diorex
Dedas

Serin Mavi - Behçet Necatigil Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Serin Mavi kimin eseri? Serin Mavi kitabının yazarı kimdir? Serin Mavi konusu ve anafikri nedir? Serin Mavi kitabı ne anlatıyor? Serin Mavi PDF indirme linki var mı? Serin Mavi kitabının yazarı Behçet Necatigil kimdir? İşte Serin Mavi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 07.04.2022 12:00
Serin Mavi - Behçet Necatigil Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Behçet Necatigil

Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları

İSBN: 9789753639449

Sayfa Sayısı: 118

Serin Mavi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"...

Her şey gibi bu mektubu da sana -belirtmeye pek lüzum yok ya- o çıfıt çarşısından farksız, eşyalar mezarlığı geniş, rezil ve muhterem odanın, üstü tornavidalar, paslı çiviler, bileği taşları ve binbir şeyle dolu ezeli masanın başında yazıyorum. Sabahtır; vaziyet fecidir. (Son kelimenin aramızda, karşılıklı gurur ve onurlarımızı bilemek için numara olduğunu unutma.) Ve beni hiç merak etme Eskimo: "Işıyan bir köşe ergeç benim / Sen benim geçidimsin beyaza". Ben sadece kalemi yola getirmeye çalışıyor, şiir yazmaya hazırlanıyorum. Ben belki de, bu tatil başka hiçbir şey yapmayacak, esaslı beş altı şiir yazmaya bakacağım (Tanrı izin verir de yazabilirsem). Ve nedir biz "küçük aile"nin kazancı, hayattan?

- Birbirimize karşı derinlerde sevgi ve şiirlerden başka?"

Behçet Necatigil'in ailesine yazdığı mektuplar ilk kez okur karşısına çıkıyor. Şiirlerinde olduğu gibi mektuplarında da "ev-aile-yakın çevre" üçgeninde dolaşan Necatigil'in sesini bir kez daha, biraz daha yakından duymak ve şiiriyle yaşamının bütünlüğüne tanık olmak isteyenler için mektup var.

Serin Mavi Alıntıları - Sözleri

  • Kıskanıyorum kuşları Ben uçmasını bilsem Uçmak serin ve mavi.
  • sayıları boşver, zamansız! Kalan ne?
  • hayat dayanıklı insan istiyor.
  • Zorluklar varsa arada, İnsansın! Engellere harcanmayan güçler ne güne Dayat ki, yaşadığını anlayasın!
  • "İşte nerde olursan ol, zaman geçiyor, bir sürü boşluklarla."
  • Kıskanıyorum kuşları Ben uçmasını bilsem Uçmak serin ve mavi.
  • "Yalnızlık gururu besliyor."
  • Sen beni yanlış anladın, ben yanlış anlaşılmaya mahkûmum bu dünyada. (Şayet cehennemliksem beni zebaniler de anlamayacaktır.)
  • Her şey gönlünüzce olsun!
  • Bitkinim, bitkinsin Saçlar ağarır ümitlerle beraber!
  • Değil mi ki geçecek günler değil, kalacak şeylerdir asıl mühim olan.
  • "Sen beni yanlış anladın, ben yanlış anlaşılmaya mahkûmum bu dünyada. (Şayet cehennemliksem beni zebaniler de anlamayacaktır.)"
  • Her yol sıkıntıdır. Bazı yollar sıkıntının da ötesinde, zah­metli. Göze alacaksın! Yola çıkmak bir başarıdır, her başarı gibi, bir yanıyla da gözleri yaşartır.

