Sizi İnşa Edebiliriz - Philip K. Dick Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Sizi İnşa Edebiliriz kimin eseri? Sizi İnşa Edebiliriz kitabının yazarı kimdir? Sizi İnşa Edebiliriz konusu ve anafikri nedir? Sizi İnşa Edebiliriz kitabı ne anlatıyor? Sizi İnşa Edebiliriz PDF indirme linki var mı? Sizi İnşa Edebiliriz kitabının yazarı Philip K. Dick kimdir? İşte Sizi İnşa Edebiliriz kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Philip K. Dick

Çevirmen: Gonca Gülbey

Orijinal Adı: We Can Build You

Yayın Evi: Alfa Yayınları

İSBN: 9786051713908

Sayfa Sayısı: 320

Sizi İnşa Edebiliriz Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Yıl 1982. Orgeon’da elektronik org üreten başarısız firmanın iki ortağı Louis Rosen ve Maury Rock, bir gün İç Savaş döneminde yaşamış gerçek kişilerin simulakrasını yapmaya karar verirler. İlk prototipleri Edwin Stanton olur, ardından Abraham Lincoln gelir. Karanlık amaçları olan bir işadamı Lincoln’u kendi amaçlarına alet etmek isterken; Rosen, ortağının on sekiz yaşındaki kızı Pris’e âşık olur. Ne var ki Pris geçmişte şizofreni tedavisi görmüştür ve çok geçmeden Rosen’i de kendi karanlık dünyasına çeker. Rosen’in Pris’e olan saplantısı büyüdükçe akıl sağlığıyla ilgili sorunları da artar.

Prozac’tan ve antidepresanlardan önce, karanlık ve psikolojik bir aşk hikâyesi, insandan daha insan simulakra, akıl hastalıklarıyla boğuşan bir ülke, android ve insan, gerçeklik ve delilik. PKD’nin zihnine eşsiz bir bakış.

