Sırtlan Payı - Attila İlhan Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Sırtlan Payı kimin eseri? Sırtlan Payı kitabının yazarı kimdir? Sırtlan Payı konusu ve anafikri nedir? Sırtlan Payı kitabı ne anlatıyor? Sırtlan Payı PDF indirme linki var mı? Sırtlan Payı kitabının yazarı Attila İlhan kimdir? İşte Sırtlan Payı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Attila İlhan
Yayın Evi: Türkiye İş Bankası Yayınları
İSBN: 9789754585278
Sayfa Sayısı: 502
Sırtlan Payı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Attila İlhan, "Aynanın İçindekiler" dizisinin ikinci romanı olan Sırtlan Payı'ndan, bir yandan 27 Mayıs darbesini izleyen siyasal panoramayı çiziyor, bir yandan da Balkan ve Birinci Dünya savaşları ile Kurtuluş Savaşı'ndan kesitler veriyor...
1960 Temmuzu'nda bir gece evinde enfarktüs geçiren emekli albay Ferid Bey, bu kriz gecesinden sonra, İmparatorluğun ve Milli Mücadele, Mütareke yıllarıyla yakın tarihimizin hesaplaşmasını yapar. Miralaya bakan kardiyolog Dr. Sevim Mertoğlu; Sevim'in yoksul ezik çocukluğundan gelme hınçlarını gizli tutkusuyla ödeyen eczacı İhsan; Miralay Ferid'in nazlı eşi Ruhsar; Miralayn kız kardeşi, erkek tabiatlı Hayrun; Hayrun Hanım'ın kızı ve Miralay dayısının sevgilisi Suat; Milli Mücadele yıllarında Miralay gibi Teşkilat-ı Mahsusa'dan doktor Hayrullah; II. Abdülhamid'in "sabık Paris sefiri"nin kızı Gülistan Satvet... şaşırtıcı ve tipik hayatlarıyla, romanın gerilimini artıran kişilerdir.
Sırtlan Payı Alıntıları - Sözleri
- Oysa, yüreğinde patlayan yanardağı bir bilseler!
- İçi kıyılıyor hep: anlaşılmaz bir yerinde, önemli bir damar çatlamış, gizli gizli kanıyor.
- Düzeni hep bir taraftan kurarken, öbür taraftan bozuyoruz, neden?
- Piyasada artık gelmeyeceği tahmin edilen malların fiyatları devamlı yükselmektedir.
- Olmak istediğini olamıyor, olduğunu olmak istemiyor!
- ... yaşıyordu ama, yabancılaşarak!
- ... ihtiyarlık bir rezillikse, hastalık üç misli ! Hele ihtiyarlıkta yatağa düşmek...
- ...kafam arı kovanı gibi uğulduyor.
- Yahu bu ihtiyarlık ne rezilliktir !?
- --....teoriyle pratiği dengeli ve rabıtalı bir şekilde yürütmek diye bir şey varsa. son yetmiş beş yılda Türklerin yapamadığı budur. Ya teorisi olmayan aksiyonlar yapılmış ya da aksiyonu olmayan teorilerin girdabında boğulmuşuz.
- Kimse kimsenin gözünün yaşına bakmıyor.
- Nerdedir is, yanmış kuru üzüm ve tütün kokan ‘düşmandan kurtarılmış' İzmir'inde, kordonboyundan denizi seyreden, muzaffer ve genç miralay? Bütün bunlar, nerdeler? Ne oldular?”
- ... için için eriyip tükeniyorum.
- İçi kıyılıyor hep: anlaşılmaz bir yerinde, önemli bir damar çatlamış, gizli gizli kanıyor.