Serin Mavi İncelemesi - Şahsi Yorumlar

“Beraber olduğumuz zaman sözden ziyade jestlerle, mimiklerle anlatılabilir.” diyor Necatigil, ancak “Boş yer kalmasın, kâğıt ziyan olmasın diye her aklıma geleni yazıyorum.” cümlelerini not düşüyor bir başka mektubuna da. Biz ziyan olmasını istemediği şeyin kağıt değil, yazma imkanı varken, eksik bırakılan bir mektup olduğunu anlıyoruz tâbi. Çünkü ona göre beraber olunan zamanı anlatmaya yetmese de bir şeyler olmalı ki mektuplarda, bir başka mektubunu da şöyle bitiriyor; “Bütün bitişlerde, bitirişlerde hazin bir taraf, bir tükeniş duygusu vardır. Yeni, taze bir başlangıç yerine geçecek mektubunu beklerim Sevgili.” Bu mektuplar, yeni güzel bir başlangıcı simgeler ve şairi de kasvetli günlerden koparır ki, bunu da şu sözleriyle destekler; ”Uzağınızda içtiğim hamam suyu, sıcak su.” Geceleri bazı saatler müstesna. Ve uzundur ağır, inatçı, geçmeyen günlerin hikâyesi.” (Dilara)

Serin Mavi (Behçet Necatigil'den Eşine Mektuplar): yazar/behcet-necatigil 'in, 1955-1977 yılları arasında, birtakım geçerli sebepler ile ailesinden uzak kaldığı dönemlerde, eşi Huriye Hanım'a yazdığı mektuplardan oluşuyor. Mektuplar sayesinde, Necatigi'in bu ayrılık zamanlarında, eşi Huriye'ye, kızları Selma ve Ayşe'ye duyduğu özlemi, geçim derdini ve bundan kurtulma çabalarını, günlük ritüellerini ve anılarını öğreniyoruz. Mesela o dönemki Türk Dili Kurumu'nun toplantılarından bahsediyor, dolayısıyla toplantıya iştirak eden dönemin yazarları da Necatigil'in mektuplarında bir miktar nasipleniyor. Mektuplarda yazarın eşine farklı hitap tarzları hoşuma gitti. Sevgili refikam efendim Sevgili Eskimo Huriye Necatigil Huri-Sel Eskimocuğum Bebecik Eşim Sevgili kızlarımın sevgili anneleri, Sevgili Eşim Sevgili Huriye Câmm Efendim Huri/ye Sevgili Necatigil'ler Hânım Huriye Beni okuma etkinliği ile (gonderi/57080653) yazar/behcet-necatigil ve eserle tanıştıran  Nctnct arkadaşımıza teşekkür ediyorum. (red john)

Mektup, anı, günlük okumayı severim. Sanatçıların hayatlarının farklı yönlerini bilmek, eserlerini de daha iyi anlayabilmenin anahtarı olması yanında tarihin unutulmaya yüz tutmuş sayfalarında hayatın sürekliliğine karşın insanın geçiciliğini daha bir duyumsatır bana ve inanırım ki her insandan öğrenebileceğim bir şeyler vardır her zaman mutlaka. Herbir can, yaşantı ve deneyimlerinden yola çıkarak Ataol Behramoğlu gibi " Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var " der ya hani işte Necatigil de yaşadıklarını anlatırken eşine ve çocuklarına yazdığı mektuplarda, yaşadıklarından öğrendiği şeyleri de dile getirmiş aynı zamanda. Necatigil'e "evler şairi" denmemiş boşuna. Hayatı boyunca huzur ve mutluluğu evinde ve ailesinde bulmuş bir insanı daha iyi tanımlayabilecek bir sözcük yok aslında. Hayatı hep çalışmakla geçmiş ve ömrünce sevgilerin yarınlara bırakılmaması gerektiğini anlatmış hem şiirlerinde hem de radyo oyunlarında. " SEVGİLERDE sevgileri yarınlara bıraktınız çekingen, tutuk, saygılı. bütün yakınlarınız sizi yanlış tanıdı. bitmeyen işler yüzünden (Siz böyle olsun istemezdiniz) bir bakış bile yeterken anlatmaya herşeyi kalbinizi dolduran duygular kalbinizde kaldı siz geniş zamanlar umuyordunuz çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek. yılların telaşlarda bu kadar çabuk geçeceği aklınıza gelmezdi. gizli bahçenizde açan çicekler vardı, gecelerde ve yalnız. vemeye az buldunuz yahut vakit olmadı" Radyo oyunu dedim ya yeni nesil pek bilmiyor artık bu kavramı. Oysa televizyon yayınlarının çok fazla olmadığı zamanlarda bir neslin hayal gücünü kamçılayan dinlerken karakterleri hayalimizde canlandırdığımız ne güzel eserlerdi onlar... https://youtu.be/XNz-ninCpSg (Sabriye Yabancı)

Serin Mavi PDF indirme linki var mı?

