dedas
diorex

Soğanı Soyarken - Günter Grass Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Soğanı Soyarken kimin eseri? Soğanı Soyarken kitabının yazarı kimdir? Soğanı Soyarken konusu ve anafikri nedir? Soğanı Soyarken kitabı ne anlatıyor? Soğanı Soyarken PDF indirme linki var mı? Soğanı Soyarken kitabının yazarı Günter Grass kimdir? İşte Soğanı Soyarken kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 26.05.2022 13:00
Soğanı Soyarken - Günter Grass Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Günter Grass

Çevirmen: İlknur Özdemir

Orijinal Adı: Beim Häuten der Zwiebel

Yayın Evi: Kırmızı Kedi Yayınları

İSBN: 9786059799195

Sayfa Sayısı: 348

Soğanı Soyarken Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Günter Grass'ın anıları 2006 yılında Almanya'da yayınlandığında ortalık karıştı. Nobel Edebiyat Ödülü sahibi olan yazar, 79 yaşına bastığı yıl yayınlanan anılarının bu ilk bölümünde, gençliğinde Hitler Gençliği'ne üye olduğunu, dolayısıyla Nasyonal Sosyalist partinin de bir ferdi olduğunu ilk kez açıkça yazıya dökmüştü. Oysa amacı sadece hayatının gizli kalmış bir sürecini itiraf etmek değil, dünya çapında ünlenmiş, 20. yy. edebiyatında önemli yer edinmiş, ressamlığı, heykeltıraşlığı, şairliği ve politik duruşuyla da İkinci Dünya Savaşı sonrası Almanyası'nda önemli bir yere sahip olmuş, "çağına tanık olmuş" bir aydının kişisel ve etkileyici geçmişini okuruyla paylaşmaktı. Grass, kitabında bir insanın hayatındaki en heyecanlı dönemi, kişiliğin oluştuğu, tercihlerin yapıldığı önemi anlatıyor. Savaşı ve savaş sonrasını, sanat ve yoksulluk dolu günleri, aşkları, yolculukları ve unutamadığı bir anneyi, soğana benzettiği belleğin sayısız tabakasında yazılı anılarla birlikte ve muhteşem bir anlatımla bütün bir hayatı sunuyor bize. Bu yıl kaybettiğimiz bu önemli ismi tanımamız için en önemli kitaplardan biri Soğanı Soyarken.

Soğanı Soyarken Alıntıları - Sözleri

  • Ne zaman bir şey düzenimi bozsa şiir yazardım, uyaklı ya da uyaksız.
  • Öylece sayfadan sayfaya, bir kitaptan öbürüne yaşadım. İçimde hep kahramanlar kaynıyordu.
  • Yazar ve kitap, bana hep hem gençliğimdeki akılsızlığımı hem de edebiyatın kişinin aklını başına getirmekteki sınırlı etkisini hatırlatır.
  • İnsanları ilgilendiren hikayelerin asıl amacı, dikkati unutulması amaçlanan, ama gitmemekte direnen bir şeyden uzaklaşmaktır.
  • ...istisna olmasını her şeyi reddetmesine borçluydu asıl.
  • Gündüz düşlerimin karmaşasına biraz da ölüme duyduğum özlem mi karışıyordu?
  • İkimizin arasında tüketilmiş zaman duruyor kat kat.
  • Kitaplar, ta başından çitteki aralıktı onun için, başka dünyalara girebileceği birer delik.
  • Ama pek çok kişi sustuğu için, insan kendi suskunluğunu yok saymaya, onun yerine genel suçu ortaya sürmeye, ya da kendisinden üçüncü tekil kişi olarak söz etmeye heveslenir: O idi, der; o gördü, o yaptı, o dedi, o sustu... Hem de kendi içine konuşur, orada saklambaç oynayacak çok yer vardır.
  • Anılarımın yapraklarını bile isteye ne kadar karıştırırsam karıştırayım işime yarayacak bir şey bulamıyorum. Belli ki çocukluk yıllarımı bulandıran kuşkular olmamış.

