diorex
sampiyon

Oyun Sonu - Samuel Beckett Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Oyun Sonu kimin eseri? Oyun Sonu kitabının yazarı kimdir? Oyun Sonu konusu ve anafikri nedir? Oyun Sonu kitabı ne anlatıyor? Oyun Sonu kitabının yazarı Samuel Beckett kimdir? İşte Oyun Sonu kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 28.02.2022 02:00
Oyun Sonu - Samuel Beckett Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Samuel Beckett

Çevirmen: Genco Erkal

Orijinal Adı: Endgame

Yayın Evi: Mitos Boyut Yayınları

İSBN: 9786055127619

Sayfa Sayısı: 80

Oyun Sonu Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Samuel Beckett’in, üçüncü büyük oyunu olan “Oyun Sonu”, 1954–56 yılları arasında yazılmıştır. İlk kez 3 Nisan 1957’de yine Roger Blin’in yorumuyla Londra’da Royal Court Theatre’da sahnelenmiştir.(*) 

Oyun, efendi-köle ilişkisini ve sevgisizliği etkileyici bir biçimde anlatır. Oyunun geçtiği yer, tüm dünyadan soyutlanmış bir odadır. Bu odanın iki yüksek penceresi ve mutfağa açılan bir kapısı vardır. 

Bu odanın tam merkezinde Hamm’ın tekerlekli koltuğu durur. Bu koltuk Hamm’ın isteğiyle biraz hareket etse de yine Hamm’ın isteğiyle merkeze gelir. Sahnede Hamm’ın seyirciye göre sol tarafında iki çöp kutusu bulunmaktadır. Bunların içinde Hamm’ın annesi Nell ve babası Nagg yaşarlar. Nagg ve Nell’in ayakları yoktur. Bir kazada ayaklarını kaybetmişlerdir. Hamm ise kötürümdür. Tekerlekli sandalyeye bağımlıdır. Gözleri de görmez ve beyni kanamaktadır.

Oyun başladığında, başında kanlı bir mendil vardır. Oyunun tek hareket eden kişisi Clov’dur. O da romatizmaları yüzünden oturamaz. 

Hamm, Clov’u küçükken yanına almış ve büyütmüştür. Clov şimdi Hamm’ın hastabakıcısıdır. Aralarında zorunlu bir bağımlılık ilişkisi vardır. Zorunlu bağımlılık ilişkisinde, eğer iki taraf da eşit değilse, bir taraf güçlü ya da Hamm gibi kendisini önemli birisi gibi hissediyorsa ve diğer taraf da her zaman emir alan ve sömürülen tarafsa, aynı zamanda bir efendi-köle ilişkisi var demektir. Buradaki, Hamm ve Clov arasındaki ilişki, Godot’yu Beklerken’deki Pozzo ve Lucky’nin ilişkisine benzer. Pozzo kendisini önemli bir kişi zanneder ve Lucky’yi sömürür. Lucky de bir türlü onu bırakıp gidemez. “Oyun Sonu”nda da, aynı efendi-köle ilişkisi vardır. Hamm Clov’u sürekli aşağılar. Clov da onu bırakıp gitmek ister ama bir türlü gidemez. 

Burada zorunlu bağımlılık ilişkisi vardır. Zorunlu bağımlılık ilişkisinde bir taraf özgürdür. Diğer tarafı ezer, sömürür. Diğer taraf da bundan kurtulamazsa, aralarında nefret başlar. Burada Hamm hastadır. Clov ona bakar. Hasta ve bakıcısı arasındaki ilişki, sevgisiz bir ilişkidir. Hasta, bakıcısı özgür olduğu için ondan nefret etmeye başlar. Bakıcısı da ona bağımlı olduğu için hastadan nefret eder. Hasta, bakıcısı bir gün onu bırakıp gider diye önlemler almaya başlar. Böylece, daha acımasız ve sevgisiz olur. 

Bu ilişki gittikçe ikisini de tüketmeye başlar. Hamm, Clov’a onu çocukken yanına alıp büyüttüğünü kafasına kakarak söyler. Gittikçe zalimleşir. Clov gitmek ister ama gidemez çünkü uğradığı kötü muameleler ve aşağılamalar yüzünden yaşam sevincini kaybetmiştir. Yeni bir yaşam kuracak gücü yoktur. 

Buradaki sevgisiz bağımlılık, zorunlulukla sürer. Clov yürüyebilir ama kilerin şifresini bilmez. Hamm yürüyemez ama kilerin şifresi ondadır. Bu sevgisiz ve bir kısırdöngü halindeki ilişki gittikçe ikisini de tüketir. 

