Sissoylu - Son İmparatorluk - Brandon Sanderson Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Sissoylu - Son İmparatorluk kimin eseri? Sissoylu - Son İmparatorluk kitabının yazarı kimdir? Sissoylu - Son İmparatorluk konusu ve anafikri nedir? Sissoylu - Son İmparatorluk kitabı ne anlatıyor? Sissoylu - Son İmparatorluk PDF indirme linki var mı? Sissoylu - Son İmparatorluk kitabının yazarı Brandon Sanderson kimdir? İşte Sissoylu - Son İmparatorluk kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Brandon Sanderson
Çevirmen: Can Sevinç
Orijinal Adı: The Final Empire, Mistborn #1
Yayın Evi: Akılçelen Kitaplar
İSBN: 9786055069445
Sayfa Sayısı: 668
Sissoylu - Son İmparatorluk Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Bir zamanlar, dünyayı kurtarmak için bir kahraman ortaya çıkmıştı. Gizemli bir kalıtıma sahip, diyarların üstüne çöken karanlığa karşı cesurca meydan okuyan bir genç adam.
Yenik düştü.
O zamandan bu yana bin yıl geçti ve dünya, Lord Hükümdar olarak bilinen ölümsüz imparator tarafından yönetilen, kül ve sisten oluşan bir çölden başka bir şey değil. Üstelik bin yıldır bütün ayaklanmalar ağır bir hüsranla sonuçlandı.
Ancak her nasılsa umut ölmüyor. İmparatorluğun ve hatta Lord Hükümdar'ın bile sonunu getirmenin hayalini kurmaya cesaret edebilen bir umut. Planlanmakta olan yeni bir tür isyan var; tarihin en büyük soygununun etrafında inşa edilmekte olan bir isyan, dâhi bir hırsızın kurnazlığına ve beklenmedik bir kahramanın, bir sokak çocuğunun kararlılığına dayanan bir isyan.
Gecenin sahibi sisler.
Dünyanın sahibi ise Lord Hükümdar.
Sissoylu - Son İmparatorluk Alıntıları - Sözleri
- Eğer insanlar bu sözleri okurlarsa, bilsinler ki güç ağır bir yük. Onun zincirleri tarafından bağlanmamayı arzulasınlar.
- Yalnız başınaysan, kimse sana ihanet edemez.
- "Yalnız başınaysan, kimse sana ihanet edemez."
- "Eğer hep zamanında geliyorsan, bu yapacak daha iyi bir şeylerin olmadığına işaret eder."
Sissoylu - Son İmparatorluk İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Kitap daha ilk sayfasında son derece karışık ve anlamsız bir şekilde başlıyor. Okudukça anlamsızlıklar artıyor ve kafada sadece soru işaretleri oluşuyor, tamam fantastik edebiyat türlerinde bu durum genelde olan bir durumdur ama Sissoylu’da ise fazlası ile bu durum mevcut. Sanki bu sayfalarda çeviri de ekstra bir şekilde kötü geldi gibi. 30 sayfa kadar bu şekilde okuduktan sonra kitap içinde küçük basit bir olay oluyor ve çeviri birden akmaya başlıyor ve kitap da inanılmaz bir tempo kazanıyor, oluşan soru işaretleri oluşan tempo içinde cevaplanıyor, yeni, yeni ama çok kaliteli başka soru işaretleri oluşmaya başlıyor ama bu soru işaretleri kitabın başındaki gibi okura anlamsız gelen soru işaretlerinden değil aksine anlamlı ve merak seviyesini zirvede tutan cinslerdendi, tamam her şey rayına oturdu kitap beni içine aldı derken kitap birden tekrardan yavaşlıyor hatta artık o kadar yavaşlıyor ki, Vin sadece arka arkaya asillerin düzenlediği o balodan çıkıp başka baloya gidiyor ve sadece balolara hazırlanıyor balolar hakkında nezaket derslerine giriyor. Bu sayfaları