Soğanı Soyarken İncelemesi - Şahsi Yorumlar

"Bellek anılara dayanır, onlar da başka anılara. Bu açıdan, soyulan her tabakasıyla birlikte ta bebekliğin sütdişlerine kadar, çoktan unutulmuş şeyleri açığa çıkaran soğana benziyor; ama sonra keskin bir bıçak başka bir şeye neden oluyor; Soğanı doğradıkça, gözlerden yaş akıyor, etraf bulanıklaşiyor." (S.226) Ressam, heykeltıraş, şair, yazar ve Nasyonal Sosyalist partinin bir ferdiydi Gunter Grass. "Genelde, hikayemi kronolojik sırada anlatmak korseye girmiş gibi sıkıyor beni. Ah, keşke kürekleri geriye çekebilsem, çocukken ıslak kumlardan kaleler yaptığım Baltık Denizi kıyılarının bir yerine varabilsem" diyor bu kitapta, tıpkı romanlarinda yaptığı gibi bir oradan bir buradan bahsediyor. Çok sevdigi kitaplari sayıyor. Kendisi gibi 2. tekille başlayan cümleyi 3.tekille sonlandırabilen Alfred Döblin'e olan hayranlığı şaşırtmıyor sizi de ! Yine de romanları gibi okunması zor bir kitap degil. Dili çok daha yalın. Kitaplardaki kahramanların gerçekte kim olduklarına ufak ufak değiniyor. Hatta ilk Teneke Trampet ile paralel okumaya başladığım da olayların aslı hangisindeydi diye karıştırmaya başlamıştım Bu nedenle önce "Teneke Trampet" ve "Kedi ve Fare"yi bitirdim. Artık olaylar ve karakterler daha rahat oturdu kafama. Grass'ı merak edenlere tavsiyemdir. Icinde oldukça degisik bilgiler de bulunuyor. Mesela Bolonya'yi tanımlamak için "Kırmızı, çok okumuş, besili" anlamına gelen " la rossa, la dotta, la grassa" diye bahsedilmesi degisik geldi bana. Nedenini öğrenmek istiyorsanız kitabi okuyun Keyifli okumalar dilerim. (Öylesine bir okur)

“Hayallerinin peşinden koşmazsan yeteneklerini keşfedemezsin.”: Günter Grass, 79 yaşında yazdığı bu otobiyografik romanı ile şimşekleri üzerine çekmişti. O yaşına kadar aktif politikada Sosyal Demokrat görüşleri ile yer almış hayranlık verici “Teneke Trampet”in yazarı Grass’ın, 17 yaşında bir Nazi topçusu olarak 2. Dünya Savaşı’na katıldığı ve savaş sonunda Amerikalıların yönetimindeki esir kampında bir müddet kaldığı anlaşılınca, ona demokratlığı ile prim veren destekçilerinin ne kadar şaşırıp hayal kırıklığına uğradıklarını anlamak mümkün. Hatta, bunca yıl göz önünde olan, 1999 yılında Nobel Edebiyat Ödülü alan bu yazarın bu kadar zaman bu sırrı saklamak için ne gibi taklalar attığı düşünüldüğünde, insanın kendisini aldatılmış hissetmesi de mümkün. Ama madalyonun bir de öteki yüzü var; çok iyi bir yazar olmasına karşın bu geçmişi daha önce afişe olsa Nobel'i alamayacağı da gün gibi ortada... Dolayısıyla "saklanmakta haklıymış büyük Üstad" diyorum. Bu kitabında da görüleceği gibi Grass gerektiğinde kendini saklamayı ve zorluklarla baş etmeyi çok iyi biliyor... Tamam, dürüst olmadığı için eleştirilebilir ama 17 yaşındaki bir gencin yaşadığı orta-alt seviye aile yaşantısından sıkılıp, yeteneklerini değerlendirecek uygun bir platform bulamayıp, propaganda yıllarındaki cafcaflı üniformalara, Führer’i yere göğe sığdıramayan haberlere, askerlikle birlikte gelen saygınlık ve zenginliğe kanıp, savaşın kan ve acı da içerdiğini hayal bile edemezken orduya katılmak istemesi empati kurulamayacak bir şey mi? Benzer ortamda yaşayan kaç kişi farklı davranırdı? Bugün, çocukluğunda ailesinden şiddet görmesini çevresine uyguladığı şiddet için hafifletici sebep saydığımız, töresi emrediyor diye karısını /kızını öldürenlere seyirci kaldığımız dünyada bu 17 yaşındaki genci geri dönemeyeceği kararı için sorgulamak bana çok iki yüzlü geliyor. Nasıl bir hayat derseniz Grass’ınki... O zamanki Almanya’nın Danzig (şimdiki adıyla Polonya’daki Gdansk) şehrinde, bakkal dükkanı işleten bir anne ile aşçı bir babanın iki çocuğundan büyüğü. Çocukluğu, orta-alt seviyede; yani aç açıkta olmayan ama öyle çok da varlıklı olmayan bir ortamda, 3 yaş küçük kız kardeşi ile birlikte geçiyor. Anne tarafından sanata yetenekli; annesi sanatçı olmasını çok istemesine karşın o gençlik yıllarında ortamdan etkilenip orduya yazılıyor. Donanmaya katılmak istemesine karşın kendisini topçu eri olarak buluyor; savaşın sonuna doğru ve Alman ordusunun gerilemesi döneminde Doğu Almanya’da Ruslarla karşı karşıya geliyor. Defalarca ölümden şans eseri kurtuluyor; elini silaha atmamasına karşın savaşın tam göbeğinde; bir taraftan Ruslar’dan kaçarken bir taraftan da ordudan kaçan Nazi askerlerini avlayan bölükten uzak durmaya çalışıyor. Savaşın sonunda Amerika’lıların gözetimindeki bir esir kampında bir müddet tutuluyor. Burada, bir cezalandırma yöntemi olarak açlıkla terbiye ediliyor; açlığı, gerçek açlığı burada yaşadığını anlatıyor. Ve, savaş sırasında Yahudilere ve saf Alman ırkından olmayan diğerlerine toplama kamplarında neler yapıldığını da ilk kez burada duyuyor; ilk kez Amerikalıların nezaretinde toplama kampında gezdiriliyor. Ve, ilk tepki olarak yaşandığı söylenenlere inanmayı reddediyor, tüm esir Alman askerleri gibi. Hüzünlü bir hayat hikayesi Grass’ınki... Savaş yaşamamış bizlerin hiçbir zaman tam olarak anlayamayacağı, hissedemeyeceği dönemlerde yaşanıyor herşey. Günümüzün rahatlığı içerisinde hayatında her şeyi kontrol edebileceği iddiasındaki bizler için, o korkunç savaş döneminde yaşanan itaati, açlığı, yoksunluğu, hayatının dizginlerini bilinçli olarak bırakmayı, kabullenilmiş sürüklenmeyi ve mucizevi şekilde her şeyi bir şekilde unutabilmeyi anlamamız zor. Ailesi çeşitli işkencelere uğramışken, açlık kol geziyorken, Akademi kömür sıkıntısı nedeniyle kapılarını kapatmışken Günter Grass’ın her şeyin kolayına kaçıp akışa teslim olmak yerine mücadeleye devam etmesi her yönüyle saygıyı ve takdiri hak ediyor. Hayatı boyunca –kendi deyimiyle- üç açlığın peşinden koşuyor : Yemeğe açlık, sanata açlık ve cinsel açlık. Her üçünde de kimi zaman zor da olsa dilediğini alıyor. Güzel kızımın ödevine yazdığı şekliyle “Hayallerinin peşinden koşmazsan yeteneklerini keşfedemezsin.” (AkilliBidik)

