akademi
Turkcella

Sevme Sanatı - Erich Fromm Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Sevme Sanatı kimin eseri? Sevme Sanatı kitabının yazarı kimdir? Sevme Sanatı konusu ve anafikri nedir? Sevme Sanatı kitabı ne anlatıyor? Sevme Sanatı PDF indirme linki var mı? Sevme Sanatı kitabının yazarı Erich Fromm kimdir? İşte Sevme Sanatı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 29.05.2022 19:00
Sevme Sanatı - Erich Fromm Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Erich Fromm

Çevirmen: Ayşe Türkmen

Yayın Evi: Altın Post Yayıncılık

İSBN: 9786055248208

Sayfa Sayısı: 128

Sevme Sanatı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Sevmek bir sanat mıdır? Öyleyse eğer, bilgi ve çabaya gereksinimi vardır. Yoksa sevgi, kaderin bir lütfuyla şanslı olanlarımızın "kapılmadığı" tatlı bir duygu mudur? Şüphesiz büyük çoğunluk ikinci önermeye inanmaktadır. Oysa bu kitap, birinci önerme temeline oturtulmuştur.

Hiç kimse sevginin önemsizliğine ilişkin bir düşünce taşımaz. Birçok kişi onun açlığını çeker, mutlu ve mutsuz aşk öyküleri anlatan bir dolu filmi izler, yüzlerce ucuz aşk öyküleri anlatan bir dolu film izler, yüzlerce ucuz aşk şarkıları dinler. Buna karşın, pek azı sevgiye ilişkin bir şeyler öğrenmenin gerekli olduğunu düşünür.

Bu özel tutum, kişiyi ya tek başına ya da toplu olarak, böyle düşünmeye yöneten birçok önyargıya dayanır. Bir çok kişi, sevgi sorununu ilkel bir biçimde ele almakta, kendi sevebilme gücünden, sevme ediniminden çok sevilme olarak görmektedir.

Sevme Sanatı Alıntıları - Sözleri

  • “Sevgi kusurları yok etmez, onları da kabul eder. Bir insanı, hiç sebep yokken yüreğinizde sıcacık hissediyorsanız, işte bu gerçek sevgidir.”
  • Çiçekleri sevdiğini söyleyen bir kadının çiçekleri sulamayı unuttuğunu görürsek, onun çiçek sevgisine inanmayız. Sevgi, sevdiğimiz şeyin büyümesi ve yaşaması için gösterdiğimiz etkin(aktif) ilgidir.Bu etken ilginin bulunmadığı yerde sevgi de yoktur.
  • Eğer birine “seni seviyorum” diyebiliyorsam. “Sende herkesi seviyorum, seninle tüm dünyayı seviyorum, sende aynı zamanda kendimi de seviyorum” da diyebilmeliyim.
  • "Hayatımıza giren herkes değerlidir; Ama herkes özel değildir. Saygı hepsine,sevgi layık olana verilir"
  • Sadece geçmişe ilişkin kesinlik vardır. Geleceğe ilişkin çok uzaklardaki ölümden başka kesin olan bir şey yoktur.
  • Cinsel sevgi iki kişilik yalnızlıktır. Oysa sevdiği kişide insan tüm insanlığı, yaşayan ne varsa hepsini sever.
  • Olgunlaşmamış sevgi “Seni seviyorum çünkü sana gereksinimim var.” der. Olgunlaşmış sevginin söylediği ise “Sana gereksinimim var çünkü seni seviyorum”dur.
  • Freud insanı, içgüdülerinin esiri olmuş ama toplum tarafından ehlileştirilmiş bir hayvan gibi görmektedir.
  • “Hiçbir şey bilmeyen hiçbir şeyi sevmez. Hiçbir şey yapmayan, hiçbir şey anlamaz.Hiçbir şey anlamayan, değersizdir. Oysa anlayan kişi aynı zamanda sever, farkına varır, görür... Bir şeyin aslında, ne kadar bilgi varsa daha fazla sevgi vardır... Tüm yemişlerin böğürtlenlerle aynı zamanda olgunlaştığını düşleyen kişi üzümlere ilişkin bir şey bilmiyor demektir."
  • Bir kadın bize çiçekleri sevdiğini söylese ama onları sulamasa, çiçekleri sevdiğine inanmayız. Sevgi, sevdiğimiz şeyin yaşaması, gelişmesi için duyduğumuz etkin ilgidir. Bu etkin ilginin bulunmadığı yerde sevgi olmaz.

