Palyaço - Heinrich Böll Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Palyaço kimin eseri? Palyaço kitabının yazarı kimdir? Palyaço konusu ve anafikri nedir? Palyaço kitabı ne anlatıyor? Palyaço PDF indirme linki var mı? Palyaço kitabının yazarı Heinrich Böll kimdir? İşte Palyaço kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 18.04.2022 08:00
Palyaço - Heinrich Böll Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Heinrich Böll

Çevirmen: Ahmet Arpad

Orijinal Adı: Ansichten eines Clowns

Yayın Evi: Can Yayınları

İSBN: 9789750717833

Sayfa Sayısı: 256

Palyaço Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Hans Schnier, varlıklı bir ailenin oğlu olmasına karşın meslek olarak palyaçoluğu seçmiştir. Evlenmeye ve doğacak çocuklarını Katolik terbiyesiyle büyütmeye yanaşmadığından, toplum baskısına direnemeyen sevgilisi tarafından terk edilir. Hans bu kayıp yüzünden yıkılır, sanatı bitme noktasına gelir. 

Palyaço 1963 yılında yayımlandığında Almanya'da büyük tartışmalara yol açmış, Heinrich Böll din karşıtı olmakla suçlanmıştır. Oysa yazar, İkinci Dünya Savaşı sonrası burjuva toplumunun dar kafalılığı ve çarpık ahlakı yüzünden "ayrıksı" bir bireyin o toplumda kendine yer bulamayışının altını çizer. Palyaçonun maskesi ardında en sarsıcı gerçekleri dile getirir; günlük hayatın acımasızlıklarını, boş kuralları, haksız baskıları okurun yüzüne bir tokat gibi çarpar. Palyaço makyajı, aslında bireyin acılarını, arzularını, umutlarını sakladığı bir maskedir.

Güzel bir söz vardır: hiçbir şey. Hiçbir şey düşünme. Başbakan'ı düşünme, Katolikleri de düşünme. Küvette ağlayan, terliklerine kahve damlayan o palyaçoyu düşün.

Palyaço Alıntıları - Sözleri

  • Şeytanın bile komşular kadar keskin gözleri yoktur.
  • "İnanın," diye konuştu, "sadece inanın. Bilir misiniz, bir şeye sadece inanmak bile insana çok güç verir."
  • Giden veya ölen birinin geride bıraktığı eşyaların ne kadar korkunç olduğunu ilk defa o an hissetmiştim.
  • Güzel bir söz vardır: hiçbir şey. Hiçbir şey düşünme. Başbakan'ı düşünme, Katolikleri de düşünme. Küvette ağlayan, terliklerine kahve damlayan o palyaçoyu düşün.
  • Bu ülke kötülerle dolu.
  • Kendimi iyi hissetmiyordum. Bunun nedenleri çoktu.
  • Susmak iyi bir silahtır.
  • Yalnız şunu bil ki, düzenin ilkeleri benim için işkencedir.
  • Susmak iyi bir silahtır.
  • "Siz melankolik biri misiniz?" "Nereden anladınız?"
  • Bir insanın, ağlarken yanında bulunmasını istediği kimseler çok azdır.
  • “Peki ya protestanlar?”diye sordu hemen, “Vicdan üzerine attıkları palavralarla” dedim “onlar da beni hasta eder.” “Ya dinsizler?” Hala gülüyordu. “Sıkıntı verirler, çünkü hep Tanrı’dan söz edip dururlar.” “Peki, ya siz nesiniz?” “Palyaçoyum ben” dedim.
  • Öyle anlar vardır ki, tekrarı olanak dışıdır.
  • "Sen nasıl bir insansın?" diye sordu. "Ben bir palyaçoyum," dedim, "ve anlar topluyorum. Hoşça kal!"
  • Gitmem gereken yolda gidiyorum.

Palyaço İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Bu kitap; toplumun dışında kalmış bir palyaçonun, maskesinin ardına gizlemiş olduğu melankolikliğini, toplumun tüm bağnazlıklarını; gözlemleriyle okuyucuya sunuşudur. Her ne kadar 2. Dünya Savaşı sonrasında topluma yabancılaşan Hans Schnier adlı bir karakterin Marie adlı sevgilisiyle yaşadığı romantizmi ve protestan-katolik ayrışmasıyla mezhep çatışmalarını ele alıyor gibi gözüksede aslında kendisini dindar diye nitelendiren kişilerin çarpık ahlak anlayışlarını taşlıyor. Bu kitapla birlikte görsel açıdan nefret ettiğim palyaçoları, düşünsel açıdan ne kadar özümsediğimi farkettim. Kendimi buldum. Ayrıca belirtmeliyim ki en çok sigarayı da bu kitapla tükettim. "hiçbir şey. hiçbir şey düşünme. başbakanı düşünme. katolikleri de düşünme. küvette ağlayan, terliklerine kahve damlayan o palyaçoyu düşün." (ensar güvercin)

