60'da olanlar, 80'de olanlar gibi... Ama bu karanlıklar yaşanırken; kimse bu çarkların arasında kalmış, bu dişlilerin arasında ezilmiş hayatlardan bahsetmedi. 1984-1989 yılları arasında yapılmış olan röportajlardan oluşan eser Cezmi Ersöz'ün kalemiyle birleşince farkını ortaya koyuyor. Öyle zannettiğimiz gibi falanca artistin sözleri, filanca sanatçının resimleri yok bu kitapta. Bu kitap sokağın kitabı... İstanbul'un kitabı... İstanbul'a sevdalı kültür bekçilerinin kitabı... Kaybolan İstanbul'un, özlenen Türkiye'nin kitabı... Okurken kendimi 70 yıl 80 yıl geriye giderken, "Ahh ulan İstanbul" diyerek iç geçirirken buldum. Ekmek dağıtan atlı arabacılar, klarnetçiler, patriyotlar, emektar meyhaneciler - müdavimleri, sevdalılar ve daha niceleri... Daha önce hiç röportaj türünde bir eser okumadığım  için çekincelerim oldu ama okursam  da bundan sonra istediğim tat bu şekilde olmalı. Öyküye yakın anlatım tarzıyla, duygusal bir yapıda kaleme alınmış, rahat ve nefes aldıran eserin dili alabildiğine yalın, anlaşılır ve hatta keyifli. Bırakın sıkılmayı akarsuyun serinliğine kendinizi kaptırdığınızı hissedeceksiniz. Kitabı bitirince Istanbul'a seslendim: "Merhametin pahalı, zulmün ise ucuz olduğunu senden öğrendim!.." Unutmadan:  "Ne zaman yaşayacağız aklımızdaki hayatı?" Kitapla kalın, hoşça kalın... (Göksel Özdemir)

insan hikayelerini severim ama bu sıcak hikayelerle daha da çok sevdim (hatice)

Son Yüzler PDF indirme linki var mı?

Cezmi Ersöz - Son Yüzler kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Son Yüzler PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Cezmi Ersöz Kimdir?

Cezmi Ersöz, (d. İstanbul, 1959) Türk yazar, şair.

Kabataş Erkek Lisesi'nden mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi'nde Siyaset ve Kamu Yönetimi Bölümü'nü bitirdi. Yazın dünyasına yayımlanan şiir ve eleştirileriyle girdi. Reklam yazarlığı ve gazetecilik yaptı. Cumhuriyet, Güneş, Özgür Gündem, Aydınlık gibi günlük gazetelerde yazıları ve röportajları yayımlandı. Ardından haftalık 'Deli' dergisinde yazdı. Halen 'Leman' dergisinin yazarları arasında yer almış bir takım sorunlar nedeniyle ayrılmıştır. Şuan "Şizofren" dergisinde yazmaya başlayacaktır. İnsan-dünya ilişkisini, duygular ve olaylar karşılaştırması yaparak anlattığı çoğu eserinde hayatı sorgular. Gündelik zorunluluklardan, en temel ihtiyaçlardan ve insanın vazgeçemediği tutkularından bahseder. Eserlerinde yoğun bir melankoli ve karamsarlık fark edilir. İnsanın iç yolculuğunu melankolik bir dille anlatan bir yazardır.

