diorex
sampiyon

Sefiller (2 Cilt Takım) - Victor Hugo Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Sefiller (2 Cilt Takım) kimin eseri? Sefiller (2 Cilt Takım) kitabının yazarı kimdir? Sefiller (2 Cilt Takım) konusu ve anafikri nedir? Sefiller (2 Cilt Takım) kitabı ne anlatıyor? Sefiller (2 Cilt Takım) kitabının yazarı Victor Hugo kimdir? İşte Sefiller (2 Cilt Takım) kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 06.02.2022 22:41
Sefiller (2 Cilt Takım) - Victor Hugo Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Victor Hugo

Çevirmen: Volkan Yalçıntoklu

Orijinal Adı: Les Miserables

Yayın Evi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

İSBN: 9786053324744

Sayfa Sayısı: 1724

Sefiller (2 Cilt Takım) Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Victor Hugo (1802-1885): Fransız edebiyatının gelmiş geçmiş en büyük yazarlarındandır. Şiirleri, oyunları ve romanları ile tanınır. Romantizm akımının Fransa’daki temsilcisidir. Edebiyat alanındaki devasa başarılarının yanında politik hayatta da etkin bir rol üstlendi, bu nedenle sürgün cezasına çarptırıldı, cezasını tamamlamasına rağmen İmparatorluk yıkılana dek Fransa’ya dönmedi. İlk kez 1862 yılında yayımlanan Sefiller yazarın Notre-Dame’ın Kamburu ile “Din”, Deniz İşçileri ile “doğa” konularını işlediği roman üçlemesinin “toplum”u ele alan, en görkemli ayağıdır. Bu destansı roman Fransız toplumundan yola çıkarak, kozmolojik bir bakış ve eşsiz bir duyarlılıkla insanlığa ulaşır. Fantine’in, Cosette’in, Marius’ün, Saint-Denis Sokağı barikatlarının, Paris’in, Javert’in ve Jean Valjean’ın sefaletten sevgiye, felaketten iyiliğe ve karanlıktan aydınlığa uzanan hikâyeleri Hasan Âli Yücel Klasikler Dizisi’nin 250. kitabında okurlarla buluşuyor.

Sefiller (2 Cilt Takım) Alıntıları - Sözleri

  • Ucuz olan ne kaldı ki? Her şey ateş pahası. Ucuz olan tek şey dünyanın kahrı; dünyanın kahrını çekmek bedava!
  • Sadece bedenleri, şekilleri, görüntüleri sevenlere ne yazık! Ölüm her şeyi yok edecek. Ruhları sevmeyi deneyin, onlara yeniden kavuşursunuz.
  • "Ölmek bir şey değil, yaşamamak korkunç..." .
  • Ölmek bir şey değil, yaşamamak korkunç.
  • Ama zengin olsaydım etrafta hiç fakir kalmazdı! O zaman görürdünüz! Ah! İyi yüreklilerin keseleri dolu olsaydı, her şey yoluna girecekti!
  • Aç insanlar var! Üşeyen insanlar var! Yoksullar var! Yoksullar var! diye fısıldayan şu gereksiz eşyalardan tek birine bile sahip olmak istemezdim.
  • "Ucuz olan ne kaldı ki? Her şey ateş pahası. Ucuz olan tek şey dünyanın kahrı; dünyanın kahrını çekmek bedava!"
  • Yolda çok yoksul ama âşık bir gence rastladım. Ayakkabılarına su, ruhuna yıldızlar doluyordu
  • Sadece bedenleri, şekilleri, görüntüleri sevenlere ne yazık! Ölüm her şeyi yok edecek. Ruhları sevmeyi deneyin, onlara yeniden kavuşursunuz.
  • “Ucuz olan tek şey dünyanın kahrı; dünyanın kahrını çekmek bedava!”

