diorex

Sitare - Dilaver Cebeci Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Sitare kimin eseri? Sitare kitabının yazarı kimdir? Sitare konusu ve anafikri nedir? Sitare kitabı ne anlatıyor? Sitare PDF indirme linki var mı? Sitare kitabının yazarı Dilaver Cebeci kimdir? İşte Sitare kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 22.10.2022 12:00
Sitare - Dilaver Cebeci Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Dilaver Cebeci

Yayın Evi: Ötüken Neşriyat

İSBN: 9789754372250

Sayfa Sayısı: 50

Sitare Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Sitâre... Dilâver Cebeci'nin bu unutulmaz şiiri için hep birşeyler söylemek gelmiştir içimden. Çünkü onu bir şiir şöleninde, kendi sesinden ilk defa dinlediğim zaman mest olmuş, şâir bir kalbin, beden hücre hücre yaşlansa bile, hiçbir zaman yaşlanmayacağını bir kez daha bütün çarpıcılığı ile hissetmiştim. Maddenin değişik şekillerde hâkimiyetini kurduğu, pek çok insanda görüntü bağımlılığı meydana getirdiği bir çağda, içine sığınan bir şâirin, Kandehar Dağları'nda yeşeren çiçeklerin kokusunu ruhumuza taşıdıktan sonra, bizi göklere, sitâreye götürmesi öylesine güzel ki! Ey okuyucu! Ey şiirin toplar damarı, candamarı! Sitâre'yi damla damla akıt kalbine. Akıt ki kalbin, beyaz bir güvercin gibi kanatlansın şiirin mavi göklerine. Senin de pırıl pırıl bir sitâren olsun karanlıkta ışıldayan! Senin de yaşlanmayan bir kalbin olsun. Cebeci'yi, sitâreyi ve seni bütün ruhumla selamlıyorum.

(Tanıtım Yazısından)

