diorex
dedas

Sağlıklı Toplum - Erich Fromm Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Sağlıklı Toplum kimin eseri? Sağlıklı Toplum kitabının yazarı kimdir? Sağlıklı Toplum konusu ve anafikri nedir? Sağlıklı Toplum kitabı ne anlatıyor? Sağlıklı Toplum PDF indirme linki var mı? Sağlıklı Toplum kitabının yazarı Erich Fromm kimdir? İşte Sağlıklı Toplum kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 29.05.2022 19:00
Sağlıklı Toplum - Erich Fromm Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Erich Fromm

Çevirmen: Zeynep Tanrısever

Çevirmen: Yurdanur Salman

Orijinal Adı: The Sane Society

Yayın Evi: Payel Yayınları

İSBN: 9789753880121

Sayfa Sayısı: 338

Sağlıklı Toplum Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Ünlü düşünür ve ruhbilimci Erich Fromm, bu yapıtında insanın doğal yapısından hareket ederek, bugüne dek, insanoğlunun tüm gereksinmelerine yanıt verebilen sağlıklı bir toplum biçimi yaratıp yaratamadığımızı araştırıyor. Günümüz toplumlarında insanlar mutluluk içinde mi yaşamaktadırlar? Kendilerini tümüyle geliştirebilmekte, özgürlük içinde sevebilmekte midirler? Yoksa tüm sevme yetilerini yitirmiş, doğal gelişmelerini baskı altına almış, içinden çıkılmaz bir huzursuzluğun pençesinde kıvranarak, paramparça olmuş kişilikleriyle tam bir yabancılaşma içinde mi yaşamaktadırlar? Dr. Fromm, bu soruları enine boyuna irdeleyerek toplumbilimin ve ruhbilimin ışığı altında incelemektedir. Sonunda da insanların her yönüyle gelişebildikleri, mutluluk içinde yaşayabildikleri, kendi ürettikleri nesnelere yabancılaşmadıkları ve doyum içinde birlikte yaşayabildikleri sağlıklı toplumları henüz kuramadığımız sonucuna vararak, bu konuda neler yapılması gerektiğini vurgulamaktadır.

(Arka Kapak)

