akademi
Turkcella

Simülakrlar ve Simülasyon - Jean Baudrillard Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Simülakrlar ve Simülasyon kimin eseri? Simülakrlar ve Simülasyon kitabının yazarı kimdir? Simülakrlar ve Simülasyon konusu ve anafikri nedir? Simülakrlar ve Simülasyon kitabı ne anlatıyor? Simülakrlar ve Simülasyon PDF indirme linki var mı? Simülakrlar ve Simülasyon kitabının yazarı Jean Baudrillard kimdir? İşte Simülakrlar ve Simülasyon kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 11.04.2022 06:00
Simülakrlar ve Simülasyon - Jean Baudrillard Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Jean Baudrillard

Çevirmen: Oğuz Adanır

Orijinal Adı: Simulacres et Simulation

Yayın Evi: Doğu-Batı Yayınları

İSBN: 9789758717019

Sayfa Sayısı: 224

Simülakrlar ve Simülasyon Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

XX. yüzyılın önemli iddialı çıkışlarından biri kuşkusuz Jean Baudrillard’ın “Simülasyon” kuramıdır. Baudrillard, radikal ve ayrıksı düşünceleriyle Batı toplumundan yayılan krizi haber verir. Baudrillard’a göre bugünkü sistemi kavramak için dolaşıma sürülen tezler “hiçlik” duvarında birer birer erimeye mahkûmdurlar. İşlenen bu kusursuz cinayeti araştır­maya başladığımızda iletişim, sinema, reklam veya mimarlık alanlarında “gerçek” ve “hakikat” düzeneklerinin birbirleriy­le nasıl yer değiştirdiğine göz atmamız yeterlidir. Bir resmin taklidi, bir eserin yorumu veya tarihî bir yapının kopyası tüm aurasını yitirerek aslının yerine geçebilmektedir. Artık her türden sanatsal kaygı, hakikat arayışı ve iletişim tarzı tüketil­mek için vardır, iletişim araçları iletişimsizliğin mükemmel bir örneğini sergilerler. Söz gelimi, belgeseller anımsamaktan çok unutturmak için vardır, “için için kaynayan” her bir an­lam parçacığı içeriğinden boşaltılıp medya adlı devasa boş­lukta simüle edilir. Tüm olup bitenlerin yansıdığı ekranlarda herşey gizlenir, üzeri kapatılır. Ve kitleler, iletişim araçlarına sarılarak modern bir kurban töreninin ritüellerini söz birliği etmişçesine mükemmelen yerine getirirler.

Baudrillard bilinenin aksine, çözümlemelerinde postmodern bir söyleme başvurmaz. Adanır’ın tanımlamasıyla söylersek, o “postmodern bir düşünür değildir!” Çünkü bu kitapta da görüleceği üzere, simülasyon evreninin “dünya görüşü” ta­rihsel gelişimin bir halkasıdır fakat son halkasını oluşturmaz.

- Ne pahasına olursa olsun Batı’nın moralini bozmayı sürdü­recek misiniz?

Baudrillard: “Batı tarihinin temel yapı taşı moral bozukluğu­dur.” Bunu ben uydurmadım. “Yeni duygusal düzen” yani kurbanlardan oluşan duyarsızlık, pişmanlık üzerine oturmuş olan toplum, sanayi devrimi ve kolonizasyon gibi sonuçlara yol açmış XIX. yüzyıla ait anlam bunalımının bir uzantısıdır ve bizim uzun XIX. yüzyılımız boyunca da sürüp gitmiştir.

