akademi
Turkcella

Oblomov (Ciltli) - İvan Gonçarov Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Oblomov (Ciltli) kimin eseri? Oblomov (Ciltli) kitabının yazarı kimdir? Oblomov (Ciltli) konusu ve anafikri nedir? Oblomov (Ciltli) kitabı ne anlatıyor? Oblomov (Ciltli) kitabının yazarı İvan Gonçarov kimdir? İşte Oblomov (Ciltli) kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 01.03.2022 22:00
Oblomov (Ciltli) - İvan Gonçarov Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: İvan Gonçarov

Çevirmen: Sabahattin Eyüboğlu

Çevirmen: Erol Güney

Orijinal Adı: Обломов

Yayın Evi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

İSBN: 9789754587203

Sayfa Sayısı: 622

Oblomov (Ciltli) Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

İvan Aleksandroviç Gonçarov, Oblomov'u otuz iki-otuz üç yaşlarında, orta boylu, hoş görünümlü, koyu gri gözlü ama yüz hatlarında herhangi bir fikir, herhangi bir yoğunluk görünmeyen, odacığında oturan silik bir kahraman olarak yarattığında, aslında roman tarihinin en ünlü kişilerinden birine can veriyordu. 19. yüzyıl başlarında, çalışkan modern insan idealinden önce, Rusya'nın köle sahibi kırsal soylu sınıfı tarafından aylaklık hâlâ makul ve değerli bir amaç olarak görülürken Oblomov vardı. Miskin, dikkatsiz, meraksız, düş kurma ve oyalanmaya düşkün Oblomov... Yine de ona hayran olmamak imkânsız. Hayatın hep dışında ve uzağında kalan Oblomov, okurların gözünden asla kaçmayacak, gitgide insana dair belli bir durumu tanımlamanın adı haline gelecek, hatta Lenin, Bolşevik devriminden sonra "hâlâ içimizde yaşayan Oblomovlar"dan yakınacaktı...

Oblomov sadece sosyal satir değil, aynı zamanda 19. yüzyıl Rus toplumunun keskin bir eleştirisidir. Klasik olmayı fazlasıyla hak etmiş, dünyanın pek çok diline yeni bir kavram kazandırmış İvan Gonçarov'un bu başyapıtını Ergin Altay'ın özgün çevirisiyle sunuyoruz. 

Gonçarov'un Oblomov'u "lüzumsuz adam"ın en dehşetli örneklerinden biridir. 

-Murat Belge-

Oblomov (Ciltli) Alıntıları - Sözleri

  • Yiyorum, içiyorum, uyuyorum, gezmeye çıkıyorum. Ama birden keyfim kaçıyor, bir boşluk duyuyorum...
  • Hiçbir şeyden umudu kesmemeli. İnsan kendini bir bıraktı mı yandı!
  • -Niçin uyuyorsun? -Vaktin nasıl geçtiğini bilmemek için.
  • Birbirinin iyi yanlarından zevk alıp kötü yanlarına kızmamak için büyük bir yaşama deneyi akıl olgunluğu ve insan sevgisi gereklidir.
  • Hayatın çiçekleri döküldü, sade dikenleri kaldı.
  • Ya ben yaşadığım hayatı anlayamadım ya da bu hayatın hiçbir değeri yoktu.
  • Hayat konusunda şairim, çünkü hayat bir şiirdir.

