Reis: Gladio'nun Türk Tetikçisi - Soner Yalçın Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Reis: Gladio'nun Türk Tetikçisi kimin eseri? Reis: Gladio'nun Türk Tetikçisi kitabının yazarı kimdir? Reis: Gladio'nun Türk Tetikçisi konusu ve anafikri nedir? Reis: Gladio'nun Türk Tetikçisi kitabı ne anlatıyor? Reis: Gladio'nun Türk Tetikçisi kitabının yazarı Soner Yalçın kimdir? İşte Reis: Gladio'nun Türk Tetikçisi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Soner Yalçın

Yazar: Doğan Yurdakul

Yayın Evi: Doğan Kitap

İSBN: 9789759914929

Sayfa Sayısı: 349

Reis: Gladio'nun Türk Tetikçisi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Reis, Gladio'nun Türk Tetikçisi, Susurluk kazasında ölen Abdullah Çatlı'nın yaşamöyküsü. Neler yaptı, nerelerde nasıl saklandı, kimlerin koruması altına girdi? Susurluk bağlantıları ve Susurluk olayına karışanlarla ilgili belgeler, bilgiler..."

- Emin Çölaşan, Hürriyet-

"Reis, Soner Yalçın ve Doğan Yurdakul tarafında yazılan ve Türkiye'nin son 20 yıllık yakın tarihinin en önemli referans kitaplarından biridir."

- Sedat Ergin, Hürriyet-

"Doğan Yurdakul ve Soner Yalçın'ın Reis adlı yeni çıkan kitabından öğreniyoruz ki, 70'li yıllarda Çatlı ve arkadaşları sahte mahkeme kararları yazarak cezaevlerinden insan kaçırıyordu... Bu kitap Abdullah Çatlı'nın hayatı ve maceraları üzerine yazılmış ilk gerçek derleme. İçindeki bilgiler, hep birkaç kaynaktan kontrol edilmiş, örneğin Çatlı'nın eşi Meral Çatlı ile belli ki uzun bir söyleşi yapılmış. Hiç tanımasak da hepimizin hayatına şu veya bu biçimde değen, etkileri olan Abdullah Çatlı'nın kim olduğuna, nasıl birisi olduğunu merak ediyorsanız, Reis'i elinizden bırakamayacaksınız..."

- İsmet Berkan, Radikal-

"Abdullah Çatlı'nın yaşamını ele alan bu kitap, salt bir biyografi değildir. Çatlı'dan ve çevresinde meydana gelen olaylardan yola çıkarak, Türkiye'nin yakın tarihinin belli bir kesitini ele almaktadır..."

- Cumhuriyet Kitap-

"....Kitabın iki yazarı Soner Yalçın ve Doğan Yurdakul daha önce de çeşitli başarılı gazetecilik ürünlerinin altına imzalarını koymuş iki meslektaşımız. Ama bu kez 'çok zor'un altına girmeyi göze almışlar. Kitapta Abdullah Çatlı'nın yaşamöyküsü ekseninde bir dönemin fotoğrafı sergilenirken tam 745 ad geçiyor... Anlaşılan bu kanlı mozaiğin raporları, kitaplar, belgeler, tutanaklar, ifadelerden oluşan parçalarını biriktirmeye bir süre daha devam edeceğiz. Mozaik tamamlandığında Yalçın ve Yurdakul'un kitabı, tablonun en göz alıcı taşlarından biri olarak ışıldayacak."