Simülakrlar ve Simülasyon Alıntıları - Sözleri

  • Bir katliamı unutmak da katliam türünden bir şeydir.
  • Çünkü gerçeklik, kitle ve simülasyon düzeyinde yeniden üretilebilen bir şeydir.
  • Gerçeğe bir son veren şey gerçekten daha da gerçek gibi görünendir.
  • [...] Deliyi bu kadar iyi taklit edebilen biri herhâlde gerçekten delidir [...]
  • [...] Her şey halka aittir. [...]
  • Her geçen gün daha çok haber ve bilgiye karşın giderek daha az anlamın üretildiği bir evrende yaşıyoruz.
  • İnsanlar her şeyi alıp götürmek, yağmalamak, yemek, yutmak ve güdümlemek istemektedirler. Onlar görme, deşifre etme ve öğrenme olayıyla pek ilgilenmemektedirler.
  • [...] Çünkü biz asla sonumuzun geleceğine inanmadık. [...]
  • İnsan değişken bir hakikat düşüncesine her zaman boyun eğmiştir.
  • Bir başka evren düşleyebilmemiz imkânsız, çünkü aşkınlıktan yoksun bir dünyada yaşıyoruz.
  • "Üniversite insanları anlamını yitirmiş bir değer konusunda umarsızca eğitmeye çalışan bir yer olmayı sürdürmektedir."
  • "Anlamla saldıranı, anlamla öldürürler."
  • "Gerçek bir daha asla geri dönmeyecektir."
  • "Bir simülasyon dünyasında yaşayan sosyal medya kullanıcısı çabuk etkilendiği gibi çabuk unutur. Onun için kıyıya vuran çocuk cesedi, beğenilme değeri yüksek bir paylaşımdan ibarettir. Paylaşırken ne yazayım düşüncesinden gözlerinin yaşarmasına fırsat olmaz. Tüm bu paylaşımlar geriye bir yığın 'kalıntı' bırakmaktadır."
  • "Deliyi bu kadar iyi taklit edebilen biri herhalde gerçek delidir."

