diorex
sampiyon

Piç - Hakan Günday Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Piç kimin eseri? Piç kitabının yazarı kimdir? Piç konusu ve anafikri nedir? Piç kitabı ne anlatıyor? Piç kitabının yazarı Hakan Günday kimdir? İşte Piç kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 08.03.2022 20:00
Piç - Hakan Günday Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Hakan Günday

Yayın Evi: Doğan Kitap

İSBN: 9789759914943

Sayfa Sayısı: 224

Piç Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Piçlerin çocukları olmaz.

Piçler, aşık oldukları kadınların kendilerini kurtaracaklarını düşünür. Oysa hiçbir kadın dünyaya bir piçi kurtarmak için gelmemiştir.

Piçlere sır verilebilir. Ölümleriyle son bulan sırdaşlıkları vardır.

Piçlerin cinsel hayatı düzensizdir.

Piçlerin bedenleri ve akılları, diğer insanlarınkilerin aksine nasırlaşmaz. Onların nasırlaşan tek yerleri ruhlarıdır.

Piçler sadece kendi aşklarına saygı duyarlar. En yakın dostlarının kadınlarına dil ve el uzatabilirler. Bu durumda piç tabii ki suçlu, ancak piçlik meşrudur. Piçler düzensiz hayatlarında düzenli olarak içki içerler. Belli sayıdaki kadehten sonra sarhoş olup sızarlar. Sızdıkları yerin adı huzurdur.

Piçlerin babalarıyla olan ilişkileri mezar taşı kadar soğuk, yeni dökülmüş kan kadar sıcaktır.

Piçler insan öldüremedikleri, ağır suçlar işleyemedikleri, korkak ve hain oldukları için yaşadıkları yerleri zorunlu kalmadıkça terk edemezler.

Piçin davranış ve tercihlerini sadece bir başka piç kabul edilebilir olarak değerlendirir ve "Neden?" diye sormaz. "Neden" sorusu piçliği yok eder.