Sağlıklı Toplum Alıntıları - Sözleri

  • Eğer birey, akıl ve sevme yetisini geliştirmemişse, özgürlük ve bireysellik sorumluluğunu yüklenemez; bunlardan kaçıp kendisine ait olma ve köklülük duyguları veren yapay bağlılıklara sığınmaya çalışır.
  • Şöyle der Spinoza: "İnsanların çoğu büyük bir tutarlılıkla, bir tek ve aynı duyguya yakalanır hep. Kişinin bütün duyguları bir tek nesneyle öylesine doludur ki, aslında yokken bile kişi, o nesnenin var olduğuna inanır. Bu, uyanıkken olursa o insana deli denir. Oysa açgözlü insan para ya da ele geçirmek istediklerinden başka bir şeyi, hırslı insan da ünden başka bir şeyi görmezse, böyle insanları deli olarak değil, yalnızca rahatsız edici insanlar olarak görürüz; genellikle de nefret ederiz böyle tiplerden. Oysa gerçekte biz çoğu zaman 'hastalık' gözüyle bakmasak da, açgözlülük, hırslılık vb. hep birer delilik türüdür."
  • İnsanın kendini aşma gereksiniminin ardında sanat, din ve maddi üretim ölçüsünde sevgi de vardır.
  • İnsan nesnelliğini ne ölçüde geliştirirse, gerçeklikle ne ölçüde ilişki kurabilirse, ne denli olgunlaşırsa, içinde rahat edebileceği insancıl bir dünya yaratmaya o denli yaklaşmış olur.
  • Seni seviyorum diyebiliyorsam 《 Sende bütün insanlığı, canlı olan her şeyi seviyorum; sende kendimi de seviyorum. 》 derim.
  • Eğlenmek, büyük ölçüde tüketmenin getirdiği doyumdan oluşur; nesneler, görünüler, yiyecekler, içkiler, sigaralar, insanlar, konferanslar, kitap­lar, fikirler... bunların hepsi tüketilir, yutulur.
  • İnsan ancak üç koşula uyarsa gerçekten özgürdür: ekonomik özgürlük, entelektüel özgürlük; ahlaki özgürlük.
  • Əgər hər hansı bir ideya və ya hisslər toplusu əksəriyyət tərəfindən qəbul edilirsə, sonuncuların haqlı olduğu kimi sadəlövh bir fikir irəli sürülür. Bu fərziyyə qədər həqiqətdən uzaq olan ikinci bir fikir tapmaq mümkün deyil. Yekdil bəyənmə öz-özlüyündə nə məntiqli düşüncə,nə də ruhi sağlamlıqla bağlı deyil. Necə ki iki nəfərin ağılsızlığı var, eləcə də milyonların ağılsızlığı mövcutdur.Axı milyonlarca adamın eyni nöqsana mübtəla olması heç də bu nöqsanı ləyaqətə çevirmir; çox sayda adamın eyni səhvi etməsi heç də bu səhvi həqiqətə çevirmir və milyon adamın eyni psixi patalogiya formasında əziyyət çəkməsi heç də bu adamları sağaltmır.
  • Əgər erotik sevgidə insanlığa qarşı olan sevgi çatışmırsa və sevginin hərəkətverici qüvvəsi ancaq qovuşmaqla bağlıdısa,onda bu- " sevgi" nin sadist və mozaxist formalarında rastlaşdığımız, kökündə heç də sevgi olmayan ən adi, pozğun seksual istəkdir.
  • Sevgi, insanın, kendisinin dışında bir kişi ya da bir şeyle kendi benliğinin ayrılığını ve bütünlüğü­nü yitirmeme koşuluyla bir olmasıdır.
  • Tembellik normal bir durum değildir, psikopatolojinin bir işaretidir. Gerçekten de, insan ıstıraplarının en kötüsü, sıkılmak ve kişinin kendisiyle ve yaşamıyla ne yapacağını bilememektir.
  • İnsan nesnelliğini ne ölçüde geliştirirse, gerçeklikle ne ölçüde ilişki kurabilirse, ne denli olgunlaşırsa, içinde rahat edebileceği insancıl bir dünya yaratmaya o denli yaklaşmış olur.
  • Sağlıklı bir toplum, insanın öteki insanları sevme yetisini, yaratıcı bir biçimde çalışma, aklını ve nesnelliğini geliştirme, kendi üretici güçlerini tanımasına dayanan bir benlik duygusu elde etme yetisini arttırır. Sağlıksız bir toplumsa, karşılıklı düşmanlık ve güvensizlik duyguları yaratan, insanı başkalarının kullanacağı ve sömüreceği bir araca dönüştüren, başkalarına boyuneğmediği ya da otomatlaşmadığı sürece onu benlik duygusundan yoksun bırakan bir toplumdur.