Simülakrlar ve Simülasyon İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Sizi Gidi Simülakrlar: Çağdaş felsefede insana inilmesiyle beraber, bazı meselelerden bahsedilmesi gerekti. Örneğin “Ben kimim?” ve “Gerçek dünya bu mu?” sorularına eğilirken, “İçinde yaşadığımız dünya ne denli gerçek ve birey gerçekliği algılandığını iddia ederken aslında gerçeklik gösterilen midir? Peki medya gerçeklik algısını nasıl değiştirmektedir?” şeklindeki arayışlara da yanıt aramaya başladı. İşte bu soruların kahir ekseriyeti, Jean Baudrillard’ın 1981 yılında kaleme aldığı; Simülaktrlar ve Simülasyon isimli kitabında cevap buldu. Baudrillard, radikal ve ayrıksı düşünceleriyle Batı toplumundan yayılan krizi haber verir. Baudrillard’a göre bugünkü sistemi kavramak için dolaşıma sürülen tezler “hiçlik” duvarında birer birer erimeye mahkumdur. İşlenen bu kusursuz cinayeti araştırmaya başladığımızda iletişim, sinema, reklam veya mimarlık alanlarında “gerçek” ve “hakikat” düzeneklerinin birbirleriyle nasıl yer değiştirdiğine göz atmamız yeterlidir. Bir resmin taklidi, bir eserin yorumu veya tarihi bir yapının kopyası tüm aurasını yitirerek aslının yerine geçebilmektedir. Artık her türden sanatsal kaygı, hakikat arayışı ve iletişim tarzı tüketilmek için vardır, iletişim araçları iletişimsizliğin mükemmel bir örneğini sergilerler. Baudrillard bilinenin aksine, çözümlemelerinde postmodern bir söyleme başvurmaz. Adanır’ın tanımlamasıyla söylersek, o “postmodern bir düşünür değildir!” Çünkü bu kitapta da görüleceği üzere, simülasyon evreninin “dünya görüşü” tarihsel gelişimin bir halkasıdır fakat son halkasını oluşturmaz. Son derece şüpheci bir perspektif ile dünyayı seyreden Baudrillard, henüz kitabın başında okurlarının zihinlerini eğip, büküyor ve çok farklı bir şekle sokuyor. “Hakikati gizleyen şey simülakr değildir. Çünkü hakikat, hakikat olmadığını söylemektedir. Simülakr hakikatin kendisidir. “ Baudrillard, birçok konuyu ele alarak, birçok örneklendirme ile derdini bizlere aktarmaya gayret ediyor. Fakat bendeniz, okuduğumuz bölüm hasebiyle; “medya” üzerinden yaptığı anlatılardan yola çıkarak kitabı hulasa etmeye çalışacağım. Baudrillard’a göre, her geçen gün artan daha çok haber ve bilgiye karşın, giderek daha az anlamın üretildiği bir evrende yaşıyoruz. Peki bu bir yönlendirme mi? Belki evet, belki hayır! Evet kısmını şimdilik şöyle koyuyor ve yönlendirme olmamasını ele alıyorum. Sosyoloğumuza göre gerçeklik unsuru taşımayan simülasyon, öyle muhteşem şekilde simüle edilir ki; aksini asla ispatlayamazsınız. Yalnızca bu ispatsızlık dairesinde, medya yönlendirme yapmıyor diyebiliriz. Medya çok rahat ve kolay bir şekilde, yapılan ve yapılmış olan herhangi bir katliamın unutulmasını sağlayabilir ve saklayabilir. Biraz somutlaştırmak gerekirse; 14 Mayısta Gazze-İsrail şeridinde İsrail açtığı ateş sonucunda 61 Filistinli hayatını kaybetmişti. 14 Mayıs aynı zamanda İsrail’in kuruluş tarihiydi ve katliamın yapıldığı sırada İsrail kanallarının ekseriyeti kuruluş yıldönümü eğlenceleri yayınlıyordu. Baudrillard işte bu tabloya paralel olarak şunları söylüyordu; “bir katliamı unutmak ve unutturmak da katliam türünden bir şeydir.” Her birey yaşamının belirli periyotlarında, içinde bulunduğu durumun gerçekliği sorgulamaktadır. Çünkü anlam veremediğimiz rastlantılar, açmaza giren sorunsallar ile yüz yüze geliriz. “Hayır, bu gerçek olamaz!” Başta Matrix filmi olmak üzere, birçok film “simüle edilmiş gerçeklik” olgusunu işlemiştir. Matrix bir anlamda bu furyadaki çağ açı olsa da naçizane görüşüm; Truman Show filminin bu alandaki en veciz yapım olduğu yönündedir. Şu an üzerinde yaşadığımız dünyanın, asıl olan gerçeklikte mahvolmuş, doğal kaynakları bitmiş, siyah bulutların ve şiddetli depremlerin yaşandığı bir dünya olduğunu düşünün. İnsanlığın kendi kendini ve yaşadığı bu dünyayı yok ettiğini hayal edin. İşte bu noktada “üst el”in bizleri devasa bir fanusun içine, yaşam sıvısıyla dolu yumurtalara koyup, bizlerin zihninde şu an yaşamış olduğu dünyayı tasarladığını düşünün. Bizlerin de şu an, bu devasa simülasyonda hayatına devam ettiğini varsayın. Şayet bunu hayal edebiliyor ve “yoksa?” diyebiliyorsanız, Baudrillard’ın Simülasyonuna hoş geldiniz. Teoloji de bir anlamda bunu savunmuyor mu? Yaşadığımız dünya tamamen bir simülasyon ve biz bu simülasyondaki birer simülakrız. “ChuangTzu bir kere rüyasında bir kelebek olduğunu gördü. Uyandığında ise kendine şu soruyu sordu; Zhou mu kelebekolduğunu görmüştü yoksa Zhou olduğunu görenkelebek miydi?” Kitabı özetleyen ve Baudrillard’ın meramını izah eden soru bu. Her şeye rağmen kitabı okurken ve anlamaya çalışırken beyniniz mütemadiyen 404 not Found hatasını veriyor ise, bu hatayı engellemenin iki yolu var; 1. Kitabı oracıkta kapatıp, Dilber Ay’ın “Dünya yalan, ölüm gerçek” şarkısını dinlemek. 2. İlk uçakla Disneyland’a gitmek. (Oğuzhan Âsım Güneş)