Cezmi Ersöz Kitapları - Eserleri

  • Şizofren Aşka Mektup
  • Hayallerini Yak Evi Isıt
  • Ölürsem Beni Seninle Ararlar Şimdi
  • Kırk Yılda Bir Gibisin
  • İçime Gir Ama Sigaranı Söndürme
  • Yine Seninle Geldi Hayat
  • Bana Türkçe Bir Ekmek Ver
  • Yok Karşılığı Yüzünün
  • Ancak Bir Benzerim Öldürebilir Beni
  • Saçlarının Kardeş Kokusu
  • Derinliğine Kimse Sevgili Olamadı
  • Hiçbir Şey Senden Eski Değil
  • Şehirden Bir Çocuk Sevdin Yine
  • Haritanın Yırtılan Yeri
  • Hayat Bir Emrin Var Mı?
  • Suçtur Umutsuzluğa Kapılmak
  • Kafka Market
  • Son Yüzler
  • Annelik Oyunu Bitti
  • Zarfını Ben Açardım Sana Yazdığım Mektupların
  • Beni Asıl Hayat Aldattı
  • Şizofren Aşkın Günlükleri
  • Kendi Kendine Konuşmaktır Aşk
  • Hata Yaptıysam Aramızda Kalsın
  • Açıkla Bana Bu Işığı
  • Candı Yüceldi Şarabiydi
  • Kalbimde Bir Şiir Gizli
  • Aykırı Yazılar
  • Acı Çeken Nefes
  • Can Baba
  • Bana Kürtçe Bir Sevgi Ver
  • Müsait Olduğumda Ararım Seni
  • Abdocan - Ölümden Başka Her şey Olacak
  • Bana Türkçe Bir Ekmek Ver
  • Çözülmeler
  • Adet Kanı Mavi Olan Kadınlar
  • Cem'in Akıllı Telefon ile İmtihanı
  • Satürn
  • Bodrum
  • Düş Ülke
  • Kalp de Yürür
  • Güzel Ülkemi Geziyorum
  • Gemi
  • Nemrut
  • Pamukkale
  • Plüton
  • Uranüs
  • Ürgüp
  • Çanakkale
  • Konya
  • Sabır
  • Uzunköprü / Özgürlük Anıtı
  • Bursa
  • Dünya
  • Erzincan
  • Hasankeyf
  • Kutuplar-1
  • Uzay Serisi - Gezegenleri Geziyorum
  • Jiyan Fermanek te Heye?
  • Son Yüzler
  • Kıtalar ve Kaşifler Dizisi
  • Çocuklar Size Vasiyetimdir
  • Neptün
  • Okyanusya Avustralya
  • Öğütler
  • Sağlıkta İlkler
  • Savaşlar ve Zaferler
  • Selanik
  • Sindirim Sistemi
  • Sinema ve Televizyonda İlkler
  • Sporda İlkler - 1
  • Sporda İlkler - 2
  • Tanzimat
  • Ulaşımda İlkler
  • Venüs
  • Afrika
  • Akciğer - Karaciğer
  • Amerika
  • Asya
  • Atatürk Doğmadan Önceki Yıllar
  • Avrupa
  • Ay ve Güneş
  • Beyin
  • Boşaltım Sistemi
  • Böbrek
  • Burun
  • Yiyeceler ve İçeceklerde İlkler
  • Çocukların Ata'ya Tiradı
  • Göz
  • Güney Amerika
  • Günlükler
  • İlk Kutlamalar ve Özel Günler
  • İlke ve İnkılaplar
  • İskelet - Kemikler
  • Jüpiter
  • Kadınlarımız ve İlkler - 1
  • Kadınlarımız ve İlkler - 2
  • Kadınlarımız ve İlkler - 3
  • Kalp
  • Kulak
  • Kutuplar-2
  • Kuzey Amerika
  • Mars
  • Merkür
  • Meşrutiyet, Dans ve 19 Mayıs
  • Mutlu Son

Cezmi Ersöz Alıntıları - Sözleri

  • Gitmek mi zor? Yoksa kalmak mı ? (Şizofren Aşkın Günlükleri)
  • “Sadece kitap okumak yetmiyordu ona artık...” (Bana Türkçe Bir Ekmek Ver)
  • “Hepimiz zalim bir meleğin eline düşmüş gibi hırpalanıyoruz.” ~Ahmet Hamdi Tanpınar~ (Hayat Bir Emrin Var Mı?)
  • Sen de benim gibi, seni sevmeyeni sevdin hep. Sana acı çektireni... Seni aramayanı, telefonlarına çıkmayanı, çıkında seninle bir küfür gibi konuşanı sevdin... Sen de benim gibi seni incitip üzeni sevdin hep... (Hayallerini Yak Evi Isıt)
  • Öylece kaldın. Baktılar sana, baktılar… Ama , yüreğini bir türlü göremediler… (Aykırı Yazılar)
  • Aşırı benimseme, tam tersini, aşırı nefreti besliyordu. (Açıkla Bana Bu Işığı)

