diorex

Rotterdamlı Erasmus - Stefan Zweig Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Rotterdamlı Erasmus kimin eseri? Rotterdamlı Erasmus kitabının yazarı kimdir? Rotterdamlı Erasmus konusu ve anafikri nedir? Rotterdamlı Erasmus kitabı ne anlatıyor? Rotterdamlı Erasmus kitabının yazarı Stefan Zweig kimdir? İşte Rotterdamlı Erasmus kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 28.02.2022 16:00
Rotterdamlı Erasmus - Stefan Zweig Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Stefan Zweig

Çevirmen: Ahmet Cemal

Orijinal Adı: Triumph Und Tragik Des Drasmus Von Rotterdam

Yayın Evi: Can Yayınları

İSBN: 9789750733895

Sayfa Sayısı: 208

Rotterdamlı Erasmus Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Her koşul altında iç özgürlüğünü koruma uğrunda çaba harcamak, kimsenin efendisi olmaya kalkışmamak, fakat kimseye de boyun eğmemek; hiçbir sav ya da düşünceye baştan düşmanca yaklaşmamak, ama buyurgan nitelik almaya başladığı anda her savın ya da düşüncenin karşısına dikilmek. Bütün bunlar gerek Erasmus'un, gerek Zweig'ın kişiliklerinde birbiriyle bütünüyle örtüşen niteliklerdir.

AHMET CEMAL 

Stefan Zweig'ın, Kuzey Avrupa Rönesansı'nın büyük ustası, hümanist bilgin Desiderius Erasmus için kaleme aldığı bu yaşamöyküsü, bağnazlığın her türlüsüne karşı bir savaş ilanı niteliği taşıyor. Rotterdamlı Erasmus: Zaferi ve Trajedisi, son nefesine kadar bir hümanist, gerçek bir dünya vatandaşı olarak kalan Zweig'ın deneme türündeki başyapıtıdır.

(Tanıtım Yazısından)

