diorex
sampiyon

Ölü Erkek Kuşlar - İnci Aral Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Ölü Erkek Kuşlar kimin eseri? Ölü Erkek Kuşlar kitabının yazarı kimdir? Ölü Erkek Kuşlar konusu ve anafikri nedir? Ölü Erkek Kuşlar kitabı ne anlatıyor? Ölü Erkek Kuşlar kitabının yazarı İnci Aral kimdir? İşte Ölü Erkek Kuşlar kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 25.02.2022 12:00
Ölü Erkek Kuşlar - İnci Aral Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: İnci Aral

Yayın Evi: Kırmızı Kedi Yayınevi

İSBN: 9786054764082

Sayfa Sayısı: 400

Ölü Erkek Kuşlar Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Suna'nın içinde iki ayrı kadın yaşar. 'Su' uysal, uzlaşmacı, evcil, iyi anne ve eş olmaya koşullanmış yanı, 'Na' ise bozuk saydığı her türlü düzene karşı çıkmaya hazır, asi ve cesur kimliğidir. Sürekli çatışma halinde olan çift benlik ve bölünmüşlüğü içinde, bir de kocası Ayhan'ın en yakın arkadaşı Onur'a aşık olunca Suna'nın durumu daha da zorlaşır.

Ölü Erkek Kuşlar, bir kadının birine tutkulu bir aşk, ötekineyse köklü bir sevgi ve evlilik bağıyla bağlandığı iki erkek arasındaki yakıcı gidiş gelişlerini anlatırken bu üç kişinin çocukluktan kadın ve erkek olmaya uzanan yolda öngörmeler, koşullanmalar ve kurallarla biçimlenişlerini irdeliyor. Kadın-erkek ilişkilerinin, hem toplumsal tabu ve yargıların özündeki katılık ve şiddet hem de tarihsel bir dönemin baskı ortamında nasıl yorucu bir iletişimsizlik ve çözümsüzlüğe dönüştüğünü gösteriyor. Bu karmaşa içinde aşk çocuksu bir düş, evlilikse düzen sanılan bir düzensizliktir.

İnci Aral; çok sevilen, eskimeden güncelliğini korumakta olan bu ilk romanında bir kadının bağımsızlık ve mutluluğu umutsuzca arayışını sarsıcı bir içtenlik ve ustalıkla anlatıyor.

(Tanıtım Bülteninden)

Ölü Erkek Kuşlar Alıntıları - Sözleri

  • “İğde ve gül kokularının birbirine karışarak içlere baygınlık verdiği bir ilk yaz akşamı Düşköy tatil kasabasının yazlık sineması önünde bekliyorum. Gökte parlak bir dolunay var.”
  • Yaşam herkes için tuzaklarla dolu ama özellikle kadınlar için, diyorum.
  • "İki insan arasındaki sevgi sürekli özen, karşılıklı özveri isteyen zor bir olaydır."
  • Öyle darmadağın oldum ki kimse toplayamaz kırıklarımı artık...
  • "Onur'u elimden alan zamanın onu bana geri vermeyeceğini biliyorum artık. Ne elimin altında duran telefonlar, ne herhangi bir yerdeki herhangi bir birliktelik. Ne ona onu hep seveceğimi söylemem ve aynı şeyi ondan duymam, ne de aramayıp beni özlemesini beklemem. Hepsi boşuna. Sorun ben değilim çünkü. Sorun, onun benim telefona uzanacak elimi tutabilecek güç ve yüreklilikte olamaması."
  • "Böylesine keyifli olmak için geçerli nedenlerin var mı? Nasıl bir ortamda yaşıyoruz görmüyor musun? Her gün onlarca kişi öldürülüyor. Her şey bozuk, çürümüş. Hava kan kokuyor."
  • “Polis kutsal aile yuvasına karışmıyor, kutsallığı bozulmasın diye. Koca kutsal aile kurumunun başkanıdır; döver de, sever de, öldürür de. Ama sağ kalmayı başarırsan gider dilekçeni verirsin savcılığa. Bileğine mor bir damga vurup adli tabibe gönderirler seni. Zabıtlar tutulur, raporlar alınır. Bu arada tarafları barıştırmaya çalışmak insanlık gereğidir kuşkusuz. Önemli olan aileyi ayakta tutabilmek. Polis karı-koca kavgalarına karışmıyor demek. Her şeye karışıyor ama buna karışmıyor. Zararlı düşüncelere karışıyor, zararlı eylemlere altı yıl ceza kesiyor, ama aynı adam karısını dövdüğünde karışmıyor.”
  • Ama işte sevmeyi ölçüye vuramaz insan. Vardır ya da yoktur benim için.
  • "Bir zamanlar bu caddedeki bir evin çatı katında iki sevgili mutluluk dolu saatler geçirirlerdi. Artık bitti."
  • "Bir yanınla özgür, dışadönük bir kadınsın, öteki yanınla da eve bağımlı. Bu çelişki seni yormuyor mu?"
  • Yitirdiğimiz bir şey var bence. İçtenlik.
  • "O gece eve döndün, hemen yattın ve her şeyi unutmak ister gibi çabucak uyudun, diyor Su. Sen zaten en zor zamanlardan böyle kaçarsın."
  • Hiç bir güzellik kalmadı artık göremiyor mu bunu? Hiç bir güzellik...
  • Bir yığın insan yorgunluklar, acılar içinde yaşıyor. Binlerce insan doğuyor, ölüyor. Pazarlıklar yapılıyor.
  • Yaşıyoruz, yaralar almış olarak. Kanatlarımız yorgun, parlaklığını yitirmiş, güçsüz yaşıyoruz.