Baudrillard’ın okumuş olduğum bir diğer kitabı olan Tüketim Toplumu gibi Simülakrlar ve Simülasyon da kurgu dışı bir kitap. Dolayısıyla bu tür kitaplardan bir olay örgüsü beklentisi içinde olmak yanlış olur. Kitabın konusunu anlamak için Baudrillard’ı tanımak gerek biraz. Kendisi günümüz filozofları içinde en çok adı geçen ve sosyoloji temelli olmak üzere birçok kuramın yaratıcısı olan bir yazar. Kitabın ismini anlayarak başlayabiliriz. Simülasyonu biliyoruz, peki nedir bu simülakr kavramı? Simülaklr; kabaca orijinali olmayan bir kopyanın kopyası anlamına geliyor. Kafanızın karıştığını biliyorum. Şu detaya da değinmek gerek. Bu kitap hepimizin bildiği ve dünya üzerinde en kült yapımlardan birisi olan The Matrix filminde seyirciye alenen gösteriliyor. Bu bakımdan Matrix filminin bu kitaptan esinlendiğini söyleyebiliriz ve kitabın konusu da Matrix filmi ile bağlantılar içeriyor diyebiliriz. Kitabın dili oldukça ağır. Ben anlayabilmek için hem The Matrix serisinden hem de üç adet makaleden faydalandım. Aşağıya Fatma Öztat’ın yazmış olduğu GERÇEKLİK, İKTİDAR VE BEDEN KAVRAMLARI IŞIĞINDA MATRIX FİLMİ makalesinin sonuç kısmını yapıştıracağım ve kitabı özümsemeniz için bu makale size daha iyi yardımcı olacak. #The Matrix ve Simülakrlar ve Simülasyon İlişkisi Matrix, kendi gerçekliğini inşa etme noktasında, filmde de göndermede bulunulan Baudrillard’ın Simülakrlar ve Simülasyon isimli eserindeki simülasyon ve simülakr kavramları ile açıklanabilecek bir sisteme sahiptir. Baudrillard’ın “gerçek teröristtir” söyleminin işaret ettiği gibi, filmdeki özgür Zion halkı, iktidar olan makineler tarafından yok edilmesi gereken bir unsur olarak görülmektedir. Baudrillard’ın simülasyonu ve gerçekliğin yeniden üretimini aktardığı fikirlerine pararlel olarak, Matrix filmi de kendi simülasyonu olan sistemin yeniden üretimini sağlamıştır. Bu yeniden üretim Irwin’in Matrix ve Felsefe isimli kitabında sıkça vurguladığı yanılsama sayesinde başarılabilmektedir. Filmin kahramanı Neo, yanılsamadan kurtulmaya başladığı an gerçek dünyaya bir yolculuğa çıkmaya hazır olacaktır. Bu süreçte kullanılan ayna metaforu, filmin çokça başvurduğu semboller ve kullanılan isimler Matrix’in mitolojik ve dini göndermeler açısından da değerlendirilmesini sağlamıştır. Matrix’teki insanlar Foucault’nun deyimiyle ruhsal bir hapishanede olduklarının farkında değillerdir ama bu farkında olmayış Matrix’in tamamen hayal ürünü olduğu anlamına gelmemektedir. Çünkü Matrix sisteminde ölen bir kişi gerçek hayatta da ölmektedir. Bu açıdan Matrix, yanlış bir bilinçtir. Matrix, gerçekliğin iktidarın tahakkümüne uygun üretilişini, beden aracılığı ile yapar. Kullanılan beden algısı, Matrix’in siberpunk bilimkurgu açısından değerlendirilmesi gerektiğine işaret etmektedir. Aynı zamanda bedenin kullanılması Foucault’a göre bedenin üretim gücüyle ilgilidir. Bu yönüyle Matrix, üretim araçlarının kullanılması ve iktidar kavramları açısından daha derin okumalara açık bir alt yapıya sahiptir. Matrix’in sonu, dünya üzerinde bir daha deneyimlenemeyecek doğal güzelliklerin de sonsuza kadar kaybolması anlamına gelmektedir. Baudrillard’ın gerçeğin çölü olarak açıkladığı bu sevimsiz gerçeklik filmde de kullanılmıştır. (Mert Özcan)

Simülakrlar ve Simülasyon PDF indirme linki var mı?

Jean Baudrillard - Simülakrlar ve Simülasyon kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Simülakrlar ve Simülasyon PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Jean Baudrillard Kimdir?

Jean Baudrillard (Jan Bodriyar) (d. 27 Temmuz 1929, Reims - ö. 6 Mart 2007), Paris), ünlü Fransız düşünür/sosyolog. Medya teorisi, Postyapısalcı felsefe ve postmodernizm üzerine olan çalışmalarıyla ünlenmiştir.

Hayatı

Fransa'da bir devlet memurunun çocuğu olarak doğdu. Sorbonne Üniversitesi'nde Almanca okudu, ailesinde üniversiteye gitmiş olan ilk kişiydi.