Rotterdamlı Erasmus Alıntıları - Sözleri

  • Yaşamda ancak deliliğe yakalanmış olana gerçek anlamda insan denebilir.
  • "Erasmus'a göre felsefe, Tanrı'yı arayışın bir başka ve tanrıbilim kadar yüce bir yoluydu."
  • "...engin ufuklara açılmak için yaratılmış ruhu, bu sınırlar içerisinde olanaklarını değerlendirememişti."
  • Kimse birbirini anlamak istememekte, herkes kendi tarafının inancını, öğretisini bir dövme gibi zorla karşısındakilere kabul ettirmek peşinde koşmaktadır: Bir kenarda kalıp kendi inançlarına bağlı kalmayı sürdürenlerin ise hali dumandır: Tarafların arasında ve on­ların üzerinde kalmak isteyenler, katmerli bir nefretin kurbanı olmaktadır! Böyle zamanlarda yalnız aklın se­sine kulak vermek isteyenden daha yalnız bir kişinin varlığı düşünülebilir mi?
  • "Tarihin kısır ve tekdüze bir kendi kendisini tekrarlamadan, değişik görünüşler içerisinde aynı anlamsızlıkla yenilenen bir oyundan başka bir şey olmadığına inanmayı reddeden, bunun yerine tarihin ahlaki bakımdan bir ilerleme anlamı taşıdığına ne pahasına olursa olsun inanmayı sürdüren, insanlığın görünmeyen bir merdivenin yardımıyla hayvanların düzeyinden Tanrı katına, zorbalıktan bilgece düzen getiren anlayışa doğru tırmandığına, kesin anlaşmayı temsil eden en yüksek aşamanın artık çok yakında olduğuna, bu aşamaya neredeyse erişildiğine inanan insanların varlığı, dünya için her zaman gerekli olmuştur."
  • "İnsanları ayıran noktaları değil, bunların üzerinde kalan birleştirici öğeleri vurgulayanlara ve daha yüksek bir hümanizmin egemen olacağı bir çağın geleceğine ilişkin düşünceyi insanların yüreklerinde inançla yenileyenlere insanlığın her zaman ihtiyacı olacaktır."
  • "...sokaktaki insanları neyin harekete geçirdiğini, kitlelerin derinliklerinde baştan beri neyin egemen olduğunu bilmezler ve bilmek de istemezler..."
  • "Erasmus, belli bir topluma değil, fakat insanlığın bütününe bağlılık gösterdi. Savaş alanının dışında kalarak, hiçbir orduya katılmayarak ama bütün ordularla savaşmaya zorlanarak yalnızlık içinde öldü. hep yalnız fakat -önemli olan da budur- bağımsız ve özgür kaldı."
  • "...ancak hiçbir şey duymamak için kulaklarını inatla tıkayan ve savaşta sarhoşluğunu koruyabilen kişiden iyi savaşçı olabilir."
  • "...gerçek anlamda yaşayabilmek, her zaman ancak bir tutam deliliğe de yer verildiği takdirde olanaklıdır ve adil olan, tutkuların egemenliğine girmeyip her şeyi açık seçik görebilen, hiçbir zaman normal insan değildir, tersine, bir tür anormalliğin temsilcisidir..."
  • Savaşın ve siyasetin ağırlığını yitirdiği her yerde, sanat ve bilim daha özgür bir ortama ve gelişme ola­naklarına kavuşur.
  • "Hazreti İsa'nın tüm öğretisi yumuşakbaşlılığa, sabra ve dünya nimetlerini önemsememeye dayandığından, burada ne denilmek istendiği açıktır. Hazreti İsa, vekilini tam anlamıyla kendi doğrultusunda hazırlamak istemiş, bu nedenle de onlara, havarilik makamına her şeyden arınmış olarak geçebilmeleri için, yalnızca pabuçlarını çıkartmalarını ve ceplerini boşaltmalarını değil, sırtlandakileri de çıkarmalarını buyurmuştur. Onlar, yanlarında bir kılıçtan başka bir şey taşımayacaklardır; ama bu, yağma ve cinayetlerde kullanılan kılıç değil, düşüncenin ruhun en derin noktalarına kadar giren ve yüreklerde yalnızca dindarlık hüküm sürsün diye, bir vuruşta tüm tutkuları öldüren kılıcıdır."
  • "Hayat, ancak anlaşılmadığı takdirde zevklidir."
  • O, yolu aydınlattu, ötekiler bu yoldan gitmesini bildiler. Ne var ki yeniye giden yolları gösterenler, o yollardan ilk kez gidenlerden daha az saygıdeğer değillerdir.
  • Savaşın ve siyasetin ağırlığını yitirdiği her yerde, sanat ve bilim daha özgür bir ortama ve gelişme ola­naklarına kavuşur.

Rotterdamlı Erasmus İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Zweig'ın biyografi kitaplarından biri fakat kitap biyografiden çok Erasmus ile Luther arasında geçen durumu anlatıyor daha çok. Luther Erasmus'u ünlü olduğu için kendi tarafına çekmeye çalışıyor ama humanist ve şiddet karşıtı olan Erasmus yanaşmıyor buna. (Omer)

Uzun süredir okuduğum en iyi kitaptı, her dizesini alıntıladım neredeyse. Stefan Zweig'ın kaleminin kuvvetini vurgulamaya zaten lüzum yok ama diğer kitaplarından farklı olarak deneme türünde yazılmış olduğundan sanırım daha çok bana hitap ediyordu. Esasında Erasmus'un biyografisi niteliğinde olan bu kitap, Erasmus anlayışından, bu anlayışın tarihteki öneminden ve insanlığın bu anlayışa olan ihtiyacından bahsediyor. Erasmus'un yaşantısı üzerinden, onun duruşunu, Luther çizgisiyle olan farklılıklarını ve günümüze uzanan etkisini anlatıyor. Stefan Zweig'ın da bireysel dünya görüşüyle paralellikler içermesinden ötürü Zweig, Erasmus'u gerçekten çok güzel kaleme almış. Günümüz dünyasının bu insancıl, birleştirici ve makul anlayışa her zamankinden daha çok ihtiyacı var, şiddetle tavsiye olunur. (AylinB.)