Oblomov (Ciltli) İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Oblomov - Ivan GONÇAROV (Ya şimdi ya hiçbir zaman, unutma!): Bazı kitaplar vardır, okurken kendimizden bir parça buluruz. Hatta bazen daha da ileri gider: "Bu kadarı da olmaz, bu kitap beni anlatıyor!" deriz. Hayatın bazı dönemlerinde öyle bir ruh haline bürünüyorum ki... İsmini veremediğim bir ruh haliydi, artık bir ismi oldu: OBLOMOVLUK. Nazım Hikmet'i sever misiniz? Hadi canım, nereden nereye atladın! Bir şiiri var hani, "Yaşamaya Dair" "Yaşamak şakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın bir sincap gibi mesela, yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, yani bütün işin gücün yaşamak olacak." Büyük bir ciddiyetle yaşamak... Yapıyor muyuz bunu? Ya da yapamadığımız ruh hallerinde bahanelere mi sığınıyoruz? Erteleyerek mi yaşıyoruz hayatı? Mandıra Filozof'unu izleyenler bilir, "Daha kaç yazın kaldı Cavit Bey?" diye soruluyordu Rasim Öztekin'e. Çok az yaz yaşadı o yıldan sonra ünlü tiyatrocu. Sahi, bizim kaç yazımız kaldı yaşanacak? Kaç defa daha ayvaların çiçek açtığını görebileceğiz? "-Niçin uyuyorsun? -Vaktin nasıl geçtiğini bilmemek için." (s. 434) Uyuyunca geçiyor mu peki bütün dertler? Peki ya uyanınca? İçmek ya da uyumak çözüm mü kurtulmak için dertlerimizden? Eseri okurken sayfa sayfa bekledim: İşte dedim, şimdi atacak üzerindeki ölü toprağını! Bir insanın içindeki közü aşk alevlendirmeyecek de ne alevlendirecek! "Aşk bazen beklemez, insanın içini bir ateş sarar, bütün varlığı ürpertir." (s. 352) Yazar kendi görüşlerini de başarılı bir şekilde sindirmiş esere. Rus insanını, düşünce yapısını, Almanlardan farklarını okura kahramanlar nezdinde sunmuş. Kahraman tahlillerini de oldukça başarılı buldum. Gerek Oblomov, gerek Ştoltz, Olga, Zahar, Agafya Matveyevna karakterleri başarıyla tanıtılmış okura. Okurken özdeşim kurabiliyor, onlarla sevinip onlarla dertlenebiliyorsunuz. "Bu an da geçecek! Dün gece geldi geçti, fakat yepyeni bir sabah doğ­du." (s. 325) Yer yer Oblomov'dum eseri okurken. Eser bitince öyle bir ruh halinde kaldım ki incelemeyi ertesi güne ertelemek zorunda kaldım. Bir yerden başlamak gerek değil mi? Peki ya ne zaman? Hayat bize o fırsatı kaç defa tanıyacak? Hayatımın seyrini etkileyecek bir karar döneminde okudum bu eseri. Ve hayatımın önemli kararlarından birine vesile oldu. Buradan Oblomovluk kötü bir şey demek istemiyorum. Zira öyle mutluydu Oblomov... Şunu da unutmamak gerek: Oblomov da kararlar alıyordu. Önemli olan o kararları hayata uygulamak. Eminim son nefesimizi verirken yaptıklarımızın pişmanlığından ziyade yapamadığımız şeylerin üzüntüsüyle hayata gözlerimizi yumacağız. Ştoltz'un tabiriyle: Ziyan olacağız. Alın size hayatınızı değiştirecek bir eser! Okudukça keyif alırsınız demiyorum. Ama okudukça hayatı sorgulayacağınıza kefil olabilirim. Aslında söylemek istediğim daha nice şey var. Gerek sizi sıkmamak gerekse eserden merakınızı kaçırmamak adına burada son vereceğim incelememe. Yine eserden güzel bir cümleyle: Ya şimdi ya hiçbir zaman, unutma! (Mikail Balcı)

