Sermaye Çağı 1848-1875 - Eric J. Hobsbawm Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Sermaye Çağı 1848-1875 kimin eseri? Sermaye Çağı 1848-1875 kitabının yazarı kimdir? Sermaye Çağı 1848-1875 konusu ve anafikri nedir? Sermaye Çağı 1848-1875 kitabı ne anlatıyor? Sermaye Çağı 1848-1875 kitabının yazarı Eric J. Hobsbawm kimdir? İşte Sermaye Çağı 1848-1875 kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Eric J. Hobsbawm
Çevirmen: Bahadır Sina Şener
Orijinal Adı: The Age of Capital
Yayın Evi: Dost Kitabevi Yayınları
İSBN: 9789757501497
Sayfa Sayısı: 375
Sermaye Çağı 1848-1875 Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Bu kitabında Hobsbawm, ekonomiden sanata, bilimden laikliğe burjuva dünyasının yerleşikleşme sürecini, anlatıyor. Dönemin en çarpıcı yanı, kapitalizmin bütün dünyaya yayılması, ilk kez İngiltere’nin egemenliğinde uluslararası tek bir ekonominin ortaya çıkmasıydı. Endüstrileşme ve kentleşme, en büyük ivmelerini bu dönemde kazandı. Demokrasi ve milliyetçilik, muhafazakârların ve monarşilerin karşı duramayacakları tarihsel güçler haline geldi.
Sermaye Çağı 1848-1875 Alıntıları - Sözleri
- Eğer tarihçiler, toplumun kendilerine sağladığı kaynaklara (ne kadar alçakgönüllü olsa da) hakkını vermek istiyorlarsa, yalnızca diğer tarihçiler için yazmamalıdırlar.
- Fakat, on dokuzuncu yüzyılın üçüncü çeyreğindeki çelişkiler, belki de en kronik çelişkilerdi: Çalışma ve haz bir arada var olmaktaydı, fakat birbirleriyle sürekli çatışıyorlardı. Öte yandan, cinsellik bu çelişkinin kurbanlarından biriydi, ikiyüzlülükse galibiydi.
- Eğitim ve ulusal bürokrasi, köyü bile, komşuların ve yakınların bildiği ('Topal Pakito' gibi) gözde adlar ve lakaplar ile okulun ve devletin verdiği, yalnızca otoritelerin bildiği ('Francisco Gonzales Lopez' gibi) resmi adlar arasında bölünmüş şizofren bir topluluğa dönüştürdü.
- 1848 başlarında ünlü Fransız siyaset düşünürü Alexis de Tocqueville, Meclis'te ayağa kalkarak, çoğu Avrupalının da paylaştığı şu duyguları dile getirdi: "Bir yanardağın üzerinde uyuyoruz... Yerin bir kez daha titrediğini görmüyor musunuz? Bir devrim rüzgarı esiyor; ufuktan fırtına geliyor."
- Tarihçilerin on dokuzuncu yüzyıl sonlarından çıkartabileceği en açık sonuç, ne yazık ki sadece para dökmenin, bir altın sanat çağı yaratmaya yetmeyeceğidir.
- Bu dönemin bütün savaşları arasında en büyüğü olan Amerikan İç Savaşı'nı, son tahlilde, ekonomik güç ve maddi kaynaklar bakımından ağır basan taraf kazandı; oysa, yenilen güneyin ordusu da, generalleri de daha iyiydi.
- Bu kitabın başlangıç noktasını oluşturan ve önceki bakışıma son veren 1848 devrimiyle birlikte dönemin kalıbı da değişti. Siyasi devrim geri çekildi, endüstri devrimi öne çıktı.
- Dünya kapitalist ekonomisinin ani, geniş ve görüldüğü kadarıyla sınır tanımadan genişlemesi, ‘gelişmiş’ ülkelerde başka siyasi seçenekler yarattı. İngiliz endüstri devrimi, Fransız siyasi devrimini yuttu.
- Keşfetmek sadece bilmek değil; bilinmeyen, dolayısıyla tanımı gereği geri kalmış barbarlara, uygarlığın ve ilerlemenin ışığını götürmek, onları geliştirmek; vahşi çıplaklığın ahlak dışılığını, Tanrının inayetiyle Bolton’da ve Roubaix’te imal edilmiş gömlek ve pantolonlarla örtmek; uygarlığı kaçınılmaz olarak ardından sürükleyen Birmingham mallarını ayaklarına götürmek demektir.