Sefiller (2 Cilt Takım) İncelemesi - Şahsi Yorumlar

İşte gerçek bir kitap!: Hugo’nun yıldızı, uzun zamandır gözümün önündeydi ve şimdi ona veda etme vakti geldi. Zaten bu yazının asıl amacına da inceleme adı altında simgesel bir veda diyebiliriz. Böyle bir kitaba nasıl hakkıyla bir inceleme yazılır? İnanın ben de bilmiyorum. Ama sanırım başlangıç için bir fikrim var. Okumuş olmamıza gerek yok, hepimizin orada burada gördüğü, aşina olduğu bir kitaptır “Sefiller” ve benim bu kitaba vurulup okumam tam da şu alıntı yüzündendir: “Erkeğin cahil ve umutsuz olduğu, kadının ekmek için bedenini sattığı, çocuğun kendini ısıtacak bir ailenin, kendini eğitecek bir kitabın yokluğunda acı çektiği her yerde Sefiller kitabı kapıyı çalıp şöyle diyor: Sizin için geldim sayfalarımı çevirin.” Nasıl ama? Çarpıcı. Şimdi gelin, kitabın neleri işlediğine bir göz atalım; Bu kitap, aydınlıktan bir haber olan cahilliğe, cahillikten doğan kötülüğe değiniyor. Yazarın Fransız toplumunu baz alarak toplumlardaki ikili yapı üzerine bir eleştiri getirdiği görülmektedir. Toplum, güçsüzü dışlayarak sefillerini kendi oluşturmaktadır. Adaletsiz sistem ise sefilleri daha sefil yapmakla meşguldür. Öyle ki ekmek çaldığı için kürek mahkûmiyetine çarptırılan Jean Valjean için şu sözler söylenmekte: “Kürek zindanları kürek mahkûmunu yaratır… Ahmakken gaddar, kütükken yanan kor oldum.” (Düzen bunu sağladı.) Kitabı okumaya başladığımızda ilk olarak Digne psikoposuyla karşılaşıyoruz. Bu kahramanımızın herkes tarafından dışlanan, hor görülen bir adama dokunuşunu ve kitap boyunca aslında bu dokunuşun nasıl bir kelebek etkisi yarattığına şahit oluyoruz. Ayrıca kitapta bunlara ek olarak inanç, din, iyilik, adalet gibi pek çok olgunun ve daha nice şeylerin de üzerinde durulmaktadır. Sonuç olarak en net haliyle şöyle de denebilir: Bu kitabın özü; bireyi aydınlatmaktır, tarihe ışık tutmaktır. Bu incelemede kitabın kahramanlarına değinmeyeceğim çünkü bu kitabı kahramanları çerçevesinde anlatacak olmak, kitabın özünün eksik yansıtılmasına sebep olabilir. İşte şimdi yine bir alıntıya ihtiyacım oldu, gönderdim geldi: “Bu kitap başkahramanı sonsuzluk olan bir dramdır. İnsan yan karekterdir. Bu yüzden, yolumuzun üzerine çıkan bir manastırın içine sızmak zorunda kaldık.” Gözünüzü korkutmak istemem ama bahsettiği bu manastırdan söz edişi yaklaşık 35 sayfa sürmüştür. Paris’in lağımlarına değinmesi ise… Neyse, sadece nasıl dolu bir kitap olduğunun altını çiziyorum. :) Yani diyeceğim o ki siz bu kitaptan sadece bir kurgu beklemeyin, yanılırsınız. Çok daha fazlası olgular ve tarih üzerine bir aydınlatıcı. Şimdi sıra duygularda; Bilen bilir bazı kitaplar vardır, okuma zevkinin çiçek açıp dallanmasına yardım eder. İşte bu kitabın bendeki etkisi böyle oldu. Hugo’nun coşkulu anlatımına kapılmamak mümkün mü? Ağlattı, sevindirdi, bunca sayfanın sonunda ise “iyi ki” dedirtti. Geçmişte okuduğum ve beğendiğimi sandığım pek çok kitap gözlerimin önünden geçti. Eğer bu bir kitapsa onlar neydi? O yüzden diyorum ki; bu kitabı oku lütfen! Şuraya da bir yıldız attım ★ yayınevine dikkat et. Görüyorum; koca sefilleri 500 sayfaya sığdırmışlar, ayıptır yahu! Artık satırlarımın sonlarına geldim ve biliyorum ki kitabın hakkını veren bir inceleme olamadı bu, ama ben buraya ne yazarsam yazayım bu yazı hep eksik kalacaktı. O yüzden bırakıyorum eksik kalsın. Son olarak bu inceleme, alıntılar etrafında şekillendiğine göre, son kez aşağıya bir alıntı bırakıyorum ve gidiyorum . Emeğime sağlık. Herkese iyi okumalar diliyorum, esen kalınız. Eşlikçime veda… Hugo’nun yıldızına… “Gerçekten de, her şey oradaydı ve bundan başka ne istenebilir ki? Gezinmek için küçük bir bahçe ve düşlere dalmak için sonsuzluk. Ayaklarının altında ekip biçebileceği bir toprak, başının üzerinde inceleyebileceği ve üzerinde düşünebileceği sonsuzluk; yerde birkaç çiçek ve gökte tüm yıldızlar.” (Gamze Özdemir)

