Oluş ve Bozuluş / Kitâbu'ş-Şifa - İbn-i Sina Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Oluş ve Bozuluş / Kitâbu'ş-Şifa kimin eseri? Oluş ve Bozuluş / Kitâbu'ş-Şifa kitabının yazarı kimdir? Oluş ve Bozuluş / Kitâbu'ş-Şifa konusu ve anafikri nedir? Oluş ve Bozuluş / Kitâbu'ş-Şifa kitabı ne anlatıyor? Oluş ve Bozuluş / Kitâbu'ş-Şifa kitabının yazarı İbn-i Sina kimdir? İşte Oluş ve Bozuluş / Kitâbu'ş-Şifa kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: İbn-i Sina
Çevirmen: Muammer İskenderoğlu
Orijinal Adı: El-Kevn ve’l-Fesâd
Yayın Evi: Litera Yayıncılık
İSBN: 9789756329474
Sayfa Sayısı: 240
Oluş ve Bozuluş / Kitâbu'ş-Şifa Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Büyük Türk islam filozofu İbn Sina'nın Oluş ve Bozuluş (el-Kevn ve'l-Fesâd) başlığını taşıyan bu eseri, filozofun eş-Şifâ isimli felsefe ve bilimler ansiklopedisinin doğa bilimleri alanındaki üçüncü kitabıdır. İlk iki kitapta doğa bilimleriyle ilgili problemleri inceleyerek diğer kitaplar için de geçerli olacak şekilde bu bilimlerin ilkeleri belirleyen İbn Sina, bu eserinde doğa bilimlerinin bir problemi olarak "oluş-bozuluş" konusunu incelemektedir, İbnSina konuyu ele alırken tıpkı Aristoteles'in de yaptığı gibi öncelikle bu konu hakkında diğer filozofların teorilerini ve delillerini incelemekte ve tutarsız bulduğu yönleri de teker teker saymaktadır. Arkasından "oluş", "dönüşüm", başkalaşım" gibi konular ve aralarındaki farkları ele almakta, büyümenin ne olduğunu ve ana elementlerin (ustukusların) sayısının kaç olması gerektiğini tartışmak adır. Bu konuları ele alırken ibn sinâ, kendi ilmî çevresindeki ekollerin görüşlerine yer verip onları eleştirmekten de geri durmamıştır. Nitekim İslam felsefesi aç ısında n düşünüldüğünde filozofun eleştirdiği ekoller arasında en dikkat çekeni filozofun "Bağdat Hristiyan Okulu" dediği ekoldür. 3u yönüyle felsefe tarihinde sorunlu bir diyalektik oluşturan ibn sinâ, eserinin son kısımlarını konuyla ilgili itiraz ve şüphelerin çözümüne dair bölümlere ayırmakta son bölümde oluş bozuluş döngüsünü ele alarak eserine son vermektedir.
Oluş ve Bozuluş / Kitâbu'ş-Şifa Alıntıları - Sözleri
- Dediler ki: kendisinde boşluk olmayan ne çoğalabilir, ne de bölünebilir.
- Çünkü onlara göre boşluk ancak iki doluluk arasındaki ayrışımıdır.
- " (...) Görme duyusu idrak gücünün son sınırında olsaydı, bu insan ette su, toprak, ateş ve havayı ayırt edilmiş olarak görürdü. Bu durumda da et gerçekte et olmaz, aksine diğer bir insana rağmen bir insanın görmesi nedeniyle (et olurdu) Yine onlar dediler ki, birisi bozuluşa uğradığında veya ikisi bozuluşa uğradığında, ne bozuluşa uğrayanlara imtizaç etmiş/ karışımı demek doğru olur, ne de bozuluşa uğrayan ve uğramadan kalana. "
- " Duyulur olan durumları tanımlayışımız eksik tanımlarla tanımlayıştır. Gerçekten duyulur ile kastettiğim algılanması duyulur bir aracı ile veya bir araz ile olmayandır. Ona bir tanım veya isimlerin şerhleri verme gereği duyduğumuzda, belki de gerçekte mahiyetinden bir şeye delalet etmeyen, aksine onun gerektirdiği durumlara delalet eden bir takım izafet ve değerlerle onu tanımlar veya tasvir ederiz/betimleriz. "