Behçet Necatigil - Serin Mavi kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Serin Mavi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Behçet Necatigil Kimdir?

Behçet Necatigil, 16 Nisan 1916'da İstanbul'un Fatih semtinde, Atik Ali Paşa'da doğdu.

Kastamonu'lu olan babası Mehmet Necati Gönül, dersiam vaizdi. Uzun yıllar İstanbul'da, Beyoğlu ilçesinde müftülük yaptıktan sonra Sarıyer müftülüğünden emekli oldu.

Annesi Fatma Bedriye Hanım, Geyve'li müderris hafız İbrahim Hakkı Efendi'nin kızıydı. Sanatkâr ruhlu, duyarlı bir hanım olan annesi Fatma Bedriye Hanım (1896-1918), "mide humması" olarak tanımlanan hastalığının nekahat dönemindeyken, yaşadıkları konak, büyük Fatih yangınında yandı ve Bedriye Hanım yangından son anda kurtarılabildi. Geçirdiği hastalık nedeniyle çok zayıf düşen bünyesi, bu yangının şokunu atlatamadı ve Necatigil, iki yaşındayken annesini kaybetti. Bir süre Karagümrük'te oturan anneannesi ile birlikte yaşadı. Bir yıl sonra babası, Beşiktaş'ta bir saray memurunun kızı olan Saime Hanım'la evlenince, Necatigil için anneannesinin evi ile babasının evi arasında geçecek bir dönem başladı.

Babası Necati Efendi'nin ikinci evliliğinden iki kızı oldu (Sabahat, 1921 ve Fahamet, 1923). Behçet Necatigil ilkokula başlayacağı yıl, anneannesinin de hastalanması üzerine, Karagümrük'ten Beşiktaş'a, babasının yanına geri döndü ve 1923'de Beşiktaş Cevri Usta Okulu'na başladı.

Babasının Singer Dikiş Makineleri firmasında müfettiş olarak işe başlaması ve ailesiyle birlikte Kastamonu'ya taşınmasıyla, Necatigil ilkokul son sınıfı Kastamonu Muallim Tatbikat Mektebi'nde okudu ve 1927'de mezun olarak Kastamonu Lisesi'nde ortaöğrenimine başladı.

Ancak, yıllar önce yetersiz beslenme ve bakımsızlık nedeniyle başlamış olan hastalığı "adenit tüberküloz" yüzünden öğrenimine ara vermek zorunda kaldı. Aile yeniden İstanbul'a taşındı. İstanbul'da ameliyatlar ve elektrik tedavileriyle geçen uzunca bir süreden sonra öğrenimine 1931 yılında Kabataş Lisesi'nde, orta ikinci sınıftan yeniden başladı ve 1936'da okulun edebiyat bölümünden birincilikle mezun oldu.

Edebiyata ilgisi, Kastamonu'da, ortaokul yıllarında başladı. İyi bir raslantı sonucu edebiyat öğretmeni olan şair Zeki Ömer Defne, onu hep destekledi ve yazması için teşvik etti. O yıllardan kalan bir kompozisyon defterinde Zeki Ömer Bey'in 23.1.1930 tarihli şu cümleleri var: "Yarının iyi bir kalemine sahipsin. Boş durma, oku!"

Necatigil ortaokul yıllarında bir de dergi çıkarmaya başladı. Kendi ifadesiyle "17 ekim 1927'den itibaren eskilerin eser-î cedid dedikleri kağıtları "El-Marifet" matbaası adını verdiği hususi matbaasında(yani kendi el yazısıyla) doldurarak hazırladığı Küçük Muharrir adındaki bu dergi, 14. sayısı ile birlikte birinci cildini kapamış ve iki yıllık bir tatilden sonra 20 haziran 1932'den itibaren ikinci cildine başlayarak 12 sayı daha çıkmış". Bugüne kadar saklanmış olan bu dergilerin okuyucuları arkadaşları ve akrabalarıydı.