- Aydın Ergin, Cumhuriyet Dergi-

Reis: Gladio'nun Türk Tetikçisi Alıntıları - Sözleri

  • "İnsanlara güven olmuyor, canım dediğin can evinden vuruyor."
  • "Fikri iktidarda kendisi hapiste idi."
  • "12 darbesinden sonra toplam 210 bin dava acildi. 650 bin kisi gozaltina alindi. 50 idam cezasi infaz edildi. 177 kisi iskencede öldü. 30 bin kisi yurt disina kacti, 14 bini yurttasliktan cikarildi..."
  • "Darbenin başarılı olmasının en önemli koşulu, halkın darbeyi isteyecek olduğu ortamı sağlamaktı."
  • ".... bilgi sahibi olmak için, okumak zorundaydılar. Aynı zamanda bilgili olduklarını göstermek için, mütevazi davranmalıydılar."
  • Daha önce övüp hiçbir yere sığdıramadığı Yusuf Akçuraların, Ziya Gökalplerin yerine Necip Fazılları övmeye başlamıştı. Mustafa Kemal’in bile adını eskisi gibi sık sık anmaktan vazgeçmişti.
  • Türkiye’de kaçakçılığın birinci şartı, sırtını MİT’e veya Emniyet’e dayamaktır. İkinci şartı, gümrüklerde mutlaka adamların bulunacaktır. Üçüncü şart ise, yurtdışı kaynakların, ilişkilerin iyi olmasıdır.
  • 24 Aralık’ta ülkücüler Kahramanmaraş şehrini kundaklamış ve yakmışlar, erkek, kadın, çocuk yüzden fazla kişiyi katletmişlerdi.
  • Yeraltı dünyasında bir söz vardır: sağ kolu sol kola kestirmek.
  • "... bilgi sahibi olmak için okumak zorundaydılar. Aynı zamanda bilgili olduklarını göstermek için mütevazı davranmalıydılar."
  • 70'li yıllardaki "ideolojik" saflaşmada yeraltı dünyası mensupları da yerlerini aldılar. Gözlerini kırpmadan ölüme koşan devrimciler ve ülkücüler "Babaları" korkutuyorlardı. "Solcu Babalar" ile "Ülkücü Babalar" nedense hiç kavga etmiyorlardı. Hatta bazıları ikili bile oynuyordu. Alpaslan Türkeş ile görüştüğü için "Solcu Baba" Dündar Kılıç'ın bürosu solcular tarafından kurşunlanmıştı. İşin tuhaf yanı ülkücülerle ilişkisi artık herkesçe bilinen Oflu İsmail, solculara yakın Dündar Kılıç'ın eniştesiydi! Hadi "Babaların" ikili oynamasını bir parça anlayabilirsiniz, ama Çorum Sungurlu MHP ilçe Başkanı Şakir Babuç'un Dev Yol'a silah satarken yakalanmasını nasıl değerlendirirsiniz?
  • Gladio adı o tarihlerde henüz bilinmiyordu. Bu karmaşık ilişkilerin arkasında bulunan örgütün adının Gladio oldugunun anlaşılması için 1990 yılını beklemek gerekti. İtalyan Savcı Felice Casson, yeraltına gömülü çok sayıda silah deposu buldu ve bunların İtalyan gizli servisinin emrinde olduğunu saptayınca harekete geçti. Başbakan Giulio Andreotti'ye gizli servisin arşivlerini inceleme izni için başvuruda bulundu. Uzun süre yanıt alamayan Savcı Casson, nihayet Temmuz 1990'da bu izni alıp araştırmalarını sürdürürce, bir adı da "Süper NATO" olan "Gladio" yu keşfetti.
  • Orly Havaalanı katliamı gibi eylemleri yüzünden belli ülkelerin verdiği desteği çekmesi, Lübnan’daki bazı üslerin İsrail’in eline geçmesi, kendi içindeki ideolojik ayrılıklar gibi nedenlerle zaten bölünme sürecine girmiş olan ASALA, Agopyan suikastından sonra tamamen dağıldı.
  • İspanya’da Franco’ya “Coudillo”; Almanya’da Hitler’e “Führer”; İtalya’da Mussolini’ye “Duçe”; Türkiye’de ise Alpaslan Türkeş’e diğerleriyle aynı anlama gelen “Başbuğ” diyordu partili arkadaşları. Türkeş, partinin örgütlenme modelini Alman Nazilerinden aldı: obalar, oymaklar…
  • .... bilgi sahibi olmak için, okumak zorundaydılar. Aynı zamanda bilgili olduklarını göstermek için, mütevazi davranmalıydılar.

