Siddhartha - Hermann Hesse Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Siddhartha kimin eseri? Siddhartha kitabının yazarı kimdir? Siddhartha konusu ve anafikri nedir? Siddhartha kitabı ne anlatıyor? Siddhartha PDF indirme linki var mı? Siddhartha kitabının yazarı Hermann Hesse kimdir? İşte Siddhartha kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Hermann Hesse
Çevirmen: Kamuran Şipal
Tasarımcı: Ayşe Çelem
Yayın Evi: Can Yayınları
İSBN: 9789750719394
Sayfa Sayısı: 148
Siddhartha Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
"Genel olarak herkesçe kabullenilmiş Buddha imgesini aşan bir Buddha yaratmak, daha önce eşine rastlanmamış, büyük bir başarıdır. Siddhartha, benim gözümde, Kutsal Kitaptan kat kat üstün bir ilaçtır..." 20. yüzyılın en büyük romancılarından Henry Millera bu sözleri söyleten Siddhartha, 1946 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Alman yazar Hermann Hessenin başyapıtıdır. I. Dünya Savaşını izleyen yıllarda insanları yaşamlarını yeniden kurmaya çağıran, Doğu gizemciliğini yücelten Siddhartha, kuşaklar boyunca nerdeyse bir "kutsal kitap" gibi okunmuştur. Siddharthada Buddhanın yaşamının ilk yıllarını şiirsel bir üslupla anlatan Hesse, insanın öz benliğini bularak uygarlığın yerleşik biçimlerinden kurtulmaya çalışmasını işler. "Bu kitapta," der, "tüm dinlerde, insanların benimsediği tüm inanış biçimlerinde ortak olan yanı, tüm ulusal ayrımları aşan, tüm ırkların, tüm bireylerin benimseyebileceği şeyi yakalamaya çalıştım."
"Genel olarak herkesçe kabul edilen Buddha imgesini aşan bir Buddha yaratmak, daha önce eşine rastlanmamış büyük bir başarıdır.Benim gözümde Siddhartha, Kutsal Kitap'tan kat kat üstün bir ilaçtır."
Henry Miller
Siddhartha Alıntıları - Sözleri
- "Sana ne söyleyebilirim ki saygıdeğer kişi? Aramaktan bulma fırsatını bir türlü yakalayamayacağını mı?"
- Senin ruhun bütün dünyadır.
- Dünyanın acı bir tadı vardı. Eziyetti yaşamak.
- "Yazmak iyidir, ama düşünmek daha iyi; akıllılık iyidir, ama sabretmek daha iyi."
- Yine de yüreğimde şakıyan kuş ölmedi, yaşıyor..
- Bilinmesi gereken şeyleri insanın kendisinin tatması iyidir.
- Unutma ki, sevgili dostum, ölümlüdür görüntüler dünyası
- Dinlemesini bilen insanlar o kadar az ki
- Biliyorsun çünkü, yumuşak sertten güçlüdür, su kayadan güçlü, sevgi zorbalıktan güçlüdür.
- Dinlemesini bilen insanlar o kadar az ki!
- Bir başkasının yaşamı konusunda yargıda bulunmak bana düşmez !
- "Yazmak iyidir, ama düşünmek daha iyi; akıllılık iyidir, ama sabretmek daha iyi."
- Dünyanın acı bir tadı vardı.Eziyetti yaşamak.