Sevme Sanatı İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Gerçekten sevdiğinizi sandığınız birisini acaba gerçekten seviyor musunuz? Bir kişiyi ya da bir nesneyi o olmadan yaşayamam, hayatın bir anlamı olmaz diye mi seviyorsunuz? Kendinizi tanımadan ve sevmeden başkasını sevmeye kalkıyor musunuz? Cevaplarınız tereddütlüyse sevme, sevme sanatı hakkında öğreneceğiniz çok şey var derdi Erich Fromm. Kitap sevme konusunda takınılan üç yanlış tutumun açıklamalarıyla başlıyor. İlki, çoğu kişinin sevmeyi; kendini ya da başkasını sevmekten çok, kendilerini sevdirme olarak görmesidir. Yani bunlar için sevmek yerine nasıl sevimli olabilecekleri önemlidir. İkinci yanlış tutum ise sevmenin kolay olduğu ancak sevilecek ‘nesneyi’ bulmanın zor olduğudur. Satın alma odaklı gelişen toplumlarda erkekler ya da kadınlar birbirlerini çekici yapan şeyin dönemin kafa ve vücut modası olduğunu düşünürler. Bu bağlamda sevme bir nesneye dönüşeceğinden gerçek anlamda bir sevmeden bahsedemeyiz. Üçüncü ve kitapta bahsedilen son yanlış tutum ise âşık olmanın sürekli sevme olarak görülmesidir. Birbirlerine başta âşık olan insanlar birbirlerini daha yakından tanıdıklarında aradaki bağlılık umut kırıklığına, düşmanlık ya da bıkmaya götürüyorsa burada da sevmeden bahsedemeyiz. Peki, bu yanlış tutumları düzeltmenin yolu ne olabilir? Erich Fromm atılacak ilk adımın sevmenin de tıpkı yaşam gibi sanat olduğunu kabul etmek ve bu sanatı öğrenme yolunda adımlar atmak olduğuna inanıyor. İnsanların istemeden doğduklarını, istemeden öleceklerini, yakınlarının onlardan önce ya da sonra öleceklerini düşünmeleri ve doğanın ve toplumun gücü karşısındaki çaresizliklerini bilmeleri hayatlarını bir hapishaneye çevirir. Bu hapishaneden çıkmanın yolu sevgidir. İnsanlar bu yüzden çeşitli yollarla sevgiyi bulmaya çalışmışlardır. Bunlar tapınma, lükse kapılma, her şeyden el etek çekme, Tanrı’ya yönelme, delice çalışma vs. şeylerdir. Sevgi kişiyi diğer insanlardan ayıran, duvarları yıkan, birleştiren etkin bir güçtür. Bu güç her türlü sevgide görülen temel öğelerde(ilgi, sorumluluk, saygı ve bilme) de kendini gösterir. Bu öğeleri kitapta geçen cümlelerle aktarmak istiyorum. “Sevgi sevdiğimiz şeyin yaşaması, gelişmesi için duyduğumuz etkin ilgidir,” cümlesi ilgi öğesini açıklamak için yeterli olacaktır. “Gerçek anlamıyla sorumluluk, bütünüyle gönülden gelen bir davranıştır; açık olsun, gizli olsun, başka birisinin ihtiyaçlarına verdiğimiz yanıttır,” buradan sevgi açısından sorumluluğun, karşıdaki kişinin ruhsal ihtiyaçlarına cevap verme olduğu kanısına varmak yanlış olmaz diye düşünüyorum. “Korkmak ya da çekinmek değildir saygı; bir insanı olduğu gibi görebilmek, onun kendine özgü bireyselliğini fark edebilmektir,” anlaşılacağı üzere insan karşıdaki kişiyi ona saygı duyduğundan, onu o olarak gördüğü için sevmelidir. Bu üç öğenin tamamlayıcısı bilme yani tanımadır. İnsan başkasını ya da kendisini tanımadan ne sevgiye ne de sevginin öğelerine vakıf olabilir. Sevgi nesne değildir dedik ama sevginin kendine has nesneleri var –ben bunlara çeşit demeyi daha doğru buluyorum. Bunlar kardeş sevgisi, anne sevgisi, cinsel sevgi, Tanrı sevgisi ve kendini sevmedir. Sevme bir sanatsa bu sanatı icra etmek için gereken şeyler nelerdir? Herhangi bir sanatı icra etmek disiplin, üstüne düşmek, sabır ve ilgi gerektirir. Sevme sanatını gerçekleştirmek için ilk ve bana göre en önemlisi insanın narsisizmini yenmesidir. Narsist kişi sadece kendi ortamı içindeki şeyleri doğru saydığı ve yararlılık ilkesine bağlı kaldığı için sevme sanatıyla mutabık olamaz. Kendini bundan ne kadar kurtarabilirse o kadar sevgiye yaklaşır. Benim aldığım notlar burada sona eriyor. Detaylı bilgiler için kitabı okuyabilirsiniz. Sevme, sevgi ne kadar açıklanmaya kalkılsa da her zaman eksik bir açıklama olacak ve insan sevme ve sevgiyi hiçbir zaman anlamayacaktır. Son olarak sevme ve sevgiye tanım olabilecek kitapta geçen üç sözü sizinle paylaşıp iyi okumalar dilemek istiyorum: “Sevgi yalnız bir insana bağlılık değildir; bir tutumdur; kişinin sadece bir sevgi nesnesine değil, bütünüyle dünyaya bağlılığını gösteren bir kişilik yapısıdır.” “Birisini sevmek yalnız güçlü bir duyguya kapılmak değildir; bir karardır, bir yargıdır, bir karar vermedir. Sevgi yalnız bir duygu olsaydı, birbirini ölünceye dek sevmek için söz vermek gerekmezdi.” “Sevgi bir inanma işidir; inancı az olanın sevgisi de azdır.” (Murat Sezgin)