Sağlıklı Toplum İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Sağlıksız Toplum kitabı, Özgürlükten Kaçış kitabının devamı niteliğindedir. Bu yüzden Özgürlükten Kaçış kitabının kısa bir açıklamasını yapmak yararlı olacaktır. Bir insan özgürlükten neden kaçar? Çünkü özgürlük insanları korkutur. Çünkü özgür insan; dış müdahaleye açık insandır, sorumluluk alması gereken insandır, en önemlisi aklını kurmak zorunda olan insandır. Ancak birçok insan bunlardan korkar. Bunun en bariz örneği, sanırım kölelerdir. Köleler, köle olduklarının farkındadırlar, bu durumdan şikayetçidirler ancak bu durumu değiştirme cesareti kullanmak istemezler. Ömrü boyunca tekmelenen köpek, sevgi gösterisi karşısında nasıl acı çekiyorsa; ömrü boyunca şarap olmak için ezilen üzümler gibi insanlar da özgürlük karşısında acı çekeceklerdir. Peki bu kadar büyük bir insan topluluğu, nasıl oluyor da kendisini bilerek isteyerek başka insanların tahakkümüne bırakıyor? Buraya kadar olan kısım, Özgürlükten Kaçış kitabıyla ilintilidir. Şimdi asıl kitabımıza gelecek olursak; 1955 yılında yayımlanmış bir kitaptır. Toplamda 9 bölümden oluşuyor. Bilimsel verilerle desteklenmeyen, yazarın yer yer başta Marx olmak üzere çeşitli aydınlardan yaptığı alıntıların yer aldığı, fikir kitabıdır. Kitapta irdelenen en önemli kavramlardan birisi, “yabancılaşmadır”. Daha önce Karl Marx ve Sigmund Freud tarafından da işlenen kavramı açıklamak gerekirse; Marx’a göre insan, özel mülkiyetin gelişimiyle birlikte, kendi emeği ile yarattığı ürünü artık, üretim süreci boyunca denetleyemiyor, üretim sürecinde makinenin bir parçası durumuna geliyor ve yaşamı boyunca, kendi yarattığı ürünleri elde etme savaşımı veriyor. S. Freud’la K.Marx’ı karşılaştıran E. Fromm, bu kişilerin yabancılaşmaya ilişkin görüşlerini ortaya koymuş ve yabancılaşmayla yalnızlaşmayı eş anlamda kullanmıştır. Ona göre, özgürleşerek bireyleşen insan, yalnızlık ve çaresizlik duygularını yaşıyor. Buradan hareketle, yabancılaşma kavramını anlamak için Marksist felsefe hakkında da biraz bilgi sahibi olmak zorundayız. Zaten Fromm, marksist felsefe için de önemli bir düşünürdür. Bu yüzden Fromm’un Sevme Sanatı’nda olduğu gibi bireyselliği değil daha çok toplumsallığı ön plana çıkardığı bir eser durumundadır. İkinci bölümünde toplumun hasta olup olmayacağı sorusuna cevap arıyoruz. Toplum gerçekten hasta olabilir mi? Bu soruya doğrudan evet cevabını verebiliriz ama üzerinde düşündükçe evet deme şiddetimiz artıyor. Toplum dediğimiz, insanların ortak yönleriyle oluşuyor. Ancak insanın bireyselliği, diğer insanlardan ayrı olduğu alanlarda kendisini gösteriyor. Bunun farkında olan insan, kendisini toplumdan izole edebiliyor. İşte buradan yabancılaşma kavramını yeniden ele alarak değerlendirmemiz gerekiyor. Hepimiz yalnız kaldığımızda aynı şeylerden şiakyet ederiz ancak toplum içerisine karışarak farklı bir ruh haline geçerek tam da şikayetçi olduğumuz konuların taşıyıcısı durumuna geliyoruz. Özellikle hukuk ve ahlak alanlarında hepimiz istisnasız sınıfta kalıyoruz. Gerçekten insan yaşamı, iki yüzü arasındaki çatışmalarla boğuşmak üzerine kurulu sanırım. Üçüncü bölümde; Narsisizm, Yıkıcılık, Ensest, Sürüye Katılım, Akıldışılık gibi her gün yaşadığımız ve anlamakta zorlandığımız kavramların anlaşılması için önem arz ediyor. Nasıl ki bir yabancı dilin gramer kurallarını bilmek, kelime bilmeksizin anlamsız oluyorsa, hayatımızı gayet düzgün yaşamaya devam etsek bile bu kavramların farkında olup davranışlarımızı şekillendiremiyorsak, boşa yaşıyoruz gibi hissederiz. Dördüncü bölüme geldiğimizde, akıl sağlığımız ile toplum arasındaki ilişki irdeleniyor. Marksist bir Fromm’un bu konuda neler söyleyebileceğini tahmin etmek zor olmasa gerek. Kitabın geri kalan kısmında da toplumsal yaşantıların şekillenmelerinden başlayarak kapitalist düşüncelere kadar uzanan ve neredeyse birbirinin devamı değil de benzeri görüşler içeren bir silsile olarak devam ediyor. Kitabın son 10 sayfası da tarihsel bir özetten oluşuyor. Eğer buraya kadar geldiyseniz ve kitabı zaten okuyacaksınız, önce " Özgürlükten Kaçış" kitabını okumanızı, hatta Kendini Savunan İnsan kitabını okumanızı da tavsiye ederim. Fromm’un düşünceleri geçerliliğini korumakta olsa da, bu konulara ilgi duyan herkesin ilham alması gereken en önemli kişinin, Tuğçe Kazaz olduğunu düşünüyorum. kitap/ozgurlukten-kacis--124442 kitap/kendini-savunan-insan--131988 yazar/karl-marx yazar/sigmund-freud yazar/tugce-kazaz (yy)