Siddhartha İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Bazı kitaplar vardır, okunur, sadece kelimeler ve cümleler hatırlatır bize o kitabı, tahlil edilir ve unutulur. Bazı kitaplar vardır, hiç eskimez, etkisini hiç yitirmez. Yıllar sonra aynı kitabı okumaya karar verdiğinizde bile tadının farklılaşacağını, önceki okumadan daha çok derinleşeceğini bilir ve hissedersiniz, ancak etkisi aynı kalır, ne eksilir ne eskir, belli bir zamana değil, tüm zamanlara aittir, zamansızdır. Siddartha bu tür kitaplardan biri, kesinlikle bir başyapıt. Yolculuk... Kendi ben’ini bulma yolunda aşkı, mutluluğu, bilgiyi, hakikati, hikmeti arayış. Her şeyden önce nefsten arınmak, kendi ben’inin özüne girmeye çalışmak… Siddartha’nın yolculuğunda karşısına çıkan her şey öğreticidir, her insan bir fikir, her fikir, kendini bulma yolunda bir arayış… Bir varış noktası olmayan yol, insanı varacağı yere götüremeyendir ama arayışın kendisidir aynı zamanda. Siddhartha; hem yoldur, hem yolcudur, hem yolda karşılaşanlardır hem de bunların hiçbiri olmaya yetmeyen bir samanadır… Düşüncelerimiz ve çevremizde olan şeyler sürekli gelişip değişse de temel olan felsefe hep aynı kalır. Gerçeğe ulaşmak için katettiğimiz yollar hepimiz için farklılık gösterse de, gerçeğin yerinin aslında hep sabit kalması gibi. Hepimizin hikâyelerinin farklı olması, ama vardığımız ortak değerlerin aynı olması gibi. Babasının Siddartha’ya olan sevgisi, geleceğin bilge kişisi olarak görmesi onu mutlu etmiyordu. “Kalabalığın oluşturduğu sürüde kimseye zararı olmayan aptal bir koyun” olamayacağını biliyordu, ama babasının olmasını istediği kişi olmanın ona yetmeyeceğinin, aradığı şeyin bu olmadığının da farkındaydı. Bilge kişilerin öğretileri de onu göze almakta olduğu yolculuğa çıkmasına engel olmuyordu. Arkadaşı Govinda ile kendi özünü bulmak için yolculuğa çıkacaktı. Arınmış olmak; susamalardan, düşlerden, sevinçlerden, acılardan arınmış olarak; bensizlik düşünceleriyle mucizelere kapıları açmak... Gezgin birer samana olmak için yola çıkmışlardı. “Yeni insanlar gördüm, yeni yerler tanıdım, eğlendim, başkarının bana gösterdiği güler yüzlülüğün hazzını yaşadım, dostlar edindim, Kamaswami (varlıklı prens) olsaydım, kızıp öfkelenirdim.” Neruda’nın “Yavaş Yavaş Ölüler” dizeleriyle başlayan şiirini anımsatmıyor mu? Varlığın saadet getirmediğini, paylaşmanın, sevdiklerimizle vakit geçirmenin, yeni yüzler görmenin mutlu olmanın kaynağı olduğunu anlatan tekrar tekrar okuduğum harika bir pasaj… Hesse’nin kitaptaki mesajı şu: Dini inançları kesinkes kabul etmek, araştırmamak, sorgulamamak doğru olan bir şey değildir. Siddartha’nın çevresindekilere “Çocuk İnsan” suçlaması yaparak ayrım yapması dikkate değer bir diğer nokta. Nedir çocuk insan? Dünyanın içyüzünü görmekten kaçan, hazları ve zevkleri için yaşayan, dünyadaki varlık nedenini göz ardı eden, ölçüsüz, sorgulamayan bir insan. "Sorgulamak" Bugünlerde çokça istismar edilen bir kelime. Daha çok seküler kişilerin ağızlarına pelesenk olan bir kelime, olmaya da devam ediyor, Google’dan sorgulamak yerine kendini adamış Siddartha’yı okumaları çok daha iyi... İnsanların inançları vardır, değerleri vardır, asla değişmeyecek, daima hayatının bir umut kaynağı olacak, yaşamayı, gerçek doğruya ve erdeme götüreceğine inandığı inançlar vardır. İnsan bu derece değer verdiği veya önemsiz