Sizi İnşa Edebiliriz Alıntıları - Sözleri

  • ''... O masumiyeti koruyabilmek harika olurdu, keşke koruyabilseydim. Ama insan yaşadıkça masumiyetini kaybediyor, çünkü yaşamak tecrübe edinmek demek ve o da... ''
  • Şu anda yeryüzünde yaşayan en sefil adam benim. Yaşadığım şeyler tüm insanlığa eşit olarak dağıtılsaydı, dünyada tek bir neşeli yüz kalmazdı. Bir daha iyi olup olamayacağımı bilmiyorum; dehşete düşerek söylüyorum ki öngörüm bir daha iyi olamayacağım yönünde. Olduğum gibi kalmam imkansız; bana öyle geliyor ki ya daha iyi olmalıyım ya da ölmeliyim.
  • "Bu durumdan dolayı düşmanlık beslemiyorsun değil mi? Büro kliniğine yatmak damgalanmak anlamına gelmiyor... Günün her anında böyle şeyler oluyor... Her dokuz kişiden biri artık yaşamalarını imkansız hale getiren ruhsal rahatsızlıklara muzdarip... ''
  • '' Dolayısıyla gerçek insanların dünyasında ihtiyaçlarımı karşılaşmam artık olanak dışı; o nedenle kendi içime kapanıp hayal ürünü bir hayat yaşamaya başladım. ''
  • Lincoln'ün karşısında gördüğü şeyle yavaş yavaş ilişki kurmasını izlerken, bir şeyin farkına vardım; hayatın temeli var olmak için duyulan bir açgözlülük, herhangi türden bir arzu değildi. Temeldeki şey korku, orada gördüğüm korkuydu. Hatta korku bile değil; daha da kötüsü. Mutlak dehşet. Felç eden türden. Öylesine büyük bir korkuydu ki bir süre sonra hissizlik yaratıyordu. Yine de Lincoln tüm bunların içinden çıkıyor, harekete geçiyordu. Neden? Çünkü bunu yapmak zorundaydı. Dehşetin büyüklüğü hareketi, eylemi gerektiriyordu. Öyle bir duruma doğası gereği tahammül edilemezdi. Bütün yaşam etkinliği bu durumdan kurtulma çabasıydı. Gözümüzün önündeki bu durumu hafifletme girişimleriydi.
  • “Sayın Başkan,” diye mırıldandım. Boğazım kurumuştu. “Efendim, işinizi böldüğüm için üzgünüm.” Gerilmiştim ama bir taraftan da karşımda duran şeyin bir makine olduğunu gayet iyi biliyordum. Yanına gidip konuşmakla kurgunun, dramın bir parçası olmuştum; ben de makine gibi bir aktördüm artık. Bana talimat bandı takmamışlardı — buna gerek yoktu, ne de olsa budala rolünü gönüllü olarak canlandırıyordum. Yine de elimde değildi. Ne diye “Sayın Simulakrum,” demiyordum acaba? Neticede gerçek buydu. Gerçek! Ne anlama geliyordu bu? Alışveriş merkezine Noel Baba'nın yanına giden bir çocuk gibi; gerçeği bilmek ölmek demekti. Böyle bir şey yapmak istiyor muydum? Böyle bir durumda gerçekle yüzleşmek her şeyin sonu demekti, öncelikle de benim sonum demekti. Simulakrum bu yüzden acı çekmezdi. Maury, Bob Bundy ve babamın ruhu bile duymazdı. Rolümü oynamaya devam ettim çünkü kendimi korumak zorundaydım ve bunu içerideki herkesten ve dışarıda bön bön bakan kalabalıktan çok daha iyi biliyordum.
  • Benim için Pris hayatın ta kendisi ve hayatın tam zıttı gibiydi - ölüm, vahşet, kesip parçalama ama bir taraftan da varoluşun ruhu. Hareket: Pris hareketin ta kendisiydi. Gelişen, planlayan, hesaplayan, sert, düşüncesiz gerçekliğiyle hayat. Pris'in etrafımda olmasına dayanamıyordum; onsuz olmaya da dayanamıyordum. Pris olmadan giderek küçülecek ve sonunda bir hiçe dönüşecektim, arka bahçede kimsenin fark etmediği önemsiz bir böcek gibi ölecektim. O etraftayken içimde yaralar açılıyordu, parçalara bölünüyordum, üzerime basıp geçiyordu ama yine de bir şekilde yaşadığımı hissediyordum, o yüzden de gerçektim. Acı çekmek hoşuma mi gidiyordu? Hayır. Acı çekmek hayatın bir parçası, Pris ile birlikte olmanın bir parçası gibi geliyordu. Pris olmayınca acı da çekmiyordum; dengesiz, adaletsiz, kontrolsüz hiçbir şey yoktu. Ama yaşayan bir şey de yoktu. Sadece ufak tefek planlar, kumda debelenip duran iki, üç adamdan ibaret bir ofis vardı. Tanrı biliyor ya ne Pris'in ne başkasının elinde acı çekmek istiyordum. Ama acı çekmek gerçekliğin yakında bir yerde olduğunun göstergesiydi. Rüyada da dehşeti hissedersiniz, ama gerçek anlamda değil; Pris'in sırf varlığıyla bizi her gün tahammül etmek zorunda bıraktığı fiziksel acı, günlük işkence gibi değil. Pris bunu bize kasten yapmıyordu, bu varlığının doğal bir sonucuydu. Bu durumu atlatmak için yapabileceğimiz tek şey Pris'ten kurtulmaktı ve yaptığımız şey de tam olarak buydu: onu kaybetmiştik. Ve onunla birlikte bütün çelişkileri ve tuhaflıklarıyla gerçeklik de gitmişti; hayat artık tahmin edilebilir bir şeydi: İç Savaş Dönemi Asker Dadılar üretecektik; elimize belli bir miktar para geçecekti vesaire vesaire. İyi de bunun ne anlamı vardı? Ne önemi vardı ki?

Sizi İnşa Edebiliriz İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Spoiler içerir! Sentetik insanlar ya da diğer adıyla simulakrumlar, Ay'da yaşama fikri, kapı komşunuzun bir robot olması düşüncesi, pis işlerinizi yaptıracağınız robotlar, radyasyona maruz kalan Chester gibi gözlerinin ve ağzının yerlerinin farklı olduğu mutantlar... Her ne kadar bilimkurgu olsada ileride teknolojinin nasıl gelişeceğini ve etkilerini öngören bir kitap. Belki de gelişen bu teknolojiyle birlikte şizofren vb psikolojik rahatsızların kitapta da bahsettiği gibi her dokuz kişiden birinin rahatsızlığı olacak. Gerçi günümüzde de olmadığını kimse söyleyemez! Ama kitap bana göre yarım bırakılmış. İkinci kitabı olsa güzel olurmuş ya da havada kalan konular tamamlansa iyi olurdu. Lincoln ve Stanton simulakrumlarına ne oldu? Sam Barrows ve Maury Rock simulakrum yapmaya devam ettiler mi? Sam Barrows' un Yeşil Şeftali Tepesi projesi ne oldu? Bunlar benim cevap bulamadığım sorular. Ama hayallerin serbest olduğu, keyif alınacak bir kitap. İyi okumalar :) (Oh ha ni)