Eric From, bu kitabında; toplumların, bireylerden başlayarak nasıl bozulmaya yüz tuttuğunu 18. yüzyıldan itibaren irdeliyor. Bireylerin yabancılaşmasının toplumsal yabancılaşmaya nasıl adım adım yol açtığını büyük bir ustalıkla anlatıyor. Demokrasi, Kültür ve Siyaset yönünden ortaya çıkan ve insanların mutsuzluğuna, bireylerin toplumsal gelişmelere kayıtsız kalmalarına yol açan süreçleri başarılı bir mantık silsilesiyle analitik bir şekilde anlatıyor. Devamında ise, "Sağlıklı bir toplum yapısına kavuşabilmek için yapılması gerekenleri , benzeri ve karşıt düşüncedeki filozof ve bilim adamlarının tezleri ışığında anlatıyor. Son dönemlerde ülkemizdeki toplumsal yapıda ortaya çıkan erezyon ve bozulmanın nedenlerini incelemeye, anlamaya daha çok önem verir oldum. Bu çerçevede kitaplığımda uzun süredir duran bu kitabı okumak üzere elime aldığımda; 1984 yılında aldığım ve okumak üzere bir köşeye koyduğum kitaplardan olduğunu gördüm. Okumaya başladıktan sonra her sayfasında bir çok cümlenin altını çizerek ve kenarlara not alarak okudum. Sonra kendime bu kitabı okumak için neden bu kadar beklediğimi sordum. Buna yanıtını; çevremde olan ve dağarcığı güçlü olan insanlarla birlikte verdim: "Bazı kitaplar, okunmak için sabırla vaktin gelmesini beklerler." Uzun süredir ilk defa, okuyup bitirdiğim bir kitabın son sayfasına şu notu düştüm: MÜKEMMEL. Toplumsal gelişmeleri incelemeye/anlamaya önem verenlere mutlaka okumalarını öneririm. Aynı yazarın daha önce okuduğum; "Sahip olmak ya da olmak" kitabı da okuduğumda bende güçlü bir etki yaratmıştı. (Ahmet KARAKUZULU)

Bir toplum hasta olabilir mi? Bu soru, yazarın kitabına ikinci bölüm olarak uygun gördüğü başlığın adı. Evet, bir toplum hasta olabilir; doğadan koptukça, kültürel yaşamın kuralları belirli bir zümrenin eline geçtikçe ya da kültürel ve ahlaki kurallar toplumun genelini zorlamaya başladıkça toplum hastalanabilir. Okumakla çok şey kazanılacak bir kitap bu. Dokuz bölümde hasta bir toplumu ve ve bu toplumla ilgili özelliklerden bahsediliyor. Çeviriye örneklik eden baskı 1955 yılına ait. O günden bugüne, 65 yılda ortaya çıkan gelişmeler Fromm'un yazdıklarını daha anlaşılabilir kılıyor. Kitapta en çok dikkatimi çeken kavram, "yabancılaşma" oldu. Yazar bununla, insanın doğaya ve insan varoluşuna aykırı bir yaşamı seçerek doğaya ve kendisine yabancılaşmasını kastediyor. Özellikle endüstrileşmenin insan ve doğanın yapısına nasıl etki ettiğini örneklerle aktarıyor. Bitmesi istenmeyen kitaplardan biri oldu benim için. (Ferdi Bişkin)

Sağlıklı Toplum PDF indirme linki var mı?