Sırtlan Payı İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Attila İlhan'ın 'Aynanın İçindekiler' adındaki 1909-1960 arasındaki yılları anlatan yedi kitaplık serisinin ikinci kitabı. Kitaplar yazılış sırasına göre şöyle: - Bıçağın Ucu - Sırtlan Payı - Yaraya Tuz Basmak - Dersaadette Sabah Ezanları - O Karanlıkta Biz - Allah'ın Süngüleri: Reis Paşa - Gazi Paşa Kitabın ana karakteri Miralay Ferid 1.Dünya Savaşı sırasında doğu cephesi hariç her cephede savaşmış bir yiğit asker. 27 Mayıs ihtilalinin hemen ertesinde kalp krizi geçirir ve nekahat için çabalarken, kitap kah 1.Dünya Savaşı yıllarında Miralay'ın ve ülkenin yaşadıklarını anlatırken kah da 1960 ihtilali sonrasına döner. Bir taraftan tarihi olayları işler ama bir taraftan da hem eski dönemde hem de yeni dönemdeki bir çok karakterin yaşantısı üzerinde durur. Aşk ilişkileri, sıradışı cinsellikler, psikolojik çözümlemelerle çok renkli ve sürükleyici bir eser. 27 sene önce serinin dördüncü kitabı Dersaadet'te Sabah Ezanları'nı okumuştum. O da çok güzeldi. Kronolojik bir sıra takip etmeyen ancak her kitapta bazı ortak karakterlerin yer aldığı bir seri. Yıllar önce okuduğum da dahil olmak üzere hepsini okumaya karar verdim. Alışık olmayanlar için dili biraz ağır gelebilir ama arada kelimeler için sözlüğe bakmak dağarcığı artırır. Tavsiye ederim. BUNDAN SONRASI HATIRLAMA İÇİN NOTLAR/SPOILER Miralay Ferid : Eski, vatansever subay, 1. Dünya Savaşı sırasında çeşitli cephelerde savaşmış, 1960 sonrası Emirgan'da oturuyor. Kalp krizi geçirdi ve iyileşme çabası içinde geçmiş ve şimdi arasında gidip geliyor. Ruhsar Hanım: Miralay'ın karısı, Miralay'ın asker arkadaşı ölünce evleniyorlar. Hayrunisa: Miralay'ın kardeşi. İki koca eskittikten sonra cinsel tercihlerini değiştirerek bir rus kadınla yaşıyor. Başarılı bir iş insanı ama 27 Mayıs ihtilali olumsuz etkiliyor işlerini bir miktar. Suat: Hayrunisa'nın kızı. Annesine yaşantısından dolayı kızgındı ama sonra sonra ona karşı ısınıyor. Evli, Galata'da yaşıyor. Annesi ona bir yalı alıyor. Dr.Sevim: Kardiyolog, uzun boylu çok güzel bir kadın haşin, sadist bir cinsellik anlayışı var. Oğlu yaşında Akın ile beraber. Akın gerçi kaçıp gidiyor bir müddet sonra. Miralay'ı tedavi ediyor. Miralay'ın arkadaşı Eczacı İhsan Bey ile sadomazo ilişkisi var. Ahmet Ziya: Miralay Ferid'in dostu. Sol görüşlü. 27 Mayıs'ın aslında sol değil küresel sermayenin bir hareketi olduğunu, esasen ilerleme olarak görülen her hareketin maalesef dış kaynaklı olduğunu, içeriden halkın bir desteği olmadığını ifade ediyor. Yaraya Tuz Basmak ve Dersaadette Sabah Ezanları kitabında da geçiyor. Eczacı İhsan: Bahçesinde Miralay, Ahmet Ziya ve Papazyan uzun sohbetler ederlerdi hastalık öncesinde. Hastalık zamanında Dr Sevim ile Miralay arasında mekik dokudu. Hakkı Saffet: Hukuk profesörü, Dr.Sevim'in ikinci kocası, henüz boşanmadılar ama Dr.Sevim'in Akın ile ilişkisi onu yıktı. Sonunda Sevim'e beni bırakma da ne yaparsan yap noktasına geldi. Mazoist eğilimlerde gibi. Eczacı İhsan Beye bu yönden benziyor. Dr.Hayrullah: Geçmişte Miralay'ın vatansever arkadaşı, gizli örgütte üstü gibi. Yaraya Tuz Basmak kitabında geçiyor. Rıza Muhiddin: Dr Hayrullah Miralay'a bu adamdan faydalanabiliriz diye harp zamanı tanıştırılır. İğrenç bir adamdır. Daha sonra Miralay'a Rum Kalyopi2yi elinden aldığı için kinli. Hatta vatansever örgütleri içindeki jurnalci kişinin o olduğu ifade ediliyor. Bir dulla evlenip kadını ve çocuklarını dövüyor. O dövülen çocuk yıllar sonra Dr.Sevim olarak ortaya çıkıyor. Yüzbaşı Demir: Suat'ın arkadaşlarından. 