  • Sevgimizi kucağımızda taşıdığımız ve hep çocuk kaldığımız için bize etmedik kötülük bırakmadılar.. (Yok Karşılığı Yüzünün)
  • “kim bilir kaç kez lanetlendim kendimi odamda... kim bilir kaç kez kalbimde hiçledim kalbimi.” (Suçtur Umutsuzluğa Kapılmak)
  • Çok yaralı bereli olsa bile, çocukluk, hiçbir zaman içinden tümüyle çıkamadığımız, bizi bırakmayan ve bırakamadığımız anayurt gibidir. (Açıkla Bana Bu Işığı)
  • İnsanın nerede, ne zaman derinden kırıldığını hiçbir zaman bilemeyiz.. (Kendi Kendine Konuşmaktır Aşk)
  • Babam, daha çok acı vermesin diye, çok eski bir masal gibi yaşıyordu hayatını artık. (Bana Türkçe Bir Ekmek Ver)
  • Yazamıyordum ama başka bir iş de yapamıyordum. (İçime Gir Ama Sigaranı Söndürme)
  • Hayatımda tam mutlu olduğum anları toplasam ancak birkaç dakika eder. (Can Baba)

  • Sen yokken gittim Korkularımın üstüne Hiç ardıma bakmadım Gümüş şiirler yazdım sen yokken Çok yangın çıktı yüreğimde Küllerini bile savurmadım Irak denizlerin fırtınasıydım Uzak iklimlerin sert rüzgarları Kulaçlarken denizinde gurbeti Kanlı savaşlarım, Belalı sevdalarım olmadı hiç Ama hep sustum, Hep ağladım, hep yandım sen yokken. Bekliyorum dönüşünü yeniden, Bir gelsen, Hayatın önünden alsan beni Bir gelsen, Sellerin önünden alsan beni Bir gelsen, Ölümlü düşlerimden alsan beni. Çok durdum güneşe karşı bir başıma Savrulurdum rüzgarlarında sensizlik denizinin Sen yokken, Az dolaşmadım gönlümün kuytularında Üşüyen karanfilim şimdi buruşuk parmaklarda Bir kırağı ayazıydım gecenin kollarında Zifirlerinde sadece ben üşürdüm. Hiç aldırmadım esen rüzgara Hiç dinlenmiş bir yürekle çıkmadım ortaya Yine de hiç yıkılmadım giden trenlerin ardından Ama bütün yangınlar beni yaktı önce Hep ortasında kaldım vurgunların Vurgun nedir ki? deme Bir babanın serzenişi nasılsa öyle Bayrakları indirilmiş, Bozguna uğramış bir hisardım sen yokken Hep sustum, Hep yandım, hep ağladım sen yokken. Bir gelsen, Yangınlardan alsan beni, Bir gelsen, Dünyalarımdan alsan beni, Bir gelsen, Şafaksız gecelerden alsan beni, Ama ne zaman gelsen, Akşam kızılı gözlerimle bulacaksın beni. Cahit Külebi (Kalbimde Bir Şiir Gizli)
  • Dersimli bir göçmen olan Cemal Süreya, bu ülkedeki acılar tırpanından fazlasıyla yara almıştır. Ece Ayhan gibi parasız yatılı okuyan Cemal Süreya, Ankara'da okurken civar ilçelerden birinde oturan kız kardeşlerini görmeye gittiğinde üvey anne kapıları kapatıp gitmiş. "Kimseye, abinize de kapıyı açamayacaksınız," demiştir. Cemal Süreya dışarda, kız kardeşleri içerde, pencereden birbirlerine bakıp, ağlaşırlarmış... (Kafka Market)
  • O günkü duruşmayı unutamıyorum. Aralarında Yaşar Kemal, Gencay Gürsoy, Orhan Pamuk,Ahmet Altan , Şanar Yurdatapan, Nilüfer Göle gibi ülkemizin tanınmış bir çok sanatçısı ve bilim insanı İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde Terörle mücadele Yasası,yani, meşhur 8.Madde'yle yargılanıyordu.Bu maddeden yargılanan bir sanatçı dostumuzun yapıtının altına hepimiz imzamızı atıp " Bu sanatçıyı yargılıyorsanız, bizi de yargılayın; onu hapse atacaksanız,bizi de atın!" diyerek bir anlamda mahkemeye