Piç Alıntıları - Sözleri

  • Doğallık, dürüstlükten geçer. Kendine, çevrene. Bedenin bir karbon kağıdı gibi olmalı. Özellikle de yüzün. Çünkü doğallığın tek bir anlamı vardır: düşüncelerini davranışlara dönüştürmek. Oysa bugün kimse doğal değil. Herkes sahte. Herkes yalancı. Ve ben hepsinin ölmesini istiyorum.
  • "Bir kitap okumuştum. Adını hatırlamıyorum. İçinde bir domino teorisi vardı. Domino taşlarını bilirsin. Önce özenle dizilirler sonra tek bir fiskeyle hepsi teker teker yıkılır. Ancak romandaki hikayede domino taşlarından oluşmuş zincirin iki tarafına da aynı anda dokunuluyor. Ve zincir aynı anda iki taraftan yıkılmaya başlıyor. Zincirdeki domino taşı sayısı tek. İki uçtan birbirini yıkarak ilerleyen taşlar tam ortadaki taşın iki yanına da aynı anda çarpıyor. Ortadaki taş aynı anda, aynı güçte iki darbeyi, iki tarafından aldığı için ayakta kalıyor. Bütün yıkılmış taşların arasında tek başına duruyor. Domino taşlarından oluşmuş zincirin bir ucu geçmiş, diğer ucu gelecek. Yıkılıyorlar teker teker ve şimdi ki zaman kalıyor ayakta. Geçmiş ve gelecek sıkıştırdığı için, ayakta kalan sadece şu an. Şimdiki zamana mahkum olmuş insanlar. Hareket edemeyen o domino taşı gibi felç geçirmiş insanlar. Geçmiş, anılarla zihnimde, gelecekse tahminlerimle zihnimde. Hepsi acı dolu. Hepsinde kırılan hayaller var. Her saniye içimde hissettiğim geçmiş, şimdiki zaman ve gelecekle dolu aklımla donup kaldığımı görüyorum. Bütün heykeller gibi ben de sadece zaman içinde hareket ediyorum. Yani yaşlanıyorum. Elimden başka bir şey gelmiyor. Tabiî her anın içinde üç zamanında yaşayarak yaşlanıyorum ve bu beni delirtiyor. İnsanın üç zamanlı bir canlı olmasından nefret ediyorum. Aynı anda geri, park ve ileriye takılmış otomatik vitesli bir arabanın motoru ne gürültü çıkarabilirse, bin katını ben her saniye aklımda duyuyorum. Gelecek, geçmişin merhametine kalmıştır ve insan, ikisinin arasında bir kurbandır."
  • Çünkü çok mutsuz sonların birinci şartı çok mutlu başlangıçlardır.
  • Tanınması mümkün ancak anlaşılması imkânsız.
  • "Ben artık Tanrı'yla görüşmüyorum. Birbirimize karışmıyoruz. İlişkimiz tamamen kesildi."
  • Bence romanların iyi olup olmadıklarını anlamak için ikinci kez okumaya çalışmak lazım. Eğer okunabiliyorsa, iyi roman testini geçmiş demektir. Okunmuyorsa, en yakındaki ilkokulun kütüphanesine bağışlanmalıdır. Bir de hangi sayfasından başlarsan başla, okuyabileceğin romanlar vardır. Doğru roman testi için o da iyi bir yöntemdir. İlk okumadan sonra kitabı eline alırsın ve herhangi bir sayfasını açıp okumaya başlarsın. Sonra da istediğin yerde bırakırsın. Eğer okuduğun birkaç sayfa sana bir şeyler düşündürdüyse roman iyidir.
  • Tanıdıkları insanlara yeterince borçları vardı. Bir de hayata borçlanmak istemediler. Onun için aldıkları her nefesi geri verdiler.
  • 'Okşayan elleri ısıranlar, tekmeleyen ayakları öperler.'
  • "Harcıyorlardı. Her şeyi. Kendilerini, hayatlarını, onlara sunulmuş her duyguyu ve her malı."
  • "İnsanlık, kendini öldüren ilk insan tarafından ihanete uğramıştır. Ancak sadece zamanın lehine işleyen zamanla zekâsının katili ve kurbanı olan insan, intihar etmeyi utanç verici bulmuştur."
  • Oysa bugün kimse doğal değil. Herkes sahte. Herkes yalancı. Ve ben hepsinin ölmesini istiyorum.
  • "Ama şunu bil: ne karar verirsen ver, hep senin yanındayım"
  • “Dibe vurmak diye bir şey yok.” dedi içinden. “Çünkü dünyanın dibi yok. En fazla yerin dibine geçerim, oradan da girer, dünyanın öbür tarafından çıkarım. Biraz da oralarda dolanırım.”
  • Çok mutsuz sonların birinci şartı çok mutlu başlangıçlardır.
  • Medeniyet duvarla başlar. Duvar örmek çeşitli amaçlar taşır. Bu amaçların ilki ayırmaktır: insanları, hayvanları, bitkileri ve şeyleri. Daha sonraki amaçlar içeride yada dışarıda bırakmaktır. İnsanları, hayvanları, bitkileri ve şeyleri. Duvarlar örülür ve iki cephelerinde hayatlar gelişir. Duvarsız bir dünya günümüz insanı için cehennemdir. Medeni insanın ruhsal dengesini tamamen kaybetmesine elektrik, kanalizasyon yada iletişim sistemlerinin çökmesi değil; duvarların yıkılması neden olacaktır. Bu yüzden duvar ustalığı kapitalist anlamda ilk gerçek meslektir. Var olan en kalabalık, yarı gizli, güç dayanışması eksenli örgütün bu meslekten esinlenerek kendini vaftiz etmiş olması tesadüf değildir. Çünkü duvar sıradan insanın tek garantisidir. Savunulması gereken ilk siperdir. Dünya üzerindeki mevcut düzenin devamı duvarların ayakta kalmasına bağlıdır. Elleri alçılı duvar ustalarından elleri paralı bankacılara kadar duvarlar dünya nüfusunu gölgelerinde gizler. Ancak duvarın hangi tarafında olunduğunda hayat tarzını belirler. Geceyi sokakta geçirenlerse duvarların, dolayısıyla medeniyetin, dışındadır. Çöp torbalarıyla aynı kaldırımda uyuyanlar duvarları delmek isteyenlerdir. Asla yıkmanın değil ancak sadece geçebilecekleri kadar bir delik açmanın peşinde olan organik matkaplardır. Çünkü ister Sao Paulo’nun gecekondularında ister Kombala’nın ormanında isterse de Malaga’nın sahilinde yaşasın her insanın bir duvara ihtiyacı vardır. Bu ihtiyacın devamı ise pencerelerdir. Duvarın diğer tarafındakiler izlemek için inşa edilmiş saydam duvarlar.