Reis: Gladio'nun Türk Tetikçisi İncelemesi - Şahsi Yorumlar

En büyük Reis, Temel Reis ...: Soner Yalçın sadece Abdullah Catli'yı anlatmakla kalmıyor , ülkücülerin Turkiye'ye zararlarını da anlatıyor. Milliyetçilik ayagina yatıp yemedikleri halt kalmamış. Türkiye bu zihniyet yüzünden çok kara günler geçirmiş ve hala da sürüyor bu zihniyetin zararları ülkeye. Turkiye'de yaşanmış olan ve hala süregelen ahlak çöküntüsünun en somut örneklerinden biri olan Susurluk kazasında ölen Abdullah Çatli'nin hayatini merak edenlere tavsiyemdir bu kitap . (Lina)

Kitabi 3 günde ite kaka zorla bitirdim. Açık konuşmak gerekirse Dursun önkuzu çatıdan kaymış düşmüş, ölmüş gibi lanse edilmese daha bir ciddiyetle okuyacaktım. "Daldan dala" diye tabir edeceğim bir olay örgüsü var. Kitabın önsözünde "objektif" davranılmış olduğu söylensede kitap buram buram Soner Yalçın "ideolojisi" kokuyor. Tüm sağcılar cahil, tüm ülkücüler katil... Hı evet evet!!! (sıla)

kim vatan sever?: Ohhh.Nihayet şimdilik kitap bitti.(sanki bütün karanlık işler bitmiş gibi). 70 li 80 li yıllar benim çocukluk yıllarımda sağ sol çatışması,Abdi İpekci suikasti,80 ihtilali,Papa suikasti,Mehmet Ali Ağca vs.olayların ilginç ama derinlemesini bilmediğimiz şekilde görürdüm. Susurluk kazasındada kamyon şöförünün bizim şehirden olması dolayısıyla biraz aklımızda kalmıştı. Güncel konu Sedat Peker olunca şiddetten ne kadar nefretetsemde bu kitabı okumam gerektiğini düşündüm.Okudukça da ne kadar az şeyler bildiğimizi anladım. Kurtlar Vadisi dizisinin 10 yıl neden ilgi çektiği anlaşılıyor.Yakında yeni bölümleri çıkarsa hiç süpriz olmaz.Bunca kirli işlere rağmen ülkenin nasıl ayakta kaldığını çok şaşırıyorum.Sanırım alın teriyle hayatlarını kazananlar sayesinde. Kitabı kişiligi zayıf olan,şiddete yatkın kişiler okumasın.Sinirleri kuvvetli ve meraklı kişiler okuyabilir. (İLYAS YAVAŞ)

Kitabın Yazarı Soner Yalçın Kimdir?

İlk yılları

Soner Yalçın, Cemile Yalçın ve Mehmet Ali Yalçın'ın oğulları olarak 1 Ocak 1966'da Çorum'da doğdu. Anne tarafı Tercanlı, baba tarafı ise Horasanlıdır. Annesi ev hanımı, babası ise gıda ticareti ile uğraşan bir tüccardır. Üniversite eğitimini Hacettepe Sağlık İdaresi Yüksek okulunda tamamladı. Daha sonra idarî bilimler konusunda yüksek tahsile karar verdi.

Kariyeri

1987'de 2000'e Doğru adlı dergide çalışmaya başladı. Uzun süre Ankara bürosunda muhabirlik yaptı. Burada Adnan Akfırat, Hikmet Çiçek ve Serhan Bolluk’le birlikte çalıştı. 6 Mayıs 1990'da Ankara İstihbarat Şefliğine getirildi.

1993-94 yılları arasında günlük gazete olarak çıkan Aydınlık'ta çalışmaya başladı. 1995'te haber araştırma müdürü iken ayrıldı. Bir ara Doğan Yurdakul'un Siyah – Beyaz gazetesinde çalıştı.

