Rudin - İlk Aşk - İlkbahar Selleri - Ivan Sergeyeviç Turgenyev Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Rudin - İlk Aşk - İlkbahar Selleri kimin eseri? Rudin - İlk Aşk - İlkbahar Selleri kitabının yazarı kimdir? Rudin - İlk Aşk - İlkbahar Selleri konusu ve anafikri nedir? Rudin - İlk Aşk - İlkbahar Selleri kitabı ne anlatıyor? Rudin - İlk Aşk - İlkbahar Selleri kitabının yazarı Ivan Sergeyeviç Turgenyev kimdir? İşte Rudin - İlk Aşk - İlkbahar Selleri kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Ivan Sergeyeviç Turgenyev
Çevirmen: Ergin Altay
Yayın Evi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
İSBN: 9789944886369
Sayfa Sayısı: 441
Rudin - İlk Aşk - İlkbahar Selleri Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
İvan Sergeyeviç Turgenyev (1818-1883): Avrupa'da ve ülkemizde eserleri ilkönce çevrilen 19. yüzyıl Rus romancıları arasında yer alır. Moskova, Petersburg ve Berlin üniversitelerinde öğrenim gören Turgenyev, döneminin Avrupalı bakış açısına sahip tek Rus yazarı olarak anılır. Zayıf iradeli Rus aydınlarını, serflerin yaşantısını, toprak sahibi soyluların aşklarını ve kendisini yakın hissetmediği radikal genç kuşağı tarafsız ve gerçekçi bir dille eserlerine aktarmıştır. Konu ettiği gerçeklerin sanattan önde geldiğini kabul etmeyen Turgenyev'in Rudin, İlk Aşk ve İlkbahar Selleri adlı eserleri de Babalar ve Oğullar kadar çarpıcı ve etkileyicidir.
Ergin Altay (1937); Yusuf Ziya Ortaç'ın Akbaba dergisinde yayımlanan ilk öykü çevirisinden günümüze, son elli yılın en önemli Rusça çevirmenlerindendir. Dostoyevski ve Tolstoy kadar, Gogol, Gonçarov ve Çehov da Altay'ın yetkinlikle dilimize kazandırdığı yazarlar arasındadır.
Rudin - İlk Aşk - İlkbahar Selleri Alıntıları - Sözleri
- "Uyuyorum...ama hassas kalbim uyumuyor..."
- Ruhuna bakmaya, orada neler olup bittiğini anlamaya çalışmıyordu. Orası karmakarışık ve doluydu!
- Peki, insana özgürlüğü neyin kazandırdığını bilir misin? —İrade, kişisel irade...özgürlükten de değerli olan iktidarı kazandırır insana.
- Aşk... Aşk benim için değildir; ben... aşka layık değilim; seven kadının erkeğini bütünüyle isteme hakkı vardır, oysa ben bir bütün olarak veremem kendimi."
- Zaten çok az anne anlar kızını.
- Ne zaman bitecekti bütün bunlar? Zayıf yaradılışlı insanlar hiçbir zaman kendileri bitirmezler, bitmesini beklerler.
- Üç çeşit bencil insan olduğunu düşünüyorum, diye başladı: Kendileri yaşayan, başkalarının yaşamasına da izin veren benciller; kendileri yaşayan, ama başkalarının yaşamasına engel olan benciller ve nihayet, kendileri de yaşamayan, başkalarının yaşamasına da izin vermeyen benciller...
- Duyguları derin ve güçlüydü ama onları gizlerdi..
- Nelerde, kimlerde yanılmadım, hayal kırıklığına uğramadım ki!... Kaç kez boşuna sevindim, umuda kapıldım, öfkelendim, küçük düştüm! Kaç kez şahin gibi yükselirken , kabuğu ayaklar altında parçalanmış bir sümüklüböceğe döndüm!..
- Kendimi aklamak niyetinde değilim: Zaman temize çıkaracak beni. Bence önyargılı bir insana düşüncelerinin yanlışlığını, haksızlığını kanıtlamaya çalışmak yararsızdır... Beni anlamak isteyenler anlar, anlamak istemeyen veya anlayamayanın suçlamalarıysa hiç ilgilendirmez beni.