Sitare Alıntıları - Sözleri

  • Durup durup ıssız yerlerde “güçlü ol ey kalbim, güçlü ol daha çok işimiz var” diyorum..
  • Onlar sevmeyi yan yana olmak sanıyorlar sitâre.'
  • "...Ben ne yağmurlar gördüm Sitare Ben kaç kez iliklerime kadar ıslandım Bilmiyorum sen kaç yaşındaydın Ben göğü hep bir kurşun gibi ağır O şehirde sırılsıklam gezerdim ... Ve kim bilir kaç zamandan beridir kalbimi öğütlüyorum. Durup durup ıssız yerlerde “güçlü ol ey kalbim, güçlü ol Daha çok işimiz var” diyorum."
  • nerden çıktın karşıma böyle sitare efsaneler dökülüyor gülüşlerinden kirpiklerin yüreğime batıyor telaşlı bir kalabalığın ortasında ayak üstü konuşuyoruz nedim’in nigehban nergisleri gibi üstümüzde bütün nazarlar çok utanıyorum sitaredün oturup hesap ettim sen doğduğun zaman ben bir askeri mektepte talebeymişim sen bilmezsin sitare burada gündüzler çekip durduğumuz bir mercan tesbih geceler içinde uyuduğumuz birer siyah buluttu her akşam dokuzda yat borusu çalardı yat borusu baştan aşağı hüzün çalardı bir derin uykuya atardım kendimi siyah benli bir kız düşlerime kaçardı bende onu alır anamın düşlerine kaçardım bu azgın kalabalıkta seni tam duyamıyorum gözlerin mi daha sıcak gülüyor yoksa dudakların mı anlayamıyorum seninle konuşurken sitare aklıma yıldızlar dökülüyor bir çaresiz zühre oluyorsun babil caddelerinde ateş gözlü kahinler koşuyorlar arkandan binlerce meşalenin ışığı kımıldıyor saçlarında gökyüzü salkım salkım zigguratlar tıklım tıklım dönüp dolaşıp dudaklarına takılıyor aklım ah benim bu akıldan sıyrılmış aklım kimi gün boşlukta konacak yer bulamayan kimi gün inatçı yosunlar gibi kepez diplerine yapışan aklım gözlerine baktığım zaman sitare bütün çöllere ay doğuyor yoldaş ediyorum kendime imr’ül kays’ı antere’yi a’şa’yı en kuytu vahaları dolaşıyorum hangi vahaya gitsem çadırlar sökülmüş sitare çadırla su arasında bir cılga var o cılgada narin ayak izlerin var durgun suya düşüp kalmış gözlerin var bu azgın kalabalıkta seni tam duyamıyorum gözlerin mi daha sıcak gülüyor yoksa dudakların mı anlayamıyorum bazen sapsarı bir benizle geliyorsun yorgun çizgileri alnında uykusuzluğun biliyorum içinde bir sızı var bıçak ağzı gibi ince bir sızı var bu sızıdır işte seni verimsiz kılan züheyr’in suad’ı gibi keremsiz kılan kuzeyden güneye güneyden kuzeye hey! gidip geliyorum bu çöllerde kureyş’in heybetli ve inatçı develeri hiç aldırmadan benim esmer sevdama geviş getiriyorlar ufuklara bakarak ben kaçıp yesrib’e sığınıyorum yesrib bahane bir kitaba sığınıyorum dağda, ovada, badiyede okuduğum hep ‘elif’ elif diyorum sitare sineme elif çekiyorum ‘ah minel aşkı ve halatihi…’ çok eski bir gerçektir bu biliyorum bu azgın kalabalıkta seni tam duyamıyorum gözlerin mi daha sıcak gülüyor yoksa dudakların mı anlayamıyorum sinsi bir yağmur altında beraber yürüyoruz ve ikimiz de ıslanıyoruz ben ne yağmurlar gördüm sitare ben kaç kere iliklerime kadar ıslandım bilmiyorum sen kaç yaşındaydın ben, göğü hep kurşun bir kubbe gibi ağır o şehirde sırılsıklam gezerdim bölük bölük insanlar boşanırdı tapınaklardan tapınaklar insanları safra gibi atardı sonra hepsi bir yere toplanıp bana bakarlardı bir gün bu şehrin kirli yağmurları alıp götürdü beni gidip bir uygur çadırında göğü dinledim kara bulutlar kükrerken bir kaşgar sabahında oturup aprunçur tigin ile seni konuştuk bakışlarımı sunuyorum tereddütsüz alıyorsun gizli bir tebessümle çağırıyorum, geliyorsun kaşı karam, gözü karam, saçı karam umay gibi yumuşak huylum nerden çıktın karşıma böyle sesin ılık bir bahar güneşi gibi ığıl ığıl akıyor içime asya’nın bozkırlarında ordular düşüyor peşime yığılıp kalmışım bu anadolu toprağına sitare adamakıllı yorulmuşum ellerin böyle olmamalıydı ellerine acıyorum ve kimbilir kaç zamandan beridir kalbimi öğütlüyorum durup durup ıssız yerlerde güçlü ol ey kalbim güçlü ol daha çok işimiz var diyorum bu azgın kalabalıkta seni tam duyamıyorum gözlerin mi daha sıcak gülüyor yoksa dudakların mı anlayamıyorum

Sitare İncelemesi - Şahsi Yorumlar

“Ah minel aşk-ı ve halatihi..”: 'aklıma yıldızlar dökülüyor' 'gözlerin mi daha sıcak gülüyor yoksa dudakların mı' 'bütün çöllere ay doğuyor' 'sesin ılık bir bahar güneşi' Şiir anlatılmaz, okunup hissedilir ancak en çok bilinen aşk şiirlerinden olmadığı kanısına kapıldığım "Sitare" şiirini belki ben aracılığıyla birkaç kişi daha okur da insan kalbinin neleri açığa vurabileceği, ne denli güçlü hissedebileceğini anlar diye anlatacağım. Hissettiğim kadarıyla. Şiir, bana göre tamamlandığında bizim varlığımıza ihtiyacı olmadan tüm derinliğe haiz olan bir yapıdadır. Böyle şiirlerin bizim yardımımıza ihtiyacı yoktur yaratacağı hezeyan için. Ancak o hezeyan, bizim içimizde yaşanır. Dediklerim ilk bakışta tutarsız gelebilir ama bu şiiri okursanız ne demek istediğimi anlarsınız. Sitare, söylentilere göre şairin eşine bir gece yarısı yazıp da terler içinde okuduğu ve ikisini de ağlatan bir şiirdir. Okuyanı bile 'o' olmak isteğiyle ya da bunu yazabilecek ruhun kendi ruhuna çarpması ihtiyacıyla yakıp kavururken, bu şiirin hitap ettiği insan olduğunuzu düşünün veya öyle zamansız ve öteden gelen hisler taşıyorsunuz ki şiirinize bile yansıtabiliyorsunuz. Siz de ağlamaz mıydınız? (Zen-i Ruz)