27 Mayıs'ı gerçekleştiren subaylardan biri. Yaraya Tuz Basmak ve Bıçağın Ucu kitaplarında geçiyor. Avukat Sadık: Ailenin avukatı, Kurtlar Sofrası'nda da geçiyor. Aktör Galip: Bir zaman Suat ile Pangaltı Haylayf'ta faşizm tartışması yapıyor,, Dimitrov'un tarifine karşı. Faşist doğulabileceğini ifade edip sadizm ile ilişiklendiriyor. Bıçağın Ucu kitabında geçiyor. Matmazel Raşel: Bıçağın Ucu ve Dersaadet romanlarında geçiyor. Suat' a söylediği söz Türkler için : Ah işte siz, hep böylesiniz, ma douce, ilgisiz, kayıtsız, uzak! Belirli bir süre içinde, diyelim ki yaşanacak hayati bir an olsun, hep kaçırıyorsunuz bu anı, ya erken geliyorsunuz, ya geç, bir türlü kılı kılına denk gelemiyorsunuz. (Chilekesh)
Klasikler kütüphanemi doldurmaya çalışırken Türk edebiyatına da gereken saygıyı göstermem gerektiğini kendi edebiyatının eserlerini okumayan okur olur mu dedim attila ilhan ve kemal tahir le giriş yaptım,işte bunlar bizimkiler dedirtmeye yetti okurken sanki buralar bizim oralar bu karakterler bizim oranın insanları diyorsun.Bilmem bana böyle hissettirdi. (La commedia e finita)
Sırtlan Payı, 'Aynanın İçindekiler' serisinin ikinci kitabı. Attila İlhan bu kitabında 'seferberlik kuşağı' temsilcisi Miralay Ferid Bey'in şahsında Milli Mücadele ve Mütareke yılları ile 27 Mayıs 1960 ihtilali sonrasının Ağustos ayına kadar olan sürecini anlatıyor. Yine geriye dönüşlerle bizi Gazze Cephesine, Çanakkale Cephesine götürüyor... Ferid Bey'in özel yaşamından kesitlerle harmanlanan roman muhteşem bir hayat hikayesini bizlere aktarıyor. Bütün Attila İlhan romanları gibi ufuk açıcı, muhteşem bir eser. Ben çok beğendim ve öneriyorum... (Zeki Erdem)
Sırtlan Payı PDF indirme linki var mı?
Attila İlhan - Sırtlan Payı kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Sırtlan Payı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Attila İlhan Kimdir?
Attilâ İlhan (15 Haziran 1925 - 10 Ekim 2005), Türk şair, romancı, düşünür, deneme yazarı, gazeteci, senarist ve eleştirmen. Aydın çalışmalarıyla Türk edebiyat ve düşünce dünyasına önemli katkıları olmuştur.
15 Haziran 1925'te İzmir, Menemen'de doğdu. İlk ve orta eğitiminin büyük bir bölümünü İzmir ve babasının işi dolayısıyla gittikleri farklı bölgelerde tamamladı. İzmir Atatürk Lisesi'nin birinci sınıfındayken mektuplaştığı bir kıza yazdığı Nazım Hikmet şiirleriyle yakalanmasıyla 1941 Şubat'ında, 16 yaşındayken tutuklandı ve okuldan uzaklaştırıldı. Üç hafta gözaltında kaldı. İki ay hapiste yattı. Türkiye'nin hiçbir yerinde okuyamayacağına dair bir belge verilince, eğitim hayatına ara vermek zorunda kaldı. Danıştay kararıyla, 1944 yılında okuma hakkını tekrar kazandı ve İstanbul Işık Lisesi'ne yazıldı. Lise son sınıftayken amcasının kendisinden habersiz katıldığı CHP Şiir Armağanında Cebbaroğlu Mehemmed şiiriyle ikincilik ödülünü pek çok ünlü şairi geride bırakarak aldı. 1946'da mezun oldu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne kaydoldu. Üniversite hayatının başarılı geçen yıllarında Yığın ve Gün gibi dergilerde ilk şiirleri yayımlanmaya başladı. 1948'de ilk şiir kitabı Duvar'ı kendi imkânlarıyla yayımladı.