- Oğullarını daha iyi olmaları için sıkıştıranlar, muhtemelen babalardan ziyade annelerdi. Ama modernleşmenin belki de en güçlü faili, kentli orta ve alt orta sınıfların ev işlerini yapmak üzere kente göç eden genç köylü kızlardı. Aslında, gerek erkekler gerekse kadınlar için bu büyük çaplı köklerinden kopma süreci, kaçınılmaz olarak eski adetlerin temelini oyan ve yeni adetlerin öğrenildiği bir süreçti.
- Endüstri kapitalizmi, keyif amaçlı yapılan iki yeni yolculuk biçimi yarattı:Burjuvazi için turizm ve yaz tatilleri ile İngiltere gibi belli ülkelerde kitlelerin yaptığı mekanikleşmiş günlük geziler. Her ikisi de, tarihte ilk kez çok sayıda insanın ve yükün, karada ve denizde düzenli ve güvenli yolculuk etmelerini olanaklı hale getirdiği için buhar gücünün ulaşıma uygulanmasının ürünüydü.
- Burjuva dünyası, kafasını cinsellikle bozmuştu; ama bu, mutlaka cinsel gevşeklik anlamına gelmiyordu: Roman yazarı Thomas Mann’ın çok açık biçimde gördüğü gibi, burjuva halk-mitinin karakteristik Nemesis’i, Dr. Faustus’ta besteci Adrian Leverkuehn’in frengisi gibi, inayetinden tek bir düşüşü izledi. Korkularının aşırılığı, hakim olan bönlüğü veya masumiyeti yansıtmaktadır.
- 1870'lere kadarki Endüstri Devrimi, hala 1760-1840 arasında meydana gelen teknik yeniliklerin yarattığı itkiyle yol alınmaktaydı. Buna karşın yüzyılın ortalarında, çok daha devrimci bir teknolojiye dayanan iki tür endüstri ortaya çıktı: Kimya ve (iletişimle ilgisi ölçüsünde) elektrik .
- İngiltere istisna, bütün Avrupalı 'güçler', 1856 ile 1871 arasında temelli hatta çoğu durumda toprak olarak da değişikliğe uğradı ve çok geçmeden aralarına katılacak yeni bir devlet kuruldu: İtalya.
- Modern İngilizlerin, Almanların ya da Fransızların hiçbiri, kendi ülkelerinde yazılmış ondördüncü yüzyıl edebiyatı eserlerini, neredeyse farklı bir dili öğrenmeden okuyamazlar oysa bugün bütün eğitimli İtalyanlar Dante'yi, modern ingilizce okurların Shakespeare okumasından çok daha kolay bir biçimde okuyabilmektedirler.
Sermaye Çağı 1848-1875 İncelemesi - Şahsi Yorumlar
1848-1875 yılları arasında Avrupa'nın sosyal, toplumsal ve ekonomik koşullarına ışık tutan bu kitabı konuyla ilgili herkese önerebilirim. Anlatısı ağır olduğundan öylesine okunacak bir kitap olmadığını düşünüyorum. Keyfine okumak isteyen üzülebilir. (Kartal Akdeniz)
Bol bol not aldığım, çok fazla şey öğrendiğim ve gerçek tarihin nasıl olması gerektiğini öğreten bir kitap. Çok kalın ve ansiklopediye benzemesi ürkütmesin tarih sevenler için eğlenceli de bir kitap. (Halil İbrahim Koç)
E. Hobsbawm'ın " uzun 19. yüzyıl" adlı serisinin 2ci kitabıdır. Fransız devrimden başlayarak 1917 aralık devrimine kadar olan uzanan zaman sürecinde kapitalizmin gelişimi, onun karşına çıkan direnişleri güzel işlemiş. Siyaset, sosyoloji, antropoloji alalında ilgisi olanların mutlak okuması gerek kitaplardan biridir. Çok zor politik, iktisadi terimler bolca vardır, anlamak için mutlaka google'la beraber okumayı tavsiyye ediyorum. Kitapda benim ilgimi çeken en önemli kısım Fransız devrimin İngiliz endüstri, sanayi devrimi tarafından yutulması ve bunun sonucu Hobsbawm çok incelikle açıklanmıştır. (Aziz Musa)
Kitabın Yazarı Eric J. Hobsbawm Kimdir?
Eric John Ernest Hobsbawm (9 Haziran 1917-1 Ekim 2012) İngiliz Marksist tarihçi ve yazar. Hobsbawm uzun süre İngiltere Komünist Partisi'nin üyeliğini yapmıştır. Komünist Tarih Grubuna da katıldı. Londra'daki Birkbeck, Londra Universitesi'nin başkanıdır.