Oblomovluk Sanatı: “Rusya üç devrim geçirdi ama gene de Oblomov'lar kaldı. Çünkü Oblomov'lar yalnız derebeyler, köylüler, aydınlar arasında değil; işçiler, komünistler arasında da vardır...” (Lenin) Lenin ve devrimlerin bile alt edemediği bu Oblomov kimdir ve oblomovluk nedir? Rus yazar İvan Aleksandroviç Gonçarov’un yarattığı bu tip, zamanla bir kurgu karakter olmaktan öteye geçerek bir tutum, bir yaşam tarzı dahası belki de literatüre geçirilesi bir hastalık adı olmuştur. İnsana kaygıyla kendini sorgulatan bu kitapta, bir yandan Rusya'nın zamanla evrilen sosyal yaşamı ele alınırken diğer yandan bu değişime karşın kendi bireysel değişimine direnç göstererek bocalayıp duran ana karakterimiz Oblomov’a ve oblomovluk kavramına mercek tutulmuştur. Meddah’ın bastonu gibi oblomovluğun olmazsa olmaz bir parçası haline gelen hırkasına sarınmış; emeksiz yemek, dikensiz gül müptelası olan kahramanımız öyle bir rehavet içerisindedir ki işi, duygularında bile oblomovluk etme haddine vardırır. Öyle ki aşkı bile hissederken aşkın beraberindeki zorlayıcı hiçbir duyguyu yaşamamayı diler. Varın gerisini siz düşünün... Peki bu denli tembel bir kişiliği şekillendiren etmenler nelerdir? Şüphesiz kalıtsal ve çevresel pek çok faktörün etkisi söz konusudur. Yazarın kitapta üzerinde en çok durduğu etmenler ise aile ve kültürdür. Ebeveyn tutumları, yetiştirilme biçimi ve kültürün sosyal yapısı Oblomov'u şekillendiren başlıca faktörler olarak işlenmiştir. Kâh güldürerek, kâh üzerek, kâh öfkelendirerek duygularımızla adeta dans eden, hizmetinde uşaklarla büyüyen bu tembel beyzade, ömrü hayatında çoraplarını dahi bir kez olsun tek başına giymemiştir. Yaratıcısının -yazarın- söylediği gibi “O, er meydanına çıkacak bir pehlivan olarak değil, sakin bir savaş seyircisi olarak doğup büyümüştü. Ürkek ve gevşek ruhu büyük mutluluk kaygılarına dertlerin, talihlerin rüzgarına dayanamazdı.” Zaman zaman zihnimi meşgul eden, Gonçarov'un Oblomov‘unun da beni üzerinde tekrar düşünmeye sevk ettiği bir konu da yaşamanın aslında bir beceri olduğu konusu. Evet, aslında gerçek anlamda yaşamak bir beceri işidir! Hani diyor ya Oblomov, “...sonra kitapları okuyup da onlarda hayatta kullanamayacağım gerçekler buldukça, dostlar arasında dedikodular, alaylar, soğuk, kötü, boş gevezelikler dinledikçe, gayesiz, sevgisiz toplantılara katıldıkça daha kötü oldum.” İşte yaşam biraz da okuduğumuz kitaplarda, hayatta kullanabileceğimiz gerçekler bulabilme becerisidir; bize hitap etmeyen kişilere ve ortamlara ayak uydurmaksızın onlarla gerekli birlikteliği sağlayabilme becerisidir. Kitapta da değinildiği gibi yüksek matematik ve bilimum yüksek bilgiye sahip olan Oblomov hayatını desteksiz bir biçimde idame ettiremezken sadece okuma yazma bilen, asgari bilgi düzeyine sahip kişiler hayata bir yerinden tutunabilmektedir. Bazen yalnızca bilgi yahut da fikir sahibi olmak kafi gelmeyip bunları hayata aktarabilme, yaşantı haline getirebilme gerekliliği söz konusudur. Hâsılı kelam, çevresel ve diğer faktörlerin yanı sıra yaşamın aynı zamanda bir beceri olduğuna inananlardanım. Bu beceriye sahip olmadığımız takdirde Oblomov'un