Reşo Ağa - Bekir Yıldız Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Reşo Ağa kimin eseri? Reşo Ağa kitabının yazarı kimdir? Reşo Ağa konusu ve anafikri nedir? Reşo Ağa kitabı ne anlatıyor? Reşo Ağa PDF indirme linki var mı? Reşo Ağa kitabının yazarı Bekir Yıldız kimdir? İşte Reşo Ağa kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Bekir Yıldız
Yayın Evi: Everest Yayınları
İSBN: 9789752897120
Sayfa Sayısı: 86
Reşo Ağa Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Reşo Ağa, taze kazılmış mezara yaklaşmak istemeyen kızını kolundan tutup çekti. Kız, o kadar adamın arasından bir yere kaçamayacağını, bir şey yapamayacağını çoktan anlamıştı.
Fakat can korkusu mezarla arasına girmiş, kızı mezardan uzak tutmaya çalışıyordu. Boşuna...
Kitapları ilk yayımlandığı günden başlayarak usta bir öykücü, usta bir romancı olarak çağdaş Türk edebiyatının en önemli isimlerinden biri olarak kabul edilen Bekir Yıldız tüm eserleriyle Everest Yayınları'ndaki yerini alıyor.
İş için göç etmek zorunda kalan insanları, töre ve namus cinayetlerini, tüm yönleriyle ağalık ve aşiret sistemini anlattığı yapıtlarıyla bu coğrafyanın hâlâ kanayan yaralarını en çarpıcı haliyle okura yansıtan Bekir Yıldız, yerel olanın anlatımında evrensel insanı yakalayabilen o güçlü yazarlar kuşağının bir üyesi.
Reşo Ağa, bu büyük yazarımızın en çok ilgi görmüş kitaplarının başında geliyor.
Reşo Ağa Alıntıları - Sözleri
- Çünkü sen şu çalıştığın yerin, üstünü değil, hep altını düşünürsün. İnsanların mezarı senin çalıştığın yerden daha derin ve havasız değildir. Anlıyabiliyor musun be adam?
- Büyük kentlerde hatalar ve günahlar kalabalığın arasında kaybolup giderken, burada her hata ve günah kurşunla bastırılıyordu.
- Gerçek, şövenizmden büyüktür.
- Krallar ve kraliçeler, ne zamana kadar insanların kafatasını, taç diye giyecekler?
- İnsanoğlu derken tüm kastedilir, ancak herşeyde tüm değil, azınlığın iradesi ve çıkarı vardır.
- ...bizler, güzel giysilerimizle değil, bilgilerimizle övünürüz. Siz bir burjuva kızının üzerindeki güzel giysilerini attığınız zaman, onun ne kadar boş olduğunu anlarsınız.
- Dünya insandan eskidir. Insan dünyanın eksikliği içinde, dün kadar yenidir. Bu gerçeğe karşın insanoğlu doğaya karşı çıkıyor. Onu delik-deşik ediyor. Buna insanların hakkı var mı?
- ...Senden başka elimi attığım hiçbir şey eksik olmadı. Diyorum ki, kendini iki, dört hatta on parçaya böl, ama bir parçasını bana bırak. De ki, "Bu da kocamın..."
- Tanrı insanoğlunu en olağanüstü nitelikte, hem de maliyeti sıfır denecek bir ucuzlukta yaratıyordu. Oysa ki, doğanın hışmına uğrayan insanoğluna uzatılan her doktorun eli, büyük ve obur pençeliydi..
- Bugünkü çalışma düzeni insanın düşünce özgürlüğünü almıyor, fakat düşünmek için zaman da bırakmıyor.
- ...kapitalizm, üretim ve tüketim üzerine kurulmuştur. Önce insanların ihtiyaçlarını hesap etmektedir. Bu ilk çıkışa kimsenin diyeceği yoktur. Fakat ne zaman ki, bu ihtiyaçları elinde tutmak isteyince, insanlar fare gibi kapana sıkışıyor.
- Uygarlığın en büyük öcü, insanı, insana karşı hiçe saydırarak, kendisine tutsak etmesidir.
- .