Ölü Erkek Kuşlar İncelemesi - Şahsi Yorumlar

İnci Aral'ın yazdığı ilk roman olan Ölü Erkek Kuşlar 1992 yılında Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazanmıştır. Öncelikle şunu belirtmek istiyorum. Roman, muhteşem bir psikolojik tespitler yığını. İnci Aral bu eseriyle adeta toplumdaki önyargıları yıkmaya çalışmıştır. Erkek ve kadının birbiriyle çatışmalarını derin gözlem yeteneği ve anlatım gücünün de etkisiyle çok güzel bir eser ortaya koymuştur. Bu eseri, kadınların mutlaka okuması gerektiğini düşünüyorum. Toplumumuzdaki kadınlara karşı takınılan yanlış davranışların, kadınlar üzerinde nasıl etkisi silinmeyen yaralar bıraktığını çok iyi bir şekilde aktarmıştır. Bunun haricinde toplumdaki erkeğe bakışı da çok net bir şekilde bize aktarmıştır. Buradan sonrası için spoiler uyarısı veriyim. Eser iki bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde daha çok Suna, Ayhan ve Onur'un hem geçmiş hem de şimdiki yaşantılarını bir arada anlatıldığını görmekteyiz. İkinci bölüm her şeyin kopma noktasına geldiği ve büyük olayların yaşandığı, asıl bölüm olarak karşımıza çıkmaktadır. Suna, bir film çekmek ister ve bu filmi Düşköy Sineması'nda yayınlamak ister. Filminde oynayacak isimler ise Ayhan ve Onur'dur. Suna'nın bu iki şahısla da önceden bir ilişkisi olmuş ve onlara ricada bulunur ve filminde oynamayı kabul ettirir. Buradan sonra ise yazar bizi farklı bir dünyanın içine çekiyor. Perde açılıp oyun başladığında artık Suna, Ayhan ve Onur'un gerçekten o kişilerin bir senaryo mu yoksa gerçek yaşananlar mı anlatılıyor olup olmadığı konusunda ikilem yaratıyor. İlk bölümde Suna bir kişilik bozukluğu yaşayan kişi olarak karşımıza çıkıyor. "Su" ve "Na" adında iki farklı kişilik barındırıyor içinde. "Su" daha çok uysal taraf olarak karşımıza çıkıyor. Su, toplumun geçmişten günümüze taşıdığı töre ve kurallara sıkı sıkıya bağlı, mutluluğun ancak bu töre ve kurallara göre yaşandığı zaman mutlu olabileceğini düşünmektedir. Na ise Su'nun tam zıttı olarak karşımıza çıkmaktadır. Na, toplum değer ve yargılarını önemsemeyen, içgüdüleriyle hareket eden bir yapıya sahiptir. Na o kadar güçlü bir karaktere sahip ki, Suna'nın hayatını tamamen yönlendirme girişiminde bulunmaktadır. Suna geçmişinde "Adam" adında birisiyle kötü bir evlilik yapmış, bu kötü evlilik sonucu oğlu Mehmet'ten ayrı kalmıştır. Adam'dan ayrılan 'Na' yeni bir heyecan yaşamak için Ayhan diye birisiyle evlilik yapmıştır. Ayhan, Adam'a göre daha bir modern yapıya sahiptir. Suna'nın kararlarına ve hayatını yaşayış şekline hiçbir şekilde müdahalede bulunmayı düşünmemiştir. Hatta Onur'la ilişkisi olduğunu öğrenen Ayhan, toplumdaki önyargılar olmasaydı Suna'nın Onur'la bir süre ilişki yaşayabileceğini dahi söylemiştir. Ayhan her zaman Suna'ya karşı korumacı bir tavır takınmış, her şeye rağmen Suna'yı karşılıksız sevmiştir. Onur ise aşkına sahip çıkamamış, Suna'ya gerektiği kadar destek çıkmamıştır. İkinci bölümde ise Suna içinden çıkılması mümkün olmayan git geller yaşamıştır. Su, Ayhan'la birlikte olmak istiyor, Na ise Onur'la birlikte olmak istiyor. Onur'un Suna'ya karşı takındığı tavırlar Suna'nın hoşuna gitmemeye başlıyor. Bundan sonra Onur'la ayrılma kararı alıyor. Ayhan mahkemede yargılanmamak için yurtdışına kaçıyor. Tek başına kalan Suna, zaten bir süre önce Ayhan'la tartışmış ve boşanma aşamasına gelmişti. Bundan sonra Onur'la buluşmuş ve onunla tamamen ayrılmak istediğini söylemişti. En sonunda Suna Düşköy Sineması'nın önünde durur ve bu yaşananların hepsinin bir hayal gücünden ibaret olduğunu bizlere aktarmıştır. (Erdem)