- Çatı altında sıcacık bir köşesi olanlara ne mutlu… ve Tanrı yersiz yurtsuz dolaşan serserilerin yardımcısı olsun!
- Ama ilk acılar da ilk aşk gibidir, tekrarlanmazlar bir daha, iyi ki de öyledir!
- Kişiliğinize gelince, bereket versin hiç yok kişiliğiniz.
- “Hiç dokunmak istemediğim bazı teller vardır geçmişimde. Kalbimde...”
Rudin - İlk Aşk - İlkbahar Selleri İncelemesi - Şahsi Yorumlar
"bazı yaralar vardır ki, kapanmış olsalar bile, dokununca sızlarlar." diyor turgenyev. bu kitabın içinde yer alan üç öykü de belki kapanmış ancak dokununca sızlayan bu yaralardan bahsediyor diye düşünmeden edemedim. ilk öykü, rudin; sürekli mantıklı konuşan, konuşmasıyla etrafındakileri etkileyen, dürüstlüğünden ve iyi niyetinden asla taviz vermeyen bir adamın hayata tutunma çabasını konu alıyor. riyakarlık ve dalkavukluk yapamayan rudin’in hayata tutunamamasını ele alan turgenyev, toplum eleştirisini de beraberinde getiriyor, aynada kendimizi bir kere daha görmemizi sağlıyor. ikinci öykü, ilk aşk; evlerinin yanına çok güzel bir kızın taşınması sonrasında on altı yaşındaki bir delikanlının değişen, gelişen ve hatta sonlara doğru çelişen duygu durumunu ustalıkla anlatan turgenyev, hepimizin -cinsiyetimiz ne olursa olsun- ilk göz ağrısını, ilk aşkını anlatıyor. sevdiğimiz insanlara karşı gözümüzün ne kadar da kör olduğunu, onlara hiçbir kötü düşünceyi yakıştıramadığımızı, aşkın bizleri ne kadar da saf bir hale soktuğunu gözler önüne seriyor. üçüncü öykü, ilkbahar selleri; tesadüf sonucu bulunduğu bir yerde gelişen olaylar sonrasında kendini tertemiz bir aşkın arefesinde bulan bir delikanlının aşkı için neleri göze aldığını muhteşem bir dille anlatan turgenyev, bu öyküsünde bize insanın içgüdülerinin, içinde dizginleyemediği hayvanın saf olan her şeye nasıl da galip geldiğini gözümüzün içine sokuyor. bu hikâye, iş işten çoktan geçtiğinde; pişmanlıklarla, zamanın hiçbir şeyi eskisine döndüremeyeceği gerçeğiyle nasıl baş başa kaldığımızın ustalıkla çizilmiş bir portresidir. bir solukta okunan; gerek dili, gerek anlatımı gerekse işlediği karakterler ve olaylarla bizlere bir miras bıraktığı bu üç öyküde turgenyev, bizi çok uzak diyarlara götürüyor. yazarın yer yer kendi hayatından kesitlerin de yer aldığı bu öykülerde kendinizi bitmesini istemediğiniz bir seyahatte hissediyorsunuz. ben çok beğendim, şiddetle tavsiye ediyorum. (g.)