Stefan Zweig - Rotterdam'lı Erasmus: Eğitim âlemi ile ilgili gençler arasında yaygın biçimde ve sadece kapsamlı bir burs programının adı olarak bilinen Erasmus'un aslında kim olduğu, ömrünü neye ve hangi ideale vakfettiği, mesleği, yazın hayatı, çileleri, şöhreti, oradan oraya savrulup duran gurbet hayatı, yarışılamaz ifâde kâbiliyeti, kitleleri etkileme gücü, içinde yaşadığı yüzyılın dâhisi ve çağının çok ötesinde bir felsefi düzeye sahip oluşu, onu da benzerleri gibi yalnızlık, kendine kapanmışlık, kitaplarına ve çalışma masasına gömülme gibi tanıdık ve alışılmış bir aydın çaresizliğe itmişti. Biyografi anlatımlarında gerçekten usta bir kalem olan Zweig, Balzac ve Dosteyevsky örneklerinde olduğu gibi Erasmusta da yine şiirsel bir anlatımla bizleri 16.yy Avrupasına götürüp, bilimsel, edebî yazın dünyasında canlı bir seyahate çıkartıyor. Avrupa toplumunun, Ortaçağın karanlık dehlizlerinden ne tür acıklı çabalarla kurtulup, günümüzde o birçok açıdan imrenilen ekonomik, hukuksal, insan hakları ve eğitim alanlarında titizlikle koruyor oldukları seviyelerine hangi bedelleri ödeyerek, hangi bitmez tartışmalar ve mücadelelerden süzülüp gelerek ulaştıklarına dair derli toplu bir bakiş sunuyor. Avrupa halklarının çekişme ve çatışmalardan arınıp tek bir Avrupa Birliği toplumu haline dönüştürülebileceğini ilk düşünen de Kutsal Roma Germen imp.luğu ve kilise hegemonyasına, aşırı savurganlığına, mutlak buyurganlığına, yolsuzluk, usulsüzlük ve yaygın haksızlıklarına, Avrupa halkının siyasi dini ve ekonomik geleceğini yüzyıllardır ipotek altında bulunduran skolastik-dogmatik düşünce bağnazlığına isyan bayrağını ilk açan Luther'in fikir babası da şüphesiz o dur.Buna rağmen, şaşılacak derecede korkak, çekingen, kritik anlarda ortaya atılmak ve lider olarak ortaya atılmaktan ziyade güce itaat ve uyumu tercih edip, Hümanizma denilen muazzam gücün, kendi bentlerini, kendi doğal gücü ile halkın yavaş yavaş aydınlanması sonucu yıkmasını beklemeyi sessizce tercih eden, yani Luther gibi Wittenberg kilisesi kapısına itirazlarını cesaretle asıp papalığın başta afaroz olmak üzere tepkisine muhatap olmayı göze alamamış olan, bu yönüyle de daima, kontrolsüz cesaretin temsilciliğini yapmış olan Luther e nazaran, politik stratejik dengeleri koruyan akılcı manevraların korkak taraftarı olduğu söylenebilir. Zweig, böyle tasvir ediyor. Balzac tan sonra bu biyografi de iyi geldi ve ufuk açtı. Sanırım sırada Dosteyevsky ve Marry Antiuannette biyografileri var. Bu vesileyle, yine zweig in insanlığın yıldızının parladığı anlar adlı eserinde, ünlü ispanyol kâşif Balboa'nın tasvirini de mükemmel şekilde yaptığını belitmek isterim. Herkese iyi okumalar. (Zeibek Tenhauser)

Kitabın Yazarı Stefan Zweig Kimdir?

Babası varlıklı bir sanayici olan Stefan Zweig, küçük yaşlardan itibaren kültür ve edebiyat alanında eğitim görmeye başladı. İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Latince ve Yunanca öğrendi. Viyana ve Berlin üniversitelerinde felsefe öğrenimi gördü. İlk şiirlerini lisedeyken, Hugo von Hofmannsthal'ın ve Rainer Maria Rilke'nin eserlerinin etkisiyle yazdı. 1901'den sonra Fransızca yazan Paul Verlaine ve Baudelaire'in şiirlerini Almanca'ya çevirdi. 1907-1909 yılları arasında Seylan, Gwaliar, Kalküta, Benores, Rangun ve Kuzey Hindistan'ı gezdi, bunu, 1911'deki New York, Kanada, Panama, Küba ve Porto Riko'yu kapsayan Amerika yolculuğu izledi. 1914 yılında Belçika'ya Émile Verhaeren'in yanına gitti.