gördüğü bir şeye rasyonel bakabilmekte zorlanır. Bu insanın kendi öznelinde cevaplandırabileceği bir şeydir fakat kesin bir yol belirlediğimizde “Neden” sorusuna mantıklı bir cevap getiremediğimizde seçtiğimiz yolu koruyamamış oluyoruz. İşte Siddartha’nın çocuk insanı tam olarak da bu: Seçtiği yolu açıklamakta, cevap getirmekte zorlanan, yemek, içmek, çalışmak dışında hiçbir şey yapmayan insan, insanlar… Govinda ve Siddartha kendi hikâyelerini bulmak için yerleşik yaşamlarını bıraktıklarında Budha ile karşılaşıyorlar. Siddhartha, Budha ile sohbetlerinde ondan çok şey aldığını ama aynı zamanda ona çok şey kattığını hissediyor. Ama aradığının bu olmadığına karar vererek yoluna devam ediyor. Bilgeliği değil, “bilgi”yi tercih ediyor Siddartha. Budizm felsefesini işleyen bir kitap olsa da, her birimizin gençlik, orta yaşlılık ve yaşlılık dönemlerini anlatıyor. Bazı insanların arayışları yoktur: kendileri olmaya ve kendilerini bulmaya korkarlar, anneleri ve babaları gibi olmak daha kolay geldiği için onların açtığı yoldan gitmeyi tercih ederler. Bazılarımız Govinda’dır: Bir arayış için, kendimizi bulmak için, sürüden ayrılmak için yola çıkmışızdır ama bir bakmışızdır ki başka bir çobanın sürüsünde olmuşuzdur. Bazılarımız Siddhartha’ nın orta yaşlarındaki hali gibiyizdir: Daha önce yapılmış hatalardan ders çıkarmak yerine bütün hataları teker teker kendimiz yaparız - bazılarımız ders çıkarabiliriz, birçoğumuz da ders çıkaramadan sürdürdüğümüz hayatların bir parçası olarak yaşar gideriz-. Ve çok az bir kısmımız da Siddhartha’nın son dönemlerindeki bilgeliğe ulaşma şansı yakalayabiliriz. "Bilgi bir başkasına aktarılabilir, bilgelikse hayır. Bilgelik keşfedilebilir, bilgelik yaşanabilir, bilgelik el üstünde taşıyabilir insanı, bilgelikle mucizeler yaratılabilir, ama bilgelik anlatılamaz ve öğretilemez." (Sf. 139) Kitabın en güzel bölümlerinden biri de, Siddartha’nın yaşlılık döneminde aradıklarına kavuşmuş olması; birçok insan gibi, doğayla buluşması, ırmakla konuşup onun öğütlerini dinlemesiydi. Çünkü doğa insanlardan daha önyargısız, daha içten ve daha olduğu gibi konuşur, tüm cevapları bulabiliriz, ama dinlemeyi bildiğimizde… Beş yıl sonra okuduğumda farklı, yine on yıl sonra okuduğumda kitapta farklı bir şeyler bulabileceğimi biliyorum. Siddhartha’nın somut olarak yaşadıkları değil belki ama düşünsel ve ruhsal olarak yaşadıklarını farklı dönemlerinde farklı biçimlerde hepimiz yaşıyoruz. Dolayısıyla farklı yaşlarda kitaba baktığımız pencere farklı olacağı gibi getireceğimiz yorum ve etkilenme de farklı olacaktır, en azından ben böyle düşünüyorum. “Zaman gerçek değildir, Govinda, ben sık sık yaşadım bunu. Zaman da gerçek değilse, dünya ile sonsuzluk, acı ile mutluluk, kötü ile iyi arasında var gibi görünen çizgi de bir yanılgıdan başka bir şey değildir.” Hesse’yle tanışın, iyi okumalar. (Sergen)