Kitabı ilk bitirdiğimde 8 yıldız vermiştim. Düşündükçe 10 yıldızlık buluyorum. Çok iyi kitaptı, gerçekten çok hoşuma gitti. Bir taraftan insanları etki altına alıp maddi ve manevi olarak bir kazanç sağlamak diğer taraftan ise insanın öz yapısındaki inşa hali ele alınmış kitapta. Tüyleri diken diken eden bir distopya var. Öyle ki, kitabın bir yerine geldiğimde geleceğimizi bir hayli içinden çıkılmaz buldum. PKD'in en başarılı eserlerinden biri olduğunu düşünüyorum. (Damla)

Kitabevinde ne alsam diye bakınırken, arada bir yazarının kim olduğunu bilmediğim ama ilginç gelen bir kitabı alır okurum. Bu kitap da onlardan biri. Bilimkurgu türünde değişik bir kitap olur kendisi. Yazarın hayal dünyası baya bir ilginç gelmişti bana. Önceleri çok sıkılıp, biraz daha içine girdikçe, sayfalar ilerledikçe beğendiğim bir kitap oldu. Düşünün robotlar üretiliyor ama siz onların robot olduğunu bilmiyorsunuz, tıpatıp insana benzerler. O kadar harika işlenmişler, savaşta bile kullanılabilirler, Mars'a tek başlarına yaşamaya bile gidebilirler. Seneler önce şimdiki zamanı yazmış gibi. Fakat şimdi bile robotun robot olduğunu kolayca algılayabiliyoruz. Senelerdir tanıdığınız komşunuzun aslında robot olduğunu anlasaydınız ne yapardınız? Bolca teknik var içinde, bulaşmak istemeyenler uzak dursun. :) (Kitaplara Fısıldayan Kız)

Sizi İnşa Edebiliriz PDF indirme linki var mı?

Philip K. Dick - Sizi İnşa Edebiliriz kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Sizi İnşa Edebiliriz PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Philip K. Dick Kimdir?

Bazı kitaplarını Richard Phillips ya da Jack Dowland mahlaslarıyla yazmıştır. Hayranları tarafından kısaca PKD olarak adlandırılır.

Hayatının büyük bölümünü Kaliforniya'da geçirdi. Bir plakçı dükkânı işletmesi ve radyoda klasik müzik programları yapması dışında, başlıca uğraşı yazarlık oldu. Kırka yakın bilim-kurgu romanı dışında ana akım romanları da yazdı, ancak pek başarılı olamadı. Ölümünden sonra beş cilt halinde toplanan yüz civarında öyküsü vardır.

Ölümünden önce fazla tanınmayan bir yazar olan Dick'in roman ve kısa hikâyelerini bir kısmı ölümünden sonra senaryolaştırılıp film olarak büyük beğeni kazanmıştır. Bunların arasında en ünlüleri, yönetmen Ridley Scott tarafından "Blade Runner" adıyla 1982 yılında çekilen "Do Androids Dream of Electric Sheep?" (kitap olarak Türkiye'de basımı: 1996, Bıçak Sırtı, Kavram Yayınları; 2006, Android'ler Elektrikli Koyun Düşler mi?, Altıkırkbeş Yayın) ve 1965 yılında yazdığı "We Can Remember It For You Wholesale" öyküsünden yola çıkılarak yönetmen Paul Verhoeven tarafından çekilen1990 yapımı "Total Recall" filmleridir. Her iki film yapılmış en iyi bilim-kurgu filmleri arasında yer almaktadır. PKD'nin 1956 yılında yazdığı "The Minority Report" adlı öyküsü yönetmen Steven Spielberg tarafından 2002'de filme alınmıştır.