Piç İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Hayattayım Piç Hayatta,Hala Ayakta,Hayatta!: İnşallah incelemede Piç kelimesine yer verdiğim için beni cezalandırmaz 1k,inceleme yazdığım için maaş bağlamıyorsunuz bari hesabımı kapatmayın,zaten sürekli bunun paranoyasını yaşıyorum. İncelemeye kitap/iyinin-ve-kotunun-otesinde--133672 kitabından bir alıntı ile başlamak istiyorum . ''Kaçınılmaz bir biçimde tin sahibi olan insanlar vardır,istedikleri gibi dönüp yüz çevirsinler,kendilerini ele veren gözlerini elleriyle kapatsınlar (--sanki eller de ele vermezmiş gibi ! * dahi kişinin yaptığı her şey dahice olur,aptalca şeyler yaparkenki hali de kendi içinde dahicedir,bazen saçmalar,garip cümleler kurarlar ve bu söyledikleri başkalarının ağzından çıkacak olsaydı bunun aptalca olduğunu düşünecek olurduk ama bu sözler onların ağzından çıktığında,yaptıkları diğer her şey gibi özel bir auraya sahip olurlar--her sözlerinde bir hikmet aramaktan söz etmiyorum.Örneğin Aristotales kadın düşmanı olduğu için,kadın düşmanı olmak acaba mantıklı olabilir mi diye düşünmek bir hikmet arayışıdır onun sözlerinde,burada sözün söyleniş şeklinin halen mükemmel olduğunu kast ediyorum,cahil ve zekaca geri bir insanın kadın düşmanlığıyla,onun kadın düşmanlığı arasında epeyce fark vardır...yoktur aslında,ancak dışa yansıyışı farklıdır,onların kötü özellikleri de iyi özellikleri kadar güzeldir,hatta belki de daha bile güzeldir,kötü özellikleri iyi özelliklerini dengelemek ile kalmaz,onun zavallı yönleri onu sevmemizi sağlar,mükemmelliğinin içerisinde acınası bir tarafı olduğunu görmek aramızda uçurumlar olmadığını hissettirir ve bir anda onu anladığımızı düşünürüz.-- bu aura yanılsamadan ibaret değildir,gerçekten aşık olduğu ve aptalca sözler sarf ettiği anda da o dahi olmayı sürdürüyordur ve yaptıkları halen diğer insanlardan çok daha üstündür. * önünde sonunda hep çıkar ortaya bir şeyi gizledikleri,yani tini * her dahi için sıradan insanlara benzemek bir çeşit kuraldır,bunu yaşamamış bir insan dahi midir bilinmez--proje çocuklardan tiksiniyorum.-. Kendini yok etmek için gerçekten çok çaba sarf eder çünkü insanlar arasında kendi ruhundan kaynaklı en çok acı çeken onlardır,diğer insanlar dışsal sorunlardan kaynaklı acı çekerler,onlar ise içsel sorunlarından dolayı.Dışsal sorunları kolayca çözdükleri için diğer insanlara ona özenirler,yalnızca zekalarına özenmezler,onların yerlerinde olacak olsalardı çok mutlu olacaklarını düşünürler çünkü kendi mutsuzluklarının sebebininin üniversite sınavında başarılı olmakta zorlanıyor olmaları olduğunu düşünürler,ahh ne de mutlu olurlardı o sınavı kolayca çözebilecek bir dahi beynine sahip olsalardı,böylece hayattaki bütün sorunlar çözülürdü ve kolayca bu zeka ile zengin olurlardı,elbette zenginlik sayesinde de mutlu olurlardı ! Eh evet,dahi oldukları vakit sorunlar kendilerinde olduğu gibi dışsal olsaydı bu düşünceler mantıklı olurdu ancak dahinin acıları içindedir.Bu acıların kaynağının içinde olduklarını fark ettiklerinde kendilerindeki tini yok etmeye çalışırlar,çünkü böylece sıradan insanlar gibi mutlu olabileceklerdir! * insan yine kendinde olmayanda mutluluk var sanıyor . * Bu düşünce