Hobsbawm, Mısır'ın liman şehri İskenderiye'de doğdu ve ebeveynleri Leopold Percy Hobsbaum ve Nelly Grün birer Yahudiydiydi. Yazar; Viyana ve Berlin'de büyüdü. Eğitimini Almanca konuşulan ülkelerde yaptı. Hobsbawm, babasını 1929 ve annesini muhtemelen 1933 yıllarında kaybetti. Annesini kaybettikten sonra Londra'ya taşındılar.
Dr. Hobsbawm iki kez evlendi. İlk olarak 1943 yılında Muriel Seaman ile dünya evine giren yazar ve ikinci deneyimini Marlene Schwarz'la gerçekleştirdi. Marlene'den Julia ve Andy adlarında iki çocuğu oldu. Ayrıca daha önceki evliliğinden de Joshua adında bir oğlu vardır.
1998 yılında Companions of Honour oldu. 2003'de ise Balzan ödüllerini aldı. 1 Ekim 2012'de hayata gözlerini yumdu.
Hobsbawn Sosyalist Öğrenciler Grubuna 1931'de üye oldu ve 1936'daKomünist Parti'ye geçti. 1946-1956 yılları arasında da Komünist Tarihçiler Gurubu'nda bulundu.
Sovyetlerin Macaristanı ilhak ettiği 1956 yılında Komünist Parti dağıldı ve üyeleri İngiliz Komünist Partisi'ne geçtiler. Hobsbawm, her ne kadar Komünist partiye üye olsa da Sovyet İlhakı'nı asla savunmadı. Daily Worker gazetesinde 1956 yılında bunu tartışmaya açtı.
CPGB içerisindeki Avro-Komünistleri savundu. "The Forward March of Labour Halted" adlı makale "Marxism Today" gazetesinde 1978 yılında yayınlandı.
Eğitimini Prinz-Heinrich-Gymnasium (Berlin), St Marylebone Gramer Okulu (İngiltere) ve Kraliyet Koleji (İngiltere) ile Cambridge'de yaptı. "Cambridge Apostles" üyesiydi.
II. Dünya Savaşında İngiliz Ordusunda "Kraliyet Mühendisleri" ve "Kraliyet Ordu Eğitimi" bölümlerinde görev yaptı.
1947 yılında, Birkbeck Coleji'ne geçti. 1960 yılında Stanford Üniversitesinde Misafir Profesör oldu. 1970 yılında Profesör ve 1978 İngiliz Akademisi üyesi oldu.
İnglizce, Almanca, Fransızca, İspanyolca ve İtalyanca konuşabilir, Avusturya, Portekizce ve Katalanca yazabilir.
Hobsbawm genel anlamda "Irklar" ve "Milliyetçilik" üzerinde çalışmalarda bulunmuştur. Bununla birlikte, modern çağı anlamada onun rolü yadsınamaz. "Devrim Çağı-Sermaye Çağı-İmparatorluklar Çağı-Aşırılıklar Çağı" dörtlemesi onun modern tarihe yaptığı en büyük katkılarındandır.