okurken maalesef çok sıkıldım hatta içimdeki bir duygu kitabı yarım bırakmamı da söyledi ama 100 sayfa kadar daha ilerledikten sonra kitabı iyi ki de yarım bırakmadığıma sevindim. Okudukça kitap daha çok kendine geldi ve güzel bir final ile de ilk bölümü sonlandı. Kitap içindeki karakterler çok güzel, hayran olunası hatta taklit edilesiler, yaşanılan dünya da bir o kadar hayranlık duyulası ve taklit edilesi ve kesinlikle de orijinal. Gökten yağmur gibi kül yağdığını düşünün, geceleri etrafa sislerin hâkim olduğunu düşünün, geceleri sislerin içinde sadece ölümün olduğunu düşünün ve o sislerin içinde de insan veya hayvan cesetlerinden beslenen ve beslendikleri leşlerden şekillenen “sishortlakları” olduğunu düşünün ve yeterince orijinal bir fikir olduğuna hemfikir olacağız. Ama içinde bu kadar güzel karakterler olmasına rağmen, bu kadar güzel, ilgi uyandıran bir evren bir şehir olmasına rağmen kitap betimleme konusunda çok zayıftı daha doğrusu hiç yoktu. Ne Venture Kalesi’ni hayalimde canlandırmama izin verdi, ne Kredik Shaw’ın nasıl bir şey olduğunu canlandırabildim, ne Vin’in fiziksel güzelliğini, ne de Kelsier’in veya diğerlerinin fazlası ile giyimlerini ve fiziksel görünüşlerini zihnimde oluşturabildim. Bana göre fantastik bir roman için bunların olmaması çok büyük bir eksiklik, bu serinin yarısı uzunluğunda olan Yüzüklerin Efendisi’nde ise içinde olan o kadar olayın, kurgunun yanında hem kişilerin fiziksel özellikleri, giyim şekilleri aklımıza kazınırken hem de her bir yerin adı, görüntüsü fazlası ile zihnimizde rahatlıkla canlanabiliyor, Yüzüklerin Efendisi’nde harita bile kolaylıkla insanın zihninde yer edebiliyor. Zaman Çarkı serisine başlamadan önce sanırım Yüzüklerin Efendisi gibi bir seriye içimde oluşan özlemi giderecek bir seri buldum demiştim ama Zaman Çarkı çok güzel olmasına rağmen yanına dahi yaklaşamayacak bir seri olduğunu anlamıştım, sonra aynı şeyleri Sissoylu için de dedim ama sonradan Sissoylu’nun da aynı şekilde her ne kadar çok güzel olsa da yanına bile yaklaşamayacak bir seri olduğuna karar verdim ama artık şunu çok iyi biliyorum ki hiçbir seri Yüzüklerin Efendisi olamaz hiçbir seri onun yanına dahi yanaşamaz. Dediğim kısımların eksikliğine rağmen, okuduğum her bir fantastik romana göre içinde olmayan bir fazlalık vardı, Brandon Sandersson evrenlerinde en çok duyduğum bir beğeni unsuru ise her bir kitabına, serisine göre içindeki büyülerin orijinalliği ve anlatış şekliydi. Allomanserler kesinlikle çok orijinal, bununla beraber ustaca bir şekilde büyülerin o kadar güzel tarifi yapılıyor ki okurken insanın içinden gerçekliğini sorgulamak bile gerekmiyor hatta geçtiğimiz gün koşarken bile bana güç versin diye içimden lehim yakma isteği duydum. Büyüler yani kitap içindeki allomansilerin anlatım şekilleri ise fizik dersi niteliğinde, “itme” ve “çekme” kavramları momentuma uygun bir şekilde anlatılıyor, metallerin ağırlıklarına göre, yoğunluklarına göre itme ve çekme ile ilgili yöntemlerinin anlatılması akılda en ufak bir soru işareti bırakmıyor ve etrafınızdaki metallere daha farklı şekilde bakıyorsunuz. Oluşturulan evrenin bir