ESAS SEFİLİN KİM OLDUĞUNU BULDUM: YouTube kitap kanalımda hayatımda en sevdiğim kitaplardan biri olan Sefiller'i yorumladım: https://youtu.be/IJYWj2MAhyo Sefillik* temalı bu inceleme bana 13 gün boyunca arkadaşlık etmiş 1724 sayfalık dünyanın en uzun sefalet destanının sadece birkaç sayfalık özüdür. Elek hayat, elekten geçemeyen taşlar ise sefil insanlardır. Bu incelemeyi benim ellerim değil, sefil insanların kanları yazmıştır. Peki, nerede, kimde, neden aramalı bu sefilliği? Kimdir bu sefil insanlar? İncelemenin okuyucusu bu cevapsız sorulara cevap aranacağını kendisi anlamıştır. https://i.ibb.co/TrWj8RK/onca-yoksulluk-varken.jpg Belki de bu fotoğraftan başlamalı sefilliğin tanımını aramaya. Ellerinde "Onca Yoksulluk Varken" kitabı ve devamında kafalarında "Bize mi çattı bu sefillik?" düşünceleri. Gülüşsüz, parıltısız gözlerde, renksiz, cansız bir tende sefilliğin tezahür ettiği duygusal yansımalar. Sefilliği aramaya bu çocuğun göz bebeklerinin içinde başladım yıllar önce fakat dünyanın kaçınılmaz yuvarlaklığı gibi kendimi yine başladığım yerde elde 0 halimle buldum. Devam ettim sefilliği aramaya. https://i.ibb.co/3yNHKZY/umran.jpg çıktı karşıma. Bilmediği bir hayatta bilmediği birileri tarafından yüzü, gözü bu hale getirilmişti. Kimdi, ne istiyordu bu insanlar? Anlayamamıştı. Anlatmamışlardı. Üstündeki renksiz ve duyguları yok edilmiş tezahürünün, cansız ve bitkin bakışlarının nedenini bile soramayacak sefillikte bulunmuştu. Devam ettim sefilliğin kaynağını bulmak için... https://i.ibb.co/CKLmk7g/aylan.jpg çıktı karşıma. İsimlerin ne önemi vardı? Nasıl olsa çoktan unutmuştuk onları, değil mi ama? Bana yüzünü dön, dedim. Seni göremiyorum, dedim. Dönmedi, dönemedi. Denizin kumları, deniz suyu, tuz, medcezir, dalgaların oluşmasını sağlayan bütün gemiler, denizin köpüğü, deniz kızları, su altı canlı aleminin hiçbiri onu bana döndüremedi. Bugüne kadar hiçbiri böyle bir sefillik türüyle karşılaşmamışlardı. Bilimselliğe boyun eğen denizin dalgaları, yıkamaya devam etti cesedi, bütün sefilliğiyle. Şimdi de esas sefile gelelim: https://i.ibb.co/TWH9QVX/cocukluk_fotografim.jpg Nasıl da gülüyor, nasıl da gözlerinin içi parlıyor. Nasıl güzel ve tertemiz kıyafetleri var. Ne güzel yukarıdan kafasına bomba düşmeyen, tamamen güvenlikli bir bölgede ve evde yetiştiriliyor. Neden gülmesin ki? Cesedinin fotoğrafının çekilemeyeceği bir yaş ve koşulda. Battaniyesi var üşüdüğünde üstüne örtebilecek, Yiyeceği var tıka basa karnını doyurabilecek, Parası var istediği gibi harcayabilecek, Ailesi var istediği gibi sevebilecek... Aslında esas sefilin kendim olduğunu anlayalı o kadar uzun zaman geçti diyeme... DANK! O da ne? Kafama bir şey dank etti. Bir kitap. Adı kitap/sefiller--172. Kendi kendine 1656. sayfası açıldı: "Mutlu olmak korkunç bir şey! İnsan halinden nasıl da memnundur! Bunun kendisi için yeterli olduğuna nasıl da inanır! Yaşamın yanlış hedefi olan mutluluğa yönelirken, gerçek hedef olan sorumluluk nasıl da unutulur." Bu kitap mı anlatabilecekti bana sefilliğin tanımını, kaynağını, bütün çeşitlerini, aşağıda olmayı ve aşağılık olmayı? Bu kitap mı anlatabilecekti bana "sfl" kökünden gelen kelimenin harflerini kanla ve açlıkla seslendirmeyi? Akson ve dendrit uçlarım arasında gelip giden sinirlerime, duygularıma sirayet eden bütün bu sayfalarda duyguların rengarenk uçlarını Sefiller karakterleriyle mi adlandıracaktım artık? Vicdan azabının Jean Valjean ve Javert karakterleri arasındaki psikolojik gelgitlerini gözlerimin hüzün ordusu olan gözyaşlarıyla mı okuyacaktım? Liderleri çarpışırken sefalet içinde kıvranan insanın içinde olup biten manevi savaşları mı yoksa Wellington ile Napolyon'un 1815 yılının bir günü Waterloo Savaşı sahnesinde en sefil ordunun kim olduğunu kanıtlama amacıyla karşılaşıp bir hendek yüzünden sefaletin vahşet ve kan ile elde edildiğini mi düşünecektim aklımın odalarında? Zeka ve ileri görüşlülük gerektiren savaş taktikleri mi yoksa yiyecek