“Sevmek bir sanat mıdır?” Kitap bu üzerine düşünülmesi gereken soruyla başlıyor. Erich Fromm sevgiyi, erkek ve kadının karşılıklı birbirine duyduğu arzu olarak ele almıyor. Sevgiyi varoluşsal bir çerçevede anlatıyor. O, bir insanın tek bir sevgi nesnesiyle değil, tüm dünyayla bağlantıda oluşunu belirleyen bir tutum olarak görüyor. Bu nedenle kitap süresince sevgi sorununu bir nesne problemi olarak değil bir yetenek problemi olduğunu düşünüyor. Bu anlamda insanın sevgiyi “nesne problemi” olarak ele almasının sosyolojik arka planını da açıklıyor. Fromm’a göre günümüzde –kitap basım tarihi 1956- insan, kendisine, çevresine, doğasına ve diğer insanlara yabancılaşmıştır. İnsan bir meta haline dönüştürülmüş, pazar koşulları altında kendisine en fazla kârı getiren şey ne ise ona yatırım yapması hedeflenmiştir. Bu nedenle Fromm için insan ve ilişkileri birbirine yabancılaşmış otomatların ilişkileridir. İnsanın sürekli olarak beklenti ve düş kırıklığı içinde bulmasını nesneleştirilen bu ilişkilere bağlar. Yazar kitabında sevgiyi türlere ayırıyor. Kendine yönelik sevgi, anne, baba ve kardeşe duyulan sevgi, cinsel sevgi ve Tanrı sevgisi. Sevgiyi bölümlere ayırır ama aslında bunların birbirinden ayrıldığı noktaları anlatmak içindir sadece. Yine vardığı yer, sevginin bütüncül olduğu, dünyaya, yaşama ve yapılan işe ve kişinin kendisine yönelmesi gerektiğiyle ilgilidir. Bence insan nasıl sevebilir sorusuna cevap veriyor kitap. Mutlaka okunmalı. (Sefa Örnek)