başka güzel tarafı da oluşturulan evrenin ve şehrin yönetim şekli. Tolken’in oluşturduğu o mükemmel dünyadaki gibi beyaz ile siyahın, iyi ile kötünün destansı mücadelesi yok aksine yaşadığımız dünyaya daha benzer bir evren var hatta şüphesiz dünya tarihinden olan olgular ile benzerlikler göstererek. Yazarın kendine özgü kurgusu ile baskın olan teokrasi yönetimi olması serinin güzelliğini arttırmış, bu yönetim şekli içinde proleteryadan bir tık belki de daha fazla tık olarak ileride olan skaa sınıfının yaşadıklarına ortak olmak, Kelsier ile onlara yardımcı olmak, asiller ve skaalar arasında ayrımcılığı okumak serinin ana konusunu oluşturuyor. İçinde beğenmediğim, sevmediğim birkaç unsur olmasına rağmen kitabın kapağını kapatır kapatmaz Vin’i, Kelsier’i özellikle de Sazed’i özlediğimi fark ettim. Fantastik seven herkesin okumasını istediğim, fantastik edebiyata polisiye gibi üvey evlat gözüyle bakanların da okuyup en azından giriş yapmayı deneyebileceklerini düşündüğüm bir seri. (mithrandir21 / Uğur)
Spoiler içerir!!! Seri o kadar güzel ki ne söylesem az kalacak gibi geliyor. Seri boyunca gökyüzünde yağan Kül ve devamlı gece ortaya çıkan sisleri görüyoruz. Bir an için bizim dünyamız da böyle olsa nasıl olurdu diye düşündüm . Konuya gelirsek Siskanlar ve Sissoylular derken kesin ağır bil ile anlatılır ve anlamam uzun sürer diye düşünmüştüm ama hiç öyle olmadı. Yazar çok akıcı ve kolay bir dille Siskanlar'ın ve Sissoylular'ın ne olduğunu Allomansi güçlerini nasıl kullandıklarını öğreniyoz. Favorim demir ve çelik ile itme ve çekme olayı sanırım bu sayede uçmasan da belli yerlere sıçrama yapabiliyorsun. Ya da başka insanlar'ın üstündeki metaller sayesinde kendini savunma olayı gerçekten çok güzel . Olayların geçti Luthadel 'de İmparatorun ülkeyi kötü yönettiğini ama özellikle fakir olan kesim Skaa' yı ezmesi çok basit nedenlerden öldürmesi ve zengin kısmın da sessiz kaldığınız görüyoruz çıkarları karşılığında. Bizim çetenin de isyan başlatarak imparatoru tahtından indirmek istemesini görüyoruz. bütün üyeleri sevdim genel olarak tabi favorim Vin ve Kelsier abi oluyor ikisi de Sissoylu bu ara da. Onların mücadelesini imparatoru öldürmek için yapmaya çalıştıklarını görüyoruz. Sonu baya güzel bitti serinin. Kalın bir kitap oldu için sıkılırım diye düşündüm ama hiç sıkılmadım çok begendim bir seri oldu... (Haticee)
Bir zamanlar, dünyayı kurtarmak için bir kahraman ortaya çıkmıştı. Gizemli bir kalıtıma sahip, diyarların üstüne çöken karanlığa karşı cesurca meydan okuyan bir genç adam. Yenik düştü. O zamandan bu yana bin yıl geçti ve dünya, Lord Hükümdar olarak bilinen ölümsüz imparator tarafından yönetilen, kül ve sisten oluşan bir çölden başka bir şey değil. Üstelik bin yıldır bütün ayaklanmalar ağır bir hüsranla sonuçlandı. Ancak her nasılsa umut ölmüyor. İmparatorluğun ve hatta Lord Hükümdar'ın bile sonunu getirmenin hayalini kurmaya cesaret edebilen bir umut. Planlanmakta olan yeni bir tür isyan var; tarihin en büyük soygununun etrafında inşa edilmekte olan bir isyan, dâhi bir hırsızın kurnazlığına ve beklenmedik bir kahramanın, bir sokak çocuğunun kararlılığına