Eric J. Hobsbawm Kitapları - Eserleri
- Devrim Çağı 1789-1848
- Kısa 20. Yüzyıl: 1914-1991 Aşırılıklar Çağı
- Milletler ve Milliyetçilik
- Sermaye Çağı 1848-1875
- İmparatorluk Çağı 1875-1914
- Fransız Devrimi'ne Bakış
- Sanayi ve İmparatorluk
- Geleneğin İcadı
- Küreselleşme, Demokrasi ve Terörizm
- Yeni Yüzyılın Eşiğinde
- Tarih Üzerine
- Eşkıyalar
- Sıradışı İnsanlar
- İlkel Asiler
- Devrimciler
- Dünya Nasıl Değişir
- Sosyal İsyancılar
- Parçalanmış Zamanlar
- Tuhaf Zamanlar
- Yaşasın Devrim
- Sıra Dışı İnsanlar - Direniş İsyan ve Caz
Eric J. Hobsbawm Alıntıları - Sözleri
- Orijinal (devrimci-halkçı) yurtseverlik fikri, milliyetçi kökenli olmaktan ziyade devlete dayanıyordu, çünkü bu, bizzat egemen halkla, yani onun adına iktidarı yürüten devletle ilintili bir fikirdi. Etnik kökenin ya da tarihsel sürekliliğin diğer unsurlarının bu anlamdaki “millet ’le ilintisi yoktu, dilin ilintisi ise ancak ya da esas olarak pragmatik nedenlere dayanıyordu. Sözcüğün asıl anlamıyla “yurtseverler”, “doğru ya da yanlış, benim ülkem” düsturuna inananların, yani (sözcüğün ironik kullanımını aktaran Dr. Johnson’un ifadesiyle) “hükümetin baş belası hizipçiler”in tam karşıtı kişilerdi.’ Daha ciddisi, terimi, öncülüğünü Amerikalıların ve özellikle 1783 Hollanda devriminin yaptığı tarzda kullanmış görünen Fransız Devrimi, yurtseverleri, ülkelerine duydukları sevgiyi, onu reformla ya da devrimle yenilemek isteyen kişiler olarak düşünüyordu. Ve onlann sadakat gösterdikleri patrie; varoluşsal, önceden var olan bir birim değil, üyelerinin politik seçimiyle (bu seçimle eski bağlılıklarından kopuyor, en azından iyice zayıflatıyorlardı) yaratılan bir milletti. 19 Kasım 1789’da Valence yakınlarında toplanan Languedoc, Dauphine ve Provence’li 1.200 Milli Muhafız, Millet, Yasa ve Kral’a sadakat yemini etmişler ve o andan itibaren artık Dauphine’li, Provence’li ya da Languedoc’lu olmadıklarını ilan etmişlerdi; artık yalnızca Fransızdılar. Daha uygun bir örnek olarak, 1790’da benzer biçimde bir araya gelen Alsace, Lorraine ve Franche Comte’li Milli Muhafızlar da aynısını yaparak Fransa’nın sadece yüzyıl önce ilhak ettiği eyaletlerde yaşayanları gerçek Fransızlara dönüştürmüşlerdi.’Bu Fransa’nın tarihe katkısıydı. Potansiyel yurttaşlarının bilinçli politik tercihiyle oluşturulan devrimci millet kavramı, kuşkusuz ABD’de saf biçimde hâlâ varlığını korumaktadır. Kim Amerikalı olmak istiyorsa Amerikalıdır. Fransızların “milet” kavramı da özsel politik karakterini kaybetmemişti. Fransız milliyeti Fransız yurttaşlığıydı: Etnik köken, tarihsel geçmiş, dil ya da evde konuşulan ağızın “millet” tanımıyla hiçbir ilintisi yoktu. (Milletler ve Milliyetçilik)
- Eski hayat tarzlarının varlıklarını sürdürdükleri yerlerde, geleneklerin ne icat ne de ihya edilmesine ihtiyaç duyulur. (Geleneğin İcadı)
- ... geleceğe tarihin dışında bakan herkes...hem kör hem de tehlikelidir. (Tarih Üzerine)
- Yerkürenin çehresi ve insan hayatı, daha önce asla Hiroşima ve Nagazaki'de yükselen mantar biçimindeki bulutların altında başlayan bu çağdaki kadar dramatik bir biçimde dönüştürülmemiştir. Ancak tarih her zamanki gibi insanların hatta ulusal kararları oluşturanların niyetlerini pek dikkate almadı. (Kısa 20. Yüzyıl: 1914-1991 Aşırılıklar Çağı)
- Geçmiş meşrulaştırır. Geçmiş, övünülecek fazla bir şeye sahip olmayan şimdiki zamana daha şerefli bir arkaplan sunar. (Tarih Üzerine)
- Kadınlara sataşmak halkın nefretini kazanmak için yeterli sebeptir. (Sosyal İsyancılar)
- Her yerde ses var, özellikle kapalı yerlerde, telefonda, uçakta ya da berberde beklerken. Tüketici toplumu sanki sessizliği suç derekesine indirdi. (Parçalanmış Zamanlar)