Kadın kocasının sırtındaki büyük sargıyı gördü. Kocası yeniden normal bir hayata dönebilecek miydi?Sırtındaki yara, kırılan kemikler, ne zaman kaynayacaktı? Mikrop dışarı atıldığına göre, kocası yeniden kuvvetli ayaklarıyla iri gövdesini hiç güçlük çekmeden taşıyabilecek miydi? Doktorlar <
> diyorlardı. Fakat onlara sabırlı olmayı da şart koşuyorlardı. Sabrın ölçüsü neydi? Doktorlara göre sabırlı olmak, tıbbın şartlarına boyun eğmekti. Oysa bu aileye göre sabrın anlamı, ellerindeki üç-beş kuruşun ötesinde son buluyordu. . - Toprak kokan Anadolu çok uzaklarda kalmış, makina ve insan teri kokan Almanya'nın hızı onu aptallaştırmıştı.
- Bir zamanlar kılıçlarıyla saldıran Türkler, bu defa pasaportlarıyla sızıyorlardı Avrupa'ya...
Reşo Ağa İncelemesi - Şahsi Yorumlar
●"Ödemeyi peşin yapın ama hükmü peşin vermeyin" derler. Ben hükmü peşin vermiştim Reşo Ağa için. Aslında sebep ilk iki hikayeydi. Sanki zaman öldürmek için yazılmış, özensiz gibi bir izlenim yarattı. Ne zaman ki diğer hikayelere geçtim işte o zaman önyargılı davrandığımı anladım. ●94 sayfa ve 10 kısa hikayeden oluşuyor kitap. Bu kadar az sayfalı olmasına rağmen en çok alıntı yaptığım kitaplardan biri oldu. Özellikle Üç Bit hikayesini çok beğendim. Sizlere spoiler vermemeye çalışarak bu 10 hikayeden bahsetmeye çalışacağım. Az sayfalı bir kitap ama içinde düşünmeye sevk eden hikayeler var. ■Reşo Ağa : Derinlere inmeden, hızla anlatılmış bir namus meselesi. Bu hikayede kadın namusu erkeği ne hallere getiriyor! onu okuyoruz. Bütün çileyi çeken kadınların hiç suçları yokken katledilmesi, erkek egemen toplumda kadının yerinin olmaması kısaca anlatılmış. ■Kesik El: Daha doğarken kız olduğu için hayata yenik başlayan, ailede değer görmeyen Fadime'nin hikayesi. Bu hikayede düşündüren kısım; kadınların yaşları ilerledikçe erkek düşüncelerini daha çok benimsemeleri oldu. Yaşamını erkeklerin baskısı altında geçiren ve tamamlayan kadınların hemcinslerine ve dahası kendi kız çocuklarına acımasızlık etmeleri doğu kültürünün büyük sorunlarından. ■Pala Hamo: Kan davası hikayesi ama sonu değişik. Pek bir sona bağlanmamış ama sanırım Palo Hamo'nun amacı kısır döngüyü kırmaktı. Bir sizden, bir bizden şeklinde ilerleyen kan davası ritüelini "hadi bu sefer sizden olmasın" deyip bitirebilmeyi amaçlamış olabilir. ■Aç-Kapa: Bu hikaye yoksul halklara isyan içermekte. Başkaldıramayan toplumlar yoksulluk içinde debelebirken, yöneticilerin zevki sefa sürmesinin ve halkın buna sesini çıkarmamasının hikayesi. Aynı zamanda emekçilerin çalışma koşullarının eleştirildiği, insanın eşyadan daha az değerli 9olduğunun vurgulandığı bir hikaye. Tarih tekerrürden ibaret. Geçmiş bu güne daima yansıyor. ■Yorulmayan Adam: Bu hikaye kadın erkek ilişkilerinde zaman kavramını konu alıyor. "Bu gece olmaz başım ağrıyor" diyen kadın, bana hiç zaman ayırmıyorsun diyen erkek. Sonu sürprizli. ■Düdüklü Tencere: Sonunda adama "e be aptal adam değdimi yani" dedirten orta halli bir hikaye olmuş. ■Üç Bit: Bu hikayeyi çok beğendim. Kitap içinde