Erich Fromm - Sağlıklı Toplum kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Sağlıklı Toplum PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Erich Fromm Kimdir?

Erich Fromm (23 Mart 1900, Frankfurt - 18 Mart 1980), Musevi kökenli Almanya doğumlu Amerikalı ünlü bir psikanalist ve sosyologdur. Ruh bilimine Marksist - Sosyalist ve insancıl yaklaşımın en önemli temsilcilerindendir.

Hayatı

Heidelberg ve Münih Üniversiteleri'nde toplum bilim ve psikanaliz eğitimleri gördü. 1922 yılında Heidelberg Üniversitesi'nde doktora öğrenimini tamamladı. Münih'te ruh hekimliği ve ruh bilim üzerine ek incelemeler yaptıktan sonra, Berlin Psikanaliz Enstitüsü'nde eğitim gördü ve 1931 yılında mezun oldu.

30'lu yılların başlarında Almanya'da Nazi hareketinin güçlemesi nedeni ile İsviçre'nin Cenevre şehrine yerleşti. 1933 yılında Chicago Ruh çözümleme Enstitüsü'nden aldığı davet üzerine Amerika Birleşik Devletleri'ne gitti. 1934 yılında , 1938'e kadar kadrosunda bir uzman olarak görev aldığı Frankfurt Toplumsal Araştırma Enstitüsü ile birlikte New York'a taşındı. Özel çalışmalarını sürdürdü ve Columbia Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olarak çalıştı.

1946 yılında William Alonson White Ruh Hekimliği , Ruh Çözümleme ve Ruh Bilim Enstitüsü'nün kurucuları arasında yer aldı. Yale Üniversitesi , New York Üniversitesi Bennington Koleji , Michigan Eyalet Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olarak çalıştı.

1949 yılında Meksika Ulusal Özerk Üniversitesi'nden gelen bir profesörlük önerisini kabul etti ve tıp fakültesi lisansüstü bölümünde ruh çözümleme şubesini kurdu , 1965 yılında emekli olana kadar orada çalıştı.

Emeklilik yıllarını geçirdiği 1980 yılında İsviçre'de öldü.

Marxist ve sosyalist , insancıl dünya görüşünü benimseyen Fromm , batı kapitalizmi ve SSCB komünizmini reddetmiştir.

Biyofili hipotezine olan katkıları, evrimsel psikoloji konusundaki araştırmalara temel sağlamıştır.

Erich Fromm'un çalışmaları birçok dile çevrilmiştir.

Erich Fromm Kitapları - Eserleri

  • Kendini Savunan İnsan
  • Sahip Olmak ya da Olmak
  • Sevme Sanatı
  • Özgürlükten Kaçış
  • Barışın Tekniği ve Stratejisi
  • İnsandaki Yıkıcılığın Kökenleri
  • İnsandaki Yıkıcılığın Kökenleri (İkinci Kitap)
  • Freud Düşüncesinin Büyüklüğü ve Sınırları
  • Hayatı Sevmek
  • Sağlıklı Toplum
  • İtaatsizlik Üzerine
  • Özgürlük Korkusu
  • Sevginin ve Şiddetin Kaynağı
  • Umut Devrimi
  • Psikanaliz ve Din
  • Psikanalizin Bunalımı
  • Psikanaliz ve Zen Budizm
  • Rüyalar, Masallar, Mitler
  • Çağımızın Özgürlük Sorunu
  • Marx'ın İnsan Anlayışı
  • Yaşama Sanatı
  • Yanılsama Zinciri
  • Yeni Bir İnsan Yeni Bir Toplum
  • Erdem ve Mutluluk
  • Cinsellik ve Cinsel Sapmalar
  • Tanrılar Gibi Olacaksınız
  • Olma Sanatı
  • Sigmund Freud’un Misyonu
  • İsa Dogması
  • İnsan Bilgisi ve Hümanist Planlama
  • Çağdaş Toplumların Geleceği
  • Psikanalize Yeni Bir Bakış
  • Toplumsal Bilinçaltının Araştırılması
  • Dinleme Sanatı
  • Anaerkil Toplum ve Kadın Hakları
  • İnsan Olmak Üzerine
  • Çağımızda Kişilik Sorunu
  • İnsanlık Başarabilecek mi?
  • Die Kunst des Liebens
  • Kendini Savunan İnsan - Ahlak Felsefesinin Psikolojisine İlişkin Bir Araştırma
  • Psixoanaliz ve Din
  • Liebe, Sexualität und Matriarchat