Dick'in yazdığı bilim-kurgu romanlarını türünün diğer örneklerinden ayıran en önemli özellik, gelecekte gerçekten olması muhtemel olaylarla birlikte toplumsal değişimleri genellikle "çalışan sınıf" çerçevesinde ele almasıdır. Dick toplumsal konuların yanı sıra siyasi ve metafizik konuları da ele almış, romanlarında tekelci şirketler ve otoriter hükümetler bolca yer bulmuştur. Özellikle erken dönem romanları, "gerçeklik" kavramının sorgulanması üzerine kuruludur.

Önemli yapıtları

Önemli romanları arasında: Martian Time-Slip (1964, Mars'ta Zaman Kayması), The Penultimate Truth (1964, Sondan Bir Önceki Hakikat), The Three Stigmata of Palmer Eldritch (1965, Palmer Eldritch'in Üç Bilmecesi) ve Ubik (1969) sayılabilir. The Man in the High Castle (1963, Hugo Ödülü sahibi) (Yüksek Şatodaki Adam) romanı birçok eleştirmen tarafından Dick'in başyapıtı olarak gösterilmiştir.

Dick, adı geçen romanlarıyla Amerikan Ulusal Kütüphanesi'nde yer almaya hak kazanan ilk ve tek bilim kurgu yazarı olmuştur

Philip K. Dick Kitapları - Eserleri

  • Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi?
  • Yüksek Şatodaki Adam
  • Şizofreni ve Değişimler Kitabı
  • Ubik
  • Gökteki Göz
  • Vulcan'ın Çekici
  • Çığrından Çıkmış Zaman
  • Alfa Ayının Kabileleri
  • Toplu Öyküler - 1. Cilt
  • Elektrikli Düşler
  • Karanlığı Taramak
  • Albemuth Özgür Radyosu
  • Mars'ta Zaman Kayması
  • Kozmik Kuklalar
  • Galaktik Çömlek Tamircisi
  • Android ve İnsan
  • Uzay Piyangosu
  • Sondan Bir Önceki Gerçek
  • "Aksın Gözyaşlarım" Dedi Polis
  • Yaratılan Dünya
  • Ölüm Labirenti
  • Sizi İnşa Edebiliriz
  • Kader Ajanları
  • Simulakra
  • Uzaydaki Çatlak
  • Gelecek Seneyi Bekle
  • Titanlı Oyuncular
  • Bir Palavracının İtirafları
  • Dr. Gelecek
  • Timothy Archer
  • Palmer Eldrictch'in 3 Stigmatası
  • Dr. Kan Bedeli
  • Kozmoloji ve Kozmogoni
  • Valis
  • Yetenekliler Dünyası
  • Uzayda Suikast Uzay serisi 1
  • Tefsir
  • Alay Eden Adam
  • Sokaktan Gelen Sesler
  • Hesaplaşma
  • Azınlık Raporu
  • Suikastçı
  • Mary ve Koca Dünya
  • Kutsal İstila
  • Adjustment Team
  • Öteki Tutkular
  • I Hope I Shall Arrive Soon
  • Do Androids Dream of Electric Sheep ?
  • Bir Bilimkurgu Yazarının Kısa ve Mutlu Yaşamı
  • Ubik
  • Second Variety
  • Beyond Lies The Wub