- " Her bir oluşan şeyin bedenini yöneten kuvvetinden aldığı bir asıl vardır. Fiilinin sonlu olmasından dolayı zorunlu olarak bu da sonlu cisimsel bir kuvvettir. Şayet sonsuz olsaydı, madde ancak, yaşlığı çözen dışsal ve içsel sebepler ve çözülene bedel olanı engelleyen sebeplerden dolayı yaşlığı belli bir süre korurdu. Bedeninin kuvvetlerinden her bir kuvvetin ve her bir maddenin bu ikisinden her birinin gerektirdiği aşılma ihtimali olmayan bir sınırı vardır. Bu sebepler gerektiği şekilde gerçekleşirse böyledir. Bu doğal ömürdür... "
- Kümûn (gizlilik) taraftarlarına gelince; bir şeyin “şey olmayandan” oluşmasının imkânsız olması onları bu (görüşe) sevk etti. Çünkü “şey olmayan” hiç bir şeyin konusu olmaz. Durum böyle olunca, şayet oluşan şey varlığa gelmişse, onun oluşumu bir şeydendir. Bu durumda da bu şey onun oluşumundan önce olmuş olur. (Hâlbuki) oluşan şey oluşumundan önce olmayan şeydir. Bu durumda oluşan şey oluşandan başkası olur ki bu da çelişkidir. Dış dünyada bir şeyin başka bir şeyden oluştuğu doğru olduğuna göre oluş, oluşan bu şey olmayıp, aksine gizlilikten sonra açık hale çıkıştır. Bazıları sonsuz oluşlara hazır (kâbil) da sonsuz olmasını gerektirdigini zanettiler. Bu nedenle onlar, maddenin Sonluluğu oluşun kesintiye uğramasını gerektirmesin diye, onda sonsuz Parçalar oluşması için benzer parçaların varlığını kabul etti.
- Ana elementin tek olmasının doğru olmadığına dair sözümüz daha önce geçti. Nasıl böyle olur ki! Özünde ateş olanın su, su olanın ateş, toprak olanın hava veya hava olanın toprak olmasının imkânsız olduğunu öğrendin. Bu nasıl böyle olur! İşte burada rastlantısal suretten ortaya çıkmayıp, aksine farklı suretlerden ortaya çıkan zıt güçlerdeki fiil ve edilgi vardır. Farklı suretler farklı türler oluşturmayı gerektirir. Bir suretin diğerine bir üstünlüğü yoktur ki, diğerlerinin değil de onun unsurla bileşimi özelleştirmeyle ana madde kılınsın. Bu durum kesin olarak açıklığa kavuşmuş hususlardansa, ana elementin tek olmadığı da kesin olarak açıklığa kavuşmuştur Öyleyse (ana element) çoktur. Onun sonsuz olarak çok olmadığı da bilinmektedir. Bu durumda ana elementler sonlu bir sayıda olmalıdır.
- " (...) Saf toprak, saf ateş, saf su veya saf hava yoktur. Aksine bunların her biri hepsinin karışımından oluşur. Bunlardan biri kendisinde baskın olan unsurdan başka bir unsurun baskın olduğu bir diğeriyle karşılaştığında, karşılaşılan şeyde baskın olan, bu şeyde mağlup olanla aynı olduğundan, bu mağlup olan (özellik) ortaya çıkar ve açık hale gelir. Bu açık hale gelme kendisine baskın olana direnmeye ve ona baskın gelmeye yönelik hareketle olur ve (sonuçta) ona üstünlük sağlar. Bu tarzda hareket edince de baskın olanlar ile mağlupların toplanmasıyla ortaya çıkmış olan düzene değişiklik ve dönüşüm ârız olur. "
- " (...) ateşin saf ateş oluşuna delalet eden şey, aynı zamanda merkeze yakın olan toprağın saflığına da delalet eder. "
- " Oluş aracılık olmaksızın bir anda olan bir durumdur. "
- " Her bir cismin doğasındaki cirm doğası onun dışındadır. Bu durumda ona komşu olan tek olur. "
