Şah ve Sultan - İskender Pala Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Şah ve Sultan kimin eseri? Şah ve Sultan kitabının yazarı kimdir? Şah ve Sultan konusu ve anafikri nedir? Şah ve Sultan kitabı ne anlatıyor? Şah ve Sultan kitabının yazarı İskender Pala kimdir? İşte Şah ve Sultan kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: İskender Pala

Tasarımcı: Utku Lomlu

Yayın Evi: Kapı Yayınları

İSBN: 9786054322374

Sayfa Sayısı: 390

Şah ve Sultan Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Tutku... Güzellik... Aşk ve savaş. Sadece gönüllerin değil alınların, kemiklerin ve gözlerin alev alev yandığı savaş.

Kahramanlarını, Yavuz Sultan Selim'i de Şah İsmail'i de tarihin merdivenlerinde bir basamak aşağı indiren bir basamak yukarı çıkaran savaş.

Çaldıran... Şimdi Çaldıran ne 500 yıl geride ne 500 yıl ileride.

Savaş tasında büyücünün gördüğü neydi? Kızılbaşlık!

Sünnilik! İktidar hırsı. Aşkın bir çökelti gibi dondurduğu zaman!

Korku? Ya o? Yazar biraz da korkuların üstüne gidendir.

Tarih ileriye doğru çözüldükçe ağacın kökleri de görülecektir.

Alevi de Sünni de bağlıdır o köke. Birdir o toprakta.

Gölgeler büyümüşse ışığı değil korkuyu yenmek gerekir.

Karanlık ve kör ışığın egemenliği boğmasın artık nesilleri.

Ve işte bir kez daha aşk!

Şiir kadar iktidar atında rüzgâra ve ateşe doğru yol alan iki hükümdar. Şah ve Sultan... Dünya incisi zarif ve asil kadınlar. Yeminlerine bağlı erkekler. Masal kadar gerçek. Büyüleyici olduğu kadar umut verici. Şah&Sultan her cümlesi aşkla okunacak bir kitap.

İskender Pala'dan...

(Tanıtım Bülteninden)

Şah ve Sultan Alıntıları - Sözleri

  • Bu yüzden dış yerine içi, suret yerine ruhu sevmek gerekir.
  • Ben onu bir sevgili, bir canan sanmıştım; şimdi anlıyorum ki o benim cananım değil bizzat canım imiş.
  • Düşmana kalırsa kalsın ama dosta muhtaç olma yeter!..
  • "Derdi olan neylesin?" "Durmasın, söylesin!" "Korkuyorsa neylesin?" "Hiç korkmasın söylesin."
  • İnsan sevgiye hükmeder, ama aşk insana hükmeder.
  • “İnsanlar arasında en aklı kıt kişi, kendinden daha zayıf ve çaresiz olana zulmedendir.”
  • Kişi kaybolsa da sevgisi kaybolmuyor...
  • Sevgi bir dostluğun adı olmalıydı. Çıkarsız, umutsuz, kaygısız bir dostluğun adı...
  • Sevgi bir dostluğun adı olmalıydı. Çıkarsız, umutsuz, kaygısız bir dostluğun adı...
  • Canlar ucuzladı, insanın değeri azaldı.

Şah ve Sultan İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Bir Şah bir Sultan: Çaldıran Savaşı ana hatlarıyla hepimizin Tarih derslerinde okuduğu bir savaştır . Ancak bu kitapta savaşın içerisine girerek savaşı hem Sultan Selim’ in hem Şah İsmail gözünden görüyoruz objektif bir şekilde kuzılbaş ve Sünnilik kavramları üzerinde durulmuştur . Kitap Tarihi bir kitap olmasına rağmen olaylara katılan aşk vb ögeler kitaba akıcılık katmıştır . Selim ile Şah arasındaki mektuplaşmalar ise çok ayrı bir heyecan katmaktadır . İki kardeşin savaşıdır Çaldıran bir tarafta Türkmen Safevi devleti bir tarafta Osmanlı iki kardeş tek savaş hiç bir savaşın kazananı yoktur biri insanını kaybeder toprak kazanır biri de hem toprağını kaybeder hem insanını ama insan yoksa toprak da yoktur devlet insandır . (Yağmur Sürücü)