Kronolojik Rus edebiyatı okumalarımda sıra 1855 yılında yazılmış olan bu kitaba geldi ama üç romanın toparlandığı bu kitaba. Başlamadan önce heyecanlıyken, siteye okuyorum diye girdiğim sırada bu kadar az kişinin -38 kişi, koskoca bir Rus yazarın okunma sayısı. Evet 38.- okumuş olduğunu gördüğümden dolayı bir buruklukla başladım, yalan yok. Ama ilk paragrafı okuduktan sonra uzun zamandır Rus isimleri görmediğimden olsa gerek ilaç gibi geldi. Yine uzun ve etkili betimlemeler ve yine Rus edebiyatı... Unutmadan söyleyeyim ilk kez Turgenyev okumama rağmen, romanın kurgusu -Rudin için konuşuyorum- çok tanıdıktı. Nerden tanıdık derseniz, tabiki de Puşkin'den diyeceğim. Benzetme yönünü şu bağlamda kullandım: Bir köy yada daha büyük yerleşim yeri vardır. Bölgenin yerel eşrafı, bir kaç soylusu, zengini ve komikli insanları bulunur. Bunlar kendi başlarına sıkıcı hayatlarını sürdürürken sonra yine Soylu olan ama çok tanınmayan birisi gelir o bölgeye. Sonra birden hem konuşmasıyla hem soyluluğuyla herkesi etkiler. Bütün kızlar aşık olur, erkekler onu kıskanır. Sonra bu soylu görünen kişi en soylu görünen kişinin kızına aşık olur, ancak işsiz olduğundan onaylanmaz bu ilişki ne kadar zeki ve soylu olsada. Herneyse bir takım olaylardan sonra bu yeni konuk geldiği yerden, geldiği gibi ayrılmak zorunda kalır. O gittikten sonra herşey eskisine döner. Yine kendi halinde mutlu olur köy. Ta ki uzun bir süre sonra bir şekilde o kasabadan biriyle denk gelene kadar. Bu denk gelişte eski defterler açılır, konuşmalar yapılır ve hikaye bağlanırdı. Rudin'de farklı olarak bu anlattığım karakter, köyü terk ettikten sonra hikayeden tamamen kopmuş olmasıydı. Yani Rudin köyü terkettikten sonra hikaye bitseymiş bir şey kaybetmemiş olurduk. Olsun Turgenyev'in kaleminden üç beş satır daha fazla okumuş olduk. Bu hikayeyle ilgili değerlendirmem şöyle oldu. Çok özgün gelmedi. Ve hikaye bir yere bağlanmadı. Ama güzel olan tarafları da vardı. Mesela sürükleyicilik üst düzeydi. Hiç sıkılmadan çevirdim sayfaları ve iki oturuşta bitirdim muhtemelen. Ayrıca tanıttığı karakterler güzel insanlardı. Bu yönlerden hoşuma gitti. İkinci roman/novella İlk aşk adlı eser kitaptaki. Çok naif bir giriş yapılarak başlanmış kitaba. Çok hoşuma gitti. Şöyle ki bir ortamdaki üç beş kişi birbirlerine ilk aşklarını anlatıyorlar. Bunlardan biri de orada anlatamayıp yazmaya karar veriyor ve 2 hafta sonra bizlerde o yazdıklarını okuyoruz. 16 yaşındaki genç bir erkeğin, 21 yaşındaki genç bir kadına aşık olmasının hikayesi... Ancak masallarda anlatılacak kadar güzel bir kadının etrafında birbirinden soylu, yakışıklı, iş sahibi, yaşları daha uygun birden fazla erkek varken gariban 16 yaşındaki bir çocuğun nasıl şansı olabilirdi ki ? Hemde son derece havalı ve şımartılmış, aşırı derecede sosyal ve hala çocukluğunu kaybetmemiş her erkeğin sahip olmak isteyeceği türden bir kadın için 16 yaşındaki bir çocuk ne olabilirdi ki ? Böyle sıcak bir hikayenin benim tarafımdan büyük bir gülümsemeyle okunmasının altında nispeten benzer yaşanmışlıklar yattığını nihayet kendime itiraf edebildim tabi. Peki ya aşık olduğunuz kıza, babanızın aşık olması ??? Ve sizin bunu bilmenize rağmen o kıza hala aşık olmaya devam etmeniz, etmek zorunda olmanız. Romandan çıkartılacak tek bir cümle: Aşk kötü bir şey olmalı. Üçüncü ve son romanda İlkbahar Selleri güzel bir dörtlükle başlıyor. İlkbahar selleri romanı; bir Rus tarafından yazılmış, Almanya'da geçen, karakterleri İtalyan olan ama yeri geldiğinde Fransızca konuşabilen insanları anlatan son derece sınırlar ötesi kozmopolit bir roman. Bir Rus'un bir İtalyan kadına