I. Dünya Savaşı'nda (1914-1917) gönüllü olarak Viyana'da savaş karargâhında "Savaş Arşivi"nde memur olarak çalıştı. Savaştan sonra Avusturya'ya dönerek Salzburg'a yerleşti. 1920 yılında, Frederike Von Winternit ile evlendi. Stefan Zweig Salzburg'da yaklaşık 20 yıl yaşadı. Kapuzinerberg'in yamacındaki villasında geçirdiği yıllar, Zweig'ın en verimli yıllarıdır. Kapuziner yokuşu, 5 numaradaki villayı, Friderike ile evli olduğu yıllarda satın aldı. Salzburg'da geçirdiği yıllar Zweig'ı edebiyatta doruğa tırmandırdı, en güzel eserlerini, kente ve Salzach’a yukardan bakan iki katlı, ağaçlar arasına gizlenmiş villada yazdı. Kısa sürede ünlü insanlarla dostluk kurdu, onları sık sık Salzburg'da konuk etti. Romain Rolland, Thomas Mann, H.G. Wells, Hugo von Hofmannstahl, James Joyce, Franz Werfel, Paul Valery, Arthur Schnitzler, Ravel, Toscanini ve Richard Strauss, Zweig'in konuğu oldu. Salzburg'da geçen yıllarında Zweig, Avrupa'nın düşünsel birliği için ağırlığını koydu; makaleleriyle ve konferanslarıyla aşırılıklara karşı uyarılarda bulundu; diplomatik çevrelere, akıl ve sabır çağrısı yaptı. 1927'de Almanya'nın Münih şehrinde "Duygu Karmaşası", "Yıldızın Parladığı Anlar" ve "Tarihsel Baş Minyatür" adlı kitapları yayımlandı, yine 1927'nin 20 Şubat tarihinde "Rilke'ye Veda" başlıklı konuşmasını yaptı. 1928'de Leo Tolstoy'un 100. Doğum Yıldönümü Kutlamaları'na katılmak üzere, Sovyetler Birliği'ne gitti. 1933'de, Nazilerin yakmaya başladıkları kitaplar arasında Yahudi kökenli Zweig'ın eserleri de yer alıyordu. 1934'te Gestapo'nun villasını basıp, silah araması üzerine Zweig ülkesini terk etmek zorunda kaldı ve İngiltere'ye, Londra'ya yerleşti. Ancak, kendini burada da rahat hissedemedi ve taşındı.

Zweig, 1937'de ilk karısı Frederike'den ayrıldı ve bir yıl sonra Portekiz'e yanında Lotte Altman adında bir kadınla gitti. O sıralarda Avusturya, Alman Reich'ına katılmıştı ve Zweig da İngiliz vatandaşlığına geçmek için müracaat etti. 1939'da "Kalbin Sabırsızlığı" adlı romanı yayımlandı ve Zweig da, Portekiz seyahatine birlikte çıktığı Lotte Altman ile evlendi. 1940'ta İngiliz tabiiyetine girdi, II. Dünya Savaşı sırasında New York'a, Arjantin'e, Paraguay'a ve Brezilya'ya gitti. Zweig konferanslar için gittiği Brezilya'ya yerleşmeye karar verdi. Orada ünlü "Bir Satranç Öyküsü"nü kaleme aldı. Stefan Zweig, 1941'de Montaigne üzerine çalışmaya başladı ve "Dünün Dünyası - Avrupa Anıları" adlı otobiyografisini kaleme aldı. "Dünün Dünyası" kitabı, 1900’lerin başında gençliğini yaşamış bir yazarın yaşadığı dünyanın asla eskisi gibi olmayacağını farkettiğinde eski günlere düzdüğü bir övgüdür.

Avrupa’nın içine düştüğü durumdan duyduğu üzüntü ve yaşamındaki düş kırıklıkları nedeniyle 22 Şubat 1942'de Rio de Janeiro'da, karısı Lotte ile birlikte intihar etti. Buna Hitler’in dünya düzenini kalıcı sanmasının verdiği karamsarlığın yanı sıra, kendi dünyasının asla bir daha varolmayacağı düşüncesi neden oldu.

Üretken bir yazar olan Zweig, birçok konuda denemeler yaptı. Lirik şiirler yazdı, trajedi ve dram türünde sahne eserleri denedi, özellikle biyografi alanında önemli eserler ortaya koydu. Freud ve psikolojiye olan ilgisi onu bu alana yöneltti. Biyografi alanındaki çalışmaları, dönemin birçok ünlü kişisinin hayatlarını gözler önüne serdi. Üç Büyük Usta: Balzac, Dickens, Dostoyevski; Kendi İçindeki Şeytanla Savaşanlar: Hölderlin, Kleist, Nietzsche; Romain Rolland; Marie Antoinette; Magellan, Stendhal, Erasmus, Fouche eserleri bu biyografilerden birkaçıdır.