Yavuz Sultan Selim Han; sadece padişah değil, sanatkâr, şair aynı zamanda asker. Birçok yerde okuduğumuz gibi 8 yıllık hükümdarlık hayatına 80 yılı sığdırmış olan Yavuz... Kısa iktidarını zaferler, fetihler, şiirlerle dolduran bir padişah. 8 yılda Osmanlı topraklarını yaklaşık 3 kat genişletmiş, II. Bayezid ve Gülbahar Hatun'un oğlu Yavuz... Memleketim Amasya'da doğan, Trabzon'da valilik yapan ardından iradesi Osmanlı topraklarından taşan Yavuz... İncelememe başlarken öncelikle şu konu üzerinde durmak istiyorum. İskender Pala'nın bu eseri için objektif değil, fazla taraflı gibi yorumlar okudum ve şunu belirtmek isterim ki, bu okullarda öğrenimini gördüğümüz bir tarih kitabı değil, tarihi bir roman. Dolayısıyla tarihi olaylar ve şahıslar aktarılırken yazarın dünya görüşünü yansıtmasını ya da dini veya milli çeşitli değerleri doğrultusunda olaylara yaklaşımını abes bulmuyorum. Zaten bana göre romanda aşırı bir taraflılık yok var olanı da yazarın değerlerine bağlıyorum. İskender Pala kimi yerde Yavuz'u kimi yerde Şah İsmail'i belirli derecelerde eleştiriyor. Şah ve Sultan tarihi olayların edebi bir dille anlatıldığı, kimi zaman gururlandıran, kimi zaman öfkelendiren, kimi zaman hüzünlendiren bir kitap. Edebi söz sanatlarına bolca yer verilen eserde sevgi, aşk, çekişmeler, pişmanlıklar hepsi mevcut. İskender Pala doktorasını Divan Edebiyatı alanında yaptığı için bazı kitaplarında kullanılan dilin zor anlaşılabildiği ile ilgili cümleler okumuştum. Bu kitap özelinde (içinde geçen beyitler haricinde) böyle bir durumun söz konusu olmadığını, dilin anlaşılabilir olduğunu söyleyebilirim. Şah ve Sultan okuru alıp Çaldıran Ovası'nın orta yerine bırakan, tarihi olayları romantizmle bir araya getiren, okunan her sayfasıyla tarihin içine biraz daha girmenizi sağlayan bir eser. Gelelim Yavuz Sultan Selim ve Şah İsmail'e. Tarihi olayları içinde bulunulan döneme ve o dönemin koşullarına göre değerlendirmek gerekir. Dolayısıyla 1500'lü yılların henüz başında yaşanan bazı olayları günümüzün demokrasi, insan hakları, özgürlük gibi kavramlarıyla açıklamaya çalışmak son derece mantıksız. Yavuz Sultan Selim'i de isyanları bastırma ya da girilecek bir savaş öncesi çeşitli önlemler alması konularında ezbere eleştirmek yerine yapılacak çok daha yararlı işler var. Yavuz ve Şah İsmail'in artıları, eksileri tabii ki olmuştur ancak bu bana göre birini yerin dibine geçirmek için bize fırsat vermemeli. Tarihçiler bile bu olaylarla ilgili fikir birliğine varamamışken 5 asır sonra bile isyan bastırılmış mı, nasıl bastırılmış tarzındaki soruların bilinçsizce tartışılması yanlış diye düşünüyorum. Yavuz Sultan Selim başarılı bir devlet adamı, İslam Halifesi, iyi bir askerdir. Özellikle bu kitabın yayınlanmasının ardından başlatılan karalama kampanyasına kesinlikle katılmıyorum. Ve son olarak, der ki Arif Nihat Asya: "Ağlasın taşlara kapanıp tarih, Selimler gelir de Yavuzlar gelmez." (Damla)