"Soğanı soyarken" yazarın geçmişine dair anılarını soğan katlarını teker teker soyar gibi bize anlatmasıdır. 1927 yılında doğan Günter, 15 yaşındayken Alman ordusuna katılmak için can atan bir ergendir. 17 yaşında askere katılma emri geldiğinde artık savaşın sonlarına gelinmiş ve Nazi ordusu büyük bir çöküş yaşamaktadır. Ruslar artık ülkededir ve Nazi avındadır. Grass yaşadıklarını ve pişmanlıklarını af diler gibi anlatarak okuyucuya günah çıkarttığı, savaşın o soğukluğunu bir de Alman askeri tarafından gördüğümüz bir kitap aslında. Tek sorun kitabın hayli uzun ve gereksiz ayrıntılı olması. (Burcu Bergen)

Soğanı Soyarken PDF indirme linki var mı?

Günter Grass - Soğanı Soyarken kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Soğanı Soyarken PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Günter Grass Kimdir?

Çağdaş Alman Edebiyatının en önemli romancı, oyun yazarı ve şairlerinden biri olan Grass, 1927 Danzig (bugünkü Gdansk, Polonya) doğumludur. Nazi döneminde yetişmiş ve 2. Dünya Savaşı?nı yaşamış Alman kuşağınının edebiyattaki sözcülerindendir. Öteki yaşıtları gibi, küçüklüğünde Hitler Gençliği örgütünde yer aldı. 16 yaşında askere alındı ve savaşta yaralanarak tutsak düştü. Düsseldorf ve Berlin Güzel Sanatlar Akademilerinin heykel bölümlerinde okudu. Geçimini sağlamak için karaborsacılık yaptı, mezartaşı imalathanesinde çalıştı, bir ara da caz davulcusuydu. 1956?da Paris?e gitti ve orada yazdığı Die Blechtrommel (1959; Teneke Trampet, 1972, 1983) ile üne kavuştu. 1962?de Grass?a en iyi yabancı roman ödülü kazandıran ve filme de çekilen Teneke Trampet?in ardından yazdığı Katz und Maus (1961; Kedi ile Fare) ve Hundejahre (1963; Köpek Yılları) ile Danzig?de geçen üçlemesini tamamladı. Grass aynı zamanda siyasi bir kişiliktir. Batı Berlin?de Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SDP) çevresinde faaliyet göstermiş, pek çok önemli sorunda kamuoyu önünde açık tavır almıştır.