en çok alıntı yaptığım Üç Bit oldu. Soyut kavramların olmadığı daha çok somut kavramların öne çıktığı bir ilişki yaşayan adamın karşısına 3 Beatnik çıkıyor. Hayata bakış açısını değiştirmeye yönelik sohbetleri keşke bir kitap olsaydı. Diyaloglar mükemmel. Beatnik, Beat kuşağından gelenler için söyleniyor. Sözlük tanımından daha farklı işlenmiş kitapta. ■Ayağa Dayak: Bu kısmı bitirince 10 dakika sadece düşündüm. İnsan emeğinin yine hiçe sayıldığı ve insanın kendini iş için fazla yıpratması anlatılmış. Sürekli çalışıp, para biriktirip, sonrasında bu paraları, kendimizi fazla yıpratmamızın sonucunda sağlık için harcamak tuhaf ama gerçek. ■Öl Ana: Bir adam annesi ve eşinin arasında kalmış durumda. Gelin-Kaynana çekişmesinin sonucu tükenen adamın annesine dert yanışı, annelerin emeklerinin konu edildiği son hikaye. Bekir Yıldız'ın tarzı biraz, halk dilini hikayelere yansıtmasıyla, arada verdiği toplumsal mesajlarla Fakir Baykurt'u anımsattı bana. Yeni bir kalemle tanıştım. Artık yazısına aşinayım. Keyifli okumalar dilerim. (Gülçin)
Bekir Yıldız'ın Reşo Ağa isimli kitabında acılarla, yoksullukla, çaresizliğe ve cehalete isyanla karılmış on adet öykü var. Her öyküde Anadolu insanının saflığı, cömertliği ve çilekeşliği dile geliyor. Ve her öyküde hem karakterlere hem kaderlerine kızıyor, kızdıkça da günümüzdeki yaşam döngüsünün pek değişmediğini görerek üzülüyoruz. Bekir Yıldız'ın klasik anlatımıyla kesitler sunduğu yaşamlara ve bu yaşamların dramına tanık olduğumuz hikâyelerden oluşan Reşo Ağa, vicdanları sarsıcı yapısıyla, etkisi okurun üzerinde yıllarca sürecek nitelikte bir eser. (Özgür Köktürk)
Reşo Ağa, taze kazılmış mezara yaklaşmak istemeyen kızını kolundan tutup çekti. Kız, o kadar adamın arasından bir yere kaçamayacağını, bir şey yapamayacağını çoktan anlamıştı. Fakat can korkusu mezarla arasına girmiş, kızı mezardan uzak tutmaya çalışıyordu. Boşuna... Kitapları ilk yayımlandığı günden başlayarak usta bir öykücü, usta bir romancı olarak çağdaş Türk edebiyatının en önemli isimlerinden biri olarak kabul edilen Bekir Yıldız tüm eserleriyle Everest Yayınları'ndaki yerini alıyor. (Hakan Arıkan)
Reşo Ağa PDF indirme linki var mı?
Bekir Yıldız - Reşo Ağa kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Reşo Ağa PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Bekir Yıldız Kimdir?
Bekir Yıldız (d. 1933 - ö. 8 Ağustos 1998), Türk öykü ve roman yazarı.
1933 yılında Urfa'da dünyaya geldi. Matbaa'cılık okulunu bitirerek, işçi olarak Almanya'da çalışmaya gitti. Yurda döndüğü zaman, Asya Matbaası'nı açan Bekir Yıldız, hikâyelerinde Güney Doğu insanlarının yaşamlarını anlattı. Hikâyelerinden bazıları senaryolaştırıldı ve filme alındı. May, Halkın Dostları, Yeni a, Yazko Edebiyat dergilerinde görev aldı. Birçok yazısı "Zaman İçinden" adlı kitapta toplanmıştır.1971 yılında Kaçakçı Şahan eseri ile Sait Faik Hikâye Armağanı'nı aldı. 11 Ağustos 1998 yılında geçirdiği kalp krizi sonucunda hayatını kaybetti. Karacaahmet Mezarlığı'nda defnedilmiştir.