- " Ana elemenlerden her birinin kendisini o yapan cevhersel bir sureti vardır; bu cevhersel surete nitelik, nicelik ve yer kategorisinden yetkinlikler ilişir. Böylece her bir cisim bu suretler yününden soğuk ve sıcak, suretle birlikte olan maddesi yönünden de kuruluk ve yaşlılıkla, doğal nicelikten bir miktarla, doğal hareket ve doğal durağanlıkla özelleşir. Dolayısıyla bu suretten o cismin özüne kuvvetler yayılır ki bunların bazıları edilgin olana kıyasla ona aittir, doğal sıcaklık ve soğukluk gibi; bazıları şekil için fail olana kıyasla ona aittir, doğal kuruluk ve yaşlık gibi; bazısı da onu kuşatan cisimlere kıyasla olur, doğal hareket ve durağanlık gibi. Doğası üzere olduğu ve engellenmediği durumda suyun (aşağı doğru) akması gibi, doğası üzere olduğunda ve bir engelle engellenmediğinde suyun cevherinden soğukluk taşar. Bu niteliği bazen bir zorlayıcı ile kaybeder ve ısınır. Kendisinde yabancı bir meyil doğuan yukarıya doğru bir zorlayıcı ile onun (aşağıya doğru) hareketini kaybetmesi gibi... (...) Şayet duyularla algılanan soğukluk su olmaklığın sureti olsaydı, su olmaklık kaynamakla suretini kaybederdi; halbuki durum böyle değildir. Aksine o kaynama anında da sudur. Aynı şekilde, şayet duyularla algılanan yaşlık suyun sureti olsaydı, donuk olanın su doğasından ve suretinden çıkmış olması veya başka bir ana element ya da bileşik olması gerekirdi. Halbuki o bunlardan hiç biri değildir. Şayet bilfiil meyil suyun sureti olsaydı, yukarı doğru yönelen su yönelme ayrıldığında meyli bitmiş olur ve bu durumunda ya su olmaklık suretini kaybederdi, ya da onda her biri bilfiil olan yükselen ve alçalan iki meyil bir arada olurdu. "
- " Doğa zikredilen nitelik olmayıp aksine onun ilkesidir. "
- " Her bir ana element; türü yönünden, örneğin su olması bakımından, bir sıfatla doğal bir cisim olur; ikinci yetkinliği yönünden de, örneğin bilfiil soğuk olması bakımından, tam olarak alemin asıl unsurlarından (rükün) bir unsur olur; karışımla azalması yönünden de bileşikte bir ana element (ustukus) olur. Parçalar daha da küçüldükçe mizaca/karışıma daha yatkın olurlar... "
- " (...) Cevher olmayanın bilkuvve cevher olması mümkün değildir. "
Oluş ve Bozuluş / Kitâbu'ş-Şifa İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Kitabın Yazarı İbn-i Sina Kimdir?
İbn-i Sina (Farsça: ابن سینا) veya Ebu Ali Sina (Farsça: ابوعلی سینا), Batılıların söyleyişiyle Avicenna (/ˌævɪˈsɛnə, ˌɑːvɪ-/; y. 980 – Haziran 1037), İslam'ın Altın Çağı'nın en önemli doktorlarından, astronomlarından, düşünürlerinden ve yazarlarından biri olarak kabul edilen Fars polimat ve polimerik erken tıbbın babası.
Buhara yakınlarındaki Efşene köyünde (Özbekistan) 980 yılında dünyaya gelmiş ve Hamedan şehrinde (İran) 1037 tarihinde ölmüştür. Tıp ve felsefe alanına ağırlık verdiği değişik alanlarda 200 kitap yazmıştır. Batılılarca modern Orta Çağ biliminin kurucusu, hekimlerin önderi olarak bilinir ve "Büyük Üstat" ismi ile tanınır. Tıp alanında yedi asır boyunca temel kaynak eser olarak süre gelen El-Kanun fi't-Tıb (Tıbbın Kanunu) adlı kitabı ile ünlenmiş ve bu kitap Avrupa üniversitelerinde 17. asrın ortalarına kadar tıp biliminde temel eser olarak okutulmuştur.
İbn-i Sina, Kuşyar isimli bir hekimin yanında tıp eğitimi aldı. Değişik konular üzerine 240'ı günümüze gelen 450 kadar makale yazdı. Elimizdeki yazıların 150 tanesi felsefe 40 tanesi de tıp üzerinedir. Eserlerinin en ünlüleri felsefe ve fen konularını içeren çok geniş bir çalışma olan Kitabü'ş-Şifa (İyileşme Kitabı) ile El-Kanun fi't-Tıb'dır (Tıbbın Kanunu). Bu iki eser Orta Çağ üniversitelerinde okutulmuştur. Hatta bu eser Montpellier ve Louvain'de 1650 yılına kadar ders kitabı olmuştur.