her dahinin sıradanlaşma uğraşısına girmesine neden olur,daha doğrusu istediği şey sıradanlığın kendisi değildir,sadece mutsuzluğunun kaynağı olan tinini yok etmek istemektedir,içten içe sıradan olmak en büyük korkusudur ancak mutluluk için bu tin feda edilebilir gözükür ona,tabi feda edebilecek olsaydı!! onu asla yok edemez,iyi ki de edemez. * ...'' Kitabın sonlarına doğru piçlerden biri,kendisinin dahi olduğunu,kendini yok etmek için çok çaba sarf etmiş olmasına rağmen bunu başaramaması sayesinde fark ettiğini söylüyor. * Burada bütün dahileri,toplumun,dünyanın dışlanan piçleri olarak ele alırsak,ki zaten dışlanıyorsan piçsindir,gerçekten piç olup olmadığın önemli değil . * Piç kendini uyuşturmaya çalışır,piç olmadığı konusunda ısrar eder.Kendisine olağan yaşamlar yakışmayacaktır,bunu içten içe bilmektedir ancak yine de sıradan yoldan ilerlemek konusunda ısrar eder ve ''Ben de onlar gibi Stranger Things izlemek istiyorum,Ben de dünyayı gezmek istemeyi istiyorum.'' der. Yıllarca da böyle olmaya çalışır amma vücudu ona direnir,böyle yaşayamayacağı konusunda ısrar eder ve eninde sonunda onu görevini gerçekleştirebileceği bir yaşama itekler.Dostum hayır,sen hiçbir zaman dizi izlemekten çok fazla keyif almayacaksın,üzgünüm.Üzgünüm,her zaman melankolik olacaksın ve her zaman gökyüzüne bakarken,ayağın çukura takılacak,evet muhtemelen insanların çocukken senden ümit ettiği gibi zengin falan olmayacaksın.Buradaki sorun senin bakış açında,inatla onların mutluluğunun sana uymasını bekliyorsun.Anla artık onlar small giyiyor sen XXXXL giyiyorsun * ya da tam tersi,evet tam tersi .*,onların mutluluk modelleri sana asla ve asla uymayacak ve onların mutluluklarını kendi yaşantında yaşamaya çalıştığın vakit,bedenin sana karşı çıkacak ve mutsuz olacaksın,evet One Piece izlemeye çalışırken,içindeki rahatsızlık,senin vahşetinin çağrısıydı,o vahşet içinde bulunduğu müddetçe üzgünüm,sen One Piece izleyemeyeceksin. Ve kitaptaki saçma noktalardan birisi olan şeyi de yaşayamayacaksın,hiçbir zaman dışlanmışlardan oluşan bir grup bulamayacaksın,böyle bir şey yok ! Zaten eğer böyle bir piç grubunun içine dahil olabiliyor isen artık piç de olamazsın. Piç kalabilmen için sürekli bir yalnızlık hissi ile boğuşman gerek,dostlarınla aranın hemen bozulması,aşık olduğun kişinin seni reddetmesi gerek,eee piç olmak öyle kolay mı ? Bir de kitabın sonunda konunun aile ile bağlanması var,piçlerin aileleri ile uzlaşma arzusu taşımaları anlatılıyor * şu an tamamen istediğim yöne çektim olayı ama,buna yakın bir şey anlatılıyor. * , dostumm hayır,nasıl bir piç,tekrardan kendisini piç bırakan ailesi ile uzlaşmak ister ki ? Seni ilk dışlayan onlar değil miydi? Senin arzularını anlamaktan en uzak insanlar olmaları ile birlikte sürekli dibinde olan? Her akşam yemeğinden tiksine tiksine yüzlerine baktıkların ? Hatta onların ölmesini istemiştin,evet dostum onların böcek olduğunu söyledin,ardından da onların acımadan ezilmesi gerektiklerini söyledin,kendinle çelişmeyi bırak ve piç olmaya devam et.Senin ayakta,hayatta kalmanın tek yolu,tininin söylediklerine uyman,sen bir piçsin,böcek olmakta ısrar etme ve acımaktan da vazgeç artık ! (Polycephaly)