Mezun olduktan sonra bir süre eğitim kurumlarında Almanca öğretmiştir. 1950-1960lardaki bu dönemde, Cezayir sorunu yaşamını ve düşüncesini fazlasıyla etkilemiştir. Almanca öğrettiği bu dönemde doktora tezine de (sosyoloji üzerine) devam etti. 1966'da doktora tezini bitirdi, tezinin başlığı "Thèse de troisième cycle: Le Système des objets" idi.

1966 yılının Eylül ayında Université de Paris-X Nanterre'de (Nanterre Üniversitesi - Paris-X) asistan oldu. 1968'deki öğrenci eylemlerinin etkisinde kaldı,Yapısal Marksizm ve medya teorileri ile ilgilendi. 1972'de aynı üniversitede, profesör olarak, sosyoloji öğretmeye başladı. 1987'dan 1990'a kadar Université de Paris-IX Dauphine'de (Dauphine Üniversitesi - Paris-X) görev aldı.

"Eski Yugoslavya'daki Müslümanların maruz kaldığı soykırım, Yeni Avrupa Düzeni'nin evrim sürecinde bir aşamadır. 'Etnik temizliğin' infazcısı olan Sırplar, yeni biçimlenen bir Avrupa'nın öncülüğünü yapıyorlar." (Lettre dergisi, Kış 2005)

Çalışmaları

Bugünün siyasi ve ideolojik akımlarını reddetmesi ününün artmasına neden olmuştur. Bugüne kadar birçok önemli çalışmaya imza atmıştır.Simülasyon kuramını oluşturmuş, kitle zihni üzerine çarpıcı satırlar yazmıştır. Tüketim üzerine düşünceleri ve yapıtları ise onun ününe ün katmıştır. Medya ve kitle iletişim araçlarına dair eleştirileri de diğer düşünceleri kadar çarpıcıdır. Birinci Körfez Savaşı üzerine yaptığı açıklamalarla, Körfez Savaşı'nın oluşumunu ve etkilerini entelektüel bir açıdan farklı bir şekilde yorumlamıştır.

Simülasyon evreninin ortaya çıkışı II. Dünya Savaşının sonuçlarıyla bağlantılıdır. Baudrillard'a gore II. Dünya Savaşı sonrası sağ, solun işlevlerini yerine getirmeye başlamış; yâni, sosyal devlet ilkesi ortaya çıkmıştır. Ayrıca sanayi ve tarım sektörlerinin belirleyiciliği iletişim ve hizmetler sektörlerinin belirleyiciliğinin ardına düşmüştür. Bu veriler batıda bir çeşit durağanlığa sebep olmuş ve batı kendi ekseni etrafinda dönmeye başlamıştır. Bu kendi etrafında dönüş süreci kavramların içlerinin boşaltılması sonucunu doğurmuştur. Artık her kavram televizyonlardan akmakta, insanlar teknolojinin onlara sağladığı bu rahatlık sayesinde herhangi bir şeyi derinlemesine düşünememektedir ve iletişimi sağlamak adına yaratılan cansız kitle iletişim araçları kendilerine yüklenen işlevden, yani aracı olma konumundan çıkıp bağımsız bir kendilik haline gelmiştir. Birey ise bu durumu çaresizlik içinde izlemektedir; herseyin farkındadır, fakat rahatlığından da taviz vermek istememektedir. Baudrillard'ın örneğine bakacak olursak: Birey televizyonda Sudan iç savaşını, herhangi bir tuvalet kağıdı reklamıyla aynı duyarsızlıkla izlemektedir. Televizyonu kapattıktan sonra Sudan'daki iç savaş devam etse bile onun için bitmiştir. İşte bireyin yaşadığı bu evren simülasyon evrenidir. Her şey görüntülerden ibarettir ve cansızdır.