Okurken darmadağın oldum.. Bittiğinde ise bu dünyada yoktum..: Yine harika bir yazım.Harika bir anlatım.Harika bir akış. Bayılıyorum İskender Pala'ya, kalemine, anlatış tarzına. Dün gece uyumaya giderken kitabı elime alamadan duramadım. Hem bitirmek istedim hem bitmesin diye kendimle çeliştim.Bittiğinde ise darmadağın, yüzünde buruk bir tebessüm, gözlerim dolmuş bir halde buldum. Aklımın her hücresinde Hasan, Hüseyin, Kamber,Taçlı, Şah İsmail ve Yavuz Sultan Selim vardı. İçine almakmı yaşamakmı bilmem ama her cümlesinde bende ordaydım.. İskender Pala nın her romanında bu duyguları yaşıyorum. En etkilemdiğim kitaplar başında yer alan bu romanı sizlerinde hiç vakit kaybetmeden okumanızı diliyorum. Kitap içeriği hakkında birşey yazmak istemiyorum. Ama hissettirdiği duyguları yazmakla bitiremeyebilirim. Bu sebepten son cümlemi söyleyeyim.. Hadi okuyun.... (Mehmet İlker BOZLAR)

Kitabın Yazarı İskender Pala Kimdir?

İskender Pala, 8 Haziran 1958 tarihinde Uşak‘ta Kayaağılı köyünde doğmuştur. Uşak Cumhuriyet ilkokulunda okudu. Kütahya Lisesi’nden mezun oldu. 1979 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. Lisans tez çalışması Câmiu’n-Nezâir’dir. Yine İstanbul Üniversitesi’nde “Aşkî, Hayatı, Edebî Şahsiyeti ve Divânı” konusunda Doktora çalışması yaptı. 1983 yılında Doktorasını tamamladı.

1983 yılında Divan edebiyatı dalında doktor, 1993 yılında İstanbul Üniversitesi‘nde doçent ve 1998 yılında Kültür Üniversitesi‘nde profesör oldu. Ortaokul ve liseler için Türkçe ve Edebiyat ders kitapları yazdı. Denemeler, hikayeler, fıkralar ve edebiyat araştırmacısı olarak çeşitli ansiklopedi ve dergilerde bilimsel ve edebi makaleler yayımladı. Düzenlediği Divan Edebiyatı seminerleri ve konferansları geniş kitleler tarafından takip edildi.

1979-1982 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji seminer kütüphane memurluğu yaptı. Hayatının ilerleyen dönemlerinde çeşitli sebeplerden dolayı askerlik mesleğini tercih eden İskender Pala, öğretmen subay olarak 1982 yılında Deniz Kuvvetleri Komutanlığına girdi. 14 yıl 7 ay görev yaptıktan sonra 1996 yılında TSK‘dan ihraç edildi.

1982-1984 yılları arasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Deniz Lisesi Komutanlığı’nda teğmen, 1984-1986 yılları arasında Üsteğmen olarak görev yaptı.

1986-1987 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi’nde part-time Türk Dili ve Edebiyatı öğretim üyesi olarak çalıştı.

1987-1994 yılları arasında Yüzbaşı olarak, Dz.K.K.lığı Tarihi Deniz Arşivi kuruluş ve faaliyetleri görevinde çalıştı.

1994-1996 yılları arasında Tarihi Deniz Arşiv Araştırmaları ve Dz.K.K.lığı yayın faaliyetlerinin yürütülmesi görevinde çalıştı.

1996-1997 yılları arasında Öğretim yılı, MSÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Eski Türk Edebiyatı öğretim üyesi ve İSAM redakte kurulu üyeliği yaptı.

1997 yılında Öğretim yılında İstanbul Kültür Üniversitesinde öğretim üyesi olarak çalışmaya başladı. Aynı zamanda Uşak Üniversitesi öğretim üyesidir.

İskender Pala, 1980 yılında F. Hülya Avcı ile evlendi. Hilye Banu, Elif Dilasa adında iki kızı, Alperen Ahmet adında bir oğlu vardır.