Çevresindeki herkesi eğlendiren, neşeli, oyunbaz palyaçoların hiç derdi yokmuş gibi gelir bizlere. Çünkü onlar hep gülümser ve dans ederler. Ama makyajları silinip, kıyafetleri üstlerinden çıkınca durum değişir. Aslında çoğu hepimiz gibi tatminsiz bir yaşam sürdürürler. Bizim palyaçomuz da böyle biri. Ailesi ile sorunlu, sevdiği kadınla evlenebilmiş olmasına rağmen, kendi inançsız olması dolayısıyla koyu katolik olan bir kadını bir türlü mutlu edemeyen ve bundan ötürü de kendi de mutlu olamayan bir palyaço. Sorun inanç çatışması değil aslında. Palyaçomuz biricik eşi mutlu olsun diye ne isterse yapmaya hazırdır fakat eşi bunları doğru bulmaz ve katolik olmayan biriyle olmaktansa evden kaçmayı yeğler. Marie'den başka kimseye ilgi duymayan ve hiçbir kadını arzulayamayan palyaçomuz ise her yerde Marie'yi arar ve ona ulaşmak, eski güzel günlerine dönebilmek için çaba harcar. Dediğim gibi kendi ailesi ile de sorunludur çünkü ailesi iyi bir eğitim almasını isterken, palyaço olmayı kafasına koymuş olan karakterimiz ailesini terk eder. Alkol ve Marie bağımlısı olması işini de etkiler. Çalışmalarını aksatır, bile bile sakatlanmaya çalışır, kendini geliştirme konusunda ise yetersiz bulur ve iş konusunda da bir çıkmaza girer. Dışarıdan mutlu olduğu düşünülen ama içeriden bakınca paçalarından mutsuzluk damlayan bir hayat hikayesi. Konu itibariyle sıkıcı gibi dursa da kaliteli bir kitaptır. Tek eşlilik, inanç sisteminin sorgulanması, aile kavramı ve bize zorla dayatılan çoğu konuyu ele alıp romanın içinde eritmesini de ayrıca başarılı buldum. (Son Ay)

1972 Nobel edebiyat ödüllü yazar Heinrich Böll. Kahramanımız Hans bir palyaço. Çok zengin bir ailenin çocuğu. Ailesi seçtiği mesleği onaylamıyor. Sevdiği kadın Maria tarafından terk ediliyor nedeni kadının dinine çok bağlı bir katolik olması Hans’ın ise dinsiz olması. Mesleğini başarılı bir şekilde sürdürürken özel hayatındaki olumsuzluklarla birlikte nasıl gerilediğini anlatıyor Hans. Bir yandan da 2. Dünya Savaşı sonrası Almanya’daki Katolik-Protestan çatışmasını eleştiriyor. Dindar geçinen bazı insanların( özellikle katolikleri kastediyor) iş kendi çıkarlarına geldiği zaman nasıl ikiyüzlü olabildiklerini hicvediyor. Tekeşlilik, inanç sistemi, aile kavramı gibi konularda düşünmeye sevkediyor yazar. Örneğin iki insanın birbirine bağlı kalması için evlilik denen yazılı belge gerekli mi? Evliliğin getirdiği yükümlülükle sevilmeyen biriyle cinsel birliktelik yükümlülüğü, farklı dinlere ya da farklı mezheplere mensup insanların evliliği, ( ülkemizde de hala böyle bir problem var. Yakın zamanda bir arkadaşım Sünni Alevi çatışması yüzünden sevdiği adamdan ayrılmak zorunda kalmıştı.) doğacak çocukları bekleyen bazı durumlar gibi konuşmayıp üstünü örttüğümüz konular üzerinde duruyor yazar. Değindiği konular itibarıyla özellikle din konusu yüzünden kitap bir süre yasaklı kitap olarak kalmış. Yazarın dili açık, anlaşılır, eleştirel bir üslubu var. Fakat konu itibarıyla herkesin ilgisini çekmeyebilir. Bu kitabı öneren arkadaşım çok beğendiğini söylemişti ama bence çok büyük bir beklentiyle okunmamalı. (Bahar Mete)

Palyaço PDF indirme linki var mı?

Heinrich Böll - Palyaço kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Palyaço PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Heinrich Böll Kimdir?