Paris yılları
1948 yılında, üniversite ikinci sınıftayken Nâzım Hikmet'i kurtarma hareketine katılmak üzere ilk kez Paris'e gitti. Bu harekette faal olarak yer aldı. Fransız toplumu ve orada bulunduğu çevreye ilişkin gözlemleri daha sonraki eserlerinde yer alan birçok karakter ve olaya temel oluşturmuştur. Türkiye'ye geri dönüşünde başı sık sık polisle derde girdi. Sansaryan Han'daki sorgulamalar ölüm, tehlike, gerilim temalarının işlendiği eserlerinde önemli rol oynamıştır. Şair bu gerilim havasını ilk şiirlerinde olmasa da özellikle Bela Çiçeği gibi kitaplarında eski günlerini yâd ettiği ya da eleştirdiği şiirlerini yayımladı. Birkaç kez gözaltına alındı.
Attilâ İlhan, "Kaptan" lakabının kendisine Paris yıllarında bir dönem sakal bırakması üzerine arkadaşları tarafından yakıştırıldığını belirtmiştir. Lakabın yayılmasında beş bölümden oluşan Kaptan şiiri etkili olmuştur.
İstanbul-İzmir-Paris üçgeni
1951 yılında Gerçek gazetesinde bir yazısından dolayı soruşturmaya uğrayınca Paris'e tekrar gitti. Fransa'daki bu dönem, Attilâ İlhan'ın Fransızcayı ve Marksizmi öğrendiği yıllardır. 1950'li yılları İstanbul-İzmir-Paris üçgeni içerisinde geçiren Attilâ İlhan, bu dönemde ismini yavaş yavaş Türkiye çapında duyurmaya başladı. Yurda döndükten sonra, Hukuk Fakültesi'ne devam etti. Ancak son sınıfta gazeteciliğe başlamasıyla beraber öğrenimini yarıda bıraktı. Sinemayla olan ilişkisi, yine bu dönemde, 1953'te Vatan gazetesinde sinema eleştirileri yazmasıyla başlamıştır.
Sanatta Çok Yönlülük
1957'de gittiği Erzincan'da askerliğini yaptıktan sonra İstanbul'a dönüş yapan Attilâ İlhan, sinema çalışmalarına ağırlık verdi. On beşe yakın senaryoya Ali Kaptanoğlu adıyla imza attı. Sinemada aradığını bulamayınca, 1960'ta Paris'e geri döndü. Sosyalizmin geldiği aşamaları ve televizyonculuğu incelediği bu dönem, babasının ölmesiyle birlikte yazarın İzmir dönemini başlattı. Sekiz yıl İzmir'de kaldığı dönemde, Demokrat İzmir gazetesinin başyazarlığını ve genel yayın yönetmenliğini yürüttü. Aynı yıllarda, şiir kitabı olarak Yasak Sevişmek ve Aynanın İçindekiler dizisinden Bıçağın Ucu yayımlandı. 1968'de Biket İlhan ile evlendi, 15 yıl evli kaldı.
İstanbul'a dönüş
1973'te Bilgi Yayınevi'nin danışmanlığını üstlenerek Ankara'ya taşındı. Sırtlan Payı ve Yaraya Tuz Basmak'ı Ankara'da yazdı. 1981'e kadar Ankara'da kalan yazar Fena Halde Leman adlı romanını tamamladıktan sonra İstanbul'a yerleşti. İstanbul'da gazetecilik serüveni Milliyet (2 Mart 1982 - 15 Kasım 1987) ve Gelişim Yayınları ile devam etti. Bir süre Güneş gazetesinde yazan Attilâ İlhan, 1993-1996 yılları arasında Meydan gazetesinde yazmaya devam etti. 1996 yılından 2005 yılına kadar köşe yazılarını Cumhuriyet gazetesinde sürdürdü. 1970'lerde Türkiye'de televizyon yayınlarının başlaması ve geniş kitlelere ulaşmasıyla beraber Attilâ İlhan da senaryo yazmaya geri döndü.
