dedas
Turkcella

Operadaki Hayalet - Gaston Leroux Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Operadaki Hayalet kimin eseri? Operadaki Hayalet kitabının yazarı kimdir? Operadaki Hayalet konusu ve anafikri nedir? Operadaki Hayalet kitabı ne anlatıyor? Operadaki Hayalet PDF indirme linki var mı? Operadaki Hayalet kitabının yazarı Gaston Leroux kimdir? İşte Operadaki Hayalet kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 27.07.2022 00:00
Operadaki Hayalet - Gaston Leroux Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Gaston Leroux

Çevirmen: İlke Afacan

Orijinal Adı: Le Fantôme de l'Opéra

Yayın Evi: Martı Yayınları

İSBN: 9786053483267

Sayfa Sayısı: 384

Operadaki Hayalet Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Maskemin ardında gizlenen bu aşkı yalnızca sen görebilirsin...

Paris Opera Binası'nın mahzeninde, yüzü tanınmayacak derecede ürkütücü olduğu için insanlara görünmeden bir hayalet gibi yaşayan müzik dehası Opera Hayaleti, korodaki Christine'e gizlice müzik dersleri vererek onun ünlü bir soprano olmasını sağlar ve zaman geçtikçe ona büyük bir sevgiyle bağlanır. Fakat ona sahip olmak isteyen tek erkek kendisi değildir. Bu gizemli Hayalet'in genç kıza duyduğu tutkulu aşk bir süre sonra kendisini içten içe yakan bir kıskançlığa ve takıntıya dönüşmeye başladığında ise, Christine'i tehlikeli ve karanlık bir sonun başlangıcına adım adım yaklaştırır.

Gaston Leroux'un klasikler arasında yerini almış, beyaz perdeye ve pek çok müzikale de uyarlanan ölümsüz eseri Operadaki Hayalet, tutkunun sıra dışı bir trajediye dönüşümünün hikâyesi…

(Tanıtım Bülteninden)

Operadaki Hayalet Alıntıları - Sözleri

  • Raoul, kıskanıyorum! Kıskanıyorum! Kıskanıyorum! diye haykırmamak için kendini zor tutuyordu.
  • "Melekler ağladı bu gece."
  • "...Güneş parlıyor ve parlayan güneşe bakmaya dayanamaz gece kuşları..."
  • 'İnsan hayatta her şeye alışmalı; ahirete bile.'
  • "İnsanlar sevince çok mu mutsuz olur?" "Evet, Christine. Sevince ve sevildiklerinden emin olamayınca."

Operadaki Hayalet İncelemesi - Şahsi Yorumlar

OPERADAKİ HAYALET Bir hayalet mi o? Yoksa hem gökyüzüne hem de yeryüzüne ait biri mi? Gaston Leroux Fransız gazeteci ve polisiye yazarı Leroux 1868'de Paris'te doğdu. 1907 yılında yayınlanan Sarı Odanın Esrarı romanı, kapalı oda polisiyelerinin en çok sevilenleri arasındadır. Leroux en ünlü eseri Operadaki Hayalet'i Paris Operası'nın mahzenlerinde bir gezintinin ardından gelen ilhamla yazmaya başladı, roman 1911'de yayımlandı, pek çok defa müzikal ve sinemaya uyarlandı. Gaston Leroux 1927'de Nice'te hayatını kaybetti. "Yazılmış en güçlü gotik romanlardan biri." -NEW YORK TIMES- Operadaki Hayalet gerçekten vardı. Uzun bir zaman için onun oyuncuların yarattığı, batıl inançların uzantısı olan bir hayal yaratığı olduğuna inanıldı ama hayır Erik gerçek bir hayaletin tüm özelliklerini taşıyordu ve basbayağı da etten kemikten oluşuyordu. Ben onu gerçekten tanıdım ve ancak yaşayan bir hayalet olduğunu söyleyebilirim... Gaston Leroux Leroux, kendi yazdığı önsöz'de bize Operadaki Hayalet'in gerçekten var olduğunu inandırmaya çalışır. Bu noktada aklıma bir Japon atasözü gelir. "Her okuduğuna inanacaksan hiç okuma daha iyi." İster gerçek olsun ister kurgu olsun keyifle okuduğum bir klasik oldu. Zaten klasikleri okuyorsanız yüzde doksan dokuz iyi bir kitap okuyorsunuzdur. Paris Operası'nın karanlık koridorlarında bir hayaletin dolaştığı dedikodusu herkesin kulağındadır. Kimse bu hayaleti görmemiştir, sadece güzel ve yetenekli bir şarkıcı olan Christine Daae duyabilmiştir sesini, hayalet onun Müzik Meleği ve öğretmenidir. Christine aşık olan çocukluk arkadaşı Chagny Vikonu ortaya çıkıp Christine yakınlaşınca, Hayalet'in kıskançlığı da tehlikeli boyutlara ulaşır... Keyifli Okumalar... (Mesut Sevinç)