Samanoğulları sarayı kâtiplerinden Abdullah Bin Sina'nın oğlu olan İbn-i Sînâ (Batı'da Avicenna adıyla tanınır), babasından, ünlü Bilgin Natili'den ve İsmâil Zâhid'den ders aldı. Geometri (özellikle Öklid geometrisi), mantık, fıkıh, sarf, nahiv, tıp ve doğabilim üstüne çalışmalar yaptı. Farabi'nin el-İbane's aracılığıyla Aristoteles felsefesini ve metafiziğini öğrenip, hastalanan Buhara prensini iyileştirince (997) saray kütüphanesinden yararlanma olanağına kavuştu. Babası ölünce Gürgan'da Şirazlı Ebu Muhammed'den destek gördü (Tıp Kanunu'nu Cürcan'da yazdı.). Çağında tanınan bütün Yunan filozoflarının ve Anadolu doğacılarının yapıtlarını incelemiştir.
İbn-i Sînâ, İslam'ın Altın Çağı olarak bilinen ve Yunanca, Farsça ve Hintçeden eserlerin çevirilerinin yapılıp yoğun bir şekilde incelendiği dönemde önemli çalışmalar ve yapıtlar gerçekleştirdi. Horasan ve Orta Asya'daki Samani Hanedanı ve Batı İran ile Irak topraklarındaki Büveyhiler bilimsel ve kültürel ilerlemeye çok uygun bir ortam hazırlamışlardı. Bu ortamda Kur'an ve hadis çalışmaları çok ilerlemişti. Felsefe, fıkıh ve kelam çalışmaları İbn-i Sina ve çağdaşlarınca oldukça geliştirilmişti. Râzî ve Farabi tıp ve felsefe alanında yenilikler sağlamışlardı. İbn-i Sînâ; Belh, Hamedan, Horasan, Rey ve İsfahan'daki muhteşem kütüphanelerden yararlanma olanağı elde etmişti.
Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/ibn-i_Sina
İbn-i Sina Kitapları - Eserleri
- Hay bin Yakzan
- Hayy bin Yakzan
- Metafizik
- Mantığa Giriş / Kitabu'ş-Şifa
- Oluş ve Bozuluş / Kitâbu'ş-Şifa
- Felsefe Risalesi
- El-Kanun Fi't-Tıbb
- Arifler ve Olağanüstü Hadiselerin Sırrı
- İşaretler ve Tembihler
- Ruh Üzerine Bir Özet
- İhlas Suresi Tefsiri
- Aşkın Mahiyeti Hakkında
- Mutluluk ve İnsan Nefsinin Cevher Olduğuna İlişkin On Delil
- En - Necat: Felsefenin Temel Konuları
- Tanımlar Kitabı
- Fizik I / Kitabu'ş Şifa
- Şifasız Hastalık Yoktur İrade Eksikliğinden Başka. Değersiz Bitki Yoktur Tanınmamasından Başka
- Nefsin Halleri
- Kategoriler
- Aşk Risaleleri
- Sofistik Deliller
- Sema ve Alem
- Yorum Üzerine / Kitabu'ş-Şifa
- El-İşârât ve't-Tenbîhât
- Ariflerin Makamları Makamatu'l-Arifin ve Esraru'l- Ayat
- Risaleler
- Görüntülər
- Topikler / Kitabu'ş Şifa
- Avicenna
- Metafizik II / Kitabu'ş-Şifa
- Kategoriler / Kitabu'ş-Şifa
- Poetika / Kitabu'ş Şifa
- Danişname-i Alai
- Ahvalu’n-Nefs
- A Treatise on the Canon of Medicine of Avicenna
- Musiki
- Fizik II / Kitabu'ş Şifa
- İlahiyat
- İlahiyat
- et-Ta‘likat
- II. Analitikler
İbn-i Sina Alıntıları - Sözleri
- ... Bu, ince ve latif bir yiğit olması için, kendisine ustalık kazandırır. Bu yüzden, ince ve bilge kimseler arasında anlayışlı olanlardan âşık olma yoluna girmeyenler yok gibidir. (Aşkın Mahiyeti Hakkında)
- “İtimada layık en büyük şey, akıl ve iyi ahlâktır.” ― İbn Sînâ (İlahiyat)
- ''Teorik felsefede amaç, gerçeği bilmektir. Pratik felsefede amaç ise iyiyi bilmektir.'' (Mantığa Giriş / Kitabu'ş-Şifa)
- Mide dolu iken alınan banyolar, midede ve karaciğerde kısmen olgunlaşmış besin maddesinin emilmesini artırarak, şişmanlık oluşturur ve bu yolla ince damarlarda kan birikmesine ve tıkanmalara zemin hazırlar; şişmanlığa yatkınlığı artırır. (El-Kanun Fi't-Tıbb)
- " Zihin, nefsin ilim elde etme yönüne özgü kılınmış bir kuvvetidir. Zeka ise hads (sezgi) için istidat alan bir kuvvetidir. " (En - Necat: Felsefenin Temel Konuları)