1972 Nobel Edebiyat Ödülü'nün sahibi. 1917'de Köln'de doğdu. 1924 yılında okula gitmeye başladı. 1937'de liseyi bitirdi. 17 yaşında şiir yazmaya başladı. 1938 yılının sonbaharında çalışma kampına, bir yıl sonra da askere alındı. Piyade olarak, doğu ve batı cephesine gönderildi. 1945 yılının nisan ayından eylül ayına kadar, İngilizlerin ve Amerikalıların elinde savaş esiri oldu. Savaş bitip Köln'e döndükten sonra, hem üniversite öğrenimini sürdürdü hem çalıştı. 1947 yılında ilk kısa öyküsü Haberci, sonra ilk romanı Ademoğlu Neredeydin?, Ve O Hiç Bir Şey Demedi yayınlandı. Yapıtlarında İkinci Dünya Savaşı'nı, özellikle de insanların nasıl savaştıklarını, savaşın yıkıntılarını ve acılarını anlattı.

"Ve O Hiçbir Şey Demedi" adlı en ünlü romanını yazarken aklında tek bir gerçek vardı. Savaş yanında yoksulluk ve zor koşullar getirmiş, hayatını değiştirmişti. Mayına bastığı için yaralanan dizini iyileştirebilmek için para gerekliydi. O yüzden Böll, 5 gün evden çıkmadan bu eseri yazdı. Yayınevinden aldığı para ile de dizini eski hale getirmeyi başardı ve yazar olarak kariyeri devam etti.

Daha sonra yazdığı Babasız Evler adlı romanını, kendi babasını yitirmesinin ardından değil; ama çevresinde savaş yılları sonrasında acı çeken onlarca çocuğu gördükten sonra yazmıştır. Kendisi, savaş sonrası koşullardan, yoksulluk, açlık ve hastalık gibi sıkıntılardan hem kendi geçtiği, hem de çevresinde bu durumlardan acı çeken birçok insan gördüğünden, hiçbir zaman çocuk sahibi olmak istememiş, kendi deyimiyle "Böyle bir dünyaya çocuk getirmek" istememiştir.

16 Temmuz 1985 tarihinde, çalan kapı ziline koşarken merdivenden yuvarlanarak hayatını kaybetmiştir.

Heinrich Böll Kitapları - Eserleri

  • Palyaço
  • Katharina Blum'un Çiğnenen Onuru
  • Ve O Hiçbir Şey Demedi
  • İlk Yılların Ekmeği
  • Trenin Tam Saatiydi
  • Ademoğlu Neredeydin?
  • Babasız Evler
  • Cüce ile Bebek
  • Dokuz Buçukta Bilardo
  • Fotoğrafta Kadın da Vardı
  • Yolcu, Sparta'ya Varırsan Eğer
  • Balık Tutma Dersi
  • Doktor Murke'nin Suskunluk Külliyatı
  • Solgun Köpek
  • Frankfurt Dersleri
  • Savaş Bitince
  • Melek Sustu
  • İrlanda Güncesi
  • Gül ve Dinamit
  • Nehir Kıyısı Kadınları
  • Denemeler
  • Hekayələr
  • The Stories of Heinrich Böll
  • Групповой портрет с дамой
  • Seçilmiş Əsərləri
  • Cüce ile Bebek - Ve O Hiç Bir Şey Demedi
  • Frankfurt Konferansları
  • Die Spurlosen