dayanan bir isyan. Gecenin sahibi sisler. Dünyanın sahibi ise Lord Hükümdar. "Ben senin ne kadar çok uğraşırsan uğraş, öldürmeyi asla başaramadığın şeyim. Ben umudum." Sissoylu serisi Brandon Sanderson'dan okuduğum ve henüz devamını getiremediğim Steelheart'dan sonraki ilk kitabım. Orada yazarın kalemini çok beğenmiş ve öncelikle bu seriyi okumak için sürekli okuma listeme eklemiştim.2021'in bu sıcak temmuz günleri doğru zamanmış demek ki. Okul zamanındaki o telaşe içinde başlamadığım için mutluyum. Şimdi kitaba, evrene, karakterlere (özellikle Kelsiier beyefendi) daha yakın hissediyorum ve bir yerde kendimi kurgunun içinde gezerken bulabiliyorum. Kitabımız tam anlamıyla bir isyan sürecini işliyor. Bu isyan sürecinin ortaya çıkış sürecini, gelişimini, beklenmedik olayların etkisini ve yeni planlar bulma sürecini Kelsier ve müthiş ekibinin gözünden okuyor, bir yandan da Allomansi hakkında bilgi sahibi oluyoruz. Skaa grupların toplumdaki yeri, asillerin Lord Hükümdar için bulunduğu konumu, obligatör ve Sorgucu'ların bu işlemeyen çarktaki kilit noktasını okurken bir yandan da Sissoylu'ların önemini anlatıyor yazar bize. Tüm bu açılardan bile tam bir giriş kitabıydı Son İmparatorluk. Ayrıca yazar tüm bu Allomansi kavramlarını o kadar güzel açıklıyor ki siz daha farkına bile varmadan, lehim ve kalay yakma gibi cümlelere adapte oluyor ve sanki koca bir ekranda karakterleri izliyor ya da bilgisayar oyununda onlara yön veriyormuş gibi hissediyorsunuz. Daha fazla anlatmak istemiyorum, bu büyülü dünyaya girip tüm bu kavramları karakterlerle beraber keşfedin. Kitabı okurken Kelsier gibi, Sazed ve Marsh gibi, hatta bazen Elend ve Vin gibi bazı karakterlere çokça bağlanmamdan ve kurgunun hiç durmayan yapısından olacak elimden bırakmak istemedim. Bir bölümü bitirdiğimde bir sonraki bölümde ne olacağını merak ederek elim tekrar kitaba uzanırken buldum kendimi. Böyle olunca hiç de istemeyeceğim kadar kısa bir sürede bitirdim ve keşke maraton için iki ve üçüncü kitapları da elimde olsaymış dedim. İşte bahsettiğim Sanderson etkisi tam olarak bu. Hatırlıyorum tam bu akıcılık hasebiyle Steelheart'ı da elimden bırakamamıştım. Kitapta en sevdiğim noktalardan biri de sonlara doğru iyice anlam kazanan giriş yazıları oldu. Her bölümün başında gizemi doruk noktasına çıkaran minik paragraflar halinde bir takım yazılar vardı ve siz bu yazıları okuduktan sonra bölme başlıyordunuz. Sanırım kitapta post itlediğim yerlerin yarısından çoğunu bu yazılar oluşturuyor. Özellikle Kral Katili Güncesinden ve bir türlü devam ettiremediğim Centilmen Piç serisinden sonra tam da böyle bir epik fantastik seriye başlamaya ihtiyacım varmış. Kvothe ve Lamora'dan sonra Kelsier ,Hathsin Firarisi de kalbimde bir yer edindi diyebiliriz. Serinin devam kitaplarını merak ediyorum, fazla ara vermeden okumaya devam edeceğim. Kitaptaki her şeyden bahsetmek istediğim ama muhtemelen hiçbir şeyden tam olarak bahsedemediğim bir yorum oldu, eh umarım bu yorum sizde biraz olsun merak uyandırmıştır. Bir sonraki yoruma kadar kitaplarla kalın. (Aleyna)
Sissoylu - Son İmparatorluk PDF indirme linki var mı?