Bekir Yıldız Kitapları - Eserleri
- Evlilik Şirketi
- Kaçakçı Şahan
- Halkalı Köle
- Reşo Ağa
- ve Zalim ve İnanmış ve Kerbela
- Kara Vagon
- Harran
- Beyaz Türkü
- Arılar Ordusu
- Demir Bebek
- Alman Ekmeği
- Sahipsizler
- Dünyadan Bir Atlı Geçti
- Darbe
- Aile Savaşları
- Mahşerin İnsanları
- Sahipsizler - Dünyadan Bir Atlı Geçti
- İnsan Posası Güneydoğu Zındanı
- Bozkır Gelini
- Türkler Almanya'da
- Ölümsüz Kavak
- Kör Güvercin
- Yaman Göç
- Düz Adam
- Seçilmiş Öyküler
- Röportajlar
- Şahinler Vadisi
- Yargılayan Zaman İçinden
- Sahipsizler
Bekir Yıldız Alıntıları - Sözleri
- Bir çuval buğday karşılığı çalışmak, ağanın gölgesinde yalanmak, Gaffar'ın babasını yatağa vurmuştu..Toprak, şimdi, yıllardan beri kendisini deşen, dölleyen bu adamı cezalandırıp altına almak sabırsızlanıyordu adeta. (Kaçakçı Şahan)
- "Yanıp kül olsaydın, bundan iyi miydi?" dedim kendi kendime. "Çocuklar için kağıt olacaksın ya, hey şımarık kavak. Daha ne isteyeceksin?" (Ölümsüz Kavak)
- Hele babanızın polisliğinin ilk günleri var ki... Bak sen nerden nereye... Utandıydı ilk günler sokağa çıkmaya. Ben de utandıydım ilk mantoyu giydiğimde... İşte o zaman bildiydim utanmak nedir, ne değildir. (Aile Savaşları)
- Bizim toplumumuzda, çocuk kaç yaşına gelirse gelsin, anne babalar için büyümemiş süt kuzularıdırlar. (Yaman Göç)
- Çağımızda başarının ilk koşulu, birlik olabilmektir. Bir elin nesi var, iki elin sesi var. (Arılar Ordusu)
- Büyük kentlerde hatalar ve günahlar kalabalığın arasında kaybolup giderken, burada her hata ve günah kurşunla bastırılıyordu. (Reşo Ağa)
- "Fırında insan...Mahşeri bir fırında...Ateş,yakıcı, kavurucu değilken, birilerini sırtına almak gösterisinde insan.Ama ısı artınca, ayaklar yanınca, insan, sırtındakini ateşe atıp attığının sırtına binme yarışında.... (Mahşerin İnsanları)
- Sanki sömürü biçimi değişince, sömürü ortadan kalkıyor! (Harran)
- Neydi sevgi? Nasıl bir şeydi aile? Sevgi uğruna adanan hayatlar, giderek nasıl da unutulup yeni adanmalara dönüşüveriyordu. (Darbe)
- Bir zamanlar kılıçlarıyla saldıran Türkler, bu defa pasaportlarıyla sızıyorlardı Avrupa'ya... (Reşo Ağa)
- " İnsansız kent başkadır,insanların olup da,dışarı çıkamadıkları bir kentse bambaşkadır. ' (Mahşerin İnsanları)
- Bilip de bir şey yapmamak, bilmekten daha acıdır. (Demir Bebek)
- Tanrı insanoğlunu en olağanüstü nitelikte, hem de maliyeti sıfır denecek bir ucuzlukta yaratıyordu. Oysa ki, doğanın hışmına uğrayan insanoğluna uzatılan her doktorun eli, büyük ve obur pençeliydi.. (Reşo Ağa)
- "Hasretiz biz," dedi. "Suya hasret bitki gibi, hasretiz Türkçe konuşmaya. Hanım işe gider, göremezsin. Sokaklarda yürürken, korkarsın çoluk çocuğunla Türkçe konuşmaya. Oh... Oh be ne rahatmış meğer, ana diliyle konuşması insanın..." (Yaman Göç)
- Bir çuvalın içine doldurulmuş kediler gibi, birbirimizi parçalamak yerine, bizleri çuvala dolduranlar üzerine konuşabilsek... (Darbe)
- Emekçinin Türkü Almanı olur mu sanıyorsun? (Alman Ekmeği)
- Düşünmek istiyordu Ali. Düşünmek, yaşamak demekti gene de. Yaşamak da; dünle, bugünle, hatta gelecekle hesaplaşmaktı. (Darbe)
- Seviniyor kimi altta kalanlar. Gaz fırınlarında ölmenin sırası altta kalanlara üç beş saniye sonra geliyor çünkü. (Dünyadan Bir Atlı Geçti)
- Çünkü ölümsüzdür kitaplar, yazılmışsa eğer. (Beyaz Türkü)
- Damgalanan insanlar, çirkinleşen insanlar, Tanrı'ya açılan umutlarıyla kümeleştiler. (Kara Vagon)