da söylediği gibi “Basit yaşamak çok zor, çok karışık bir iş...” haline gelir. Kitapta değinilmesi gereken bir konu da yazarın mükemmel karakter tasvirleri ve karakterlerin iç tahlilleridir. Boğazına yel kaçmış uşak Zahar, küfürbaz ve dolandırıcı Tarantiyev, geldiği yerden bir şeyin değişmediği ve gittiği yerden bir şeyin eksilmediği, kimsenin kendisinden borç para almayı bile akıl edemeyeceği kadar silik bir karakter olan Aleksiyev/Vasilyev her neyse... Yazar, özellikle kitabın giriş kısmında Oblomov'u ziyarete gelen konuklar yoluyla keyifli bir insan panoraması sunmuş ve araya dikkat çekici diyaloglar serpiştirerek kıymetli alt metinler oluşturmuştur. Karakterlerden söz açılmışken Zahar'ı -en sevdiğim karakteri- bu kadar az anmak yazara büyük bir haksızlık olur. Tanrı’nın kendisine verdiği çehreyi ömrü boyunca değiştirmeye çalışmamış, her birinden üç sakal çıkabilecek kırlaşmış favorileri olan, kendi yaratmadığı halde sürekli etraftaki tahtakuruları ve örümceklerden sorumlu tutulan bu sadık uşak en az efendisi kadar zikredilmeyi hak edecek denli şahsına münhasır bir karakterdir. Oblomov ve Zahar arasındaki ilişki bir efendi-uşak ilişkisi olmasının yanı sıra yönetenle-yönetilen arasındaki kompleks ilişkinin minimal bir temsili olarak da düşünülebilir zannımca. Gelgelelim diğer bir karaktere: Oblomov'un aksine doruklarda bir yaşayabilme becerisine sahip olan yakın arkadaşı Ştoltz’a. Her açıdan başarılı ve ideal bir profile sahip olan Ştoltz, oblomovluk kavramını daha da belirginleştirmek maksadıyla ortaya atılan bir antitezdir adeta. Bu karakter her ne kadar örnek bir profil teşkil etse de okuyucunun kalbi daima Oblomov'dan yanadır. Rotayı biraz da kadın karakterlere çevirelim. Sözün burasında iki kadın karaktere -Olga ve Agafya- değineceğim. Agafya; tüm vaktini ev işleriyle meşgul olmaya ayıran, buna mukabil diğer işlere zihnini tamamen kapatmış, sevdiğini bile söyleyemediği erkeğin hizmetinde kusura mahal vermeyen, dul ve çocuklu, Ralli motoru modunda tipik bir Doğu kadınıdır. Olga ise nezih meziyetlere sahip, berrak zihniyle her şeyi öğrenmeye kabil, yaşama isteğiyle dolu, erdemli bir genç kızdır. Agafya, kendi rahatından feragat pahasına sevdiği adamın ihtiyaçlarını öncelerken Olga, sevdiği adamla her şeyi paylaşıp ebedi saadetin aşkınlığına erişmek ister. Zira Ştoltz ile evliliğinde bunu kısmen de olsa yakalar. Olga-Ştoltz evliliği, besleyici ve ideal bir evlilik olarak görünse de eksiklikler barındırıyor fikrimce. Mesela Olga, Ştoltz'u bir eşten de öte bir İdol olarak görmekte ve onda gördüğü yüksek değerlerde küçük de olsa bir azalma olduğu takdirde ona olan inancını yitireceğini dahası ilişkilerinin de mahvolacağını düşünmektedir. Bunda her ne kadar Oblomov ile ilişkisinden kalan hayal kırıklıklarının bir payı olsa da bu düşünce pek insani değildir. Yazdıkça değinmek istediğim konuların bitmeyeceğini ve incelememin eksik kalacağını bildiğim için sözlerimi burada noktalayacağım. Sinema ve tiyatro uyarlamalarının da bulunduğu bu nitelikli eserin hak ettiği ilgiyi yeterince görmediğini düşünüyor ve daha fazla okunmasını diliyorum. (Sümeyra Özat)