Hepsi siyasi içerik taşıyan diğer önemli romanları şunlardır: Örtlich betäubt (1969, Lokal Anestezi), Aus dem Tagebuch einer Schnecke (1972, Bir Sümüklüböceğin Günlüğünden) Der Butt (1977, Pisi Balığı), Das Treffen in Telgte (1977, Telgte?de Toplantı), Kopfgeburten: oder die Deutschen sterben aus (1980, Kafadan Doğumlar, 1987), Die Rättin (1987, Dişi Fare). Oyunlarında Uyumsuzluk Tiyatrosu?yla epik tiyatronun etkileri görülen Grass?ın Noch zehn Minuten bis Buffalo (1957; On Dakika Sonra Buffalo, 1964) adlı oyunu Türkçe'ye çevrilmiştir.

Günter Grass Kitapları - Eserleri

  • Teneke Trampet
  • Yengeç Yürüyüşü
  • Kedi ve Fare
  • Kurbağa Güncesi
  • Soğanı Soyarken
  • Dişi Fare
  • Sonluluk Üzerine
  • Yüzyılım
  • Auschwitz'den Sonra Yazmak
  • Germania
  • Kutu
  • 1999 Nobel Konuşması
  • Gravürler / Radierungen
  • Im Krebsgang: Eine Novelle
  • On Dakika Sonra Buffalo