"Eğer kendinizi severseniz, başkalarını da kendiniz kadar seversiniz". Felsefe öğretmeni bir arkadaşımın önerisi üzerine okumaya başladım. Bir gecede de keyifle okudum. Sevmek bir sanat mıdır? Bu sorunun cevabı aranırken: din, anne, baba sevgileri de bir güzel anlatılıyor. Özellikle din konusunda bazı kısımları anlayamadım. Kendime sorduğumda sanırım yetersiz olduğum bir konu daha belirledim. Bu da bana bir not: Din ve sevgi konusu ile ilgili bir kitap daha okunacak! Anne sevgisini okurken ise; nasıl da kendimi gördüm. Demek ki insanın doğası bu imiş. Bazen normal bir sevgim olmadığını düşünürken, kayıtsız, koşulsuz sevgiyi sadece annelik içgüdüsünün oluşturduğunu da öğrenmek beni ayrıca mutlu etti. Hayat boyu her insanın başucu kitaplarından biri olmalı ki; tüm bu gördüğümüz, içinde bulunduğumuz, sevgi sandığımız sağlıksız ilişkileri yeniden anlamlandırıp daha mutlu olabilelim. Çok değerli bilgileri öğrendiğim bu kitabı mutlaka okumanızı öneririm. (Oya Kaya)

Sevme Sanatı PDF indirme linki var mı?

Erich Fromm - Sevme Sanatı kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Sevme Sanatı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Erich Fromm Kimdir?

Erich Fromm (23 Mart 1900, Frankfurt - 18 Mart 1980), Musevi kökenli Almanya doğumlu Amerikalı ünlü bir psikanalist ve sosyologdur. Ruh bilimine Marksist - Sosyalist ve insancıl yaklaşımın en önemli temsilcilerindendir.

Hayatı

Heidelberg ve Münih Üniversiteleri'nde toplum bilim ve psikanaliz eğitimleri gördü. 1922 yılında Heidelberg Üniversitesi'nde doktora öğrenimini tamamladı. Münih'te ruh hekimliği ve ruh bilim üzerine ek incelemeler yaptıktan sonra, Berlin Psikanaliz Enstitüsü'nde eğitim gördü ve 1931 yılında mezun oldu.

30'lu yılların başlarında Almanya'da Nazi hareketinin güçlemesi nedeni ile İsviçre'nin Cenevre şehrine yerleşti. 1933 yılında Chicago Ruh çözümleme Enstitüsü'nden aldığı davet üzerine Amerika Birleşik Devletleri'ne gitti. 1934 yılında , 1938'e kadar kadrosunda bir uzman olarak görev aldığı Frankfurt Toplumsal Araştırma Enstitüsü ile birlikte New York'a taşındı. Özel çalışmalarını sürdürdü ve Columbia Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olarak çalıştı.

1946 yılında William Alonson White Ruh Hekimliği , Ruh Çözümleme ve Ruh Bilim Enstitüsü'nün kurucuları arasında yer aldı. Yale Üniversitesi , New York Üniversitesi Bennington Koleji , Michigan Eyalet Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olarak çalıştı.

1949 yılında Meksika Ulusal Özerk Üniversitesi'nden gelen bir profesörlük önerisini kabul etti ve tıp fakültesi lisansüstü bölümünde ruh çözümleme şubesini kurdu , 1965 yılında emekli olana kadar orada çalıştı.

Emeklilik yıllarını geçirdiği 1980 yılında İsviçre'de öldü.

Marxist ve sosyalist , insancıl dünya görüşünü benimseyen Fromm , batı kapitalizmi ve SSCB komünizmini reddetmiştir.

Biyofili hipotezine olan katkıları, evrimsel psikoloji konusundaki araştırmalara temel sağlamıştır.

Erich Fromm'un çalışmaları birçok dile çevrilmiştir.