Hiç: Piç! Size değil, incelemeyi okuyan arkadaşlarım. Siz piç değilsiniz ki zaten. Eviniz var, işiniz var, aşınız var, babanız var, AİLENİZ var. Daha ne isteyebilirsiniz ki? Asıl "Piç" bu kitapta geçen dört karakterdir. Ama sakın babası belli olmayan piçler gibi düşünmeyin bu kişileri. (Aslında yavaş yavaş ölmek istiyorsanız, hiç düşünmeyin). Bu piçler, hayata bomboş geldiklerini biliyorcasına yaşıyorlardı(yaşamıyorlardı) ve bomboş gideceklerdi çünkü hayatın nasıl sonlanacağını biliyorlardı. Piçlerdi ama salak değillerdi o kadar da değil. Fakat Piçlerin dinledikleri şarkılarını, fikirlerini, tespitlerini, teptikleri hayatı kıskanıyordum. Tam piç gibi bir hayat... Her şeyin farkında olup her şeyi "Siktir Etmek." Son ise "HİÇ" (Halil Vural)

Piç, benim son zamanlarda okuduğum en ilginç şeydi. Ve kitabın ne denli ilginç olduğunun anlaşılabilmesi için son zamanlarda Homeros destanları falan okuduğumu hesaba katmanızı rica ederim. Yani demem o ki, yeraltı edebiyatına ilk kitaptan vuruldum. *** Kutsal kaynak Wikipedia der ki, yeraltı edebiyatı, “alkolizmin, cinselliğin, sıradışılığın ve küfrün dışavurumudur”. Bir google araması kadar vakitte anlayabildiğim kadarıyla içerik olarak vulgar konuların (da) işlendiği, biçim olarak da vulgar bir dilin (de) kullanıldığı eserlere yeraltı edebiyatı diyoruz. Kaynağımın güvenilirliğinin zayıf, araştırma sürecimin de 5 dakika ile sınırlı olduğunu hatırlatır, yanlışlarımı düzeltmenizi umarım. *** Daha kitabın başından dört kafadarın arasına düşüyoruz. Herhangi birinin ana karakter olduğunu düşünmüyorum. Belki Hakan, o da yazarla adaş diye torpillidir bir ihtimal. Bunlar, anlatıcının “piç” olarak tabir ettiği adamlar. Piçlikleri babasız olmaktan değil, karakterlerinden ileri geliyor. Daha doğrusu, piçlik, belirli karakter özelliklerinin toplamı. Özetle, bu adamlar tüm varoluşlarını çemberin dışına itmeye çalışıyor. Ne çalışmak istiyorlar ne okul bitirmek ne de klasik ilişkilenme biçimlerine dahil olmak. Bunun yanı sıra, tüm bunları yapan diğerleri gibi âşık oluyor, ailelerine karşı suçluluk hissediyor ve hiç değilse içki ve sigara alabilecek kadar paraları olsun istiyorlar. Yani çemberin tamamen dışında hayat yok. Ve piçler her şeye rağmen hayatta kalmakla ilgileniyorlar. *** Kulaklarınız ve gözleriniz, bugüne kadar sadece cici kelamlara maruz kaldıysa, Piç’in dili size bir diken gibi batabilir. Ben o kadar cici olmadığımdan hikâyenin ne içeriğinden ne de anlatılış biçiminden herhangi bir rahatsızlık duydum. Aksine, hani bazı insanların ağzına küfür yakışır da onlar ne söylese kulağınızı tırmalamaz ya, Piç’i böyle bir adamla sohbet ediyormuşum gibi okudum. Onlardan çok farklı biçimde ve fakat çembere dahil olmaya dair benzeşen çekincelerle daima meşgul olduğumdan, kimi zaman dertlerini oldukça da iyi anladım. *** Benim gibi geciktirmeyiniz, Hakan Günday’ın keskin zekasıyla tanışınız. Ben bundan böyle peşini bırakmayı pek düşünmüyorum. *** Sevgiler efendim! (Burcu Booker)

Piç PDF indirme linki var mı?

Hakan Günday - Piç kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Piç PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Hakan Günday Kimdir?

Hakan Günday (d. 29 Mayıs 1976) Türk yazar. 29 Mayıs 1976'da Rodos'ta doğdu. İlköğrenimini Brüksel'de tamamladı. Ankara Tevfik Fikret Lisesi'ni bitirdikten sonra Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransızca Mütercim Tercümanlık Bölümü'nde üniversite eğitimine başladı. Ertesi yıl Üniversite Libre de Bruxelles'in Siyasal Bilimler bölümüne geçti. Öğrenimine Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde devam etti.