Brandon Sanderson - Sissoylu - Son İmparatorluk kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Sissoylu - Son İmparatorluk PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Brandon Sanderson Kimdir?
1975’te, Lincoln, Nebraska’da doğdu. Biyokimya bölümünde bir dönem okuduktan sonra kendine geldi ve asıl eğiliminin yazarlık alanında olduğunu fark etti. İngilizce bölümüne geçti ve Brigham Young Üniversitesi’nden mezun oldu, sonra okuluna geri dönerek yaratıcı yazarlık konusunda yüksek lisans yaptı. O zamandan bu yana hem yetişkinler hem de genç okuyucular için kitaplar yazmıştır. Bunların arasında Mistborn üçlemesi, Warbreaker ve Alcatraz dizisi bulunmaktadır. Karısı ve çocukları ile birlikte Utah’da yaşamaktadır, sık sık Magic: The Gathering oynamaktadır, düzenli olarak peynirli makarna yemektedir ve zaman zaman da BYU’da yazarlık öğretmektedir.
Brandon Sanderson Kitapları - Eserleri
- Sissoylu - Son İmparatorluk
- Sissoylu - Kuşatma
- Elantris
- Lejyon
- Sissoylu - Çağların Kahramanı
- Kralların Yolu
- Steelheart
- Parlayan Sözler
- Lejyon 2 - Kayıp Cesedin Peşinde
- Steelheart / Firefight
- Savaşkıran
- Lejyon
- Sissoylu - Kanun Alaşımı
- Calamity
- Alcatraz Kötü Kütüphanecilere Karşı
- Oathbringer
- Ritmatist
- İsimsiz'in Çocukları
- Sissoylu - Benliğin Gölgeleri
- Sissoylu - Matem Bantları
- Alcatraz Kötü Kütüphanecilere Karşı 2-Katibin Kemikleri
- Beyaz Kum
- Kristalya Şövalyeleri
- Kırık Mercek
- Kara Yetenek
- Skyward
- Kralların Yolu 1. Cilt
- Arcanum Unbounded
- Kralların Yolu 2. Cilt
- Edgedancer: From the Stormlight Archive
- Rhythm of War
- Dawnshard
- The Emperor's Soul
- Words of Radiance
- Oathbringer - 1. Cilt
- Shadows for Silence in the Forests of Hell
- Brandon Sanderson's White Sand Volume 2
- Starsight
- Sissoylu 6 - Matem Bantları
- Oathbringer - 2. Cilt
- Warbreaker
- The Eleventh Metal
- The Original
- Snapshot
- Perfect State
- The Way of Kings Prime
- Sixth of the Dusk
- Cytonic
- Mistborn Trilogy Boxed
Brandon Sanderson Alıntıları - Sözleri
- Teskinde gerçek ustalık doğal duyguların teşvik edilmesiydi, diğer doğru duyguları dikkatli biçimde daha az güçlü hale getirerek yapılırdı. İnsanlar duygulardan örülmüş bir halıydı; çoğu zaman "hissettiklerini" sandıkları şeyler, sadece o anda hangi duyguların baskın olduğuyla ilgiliydi. (Sissoylu - Kuşatma)
- "What is it you think I am?" Shallan whispered, meeting the older woman's eyes, finally asking the question that she hadn't dared. "Right now, you are but a promise," Jasnah said. "A chrysalis with the potential for grandeur inside. When once humans and spren bonded, the results were women who danced in the skies and men who could destroy the stones with a touch." (Words of Radiance)
- "Mutluluk geçer. Çoğu zaman kısadır; bu yüzden de onu arzulamakla, onun tadını çıkardığımızdan daha fazla zaman harcarız." (Kralların Yolu 1. Cilt)