Erich Fromm Kitapları - Eserleri

  • Kendini Savunan İnsan
  • Sahip Olmak ya da Olmak
  • Sevme Sanatı
  • Özgürlükten Kaçış
  • Barışın Tekniği ve Stratejisi
  • İnsandaki Yıkıcılığın Kökenleri
  • İnsandaki Yıkıcılığın Kökenleri (İkinci Kitap)
  • Freud Düşüncesinin Büyüklüğü ve Sınırları
  • Hayatı Sevmek
  • Sağlıklı Toplum
  • İtaatsizlik Üzerine
  • Özgürlük Korkusu
  • Sevginin ve Şiddetin Kaynağı
  • Umut Devrimi
  • Psikanaliz ve Din
  • Psikanalizin Bunalımı
  • Psikanaliz ve Zen Budizm
  • Rüyalar, Masallar, Mitler
  • Çağımızın Özgürlük Sorunu
  • Marx'ın İnsan Anlayışı
  • Yaşama Sanatı
  • Yanılsama Zinciri
  • Yeni Bir İnsan Yeni Bir Toplum
  • Erdem ve Mutluluk
  • Cinsellik ve Cinsel Sapmalar
  • Tanrılar Gibi Olacaksınız
  • Olma Sanatı
  • Sigmund Freud’un Misyonu
  • İsa Dogması
  • İnsan Bilgisi ve Hümanist Planlama
  • Çağdaş Toplumların Geleceği
  • Psikanalize Yeni Bir Bakış
  • Toplumsal Bilinçaltının Araştırılması
  • Dinleme Sanatı
  • Anaerkil Toplum ve Kadın Hakları
  • İnsan Olmak Üzerine
  • Çağımızda Kişilik Sorunu
  • İnsanlık Başarabilecek mi?
  • Die Kunst des Liebens
  • Kendini Savunan İnsan - Ahlak Felsefesinin Psikolojisine İlişkin Bir Araştırma
  • Psixoanaliz ve Din
  • Liebe, Sexualität und Matriarchat