Öncelikle bu muhteşem parçayı sizinle paylaşmazsam olmaz, kulaklarınız ve ruhunuz şenlensin biraz :) https://youtu.be/plCScjvDOJM Gizemli, ürkütücü ve gerçek olduğu iddia edilen bir aşk hikayesi. Böyle birinin var olduğuna inanmak tüylerimi ürpertiyor. Oldukça zeki, toplumda saygın bir yer edinebilecek bir adam, Erik. Fakat yüzü bakılamayacak derecede korkunç,bedeni ölü gibi soğuk, iskelet gibi kemikli. Mimaride oldukça başarılı, öyle ki yazar Yıldız Sarayı'ndaki tüm gizli odaları, gizli kapıları, gizli kasaları Erik'in inşa ettiğini söylüyor. Erik aynı zamanda usta bir vantrilok. Vantrilok dudakları kıpırdamadan, sesi kendi ağzından çıkmıyormuş gibi konuşabilme becerisi olan, bu becerisiyle, sahnede tek başına olduğu halde karşılıklı iki kişi konuşuyormuş gibi gösteri yapan kişiye deniyormuş, yeni öğrendim. Müzik konusunda da yetenekli olan bir adam Erik. Görüldüğü üzere hayatta oldukça başarılı olabilecek bir adam. Fakat o Opera Binası'nın bodrumunda gizlenmeyi tercih ediyor, buna mecbur kalıyor. Ve tüm hikayemiz de buradan ortaya çıkıyor. İçerisinde gizem, aşk, müzik olması çok güzeldi. Gerçek olsun veya olmasın bu hikayeyi çok beğendim. Kitabın olumsuz yönü olarak yazarın bodrum kısmında yaşanan olayları bana göre biraz karışık ve anlaşılmaz anlatmış olmasıydı. Bodrumda geçenleri, bodrumun mimarisini gözümde canlandıramadım. Bu eksi yönü oldu benim için. Aşkla ve sevgiyle kalın efendim :) (Büşra)