- Kumaşta rengin, duvarlarda tabloların, güzel müziğin de şart olmadığını, ancak insanoğlunun hayatta kalma ihtiyacından fazlası olduğunu söylerdi. (Ritmatist)
- Başarmak mı istiyorsun? diye düşündü. Etrafında olan bitenlerin kontrolünü ele almak, oradan oraya sürüklenmemek mi istiyorsun? O zaman başarısızlıkla baş etmeyi de öğrenmek zorundasın. (Savaşkıran)
- It's good to have someone at your side who disagrees with you, Duchess. It makes you work harder to be sure you are right... and to question when you are wrong. (Beyaz Kum)
- Bu kadar ferah bir yerde, bir hücreye kapatıldığı zaman olduğundan daha gergin ve sıkışmış hissedebilmesi amma garip. (Sissoylu - Kanun Alaşımı)
- Yalnız başınaysan, kimse sana ihanet edemez. (Sissoylu - Son İmparatorluk)
- "Acıma güçlü bir araç olabilir. Ne zaman başka birine bir şeyler hissettirebilirsen, onların üzerinde güç sahibi olmuşsun demektir." (Arcanum Unbounded)
- Neler olacağından çok fazla korkarsan, asla harekete geçemezsin. (Steelheart)
- Ne olmuş? diye tekrar ettim. Evet, sadece kafamın içindeydi. Ama acı denen şey de sadece kafamın içinde değil mi? Sevgi de sadece kafamın içinde değil mi? Hayatta önemli olan ne varsa, hepsi de tartıya vurulamayan şeyler! Hepsi de beynimizin uydurduğu şeyler! Uydurulmuş olmak onları önemsiz yapmıyor. (Lejyon)
- Yeterince dikkatli bakarsan her zaman başka bir bakış açısı vardır. (Sissoylu - Matem Bantları)
- Time. It was a sadistic master. It made adults of children — then gleefully, relentlessly, stole away everything it had given. (Rhythm of War)
- Nothing to do. No, he thought. You can’t pretend you have nothing to do because you’re scared. Find a new purpose. (Rhythm of War)
- "Guc yoldan cikarir; mutlak guc ise mutlak bir yoldan cikistir." (Steelheart)
- Ruhunuza mâl olacak kitaplar mı okursunuz? (Alcatraz Kötü Kütüphanecilere Karşı 2-Katibin Kemikleri)
- "Efendim," dedi Darriance, Wayne'in paltosunu katlarken. "Ranette Hanım'dan sizin için yeni ekipmanlar geldi. Onları test etmek isteyip istemeyeceğinizi soruyor." "Hay Harabet!" dedi Wayne. "Onu kaçırdım mı? Benim için ne bıraktı?" "Size tokat atmamı söyledi," diye itiraf etti Darriance. "Onun da gönlü var. Gördün mü, Wax, onun da gönlü var!" (Sissoylu - Benliğin Gölgeleri)
- "Farklı olmanın zor tarafı, insanların seni kim olduğunla değil, ne olduğunla tanımlamaya başlamasıdır." (Alcatraz Kötü Kütüphanecilere Karşı 2-Katibin Kemikleri)
- Güneşin doğuşunun güzel olmak için güzel olmaya ihtiyacı yoktu (Calamity)
- "Ölüm bütün insanların sonu!" diye kükredi Dalinar. "Bir kere göçtükten sonra, onun ölçütü ne? Biriktirip üstünde didişmeleri için mirasçılarına bıraktığın zenginlik mi? Sadece onu öldürenlere aktarılmak üzere toplamış olduğun şan mı? Tesadüf eseri sahip olmuş olduğun yüce konumlar mı? Hayır. Biz burada savaşıyoruz çünkü biz anlıyoruz. Sonlar aynı. İnsanları birbirinden ayıran yollar. Biz o sonun tadına baktığımız zaman, bunu başlarımız dik, gözlerimiz de güneşe bakarak yapacağız." (Kralların Yolu 2. Cilt)