ve para gerektiren hayatta kalma taktikleri mi sefilliği alıp götürecekti bir lağımın içerisinde başka diyarlara? Zaferlerin azaldıkça özgürlüğün arttığı 19. yy Fransa siyasi ve toplum düzeninde, karakterlerin sefaletle birlikte tam tersine düşünce dünyalarının enginliği betimlenecek ve zenginlerin düşünce dünyalarının darlığı mı eleştirilecekti? Manastır hayatı ve çilehanelerin dışarıdaki sefil insanları görmemizi engelleyen bir göz bandı oldukları mı kanıtlanacaktı? Suçunun pişmanlığıyla, ahlaka yönelim ve örnek insan olmayla, itiraflarla, adalet ve vicdan gelgitleriyle, Paris lağımlarıyla bir insan id-ego-süperego döngüsünü nasıl tekrar tekrar yaşayabilecekti? Salt ekmek hırsızlığı yüzünden kürek mahkumiyeti gibi yüz kızartıcı bir suçla birlikte hayatı boyunca etiketlenmekten kaçamamak hukuk sisteminin sistemsizliğine mi verilecekti? 1789 ve 1830 Fransız ihtilalleri, 1832 Saint-Denis sokağı barikatlarının direnişiyle birlikte aynı zamanda tinsel bir devrime, askeri düzenin acımasızlığına, devrimi ve rejimi savunan toplumun farklı katmanlarındaki insanların toplum hayatındaki konuşmalarına mı tanıklık edecektim? Kurşunun bir silahın namlusundan çıkma anıyla hayat dolu bedenlere bir bir saplanmaları arasında geçen süreyi hesaplayıp, dünyada o kesitte neler olup bittiğini mi düşünecektim? Yoksa dünyanın en uzun sefalet destanının içerisine polisiye ve gerilim esintileri de serpiştirilip çocuk-anne-baba psikolojileriyle, sefilliğin çaresizliğinden hayatla oynadığı kumarda kitaplarını, dişlerini, saçlarını ve hayatını ortaya koyan insanlarla mı tanışacaktım? Sefiller bir duygu gökkuşağıdır. Hiçbir duygunun eksiksiz bırakılmadığı ve unutulmadığı bu sefalet destanında aklıma gelen duygulara göre karakterlerin eşleştirilmesi aşağıdaki gibidir: ACI : Fantine, Jean Valjean, M. Gillenormand HIRS : Javert, Jean Valjean, Enjolras, Courfeyrac, Grantaire NEFRET : Thenardier, Javert, Eponine, Azelma, M. Gillenormand KISKANÇLIK : Eponine, Azelma İFFET : M. Myriel, Cosette UTANÇ : Cosette, M. Gillenormand FEDAKARLIK : Fantine, Jean Valjean, Gavroche, Fauchelevent, M. Mabeuf KORKU : Jean Valjean, Cosette, Claquesous, Montparnasse, Babet, Gueulemer CESARET : Jean Valjean, Enjolras, Gavroche, Marius, Courfeyrac UMUT : Jean Valjean, Fantine, Cosette MERAK : Jean Valjean, Javert, Fantine, Marius, Cosette, M. Gillenormand SEVGİ : Fantine, Marius, Cosette, Jean Valjean TUTKU : Marius, Cosette, Javert ÇARESİZLİK : Jean Valjean, Javert, Fantine, Marius, Cosette, M. Mabeuf, M. Gillenormand, Gavroche, Petit-Gervais, Dükkandan kovulan iki çocuk HÜZÜN : Fantine, Cosette MERHAMET : Fantine, M. Myriel, Jean Valjean ŞÜPHE : Javert Bu duygu panoramasının hepsini yaşatabilen yazar Victor Hugo'dan, yazarın yazdıklarını okuyup kendisini dünyanın en sefil insanı hissetmesi gereken ise okurdan başkası değildir. İncelemenin okuru eğer incelemeyi buraya kadar okumuşsa sorulması gereken soruları esas kendisine sorması gerektiğini anlamıştır. SAKIN AMA SAKIN! Kimse sefilliği başkasında aramasın. En büyük sefiller güruhu bu ekranda yazılmış olan bu cümleleri harika bilgisayarları, son teknoloji telefonları, engelsiz vücutları, gören gözleri, duyan kulakları, eksiksiz giyimleri, sosyal medya profilleri, güzel kitapları, sıcak evleri, güvenlikli şehirleri ile birlikte okuyandır. Esas Fransız İhtilali, esas Saint-Denis barikatları direnişi, esas Gezi Parkı, esas ruhumuzun Sarı Yelekler'i bu kaçınılmaz gerçeği anladığınızda direnmeye güç bulacaktır. Uyanmanın zamanı gelmedi mi artık? Kim diyor ulan sana bunları yapmanı? Kim sana boyun eğ diyor? Teslim olma, diren isteklerine, diren kendi lüksüne, diren kendinin sefaletine... https://www.youtube.com/watch?v=_XSBEAmMD9c "Baylar, yemin ederim ki, her şeyi fazlasıyla anlamak bir hastalıktır; gerçek, tam manasıyla bir hastalık." Dostoyevski Her şeyi fazlasıyla anlayıp hayat boyu geçmeyen bir hastalığa sahip olmaktır *sefillik. (Oğuz Aktürk)