Hayat, doğduğumuz gün başlayıp öldüğümüz gün sonlanan amansız bir yolculuktur. Aynı zamanda hayat, doğduğumuz gün başlayıp öldüğümüz gün sonlanan amansız bir arayıştır da. Kimileri bu yolculuk esnasında sürekli arar durur; kimileri ise hiçbir zaman aramaya tenezzül etmez. Kimileri yorulur yarı yolda bırakır; kimileri asla yorulmaz, yılmadan aramaya devam eder. Kimileri başkalarından duyduklarına kayıtsız şartsız inanır; kimileri ise inanmak için somut bir şeyler arar durur. Fakat hepimiz, nefes aldığımız o ilk saniyeden nefesimizin çıkacağı son saniyeye kadar amansız bir arayış içerisinde savrulur dururuz. Hermann Hesse bu romanında, Siddhartha isimli kahramanın arayış ve hayatı anlayış öyküsünü anlatıyor. Siddhartha'ya göre, huzura kavuşmak, ermek ya da kitaptaki tabiri ile Nirvana'ya ulaşmak için herkesin farklı bir yolu olmalıdır. Ancak herkes kendi yolundan giderse huzura erebilir. Daha önceki kişilerin yolundan gitmek, bilge kişilerden bir şeyler öğrenmeye çalışmak, ezbere metotlarla huzuru aramak doğru bir yöntem değildir. Siddhartha'nın felsefesine göre, “Bilinmesi gereken şeyleri insanın kendisinin tatması iyidir.”(Sayfa 99) Siddhartha'nın hedefi ise şudur: "Arınmış olmak; susamalardan arınmış, istemelerden arınmış, düşlerden, sevinçlerden, acılardan arınmış. Ölerek kendinden kurtulmak, ben olmaktan çıkmak, boşalmış bir yürekle dinginliğe kavuşmak, benliksiz düşünmelerle mucizelere kapıları açmak, işte buydu onun hedefi. Beden tümüyle saf dışı bırakılıp öldürüldü mü, gönüldeki tüm tutku ve dürtülerin sesleri kısıldı mı, işte o zaman gözlerini açacaktı en son şey, varlıktaki artık Ben olmayan öz, o büyük giz." (Sayfa 24) Peki Siddhartha hedefine nasıl varacaktır? Hakikati nerede ve nasıl arayacaktır? Siddhartha'ya göre, bilgi ve bilgelik birbirinden farklı konulardır. Bilgiyi sözcüklerle ifade etmek, başka birine aktarmak mümkünken, bilgelik bir ruhtan diğer bir ruha geçemez. Çünkü insanlar birbirinden farklı karakterlerdir. Her ruh farklı hazlarla doyuma, bilgeliğe ulaşmaktadır. Her ruhun eksiği vardır, fakat bu eksiklik kişiden kişiye değişim göstermektedir. Bu sebeple: "Bilgi bir başkasına aktarılabilir, bilgelikse hayır. Bilgelik keşfedilebilir, bilgelik yaşanabilir, bilgelik el üstünde taşıyabilir insanı, bilgelikle mucizeler yaratılabilir, ama bilgelik anlatılamaz ve öğretilemez."(Sayfa 139) Siddhartha'ya göre, her insan kendi yolunu çizip kendi bilgeliğini aramalıdır. Ancak bu şekilde Nirvana'ya ulaşabilir. Fakat bu yol zorlu bir yoldur, eziyetlidir. Birçok insan aradığını bulmak için çıktığı yolda bambaşka yollara sapabilmektedir. Bu yolda aklını kaybedenler, kendini kaybedenler vardır. Bu yolda engeller vardır. Öze dönüş, bir anlamda özden uzaklaşma anlamına da gelebilmektedir. Bu zorlu yolculuğu tamamlamak hiç de kolay değildir. İşte Siddhartha kitapta böyle zorlu bir yolculuğa çıkmaktadır. Siddhartha, çok derinlikli bir kitap. İçerisinde Hermann Hesse'nin felsefesi yer alıyor. Aynı zamanda Zaman Felsefesi ve Bilgi Felsefesi gibi konularda da sorular sorup cevaplar arıyor. Aslında kitapta biraz "Simyacı" tadı da yok değil. Çünkü mistik öğeler ve Doğu Felsefesi ön planda. Kitabın sonlarına doğru ise, Hermann Hesse bize şu şekilde seslenerek aramayı çok uzaklarda yapmamamız gerektiğini, aslında aradığımızın kendi içimizde olduğunu ifade ediyor: "Bir kimse arıyorsa, gözü aradığı şeyden başkasını görmez çokluk, bir türlü bulmayı beceremez, dışarıdan hiçbir şeyi alıp kendi içine aktaramaz, çünkü aklı fikri aradığı şeydedir hep, çünkü bir amacı vardır, çünkü bu amacın büyüsüne kapılmıştır. Aramak , bir amacı olmak demektir. Bulmaksa özgür olmak, dışa açık bulunmak, hiçbir amacı olmamak. Sen, ey saygıdeğer kişi , belki gerçekten arayan birisin, çünkü amacının peşinde koştuğundan hemen gözünün önündeki bazı şeyleri görmüyorsun." (Sayfa 