aşkını anlatıyor. Çok naif bir romandı. Kitabın geneli boyunca gözümden kaçmayan başka bir şey sürekli Puşkin referanslarının verilmesiydi. Anlaşılan o ki sevgili Turgenyev, Puşkin'i -benim gibi- çok seviyormuş. Tüm kitapta sevmediğim beni irrite eden şey, sorumlusu kimdir bilmiyorum artık çevirmen midir, editör müdür, düzelti midir herkesin kadın yerine bayan kelimesini kullanması. Hiçbirinizin gözüne batmadı mı bu yahu ? Gerçekten batmadı mı yoksa bilerek mi böyle bir tercihe mi gittiniz çok merak ediyorum. O kadar zor bir şey değil. Kadına kadın diyeceksiniz. Her şeye rağmen okumaktan büyük keyif aldım. Bu denli aşk hikayeleri şu sıkıcı olduğunu düşündüğüm zamanda geleceğe dair ufacıkta olsa bir umut aşıladı bana. 170 180 yıl öncesinden ufacık bir umut. Umarım sizinde aynı umutlar kapınızı çalar. Ve kim bilir, belki de bir gün aynı umudun kapısında görürüz birbirlerimizi... (Göksel Göktürk)
Yazarın dili, işleyişi ve konuları çok gerçekçi. İngiliz romanlarında ne olursa olsun kavuşan aşıklar yok. Daha çok hayatın içinden, özünden. Kavuşamayabilirsiniz. Ama kavuşmak da mümkün. Üç öykü de çok güzeldi. (Roman-öykü arasında kaldım) ama en beğendiğim Rudin oldu. Fazla tanıdık idi bu hikaye bana. İnsanların özellikle gençlik hevesiyle delicesine aşık olduğunu düşünmeleri, fakat iş bir konuda fedakarlık gerektirdiğinde bu delicesine aşkın bir anda yok oluvermesi... Asla pişman olamayacağınız eserler. Keyifli okumalar (Bürde)
Kitabın Yazarı Ivan Sergeyeviç Turgenyev Kimdir?
Ivan Sergeyeviç Turgenyev, 9 Kasım 1818 tarihinde Orel şehrinde varlıklı bir ailede doğmuştur. Annesi Varvara Petrovna Lutovina, babası Süvari albayı Sergei Nikoleviç Turgenyev’dir. Aile 1827'de Moskova'ya taşınır. Babası 1836 yılında vefat eder. Ivan Sergeyeviç Turgenyev, özel okullarda eğitim görüp, özel öğretmenlerden dersler alır. Henüz bir çocukken; Almanca, İngilizce ve Fransızca'yı anadili gibi konuşmaya başlar.
Yüksek öğrenimi için önce Moskova’ya oradan da St. Petersburg’a geçen İvan, Rus dili ve edebiyatı eğitimini kendi ülkesinde tamamladıktan sonra Almanya’ya gider ve 1838-1841 yılları arasında Berlin Üniversitesi’nde felsefe okur.
Daha sonra St. Petersburg’a geri dönüp iki yıl kadar bir devlet kurumunda çalışır.
Ivan Sergeyeviç Turgenyev, Fransa’da tanıştığı “Gustave Flaubert” ile sıkı bir dostluk kurarak, daha sonraki yıllarda gerçekçilik akımının öncülerinden biri olmuştur.
Ivan, ilk olarak 1850 yılında “Lüzumsuz bir Adamın Günlüğü” adını verdiği novellasıyla, ölümünden birkaç gün önce zihninden geçenleri not defterine aktaran bir yazarın hikâyesini anlatarak, yakın çevresine adını duyurur. Şöhretini ise 1852 yılında “Bir Avcının Notları” ile pekiştirir. İvan gençlik yıllarında özel eğitiminden geri kalan zamanları avcılıkla geçirmiştir.
Yapıtlarındaki ince duygulu karakter çizimleri, lirik-müziksel dil onu Rus gerçekçiliğinin temsilcisi yapmakla kalmaz, dünya edebiyatının büyükleri arasına da sokar. Turgenyev, eserlerinde serflik ilişkilerinin insana aykırılığını, feodal-aristokrat Rusya'nın yıkılışını, yeni burjuva-demokratik güçlerin yükselişini gerçekçi biçimde yansıtmıştır.
Batıyla Doğu arasında kendini sıkışmış hisseden yazarın Çarlık Dönemi’nin Rus entelektüellerini irdelediği “Asilzade Yuvası" adlı romanı 1859 yılında yayınlanır.
1859 yılında annesi de ölünce, geriye kalan topraklar serfler ( toprak ağası adına çalışan köylü) arasında dağıtılırken Turgenyev’e de tüm hayatını rahatça idame ettirebileceği yüklü bir miras kalmıştır. Böylece dünyevi sorunlardan kurtulan yazar başyapıtı, “Babalar ve Oğullar” üzerinde çalışmaya başlar.