Aynı yıllarda, Akşam gazetesinin haftalık Çocuk Dünyası sayfasına Küçük Muharrir imzasıyla şiirler,fıkralar, hikâyecikler yazmaya başladı. 1931-1933 yılları arasında sürdürdüğü bu çalışmalarının karşılığında, yıllar sonra yaptığı bir röportajda dediğine göre, dergi yönetiminden telif ücreti de aldı ya çikolata, ya da bonbon olarak!

Necatigil Kabataş Lisesi'ni bitirdikten sonra öğrenimine Yüksek Öğretmen Okulu Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde devam etti. Bu arada Alman Filolojisi'ndeki bazı derslere konuk öğrenci olarak katıldı ve ilk ders yılı sonunda "Deutscher Akademischer Austauschdienst" kuruluşunun davetlisi olarak bursla Berlin'e gönderildi; dört ay Almanya'da kalarak Berlin Üniversitesi'nin dil kurslarına devam etti

Yüksek öğrenimini 1940 yılında tamamlayarak okuldan birincilikle mezun oldu. Aynı yıl Kars Lisesi'ne edebiyat öğretmeni olarak atandı. İklim koşullarına uyum sağlamakta güçlük çekip hastalanması üzerine 1941 yılında Zonguldak Çelikel Lisesi'ne, 1943 Mart ayında da İstanbul'a, Pertevniyal Lisesi'ne tayin edildi. İki ay sonra, yaz dönemine girince yedek subaylık için başvurarak Ankara'ya gitti. Temel eğitim sonrası askerlik görevini İzmir'de levazım subayı olarak yaptı (Ekim 1943- Kasım 1945) ve terhis olmasının ardından İstanbul'a, on beş yıl süreyle çalışacağı Kabataş Lisesi'ne tayin edildi (Aralık 1945). İlk şiir kitabı "Kapalı Çarşı" da aynı yıl yayımlandı.

Yine aynı yıl, İstanbul Üniversitesi Alman Filolojisi'ne kaydını yaptırarak iki yıl süreyle, öğretmenliği ve öğrenciliği birlikte sürdürdü. İki yıl sonra, lisedeki ders saatleri arttığı için, modern Almanca sertifikası alarak Alman Filolojisi'ndeki öğrenimini yarıda bırakmak zorunda kaldı.

Zonguldak'tan İstanbul'a döndükten bir süre sonra, 1948 yılında Edebiyat Fakültesi öğrencisi olan ve o dönemde Sarıyer Ortaokulu'nda stajyer öğretmen olarak çalışan Huriye Korkut ile tanıştı. Ağustos 1949'da Necatigil'in ailesinin yaşadığı Beşiktaş, Valideçeşmesi, Dibekçi Kamil Sokağı (şimdi Enis Akaygen Sokağı), 22 numaralı evde, aile arasında kıyılan bir nikahla evlenerek yine Valideçeşmesi, Setüstü Sokak, 22 numaralı kiralık eve taşındılar.

1951 yılında ilk kızları Selma dünyaya geldi. 1955 yılında, Beşiktaş Camgöz Sokağı'ndaki 22 numaralı ahşap evi satın alarak oraya taşındılar. 1957 yılında küçük kızları Ayşe doğdu. 1964 yılında yine Beşiktaş'ta, Nüzhetiye Caddesi üzerindeki Deniz Apartmanı'nın bir dairesini satın alarak oraya taşındılar. Necatigil, ölümüne dek bu apartmanın 23 numaralı dairesinde yaşadı.

Necatigil, 1960 yılında Çapa Eğitim Enstitüsü'ne tayin edildi ve 1972 yılında kendi isteğiyle emekliye ayrıldı. Emeklilik dönemini, evinde yoğun bir biçimde çalışarak geçirdi.