137) Son değinmek istediğim konu ise şudur: Bırakın insanlar arasın. Bırakın insanlar sorgulasın. Bırakın herkes sizin gibi olmasın. Bırakın birileri de farklı yollardan geçerek amacına ulaşsın. Herkes sizinle aynı yoldan gidecek diye bir şart yok. Herkes sizin inandığınıza inanacak, kayıtsız şartsız sizinle aynı yolda yürüyecek diye bir şey yok. Bırakın insanlar gerekirse yanlış yapsın. Bırakın insanlar yaptıkları yanlışlardan ders alsın ve doğru yolu bulsun. Müdahale etmeyin. Rahat bırakın. Rahat bırakın da insanlar biraz kendi doğrularını bulsun. Kimse sizin doğrularınızla yaşamak zorunda değil. “Bilinmesi gereken şeyleri insanın kendisinin tatması iyidir,” diye geçirdi içinden. “Dünya zevklerinin ve dünya malının insana hayır getirmeyeceğini daha çocukken öğrendim. Hanidir biliyordum bunu ama ancak şimdi yaşadım. Ve şimdi biliyorum, belleğimle değil, gözlerimle, yüreğimle, midemle biliyordum böyle olduğunu. Ne mutlu bana ki, biliyorum artık!” (Sayfa 99) "Hayır, gerçekten arayan biri, gerçekten bulmak isteyen biri, hiçbir öğretiyi benimseyemezdi." (Sayfa 111) "Vaktiyle işlediğin budalalıkları, oğlunu bunlardan sakınmak için mi işlediğine inanıyorsun? Hem, oğlunu Sansara'ya karşı koruyabilir misin? Nasıl yapabilirsin bunu? Öğreterek mi, duayla, tapınmayla mı, uyararak mı?...Hangi baba, hangi öğretmen yaşamını yaşamaktan, yaşamla kendini pisletmekten, bizzat günahlara girmekten, bizzat o acı içkiyi içmekten, kendi yolunu kendisi bulmaktan alıkoyabildi Siddhartha'yı? Sanıyor musun ki, sevgili dostum, bu yolu yürümekten belki esirgenen biri olabilir? Sevgili oğlun bundan esirgenir sanıyorsun belki, çünkü onu seviyorsun, acı ve üzüntüden, düş kırıklıklarından esirgemek istiyorsun onu. Ne var ki, onun için tekrar ölüp dirilsen bile, yine de yazgısının en küçük bir parçasını koparıp alamazsın ondan." (Sayfa 120) (Semih Doğan)
Siddhartha PDF indirme linki var mı?
Hermann Hesse - Siddhartha kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Siddhartha PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Hermann Hesse Kimdir?
1877'de Almanya'nın Calw Kasabası'nda doğdu. 1962 yılında İsviçre'nin Montagnola Kasabası'nda yaşamını yitirdi. İlk şiirini yirmi beş yaşında yazdı. Ardından Peter Camenzind, Çarklar Arasında, Gertrud, Rosshalde, Demian ve diğer romanları geldi. Birinci Dünya Savaşı'nda Alman militarizmini protesto etmek için İsviçre'ye yerleşti. İkinci Dünya Savaşı'nda hem Naziler, hem de antifaşistler tarafından sert şekilde eleştirildi. Bu eleştiriler, ayrıca sorunlu aile yaşamı ve savaş esirlerine yardım konusundaki yoğun çalışmasının sonucu ağır bir bunalım geçirdi. Jung'un öğrencisi Lang ona psikanaliz tedavisi uyguladı. Lang ile dostluğu ruhbilime ve Jung'a duyduğu ilgiyi körükleyerek şiirsel iç dünyasını zenginleştirdi. İnsancıllığı, barışseverliği ve insan yaşamını irdeleyen felsefesi, Bozkırkurdu, Narziss ve Goldmund ve Siddhartha adlı romanlarında özellikle belirgindir. Boncuk Oyunu adlı romanından sonra 1946'da Nobel Edebiyat Ödülü aldı. Doğu edebiyatına ve mistisizmine düşkünlüğü, ayrıca bireysel bunalımlara çözümü Doğu felsefesinde arayışı, 1960 yıllarında canlanan Budizm ve Zen Budizm akımlarının da yardımıyla özellikle Amerikan hippi gençliği arasında en çok okunan yazarlar arasına girmesini sağladı. Eserlerinin büyük bölümü Türkçe'ye çevrildi.