Gençliğinde köylü kızlara duyduğu ilgiyi ve bu ilişkilerden doğan bir gayrı meşru kızını saymazsak Turgenyev hiç evlenmemiş, babalığını üstlendiği bir çocuk sahibi olmamıştır.
Özel hayatı, gönül maceraları pek bilinmeyen Turgenyev’in otuzlu yaşlarda tanıştığı Pauline Viardot ise umutsuz bir aşk macerası olarak yaşamına damga vurmuştur. Altı farklı dili konuşabilen, iyi bir piyanist ve şarkıcı olan sevgilisi evli olduğu için bu çiftin yarı fiziksel, yarı duygusal beraberliği kısa süreli ilişkiler şeklinde uzun yıllar devam eder.
Bozkırda Bir Kral Lear (1870), Ham Toprak (1877) gibi eserleri eleştirmenlerden beklediği tepkiyi alamadı ve kendini mutsuz hisseden Turgenyev, son kez ülkesini terk edip hayatının son dönemini bir türlü vazgeçemediği kadının, Pauline Viardot’nun yakınlarında, Paris’te geçirdi.
Ivan Sergeyeviç Turgenyev, 3 Eylül 1883 tarihinde Fransa'da Paris yakınlarındaki Bougival kasabasında öldü. Ölmeden önceki arzusu uyarınca naaşı Rusya'ya getirildi ve Belinski'nin mezarının yanına gömüldü.
Ivan Sergeyeviç Turgenyev Kitapları - Eserleri
- Babalar ve Oğullar
- İlk Aşk
- Duman
- Lüzumsuz Bir Adamın Günlüğü
- Avcının Notları
- El Kapısında
- Rudin - İlk Aşk - İlkbahar Selleri
- Asilzade Yuvası
- Ham Toprak
- Mumu
- Devrimden Önce
- Üç Karşılaşma
- Bahar Seli
- Başkanın Ziyafeti - Parasızlık - Bekar
- Faust
- Hikâyeler I- II- III
- Bozkırda Bir Kral Lear
- Hikayeler I
- Hikayeler II
- Hikayeler III
- Turgenyev'in Mektupları
- Klara Miliç
- Rudin
- Rudin 2
- Huzurlu Sessizlik (Öyküler Cilt 2)
- Raif Efendi Hikayeler Arasında
- Asya
- Hayaletler
- Taşralı Kadın
- Bekar
- Köyde Bir Ay
- Kasaba Hekimi
- Rüya
- Seçilmiş əsərləri
- Mutsuz Kız
- Tuhaf Bir Hikaye
- Düellocu
- Parasha
- Первая любовь
Ivan Sergeyeviç Turgenyev Alıntıları - Sözleri
- Bülbül bize tarif edilemez bir coşkuyla dolu anlar bahşederken, gırtlağında yarı yarıya ezilmiş mutsuz bir böcek acılar içinde ölmektedir. (Avcının Notları)
- Büyük bir sözcüktür, anne..! (Köyde Bir Ay)
- ... Ama Tanrı haksızlıklara göz yummaz. (Başkanın Ziyafeti - Parasızlık - Bekar)
- İlk aşk, ihtilâlden farksızdır. (Bahar Seli)
- Ruhunda tuhaf bir yorgunluk hissediyordu. (Ham Toprak)
- Aşağıda ufku boydan boya kaplayan çam ormanının görkemli görünüşü denizi andırıyordu. Denizin de, çam ormanının da verdiği izlenim aynıdır; aynı dokunulmamış, el değmemiş bir güç engin, uçsuz bucaksız uzanır önünüzde. Yüzyıllık ormanın derinlerinden de, suyun ölümsüz diplerinden de aynı ses yükselir: “Benim seninle işim yok," der insana; “ben egemenim, sen ise ölmemek için çabala dur!” Ama orman (özellikle de her zaman yalnız, neredeyse sessiz, suskun çam ormanı) denize oranla çok daha tekdüze, hüzünlüdür. Deniz korkutur, okşar, her türlü renkleriyle oynar, her çeşit sesle konuşur; onun gibi yine sonsuzluk esintisi olan ama sonsuzluğu bize hiç de yabancı olmayan gökyüzünü yansıtır... Durağan, karanlık çam ormanı