1979 yılının Kasım ayında akciğerlerindeki rahatsızlık nedeniyle Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi'ne yatırıldı. Kısa bir tedavi döneminin ardından, 13 Aralık 1979 tarihinde aramızdan ayrıldı. İstanbul'da Zincirlikuyu mezarlığında yatıyor.

Ölümünden sonra ailesi tarafından konulan Necatigil Şiir Ödülü, 1980'den beri verilmektedir.

1960 yılında yayımlanan Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü'nde, şiir serüvenini şöyle özetlemiş: "İlk şiiri lisede öğrenciyken, Varlık dergisinde çıkmıştı (Ekim 1935). Şiirde kırk yılını, doğumundan ölümüne, orta halli bir vatandaşın, birey olarak başından geçecek durumları hatırlatmaya; ev-aile-yakın çevre üçgeninde, gerçek ve hayal yaşantılarını iletmeye, duyurmaya harcadı. Arada biçim yenileştirmelerinden ötürü yadırgandığı da oldu, ama genellikle, eleştirmenler, onun için, tutarlı ve özel bir dünyası olan bir şair dediler."

Necatigil'in "Eski Sokak" şiirine konu olan Camgöz Sokağı'nın adı artık "Behçet Necatigil Sokağı". Ölümünün ardından, 1987 yılında yakın arkadaşlarının çabaları ve basının da desteğiyle, yaklaşık on yıl yaşadığı sokağın adı Belediye tarafından "Behçet Necatigil Sokağı" olarak değiştirildi.

Şehr-i İstanbul Derneği de sanatçıların evlerini belgelemek amacıyla yaptığı çalışma kapsamında, 19 Mart 2005 günü düzenlenen bir törenle Behçet Necatigil'in 1964 yılından 1979 yılında ölümüne dek yaşadığı Deniz Apartmanı'nın girişine bir plaket koydu.

Behçet Necatigil Kitapları - Eserleri

  • Edebiyatımızda Eserler Sözlüğü
  • Solgun Bir Gül Oluyor Dokununca
  • Sevgilerde
  • Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü 995 Türk Edebiyatçısının Hayatı ve Eserleri
  • Kareler Aklar
  • Eski Sokak
  • Şiirler
  • Mektuplar
  • Düzyazılar 1
  • Düzyazılar 2
  • Ertuğrul Faciası
  • Serin Mavi
  • Bile/Yazdı
  • Radyo Oyunları
  • Yalnızlık Bir Yağmura Benzer Çeviri Şiirler
  • Şiirler 1972-1979
  • Şiirler 1938-1958
  • Naima
  • Silinir Ayak İzleri
  • Evliya Çelebi
  • Eski Toprak
  • Pencere
  • Bütün Eserleri
  • Arada
  • Küçük Muharrir
  • Dar Bir Çember İçinde
  • Divançe
  • 100 Soruda Mitologya
  • Gece Aşevi
  • Çevre
  • İki Başına Yürümek
  • Üç Turunçlar
  • Küçük Mitologya Sözlüğü
  • Bütün Eserleri 1: Şiirler 1
  • En / Cam
  • Şiirler
  • Dost Meclislerinde Kasideler
  • Evler
  • Vaktin Zulmüne Karşı Yazmak
  • Konuş ki Göreyim Seni / Radyo Oyunu Uyarlamaları
  • Bütün Eserleri 3 Şiirler 3
  • Gedichte
  • Yaz Dönemi
  • Söyleriz
  • Dar Çağ
  • Beyler
  • Kapalıçarşı
  • Zebra