1996 yılında televizyonculuğa giriş yapıp Show TV Ankara bürosunda çalışmaya başladı. Aynı yıl içerisinde Star TV'ye geçti ve haber müdürlüğüne getirildi. Daha sonra Efendi: Beyaz Türklerin Büyük Sırrı, Efendi 2: Beyaz Müslümanların Büyük Sırrı adlı kitaplarını yayımladı. CNN Türk'te Cüneyt Özdemir'le birlikte 5N1K adlı programı hazırladı. Kurtlar Vadisi adlı dizinin ilk iki yılında konsept danışmanlığını üstlendi. CNN Türk'te yayınlanan Oradaydım adlı politik belgeselin hazırladı. 4 Şubat 2007 tarihinden itibaren Hürriyet gazetesinde, pazar günleri “Not Defteri” adlı köşesinde yazmaya başlamış, Mart 2012'de işine son verilmiştir.

Odatv davası kapsamında 14 Şubat 2011 tarihinde tutuklanan Yalçın, yaklaşık 22 ay sonra 27 Aralık 2012'de tahliye oldu. Hâlen Sözcü gazetesi ve Odatv İnternet sitesinde yazılarına devam etmektedir.

Özel hayatı

Soner Yalçın'ın, avukat Feza Kutanoğlu ile evliliği 10 yıl sürdü ve bu evlilikten Aren Soner (d. 2000) adında oğlu dünyaya geldi.

Kitapları

Binbaşı Ersever'in İtirafları (1994)

Millî Nizam'dan Fazilet'e: Hangi Erbakan? (1994)

Behçet Cantürk'ün Anıları (1996)

Reis: Gladio'nun Türk Tetikçisi (1997, Doğan Yurdakul ile birlikte, Doğan Kitap)

Bay Pipo (1999)

The Özal: Bir Davanın Öyküsü (2001)

Teşkilat'ın İki Silahşoru (2001)

Efendi: Beyaz Türklerin Büyük Sırrı (2004)

Efendi 2: Beyaz Müslümanların Büyük Sırrı (2006)

Siz Kimi Kandırıyorsunuz! (2008)

Bu Dinciler O Müslümanlara Benzemiyor (2009)

Samizdat (2012)

Erbakan: Eziyet Edilerek Yalnızlığa Yükseltilen İnatçı Bir Siyasal Liderin Portresi (2012)

Silivri Cezaevinde hazırladığı kitapta Necmettin Erbakan'ın hayatını ve mücadelesini anlatan kitap, Erbakan'ın bilinmeyenlerine ışık tutmaktadır.[2]

Kayıp Sicil: Erdoğan'ın Çalınan Dosyası (2014)

Galat-ı Meşhur: Doğru Bildiğiniz Yanlışlar (2016)

Saklı Seçilmişler (2017)

Kara Kutu: Yüzleşme Vakti (2019)

Soner Yalçın Kitapları - Eserleri

  • Bay Pipo
  • Saklı Seçilmişler
  • Efendi: Beyaz Türklerin Büyük Sırrı
  • Reis: Gladio'nun Türk Tetikçisi
  • Binbaşı Ersever'in İtirafları
  • Teşkilatın İki Silahşoru

  • Kara Kutu
  • Kayıp Sicil
  • Siz Kimi Kandırıyorsunuz!
  • Bu Dinciler O Müslümanlara Benzemiyor
  • Efendi 2: Beyaz Müslümanların Büyük Sırrı
  • Galat-ı Meşhur
  • Samizdat

  • Behçet Cantürk'ün Anıları
  • Erbakan
  • Hangi Erbakan?