İlk romanı "Kinyas ve Kayra"yı 2000 yılında o dönemde Om Yayınevi'nin editörü Nevzat Çelik'in desteği ile yayımladı.

Hakan Günday, eski milletvekillerinden Faik Günday'ın torunudur.

26 Kasım 2014 tarihinde Fransa'nın başkenti Paris'te düzenlenen törende 2014 yılı Türk-Fransız Edebiyat Ödülünü almıştır.

5 Kasım 2015'te, Fransızcaya Encore adıyla çevrilen "Daha" romanıyla Fransa'nın saygın edebiyat ödüllerinden Prix Medicis "En İyi Yabancı Roman Ödülü'nü almıştır.

İlk oyunu olan Malafa, 17. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında gösterime girmiştir (2010).

Romanları

Kinyas ve Kayra (2000)

Zargana (2002)

Piç (2003)

Malafa (2005)

Azil (2007)

Ziyan (2009)

Az (2011)

Daha (2013)

Hakan Günday Kitapları - Eserleri

  • Kinyas ve Kayra
  • Az
  • Daha
  • Piç
  • Azil
  • Zargana
  • Ziyan
  • Malafa
  • Zamir
  • Kana Diz Kana

Hakan Günday Alıntıları - Sözleri

  • • “İnsanın gerçek özgürlüğü buydu: İstediği kadar ağlayabilmek. Belki bir de, istediği şeye ağlayabilmek…” (Daha)
  • Maalesef kurtuluş diye bir şey yok. Çünkü hiçbir son mutlu değildir. Çünkü son dediğin ölümdür. Ve hiçbir ölüm mutlu değildir. (Kana Diz Kana)
  • • “İnsanın, kendi gardiyanı olduğu bir hapishaneden kaçması çok zordu ! Ama elbet başaracaktım.” (Daha)
  • Onun tek silahı dilidir. Konuşarak öldürür. Konuşarak yaşatır. Konuşarak âşık eder. (Azil)
  • “Düşünceler mükemmel, ancak davranışlar kusurludur.” (Azil)
  • Kendisini anlayamamış her insanın boğazındaki kılçık yarasıyla yaşamak zorundaydı. Yaşadığı süre içinde, boğazı yarayla kaplanacak ve hiçbir zaman kendisini tanıyamamış olmanın acısını çekecekti. (Malafa)

  • Sonunda Tanrı sıkıntıdan patlamıştır.Buna da big bang denir. (Azil)
  • Başkası tarafından çizilmiş bir labirentte kendime ait bir çıkış yolu aradım. Bulup bulamadığımı bilmiyorum ve umrumda da değil. Çünkü yıllar önce hayalini kurduğum deney bulmakla değil, aramakla ilgiliydi. Yani deneyin sonucu deneyin kendisiydi. Denedim. (Kana Diz Kana)
  • Düşünce, insanın ölümsüz olan tek organıdır. (Malafa)
  • Dünyayı ben öldürmedim... Doğduğumda zaten ölüydü... (Zamir)
  • Gerçek hayatı ancak bir ölü kadar umursuyor. (Malafa)
  • Her meziyetin bir eziyeti vardır. (Malafa)
  • Peki kime satacağız bu deliliği? Tabii ki bir korkağa! Hangi korkak delirmek istemez ki! (Kana Diz Kana)

  • İnsanlar sadece sevdiklerini kaybedince üzülmezler. Adil olmayan her ölüme üzülürler. İntihar adil değildir.. (Zargana)
  • Unutma ki zaman, gidecek yeri olmayanların evidir. (Azil)
  • "Ağla!" demişti. "İstediğin kadar ağla yavrum. Çünkü bir daha ağlamayacaksın." (Az)
  • Davranışa dönüşen düşünceler daima geçmişe aittir. (Azil)
  • İnsanın kullandığı İlk alet başka bir insandı... _ (Ziyan)
  • Sevdiğini söylediği zaman ona kim inanacak? Nerede ölecek? Bütün bunları yaptığı için ona kim teşekkür edecek? (Malafa)
  • Hayat, cinsel ilişkiyle bulaşan ölümcül bir hastalıktır. (Zargana)

Yorum Yaz