Suna bağımsızlık ve mutluluk arayan farkındalığı olan bir kadındır. Suna'nın içinde iki ayrı kadın yaşar. 'Su' uysal, uzlaşmacı, evcil, iyi anne ve eş olmaya koşullanmış toplumun şekillendirdiği yanı, 'Na' ise bozuk saydığı her türlü düzene karşı çıkmaya hazır, asi ve cesur kimliğidir. Ayhan'a köklü bir sevgi ve evlilik bağı ile bağlıdır. Onur ise aşık olduğu yaşama sevincini bulduğu kişidir. Bu üç kişilik ilişki çerçevesinde toplum, evlilik, ilişkiler, kadın, erkek, birey olmak irdelenir. Arka planda, 12 Eylül döneminin baskı ve şiddet ortamının adım adım önce bireye sonra toplumsal hayata müdahalesi anlatılır. Olaylar anlatılmak istenen düşüncenin önüne geçmeden belli bir ritimle ilerliyor. Özenli dili, çarpıcı saptamaları, kadın erkek ilişkilerine nesnel yaklaşımı çok beğendim. (Glsmprl)

spoiler içebilir: İnci Aral'ın yazdığı ilk romanıdır. Roman, muhteşem psikolojik tespitlerle dolu. Erkek ve kadının birbiriyle çatışmalarını derin gözlem yeteneği ve anlatım gücünün de etkisiyle çok güzel bir eser ortaya koymuş. Su mu? daha iyi yoksa Na mı? Yoksa en iyi olmaya çalışan Suna mı olmalı insan? Her kadının içinde yaşayan bir Su ve Na varını hatırlattı bana ve benim içindeki derinlere itip seslerini duymaktan kaçtığım tüm kişilikleri tanıttı bana. Yazar kadın-erkek ilişkisini, kadının ergenlikten olgunluğa geçiş sürecindeki duygusal ve ruhsal çalkantılarını, sevgisiz geçen çocukluğun kapanmayan yaralarını derinlemesine incelemiş. Aral kalemini kuvvetli bulduğum bir yazar. Bana göre en başarılı eserlerinden biri de bu eseridir diyebilirim. • Herkese bol okumalı günler. •ÖZET Suna’nın içinde iki ayrı kadın yaşar. ‘Su’ uysal, uzlaşmacı, evcil, iyi anne ve eş olmaya koşullanmış yanı, ‘Na’ ise bozuk saydığı her türlü düzene karşı çıkmaya hazır, asi ve cesur kimliğidir. Sürekli çatışma halinde olan çift benlik ve bölünmüşlüğü içinde, bir de kocası Ayhan’ın en yakın arkadaşı Onur’a aşık olunca Su-Na’nın durumu daha da zorlaşır. Ölü Erkek Kuşlar, bir kadının birine tutkulu bir aşk, ötekineyse köklü bir sevgi ve evlilik bağıyla bağlandığı iki erkek arasındaki yakıcı gidiş gelişlerini anlatırken bu üç kişinin çocukluktan kadın ve erkek olmaya uzanan yolda öngörmeler, koşullanmalar ve kurallarla biçimlenişlerini irdeliyor. Kadın-erkek ilişkilerinin, hem toplumsal tabu ve yargıların özündeki katılık ve şiddet hem de tarihsel bir dönemin baskı ortamında nasıl yorucu bir iletişimsizlik ve çözümsüzlüğe dönüştüğünü gösteriyor. Bu karmaşa içinde aşk çocuksu bir düş, evlilikse düzen sanılan bir düzensizliktir. (Nur Nişancı)