Platoniğin Çelişkisi: Önce karakterleri tanıtarak başlayalım; Erik:Operadaki Hayalet Christine:Erik'in aşık olduğu ''Müzik Meleği'' Raoul ile Erik arasında gidip gelmesini seyrediyoruz,hikayede gerçek bir rolü yok,aşık olunan kişilerin hiçbir zaman hikayede rolü yoktur,başkarakterin değişimine hizmet ederler yalnızca . Raoul:Erik'in Christine'i kendini aşık etme çabasının sürekli boşa çıkmasına neden oluyor.Hikayeyi Erik üzerinden ele aldığım için yalnızca Erik'in düşmanı olarak bakıyorum ona. Benim için hikayedeki ilgi çekici yön Erik'in çirkin olması dolayısıyla * * * Bu Tolstoy çirkinliği değil,yüzüne maske takmasına sebep olan bir yanık ya da benzeri bir şey. * * * kendini Christine'e layık görmemesi ancak hikaye boyunca Christine'e verdiği emeklerin sonucunda Christine'in Raoul'a aşık olduğunu içten içe bilmesine karşın bunu kabul etmek istememesi ve yine de aslında varolmayan Christine'in kendisini sevme arzusu ile çabalaması. Onları gizlice seyrediyor Christine'in Rauol'a aşık olduğunu net bir kanıt ile görüyor ve Christine'in nankör olduğunu düşünüyor. Güya kendisini ona layık görmememesine karşın onun kendisini sevmesini bekliyor yani aslında bu kendini hakir görüşü tamamiyle sahteleşiyor. Platoniğin çelişkisi ile kast ettiğim bu.Aşkının karşılık bulmadığını başlangıçta dahi biliyor olmasına karşın bunu ancak net bir kanıt gördüğünde kabul ediyor hatta onu da kabul etmiyor ! * * * Bilinç düzeyinde kabul ediyor,bir süre onu sevmediğini ve boş vermesi gerektiğini düşünüyor,hep böyle olur.Ancak bir süre sonra bu duygusal alışkanlığına geri döner çünkü onsuz yaşamasının imkansız olduğunu hisseder.Aradan geçen zaman,onun başkasına aşık olduğu gerçeğine karşılık yalanlar üretebilmesini sağlar,her zaman mantıklı avuntular bulunur ve her avuntu yeni bir avuntunun daha yaratılması zorunluluğunu doğurur çünkü gerçeklik sürekli suratınıza çarpılır,yaratmış olduğunuz her avuntu kaybedeceğiniz şeyleri arttırır ve kaybedilecek şeylerin artışı da sizi geri dönülemez noktaya ulaştırır. * * * Bu sefer de zorla elde etmeye çalışıyor sevgisini. Aşkının karşılık görmeyişi onun için kabul edilemezdir çünkü kendisi onu delice sevmektedir,bir insanı yeterince severse eninde sonunda onun da kendisini seveceğini düşünür ve yanılır * * * Nedense böyle bir düşüncesi de vardır platoniğin.Kendi kendisinden kaynaklanmaktadır ızdırapları ve sevdiği kişinin kendisini sevme gibi bir zorunluluğu yoktur asla.Ancak varmış gibi davranır. * * * Mükemmel bir öğretmendir,çirkinliği hariç her yönü mükemmmeldir.Çirkin olmasaydı bile bir şey değişmezdi,onu kendisine yine de aşık edemeyecekti ve bunun ne kadar da saçma olduğunu düşünecekti! Ve bunu düşünmekle haklı da olurdu.Hatasızca konuştu,onun kendisini sevmesi için her pürüzünden arındı ve kusursuzlaştı tabi tek bir kusur hariç ancak bu da fayda etmedi * * * Bu gerçekten sinir bozucudur.Sorunun ne olduğunu anlayamazsınız,aşırı zeki olduğunu düşünür,bir müzik dehasıdır,sözleriyle Christine'i etkileyebileceğinden de emindir ve dediğim gibi,neredeyse hiç hata yapmadı,hatasızlığına karşın halen onu sevmeyişi çıldırtır onu çünkü eğer mükemmel olduğunda dahi kendisini sevmesini sağlayamıyorsa,Christine'in sevgisi kendisinin çabası ile alakasız bir sevgidir.Bunu kabul etmek istemez,yine de işin gerçeği değişmiyor,aşkta mantık aranmaz ve sizin mükemmel oluşunuz ile hiçbir alakası yoktur birinin size duyacağı aşkın.Christine onu sevmiş olsaydı da bunun sebebi mükemmelliği olmazdı,yalnızca seviyor olurdu işte.Aşık olmadı ve burada da onun suçu yoktu . * * * .