Suskunluk iyi gelir kimi zaman ruha, ta ki o suskunluğa nidâ olan şiirler olduğu vakit .Gözlerim parçalı bulutlu nedense hep bu şiir kitabını okurken ama bir damla yaş gözükmüyor etrafta. Telâşları kalmayanlar ülkesidir. Kalbi hüzünlerle bekleyişlerde olanların mekanıdır. Sıtareye bakıp hayal kuranların şiiridir sitare. Şiirde geçen Züheyr'in Süad'ı esasında Kab bin Züheyr'in Efendimiz(s.a.v.) için süzülen Banat Su'at olarak geçen Efendimizin(s.a.v.) bürde(hırka)-i şerifini hediyesi sonrası Kaside-i Bürde olarak isimlendiren aziz şiirdir. Detaylar için 'Herkes İçin Siyer' 27. Bölüme ve Dursun Ali Erzincanlı'nın seslendirdiği Kaside-i Bürde şiirine bakılabilir. Bugün İskender Pala’nın OD kitabını okurken şunu fark ettim, Yunus Emre eşine SİTARE demiş. Gerçek adı ise Elif’miş. Sitare ikisinin arasındaki adı olmuş, Elif deyince baba evini hatırlıyormuş.Elif diyorum Sitare, sineme Elif çekiyorum. Hemen şiirin bu kısmını hatırladım. Belki Yunus Emre de sinesine Elif çekmişti...Ah minel aşkı ve halatihi... Ah minel aşk-ı ve hâlâtihi Çok eski bir gerçektir bu, biliyorum.. Daha kaç sene kaç dem geçmez de okuruz, bilinmez. Tevâfuklar mı efendim, biz insanları ince düşünmeye iten.. ince düşünmemiz midir bizi O’na âşık eden..Her gün bıkmadan usanmadan okuyorum,istemsizce gözlerim doluyor,çok değişik duygular yaşıyorum bu şiiri okudukça. "Ben kaç kez iliklerime kadar ıslandım.. " Şu cümlenin yalınlığını hissedip daha sonra beni ne denli anlattığını fark ediyorum.. Önceleri sevmek mi sevilmek mi sorusuna hep sevilmek derdim. Belki de sevilmeye değer olmaktı isteğim. bana göre sevgi çok değerliydi herkes sevilmeye değer değildi ve bende bu grubun içindeydim. Sevilmek için çabalayan, kendini hırpalayan biriydim. Değerli olmak için yaptığım çaba değersizleştirmişti beni daha fazla. Sonra fark ettim ki sevgi gerçekten bir emekti sevilmek için değil sevmek için çabalamayı öğrenmeli bir insan. Sen gerçekten seversen - ki bu bir insan olmak zorunda değil - doğayı, ağacı, kuşu, çocuğu, hayatı, KENDİNİ sevmeyi öğrenirsen sevilmek için çabalamadığını fark ediyorsun... Sevmek için emek harcayan, gerçekten sevmeyi bilen kişi seviliyormuş. Sevilmek için çabalayan değil gerçekten sevgiye emek veren kişi seviliyormuş bu hayatta... Sevin kendinizi. Emek verin sevgiye. Besleyin, büyütün, pamuklara sarın sevgiyi, gözünüzden sakının. Çünkü sevgi kocaman bir duygudur. Bütün kalbi kaplar. Öfkenin, acının, şiddetin içeri girmesine izin vermez. Tek başına dimdik durur ayakta. Dimdik durdurur ayakta... :) eyvallah.. elhamdulillah ya Rabb.. şairler için.. alimler için.. deliler için.. elhamdulillah ya Rabb.. şarkılar için.. şiirler için.. şiirler için.. şiirler için.. şiiri sevenler için.. elhamdulillah.. Nerden çıktın karşıma böyle Sitâre Efsaneler dökülüyor gülüşlerinde Sitare sen ne bir kadın ne bir erkek ne de yıldızsın.. sen mesafelerle körelmiş aşkın sitem adısın ... nerden çıktın öyle karşıma sitare ... O kadar şiir varken her gün kendimi bu şiirin içinde kaybediyorum... Gözlerin mi daha sıcak gülüyor, yoksa dudakların mi,? anlayamıyorum.. Güçlü ol ey kalbim,güçlü ol daha çok işimiz var diyorum. Her dize sanki ilmek ilmek yüreğime işleniyor. Bu coğrafyada uzun bir süre bu şiirden daha güzel bir şiir yazilmayacak SİTARE... (Gamze)