Kitabın Yazarı İnci Aral Kimdir?

1944 yılında Denizli'de doğdu. Ankara'da Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü'nü bitirdi.

Altı öykü kitabı, altı romanı yayımlanmıştır. Yazar, 1992 yılında Ölü Erkek Kuşlar adlı romanı ile Yunus Nadi Ödülü'nü kazandı, 2002 yılında yayınlanan romanı Mor ile de Orhan Kemal Roman Armağanı'nı aldı.

1994'te yayımladığı Yeni Yalan Zamanlar, 2002'de yayımlanan Mor ve 2007'de yayımlanan Safran Sarı romanını Yeni Yalan Zamanlar başlıklı bir üçleme haline getirdi.

Eserlerinde, bireylerin ekonomik, kültürel olgu ve değişimlerin etkisiyle biçimlenen ruh hallerini, toplumsal savrulma ve çözülmeleri, kadın erkek sorunlarını, iletişimsizliği, aşkın imkansızlığını anlatıyor ve sancılı varoluş durumlarını irdeliyor. Öykü ve Romanları; Fransa, Makedonya, Yunanistan ve Bulgaristan gibi ülkelerde yayımlandı.

İnci Aral Kitapları - Eserleri

  • Mor
  • Şarkını Söylediğin Zaman
  • Sevgili
  • Ölü Erkek Kuşlar
  • Safran Sarı
  • Sadakat

  • İçimden Kuşlar Göçüyor
  • Kendi Gecesinde
  • Yeşil
  • Taş ve Ten
  • Hiçbir Aşk Hiçbir Ölüm
  • Kıran Resimleri
  • Ruhumu Öpmeyi Unuttun

  • Ağda Zamanı
  • Gölgede Kırk Derece
  • Unutmak
  • Sevginin Eşsiz Kışı
  • Uykusuzlar
  • Yazma Büyüsü
  • Anlar İzler Tutkular

  • Yeni Yalan Zamanlar
  • Aşkın Güzelliği
  • Kan Günleri ve Nar Ağrısı
  • Yukarlarda En Uzaklarda
  • Toplu Öyküler 1 - Sevginin Eşsiz Kışı / Uykusuzlar / Gölgede Kırk Derece
  • Zahit Büyükişleyen
  • Mozaik

İnci Aral Alıntıları - Sözleri

  • Yaşamak, şimdi var şimdi yok bir hiçlik, bir karşı koyuş, bir büyük direnmeydi. (Kıran Resimleri)
  • İyi biliyorum, dünyaya duyduğu korkuyu bastırmaya çalışan, çözemediği her şeyi hafife alan yanı bu onun. (Uykusuzlar)
  • Bütün trafik lambalarını parçalıyorum. Kırmızı, yeşil, sarı boyalar dolduruyorum kovalarıma. Sonra fırçamı batırıp batırıp kentin tüm duvarlarını çiçekliyorum. Tüm kaldırımlarını tüm vitrinlerini. (Yeşil)
  • yanlış programlanmış bir bilgisayar gibi çalışıyor senin kafan, her şeye karşın sevildiğine inandırmak olanaksız artık seni. hiçbir zaman anlayamadın benim için bir hazine değerinde olduğunu. (Sevginin Eşsiz Kışı)
  • Kişi ne geçmişini silmeyi ne de olası geleceğine isyan etmeyi becerebiliyor. (Kendi Gecesinde)
  • Araya ayrılık girince de her şey bitecekti. Tabi bazen de ayrılık sevgiyi güçlendiriyordu. Şimdiden bilemezdim nereye varacağımızı. (Yukarlarda En Uzaklarda)