- ALLAH,her cevher'in örneğini insanın vücuduna yerleştirmiştir ve İnsanı bütün alemin örneği yapmıştır. İşte bundan sebep on sekiz bin alem insanda mevcuttur derler. (Felsefe Risalesi)
- İnsanların taklitten hoşlanmalarının bir delili de (dışarıda, canlı olarak) görseler kendilerinden rahatsızlık duyacakları, tiksinilen ve çirkin görülen hayvanların nakşedilmiş resimlerini/suretlerini temaşa etmekten haz almalarıdır. Demek ki burada insanların hoşuna giden ne resmin kendisi ne de nakşedilen şeydir; aksine bir şeyin iyi bir şekilde taklit edilmiş olmasıdır. (Poetika / Kitabu'ş Şifa)
- Hakikat her gelen yol olmaktan münezzehtir. Ona ancak ender kişiler ulaşabilir. Bundan dolayı bu ilmin içerdiği şeyler, habersiz kimse için gülünç iken elde eden kimse için ibrettir. Her kim onu duyup da tiksinirse suçu nefsinde arasın. Belki onun nefsi, bu ilme münasip değildir. Herkes ne için yaratılmışşa ona kolaylıkla ulaşabilir. (Arifler ve Olağanüstü Hadiselerin Sırrı)
- "İnsan konuşan, ölümlü bir cevherdir." (Tanımlar Kitabı)
- "..bütün amacı mal toplamak, yemek içmek, cinsel isteklerini doyurmak, içindeki kin ve nefreti başkalarını ezerek yatıştırmak, mevki ve makam isteğinde bulunmak, öğretinin buyurduğu yükümlülükleri insanları aldatmak için yerine getirmek gibi aşağılık ve değersiz şeylerden öte gitmeyen insandan daha çok ziyanda olan kimse düşünülebilir mi? " (Hay bin Yakzan)
- Hayal etmek bir şeydir ve hayal etmenin bilincinde olmak da başka bir şeydir. (İşaretler ve Tembihler)
- Eğer (insan) mebde (başlangıç) ve meadı (dönüş yerini-ahireti) tamamıyla bilemez ve kendisini tanımazsa; kendi hakikatinin ne olduğunu ve surette, özellikte ve adetteki bu ihtilafın ne için olduğunu bilemez. (Felsefe Risalesi)
- Önce var olmayıp sonra var olan her şey, kendinden başka bir şeyle belirlenir. (Ruh Üzerine Bir Özet)
- Bir ülkeyi aydınlatmak istiyorsanız, bir medeniyet ve kültür şehri kurmayı düşünüyorsanız, oraya mutlaka iyi bir kütüphane kurunuz. Çünkü kitaplar bir mıknatıs gibidir, onun ilgilenecek zeki insanları kendine çeker. (Şifasız Hastalık Yoktur İrade Eksikliğinden Başka. Değersiz Bitki Yoktur Tanınmamasından Başka)
- Kılıç, demir olduğu için değil, keskin olduğu için kesmektedir ki bu onun biçimidir, buna karşılık biçimi nedeniyle değil, demir olması nedeniyle pürüzlenir. (Ruh Üzerine Bir Özet)
- " Oluş aracılık olmaksızın bir anda olan bir durumdur. " (Oluş ve Bozuluş / Kitâbu'ş-Şifa)
- Kadîm olan sadece yüce Allah'tır. Çünkü O, kendinden önce yokluk olmayan ve varlığını başkasından almayandır. Yaratılmış (hâdis) olan ise, O'nun dışındaki her şeydir. Çünkü yaratılmış olandan önce bir yokluk vardır, O'nun varlığı 'İlk (evvel)' iledir. O'nun kudreti ne büyüktür! (Risaleler)
- Zorunlu Varlık, her şeyi ancak tümel bir tarzda akleder. Bununla bi rlikte, hiçbir tikel şey O'na gizli kalmaz. 'Göklerde ve yerde zerre ölçüsünde hiçbir şey O'na gizli değildir.' Bu, tasavvuru büyük bir lütfa gerek duyan sırlardandır. (Metafizik)
- Zira O’nun fiilleri sıfatlarının sonucudur, sıfatları da zatındandır. Zat ise ebedi olarak zorunlu kılıcıdır. (Risaleler)
- Bir şeyden alınan estetik zevk elde edilen yararla kıyaslanamaz. Faydasız güzel, güzel olmayan faydalıdan üstün değildir. (Sema ve Alem)
Editör: Nasrettin Güneş