Sitare PDF indirme linki var mı?

Dilaver Cebeci - Sitare kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Sitare PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Dilaver Cebeci Kimdir?

Dr. Dilaver Cebeci, (d. 1943, Kelkit/Gümüşhane - ö.29 Mayıs 2008). Şair, Yazar, Akademisyen. 1970 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'ni bitirdi. Aydın'da öğretmenlik ve Halk Eğitimi Başkanlığı, İstanbul Ortaköy Eğitim Enstitüsü'nde öğretim görevliliği, Diyanet işleri Başkanlığı'nda neşriyat uzmanlığı, Üsküdar Kız Lisesi'nde öğretmenlik yaptı. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde İktisat Tarihi yüksek lisansı ve sosyoloji doktorası yapan Cebeci, Marmara Üniversitesi'nde öğretim üyesi olarak çalıştı. Özellikle bestelenen Türkiyem şiiriyle adını geniş kitlelere duyuran Cebeci, İstanbul'un Fethinin 555. yıldönümü gününde 29 Mayıs 2008 tarihinde vefat etti. İlk şiiri 1965 yılında Defne dergisinde çıktı. Şiirleri, hikayeleri, mensureleri ve mizah yazılan Devlet, Töre, Bozkurt, Türk Edebiyatı, Türk Yurdu, Güney Su, Ortadoğu, Hergün, Yeni Düşünce, Ayrıntılı Haber, Türkiye dergi ve gazetelerinde yayınlandı. Dilaver Cebeci, milli ve tarihi motiflerle bezeli lirik şiirleriyle tanınır. Edebiyatımıza "Seyyah-ı Fakir Evliya Çelebi" mizahi tipini kazandırdı. Seyyah-ı Fakir Evliya Çelebi imzasıyla yazdığı yazılarında Türk sosyal hayatına bir 16. yüzyıl Osmanlı vatandaşı gibi bakarak, bu hayatın Türk kültürüne yabana yönlerini latif bir üslupla hicvetti. Edebiyatımızda uzun ve hikayemsi mensure türünü denedi ve bu denemelerinde milli romantizmi vermeye çalıştı. 2008 yılında kalp krizinden vefat eden şair İstanbul/Çengelköy mezarlığına defnedilmiştir.

Dilaver Cebeci Kitapları - Eserleri

  • Türkiyem
  • Mavi Türkü
  • Türk'e Dair
  • Sitare
  • Farklı Yönleriyle Türkler
  • Dilaver Cebeci / Bütün Şiirleri
  • Büyü
  • Divan Şiirinde Kadın
  • Kur'ân'dan Gerçekler
  • Men Kazanga Baramen
  • Tanzimat ve Türk Ailesi
  • Hun Aşkı
  • Evliya Çelebi ve 17. Yüzyıl Osmanlı Toplumu
  • Devranname
  • Seyranname