kasvetlice susar ya da insanoğlunun yüreğine önüne geçilemez bir güçle işleyerek boğuk, homurdanır. Bir günlük insan için, dün doğmuş, bugün ölecek olan insan için zordur ölümsüz İsis’in soğuk, doğrudan kendisine dikilmiş bakışına dayanmak. Doğal afetlerin buz gibi soluğu karşısında insanın yalnızca cesur gençlik umutları, hayalleri durulmaz, sönmez; hayır, bütün ruhu çöker, taş kesilir; son kardeşinin de yeryüzünden silinebileceğini ama bu çamların dallarında tek iğnenin titremeyeceğini hisseder insan. Yalnızlığını, zayıflığını, çaresizliğini hisseder ve telaşlı, gizli bir korkuyla kendini günlük küçük kaygılara, yaşamın endişelerine verir; kendi yarattığı bu dünyada yaşamak daha kolay gelir ona, burada kendi evindedir, burada kendi anlamına, gücüne inanmaya hâlâ cesaret etmektedir. (Huzurlu Sessizlik (Öyküler Cilt 2))
- Onunla tartışmaya bayılıyorum, çünkü birbirimize söyleyebileceğimiz bütün ateşli sözcüklere rağmen birbirimize duyduğumuz dostluk hiç bizi terk etmiyor ve her sözcükte yer alıyor, oysa başkalarıyla her konuda anlaşabilirsiniz ve tartışacak bir şey bulmayabilirsiniz ama aranızda bir uçurum vardır. (Turgenyev'in Mektupları)
- Ve önünde saygıyla eğildiğim her şeyi yaktım, yaktığım her şeyin önünde saygıyla eğildim..." (Asilzade Yuvası)
- Kalbim...içimde olup bitenleri kim ve niçin öğrensin? (Rudin)
- Kalbinin yoldaşını kaybetmek çok acı. Ama kaderin lüzumsuz;insan ümitsizliğe kapılmamalı, buna inan! (Başkanın Ziyafeti - Parasızlık - Bekar)
- "Bilindiği üzere insan çok mutluyken beyni az çalışır. Huzur verici ve keyifli bir his, tatmin duygusu, tüm varlığa nüfuz eder; bu his kişiyi tüketir, benlik bilincini kaybettirir ve kötü huylu şairlerin dediği gibi, kişi artık salt mutluluğa ulaşmıştır." (Lüzumsuz Bir Adamın Günlüğü)
- Öyle sanıyorum ki böyle gözlerle sadece ölümsüz ruhlar bakabilir... (Hayaletler)
- "Ay, benim düşmanım," diye mırıldandı. "Sırıtması, canlılığı, ödünç alınmış ışığı, bir şeye yaramıyor olmasına rağmen gösterişli oluşu canımı sıkıyor. Yukarıda durmuş, dünyayla eğleniyor." (Raif Efendi Hikayeler Arasında)
- Ruhunda tuhaf bir yorgunluk hissediyordu. (Ham Toprak)
- Həyatda elə anlar və elə hisslər var ki... Bunları ancaq göstərmək və yanından ötüb keçmək olar. (Seçilmiş əsərləri)
- Bu kadının yemek pişirmeden haberi bile yok. (Devrimden Önce)
- Nelerde, kimlerde yanılmadım, hayal kırıklığına uğramadım ki!... Kaç kez boşuna sevindim, umuda kapıldım, öfkelendim, küçük düştüm! Kaç kez şahin gibi yükselirken , kabuğu ayaklar altında parçalanmış bir sümüklüböceğe döndüm!.. (Rudin - İlk Aşk - İlkbahar Selleri)
- Onun için en gürültülü, patırtılı gün bile o kadar sessizdi ki, bize göre en sakin gecede bile sessizliğin bu derecesi bulunamaz.. (Mumu)
- ... "Bu kadar üzgün görünmeye çalışmayın. Acınmaya katlanamam." ... (İlk Aşk)
- Mutsuz çocuklar hayatın gerçeklerini mutlu çocuklara göre daha erken öğrenir... (Mutsuz Kız)