kendimizi ihbar etmiştik. Ve mahkeme de mecburen bize de dava açmış ve ifadelerimizi almak için bu duruşmaya çağırmıştı. Salonda büyük bir medya ordusu vardı. Sanatçılar, bilim insanları bunu fırsat bilerek çok etkili ve dikkat çekici savunmalar yapıyorlardı. Kimisi bir anısını anlatıyor, kimisi şiir okuyor, kimisi geçmişte özgürlük mücadelesi vermiş kahramanları anarak savunmasına başlıyor ve bu duruşmanın bir gün tarihe geçeceğini vurgulayarak, savunmasını bitiriyordu. Sıra, oyuncu ve tiyatro yönetmeni Mahir Günşiray'a gelmişti. O da boş durur mu... Son derece etkili ve teatral jestlerle, Franz Kafka'nın, "DAVA" adlı romanından bir bölüm okuyarak başladı savunmasına; "Siz kim oluyor da bizi yargılıyorsunuz? Bu mahkemenin anlamı nedir? Siz önce kendinizi yargılayın. Nedir bu oyun? Son verin artık bu saçmalıklara... Nedir, bu soytarılık?..." Salonda çıt çıkmıyordu... Bütün kameralar Mahir Günşiray'a dönmüştü. Yüzünde flaşlar patlıyordu. Mahkeme heyeti son derece şaşkındı. Kısa bir sessizlik oldu. Günşiray, romanın o bölümünü bir daha okudu. Çok etkilenmiştik savunmasından. Mahkeme Başkanı hâkim, öfkeyle susturdu Mahir Günşiray'ı: "Ne demek istiyorsunuz siz? Biz burada oyun mu oynuyoruz? Siz şimdi bize soytarı mı demek istiyorsunuz?" Salonda kısa bir dalgalanma olmuştu. Kimse hâkimin bu denli öfkeleneceğini hesaplayamamıştı. Belli ki soytarı sözcüğü hakimin çok ağırına gitmişti. Yüzü hiddetten kıpkırmızı,ikide bir aynı şeyi tekrarlıyordu: "Biz burada oyun mu oynuyoruz? Ne demek soytarı? Bu mahkemeye düpedüz hakaret..." "Yaz kızım!" dedi hâkim, önünde oturan zabıt kâtibesi kıza: " Sanık Mahir Günşiray mahkeme heyetine hakaret etmiştir..." Mahir Günşiray hâkimin öfkesini biraz olsun yumuşatmak için söz hakkı istedi. Hâkim " Evet,konuşun," anlamında bir hareket yapınca, sanatçı kendisini şu sözlerle savundu: " Söylediğim sözler bana ait değildir. Franz Kafka'nın 'Dava' adlı romanından bir bölümdür. Mahkemeye hakaret kastım yoktur." Hâkimin öfkesi dinecek gibi değildi. Önündekk dosyalara elinin tersiyle vurarak, "Kafka mı, o mu demiş bize,soytarı, diye; kim bu Kafka ne hakkı var yüce mahkemeye hakaret etmeye?!" Diye bağırdı... Mahir Günşiray biraz şaşkın ama çok da tedirgin bir sesle: "Ünlü romancı efendim.Franz Kafka..." "Nerede yaşıyor bu adam?" Salondan, " Yaşamıyor, öleli çok oldu" gibi hafiften sesler yükseldi, ama hâkim duyacak gibi değildi. Duysa bile öylesine öfkeliydi ki, öldüğüne inanmazdı zaten... Sinirli bir şekilde zabıt kâtibesi kıza yine dönerek: " Yaz, kızım! Kafka adlı şahıs derhal bulunacak,mahkemeye çağrılıp ifadesi alınacak!" (Hata Yaptıysam Aramızda Kalsın)
  • "Aşkın temel duygularından biri de güvendi, geç de olsa anlamıştım." (Müsait Olduğumda Ararım Seni)
  • "İnandığın gibi yaşamazsan,yaşadığın gibi inanmaya başlarsın" (Aykırı Yazılar)
  • Hayatın tam içine girip, göze aldığım ne varsa dibine kadar yaşayıp sonra yine kendime dönmek bana hep iyi gelir. (Hata Yaptıysam Aramızda Kalsın)
  • Birisi öper, elbet, kalbimizden akan kanı... Birisi öper, mutlaka!... (Yine Seninle Geldi Hayat)

Yorum Yaz