Dünya edebiyat tarihindeki yazılan ilk tarihi romanlardan birisi olan kitap/sefiller-2-cilt-takim--172 , şekillenmesi yaklaşık 17 yıl süren ve 1862 yılında okuyucu ile buluşan 19.yy ın en önemli, en başarılı eserlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Viktor Hugo' nun hükümet darbesi sonrasında sürgün dönemlerinde kaleme aldığı bu eseri kısa sürede pek çok dile çevrildi. Sefiller, bir çok tiyatro, televizyon ve sinema eserine uyarlanarak adını yalnızca Fransa da değil tüm dünyada duyurmuş bir başyapıttır. 1815 ile 1832 yılları arasında gerçekleşen bu hikâyede din, siyaset, ahlak felsefesi, aşk gibi bir çok konuya değinilmektedir. Kitapta bir kürek mahkumunun(Jean Valjean) yaşadıkları, yapılan haksızlıklar, çekilen sefalet, ailevi problemler, karşılıksız sevgi her bir detayı ince ince içinize işleyerek anlatılmaktadır.Ayrıca dönemin Fransa tarihi, devrimler ve waterloo savaşına da yer verilmektedir. Beni derinden etkileyen, fazlasıyla duygulandıran harika bir eserdi.Umarım sizlerin de hayatına dokunur. İyilik ve kötülüğün sürekli çatışması, ölümle sonuçlanan sefil hayatlar... Jean Valjean, Psikopos, Fantine, Cosette, Gavroche asla unutamayacağım isimler arasında. Aslında tüm kitabı özetleyen tek bir cümle var: "Ölmek bir şey değil , yaşamamak korkunç." Keyifli Okumalar (İlknur)