İnanılmaz emek harcadı ve ona olan aşkı şu anda olduğu kişi olmasına sebep oldu.Aynalardan kaçar olur çünkü onu unutmak ister,kendisine dair her şeyde onun kendisini sevmesini sağlamak gayesi olduğu için aynaya baktığı anlar,onun hatırlanmasına sebep olur tekrar ve tekrar.Kendisine bakmak,hatıralarına ve acılarına bakmak demektir,yaralarının kabuğunu yeniden ve yeniden her defasında kaldırır ve ondan uzak olması da bir anlam ifade etmez çünkü kendisi varolduğu müddetçe onun kendi zihnindeki yansıması da varolacaktır.Onun sevgisini elde etmek üzere başlayan bu çaba çok büyük bir riski doğurmuştur ve platonikler tam da bu platonikliklerinden dolayı en büyük aşıklardır,bu aşkları bu riskin bedellerini daha da büyük hale getirir. Onun kendisini sevmemesi durumu zaten aşkının büyüklüğü dolayısıyla daha büyüktür ancak üstüne bir de çok sevmenin doğal sonucu olan sevilememe durumu eklenir. Christine onun aşkının ulvi olduğunu düşünür ancak her yüce şey de olduğu gibi korkutucu bir yan da vardır onun aşkında,korkutucudur gerçekten ve yıkıcıdır da . Hatta bu yıkıcılıktan en çok Christine nasibini alır.Onun saçının tek bir teline zarar gelmemesini istediğini söyler ve bunda samimidir de ancak bunu başaramaz. Bu denli yüce bir aşk ezicidir,sahip olmak,kontrol etmek ister çünkü kaybetmekten delicesine korkar * * * Christineler,onun kötü davranışlarını olumsuz algılarlar.Bilmezler ki kendilerini mutlu eden tüm o güzel sözler de,canavarca davranışlar da aynı kökten gelmektedir.Aşkın madalyonunun iki yüzüdür bu saldırganlık ve naiflik.Biri olmadan,diğeri de olamaz. * * * Gerçekten de tek arzusu Christine'in mutluluğu olan Erik,Raoul'un ölümü ile onu tehdit edebilecek raddede düşer,hikayenin sonunda. Artık gözü gerçekten de hiçbir şey göremez olmuştur,zihni tamamen kapalıdır ve Christine'in korkusunu haklı çıkartır,o yücelik onu canavara dönüştürmüştür. Kendi çirkinliğini maskesinin altına saklarken maske ile yarasının da tahriş olmasına neden olmuştur,tüm yaşadıkları sinir bozucudur. Ne isterse aksi gelmektedir başına,ne yapmayı arzuluyor ise onun tam tersini yapmaktadır,sürekli kendisi ile çelişmektedir. Bazen düşünceleri ile duyguları,bazen duyguları ile düşünceleri. Bir şeyin bu denli arzulanmasına karşın kazanılamaması çok gariptir.Raoul'un aşkının da aynı derece yoğun olduğu cevabı verilebilir burada ama hayır! Bir insanın,acı çekmemiş,kendisini yeraltında saklamamış birinin aşkı asla,yerin en dibine saklanmış birininki kadar derin olamaz * * * Aranan şeyin aşk sözcüğü altında mutluluk olduğuna bakılırsa,bunda bir sorun yoktur.Her zaman için Raoul,Erik'den daha iyi bir seçenektir. Tek bir kişi için her şeyini feda etmişti Erik.Artık Christine'den ayrı düşünülemez,bütün hayatını ve başka tüm ihtimalleri bu uğurda harcamıştır. Christine olmasaydı başka ihtimaller de mümkün olabilirdi onun için,başka ''Müzik Melekleri'' elbette bulabilirdi ancak o Christine üzerinde oynamıştı kumarını ve her şeyini kaybetmişti. Raoul da aşıktı belki ama onunkisi sapkınlık düzeyinde değildi,sapkınlık düzeyinde olmayan aşkı kim ne yapsın ha?! Kitabın bir kısmında Raoul'un Erik'i öldürmek için fırsatı oldu ancak onu öldürmeyi,en azından acı çektirmeyi arzulamadı bile. Christine ona Erik'e zarar vermemesini söyledi ve öylece kabul etti! Nerede o kişinin düşünebilme yeteneğini kaybetmesine sebebiyet verecek,kör edici duygular ? ? ? Onun aşkının gerçek olmayışı kontrollü olabilişinden bellidir. Christine yüzeyi görmek zorundaydı doğal olarak her insan gibi. Tutkuların dışa yansıyış şekilleriydi onu ilgilendiren,ne kadar hakiki olduğu değil. Tabi kendisi de biliyordu onu dünya üzerinde en çok sevebilecek kişinin Erik olduğunu ancak bu yeterli olmadı çünkü Erik'in duygularının dışa vurumu,çevresindeki herkese ve kendisine zarar veriyordu. Belki kendisi bundan mazoşistçe bir zevk almış olabilir ancak bu zarar verdiği insanların da aynı zevki aldığı anlamına gelmiyor. Kitabın bitiminde sınırları gerçekten zorladı ve Christine'e karşı şansını tamamiyle kaybetti ve incelemenin ortalarında söylediğim farkındalığı yaşadı. Bunu yaşayabilmesi için tonla yaygaraya yol açması gerekti. Daha en başında anlaması gerekirdi Christine'in onu değil Raoul'u sevdiğini ancak bunu fark etmenin acısından korktu.Komiktir ki bekletmesi yalnızca acısını daha da büyüttü. Hiç etti hayatını, bir hiç uğruna. (Polycephaly)