Behçet Necatigil Alıntıları - Sözleri

  • Ne gitmek geçebilir aklımdan Ne de git demek. Eli kolu bağlı ben, ağzı dili bağlı Yaşa yorum Sevin emi yorum. (Eski Sokak)
  • Asıl söylenecekler hep sonradan hatırlanır. (Eski Sokak)
  • Ürkek bezgin baktığımız göklerden Yarınlara güvendi umduğumuz. Çocuklar, evler ve ekmek... Ama mutlu muyuz? (Divançe)
  • Artık alıştık, alışıyor insan. Acılarımızı bir acemilikten sonra ustalıkla taşıyabiliyoruz. Ve gözyaşı dökmeden ağlamasını öğreniyoruz. (Dar Bir Çember İçinde)
  • Kimi yürüdüğü yol Kendine yeter de Hem ne kadar yürüse Başı göğe erer de. (Şiirler 1972-1979)
  • "Neden bazı şeyleri pek çabuk unuturuz Çünkü apartmanlar o evlerin yerinde." Çay adlı şiirinden alıntı (Bütün Eserleri 1: Şiirler 1)
  • Derdimi kimselere anlatamadım, (Ertuğrul Faciası)
  • Devran büktü belimizi Geçme kapım önünden Görüyorsun halimizi. (Çevre)
  • biliyorum saadet bana dünyada gelmez ölümü bekliyorum (Sevgilerde)
  • "İnsanlık sevgisi lafta kaldı." (Şiirler)
  • GÖZLEMEVİ MÜDÜRÜ — Azizim! Sokakları öğrenmek için, uzunca bir süre, gün doğmadan yollara düşmek gerekir. Sütçü beygirleri, sebze arabaları geçerken. Erkenci kahvelerde çaylar yeni demlenirken. Sokak, bu vakitlerde sokaktır. Sokakların da bir kişiliği olduğunu unutmayın! (Pencere)
  • Filozofun şimdiye kadar edebiyat kitaplarında söylenilmek istenmeyen bir tarafı vardır: Filozof gerek vatanda, gerek menfada iken vatan için içten gelen bir sevgi göstermesidir. ... Yüce Balkanları duman bağlamış Yine mi gurbetten kara haber var Seher vakti burda kimler ağlamış Çimenzar üstünde taze çiyler var (Düzyazılar 1)
  • Ve şairler boyuna kimlere yazarlar? Y ıkılınış köprülerin başında Ürkmüş boşluktan biri inliyorsa Ve şairler onlara geldiınlere yazarlar. DAG Ette cızırtı keyy Bir kuzgunun indiği bir/ine değdiği Bizi hep o aşağılar - - Bağrında her dakika keyy. Bu sanki ocaktır tav, akşam eza Sürdürür hastalığı iyi etmez Tahta perde sevgililer Yaslanır bakarız özlemle uzaklara. Ağaçlara dönülür sonra kararır bahçe Boşluk - - açıkta her şey Düşünce midir kırılır dal ince Akşam en/ cam ve keyy. (En / Cam)
  • Aşklar seslenir, çekingen, tatlı... Ama inanma, maske! (Bütün Eserleri 1: Şiirler 1)
  • İnsan, aylı gecelerde bir ağaç altında hiç oturmamışsa, samanyollarından gökyüzü kırlarına hiç tırmanmamışsa, kayan yıldızlara karşı bir dilekte bulunmamışsa, arada bir olsun başını göklere kaldırmamışsa, teleskoplarla bakmış, ne görebilir ki? (Pencere)
  • Ben senin yolunda Yaya kaldım, yoruldum. (Şiirler)
  • "İstediğin hangi şan, hangi övgü Ey işine akıl ermez kader? Bak şu halimize, Neler almadın bizden Ey zalim yazgı! Ölümsüz ışık mısın hâlâ? Bizi genç yap yeniden öyle ise! Ey tuttuğumuz ellerimizde İnce yeşil dal; Solma Ey ümit!" Hans Leip (Yalnızlık Bir Yağmura Benzer Çeviri Şiirler)
  • Evlerin içi oda oda üzüntü, Evlerin dışı pencere, duvar. (Eski Sokak)
  • "Sağlığımda esirgenen sevgi Ölümümde ölgün bir akşamüstü Seslenirse çok geç... İstemem, susturunuz." (Bütün Eserleri 1: Şiirler 1)
  • Geçer gider ömürler kışlar, baharlarla değil, Eriyen yağlar, tükenen sabunlarla geçer gider. Çocuklar büyür gider, başlayan şarkılarla değil, Eskiyen giysiler, tükenen güçlerle büyür gider. (Arada)

Yorum Yaz