Kitabın Yazarı İvan Gonçarov Kimdir?

Simbirsk, şimdiki adıyla Ulyanovsk'ta doğmuştur. Zengin bir tüccar ailesinin çocuğu olan Gonçarov, Oblomov'unkine benzeyen bir çocukluk geçirmiş, asilzadelerle geleceğin Oblomov'larıyla birlikte özel bir pansiyonda okumuştur. Moskova Üniversitesi'ni bitirdikten sonra, Petersburg'ta otuz üç yıl sürecek ve kendisini yüksek bir göreve kadar getirecek memurluk hayatına başladı. 1847'de ilk eserini, Alelade Bir Hikâye'yi çıkardı.1849'da da Oblomov'un Rüyası bir dergide basıldı. Ama Oblomov son şeklini ancak 1857'de, Marienbad'da bir aylık sürekli bir çalışma süresinden sonra aldı. Bu büyük romanın bir ay içinde yazılması belki de imkânsız görünmektedir, ama unutmamak gerekir ki, "bu eseri yıllarca kafamda taşıdım ve geriye onu ancak kâğıda geçirmek kalmıştı," demiştir yazar.

Roman Rusya'da bir bomba gibi patladı. Zaten zaman da pek elverişliydi. Köleliğin kaldırılmasına üç yıl kalmış, bütün edebiyat dünyasında, uyuşukluğa, hareketsizliğe, şaşkınlığa karşı bir savaş açılmıştı. Bunun içindir ki, bir çağdaşın yazdığı gibi "Bütün okuma yazma bilenler Oblomov'u heyecanla okuyorlar. Hiç mübalağa etmeden denilebilir ki bu anda Rusya'da en küçük, en kenarda kalmış bir kasaba yoktur ki orada Oblomov okunmasın, üzerinde tartışılmasın. Oblomov ve Oblomovluk kelimeleri bütün Rusya'ya yayılmış, ebedi olarak dilimize girmiştir."

Bu eserden başka, Gonçarov'un 1856'da çıkan ve üç yıllık bir dünya yolculuğunu anlatan "Fregal Pallada" isimli bir eseriyle birkaç eleştirisi ve hikâyesi vardır. Oblomov'dan sonra yazdığı "Uçurum" adlı büyük romanı 1869'da çıkmış ve Gonçarov onunla on yıl uğraştırmıştır.

İvan Gonçarov Kitapları - Eserleri

  • Oblomov (Ciltli)
  • Yamaç
  • Hayırlı Bir Hata
  • Adi Əhvalat
  • The Frigate Pallada

İvan Gonçarov Alıntıları - Sözleri

  • Zarafet, en kaba ruhları bile etkiler.. (Hayırlı Bir Hata)
  • Başımı göğsüme eğip sustum, hem zaten itirazlar ne işe yarardı ki? Tek başına kalabalıklarla dövüşmek mümkün mü? (Hayırlı Bir Hata)
  • Yaşam roman, roman da yaşamdır. (Yamaç)
  • Tarağımla şapkamı ver süsleneceğim biraz. Yoksa... böyle... çirkinim diye soğursun benden!.. (Yamaç)
  • Genç adam yalnızlığını daha güçlü hissediyordu, çünkü ruhu kaygısız sevinçlere, hiçbir amacı olmayan anlamsız mutluluklara yabancıydı.. (Hayırlı Bir Hata)
  • Kırlarda, çiçeklerin, kuşların arasında çok hafif hissediyorum kendimi! (Yamaç)

  • Yalnız bir dileğim olacak, evlendirmeyin beni. (Yamaç)
  • Zehirli güzelliğin öldürdü beni. Hiç böyle olmamıştım ömrümde... (Yamaç)
  • Hayat konusunda şairim, çünkü hayat bir şiirdir. (Oblomov (Ciltli))
  • Yiyorum, içiyorum, uyuyorum, gezmeye çıkıyorum. Ama birden keyfim kaçıyor, bir boşluk duyuyorum... (Oblomov (Ciltli))
  • "Başımı göğsüme eğip sustum, hem zaten itirazlar ne işe yarardı ki ? Tek başına kalabalıklarla dövüşmek mümkün mü ?" (Hayırlı Bir Hata)
  • Ne zaman insan olacağız biz? (Yamaç)
  • Hiçbir şeyden umudu kesmemeli. İnsan kendini bir bıraktı mı yandı! (Oblomov (Ciltli))

  • Ya ben yaşadığım hayatı anlayamadım ya da bu hayatın hiçbir değeri yoktu. (Oblomov (Ciltli))
  • Evlenmek niyetinde değilsen peşinde koşmanın da bir anlamı yok. (Yamaç)
  • Ve nice saadetli umutlar ve ürperen beklentiler gün batımının örtüsü altında gizlidir! (Hayırlı Bir Hata)
  • Birbirinin iyi yanlarından zevk alıp kötü yanlarına kızmamak için büyük bir yaşama deneyi akıl olgunluğu ve insan sevgisi gereklidir. (Oblomov (Ciltli))
  • Sən də başqaları kimi sevəcəksən, ondan nə dərin,nə də qüvvətli;habelə sirrlərin örtüyünü də açacaqsan...ancaq sən sevginin əbədi və sabit olduğuna inanacaqsan və belə də düşünəcəksən,bax axmaqlıq da burasındadır,çünki özün, özün üçün gözləndiyindən daha artıq dərd törədirsən... (Adi Əhvalat)
  • Kədərə böyüdücü şüşə ilə baxmaq lazımdır, münki kədəri olduğundan iki dəfə artıq təsəvvürə gətirdikdə ona dözmək daha asan olur. (Adi Əhvalat)
  • Hayatın çiçekleri döküldü, sade dikenleri kaldı. (Oblomov (Ciltli))

Yorum Yaz