Operadaki Hayalet PDF indirme linki var mı?

Gaston Leroux - Operadaki Hayalet kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Operadaki Hayalet PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Gaston Leroux Kimdir?

Gaston Leroux okul yıllarında Aleandre Dumas ile itor Hugo'nun yapıtlarından esinlenen romanlar yazarak geçiriyordu. Leroux sırf babasını memnun etmek için Hukuk alanında eğitim aldı ve Hukuk alanında çalıştı. Babasının ölümünden sonra, mesleğini bırakarak birkaç gazetede muhabirlik yapmaya ve dünyayı gezmeye başladı. Bu sıralarda birkaç romanını tefrika halinde yayınlamaya başladı. Operadaki Hayalet (1910) isimli yapıtını Palais Garnier Opera Binası'na duyduğu ilgi ile yazmıştır ve bu yapıtın konusunun gerçek esrarengiz bir olay olduğunu söylemiştir. Operadaki Hayalet'in daha sonra Andrew Lloyd Webber tarafından müzikali yapıldı ve birçok kez sinemaya uyarlandı ayrıca polisiyede başlangıçlardan biri sayılan Sarı Odanın Esrarı gibi romanların yazarıdır. Sarı Odanın Esrarı'yla birlikte polisiye romanlarda kilitli oda cinayeti tarzı başlar, yani, içeri girilmesi veya çıkılması imkansız olan bir odada cinayet işlenmesinin ve en sonunda dedektif veya zeki bir amatör tarafından katilin yakalanmasının hikayesi. Ayrıca mesleği gereği bazı suçluların idamını izleyip bunları çalıştığı gazetede yayınlamak zorunda bırakılmış, bu idamları izlemek onu etkilemiştir. Romanlarında da bu etkinin yazıya geçirilmiş hali görülebilir.

Gaston Leroux Kitapları - Eserleri

  • Operadaki Hayalet
  • Sarı Odanın Esrarı
  • Siyahlı Kadının Parfümü
  • Perili Koltuk

Gaston Leroux Alıntıları - Sözleri

  • 'İnsan hayatta her şeye alışmalı; ahirete bile.' (Operadaki Hayalet)
  • "Suçlunun bulunmasını beklerken, suçun nedenini de ortaya çıkarmak gerekir." (Sarı Odanın Esrarı)
  • İnsan bazen, elinden geldiği hâlde, şaşmaz biçimde akıl yürütmezse hata etmiş olur. (Sarı Odanın Esrarı)
  • Herkesin küçük saplantıları vardır. (Perili Koltuk)
  • “Anılar bazen düşünüldüğünden daha trajiktir.” (Perili Koltuk)
  • Raoul, kıskanıyorum! Kıskanıyorum! Kıskanıyorum! diye haykırmamak için kendini zor tutuyordu. (Operadaki Hayalet)
  • Bir şeyin başka türlüsü imkansız olduğunda, onun mümkün olduğunu söylememek gerekir. (Sarı Odanın Esrarı)
  • Her savaşın Sainclair, kendi masum kurbanları vardır... (Siyahlı Kadının Parfümü)
  • “düş kırıklığını, mümkün değil anlatamam.” (Sarı Odanın Esrarı)
  • İnsanın doğası unutmaya nasıl da meyilli; ne kolay etki altında kalıyor. (Siyahlı Kadının Parfümü)
  • ...Güzel yaşamak lazım! (Perili Koltuk)
  • "Melekler ağladı bu gece." (Operadaki Hayalet)
  • İnsanın güçlü ve kendine güveni tam olduğu zaman bile tesiri altında kalacağı şeyler vardır. (Perili Koltuk)
  • "İnsan bazen düşüncesinden emin olmamakla hata eder" (Sarı Odanın Esrarı)
  • "...Güneş parlıyor ve parlayan güneşe bakmaya dayanamaz gece kuşları..." (Operadaki Hayalet)
  • ... ölünceye dek, ölümsüz olduğunu söylemesi neye yarardı. (Perili Koltuk)
  • ... umut kadar kader de bazen ne kadar tuhaf olsa da kendi oyununu oynamıyor muydu? (Perili Koltuk)
  • "İnsanlar sevince çok mu mutsuz olur?" "Evet, Christine. Sevince ve sevildiklerinden emin olamayınca." (Operadaki Hayalet)
  • "Bir şeyler öğrendiğimizi sandığımız anda, aslında hiçbir şey bilmediğimizi anlıyoruz!" (Sarı Odanın Esrarı)
  • Anılar bazen düşünüldüğünden daha hüzün vericidir. (Perili Koltuk)

Yorum Yaz