Hermann Hesse Kitapları - Eserleri
- Siddhartha
- Bozkırkurdu
- Masallar
- Gençlik Güzel Şey
- Peter Camenzind
- Demian
- Doğu Yolculuğu
- Kaplıcada Bir Konuk
- Çarklar Arasında
- Öldürmeyeceksin
- Boncuk Oyunu
- Gertrud
- Klingsor'un Son Yazı
- Knulp
- Rosshalde
- Narziss ve Goldmund
- Şeftali Ağacı
- Sevgi Üzerine
- Hermann Hesse'den Mektuplar
- Hermann Lauscher
- Küçük Dünyalar
- Bozkır Kurdu'nun Düş Yolculukları
- Yabancı Bir Gezegenden Tuhaf Haberler
- Klein ve Wagner
- Mektuplar
- Entelektüelin Kütüphanesi
- Seçilmiş Şiirler
- Görkemli Dünya
- İnanç da Sevgi de Aklın Yolunu İzlemez
- Ağaçlar
- Sevebilen Mutludur
- Wege nach innen: 25 Gedichte
- Gece Yarısından Sonra Bir Saat
- If the War Goes On
Hermann Hesse Alıntıları - Sözleri
- "Çiçeklerden örülmüş çelengi şen bir pervasızlıkla yuvarlak başlı kazıklardan çözüp aldım." (Gece Yarısından Sonra Bir Saat)
- Seni buna inandıracak kimse muhtemelen hiç gelmeyecek. Ama hayatta inançsız yaşanamayacağını zamanla sen kendin anlayacaksın; çünkü bilgi hiçbir şeye yaramaz. Her gün görüyoruz; çok iyi tanıdığımızı sandığımız birisi öyle bir şey yapıyor ki, bu yaptığının bilgiyle, iyi bilmekle ilgisi olmadığını gösteriyor bize. (Gençlik Güzel Şey)
- ... çocukluğumuzun geçtiği yerlerde her şey güzeldir, kutsaldır. (Gençlik Güzel Şey)
- "Her şeyden zor ele geçirilen şey , her şeyden çok sevilir." (Sevebilen Mutludur)
- Öyle ya, insan kötü bir şey yaptı mı, sonradan kendisi bilir kötü olduğunu, utanır yaptığından. Ama paylanıp azarlanırsa, o kadar utanmaz. (Rosshalde)
- Bir tez ne kadar sivri ve ödün vermez biçimde dile getirilirse, kendi antitezini davet edişi de o kadar kesinlik taşır. (Boncuk Oyunu)
- Her şeye bir 'anlam' veren tek yaratığın insan olduğunu bilmiyor musunuz? (Masallar)
- "gönlüm bu renksiz, sığ, belli normlara uydurulup sterilize edilmiş yaşama ateş püskürüyor." (Bozkırkurdu)
- Çoğu zaman böyleydi; birisi mutluluğu ya da erdemiyle övünüyor, böbürleniyorsa, onda bunun ikisi de yok demekti. (Knulp)
- "Yeniden inanç sahibi olacaksam, bu işi ancak, gelip beni buna inandıracak birisi başarabilir" Annem gülümsedi, yüzüme baktı; biraz düşündükten sonra dedi ki: "Seni buna inandıracak kimse muhtemelen hiç gelmeyecek. Ama hayatta inançsız yaşanamayacağînı zamanla sen kendin anlayacaksın; çünkü bilgi hiçbir şeye yaramaz. Her gün görüyoruz; çok iyi tanîdığımızı sandığımız birisi öyle bir şey yapıyor ki, bu yaptı- ğının bilgiyle, iyi bilmekle ilgisi olmadığını gösteriyor bize. Fakat insanın bir güvene, bir desteğe ihtiyacî vardır. Bir profesöre yahut Bismarck'a veya bir başka kimseye gitmektense, Hazreti isa'ya yönelmek her zaman için daha iyidir." "Neden?" diye sordum. "Hazreti İsa hakkında da da öyle fazla kesin bilgimiz yok ki!" 