Sekiz Sütuna Manşet, Kartallar Yüksek Uçar ve Yarın Artık Bugündür halk tarafından beğeniyle izlenilen diziler oldu.
İlk romanı Sokaktaki Adam yayımlandığında 10 roman yazmıştı. Bunlar hiç gün ışığına çıkmadı. Attilâ İlhan bunun sebebini bir söyleşide şöyle açıklıyor: "... birçok roman yazdım daha önceden. Ama neden yayınlamadım? Çok akıllıca bir sebebi vardı. Çünkü biliyorum ki yazarlar ilk romanlarında kendilerini anlatırlar. O da romancılık değildir. Günlük tutmaktır." (Düşün, Haziran 1996).
Roman serüvenine başladığında döneminin diğer yazarları daha çok yerel ve kırsal olayları, kişileri işlerken Attilâ İlhan şehir insanını Türkiye'nin yakın dönem tarihini siyasal, ekonomik ve sosyal yanlarıyla ele alan bir yapı içerisinde işliyordu. Sadece İstanbul ve İzmir gibi Türkiye'nin büyük şehirlerini, işlediği dönemin yaşam tarzını, ekonomik ve sosyal sorunlarını kahramanlarının gözüyle yansıtmakla yetinmiyor; aynı zamanda, batı kültürünün Türkiye'ye ne şekilde yansıdığını, olumlu ve olumsuz etkilerini, çizdiği karakterlerle ve Avrupa'daki şehirlerle örtüşen bir yapı içerisinde inceleniyordu.
Hazırlık ve arayış dönemi
Romanda "hazırlık ve arayış dönemi" diye nitelendirilebilecek dönemde, yayımladığı Sokaktaki Adam ve Zenciler Birbirine Benzemez'de yazarın Paris'te yaşadığı yıllara ait deneyimlerinin ve gözlemlerinin karakterlere yansıdığı görülür. Yazıldığı yıllarda Türkiye'deki Batılılaşma uğruna toplumdan kopan kişilerin bocalamaları Sokaktaki Adam'da ele alınırken, Zenciler Birbirine Benzemez'de Avrupa'da komünist ve antikomünist mültecilerle karşılaşan, hayal kırıklığına uğramış bir devrimci anlatılır. Her bölümün farklı bir karakterin ağzından aktarıldığı Sokaktaki Adam, Attilâ İlhan'ın edebiyatımıza getirdiği yeni bir söylem olarak alınabilir. Daha sonraki romanlarında da görüleceği gibi, diyalektik bir yaklaşımla işlenen olaylarda kahramanlar güçlü ve zayıf yanlarıyla okura ulaşır; birbirlerini suçlamaz ve okuyucuda ön yargı oluşturmazlar. Attilâ İlhan, Zenciler Birbirine Benzemez için şunları söylemiştir: "Kitap 'soğuk savaş'ın en belalı döneminde yazıldı, yayınlandı. Çok ikircikli bir sorunu tartışıyordum. Romanın kahramanı, İstanbul'daki ve Paris'teki 'solcu' çevrelerle düşüp kalkıyor, bunlarla ilişkilerini ve tartışmalarını anlatıyordu, her şeyi olduğu gibi yazmak, romanın yayımlanmasından vazgeçmekle eşitti. Bu bakımdan, içeriğine hafif flu bir hava verdim."
Romanın dilinin farklılığını ise yazıldığı dönem içerisinde yoğun Fransızca çalışmasına bağlayan yazar, bazı cümleleri Fransızca düşünüp Türkçe yazmıştır.