  • Belki de zaman bütün acılarıyla ve bıraktığı izlerle uzun, güzel bir mevsimdir. (Anlar İzler Tutkular)
  • Yüzüme yansımış iç yorgunluklar, zor aşklar, ayrılıklar, kederler. (İçimden Kuşlar Göçüyor)
  • Bir yığın insan yorgunluklar, acılar içinde yaşıyor. Binlerce insan doğuyor, ölüyor. Pazarlıklar yapılıyor. (Ölü Erkek Kuşlar)
  • Ben yaşamıma karışmış bütün erkekleri sevdim.Sevgiler yordu beni. Bir yaz yağmurunun altında gökyüzüyle yıkanan ağaçları sevdim. Kelebek kanatlarındaki benekleri. Güne açılan pencereleri. Bütün hayvanları ve en çok kedileri. (Şarkını Söylediğin Zaman)
  • Yazdığı bir cümleyi anımsadı: Bazen kötü, çok kötü yollara sapmayı düşünüyorum! Bu yolların neler olabileceğini kestiremiyordu şimdiden. Kötülük görece bir kavramdı çünkü. Bazen aşın uysallık, bazen asilik olarak adlandırılabilirdi. Önemli olan bilinmez yollarda kimliğini yitirirse insanın kendini yeniden nerde bulacağını biliyor olmasıydı.. (Safran Sarı)
  • Bakışlarındaki soğuk iklimlere dayanamıyorum. Gitmek istiyorum... Özlediğim bir geçmiş, istediğim bir gelecek; artık yok. Yalnızca gitmek istiyorum. Kendim olabileceğim bir yere ve zamana gitmek istiyorum.. (Anlar İzler Tutkular)
  • Bu ülkenin bir yerlerinde sinemaya giden kızlar kasaba meydanlarında boğazlanıyorsa hâlâ, dayak yiyen kadınlar çocuklarıyla birlikte ölmeyi seçiyorsa, öğretmensiz, okulsuz binlerce köydeki kız çocukları parayla alınıp satılıyorsa, insan nasıl olup da çağın gereklerinden ve gerçeklerinden payına düşeni almayı bu biçimde savunabilir? Ben hâlâ bunlara şaşıyorum işte. Bir yerlerde takılıp kalmışım anlaşılan. (İçimden Kuşlar Göçüyor)

  • Umuttan uzak ama gerçeğe yakın. (Ağda Zamanı)
  • Eş, insanın güvenli bir limanda, olasılıkla candan bir hayat arkadaşıyla ve çocuklarla, çoğalarak, huzur içinde, sorumlulukları bölüşerek yaşadığı kişidir. Ya da böyle olması arzu edilir. Bu arzu, doğaldır, açıktır. Ama aşk başka bir şeydir. (Aşkın Güzelliği)
  • Öyle darmadağın oldum ki kimse toplayamaz kırıklarımı artık... (Ölü Erkek Kuşlar)
  • Gideceğin yerin önemi yok, gitmek önemli yalnızca... (Gölgede Kırk Derece)
  • Yok hayır, ölümü düşünmüyorum, yaşamayı beceremeyenlerin intiharları da bir işe yaramaz.. (Toplu Öyküler 1 - Sevginin Eşsiz Kışı / Uykusuzlar / Gölgede Kırk Derece)
  • "Ülkenin bütün aklı başında yazarları aynı duygular içinde.Yazmanın açıkça ve resmi biçimde suç sayıldığı bir yerde,hele son seçimlerden bu yana,yani açıkçası başımıza gelen bunca şeyden sonra...." (Yeni Yalan Zamanlar)
  • Birbirimizin hayatından çıktık, beni içinden kovdu ve hâlâ güvenmiyor. Kimseye güveni yok aslında. Böyle uzakta oluşumuz ikimiz için de daha iyi. (Yukarlarda En Uzaklarda)

Yorum Yaz