Kitabın Yazarı Victor Hugo Kimdir?

Victor Hugo 26 Şubat 1802'de Fransa'da doğdu. Liseyi bitirdikten sonra kendini tümüyle edebiyata adadı. 1824 yılında Fransız coşumcularının (romantikler) yayın organı olan La Muse Française dergisini kurdu. Cenacle adını taşıyan coşumcu sanatçılar çevresinin üyesi ve onun odak noktası oldu. 1830-1843 arasında en verimli dönemlerinden birini yaşadı. Romanları, tiyatro yapıtları ve şiirleriyle başarıdan başarıya koştu. 1831'de Notre Dame de Paris (Paris'in Notredame Kilisesi) adlı büyük romanını yayımladı. 1841 yılında Fransız Akademisi'ne üye seçildi. Çok sevdiği kızı Leopoldine'nin 1843'de kazayla boğularak ölmesi üzerine 1852'ye dek yeni yapıt vermedi. 1848 Devrimleri'nden sonra parlemento üyeliğine seçildi. 3. Napoleon'un hükümet darbesini engellemeye çalıştı, başaramayınca 1851 yılında Belçika'ya kaçmak zorunda kaldı.

Ateşli bir demokrasi ve cumhuriyet yanlısı olarak imparatorluk rejimini eleştiren yapıtlar yazdı. 1855-1870 arasını küçük bir İngiliz adası olan Guernsey'de geçirdi. O dönem yazarlığının en üretken yılları olmuştur. 1862 yılında başyapıtı olan Les Misérables (Sefiller) adlı romanını yayımladı. Bunu 1866'da Les Travailleurs de la Mer (Deniz İşçileri) ve aynı yıl L'Homme qui Rit (Gülen Adam) gibi önemli romanları izledi.

Fransa'da Cumhuriyet yeniden kurulunca Paris'e döndü. Ulusal Meclise seçildi. Artık Fransa'nın en gözde kişilerinden biriydi. Paris Komünü'nün ezilmesinden sonra komüncülerin bağışlanması için çok uğraştıysa da sonuç alamadı. Giderek siyasal ve toplumsal yaşamdan elini eteğini çekti.

1885 yılında ölüm döşeğinde iken; "Tanrı'ya inanıyorum, ahirete inanıyorum; fakat hiçbir kilise papazını başımda istemiyorum. Beni seven bütün dünya insanlarının gönülden dualarını bekliyorum. Bu benim için kafidir." diyerek 22 Mayıs 1885 yılında hayata gözlerini yummuştur.

Victor Hugo Kitapları - Eserleri

  • Sefiller (2 Cilt Takım)
  • Notre Dame'ın Kamburu
  • Bir İdam Mahkumunun Son Günü
  • Nişanlıya Mektuplar 1820-1822
  • 1793 Devrimi
  • Hernani

  • Tapner Davası
  • Seçme Şiirler
  • Küçük Gavroş
  • Bug-Jargal
  • Gördüklerim İşittiklerim
  • Bir Nutuk Bir Mektup
  • Denizde Gece

  • Les Contemplations
  • Şairin Görevi
  • Şeytanın Kemanı
  • Sefiller - Goriot Baba
  • Notre Dame'ın Kamburu - Eugenie Grandet
  • Robin Hood - Sefiller
  • Ruy Blas

  • Deniz İşçileri
  • Marion de Lorme
  • Anılar
  • Kozet
  • Claude Gueux
  • Bir İdam Mahkumunun Son Günü ve Claude Gueux
  • 1871 Paris Komünü Günleri