Ödülleri :

1989 – Türkiye Yazarlar Birliği dil ödülü, (Ansiklopedik Divân Şiiri Sözlüğü)

1990 – AKDTYK Türk Dil Kurumu ödülü, (Ansiklopedik Divân Şiiri Sözlüğü)

1996 – Türkiye Yazarlar Birliği inceleme ödülü, (Şairlerin Dilinden)

2001 – Aydınlar Ocağı Kayseri Şb. Yılın Edebiyat Adamı ödülü,

2001 – YTB Uşak Halk Kahramanı ödülü,

2003 – “Babil’de Ölüm İstanbul’da Aşk” Yılın Romanı Ödülü

2013 – Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü,

Türk Patent Enstitüsü Marka Ödülü

İskender Pala Kitapları - Eserleri

  • Şah ve Sultan
  • Babil'de Ölüm İstanbul'da Aşk
  • Od
  • Kitab-ı Aşk
  • Aşkname
  • Aşina Güzeller

  • Ah Mine'l-Aşk
  • ... Ve Gazel Yeniden
  • Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü
  • Atasözleri
  • Ayine
  • Katre-i Matem
  • Boğaziçi'ndeki Mücevher

  • Divan Edebiyatı
  • Divane Güzeller
  • Dört Güzeller - Toprak, Su, Hava, Ateş
  • Düşte Kalan
  • Efsane Güzeller
  • Gözgü
  • Gül Şiirleri

  • Güldeste
  • İki Darbe Arasında
  • Hayriyye
  • İki Dirhem Bir Çekirdek
  • Kadılar Kitabı
  • Kahve Molası
  • Kırk Ambar

  • Kırk Güzeller Çeşmesi
  • Kırkıncı Kapı
  • Kudemanın Kırk Atlısı
  • Leyla ile Mecnun
  • Mir'at
  • Muhteşem Şair Muhibbi
  • Müstesna Güzeller

  • Perişan Gazeller
  • Perî-şan Güzeller
  • Su Kasidesi
  • Şair Fatih: Avni
  • Şairlerin Dilinden
  • Şiirler Şairler Meclisler
  • Şir-i Kadim

  • Tavan Arası
  • Akademik Divan Şiiri Araştırmaları
  • Kronolojik Divan Şiiri Antolojisi
  • Aşka Dair
  • Mevlana
  • Efsane
  • Hoş Sadâ

  • Kırklar Meclisi
  • Lale Devri
  • Mihmandar
  • İstanbulcunun Sandığı
  • Bülbülün Kırk Şarkısı
  • Şahane Gazeller 1
  • Üstatlar konuşuyor

  • Fetih ve Fatih
  • Nurundandır Bütün Nurlar
  • Mesela
  • İstanbul Bir Rüya
  • Karun ve Anarşist
  • Şahane Gazeller 2
  • Şahane Gazeller 3

  • Uzmanlar Konuşuyor
  • Barbarossa
  • Tarihimiz Konuşuyor
  • Türk Dili ve Kompozisyon
  • Yunus Emre
  • Şahane Gazeller 1- Fuzuli 
  • Nabi

  • Naili
  • Namık Kemal'in Tarihi Biyografileri
  • Necati
  • Nedim
  • Nef'i
  • Şeyh Galip
  • Aşkî

  • Baki
  • Fatih Sultan Mehmet
  • Fatih'in Şiirleri
  • Abum Rabum
  • İtiraf
  • Kalp
  • Akşam Yıldızı

  • Şiirin Sultanları
  • Ortaöğretim için Divan Şiiri
  • Ahmed Paşa
  • Jennifer’ın Düğünü
  • Darbe: Kan ve Sultan
  • Aşk Bir Zamanlar
  • Neyzen Tevfik

  • Vali Hanım
  • Süleyman
  • Leyla ile Mecnun
  • Nizamülmülk
  • Kılıçarslan
  • Kervan
  • Düşte Kalan

  • Güldeste
  • Mevlanâ Celaleddin
  • Ah Mine'l Aşk
  • A-71
  • Şehir ve Kültür İstanbul

İskender Pala Alıntıları - Sözleri

  • Aşk da, âşıklık da en güzel meslektir bize. Ve Sevgili'nin yüzü yoksa eğer gözümüzde, aşk da haramdır bize, âşıklık da. (Mevlana)
  • "Sevgilinin Mahallesinde âşık kavgası hiç eksik olmaz,hatta sevgilinin Mahallesinin köpekleri onların kanları ile beslenir." (Şir-i Kadim)
  • Hak kulundan intikamın yine abdiyle alır Bilmeyen ilm-i ledünni anı kul yaptı sanır (Şiirler Şairler Meclisler)
  • İlk aşk günahı cennette işlenmiş, onun için aşk cennet duygusudur. Aşk cennetten çıkarıldığı için insana bu kadar fedakarlık yaptırır. (Ortaöğretim için Divan Şiiri)
  • Mutluluğun zevki paylaşılarak çıkar küçüğüm, lakin üzüntü tek başına yaşanır. (Abum Rabum)
  • Mezarlık bir ibrethanedir. İnsanı duaya sevk eden esrarlı sessizliklerin en muhteşem mabedidir o. (Tavan Arası)