Bu sevgisiz ilişki yalnızca Hamm ve Clov arasında değildir. Hamm ile annesi Nell ve babası Nagg arasında da sürer. Hamm babası Nagg’a şeker vereceğine söz verip ona öykü anlatır ama sonra vermez. Aynı sevgisizlik anne ve babası tarafından küçükken Hamm’a karşı yapılmıştır. 

Nagg, küçükken sık sık uyanıp ağlayan Hamm’ı sakinleştirip rahatlaştıracakları yerde, onu sesinin duyulmayacağı bir yere götürüp, Nell’le rahatça uyuduklarını söyler. Şimdi de, onlar yaşlanmış ve sakat kalmış olduklarından Hamm’a ihtiyaçları vardır. Hamm da kendi sırası geldiğinde onlara kötü davranır. Zaten onları çöp tenekesine atmıştır. 

Oyunda tek sevgi kırıntısı Nell’in de anlattığı gençlik anısı, yani o göldeki kısacık mutluluk anıdır. Beckett’e göre zaten mutluluk gençlikte yaşanan kısacık bir olaydır. 

Beckett’in tüm oyunlarında olduğu gibi, bu oyunda da belirli bir zaman ve uzam kavramı yoktur. Oyun bunlardan soyutlanmıştır. Örneğin Hamm ilacını içtiği halde yine ister. 

Beckett’e göre, insan bebekliğindeki çaresizlikten, yaşlanıp da bir türlü ölememesine kadar hem kendisi acı çeker, hem de kendi yakınlarına acı çektirir. Bu da insanın varoluşunun anlamsızlığıdır. 

Oyun Sonu Alıntıları - Sözleri

  • Gelecekte bir hayata inanıyor musun?
  • Hamm: Bir anlıkta olsa hiç mutluluk duyduğun oldu mu? Clov: Bildiğim kadarıyla hayır.
  • Kaybedilmiş eski oyun sonu, oyna da kaybet ve kaybetmeye son ver.
  • "Bundan böyle cezalandıramazlar ki beni..."
  • "Seni cezalandırmaktan bıkmaları için bir gün acı çekmeyi bundan daha iyi öğrenmelisin."
  • "Ağlarsın, ağlarsın, hiç yoktan ağlarsın, gülmemek için, ve yavaş yavaş... gerçek bir keder kaplar içini."
  • +Her gün neden bu saçmalık var ki? -Rutindir işte. Kimse bilmez nedenini.
  • "Her şey benim dışımda olup bitti. Neler oldu hiç bilmiyorum."
  • +Alçak adam! Beni neden dünyaya getirdin ki? -Bilemedim ki... +Neyi bilemedin? -Onun sen olacağını.
  • Hamm: "Bu da ötekiler gibi bir gün o zaman." Clov: "Devam ettiği sürece. Ömür boyu hep aynı saçmalıklar!"
  • Bir yaşam boyunca aynı sorular, aynı cevaplar hep. Artık sona erebilir.
  • +Bu gün sonu da diğerleri gibi, değil mi Clov? - Öyle görünüyor.
  • Hamm: "Aşağılık herif! Beni neden dünyaya getirdin?" Nagg: "Bilemezdim ki." Hamm: "Neyi? Neyi Bilemezdin?" Nagg: "Sen olacağını."
  • "Ah, insanlar, insanlar, her şeyi açıklamak gerekiyor onlara."
  • "Tiyatro benim için şu nedenle değerlidir," demişti, "kendi kuralları içinde işleyen küçük bir dünya oluşturur; tıpkı bir satranç tahtası üstünde olduğu gibi bir oyun kurarsınız."

Oyun Sonu İncelemesi - Şahsi Yorumlar

“Peki ama sonuçta umudunuz nedir? Ne bekliyorsunuz? Toprağın baharda yeniden canlanmasını mı? Denizin ve nehirlerin yeniden balıkla dolmasını mı? Sizin gibi budalalar için gökyüzünden nimet yağmasını mı?”(s.53) • Absürdizm. Bir tarafta Sartre, Camus; bir tarafta Beckett. Onlar bireyin ‘eylem yapabilirliğine’ inansın, Beckett bunu inkar etsin. “... onun insanları içine fırlatıldıkları dünyada değer üretebilme olanağından yoksundurlar; bu nedenle, birey bile değildirler.”(s.10) • 1953. kitap/godotyu-beklerken--118418. 1957. Oyun Sonu. Kelimelerin ‘sıfır noktasına’ yaklaştığı o iki büyük tiyatro metni. • Hamm. Kör ve kötürüm. Clov. Hastalığından ayakta kalmak zorunda. Belki de Hamm’ın hizmetçisi. Belki. Nell ve Nagg. Anne ve Baba. Sadece! • Hamm ve Clov’unki sevgisiz ve zorunlu bir birliktelik. Bir süreliğine. Ne kadar? Bilemeyeceğiz. • Cümleler olmayacak burada. Bol bol sayıklayacaklar. Sonu gelmeyen. • Sevecek misiniz? Bilmiyorum. Belki de sanmıyorum. Ama Beckett her metniyle okunası bir adam. • Hamm: Bir anlık da olsa, hiç mutluluk duyduğun oldu mu? Clov: Bildiğim kadarıyla hayır.(s.59) • Buyurun. (Adem Kara)