Olgunluk dönemi
Yazarın "olgunluk dönemi" diye tanımlanabilecek edebiyat süreci Kurtlar Sofrası ile başlar. Sokaktaki Adam'da ne istediğini değil, ne istemediğini bilen biri anlatılırken; Zenciler Birbirine Benzemez'de Mehmed-Ali istedikleri ile istemedikleri arasında mütereddit bir karakteri yansıtmaktadır. Oysa Kurtlar Sofrası'nda Mahmud ne istediğini çok iyi bilen bir karakteri çizer. Bu üç romanıyla Attilâ İlhan Türk aydınına farklı açılardan bakar, fikirlerini diyalektik-materyalist bir sentez içinde derleyerek Türkiye için bir sentez önerir – ki sonradan yazdığı yedi kitaplık Aynanın İçindekiler serisi de bu zemine oturmaktadır. Bıçağın Ucu, Sırtlan Payı, Yaraya Tuz Basmak, Dersaadet'te Sabah Ezanları, O Karanlıkta Biz, Allah'ın Süngüleri: Reis Paşa ve Gazi Paşa bu seriyi oluşturan romanlardır. Her romanda yer alan karakterler, Türkiye'nin tarihinde köşe başlarını oluşturmuş dönemlere ayna tutan aydınlardır. Tarihi olaylar, politik ve sosyal dengelerle ele alınır. Birbirleriyle bağlantısı olan karakterlerden her biri bir romanda ön plana çıkar ve olaylar onun gözlemleriyle aktarılır. Bu serinin bütünü irdelendiğinde yine, yazarın Türk aydınına yakın tarihimize bir bakma şansı tanıdığını ve kendi toplumcu-gerçekçi bakış açısıyla önergeler sunduğu görülür.
Ölümü
Attilâ İlhan ilk kalp krizini 1985 yılında geçirdi. Bu tarihten sonra kardiyolojik sorunları devam eden İlhan'ın 2004'ten itibaren sağlık durumu daha da bozuldu. 10 Ekim 2005'te İstanbul'daki evinde geçirdiği ikinci kalp krizi sonucu hayata veda ettiğinde 80 yaşındaydı. Tiyatro ve sinema sanatçıları Çolpan İlhan'ın ağabeyi ve Kerem Alışık'ın dayısıdır.
2003 Sertel Demokrasi Ödülü'ne layık görülmüştür. 1946 CHP Şiir Yarışması İkinciliği, 1974 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü Tutuklunun Günlüğü ile, 1974 Yunus Nadi Roman Armağanı Sırtlan Payı ile, vefatından sonra 2007 yılında kurulan Attilâ İlhan Bilim Sanat Kültür Vakfı çalışmalarına devam etmektedir.
Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Attilâ_İlhan
Attila İlhan Kitapları - Eserleri
- Ben Sana Mecburum
- Ayrılık Sevdaya Dahil
- Sisler Bulvarı
- Kimi Sevsem Sensin
- Elde Var Hüzün
- Yağmur Kaçağı
- Böyle Bir Sevmek
- Yasak Sevişmek
- Duvar
- Hangi Atatürk
- Belâ Çiçeği
- Tutuklunun Günlüğü
- Sokaktaki Adam
- Korkunun Krallığı
- Bir Avuç Kıvılcım
- Hangi Batı
- Fena Halde Leman
- Kurtlar Sofrası
- Gazi Paşa
- O Sarışın Kurt
- Hangi Sol
- Bıçağın Ucu
- Hangi Laiklik
- Zenciler Birbirine Benzemez
- Allahın Süngüleri
- Hangi Edebiyat
- Sırtlan Payı
- Batı'nın Deli Gömleği
- Hangi Sağ
- Dersaadet'te Sabah Ezanları
- Abbas Yolcu
- Yaraya Tuz Basmak
- Hangi Seks
- Hangi Küreselleşme
- O Karanlıkta Biz
- Yanlış Kadınlar Yanlış Erkekler
- Kadınlar Savaşı
- Haco Hanım Vay
- Aydınlar Savaşı
- Bir Sap Kırmızı Karanfil
- Bir Millet Uyanıyor! 1
- Faşizmin Ayak Sesleri
- Yengecin Kıskacı
- Sağım Solum Sobe
- Sosyalizm Asıl Şimdi
- Ulusal Kültür Savaşı
- Yıldız, Hilâl ve Kalpak
- Sultan Galiyef - Avrasya'da Dolaşan Hayalet
- İkinci Yeni Savaşı
- Gerçekçilik Savaşı
- Sisler Bulvarı - Yağmur Kaçağı
- Ufkun Arkasını Görebilmek