Erich Fromm Alıntıları - Sözleri

  • Ama eğer yaşamıyorsam nasıl erdemli olabilirim? Ve eğer hiçbir şeyin bilincinde değilsem nasıl iyi bir törelbilincim olabiillir? (Yeni Bir İnsan Yeni Bir Toplum)
  • Peygamber hakikati vahiy eder, Lao-tse ve Buda da böyle yapmıştı. Ancak peygamber aynı zamanda siyasal bir liderdir, siyasal eylem ve sosyal adaletle çok yakından ilgilenmektedir. (Tanrılar Gibi Olacaksınız)
  • "... anaerkil ilke; hayat, birlik ve huzurdur... anaerkilliğin ilkesi evrenselliktir." (Anaerkil Toplum ve Kadın Hakları)
  • Cinsel sevgi iki kişilik yalnızlıktır. Oysa sevdiği kişide insan tüm insanlığı, yaşayan ne varsa hepsini sever. (Sevme Sanatı)
  • Verilen şey yitirilmez, tam tersine sıkı sıkıya tutulan şeylerdir biten ve yok olanlar. (Sahip Olmak ya da Olmak)
  • İnsanlar yeni tanıştıkları kişiler hakkında ilk anda çoğunlukla doğru olan görüşler elde ederler ve o esnada oluşan karmaşık bireysel işleyişlerin de hiç farkına varmazlar. (Rüyalar, Masallar, Mitler)
  • Bugüne değin herhangi bir sıradan insandan bile daha az sevme yeteneğine sahipmiş gibi görünüyordun. Bu aşk nasıl olabiliyor? Madem bu kadar aşıksın, kadının fikirleriyle çelişen ilkelerinden neden vazgeçmiyor, fedakarlık yapmıyorsun? Neden daima kendinden ve kendi kaderinden söz ediyor, ama sevdiğin kadının duygularına pek aldırmıyorsun? (Yanılsama Zinciri)
  • "Bütün dünyayı yargılayan adil olmalı." (Tanrılar Gibi Olacaksınız)
  • Yoksa zihinsel olarak 20.yüzyılda ama duygusal olarak taş devrinde mi yaşıyoruz? (İnsan Olmak Üzerine)
  • Erkek kibri neler yapabileceğini, hiçbir zaman başarısız olmayacağını gösterir. Buna karşı kadınlara özgü kibir esas olarak cezp etme ve kendi kendine cazip olduğunu kanıtlama ihtiyacından kaynaklanmaktadır. (İsa Dogması)
  • Biz neden her ay yeniden âşık olmuyoruz ? Çünkü her ayrılıkta , yüreğimizden bir parça da birlikte ayrılıp gidiyor . Biz neden herkesle arkadaş olmuyoruz ? Çünkü onun kaybı ve mutsuzluğu da bizi derinden etkileyecektir . (Sigmund Freud’un Misyonu)
  • “karakter insanın kaderidir”. (Çağımızın Özgürlük Sorunu)
  • Özgür insan ölümü, her şeyden az düşünür; onun bilgeliği, ölüme değil yaşama yoğunlaşmasından doğar (Sevginin ve Şiddetin Kaynağı)
  • Insan bir nesneye dönüştürülüp nesne gibi yönetildiğinde onun yöneticileri de nesne haline gelir; nesnelerin iradesi yoktur, vizyonu yoktur, planı yoktur. (İnsanlık Başarabilecek mi?)
  • ... canlı bir varlığı acıya tahammül etmeye zorlamaktan daha büyük bir güç gösterisi yoktur. (Cinsellik ve Cinsel Sapmalar)
  • İnsan nesnelliğini ne ölçüde geliştirirse, gerçeklikle ne ölçüde ilişki kurabilirse, ne denli olgunlaşırsa, içinde rahat edebileceği insancıl bir dünya yaratmaya o denli yaklaşmış olur. (Sağlıklı Toplum)
  • “Geçmişe yönelik tutum minnettarlık, âna yönelik tutum hizmet, geleceğe yönelik tutum sorumluluk olmalıdır. Zen’de yaşamak … yolunuza çıkan her şeyi ekonomik ve ahlaki açıdan eksiksiz kullanmak demektir. Zen’in amacı … eksiksiz bir emniyet ve korkusuzluğa erişmek, esaretten özgürlüğe ilerlemektir. Zen … akıl değil karakter meselesidir, bu da Zen’in yaşamın ilk prensibi olarak iradeden doğması demektir.” (Psikanaliz ve Zen Budizm)
  • Artık yabancılaşma yalnızca el emeği ile çalışan insanlarda görülmüyor; yabancılaşma memurlar, pazarlamacılar ya da profesyonel yöneticiler arasında bile hızla yayılıyor. Hatta bunlar belki de basit bir ustabaşından daha çok yabancılaşmış insanlardır. Çünkü bir ustabaşının emeği, yine de beceri, güvenilirlik ve benzeri kişisel özelliklere bağlıdır. Yetenekli bir ustabaşı; kişiliğini, gülümseyişini ve kendi fikirlerini, demin saydığımız insanların aksine, iş sözleşmeleri nedeniyle satmak durumunda değildir. Öte yandan, insanları ve toplumsal değerleri (simgeleri) etkileyip bunları yönlendirmekle görevli kişiler, kendilerini işverenlerine yalnızca becerileri için satmaz. Ayrıca onlardan uyumlu ve "istenilen kişilik tipi"ni taşımaları, rahat yönlendirilip etkilenebilir olmaları da beklenir. İşte bunlara, "örgütlenmiş (organize edilmiş) insanlar" diyoruz. Bu insanların kendilerine özgü belirli bir idealleri yoktur; idealleri, çalıştıkları şirketlerin çıkarları ve idealleri ile aynı olmuştur. Günümüzde bir el emekçisi ile bir masa başı emekçisinin (çalışanının) tüketim kalıp ve davranışlarında bir benzerlik görülmektedir. Çünkü bu insanların hepsi tek bir arzuyla yanıp tutuşmaktadır. O da, daha yeni eşyalara ya da piyasaya çıkan en son şeylere sahip olmak ve bunları kullanıp tüketmek arzusudur. Bu insanlar; edilgen, kabul edici ve tüketicidir. Onlar, yapay olarak yaratılan ihtiyaçlarını tatmin eden eşyaların buyundurukları altına girmiş olan güçsüz insanlardır. (Marx'ın İnsan Anlayışı)
  • Ve ilerleyen yaşımızla beraber, hayret etme yeteneğimiz de giderek azalır. Genelde önem verdiğimiz husus, her zaman en doğru cevabı vermektir. Ama doğru soruları sormayı bilmek, sanki daha az önemsizmiş gibi gelir bize. (Rüyalar, Masallar, Mitler)
  • " Çoğa sahip olabilen değil de, çok şey olabilen insan, bütünüyle gelişmiş ve gerçekten beşeri olan insandır." (Çağımızda Kişilik Sorunu)

Yorum Yaz