Ben Bugün Düşüp Kaldım: Hislerime tercüman olan çok kitap okumuşumdur ama böyle rastgele ele alınmış bir kitabın günümü bu denli yansıtabileceğini nasıl bilebilirdim . Yazar yorulmanın nasıl hissettirdiğini kelimelere kazımış bu oyunununda . ben bugün bıkkınlıkla doluyum pencerelere sahip olupta göremeyen biriyim . Ben bugün yitirilmenin ağırlığıyla , bu oyunu oynamaya hep mecbur bırakılmaya içerlemiş durumdayım . Ben bu kitabı anca bugün okuyabilirdim . Denk düşmenin rahatlığıyla... (Berivan Arslan)

Oyun Sonu, absürt tiyatronun önemli eserlerinden. Yani buradaki tema, umutsuzluk. Oyunda dört karakter var: Clov, Hamm, Nagg ve Nell. Hamm kör bir felçli, Clov ise oturamayan bir hizmetçidir. Dolayısıyla bu ikilinin birbirine bağımlı olduğunu söyleyebiliriz. Hamm Clov'a yiyecek yemek ve kalacak yer sağlarken, Clov onun gözleri ve ayakları rolünde. Nagg ve Nell ise, Hamm'in çöpte yaşayan anne ve babası. Beckett bu oyunda başlangıç ve sonunda birbiriyle ilişkili olduğunu açıklamaya çalışıyor. Hamm ve Clov yaşadıkları hayatı sonlandıramayan ve yeni bir hayata da başlayamayan iki karakter. İkisi de hiçbir değişim olmayan hayatlarında, monoton bir şekilde yaşıyor. Evlerinin çevresi dahi oldukça statik. Zaman zaman geçmişe dönüp eski günlerden, eskiden olabilecek fakat artık geri dönülmesi mümkün olmayan şeylerden konuşuyorlar. Ancak ikisinin de geleceğe ait bir düşüncesi yok. Yalnızca ölümü bekliyorlar, yani kaçınılmaz sonu. İlgilenenlerin eseri okuduktan sonra Youtube üzerinden oyunu izlemesini tavsiye ederim. (e)

Kitabın Yazarı Samuel Beckett Kimdir?

Samuel Barclay Beckett, (13 Nisan 1906; Foxrock, Dublin - 22 Aralık 1989, Paris), İrlandalı yazar, oyun yazarı, eleştirmen ve şair. 20. yüzyıl deneysel edebiyatının önde gelen yazarlarından biridir. James Joyce'un takipçisi olduğu için "son modernistlerden", daha sonraki pek çok yazarı etkilemiş olduğu için de "ilk postmodernistlerden" biri olarak değerlendirilir. Beckett ayrıca, Martin Esslin'in "Absürd Tiyatro" olarak adlandırdığı akımın en önemli yazarı sayılmaktadır. Eserlerinin çoğunu Fransızca ya da İngilizce yazıp, diğer dile kendisi çevirmiştir. En bilinen eseri Godot'yu Beklerken'dir.

Beckett'in eserleri sade ve temel olarak minimalisttir. Bazı yorumlara göre, çağdaş insanın durumu hakkında oldukça kötümser, hatta hiççi eserler vermiştir. Gittikçe daha kısa ve özlü eserler veren Beckett, bu kötümserliği kara mizah yoluyla anlatır. "Roman ve drama türlerinde yeni formlarda oluşturduğu eserlerini, modern insanın yoksunluğu üzerine kurguladığı" için, 1969'da Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görülen Beckett, ayrıca 1984'te Aosdána'da Saoi seçilmiştir.

Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Samuel_Beckett

Samuel Beckett Kitapları - Eserleri

  • Godot'yu Beklerken
  • Hiç İçin Metinler
  • Murphy
  • Mercier ile Camier
  • Aşksız İlişkiler
  • Molloy

  • Eşlik
  • Dünya ve Pantolon
  • Malone Ölüyor
  • Proust
  • Oyun Sonu
  • Adlandırılamayan
  • Üçleme

  • Acaba Nasıl?
  • Yankının Kemikleri
  • Watt
  • Echo'nun Kemikleri
  • Sıradan Kadınlar Düşü
  • Felaket ve Sair Kısa Oyunlar
  • Bana Benzer Bir Başka Aylaklık

  • Mutlu Günler
  • Tüm Kısa Oyunları
  • Son Band
  • İmge
  • All That Fall
  • Hikaye Sırasında
  • Godot'yu Beklerken - Tüm Düşenler - Oyun Sonu

  • Krapp's Last Tape & Embers
  • Li Benda Godot
  • Toplu Kısa Oyunlar 1956-1962
  • The end
  • Worstward Ho
  • Dante and the Lobster
  • Bütün Hikayeleri

Samuel Beckett Alıntıları - Sözleri

  • Hep denedin. Hep yenildin. Olsun. Yine dene. Yine yenil. Daha iyi yenil..! (Worstward Ho)
  • Eğer bir gün susarsam, söylenecek bir şey kalmamıştır bu durumda; her şey söylenmemiş olsa bile, hiçbir şey söylenmemiş olsa bile. (Malone Ölüyor)
  • [...] Kahretsin eski yerler,eski isimler (Felaket ve Sair Kısa Oyunlar)
  • İnanç duymanın en büyük nedeni daha eğlendirici olmasıdır. İnançsızlık bir boşluktur. Değişeceğimize inanç duyamayız. İnsan boşlukta kalmaya katlanamaz. (Aşksız İlişkiler)
  • "Ah, insanlar, insanlar, her şeyi açıklamak gerekiyor onlara." (Oyun Sonu)
  • düşük yapmak kısır olmaktan daha iyi değil mi dokuz gün asla yüzdüremedi batan aşkı ne de dokuz ay ne de dokuz ömür.. (Yankının Kemikleri)

  • Hamm: "Bu da ötekiler gibi bir gün o zaman." Clov: "Devam ettiği sürece. Ömür boyu hep aynı saçmalıklar!" (Oyun Sonu)
  • Sınıfta aklı hep başka yerlerde olurdu ya da boştu kafasının içi. (Malone Ölüyor)
  • Bir gün sesleneceğim ona. Ne diyeceğim, bilmiyorum, bir şeyler diyeceğim, zamanı gelince söyleyecek bir şeyler bulacağım. (Üçleme)
  • ''Bazen insan kendine soruyor şaşkınlıkla, acaba doğru gezegende miyim diye.'' (Hiç İçin Metinler)
  • “Desen sanatın na­musudur.” (Dünya ve Pantolon)
  • Çok uzun bir sürenin sonunda değer yargısı adına ne kaldıysa kendinde, onunla karanlığın ve sessizliğin hiç de değişmeyeceği yargısında bulundu. Bir gün sesi duyana kadar sürdü bu. O güne kadar! (Eşlik)
  • Bana soru sorulmasına öğle az alışkınım ki, bana bir şey sorulduğunda ne olduğunu anlamam için bir hayli zaman geçer. (Molloy)

  • Güzellik? Bir araya getirilmiş insanoğlu. İyilik? Boğazlayın. Gerçeklik? Büyük yığınların yellenmesi. (Dünya ve Pantolon)
  • Bana tutup da aydan söz etmeyin sakın, gecemde ay yoktur benim, size yıldızlardan söz edersem yanlışlıkladır. (Molloy)
  • Oysa ben para için çalışmıyorum. Peki ya ne için çalışıyorum? Bilmiyorum. İnanın pek bir şey bilmiyorum. (Molloy)
  • Bir yaşam boyunca aynı sorular, aynı cevaplar hep. Artık sona erebilir. (Oyun Sonu)
  • Hep aynı dünyanın üzerinde ışıldıyordu güneş, başka seçeneği yoktu çünkü. (Murphy)
  • ...başka bir şey bulmak varoluşu biraz daha sürdürmek için sorular bulmak kimdi onlar nasıl varlıklardı dünyanın neresindeydiler bu tür şeyler işte bu kuklalar gösterisini kim düzenliyor hiçbir anlamı yok ki git bir şeyler ye... (Acaba Nasıl?)
  • Bilemediğiniz şeyleri söylemek gücüne sahip olmadığınıza da inanmak istiyorum. Herkeste görülen bir yetersizlik bu. (Watt)

Yorum Yaz