Erich Fromm Alıntıları - Sözleri

  • Ama eğer yaşamıyorsam nasıl erdemli olabilirim? Ve eğer hiçbir şeyin bilincinde değilsem nasıl iyi bir törelbilincim olabiillir? (Yeni Bir İnsan Yeni Bir Toplum)
  • Peygamber hakikati vahiy eder, Lao-tse ve Buda da böyle yapmıştı. Ancak peygamber aynı zamanda siyasal bir liderdir, siyasal eylem ve sosyal adaletle çok yakından ilgilenmektedir. (Tanrılar Gibi Olacaksınız)
  • "... anaerkil ilke; hayat, birlik ve huzurdur... anaerkilliğin ilkesi evrenselliktir." (Anaerkil Toplum ve Kadın Hakları)
  • Cinsel sevgi iki kişilik yalnızlıktır. Oysa sevdiği kişide insan tüm insanlığı, yaşayan ne varsa hepsini sever. (Sevme Sanatı)
  • Verilen şey yitirilmez, tam tersine sıkı sıkıya tutulan şeylerdir biten ve yok olanlar. (Sahip Olmak ya da Olmak)
  • İnsanlar yeni tanıştıkları kişiler hakkında ilk anda çoğunlukla doğru olan görüşler elde ederler ve o esnada oluşan karmaşık bireysel işleyişlerin de hiç farkına varmazlar. (Rüyalar, Masallar, Mitler)
  • Bugüne değin herhangi bir sıradan insandan bile daha az sevme yeteneğine sahipmiş gibi görünüyordun. Bu aşk nasıl olabiliyor? Madem bu kadar aşıksın, kadının fikirleriyle çelişen ilkelerinden neden vazgeçmiyor, fedakarlık yapmıyorsun? Neden daima kendinden ve kendi kaderinden söz ediyor, ama sevdiğin kadının duygularına pek aldırmıyorsun? (Yanılsama Zinciri)
  • "Bütün dünyayı yargılayan adil olmalı." (Tanrılar Gibi Olacaksınız)
  • Yoksa zihinsel olarak 20.yüzyılda ama duygusal olarak taş devrinde mi yaşıyoruz? (İnsan Olmak Üzerine)
  • Erkek kibri neler yapabileceğini, hiçbir zaman başarısız olmayacağını gösterir. Buna karşı kadınlara özgü kibir esas olarak cezp etme ve kendi kendine cazip olduğunu kanıtlama ihtiyacından kaynaklanmaktadır. (İsa Dogması)
  • Biz neden her ay yeniden âşık olmuyoruz ? Çünkü her ayrılıkta , yüreğimizden bir parça da birlikte ayrılıp gidiyor . Biz neden herkesle arkadaş olmuyoruz ? Çünkü onun kaybı ve mutsuzluğu da bizi derinden etkileyecektir . (Sigmund Freud’un Misyonu)
  • “karakter insanın kaderidir”. (Çağımızın Özgürlük Sorunu)
  • Özgür insan ölümü, her şeyden az düşünür; onun bilgeliği, ölüme değil yaşama yoğunlaşmasından doğar (Sevginin ve Şiddetin Kaynağı)
  • Insan bir nesneye dönüştürülüp nesne gibi yönetildiğinde onun yöneticileri de nesne haline gelir; nesnelerin iradesi yoktur, vizyonu yoktur, planı yoktur. (İnsanlık Başarabilecek mi?)
  • ... canlı bir varlığı acıya tahammül etmeye zorlamaktan daha büyük bir güç gösterisi yoktur. (Cinsellik ve Cinsel Sapmalar)