Philip K. Dick Alıntıları - Sözleri

  • Diğerlerini terk etmesinin gerekçesini ölçüp biçti. Hepsinden önemlisi de Mali’yi terk etmesinin. Sevdiği kadını. Çömlek berbattı. (Galaktik Çömlek Tamircisi)
  • Bazı olaylar bildiriliyordu. 2203 yılının Mayıs ayı başlarında, haber makineleri İsveç üzerinde beyaz kargaların uçtuğu olayını heyecanla yayınlıyordu. (Uzayda Suikast Uzay serisi 1)
  • Eskiden hastalar kalıplaşmış iki sınıfa ayrılırdı: toplumda iş göremeyecek, arabasını yıkayıp cilalayamayacak, elektrik faturalarını ödeyemeyecek ve bir martini içtikten sonra güzel bir sohbeti sürdüremeyecek kadar hasta yani deli oldukları için hastanede tutulması zorunlu olanlar... ve herkesin ayakkabılarının bağını çözmek, evlerinin ya da iş yerlerinin önünden üçtekerli bisikletle geçen çocukları saymak zorunluluğu hissetmek gibi basit “isterik” şikayetler ya da “gerçeklik durumu” ile uyumlu olarak anksiyete haline indirgenen “nevrotik” rahatsızlıklar, özellikle de insansız bir uzay aracının Pazar sabahı tam da söz konusu rahatsız kişi mangalında kızarttığı hamburger köfteleriyle uğraşırken Atlantik okyanusu yerine bahçenin tam ortasına düşeceğine dair ruhsal açıdan sağlıksız, mantıksız korkular yüzünden psikiyatrik yardıma başvuracak kadar akıllı olanları kapsayan nevrotikler. (Şizofreni ve Değişimler Kitabı)
  • Libera me, Domine! (Ubik)
  • Sinir buhranı yaşayan insanlar çoğunlukla bu yaşadıklarını açıklamak amacıyla bir yığın araştırma yaparlar. Tabii bu araştırmalar bir yere varmaz. (Valis)
  • Olan şey her ne olursa olsun, ölçüsüz bir kötülükten ibaret. Madem öyle, mücadele etmek niye? Seçmek niye? Tüm alternatifler aynıysa… (Yüksek Şatodaki Adam)
  • İnsan zihni olağandışı inatçıydı ve çok yavaş değişiyordu. (Uzaydaki Çatlak)
  • Sabit fikirleri sorun değil çözüm olduğu için onu düşünerek defetmek mümkün değildi, sonunda başlı başına daha büyük bir sorun halini alsa da. (Timothy Archer)
  • Ruh hastalarıyla uğraşırsan sen de onlardan biri olur, ruh hastası olur çıkarsın. (Simulakra)
  • Savaş olmadan eğitim ya da zekâya sahip olmayan işe yaramaz, yetersiz insan kitlesi kontrolsüzce yayılıp büyür. Savaş onların sayısını azaltmaya yarıyordu. (Toplu Öyküler - 1. Cilt)
  • Tanrım, bir kitap okudular diye durmadan konuşuyorlar. (Yüksek Şatodaki Adam)
  • "Bizi huzursuz ve tatminsiz yapan vahşi bir içgüdü değil. Size ne olduğunu söyleyeyim; bizi böyle yapan insanoğlunun en yüce amacı. Büyüme ve ilerleme ihtiyacı... yeni şeyler bulma... yayılma. Yayılma, başka deneyimlere, başka yerlere ulaşma ihtiyacı. Anlama ve sürekli değişeceği biçimde yaşama ihtiyacı. Rutini ve tekrarı bir kenara itmek, anlamsız tekdüzelikten kendini kurtarmak ve ileriye atılmak. Sürekli hareket halinde olma ihtiyacı..." (Uzay Piyangosu)
  • Jones boğuk bir sesle, “Benim için,” dedi, “bu an geçmişin ta kendisi. Şimdi, burada, bu binada, üçünüzle oturuyorum, oysa bu benim için bir sene önce olup bitti. Benim durumum geleceği görmekten ziyade bir ayağımın geçmişte sıkışıp kalmasına daha çok benziyor. Ayağımı çekip kurtaramıyorum. Rötarlı yaşıyorum; sonsuza kadar hayatımın bir senesini tekrar tekrar yaşayacağım.” Omuz silkti. “Tekrar ve tekrar. Yaptığım, söylediğim, duyduğum, tecrübe ettiğim her şeyi ikinci bir kez yaşamak zorundayım.” Sesini yükseltmişti; sesi tiz, acı dolu ve umutsuzdu. “Aynı hayatı iki kez yaşıyorum.” Cussick yavaşça, “Bir başka deyişle,” dedi, “senin için gelecek değişmez. Geleceği bilmen onu değiştirmemi mümkün kılmıyor.” Jones buz gibi bir kahkaha attı. “Değiştirmek mi? Gelecek tamamen sabit. Bu duvardan daha sabit, daha kalıcı.” Elini öfkeyle arkasındaki