'Yoo, var pekâlâ. Hem sonra... Devirler boyunca orada burada tek tük insan çıkmıştır; kendilerinden emin ve korkusuz insanlar. Sokrates için, daha birkaç kişi için öyle derler; ama çok değildir sayıları; pek azdır hatta. Böyleleri rahat görülle ölebilmişlerse, bu onların zeki olmalarından değil, kalplerinin, vicdanlarının temizliğindendir. Diyeceğim, tek tüktür böyleleri; her biri ayrı ayrı hakkı olabilir. Ama hangşmiz onlar gibiyiz? Böyle pek az kimsenin karşısında, beri yanda binlerce, binlerce insan görüyorsun; zavallı, basit insanlar; Hazreti İsa'ya inandıkları için yine de uysal ve memnun ölebilmiş insanlar. Büyükbaban kurtuluncaya kadar ıstıraplar ve sefalet içinde tam on dört ay yattı da sızlanmadı; ıstırabına ve ölümüne adeta sevinçle katlandı, çünkü tesellisini Hazreti İsa'da bulmuştu." sözlerini şöyle bağladı annem: "Bunların seni inandıramayacağını iyi biliyorum. inancın yolu akıldan geçmez, aşk gibidir o da. Ama günün birinde, aklın her şeye yetmediğini göreceksin; O raddeye geldin de darda kaldın mı, bir teselli gibi görünen her ne varsa ona uzanacaksın. Bugün konuştuklarımızdan bazılarını belki hatırlarsın o vakit" (Gençlik Güzel Şey)
- "Yani hayatımı, ona yeniden anlam katarak kurtarmak istiyorum." (Doğu Yolculuğu)
- Saatler,sesleri işitilmeyen kanat hareketleriyle geçip gidiyor üstümüzden. (Gece Yarısından Sonra Bir Saat)
- Genelde yaşanmaya değmez, çünkü amaçsız bir yaşamın tadı tuzu yoktur, amaçlı yaşam ise baş belasıdır. (Hermann Lauscher)
- Sabır öğrenilmeye değer biricik şey, en zor şeydir. (İnanç da Sevgi de Aklın Yolunu İzlemez)
- Her ölüm olayından sonra yaşam daha narin, daha incelikli niteliğe bürünür. (İnanç da Sevgi de Aklın Yolunu İzlemez)
- Gel, ağla haydi! Ağlayabildiğimiz sürece işimiz bitik sayılmaz... Belki de bizim en değerli varlığımız, bizim şiirimiz, bizim yolunu gözlediğimiz büyük ezgi bu gözyaşlarının ardındadır. (Hermann Lauscher)
- “…mutluluğun içinde bile bir pürüz vardı.” (Knulp)
- İnsan yaşamı derin ve kasvetli bir gece gibi geliyor bana. (Gertrud)
- Tanıdığım en güzel insanlar yenilgiyi, acıyı, mücadeleyi, kaybı yaşamış olan ve diplerden çıkış yolunu kendileri bulmuş insanlardır. Güzel insanlar öylece ortaya çıkmazlar; onlar oluşurlar... (Rosshalde)
- Sadece şunu biliyorum. Zaman zaman dış bir etki olmadan içimde karanlık bir etki oluşuyor. Dünyayı bir gölge sarıyor. Tıpkı bir bulutun gölgesi gibi. Sevinç yanlış ve müzik bitkin görünüyor. Can sıkıntısı her şeye yayılıyor. Ölmek yaşamaktan çok daha iyi. Bu melankoli, bir saldırı gibi zaman zaman geliyor başıma. Hangi aralıklarla olduğunu bilmiyorum. Gökyüzümü yavaşça kara bulutlar kaplıyor. Kalpte bir huzursuzluk başlıyor. Bunun nedeni bir kuruntunun uyarısı, muhtemelen de gece gördüğüm rüyalar oluyor. (Görkemli Dünya)