Soner Yalçın Alıntıları - Sözleri

  • Dergâhın devletle her zaman iyi ilişki kurması da mutlaka not edilmesi gereken önemli bir ayrıntı. Gümüşhanevi Dergâhı hiçbir zaman Selefilik gibi bir başkaldırı geleneğine dayanmadı. Belki de bu sayede Turgut Özal'dan Tayyip Erdoğan'a, Necmettin Erbakan'dan Abdullah Gül'e son yılların "yönetenler" i hep bu Nakşibendi dergâhının mensubuydular. Bu nedenle de Osmanlı'da da devlet nezdinde itibar gören bir tarikat oldular... (Erbakan)
  • Hayata bir pencereden bakabilirdiniz, ama bu, karşı pencereden bakanlara düşman olacağınız anlamına gelmezdi. (Bu Dinciler O Müslümanlara Benzemiyor)
  • Bakın nedir bu meşhur " orta gelir tuzağı " , yazayım. (Galat-ı Meşhur)
  • Volta vururken hiç yalnız değilim... Bazen Reşit Fuat Baraner, bazen Dr. Hikmet Kivılcımlı eşlik ediyor bana. Biraz güneş açınca Nâzim Hikmet gelip oturuyor avlunun bir köşesine; bahtiyar. Ya da, tahta iskemlesini çekmiş altına, Behice Boran'ı görüyorum avlunun bir diğer köşesinde; bacaklarını karnına çekmiş, kitap okuyor. Ruhi Su'nun ise türkü söyleyen sesini duyuyorum. Aziz Nesin, koğuşta beslediği tavuğunu çalıp yemesinler diye, avluya hep tavuğuyla çıkıyor. Hasan İzzettin Dinamo ise kedisi Sarman'ın yarasındaki kurt çukları temizliyor güneşin altında. Sabahattin Ali'nin yüzü hep gökyüzünde; belli denizi düşlüyor. Şiir yazıyor. Rifat Ilgaz bir mahkûma alfabe öğretiyor. Yılmaz Güney cezaevinden yöneteceği filminin senaryosunda son değişiklikleri yapıyor. Can Yücel Adana Cezaevi'nde yazdığı şiirleri okuyor. Kemal Tahir, Orhan Kemal kıdemlilerimiz; ayaklarında tahta takunya var; Bursa Cezaevi hatırası. Atillâ İlhan, Enver Gökçe biraz mahçuplar, işkenceye dayanamadıkları için. Dr. Şefik Hüsnü gelince Cibali'nin komünist tütün işçileri saygıyla ayağa kalkıyor. En saygılı olanlar ise bu büyük maratonun en hızlı yüz metresini koşanlar; Deniz, Hüseyin, Yusuf. En gencimiz Erdal Eren.... Ve unutulabilir mi; ilk voltayı Magosa zindanında atan Namık Kemal... Ne çokuz... 150 yıldır volta atıyoruz bu toprakların cezaevlerin de; adı bazen Magosa zindanı, Bekirağa Bölüğü oluyor, ba zen Sultanahmet, Selimiye ya da Metris, Mamak, Diyarbakır Cezaevi... (Samizdat)
  • Hepsi bizim toprağımızın insanıydı. (Galat-ı Meşhur)
  • O günler kıldan ince, kılıçtan keskin bir dönemdi. Rüzgara karşı yürüyen bir avuç gazeteciydik. İç savaşın ağır baskıcı koşulları yaşanıyordu. Hukuku savunmak bile vatan hainliğiyle damgalanmanıza neden oluyordu. Yılmadık. Dediğim gibi neler olduğunu seziyor ama tam anlamıyorduk. (Behçet Cantürk'ün Anıları)