Jean Baudrillard Kitapları - Eserleri

  • Simülakrlar ve Simülasyon
  • Tüketim Toplumu
  • Sessiz Yığınların Gölgesinde: Toplumsalın Sonu
  • Kötülüğün Şeffaflığı
  • Neden Her Şey Hala Yok Olup Gitmedi?
  • Karnaval ve Yamyam
  • Baştan Çıkarma Üzerine
  • Şeytana Satılan Ruh ya da Kötülüğün Egemenliği
  • İmkansız Takas
  • Kusursuz Cinayet
  • Sanat Komplosu
  • Foucault'yu Unutmak
  • Can Çekişen Küresel Güç
  • Cool Anılar 1-2 (1980-1990)
  • Nesneler Sistemi
  • Amerika
  • Cool Anılar
  • Tam Ekran
  • Simgesel Değiş Tokuş ve Ölüm
  • Anahtar Sözcükler
  • Tekil Nesneler (Mimarlık ve Felsefe)
  • Cool Anılar 3-4 / 1990-2000
  • Bir Parçadan Diğerine
  • Cool Anılar V
  • İlahi Sol
  • Siyah Anlar
  • Çaresiz Stratejiler
  • Üretimin Aynası Ya da Tarihi Materyalist Eleştiri Yanılsaması
  • Gösterge Ekonomi Politiği Hakkında Bir Eleştiri
  • Baudrillard'ın Simülasyon Kuramı Üzerine Notlar ve Söyleşiler
  • Çaresiz Stratejiler
  • L'autre par lui-même