Heinrich Böll Alıntıları - Sözleri

  • Günümüzde belli nedenlerden ötürü şeyhler kovboylardan daha çok seviliyor. (Katharina Blum'un Çiğnenen Onuru)
  • Mezarlıklara gitmek çocukken bile hoşuma giderdi. Genç bir adama hiç yakışmıyor dedikleri bu tutkuya daha o zamanlar kaptırmıştım kendimi. Ama bütün bu isimler, bu çiçek tarhları, her harf her koku ... Hepsi bana, bir gün benim de öleceğimi hatırlatıyor... (Ve O Hiçbir Şey Demedi)
  • Nasıl ölürsen öl, mektupta hep şu yazılı olacak: Büyük Almanya uğrunda ölmüştür. (Trenin Tam Saatiydi)
  • Sıklıkla dünyayı değiştirmek gibi bir amaç gütmeyen yazarların kitaplarının, böyle bir amaç güden yazarlarınkinden daha çok dünyanın değişmesine katkıda bulunması, yazma eyleminin cilvelerinden biridir. (Gül ve Dinamit)
  • İnsanlar an­cak kendilerini güven içerisinde hissettikleri zaman rahat ve neşeli olabilirler; en önemli şey güven duygusudur. (Katharina Blum'un Çiğnenen Onuru)
  • "Öyle harika kafayı buldum ki kendimi neredeyse mutlu hissediyordum. " .... "... sonra savaşı hiç aklıma getirmezdim." (Yolcu, Sparta'ya Varırsan Eğer)
  • "Göğün karanlık kubbesinde yıldızlar kurşuni gümüşten donuk noktalar gibi duruyordu. " (Yolcu, Sparta'ya Varırsan Eğer)
  • Anımsanan yalnızca düşlerdir aslında. (Solgun Köpek)
  • Kimin bakabilecek gözleri varsa, o kimse için saydamlık kazanır nesneler ve böyle biri nesnelerin içyüzünü görmeye, onların içine göz gezdirmeye kalkışabilir. (Gül ve Dinamit)
  • Ben her şeyin fiyatını öğrenmek zorunda kaldım; çünkü hiçbir zaman ödeme gücüm olmadı. On altı yaşında bir çırak olarak kente geldiğim zaman açlık bana bütün fiyatları öğretmişti. (İlk Yılların Ekmeği)
  • Benimle neden evlendin, mesela bunu söyle. “Kahvaltı için “dedim. Ben birisini arıyordum, kendisiyle ömrüm boyunca kahvaltı edebileceğim birisini.. (Ve O Hiçbir Şey Demedi)
  • Adam düzenden hoşlanır ancak düzenli olamazdı. (Dokuz Buçukta Bilardo)
  • Sanat için ilginç olan, yanmış, kavrulmuş şeydir, küldür, anımsamaların külüdür beri yandan, geleceğin külüdür. Hal (şimdiki zaman) diye bir şey yoktur. Benim bir satır önce söylediklerim geçmişe karışır, bir anıya dönüşür. Hal'de tutunmaya çalışan, geçiciliklerden bir parça kalıcılık koparmaya çalışan tek şey varsa, o da sanattır, külden, bir avuç toz ve topraktan ya da pislikten bir şeyler kotarmak için çırpınıp duran sanat. (Gül ve Dinamit)
  • Yasal ve iyi organize olmuş bir hayır kurumu dışında dinsel ve sosyal alanlar arasında herhangi bir insani ilişki aranıp bulunsa,kiliseler yalnızca Tannı'ya inandıkları için kendilerini topluma değil de insani olana adayan bir kişiyi ya da grubu yok etmek için ateist bir toplumla birlik olsalardı, doğrusu buna hiç şaşırmazdım. (Frankfurt Dersleri)
  • artık bağımsız olmak ve işimi serbest meslek biçiminde yürütmek istiyordum. (Katharina Blum'un Çiğnenen Onuru)
  • "Yağmur yağdı, güneş açtı, ben yaşlandım ve buradan gidiyorum. " (Yolcu, Sparta'ya Varırsan Eğer)
  • "Yeryüzünde varoluşumuzun nedeni nedir ?" (Babasız Evler)
  • Genç yaşlarında ihtiyarlamış böyle dedeleri ne yapmalı? (Frankfurt Dersleri)
  • Aylar öncesi atom denemelerinde radyoaktif ışınların saldırısına uğrayan Japon balıkçıları neredeyse unutulmuş bulunuyor; oysa resimlerini gazete ve dergilerden kesip kartonlara yapıştırmamız ve odalarımızın duvarlarına asmamız gerekirdi. Çünkü adı geçen balıkçılar, yeni bir tür ölümün kurbanlarıdır. Birkaç gün güncel kalmış, bir dehşet dalgası kısa bir süre dünyayı gezip dolaşmış, Japonya'daki geçenlerin anlamı sezilmeye başlanmıştır. İnsanlığın topluca intihar olasılığı, ilk kez açığa vurmuştur kendini. Japon balıkçıları ve onların başına gelenler, pek çok şey gibi kısa bir süre güncellik kazanmıştır. Ama söz konusu tarihte gerçekten olup bitenler anlaşılamamıştır pek; üzerimize düşen yağmur, soluduğumuz hava bu yeni ölümü içinde taşıyabilir. Fırınlarda hamur yoğuranlar, farkında olmadan ekmeğimizin içine katabilir bu yeni ölümü; postacılar, onu postayla evimize kadar alıp getirebilir. (Gül ve Dinamit)
  • Haksız kazanılmış parayla kendinize dostlar edinin!Bu durum da ruhu etkiler. (Fotoğrafta Kadın da Vardı)

Yorum Yaz