- İntibah Başladı
- Dönek Bereketi
- Denemeler
Attila İlhan Alıntıları - Sözleri
- Yolunda yürüyen bir yolcunun, yalnız ufku görmesi kâfi değildir. Muhakkak ufkun ötesini de görmesi ve bilmesi lâzımdır. (Hangi Atatürk)
- Âdeta ilk temâşasında hayret ve dehşete düştüğü bir cinematoraphe filmini, tekrardan, bambaşka şerait altında seyretmekte, lâkin eski heyecanı bulamamaktadır. (Dersaadet'te Sabah Ezanları)
- İster öyle gezer, ister böyle! Diyeceksiniz ki ama bu bir ‘imanın’ belirtisidir; iyi de, o ‘iman’ o genç kızla Tanrı’sı arasında bir şey biz ona karışamayız, çünkü laiklik aslında bu demektir. (Ulusal Kültür Savaşı)
- 'Hatıra defteri'nin başka bir sayfası, başka bir günü uyandıracaktır. (Dersaadet'te Sabah Ezanları)
- kalbin neden durmuş rüzgarı kesilmiş değirmen gibi (Sisler Bulvarı - Yağmur Kaçağı)
- Yalnızlık bana dokunuyordu (Bir Avuç Kıvılcım)
- Yorgun kadınlar içtik yalnızlıktan uğuldayan tuzlu kan gibi. (Elde Var Hüzün)
- ben hiç böylesini görmemiştim vurdun kanıma girdin itirazım var sımsıcak bir merhaba diyecektim başımı usulca dizine koyacaktım dört gün dört gece susacaktım (Sisler Bulvarı)
- Ne diye Azrailde mantık arıyoruz? Ölmek, bir sıra işi olmaktan ziyade, bir tesadüf işi. Fakat ölüm, ölenden fazla kalanın... (Kurtlar Sofrası)
- "... Türk aydınları 'akılcı kuşku' nedir bilmezler, kör değneğini bellemiş gibi bir adamın ya da saplantının ardına takılırlar taa gerçeklerin acımasız dürtüsü onları eşekten düşürünceye kadar..." (Aydınlar Savaşı)
- Ne solculuğumuz solculuktu ne sağcılığımız Karanlık bir kapı olup üstümüze kapandılar Kimse bizi sevmedi / ağır kan kaybıyız. (Korkunun Krallığı)
- (...)doğa kendisi değişiyor, bu değişme toplumu değiştiriyor, toplum doğayı değiştiriyor, bu değişme sırasında kendi değişiyor, insanlar toplumu değiştiriyor,tarihi yapıyorlar, bu arada kendileri de değişiyor. (İkinci Yeni Savaşı)
- Cebimizde metelik yokmuş. Terk edilmiş bir köpek yavrusu gibi açmışız. Herkes bizi hor görmüştür: — Adam sen de, diye düşünürüz, adam sen de! Yarın elbette huzur-u mahşerde...(!) (Zenciler Birbirine Benzemez)
- sanki ölüm yoktur zulüm yoktur dünyada sanki bir rüzgar gibi ferah yaşamaktayız sema tertemiz henüz yıkanmış caddeler batan güneşe karşı seninle baş başayız. (Duvar)
- “Millet, kadın ve erkek denilen iki cinsten mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de, kütlenin yarısı zincirlerle toprağa bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?” (Ulusal Kültür Savaşı)
- ...her ferdin hayatına bir şey hükmeder, bazımıza kudret, bazımıza servet hırsı, bazımıza ilim irfan! Bana, aziz mösyö, ölüm hükmediyor. (Dersaadet'te Sabah Ezanları)
- Yüreği delik deşik Yaşlanmış ama uslanmamış (Ayrılık Sevdaya Dahil)
- eksilmeyecek dedi bugünden yarına bir hiçliğin koynunda istifham gibi büyüyeceksin sual sorduğun herşey senden sual soracak bitirdim sandığın vakit başladığını göreceksin (Sisler Bulvarı - Yağmur Kaçağı)
- "Bizimkisi yaşamak değil, boşa çıkmış bir intiharın utanılacak koması..." (Bıçağın Ucu)
- "...memleket bir kurtlar sofrasına döndü mü, isyan haktır." (Kurtlar Sofrası)
Editör: Nasrettin Güneş