  • Aforizmalar
  • Gülen Adam
  • Sefiller 2. Cilt
  • Mary Tudor
  • Sefiller 3. Cilt
  • Sefiller 4. Cilt
  • Sefiller 5. Cilt

  • Küçük Erkekler - Notre Dame 'in Kamburu
  • Claude Gueux

Victor Hugo Alıntıları - Sözleri

  • MEZAR VE GÜL “Senin gibi bir aşk çiçeği ne yapar Seher vakti yağdığında yağmurlar?” Diye sordu mezar güle "Ya senin o kuyu gibi ağzına Düşen insan ne yapar daha sonra?” Diye sordu ona gül de “Ey karanlık mezar, ambar ve bal Kokusuna döner o damlacıklar Anladın mı beni şimdi?” Mezar da dedi ki “ey dertli çiçek Melek olup göklerde süzülecek İçime düşen her kişi” (Denizde Gece)
  • Ne yana baksam, kendimi yapayalnız görüyorum. (Nişanlıya Mektuplar 1820-1822)
  • Bu hep böyle olmuştur. Ünlü olma, düşmanı ve sevmeyeni olmadan olmuyor. (Claude Gueux)
  • “…İndi mən doğrudan da, koram. Əvvəl mən gecənin nə olduğunu bilmirdim. Gecə ayrılıqdır”. (Gülen Adam)
  • Mutluluk, herkesi mutlu görmek ister. (Sefiller 5. Cilt)
  • "Ana baba sevgisi tatmadan, ot gibi yaşıyordu çocuk. Sevilmediğine üzülmüyordu. Zaten bir ana babanın nasıl davranması gerektiğini bilmiyordu ki!" (Küçük Gavroş)

  • "İnsanların hayatını kurtarıp sonra unutuyorsunuz! Yazık, yazık! Oysa onlar sizi her zaman hatırlıyorlar." (Kozet)
  • "Tanrı aşkına acı bana! Bir kadını sevmek! Üstelik papaz olmak!..." (Notre Dame'ın Kamburu - Eugenie Grandet)
  • ''Böylece yiğit Türkler geleneksel giysilerini, insan giysilerinin bu en güzel ve en gösterişlisini bir kenara attılar , ve bizim giysilerimizi yalan yanlış benzetlemeye başladılar. Türklerin bizden fazla bir şeyleri, güzellikleri vardı; biz onlara kendi çirkinliğimizi vermeyi başardık. Bizim uygarlık taslayan bilgiçlerimiz ise buna ilerleme adını veriyorlar. '' (Anılar)
  • "Tıpkı bir sürgün gibiyim." (Nişanlıya Mektuplar 1820-1822)
  • "Bir günlük mutluluk, mutsuz bir yaşamdan çok daha değerlidir." (Nişanlıya Mektuplar 1820-1822)
  • "Ölmek bir şey değil, yaşamamak korkunç..." . (Sefiller (2 Cilt Takım))
  • Mantıksız ceza, suçu suçun üstüne mühürlemek ve perçinlemektir... (Claude Gueux)

  • Duygulara kelimeler yetmiyor (Bir İdam Mahkumunun Son Günü ve Claude Gueux)
  • "Bu adam o kadının var olduğunun farkına vardığı ve o kadın bu adamın orada olduğunu görmediği andan itibaren, felaket artık kaçınılmazdır." (Gördüklerim İşittiklerim)
  • "Hayat böyledir işte. İnsana hep en iyi dostları çelme takar." (Notre Dame'ın Kamburu - Eugenie Grandet)
  • Sadece bedenleri, şekilleri, görüntüleri sevenlere ne yazık! Ölüm her şeyi yok edecek. Ruhları sevmeyi deneyin, onlara yeniden kavuşursunuz. (Sefiller (2 Cilt Takım))
  • Sokak çocuğu demek Paris demektir, Paris demek dünya demektir. (Sefiller 3. Cilt)
  • Efendilerin nefreti kölelerin tutkusundan her zaman daha fazla olur... (Claude Gueux)
  • Ölmek bir şey değil, yaşamamak korkunç. (Sefiller (2 Cilt Takım))

Yorum Yaz