Dilaver Cebeci Alıntıları - Sözleri

  • "...Ben ne yağmurlar gördüm Sitare Ben kaç kez iliklerime kadar ıslandım Bilmiyorum sen kaç yaşındaydın Ben göğü hep bir kurşun gibi ağır O şehirde sırılsıklam gezerdim ... Ve kim bilir kaç zamandan beridir kalbimi öğütlüyorum. Durup durup ıssız yerlerde “güçlü ol ey kalbim, güçlü ol Daha çok işimiz var” diyorum." (Sitare)
  • "Hazindi Kazan"dı kâfir aldı diyorlar. Ben nasıl dayanayım.. (Men Kazanga Baramen)
  • Bırakın dört yönden şaha kalksın yalnızlık. Yeter ki siz unutmayın Gümüş kabzalara sinmiş çağları Ve emin siperlerin arkasında Hırsla soluyan tuğları... (Türkiyem)
  • Ölüm el çekmez faniden, Bakarsın gelir aniden. Ölürüz... Fakat yeniden Can bulmuşluğumuz vardır! (Büyü)
  • Sevmek bir içli şiir okumak değil mi? (Türkiyem)
  • Önemli olan kadın ve erkeklerimizin, vatan aşkı, vatan sevgisi ve Türklük davasını yanyana ve yiğitçe yaşamalarıdır. (Farklı Yönleriyle Türkler)
  • “ Neş’e-i şevk ile âyâtına tapmak dilerim Anla var hâlikıma gayrı ne yapmak dilerim.” (Kur'ân'dan Gerçekler)
  • M. Emin Yurdakul, "Şairleri haykırmayan bir millet, sevenleri toprak olmuş öksüz bir çocuk gibidir." Diyerek, şiirin bir milletin morali için ne derece önemli olduğunu anlatmak istiyor. (Divan Şiirinde Kadın)
  • Nedir dünyaya gelmekten garaz, gitmek midir ancak? Velev bir anlamak hırsıyla olsun yok mu uğraşmak? (Kur'ân'dan Gerçekler)
  • Millet oldu kılıcıma tapanlar, Pek çoğaldı velînîmet tepenler. Yüzyıllar boyunca etek öpenler, Fırsat bulup halli oldu yazıyom. (Hun Aşkı)
  • "Cırlıy cırlıy ölürmen men ülgende de " Şiir söyleye söyleye ölürüm ben vâdem yetince de Abdullah Tukay (Men Kazanga Baramen)
  • Çeşitli dini kaynaklardan anlaşıldığına göre; Hz.Muhammed bir gece Mekke'deki evinden Cibril vasıtası ile alınmış, bir "Burak"a bindirilerek Kudüs'e götürülmüş, oradan da semâya urûç ettirilmiştir. Bu yolculuk sırasında Hz. Peygamber, Hz. Musa'nın İlâhî vahye nail olduğu Sina dağına, Hz. Isa'nın doğduğu yere uğramıştır. Daha sonra Kudüs'te, Süleyman Mabedi'nin üzerinde namaz kılmış ve Hz. Ibrahim, Hz. Isa, Hz. Musa ona cemaat olmuştur. Bundan sonra da Ya'kub kayasına basarak gökyüzüne yükselmiştir. (Kur'ân'dan Gerçekler)
  • Korku denen elle tutulmaz, gözle görülmez duyguyu herkes görsün diye cisimleştirdik. Ya işte Çin Seddi korku demektir.. (Büyü)
  • Kınık, Afşar, Yörük... Bu temelde yoktur çürük! Bu yürek attıkça Türk Türk Ün salmışlığımız vardır! (Büyü)
  • "Bir kadının başı daima ismet ve insaniyet ipliklerinden örülmüş bir perde altında olsun" (Türk'e Dair)
  • Savaş esnasında atın kuyruğunun bağlanması da Türklere özgüdür. Günümüzde hanımların saçlarını arkadan bağlayıp atkuyruğu demelerinin asıl sebebi budur. (Farklı Yönleriyle Türkler)
  • Destanlarımızda çok önemli bir motif olarak yer alan, hürriyetin, cesaretin, soğukkanlılığın, dayanışmanın sembolü "Bozkurt" keşke ideolojiler üstü bir milli sembol şeklinde bütün Türk aleminde yer alsaydı.. (Men Kazanga Baramen)
  • Güneş kanlar içinde yavaş yavaş boğulur Karanlık kuşanır pusatlarını Titretir bozkırların başıboş atlarını Yıldızlar uzakta kehkeşanlara sığınır Ben sana... (Türkiyem)
  • Savaş dediğin söz değil! Bayrak dediğin bez değil ! Vatan için bir kez değil Bin ölmüşlüğümüz vardır! (Büyü)
  • Gitgide bir ayet gibi derinleştiler Yüzlerdeki çizgiler, göklerdeki çizgiler. Faruk Nafiz Çamlıbel (Kur'ân'dan Gerçekler)

Yorum Yaz