- 1890 civarında yaklaşık 6000 İngiliz memuru, yaklaşık 70.000 Avrupalı askerin yardımıyla, yaklaşık 300 milyon Hintliyi yönetti. (İmparatorluk Çağı 1875-1914)
- "Tarihten ya da başka bir şeyden ders çıkarmak için iki şey gerekir: bir, bilgi aktarmak; iki, dinlemek." (Tarih Üzerine)
- Eşkıyalık özgürlük demektir, ama köylü toplumunda pek az kişi özgür olabilir. (Eşkıyalar)
- Modern devlet, yönettiği insanların hepsini kucaklayan ( tercihen sürekli ve bölünmemiş) bir toprak parçası olarak tanımlanıyor, kendisi gibi diğer toprak parçalarından belirgin sınır çizgileriyle ayrılıyordu. (Milletler ve Milliyetçilik)
- Alman Nazist rejiminin uğradığı yenilginin bedeli, Polonya' da ve SSCB'nin işgal edilen bölgelerinde görüldüğü ve kuşkulu bir dünyanın sistematik biçimde yok edildiklerini aşamalar halinde öğrendiği Yahudilerin uğradığı akıbetin açıkça ortaya koyduğu gibi, kölelik ve ölümdü. İkinci dünya savaşı, kitle savaşını topyekûn savaşa tırmandırdı. (Kısa 20. Yüzyıl: 1914-1991 Aşırılıklar Çağı)
- Devlet otoritesinin buna benzer bütün geleneksel meşruiyetleri 1789’dan beri sürekli tehdit altındaydı.Monarşi örneğinde açıkça görülmektedir bu. Monarşi kurumuna yeni ya da en azından tamamlayıcı bir “milli” temel sağlama ihtiyacı, III. George’un Britanyası ve I. Nikola’nın Rusyası kadar devrim tehlikesinden uzak devletlerde de hissediliyordu. Kaldı ki monarşiler de kesinlikle kendilerini adapte etmeye çalışmışlardı. (Milletler ve Milliyetçilik)
- Daha çok korkan inisiyatifi diğerine kaptırır. (Sosyal İsyancılar)
- Geçmiş, övünülecek fazla bir şeye sahip olmayan şimdiki zamana daha şerefli bir arkaplan sunar. (Tarih Üzerine)
- Salt devlete dayalı bir yurtseverlik etkili olamaz diye bir kural yok; çünkü modern teritoryal yurttaş-devletinin varlığı ve işlevleri, sürekli olarak bireylerin devlet işlerine katılmasını gerektirir ve kaçınılmaz olarak, benzeri düzenlemelerden farklı olan, ağırlıkla devletin belirlediği yaşam kuralları getiren bir kurumsal ya da işleyişsel “düzenleme” sunar. Birkaç on yıllığına (tek bir insanın ömründen kısa bir süre) var olması bile, bu tarzdaki yeni bir ulus devletle en azından pasif bir özdeşleşmeyi sağlamaya yetebilir. (Milletler ve Milliyetçilik)
- Tarihçilerin on dokuzuncu yüzyıl sonlarından çıkartabileceği en açık sonuç, ne yazık ki sadece para dökmenin, bir altın sanat çağı yaratmaya yetmeyeceğidir. (Sermaye Çağı 1848-1875)
- Pratikte adalet kaba çizgileriyle dişe diş, göze göz ilkesi biçiminde ortaya çıkar. (Eşkıyalar)
- Tarihçiler, kısa vadede, tarihsel mitlere inanmayı seçen insanların karşısında güçsüz durumdadırlar. (Tarih Üzerine)
- 1980'lere kadar çoğu insan ana babalarından daha iyi yaşadılar ve ileri ekonomilerde insanlar daha da iyi yaşamayı umuyorlar ya da bunun mümkün olduğunu hayal ediyorlardı. Yüzyılın ortalarında birkaç on yıl bu muazzam servetin hiç olmazsa bir kısmını bir adalet ölçüsüyle zengin ülkelerin çalışan halklarına dağıtmanın yolları bulunmuş gibiydi ama yüzyılın sonunda eşitsizlik bir kez daha üstünlük kazandı. Daha çok, yoksullukta eşitliğin bir ölçüde hüküm sürdüğü eski "sosyalist" ülkelerde de muazzam bir eşitsizlik görüldü. İnsanlık 1914'ten çok daha iyi eğitim görmüştü. Aslında, tarihte belki de ilk kez insanların çoğu, en azından resmi istatistiklerde okuryazar olarak betimlenebiliyordu. Bununla birlikte, resmi olarak okuryazar kabul edilenlerin çoğu kez "işlevsel cehalet"e kadar derece derece değişen asgari yeterliliği ile hala elit düzeylerden beklenen okuma ve yazmaya tam hakimiyet arasındaki muazzam ve muhtemelen genişleyen uçurum nedeniyle, bu kazanımın anlamı, yüzyılın sonunda, 1914'teki kadar açık değildir. (Kısa 20. Yüzyıl: 1914-1991 Aşırılıklar Çağı)
Editör: Nasrettin Güneş