  • İnsan nesnelliğini ne ölçüde geliştirirse, gerçeklikle ne ölçüde ilişki kurabilirse, ne denli olgunlaşırsa, içinde rahat edebileceği insancıl bir dünya yaratmaya o denli yaklaşmış olur. (Sağlıklı Toplum)
  • “Geçmişe yönelik tutum minnettarlık, âna yönelik tutum hizmet, geleceğe yönelik tutum sorumluluk olmalıdır. Zen’de yaşamak … yolunuza çıkan her şeyi ekonomik ve ahlaki açıdan eksiksiz kullanmak demektir. Zen’in amacı … eksiksiz bir emniyet ve korkusuzluğa erişmek, esaretten özgürlüğe ilerlemektir. Zen … akıl değil karakter meselesidir, bu da Zen’in yaşamın ilk prensibi olarak iradeden doğması demektir.” (Psikanaliz ve Zen Budizm)
  • Artık yabancılaşma yalnızca el emeği ile çalışan insanlarda görülmüyor; yabancılaşma memurlar, pazarlamacılar ya da profesyonel yöneticiler arasında bile hızla yayılıyor. Hatta bunlar belki de basit bir ustabaşından daha çok yabancılaşmış insanlardır. Çünkü bir ustabaşının emeği, yine de beceri, güvenilirlik ve benzeri kişisel özelliklere bağlıdır. Yetenekli bir ustabaşı; kişiliğini, gülümseyişini ve kendi fikirlerini, demin saydığımız insanların aksine, iş sözleşmeleri nedeniyle satmak durumunda değildir. Öte yandan, insanları ve toplumsal değerleri (simgeleri) etkileyip bunları yönlendirmekle görevli kişiler, kendilerini işverenlerine yalnızca becerileri için satmaz. Ayrıca onlardan uyumlu ve "istenilen kişilik tipi"ni taşımaları, rahat yönlendirilip etkilenebilir olmaları da beklenir. İşte bunlara, "örgütlenmiş (organize edilmiş) insanlar" diyoruz. Bu insanların kendilerine özgü belirli bir idealleri yoktur; idealleri, çalıştıkları şirketlerin çıkarları ve idealleri ile aynı olmuştur. Günümüzde bir el emekçisi ile bir masa başı emekçisinin (çalışanının) tüketim kalıp ve davranışlarında bir benzerlik görülmektedir. Çünkü bu insanların hepsi tek bir arzuyla yanıp tutuşmaktadır. O da, daha yeni eşyalara ya da piyasaya çıkan en son şeylere sahip olmak ve bunları kullanıp tüketmek arzusudur. Bu insanlar; edilgen, kabul edici ve tüketicidir. Onlar, yapay olarak yaratılan ihtiyaçlarını tatmin eden eşyaların buyundurukları altına girmiş olan güçsüz insanlardır. (Marx'ın İnsan Anlayışı)
  • Ve ilerleyen yaşımızla beraber, hayret etme yeteneğimiz de giderek azalır. Genelde önem verdiğimiz husus, her zaman en doğru cevabı vermektir. Ama doğru soruları sormayı bilmek, sanki daha az önemsizmiş gibi gelir bize. (Rüyalar, Masallar, Mitler)
  • " Çoğa sahip olabilen değil de, çok şey olabilen insan, bütünüyle gelişmiş ve gerçekten beşeri olan insandır." (Çağımızda Kişilik Sorunu)

Yorum Yaz