Günter Grass Alıntıları - Sözleri

  • Günümüzde edebiyatın aslında emeklilere tahsis edildiği ve genç yazarlara olsa olsa oyun sahası olarak internetin bırakıldığı doğru değil midir ? (1999 Nobel Konuşması)
  • "Tartışmalı bir rastlantı, 1927 doğumlu olmam,acı sözler söylememi engelliyor. Ciddi bir sınavdan geçirilemeyecek kadar gençtim. .Genede günahsız degilim.. : 13 yaşında "El ver" (Hilfmit) adlı Hitler gençlik degisinin açtığı bir öykü yarışmasına katıldım. Yazma tutkusuna çok erken yaşlarda kapılmıştım..kabul görmek için de yanıp tutuşuyordum..Neyseki adresi yanlış değerlendirip Kasub larla ilgili dokunaklı bir şeyler yazdım. .üstelik bunu yanlızca özetini gönderdim de Hitler gençliğinin "El ver ödülünü kesinlikle almama şansına erişebildim...yani ucuz kurtuldum ..yani lekesizim.. (Germania)
  • Bir sürü insan - bu kulağınıza küpe olsun-hayatları boyunca değerli halıları sever durur ve sonunda çıplak marleylerin üstünde ölürler. Vazgeçmeyi öğrenin, Mahlke! (Kedi ve Fare)
  • Londra ve Halep'te olanları karşılaştırabiliyoruz: Örneğin Olimpiyat Oyunları'nda dağıtılan sayısız ışıltılı altın, gümüş ve bronz madalyanın sayısıyla, Sokak savaşına verilen molalarda toplanan, Sıra sıra dizilen ve üzerleri beyaz örtüyle örtünen cesetlerin sayısını. (Sonluluk Üzerine)
  • "Deniz buz gibi soğuktu ve bebecikler tepe aşağı gelmişlerdi. Bunu yazmalısın. Madem hayatta kaldın, bunu bize borçlusun. Sana bir gün her bir şeyi anlatacağım, baştan sona, sen de yazacaksın ... " (Yengeç Yürüyüşü)
  • Çünkü hakikat, üç satırı geçmez... (Yengeç Yürüyüşü)
  • (...) elbette mezarlıklarda şu Allahın belası politik fikir ayrılıkları sona ermeliydi. "Onu bilir, söylerim," diye bağırıdı kadın, "ölümle, düşman düşman olmaktan çıkar." (Kurbağa Güncesi)
  • Öylece sayfadan sayfaya, bir kitaptan öbürüne yaşadım. İçimde hep kahramanlar kaynıyordu. (Soğanı Soyarken)
  • O, kendisiyle savaşmak zorunda olduğumuz iç düşmandan sözettiğinden beri bana korku aşılamış olduğunu bugün gibi anımsıyorum. (Yüzyılım)
  • Kendi varlığınıza alışın ki kalbiniz huzura kavuşsun ve şeytan ifrit olsun. (Teneke Trampet)
  • Sohbet odasında kah Almanca kah ingilizce yürütülen gevezeliklerden yine de bazı olgular çıkartılabiliyordu. Sohbetçilerden biri, Diewerge'nin savaşın başlamasından hemen sonra Danzig'deki Reich Radyosu'nun başına getirildiğini biliyorsa, öteki onun savaştan sonraki faaliyetlerini sıralıyordu: Diewerge, aralarında daha sonra Hür Demokrat Parti milletvekili olan Achenbach'ın da bulunduğu yüksek rütbeli Nazilerle birlik olup güya Kuzey Ren-Westfalyalı Liberal Parti'nin içine sızmış. Aynı zamanda, diye söze karışıyordu bir üçüncü sohbetçi, yetmişli yıllarda Nazi Partisi'nin eski propaganda uzmanı, HDP'nin kara paralarını aklamayı başarmıştı, hem de Ren'deki Neuwield'de. Tıkabasa sohbet odasına en sonunda Davos'taki katil hakkında sorular da eklendi, bu sorulara kesin yanıtlar verildi. (Yengeç Yürüyüşü)
  • “Yağmur birleştirir insanları.” (Kedi ve Fare)
  • ...istisna olmasını her şeyi reddetmesine borçluydu asıl. (Soğanı Soyarken)
  • İnsanoğlu yaşadığı her yerde çöp bıraktı, her yerden çöp bırakarak ayrıldı. En son hakikati arayıp bulmaya çalışırken ve Tanrısının izini sürerken bile çöp üretmekten geri kalmadı. Toprak kazılmaya görsün, kat kat yığılmış çöpten hemen tanınabiliyordu, çünkü insanın ürettiği çöp insanın kendisinden uzun ömürlüdür. Yalnızca çöptü ki, insan soyu yok olup gittikten sonra da varlığını sürdürür. (Dişi Fare)
  • Yağmur, birleştirir insanları. (Kedi ve Fare)
  • “Onun ne düşündüğünü ve ne düşüneceğini kimse bilmiyordu, “diyor bana. “ Her zihin kilit altındadır, yalnızca onunki değil. Yasak bölgedir orası. Alın kemiğini açmanın anlamı yok. Hem hiç kimse aklından geçeni söylemez ki. Söylemeye kalkan, daha ilk cümlenin yarısına gelmeden yalan söyler. ‘ O sırada şunu düşünüyordu’ ya da Düşünceleri şöyleydi…’ diye başlayan cümleler hep koltuk değneği gibi olmuşlardır. Bir zihinden daha sıkı kapanan şey yoktur. Evet, ölüm anında bile düşüncelerinde aldatabilir insan. (Yengeç Yürüyüşü)
  • O zaman yaptığı işi yüzüne gözüne bulaştırmakta bıkıp usanan Tanrı, bizim direngenliğimiz karşısında Nuh’un itaatsizliğinin işe yaramadığını görerek gülmeye başladı. Her zamanki gibi yukardan şöyle seslendi: Bundan böyle yeryüzünde fareler insanların yanından eksik olmayacak, bütün bela ve müsibetleri onların başına musallat edecek. (Dişi Fare)
  • Ve Nuh, Tanrı’nın kendisine buyurduğu gibi yaptı; kuşların, hayvanların ve yerde sürünen hayvanların hepsinden dişili erkekli gemiye aldı; yalnızca biz fareleri dışarda bıraktı, sokmadı teknesine. Bizler onun için ne temiz hayvanlardık ne temiz olmayan. Bize karşı insanların beslediği önyargının, kendilerini kusacak gibi olmaya zorlayan biz yaratıklara karşı nefretinin ve ocağımızı söndürme arzusunun kökleri bu kadar eskiye dayanıyor işte. (Dişi Fare)
  • Çünkü hakikat, üç satırı geçmez… (Yengeç Yürüyüşü)
  • "Hüsranla sonuçlanmış bütün okul reformlarını göz önüne alarak okula gitme zorunluluğunu kaldıracağımdan kısa bir süre içinde ortaya ...hiç bir kısıtlamayla karşılaşmayan okuma sevgisiyle kalın ciltlere dalmış eğitimin "bozmadığı "çocuklar çıkardı.. (Germania)

Yorum Yaz