  • Âşıkın ciğeri yandıkça, gözü yaş (su) döker. (Ah Mine'l Aşk)
  • Göz... Savaşı başlatan haberci. Bakış... Elde olmayan kader; ilahi kaza. Ve Aşk... Kalple göz arasında kutlu bir hadise... (Kitab-ı Aşk)
  • Dilberin eziyeti, rakibin düşmanlığı, ayrılığın ateşi ve gönlün zafiyeti... Meğer Allah beni bunca türlü dert için yaratmış. (Şiirin Sultanları)
  • 21. Derecelenme ve zıtlıklar olmayınca âlem yıkılır. Nitekim cahil de âlimin yerini tutamaz. 22. Su, ateşin yaptığı işi yapamadığı gibi; toprak da rüzgarın görevini yere getiremez. 23. Demirin işini altın beceremez; tuzun tadını ve çeşnisini de mücevher veremez. 24. Elin yaptığını ayak başaramaz; kalem de kılıcın çıktığı makama ulaşamaz. 25. Gözün yaptığını kulak yapamadığı gibi fare, akıl edip de zehiri düşünemez. 26. Çiftçinin yerini kuyumcu tutamaz, dülger de ayakabıcının işinden anlamaz. 27. Efendinin işini nasıl köle bilmezse, sultan da halkın işini bilemez. 28. Sıcak soğuğun yaptığını yapamazken; kuru hiç yaşın sonunu bilebilir mi? 29. Gölge güneşin eserini ne anlasın? İçki de Cemşit'in neşesini anlamaz ki zaten.. 30. İşte her şeyin bir zıddı vardır. Artık yaratılışındaki kabiliyet ölçüsünde bunu anlayıp hisseni al. (Hayriyye)
  • Mihr-ü mah ister cemalinden zekat Failatün Failatün Failat.. (Ey sevgili! Güneş ile ay (bile, sana hayranlıklarından dolayı) güzelliğinin zekatını isterler.) (Hoş Sadâ)
  • Sakın terk-i edebden kûy-ı mahbûb-ı Hudâdır bu Nazargâh-ı ilâhidir Makâm-ı Mustafa’dır bu NÂ Bî (Nabi)
  • Dahi mecâz u hakîkat ne olduğunu bilmez Hevâ-yı aşk sanır bir dil-i harâbım var |Nailî Benim, aşka tutulduğunu zanneden harabeye dönmüş bir kalbim var ki henüz neyin mecaz, neyin gerçek aşk olduğunu bile bilmiyor. (Şahane Gazeller 2)

  • Kişi kalbinde olanı Allah'tan başkasına bildirmeye mecbur değildir. (Kervan)
  • Geçmiş zamanın puslu hatıralarıdır kimlikler giydiren ruhlarımıza ve geçmiş zamanlar neşeli ve sevinçleriyle, hüzünleri ve acılarıyla en çok tavan arasında saklanırlar. (Tavan Arası)
  • Hamdım, piştim, yandım... (Mevlana)
  • Yıkılıptır şu cihân sanma ki bizde düzele Devleti çerh-i deni verdi kamu mübtezele Şimdi ebvab-ı saadette gezen hep hezele İşimiz kaldı heman merhamet-i Lemyezele İkbali / Cihangir (Şiirin Sultanları)
  • Ölüm... Acı olduğu kadar mecbur, ürkütücü olduğu kadar alışılmış, aykırı görüldüğü denli doğal ve kovulmak istendiğince kucaklanmış. Hayatla birlikte var; insanla birlikte yok. (Mir'at)
  • gel, yine gel, ne olursan ol yine gel (Mevlanâ Celaleddin)
  • Sevmek, tanımakla başlar. (Müstesna Güzeller)