  • İşkence, bazen kişilerin yaşamında çok trajik olaylara neden oluyordu... (Behçet Cantürk'ün Anıları)
  • Yeni okulların açılması, kızların okutulması, kadınların rahatça kendilerini ifade imkânı bulmaları, Osmanlı'nın değişme sürecine girdiğinin göstergesiydi. (Efendi: Beyaz Türklerin Büyük Sırrı)
  • "Peki ama hangisine inanılacaktı? İkisinden birine mi, ikisine birden mi, yoksa hiçbirine mi?" (Bay Pipo)
  • Uzun yıllar Erbakan Hareketi'nde yer alan Süleyman Karagülle o günleri şöyle anlatıyor : "Nurcuları meşrulaştırdılar . İmam Hatip okulları açtılar, Kuran kurslarını serbest bıraktılar, İlahiyat Fakültelerini kurdular. Kadrolarına namaz kılan ve içki içmeyen kişileri aldılar. Burada ortaya koydukları politika şu idi: Müslüman yetişsin, ama şeriatçı Müslüman yetişmesin. Namaz kılsın, ama düzen değişmesin. Bu politikalarını CIA da destekledi. Yani MİT de bunlarla beraber oldu. " (Erbakan)
  • "28 Şubat süreciyle Erbakan haksız yere başbakanlıktan uzaklaştırıldı; partisi kapatıldı ve bir daha eski siyasal gücüne kavuşamadı. Hiç ummadığı yerden darbe yedi; yetiştirdiği öğrencileri Erbakan'ı yıktılar." (Erbakan)
  • İstanbul Teknik Üniversitesi'nin 1947-1948 mezunlarını ta­nıtan "Arı" adlı albümde arkadaşları takma ismiyle "Derya Necmettin"i şöyle tanımladı: "Sofudur, dindardır, çalışkandır. Hayatının yarısını namaz, yarısını da projeleri işgal eder. Sınıfının yarısını kendisi, yarı­sını da arkadaşları işgal eder. Proje ve raporları, Saatli Maarif Takvimi nükteleri gibi geniş izahlıdır. Herkesin bir sayfada bi­tirdiği mevzuyu, o kırk sayfada hülasa eder. Kendisine cıvata nedir, diye sorarsanız izaha, demir filizlerinin naklinden başlar ve o kadar uzun anlatır ki nihayet namaz vakti gelir, gider na­mazını kılar gelir ve kaldığı yerden anlatmaya devam eder." (Erbakan)
  • Erdoğan anlamıyor, o dönemler bitti, görmüyor… (Kayıp Sicil)

  • En büyük hata; hiçbir hatanın farkına varmamaktır! (Galat-ı Meşhur)
  • Türkiye'de partiler değişse de bazı aileler hep iktidardaydı!.. (Efendi: Beyaz Türklerin Büyük Sırrı)
  • Türkiye'de gerçek anlamda gazetecilik yapmanın büyük tehlikeli sonuçları vardır. Soru soran, arayan, kovalayan gazeteciyi bekleyen maalesef sadece acıdır. (Samizdat)
  • Küçük şahsiyetler, kişilerle uğraşır; vasat şahsiyetler, olaylarla/şekillerle uğraşır; büyük şahsiyetler, fikirlerle uğraşır. (Bu Dinciler O Müslümanlara Benzemiyor)
  • Toplum hızla dönüşüyor, en temel kolektif değerlerden bile uzaklaşılıyordu. Artık bireyin var olmasının nedeni, ekonomik başarıydı! Saygın bir konum edinmenin tek yolu, servet ve şöhret sahibi olmaktan geçiyordu... (Behçet Cantürk'ün Anıları)
  • Artık gazete okuyacak gücüm kalmadı; bu pespaye, küstah yalancılara katlanamayacağım. (Samizdat)
  • Bay Mayer bize önce, 'Siz polis misiniz, istihbaratçı mısınız?' diye sordu. Biz kendisine, 'Hem polisiz hem de istihbaratçıyız' yanıtını verdik. O , 'Olmaz' dedi. Nedenini sorunca, 'Siz öyleyse düpedüz Gestaposunuz' dedi. Doğrusu Bay Mayer'in sözü canımızı sıkmıştı. Sonunda izah etti. Kendi polislerinin geniş yetkiye sahip olduğunu söyledi. Ama istihbarat biriminin operasyon yapma yetkisi ve gücü olmadığını belirtti. Sonra da, “Çünkü , aynı örgüt hem istihbarat yapar hem operasyona giderse orada sanık karşısında tarafsız olamaz” dedi. Sonra düşündük ki Bay Mayer'in dediği doğruydu. (Bay Pipo)