Stefan Zweig Kitapları - Eserleri

  • Satranç
  • Amok Koşucusu
  • İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar
  • Sabırsız Yürek
  • Dünün Dünyası
  • Değişim Rüzgarı

  • Geleceğe Güven
  • Yolculuklar
  • Unutulmuş Düşler
  • Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
  • Balzac
  • Montaigne
  • Clarissa

  • Macellan
  • Rotterdamlı Erasmus
  • Amerigo
  • Günlükler
  • Joseph Fouche
  • Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat
  • Kendileriyle Savaşanlar: Hölderlin, Kleist, Nietzsche

  • Marie Antoinette
  • Vicdan Zorbalığa Karşı ya da Castello Calvin'e
  • Üç Büyük Usta: Balzac, Dickens, Dostoyevski
  • Ay Işığı Sokağı
  • Avrupa'nın Vicdanı
  • Amok - Usta İşi
  • Ruh Yoluyla Tedavi

  • Korku
  • Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar: Casanova, Stendhal, Tolstoy
  • Yarının Tarihi
  • Yakıcı Sır
  • Mektuplaşmalar
  • Sahaf Mendel - Bir Kadının Yirmi Dört Saati
  • Olağanüstü Bir Gece

  • Gömülü Şamdan
  • Dostlarla Mektuplaşmalar
  • Freud - Cinselliğin Yeryüzü
  • Mürebbiye
  • Mary Stuart
  • Korku Ruhu Kemirir
  • Buluşmalar

  • Karmaşık Duygular
  • Alacakaranlıkta Bir Öykü
  • Kurşun Mühürlü Tren
  • Mecburiyet
  • Bir Çöküşün Öyküsü
  • Seçilmiş Öyküler
  • Hikayeler

  • Geçmişe Yolculuk
  • Freud - Mutluluğun Mimarı
  • Kuş Kapanı ve Dönüşüm
  • Kaçak ve Sahaf Mendel
  • Dadı ve Leporella
  • Stefan Zweig - Seçme Eserleri
  • Geç Ödenen Bedel

  • Sanatta Yaratıcılığın Sırrı
  • Virata ya da Ölümsüz Bir Kardeşin Gözleri
  • Rilke'ye Veda
  • Görünmez Koleksiyon - Unutulmuş Düşler - Karda
  • Cenevre Gölü'ndeki Olay
  • Kadın ve Manzara
  • Nietzsche

  • Kızıl
  • O muydu?
  • Bir Kalbin Çöküşü
  • Bizans'ın Fethi
  • Gölge Kadınlar
  • Zalimce Bir Oyun
  • Dürüst Aptal Efsanesi Verlaine

  • Satranç
  • Lyon'da Düğün
  • Satranç Ustası - Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
  • Rahel Tanrı’yla Hesaplaşıyor
  • Stefan Zweig'ın Mektupları
  • Erika Ewald'ın Aşkı
  • Efsaneler

  • Dostoyevski: Yalnızlığın Keşfi
  • Toplu Öyküler 1
  • Toplu Öyküler 3
  • Toplu Öyküler 2
  • Unutulmaz Bir İnsan
  • İki Yalnız
  • Stefan Zweig - Seçme Eserleri 2

  • Ormanın Üzerindeki Yıldız
  • Leporella
  • Aylak
  • Emile Verhaeren
  • Hayatın Mucizeleri
  • Brezilya
  • Kitapçı Mendel

  • Birbirine Benze(me)yen Kız Kardeşler
  • Stefan Zweig Kutulu Set
  • Bir Zanaatla Beklenmedik Karşılaşma
  • Leman Gölü Kıyısındaki Olay
  • Benimle Dostluk Zordur
  • Stefan Zweig - Seçme Eserleri
  • Seçme Eserler

  • Hikayeler 2
  • Bir Hayat
  • Öz Nəğməsini Oxuyanlar
  • Novellalar
  • Seçilmiş Əsərləri
  • Tolstoy - Û ronahî di tarîye de dibirike
  • Oradan Uzakta