Jean Baudrillard Alıntıları - Sözleri

  • "Gerçek bir daha asla geri dönmeyecektir." (Simülakrlar ve Simülasyon)
  • Katıksızdan da daha katıksız olan şey, herhangi bir yolla sonun ötesinde yaşamaktır. (Cool Anılar 1-2 (1980-1990))
  • Bizler bu tekelleşmiş küresel ağların içinde yüzen rehineleriz. Aynı zamanda hem kurban hem de suç ortağı konumundayız. (Karnaval ve Yamyam)
  • "Anlamla saldıranı, anlamla öldürürler." (Simülakrlar ve Simülasyon)
  • Her şey uydulaşıyor, beynimizin bile artık bizde olmadığı sayısız Hertz'lik dalga birimleri ve devreler halinde dalga halinde etrafımızda dalgalandığı söylenebilir. (Kötülüğün Şeffaflığı)
  • Varım, buradayım değil; görülüyorum, bir imajım; bak bana, bak! Narsisizm bile değil bu; sığ bir dışadönüklük, herkesin kendi görünüşünün menajeri haline geldi­ği bir tür reklamcı saflığı. (Kötülüğün Şeffaflığı)
  • Tüm abartılmış özellikler, kendi kendilerini aşmaya -hakiki olandan daha hakiki, güzelden daha güzel, gerçekten daha gerçek- mahkûm edilmiş olup, her türlü içerik ve nitelikten bağımsız bir şekilde kendilerinden geçmeye zorlanmakta ve günümüzde kendisine tutkuyla bağlandığımız tek alana benzemektedirler. (Çaresiz Stratejiler)
  • Burada sokaklarda tek başına düşünen,tek başına şarkı söyleyen,tek başına yiyip kendi kendine konuşan insanların sayısı ürkütücü.Ama yine de bir araya gelmiyor;tersine birbirlerinden kaçıyorlar. Ancak belli bir yalnızlık var ki başka hiçbir yalnızlığa benzemiyor.Herkesin önünde, bir duvarın,bir arabanın motor kapağı üstünde,bir parmaklık boyunca yemeğini tek başına hazırlayan adamın yalnızlığı... (Amerika)
  • Tarihe yabancılaşan bir evrende tarihin ne söyleyecek bir sözü olabilir ne de kendi varlığını kanıtlayabilir. İşte bu yüzden bizden önceki tüm dönemleri, tüm yaşam biçimlerini, tüm zihniyetleri kendi tarihlerini yazmaya ve varlıklarını belgelere dayanarak kanıtlamaya zorluyoruz. (Çaresiz Stratejiler)
  • Oysa halk aptal değil. Kendisini yalnızca kendisinden daha zeki olanların kandırmasına izin veriyor. (İlahi Sol)
  • Tüketim ideolojisini tüketimin kendisi gibi algılayan bir toplumbilim çoğu kez bir süreci diğeriyle karıştırıp onun suç ortağı olmaktadır. (Gösterge Ekonomi Politiği Hakkında Bir Eleştiri)
  • "Dehşete düşme pahasına dünyanın gizini çözmek ve dolayısıyla ona ilişkin ilk yanılsamayı yıkmak zorundayız. Ne boşluğa, ne gize ne de arı görünüşe katlanabiliriz." (Kusursuz Cinayet)
  • Sahte ve hakikatin sınırları da dahil olmak üzere, çiğnemediğimiz yasak kalmadı. Gerçekten de her şeyin ötesine geçmiş durumdayız. Bundan böyle iktidar düş gücü, ışık ve zekanın eline geçmiştir. Kusursuz bir toplumsal yapıya sahibiz ya da kısa bir süre sonra sahip olacağız. Bütün ütopyalar gerçekleşti. Bir zamanlar parlak bir geleceğe benzeyen şey bugün yavaş çekim bir felaketi andırıyor. Paranın tadını aldık, yabancılaşma döneminin temel düsturu sayılan şeffaflık, günümüzde türdeş ve terörist bir görünüme sahip. Artık bir hiperhaber, hipergörünürlük evrenin de yaşıyoruz. Yasal duygusallık dönemi sona ermiştir. Kıyamet gününü beklemenin bir anlamı yoktur; çünkü biz farkına bile varmadan, kıyamet sonrası bir yaşam sürdürmekle meşgulüz. Olanlar oldu, hepimiz cenneti boyladık. İllüzyonlar dönemi sona erdi. Dünyanın başlangıcından bu yana gerçeğin yakasına yapışıp onu frenlemeye çalışan illüzyon bile sonunda dayanamayıp ortadan kayboldu. İllüzyondan yoksun bir dünyada her şeye bir gerçeklik kazandırılmaya çalışılıyor. (Çaresiz Stratejiler)
  • Derinlik, o eski derinlik değil artık. (Cool Anılar)
  • Sokakta hakiki bir deliye rastladım nihayet - kendi kendine konuşmak için cep telefonuna ihtiyaç duymayan birine. (Cool Anılar V)
  • Eskiden yolculuk yapmak başka bir yerde olmanın ya da hiçbir yerde olmamanın yoluydu. Bugün, bir yerde olma duygusunu hissetmenin tek yoludur. Kendi evimde, her türlü enformasyonla ve bir yığın ekranla çevrelenmiş olarak, hiçbir yerde değilim artık; ama yine de dünyanın her yerindeyim, evrensel sıradanlığın içindeyim. (Kötülüğün Şeffaflığı)
  • Zamandan söz ettiğim sırada onun varlığını hissedemiyorum... Zamandan söz ettigim sırada akıp geçmiş oluyor. (Neden Her Şey Hala Yok Olup Gitmedi?)
  • "Zenginliği bir başka şekilde dağıtma yolu bulunmadığı sürece toplumsala düşen görev: Düzeni çökerterek, tahammül edilmesi olanaksız bir ütopik duruma neden olabilecek bu zenginliğin fazlasını emip, temizlemektir." (Sessiz Yığınların Gölgesinde: Toplumsalın Sonu)
  • Gerçek bir genellemedir oysa dünya özgün bir yerdir. (Şeytana Satılan Ruh ya da Kötülüğün Egemenliği)
  • 1544 yılı, Paris'te ilk düşkünler evinin açıldığı tarihtir. Serseriler, deliler, hastalar, toplumun dışladığı ve bir kalıntıya dönüşmüş olan herkes, o sırada henüz yeni doğmuş bulunan toplumsal tarafından bakıma alınmışlardır. Bu bakım 19. yüzyılda Sosyal Yardım, 20. yüzyılda da Sosyal Sigorta'ya dönüşecektir. Toplumsalın gelişmesiyle birlikte doğru orantılı olarak neredeyse toplumsalın bütünü de kalıntılaşmış ve kendisine bir halka daha katılarak boyutları genişletilmiştir. Artıklar tüm bir toplumu kapsadığındaysa kusursuz bir toplumsallaşmayla karşı karşıya kalınmaktadır. Herkes bunun hem dışında hem de içindedir. Herkes hem tümüyle dışlanmış hem de toplumsallaştırılmıştır. (Sessiz Yığınların Gölgesinde: Toplumsalın Sonu)

Yorum Yaz