duvara vurdu. “Sizce bu yetenek beni özgür mü kılıyor? Hadi, kandırmayın kendinizi... Gelecek hakkında ne kadar az şey bilirseniz, kendinizi o kadar iyi hissedersiniz. Güzel bir yanılsama içinde yaşıyorsunuz; özgür bir iradeniz var sanıyorsunuz.” “Ama bu senin için geçerli değil.” Jones acıyla “Hayır,” dedi. “Bir sene önce yorgun argın attığım adımları yeniden atıyorum. Bir tanesini bile değiştiremiyorum. Bu konuşmayı ezbere biliyorum. İçine tek bir yeni kelime dahi ekleyemeyeceğim gibi, mevcut tek bir kelimeyi de atamam.” (Yaratılan Dünya)
  • Ruh insan için neyse, makine için de insan odur: Fonksiyonel hiyerarşi açısından bu bir ek boyuttur. İçimizden biri Tanrı gibi davrandığında (pelerinini bir yabancıya verdiğinde) makine de insan gibi davranır yani programlanmış döngüsünü bir karara bağlı olarak ertelemek için duraklar. (Android ve İnsan)
  • Geçmiş görünmeyendir, dibe batırılandır, hala oradadır, bir sonrakinin üzerinde izini bırakmak için her an yüzeye çıkabilme kapasitesine sahiptir maalesef- ve sıradan bir deneyimin aksine- gözden kaybolmuştur. (Ubik)
  • Sana, ödeyemeyeceğin kadar pahalıya mal olacağım. (Alfa Ayının Kabileleri)
  • Belmont Bevatronu’nun proton ışın saptırıcısı 1959 yılı Ekim ayının ikinci günü öğleden sonra saat dörtte yaratıcılarına ihanet etti. Bunu izleyen olaylar göz açıp kapayıncaya dek olup bitti. Artık yeterince saptırılmayan –ve dolayısıyla denetim dışı kalan– altı milyon volt gücündeki ışın demeti salonun tavanına doğru yükselirken, halka biçimindeki dev mıknatısa tepeden bakan bir gözlem platformunu da kül ediverdi. O sırada taraçada sekiz kişi bulunmaktaydı: bir grup meraklı gezgin ve mihmandarları. Taraça ayaklarının altından yitince bu sekiz kişi Bevatron salonunun zeminine düştü ve manyetik alan boşaltılıp katı radyasyon kısmen nötralize edilinceye dek şoka girmiş durumda ve yaralı, öylece yattılar. Sekiz kişiden dördünün hastaneye kaldırılması gerekti. Yanıkları daha hafif olan iki kişi süresiz gözleme alındı. Kalan iki kişi ise muayene ve ilk tedavileri yapıldıktan sonra salıverildi. Olay San Fransisco ve Oakland’daki yerel gazetelerde yer aldı. Kurbanların avukatları dava açma hazırlıklarına girişti. Bevatron’la ilgisi bulunan kimi görevliler Wilcox-Jones Saptırıcısı ve girişken yaratıcıları ile birlikte ıskartaya alındı. Bir grup işçi fiziksel hasarı onarmaya başladı. Olay topu topu birkaç saniye sürmüştü. Hatalı sapma saat 4.00’te başlamış ve olağanüstü yüklü proton ışın demeti mıknatısın yuvarlak iç salonundan yayılırken sekiz kişi saat 4.02’de altmış ayak yükseklikten içine düşmüştü, ilk düşerek zemine çarpan, mihmandarlık yapan genç bir zenciydi. Son düşen ise yakınlardaki güdümlü füze fabrikasından gelen genç bir teknisyen olmuştu. Genç teknisyen platforma giderlerken arkadaşlarından ayrılmış, hole geri dönmüş ve sigara için ceplerini karıştırmaya başlamıştı. Eğer eşini yakalayabilmek için ileri atılmış olmasaydı belki de diğerleriyle birlikte aşağı sürüklenmeyecekti. Beyninde kalan açık seçik son anısı da bu olmuştu: Sigaralarının elinden düşüşü ve Marsha’nın çırpınarak kayıp giden ceket yenini yakalayabilmek için boşa atılışı… (Gökteki Göz)
  • “Fakat bir kimseye müjde veren haber diğer bir kimsenin kaderi oluyordu... (Uzayda Suikast Uzay serisi 1)
  • .... ve can sıkıntısı kötüdür, çünkü tam olarak gayret sarf etmiyorsun demektir; tembellik ediyorsun... (Dr. Kan Bedeli)
  • Güdünün kendisi en büyük ahlak sorunudur, eyleme geçirilmiş günah sadece şeytansı arzuların açığa çıkmış halidir. Doğru ve yanlış, bir adamın yaptıklarıyla değil hissettikleriyle bağlantılıdır. (Gökteki Göz)