  • Twenty-Four Hours in the Life of a Woman and The Royal Game
  • Wondrak. Der Zwang. Zwei Erzählungen gegen den Krieg
  • Stefan Zweig Seti

Stefan Zweig Alıntıları - Sözleri

  • Verdiği kararın uygulanmasını engelleyecek her şeyi önlemek istiyordu... (Stefan Zweig - Seçme Eserleri)
  • Ancak herkes de bilir ki, yardım çağrısında bulunmayan bir insana yardım etmekten daha zor bir şey yoktur, çünkü yardım dilenmiyorsa mutlaka son bir şey daha vardır: Israr edip incitmememiz gereken gururudur bu. (Bir Zanaatla Beklenmedik Karşılaşma)
  • Karakteri gereği kendini hiçbir şeyden yoksun bırakmaz, insan arasına karışmaktan hoşlanan biri olarak her yerde aranırdı. Arkadaşları, onun yalnızlığa hiç alışık olmadığını bilirdi. (Stefan Zweig - Seçme Eserleri 2)
  • Sana yardım edemem Boris. İnsanlar artık birbirine yardım etmiyor. (Kaçak ve Sahaf Mendel)
  • Unutuldu ve öyle de kaldı. (O muydu?)
  • Doğanın cömert davranarak engin topraklar, sonsuz zenginlikler bahşettiği, güzellikle ve akla hayale gelebilecek her türlü potansiyel güçle kutsanmış bu ülkenin kuruluşundan beri görevi hep aynıdır: Kalabalık bölgelerden aldığı insanlara geniş topraklarında kök saldırmak, eskiyle yeniyi birleştirerek yeni bir medeniyet kurmak. (Brezilya)

  • Ancak gerçeklik tüm düşlerden daha güçlü ve daha sağlamdır. (Aylak)
  • "...bu adam konuşmak istiyordu, konuşmalıydı. Ve biliyordum ki ona ancak sessiz kalarak yardım edebilirdim." (Toplu Öyküler 3)
  • ... eski acısını iki kat daha fazla duyuyordu. (Hayatın Mucizeleri)
  • "...darbeyi yiyen ancak bilir onun ne olduğunu, darbeyi vuran değil ve acı çekmeyi sadece acı çekenler bilir." (Virata ya da Ölümsüz Bir Kardeşin Gözleri)
  • Ruhlarının kapısını kapattıkları için kimse onlara ulaşamıyordu ve bu belki de yıllarca sürecekti. Herkesle savaş halindeydiler. Bir günde, kısacık bir günde büyümüşlerdi! (Dadı ve Leporella)
  • Buralardan çekip gittiğimizde tozun üzerindeki ayak izlerimizi bir rüzgar süpürüp götürecekse yaşamanın ne anlamı var ki? (Kaçak ve Sahaf Mendel)
  • Yoksun kalınan şey öylesine kaybedilmiştir ki, artık sadece bir ağrı gibi hissedilir ve acı verir. (Alacakaranlıkta Bir Öykü)

  • Bir Rus için tek bir şey vardır: ya hep, ya hiç! Rus insanı varoluşun o kozmik gücünü hissetmek ister. (Dostoyevski: Yalnızlığın Keşfi)
  • "İyilikle gülümseyebilen insanlar vardı hâlâ.." . (Satranç)
  • Ne de olsa, güzellik kadınlardan kaçıp gittiğinde ondan boşalan yere bilgelik yerleşirmiş. (Birbirine Benze(me)yen Kız Kardeşler)
  • Derimin altında akışını hissettiğim kan gibi bu karanlık yaşamın etrafımı yavaş yavaş kapladığını hissediyordum. Sanki hiçbir şey bana göre değildi, ama hepsi benim içindi. (Zalimce Bir Oyun)
  • Sevgili bay Zweig, Okumam için ödünç vermis olduğunuz kitaplari geri yollamadigim icin affiniza rica ediyorum... R.M. Rilke (Dostlarla Mektuplaşmalar)
  • Yalnız yaşayan biri yalnızca kendine ders verebilir. (Efsaneler)
  • İki hafta boyunca kitap okumak , yürüyüşe çıkmak , hayal kurmak , rahatsız edilmeden uzun uzun okumak , iki hafta boyunca telefonsuz ve radyosuz yaşamak, konuşmak zorunda olmamak , bir anlamda rahatsız edilmeden kendim olmak istiyordum ... (O muydu?)

Yorum Yaz